Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
Karayilan´dan PKK´ya talimat : Avrupa´daki Türklerden harac toplayin
Güzel arakadasim degerli arkadasim bizler bu ülkenin vatandaslariyiz. Bu güzel ükenin vatandaslariyiz hepimiz özünde Türküz bu gercegi artik söküp atamazsin etnik kökeni ne olursa olsun bu gercegin ta kendisi istersen bulundugun yerden dünyanin dibine kadar del kimligimiz Türk cikar neden ´´Artik özlesmis fay hatti´´ da gecse bu böyle !!! Kafalarda ki bütün düsünceleri masaya yatirsan gercek budur sonra kalpte kanayan yara olur.. Inan tahmin ediyorum sende yazdiklarini kalpten yazmiyorsun gercegi gayet net biliyorsun Diyarbakirda kepenleri kapattiralan zorla her daim kapattiralan esnafdan gayet normal sartlar altinda bagis altinda harac toplaniyordur. O esnaf bugün dile getiremezsede yarin dile getirecektir heyacanlanmayin bekliyelim..Demek istedigim Avrupaya kadar uzanmanada gerek yok..Biz burda yasananlari aktariyoruz icin rahat olsun.. Hoscakal.
-
"Türkiye muz cumhuriyeti değil"
Samatya sakinlerine oylamayı sorduk! “Sen hiç Topkapı Garajı’nda İstefan olmayı denedin mi?” ABD’DE OYLANAN TASARININ YANKILARINI SAMATYA’DAKİ ERMENİLERE SORDUK Küçükken bir ayrımcılığa uğrayıp, kolu kanadı kırıldığında isyan edermiş Narin Demircioğlu... O zaman babası hep şöyle dermiş; “Ah kızım; sen Topkapı Garajı’nda İstefan olmayı denedin mi?” Uzun yol şoförüymüş Topkapı Garajı’nda, adını saklamış iş bulmak için, soranlara “Mustafa” demiş. Ta ki ölümünden beş yıl öncesine kadar en yakın arkadaşı bile bilmemiş gerçek ismini. Tabii Ermeni olduğunu da... Öğrendiklerinde ise elbette bir şey değişmemiş! Her zaman eklermiş babası, “Buradan güzel ülke yok” diye... Narin de babası gibi düşünüyor. Tek bir sıkıntısı var, o da Ermeni Tasarısı’nın Kongre’den geçmesi... İşte o zaman huzuru kaçacak. Kısa kesiyor yorumu: “Türkiye Ermenileri için iyi olmaz!” Bir kez daha ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Ermeni Soykırım Tasarısı oylandı. Ve bu defa bir oy farkla, 23-22 kabul edildi. Şimdilik bağlayıcılığı yok ama yakında Genel Kurul’a gelecek. Kimine göre geçecek, kimine göre geçmeyecek. Diaspora için bu çok önemli. Peki ya Türkiye Ermenileri bu konuda ne düşünüyor? Öğrenmek için, pazar sabahları ayinleri olduğunu biliyordum, doğruca Samatya’daki Surp Kevork Ermeni Kilisesi’ne gittim. Konuşmak için izin istedim görevlilerden, “Kilisede olmaz” dediler kısaca. Patrikhane’den izin almak gerekiyormuş önce... Bunu atlamışım, kilisede olmaz ama sokakta neden sohbet etmeyelim? Öyle yaptım. “BU KESİN, YAHUDİ LOBİSİ ERDOĞAN’I GÖNDERECEK” Kimileri, özellikle yaşlılar yorumlamak istemediler meseleyi... Hele Ermenistan’dan çalışmaya gelenler hemen uzaklaştılar yanımdan, sınır dışı edilme korkusuyla... Gençlere gelince, çoğu içten ve rahat konuştu... İsmini vermek istemeyen genç bir kadın, siyasi bir analiz yaparak yanıtladı sorumu: “Artık Erdoğan’ın gideceği kesin, çünkü İsrail’e kafa tuttu. Hepimiz biliyoruz ki, dünyayı Yahudiler yönetiyor. Şimdi ABD’de Yahudi lobisi ile Ermeni lobisi bir olup dengeleri değiştirebilirler. Ermeni Tasarısı’nı geçirip, bunu koz olarak kullanabilir ve Erdoğan’ı iktidardan edebilirler.” Bunları söyleyen üniversite mezunu, gözleri çok güzel genç bir kadındı. “Gözleriniz ne güzel” dediğimde, garip bir karşılık verdi; “Ama işsizim. Üniversite mezunu bir işsiz!” Ve bunun üzerine konu döndü dolaştı ekonomik krize geldi. Bir yorum daha yaptı güzel gözlü genç kadın; “Erdoğan bu ekonomik krizin üstünü örtebiliyor belki ama Ermeni Tasarısı geçerse dayanamaz!” “Peki 1915’in soykırım amaçlı olduğuna inanıyor musunuz” diye sordum. “Hayır, o bir tehcir” dedi, gayet açık. “Yoksa İstanbul’daki Ermenilere de aynı şey yapılırdı değil mi?” diye araya girdim. Onayladı; “O zaman dünya yerinden oynardı. Ama ben de Erdoğan gibi düşünüyorum, bırakalım da olanı biteni iki ülkenin tarihçileri araştırıp ortaya koysun.” Son bir sorum oldu bu güzel gözlü genç kadına; “Neden isminizi vermiyorsunuz?” Cevabı, ’Tedirgin bir güvercininki’ gibiydi; “Çünkü hedef olmak istemiyorum. Komşularım Müslüman, ama ben bir cemaatin içinde yaşıyorum. Olumlu konuşsam birinin, olumsuz konuşsam diğerinin hedefi olacağım!” Bu yanıt yetti bana, başka kimseye adını sormadım, kendi isteğiyle söylemedikçe... Bu kilise önü sohbette iki kişinin dedikleri çok etkiledi beni. 22-23 yaşlarındaki hemşire Narin Demircioğlu’nun ve 84 yaşındaki Turfanda Teyze’nin... “BU KEZ TASARI KABUL EDİLEBİLİR” Nişanlısıyla birlikte kiliseye gelen Narin, öncelikle “Bu iş Amerika’yı ne ilgilendirir? Bizim böyle bir talebimiz yok ki!” diyerek girdi söze... Ona göre, bu kez tasarının Kongre’den geçme ihtimali güçlü. Çünkü Ermeni lobisi iyi çalışıyor ve Yahudi lobisi de artık eskisi gibi engel değil. Hatta destek de oluyor... “Peki tasarının çıkması hayırlı olur mu Türkiye’deki Ermeniler için?” Narin’in cevabı çok net: “Bizim için hiç hayırlı olmaz! Biz Türkiye’de huzurluyuz ve rahat yaşıyoruz. Ama tasarı nedeniyle yine huzurumuz kaçtı.” Hrant Dink öldürüldüğünde de huzurları kaçmış böyle... O bunları anlattı, nişanlısı da söze girdi, ayak üstü sohbeti koyulttuk... Bir ara ben, “Senin soyadın neden Demirciyan olmasın? Doğrusu bu değil mi? Bu bile mutsuzluk sebebi değil mi aslında?” diye sordum. İlginç bir cevap verdi Narin; “Bu benim işime geliyor aslında... İsyan ederdim bazen küçükken... Babam ne derdi biliyor musunuz; ’Ah kızım; sen Topkapı Garajı’nda İstefan olmayı denedin mi?’ Topkapı Garajı’nda uzun yol şoförüydü babam ve iş bulmak için ismini gizlemek zorunda kalmıştı. Arkadaşları onu Mustafa diye bilirdi. Gerçek ismini o ölmeden beş sene evvel, hastaneye yattığında öğrendiler. Tabii Ermeni olduğunu da... Hiç unutmam, hastanede yoğun bakımda yatıyor. Arkadaşları gelmiş, Mustafa Demircioğlu diye arıyorlar. Ama yok öyle biri... Sonunda bir görevli diyor ki, ‘Ya, bir Demircioğlu var ama İstefan Demircioğlu.’ Öylelikle arkadaşları Ermeni olduğunu öğreniyorlar... Tabii bir şey değişmiyor... Babam ismini saklıyor. Çünkü dışlıyorlar ya da öğrendiklerinde işten atıyorlar, atmasalar da önyargılı davranıyorlar. O yüzden bana, ’Sen hiç Topkapı Garajı’nda İstefan olmayı denedin mi?’ derdi. Ama birkaç dakika sonra, en dertli gününde bile ağzından hep aynı laflar dökülürdü; ‘Bak kızım, buradan daha güzel bir ülke yok! Polise bile düşsen, derdini anlat, anlar. Burası böyle bir ülke!’ Gerçekten de doğru...” “BİZ TÜRK VATANDAŞIYIZ AMERİKA NE KARIŞIYOR Kİ!” Narin’in babasının o sözü kafama kazındı, bir türlü çıkmadı. Belki de bu yüzden yaşlı birilerini aradı gözlerim, bulması hiç de zor olmadı. Minik minik adımlarla çıkıyordu kilisenin kapısından... Yanına gittim, adını sordum, hiç tereddüt etmedi; “Turfanda” dedi. Önce anlamadım, bir kez daha tekrarladı. Sonra da açıkladı; “Hani turfanda meyve sebze çıkar ya öyle” diye... Ben ister istemez güldüm, o da öyle... Şeker gibi bir nine, 84 yaşında, herkesin sevgilisi... Ben soruları ardı ardına sordum, o her soruda “Dur bir nefes alayım” deyip durdu ama her soruma da cevabını verdi. “Türkiye’de yaşamaktan memnun musun Turfanda Teyze?” diye sordum; “Bu memlekette Türk ile doğduk, Türk ile büyüdük. Çocuk halimizde, Ermeni misin, Türk müsün nedir bilmezdik. Sonraları böyle oldu... Eşim savaşta Kore’ye gönüllü gitti. 16 ay Türk bayrağı altında savaştı, gazi olup vatanına geri döndü. Başından yaralanmıştı, o ağrıları ölene kadar çekti. Çıldırmış gibi yataktan kalkar, kendini dışarı atardı. Sonra da trafik kazasında öldü. 47 yaşındaydı daha, bahtsız bir adamdı!” derken gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Sonra sorumu hatırlayıp, kendini toparladı. Arzusu öylesine masumcaydı ki; “Yıllarca onun gazi maaşını bile alamadım. İki yıl oldu bağlanalı, üç ayda bir 600 lira alıyorum. Ama buna da şükür... Ben isterim ki, şu memlekette kötülük olmasın, ortalık süt liman olsun... Biz Türk vatandaşıyız, Amerikalılar ne karışıyor ki? Bıraksınlar bizi kendi halimize, onlara ne?” Hem bana, hem Narin’e, tüm gençlere dua etti; “Allah sizlere uzun ömür versin. Allah memleketimize şifa versin, hastalık vermesin. Güzel güzel geçinelim” diye... Bu ülke, işte böyle bir ülke; camide misiniz, kilisede mi, ne fark eder? Önemli olan iyilik için dua edenlerin bu kadar çok olması... Tasarı mı? Bunun yanında sadece bir ayrıntı! Sizce de öyle değil mi? *** “ÇIKMAZ O TASARI, BAŞBAKAN ERDOĞAN BİR YOLUNU BULUR” Surp Kevork Ermeni Kilisesi’nin hemen karşısında bir dükkana giriyoruz. Duvarda bir Atatürk resmi... Söze oradan başlıyoruz... Ne güzel asmışsınız böyle... Saro Bahçıvanoğlu: Ee gayet doğal. Biz Türkiye vatandaşıyız. Amerika’da oylanan tasarı için ne diyorsunuz? Tarihsel meseleler olduğu için bir şey demek istemiyorum. Ama ben askerlik yaptım. Edirne’de, 15 ay... Komutanlarla da, erlerle de aram iyiydi... Herkes iyi davrandı. Peki eskiden sıkıntı oluyor muymuş? Tabii bazı cahil insanlar var. Bana da denk geldi. Abuk subuk laflar edenler oldu Ermeniyim diye... Bir tane askerlikte, acemi birliğinde vardı böyle... Ama sonra geldi, özür diledi. “Ya, böyle laflar ettim ama kusura bakma” dedi. Ne demişti? Boşverin. Tasarı hakkında konuşmak istemiyorsunuz ama sizi ne mutlu eder? Bunların gündeme gelmesi bile hoş değil. Babam burada 30 yıllık esnaf. Düğün, vaftiz, cenaze organizasyonu yapıyoruz. Bizim burada Ermeni-Türk ayrımı yoktur. Samatya’da böyle şeyler olmaz. (Biz böyle konuşurken, Saro’nun arkadaşı, Kapalıçarşı’da kuyumcu ustası olan 26 yaşındaki Aret Sarı giriyor içeri. O da konuşmaya katılıyor...) Askere gidiyoruz, şaşırıyorlar. Asteğmen bana, “Sizi askere alıyorlar mı ya?” dedi. Bunları duyunca üzülüyorum. Çünkü biz de askerlik yapıyoruz, vatanımızı koruyoruz. Biz hepimiz kardeşiz, ayrım yok. Peki tasarı konusunda ne düşünüyorsunuz? Vallahi, büyüklerimiz öyle uygun görmüş. Bizim büyüklerimiz Amerika mı? Hayır ama Amerika şöyle yapın diyor, bizimkiler öyle yapıyor. Amerika böyle yapın diyor, bizimkiler öyle yapıyor. Türkiye bu kadar bağımlı olursa Amerika’ya, sonucuna da katlanır diyorsunuz yani? Aynen öyle... Peki Erdoğan “Bu iş tarihçilerin işi” diyor? Tabii ki doğru. Ben başbakanımı çok seviyorum. Ona yine oy veririm ama eleştiririm de... *** “Acılar var ama unutalım onları, karıştırmayalım!” Saro Bahçıvanoğlu: Ben Sarıgül’e vereceğim oyumu... Türkiye Değişim Hareketi’ne... Aret Sarı: O da iyidir ama Erdoğan çok büyük lider, en doğrusunu yapacaktır. Sınır kapısının açılması konusunda olumlu adımlar attı mesela... Başka kimse halledemez bu işleri. En doğrusunu o yapar. Ama deniyor ki Yahudi lobisi de destek verirse bu tasarı çıkabilir... O zaman ne olur? Yok, çıkmaz o tasarı. Erdoğan en iyisini yapar. Ben çok güveniyorum ona. Biz her şeyin düzgün olmasını istiyoruz. Ben burada yaşamaktan çok mutluyum. Acılar var ama unutalım onları. Karıştırmayalım bir daha... Olan olmuş diyelim. İnsan ne diyeceğini şaşırıyor aslında. Biz de dinlediğimizde üzülüyoruz ama ne yapabiliriz artık? Eskide olmuş... Çok acı şeyler yaşanmış ama Osmanlı İmparatorluğu zamanında ve savaş sırasında... Tabii ki... O diyor “Siz bizi kestiniz”, öbürü diyor “Siz de bizi kestiniz!” Ben çok şey duyuyorum böyle ama konuşmak istemiyorum açıkçası. Üstü kapalı konuşmak daha iyi... İki tarafı da memnun edecek bir yol bulunabilir. Ben Erdoğan’ın bir orta yol bulacağına inanıyorum. *** SINIR KAPISI AÇILSA, BU TÜRKİYE’YE DE İYİDİR, ERMENİSTAN’A DA İYİDİR! Kilisenin kapısında, Ermenistan’dan çalışmak için gelenler hemen uzaklaştılar yanımdan. Konuşmak istemediler... Çalışma belgeleri olmadığı için, sınırdışı edilirim korkusuyla... Ama bir bey vardı ki endişe etse de konuştu, hem de güzel konuştu... Azeri lehçesine benzer Türkçesi’yle... Ermenistan’a otobüsle gitmek ne kadar sürüyor? Batum üzerinden yol tam 2 bin 500 kilometre. İki gün sürüyor varmamız... Kaç kere gelip gittiniz böyle? Hep gelip gidiyorum... Orası soğuktur. Kışta dolanamırak. Ama bura sıcaktır. Burda kalırak... Akrabanız var mı burada? Hiçbir kimsem yoktur. Yetim bir oğlanım ben. Ee nerede kalıyorsunuz? Siz bu sorularla beni buradan kovduracaksınız? Olur mu öyle şey... Çok üzülürüm öyle olursa... Peki ne hissettiniz bu olanlardan sonra? Bize hiçbir şey lazım değil. Yiğit olana nice huzur olsun, yeter. Türk de, Ermeni bacım, kardaşım, ablam gibi olsun... Huzur olsun diyorsunuz... Yiğit olana o yeter. Politikacılar ellemesin yeter. Peki sınır kapısı açılsa? Açılsa Türkiye’ye de iyidir, Ermenistan’a da iyidir. Aman bak, beni kollayacaksınız, ben bilmirem nasıl konuşaram... *** ERDOĞAN’A SAYGIMIZ VAR O NE YAPACAĞINI BİLİR! Tasarı bu kez kabul edilir mi sizce? Anne: Olabilir. (Kızı gülüyor, yanıt vermiyor... Annesi devam ediyor) Ben dün Hollanda’dan geldim, oranın yaşayışını gördükten sonra, buranın taşını öperim. Ermenilerin yaşayışını gördükten sonra mı? Yok. Komple... Bizim Türkiyemiz çok güzel. Kim gelirse gelsin başa, biz Türkiye’yi severiz. Peki Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını dinlemişsinizdir. Diyor ki, “Bırakın da, geçmişte ne olduğuna Türk ve Ermeni tarihçiler bir araya gelsinler, onlar karar versinler.” Katılıyor musunuz? Kız: Evet, doğru olabilir. Anne: Vallahi ne olursa olsun o bizim başbakanımız. O en iyisini bilir. Kendisine saygımız var. Siz Başbakan’ın o Kasımpaşalı tavrını da seviyorsunuz galiba? Anne: Çok seviyoruz. Kız: Ben sevmiyorum. İsminizi öğrenebilir miyim? Anne: İsmimi vermeyeyim. Neden? Kız: Annemin ismi Araksi... Soyad? Onu boşverin. Peki sizin isminiz ne? Eliz. Merak ettim anlamı ne? Buzlar kraliçesi... Evli değilsiniz sanırım? Hayır. * (Gülerek annesine dönüyorum) Kızınız çok politik konuşuyor, az ve öz, yandı buzlar kraliçesiyle evlenen! (O da gülüyor) Vallahi doğru... Mine Şenocaklı
-
Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.
- "Türkiye muz cumhuriyeti değil"
Ermeni oylaması Bu satırları yazdığım sırada Amerika’da Ermeni oylaması yapılmamıştı. Sonucun ne olacağını bilmiyorum elbette ama her yıl aynı senaryonun sahneye konulmasından ve bizim “Tasarıyı geçirirseniz milyarlarca dolarlık uçak ve silah alımını durdururuz!” diyerek bir çeşit rüşvet teklif etmemizden fena halde utanıyorum. Nereye kadar sürüp gidecek bu iş? Meclis üyesi iken bir emekli büyükelçi milletvekili Britanya’da yayınlanmış bulunan Mavi Kitap’ın yasaklanması için Türk parlamentosunun Britanya parlamentosuna mektup yazmasını ve bu mektubu bütün milletvekillerinin imzalamasını önermişti. Çok saçma bir girişimdi bu. Britanya’da parlamentonun kitap yasaklamak gibi bir âdeti yoktu. Bu mektup TBMM’nin kendisini küçük düşürmesiyle sonuçlanacaktı. Kürsüye çıkıp bunu anlatmak istedim ama izin verilmedi. Zaten bir milletvekili için en zor şey kürsüde konuşabilme izni alabilmektir. Meclis Başkanı Bülent Arınç’ı odasında ziyaret ettim. Konuyu anlattım, mutlaka konuşmak ve Meclis’i uyarmak istediğimi söyledim. Bu zorlamalar sonunda kürsüye çıkabildim ve yapılan işin yanlışlığını, bir Batı parlamentosuna ‘kitap yasakla’ diye mektup yazmanın anlamsızlığını belirten bir konuşma yaptım. Daha sonra bazı çok bilgili ve saygın milletvekilleri dehşet içinde ‘yahu başına bir şey gelmesin!’ dediler. ‘Niçin?’ diye sordum. ‘Tehcir sözünü kullandın’ dediler. O zaman anladım ki ‘tehcir’in zorunlu göç ettirme anlamına geldiğini ve 1915’te çıkan kanunun adının bu olduğunu bilmiyorlar. Bilinmeyen sadece bu da değil. Biz Türkler, tarihimiz konusunda bu kadar bilgisiz olmasaydık, her şeyi daha iyi göğüsleyebilirdik. Osmanlı’nın yaşadığı en büyük travma olan Balkan Göçü bile ilk kez bir filmde gösterildi. Veda filminde. Oysa bu konuda sayısız roman, film ve şiir yazılmış olmalıydı. Ancak o zaman New York’a giden bir Türk genci ‘siz Ermenileri kestiniz!’ suçlaması karşısında afallamaz ve Osmanlı’yı yıkmak isteyen Batılı devletlerin, bu amaç uğruna imparatorluğu oluşturan halkları birbirine düşürerek aralarına kan davası soktuğunu, Balkanlar’daki Türk katliamını, yok oluyoruz korkusuna kapılan aptal İttihat Terakki yönetiminin ve kan içici Teşkilat-ı Mahsusa’nın işlediği suçların sorumluluğunu üstlenmediğimizi anlatabilirdi. Ama çocuklar iyi yetiştirilmedi. Osmanlı’nın diğer halkları gibi Müslüman Türk ahalinin de korkunç acılar çektiği anlatılmadı. Sadece ‘biz Türküz, kırarız dökeriz’ hamaseti yapıldı. Zaten el âlemin istediği de bu ‘terminatör Türk’ imgesini yerleştirmekti. Onların ekmeğine yağ sürüldü. Oysa o gençler dedelerinin anlattığı hikâyelere kulak verseler onların Balkanlar’da, Kafkasya’da, Orta Doğu’da çektiği korkunç acıları öğrenebilirlerdi. Bu işin yolu ‘hiçbir şey olmadı, bütün dünya bize düşman’ demek yerine olup biteni kavramaya çalışmak ve Cumhuriyet’i kuran Atatürk ve arkadaşlarının bu konularda ‘ellerinin temiz’ olduğuna dikkat etmektir. Eğer Mustafa Kemal Ermeni işine bulaşmış olsaydı bu Cumhuriyet kurulamazdı. *** Meclis’te imzalanıp gönderilen mektubun akıbetini mi sordunuz? Anlatayım. Altı ay sonra Londra’dan TBMM’ye bir mektup geldi. Mektupta şöyle yazıyordu. ‘Talebiniz ilgili klasöre konmuştur.’ İngiliz diplomasisini bilenler bunun ne kadar nazik bir aşağılama olduğunu çok iyi anlayabilirler. zlivaneli- Çetin Emeç'siz 20 yıl Ölümünün 20. yılında mezarı başında anıldı
DHA/ Mustafa Küçük- Avrupa'dan Türkiye'ye
Aşırı sağcı saldırılar bitmiyor Almanya’nın Köln yakınlarındaki Düren kentinde yaşayan Rizeli Cumali Kabaoğlu’nun, 2 gün önce aşırı sağcıların saldırısı sonucu yaralandığı, tedavi gördükten sonra taburcu edildiği bildirildi. Aşırı sağcı saldırılar bitmiyor Türkiye ile Honduras milli maçını bir lokalde izledikten sonra evine gitmek isterken 2 kişinin saldırısına uğrayan Kabaoğlu’nun başına hastanede dokuz dikiş atıldığı, bir ay süreli iş göremez raporu verildiği belirtildi.. 6 Mart 2010 / KÖLN- İSRAİL MEŞRU MUDUR ?
. O şokta ders olmadi ! o gün düsünemedik bugünde mi düsünemiyoruz.. O gün nasilsa Türkiye basbakanini Peres’e karsi konusmasi Islam dünyasinin lideri yapmiyorsa Ortadogu’daki dengeleri degistirmeyip bizim dis dengelerimizi degistiriyorsa bunu nasil acikca hissetdiysek israil yahudi lobisinin arkamizda olmadigi o günü. Biraz düsünme pozisyonuna girmekte yarar var diyorum..Nasrettin hoca ne diyor parayi veren düdügü calar paradan bol olmayan neden bir arap lideri simdiye kadar düdügü calmadi ´´Peres’e karsi bu calimi neden atamadi akillari o kadar kitmiydi..hicde zannetmiyorum Biz bakiyoruz paramiz yok askeri gücümüz var onlarinda istenmeyen görüntülerin icine nasil sokuldugunuda görüyoruz..Istenen ne kendi varligini sorgulamak mi bunun önünü aca bilmek mi burda bu sorgulamanin ucundan tutanlarida görüyoruz ne yazikki bravo demek geliyor icimden.. Biz bu cografyada yasiyoruz unutma desek anliyabilecek mi !!! Bize düsen Filistin sorunu cözmek degil sorununun cözümü icin yardimci olmaktir desek anliyabilecekler mi zannetmiyorum Hamasin elini tutmak baris mi oluyor? Hamasin kimligi talepleri ortada..Sabra ve Satilla Katliamlari'ni sorgulayan bunun üzerine film yapma cesaretini gösterebilen israil halkina yapilan haksizlik bu? Biz bir filim cevirebildik mi bir marasi cevirebildik mi bir sivasi cevirebildik mi.. Besir ile Vals filmini ceviren Israeli Academy Awards'ta alti dalda ödül alabiliyorsa..Israil icinde bir irade varsa filistin sorunu icin bu iradeyede haksizlik olmuyormu. Bizim Hamas gibi seriatci terörist bir örgütün arkasinda durmadan öte birlikte ayni dünya görüsünü sahipmisiz havasinla progandasiyla bu poppalama ne oluyor hemde ordumuzun feci sekilde yaralandigi bir dönem ..O kadar filistinin icine dalmisiz ki filistinin ne oldugunu bilen yok filistin sorunu nasil cözülür onu irdeleyen yok irdelenen israilin varligi ordan nasil yok edebiliriz, israil ordan nasil söküp atilir ..Bende diyorum ki bu zihniyet yarin bu cografyadan nasil Türkiye Türk halki söküp atilir öyle ya sonunda izlenecek yol oraya götürür bu kadar sade. Kim diyebilir Türkiye emperyalizm güdümünde kuruldu kurulmadigini bunu hic dile getirmediler mi. Beton mustafa diyenler getirmedi mi dersiniz.. Bu zihniyet ABD yi birakmis Irak ta var olan Israilin pesine düsmüs..70.yillarda filistinde birsey oldumu solun nefesi tutulurdu bugün nefesler bir !!! Iran´da da nefesler bir tutulmustu sah a karsi ondan sonra keyifli anlar yasanmisti gül kokulu..karanfili eksik. Her ulusun varlik nedeni vardir her ulusu tetikleyen onun varlik sebebidir yarinin garentisi yoktur ister tek bayrak ister tek millet ol.. Biz kendi ordumuz ile savasirken, Orgenerallerimizi terörist ilan ederken Hamas gibi partiden cok kendi ordusu olan terörist seriatci ordusu olan dünyanin hic biryerinde kendi ordusu olan bir parti yoktur ve o orduyu can ciper savunmak.. Bu mu solculugun insancil sevgisi bir siddeti kinarken diger siddeti sahiplenmek. Biz burda neyi savunuyoruz onu bile bilmeden sözüm ona destek arkadasa destek edasiyla seriatci solcu ayni cephede savasir edasiyla yürümenin anlami nedir onu hic anliyamadim kiyafet degistirmeye ne gerek var kolayca savunulacak yani var iken.. Ordan hareket varken zor yolu secmenin anlami nedir.. Israil'in askeri gücü kirildimi nasil israil biterse Türkiyenin askeri gücü kirildiginda da Türkiye biter belkide kimbilir bu cografyada birileri ilginc denemelere girismek isteyebilir kulaga ilgincde gelebilir yasadiklarimiz yasamadiklarimiza gebedir yarin tost makinasindan ne cikacagini bilemeyiz her tost un altinda birsey gizlidir..Robert öyle der.. Bir ülkenin askeri gücünü kirmak Milletini kir daha iyi..- Avrupa'dan Türkiye'ye
Aradaki baglantiyi nasil kuruyorsun anlamis degilim "Ya sev ya terk et" kelimesi hosuma gitmesede bu saldiri icermiyor bilakis saldiranlara karsi savunma amacli tatli bir söz yani kisaca deniyor ki saldirma adam ol biraz sevecen ol sevmesende saldirma deniyor.. Yabancılara ‘Defol’ ise o tamamen farkli sadece saldiri amacli kullanilan bir terimdir.. O ülkeyi aitsin fakat etnik kimligin farkli veyahutda o ülkeye ait olmayan o ülkede yasadigi halde kendini yabanci hisseden o ülkeyi kendisini ait hissedmeyen kisiye söylenirse Defol git tabiiki anlami tamamen farkli olur sen bir ülkede yasayacaksin yasalarini uyacaksin vergisini vereceksin adam gibi yasayacaksin bir gün birileri önünü kesip defol diyecek bu tamamen farkli olay..zaten "Ausländer raus" yabancilar disari dendigi zaman bir saldiri vardir artik orda ölürmüsün yaralimi kurtulursun nasil kurtulursun bilemem cünkü ayni zamanda saldiri komutudur. "Ya sev ya terk et" kelimesi ´´Sen Almanyalisin´´ kelimesinle esdegerdir üst düzey siyasilerin kullandigi sözlerdir bunu her daim Almanya´da duyuyoruz.- "Türkiye muz cumhuriyeti değil"
O dönem herseyin önünü kesen AKP nin cemaatlerine soracaksin o soruyu yukarda zaten belirtim bunda anlasilmayacak yani yok tavsiye ederim tekrar okuyun Cami ceresindeki yelpazeyi bizzat tayyip erdoganin da bu cami ziyaretlerinde nasil kendi partilerine bagis icin vaaz verdigini burdaki cemaat iyi bilir. Sirf partiye olsa iyi kocaman bir deniz fenerini hatirlayin herkes paranin pesinde lobi güldürmeyin. Onlar lobi degil paranin pesindeydi o dönem..onlar herdaim köstek oldular bölücüler, terör olgusu, cemaatler, fenerler, Avrupa adaleti kolaymi hersey zannediyorsunuz. Diaspora Türklere uygun olmayan bir kelimedir uygun olanini söyleyeyim Türk lobisi Avrupali Türkün lobisi olur diasporasi olmaz.. Trakyada nasil Türk varsa Avrupada da Türk vardir bu kadar sade.Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Account
Navigation
- Bu fotoğraf, fotoğrafın gücünü yansıtır.