Zıplanacak içerik

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. 0-6 yaş mucizesi Pervin Kaplan Bilim adamları uyarıyor: Eğitim için 7 yaş çok geç, çocuğunuzun hayatta başarılı olmasını istiyorsanız eğitime daha erken başlayın! 0-6 yaşın eğitimiyle ilgili merak edilenleri AÇEV uzmanları açıklıyor: Hangi çocuk için ideal eğitim yaşı hangisi? Evde eğitim mümkün mü? Anne babaya düşen görevler neler? İLİŞKİLİ HABERLER 0-6 yaş mucizesi Daha yaratıcı ve üretken oluyorlar Okul ve iş hayatları başarılı Doğru ve yanlışı öğretin 1 liralık yatırım 7 liralık kazanç getiriyor 'Kalkınma stratejisi olarak görülmeli' Kahramanların hayal olduğunu onlara anlatın Anne ve babaların eğitim alması şart 3 yaşında okul eğitimine başlanır Tecrübesini diğer annelerle paylaşıyor Gülümseyen anasınıfları destekle çoğalıyor 6 yaş zorunlu eğitim kapsamına alınmalı Cinsiyet ile ilgili sorulara açık cevaplar verin Çocuklar uzlaşma ve işbirliği ile terbiye edilir Çocuğu takdir ve teşvik edin Fiziksel ve duygusal ceza güvensizlik oluşturuyor Duygusal ceza Fiziksel ceza ciddi sorun yaratabilir Davranışın sonucunu yaşatmak ceza mı? Erken eğitim, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek isteyen aileler için bir lüks değil, zorunluluk arz ediyor. Beynin en hızlı geliştiği 0-6 yaş arası dönem, çocukların eğitimine başlanması için en uygun zaman dilimi olarak kabul ediliyor. ERKEN EĞİTİM ÇOCUĞA İKİ YIL KAZANDIRIYOR Ana Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) uzmanları, 0-6 yaş çağında eğitime başlayan çocukların okulda ve hayatta daha başarılı olduğunu belirtiyor. Okul öncesi eğitime evde başlamak bile mümkün. Ancak Türkiye'de bu yaş aralığındaki 7 milyon çocuğun ancak yüzde 16'lık bir kısmı okul öncesi eğitim alabiliyor. Oysa erken eğitim, iki okul yılına denk gelecek başarı farkı yaratıyor. Sekiz yıllık zorunlu eğitime rağmen, Türkiye'de ortalama eğitim süresi halen altı yılın altında. 7 milyonu aşkın kişi ise okuma yazma bilmiyor. İlköğretim çağındaki kız çocuklarının yüzde 10'u okula gitmiyor. İlköğretim çağına gelmiş çocukların ise yaklaşık yüzde 70'i okula hazır başlamıyor. Oysa yapılan araştırmalar gösteriyor ki, okul öncesi eğitim alan çocuklar diğerlerine oranla hem yaşamda, hem de okulda çok daha başarılı durumda. Türkiye'de 0-6 yaş grubundaki 7 milyon çocuğun ancak yüzde 16'sı, 6 yaş grubundaki çocukların sadece yüzde 25'i okul öncesi eğitimi hizmetlerinden yararlanıyor. Oysa Kuzey Avrupa başta olmak üzere Avrupa'da yüzde 100'e varan okullaşma söz konusu. BELİRLEYİCİ DÖNEM Erken çocukluk adı verilen 0-6 yaş arası dönem çocuğun en hızlı geliştiği dönem. Beyin gelişiminin büyük bir bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanıyor. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler, beynin çalışma biçimi için belirleyici olduğundan bu dönemde çocuğun yeterli beslenmesinin yanı sıra, gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması da önem taşıyor. Bu alanda Türkiye'de en büyük kampanyayı ise Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) yürütüyor. 1993'te kurulan AÇEV, 0-6 yaş dönemi eğitim konusuna dikkat çekmek için 2005'te "7 Çok Geç" kampanyasını başlattı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Türk Eğitim Vakfı'nın da bulunduğu 7 sivil toplum örgütü de kampanyayı destekliyor. Nobel ödüllü iktisatçı James Heckman "Çocuklara yatırım yapmak için onların birer yetişkin olmasını bekleme lüksümüz olmadığı gibi, onlar okula başlayana kadar bekleme lüksümüz de yok, çünkü o zaman müdahale etmek için çok geç olabilir" diyor. Çocuklara yönelik eğitimin özellikle de okul öncesi eğitimin önemi, rakamlara da yansımış durumda... OECD araştırmaları, Türkiye'de erken çocukluk eğitimi alan ve almayan öğrenciler arasında iki okul yılına denk gelen başarı farkı olduğunu gösteriyor. 7 ÇOK GEÇ... AÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel Göçer, iki yıl önce "7 Çok Geç" kampanyasını okul öncesi eğitimin önemine dikkat çekmek için başlattıklarını anlatıyor. Erken çocukluk eğitiminin insan gelişiminin başlangıç noktası olduğuna işaret eden Göçer, okul öncesi eğitim konusunda dünyadaki durum ile Türkiye karşılaştırıldığında ortaya çıkan tablonun, hiç de iç açıcı olmadığını söylüyor. Göçer, şu ana akadar Türkiye'de kurum merkezli eğitim modelinin şimdiye dek benimsenen ana model olduğunu, 4-6 yaş grubundaki çocukların yüzde 25'inin 5-6 yaş grubundaki çocukların ancak yüzde 32'sinin Milli Eğitim Bakanlığı'na veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı okul öncesi kurumlardan faydalandığını vurguluyor. Ayla Göksel Göçer, zorunlu eğitim öncesinde, 3-5 yaşlarında erken çocukluk eğitimine ulaşan çocuk oranlarına bakıldığında ekonomik açıdan Türkiye'nin çok benzetildiği Meksika'da bile çocukların yüzde 70'nin bu eğitimden yararlandıklarına dikkat çekiyor. FAS'TAN BİLE GERİYİZ Ayla Göksel Göçer, bu oranın Fas'ta yüzde 34, Ürdün'de yüzde 27, Suriye'de ise yüzde 9, olduğunu hatırlatırken, "AB ülkelerinin her birinde bu oranlar yüzde 100'e yakındır" diyor. Türkiye'de ise 2000-2001 itibariyle bu oran yüzde 10.3. BESLENME PROJESİ AÇEV'in "7 Çok Geç" kampanyası dışında düzenlediği bir başka kampanya de "Beslenme Projesi". MEB'nın işbirliği ile yürütülen bu kampanyada hedef ihtiyaçların en yoğun ancak eğitimin en düşük olduğu Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Erzurum, Hakkâri, Mardin, Muş, Şanlıurfa ve Van gibi kalkınmada öncelikli illerde başlatmak ve okul öncesi eğitime katılımı artırmak oldu. AÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel Göçer, ilk yıl 10 ilde 33 bin çocuğa ulaşan kampanyanın, ikinci yılda 21 ile yayıldığını ve ulaştığı çocuk sayısının 41 bin olduğunu söylerken, kampanyanın okul öncesi eğitime katılanların oranında yüzde 20 artış sağladığına da dikkat çekiyor. Ayla Göksel Göçer şu bilgileri veriyor: "Hedef, ailelerin okul öncesi kurumlarına vermekte zorlandığı giderlerine katkının okullar tarafından talep edilmemesi. Yoksul ailelerin, okul öncesi eğitime teşvik edilmesi." DÜNYA BANKASI UYARDI Geçen yıl Dünya Bankası Türkiye Direktörlüğü "Türkiye'nin Eğitim Sistemi'nin AB Üyeliği için hazırlanması" konulu bir çalışma yaptı. Dönemin Türkiye Direktörü Andrew Workink başkanlığında hazırlanan raporda Türkiye'deki eğitim sistemi AB ülkeleri ile kıyaslandı. Bu raporda AB'ye yaklaşabilmek için atılması gereken adımların başında da okul öncesi eğitime yatırım yapılması gerektiği görüşü dile getirildi. Raporda, "Türkiye okul öncesi tesislerin sayısını büyük ölçüde artırmalı, yüzde 15'ten az olan okul öncesi programlara katılımı 2015 yılında yüzde 50'ye getirme hedefini koymalı. Özellikle ülkenin doğu kesimlerinde okullaşmayı artıracak programları sürdürmeli" denildi.
  2. Amerikalı astronomlar, uzaydan gelen çok güçlü radyo dalgaları tespit ettiler. Astronomlar, böyle bir durumla ilk kez karşı karşıya kalındığını belirttiler. ABD’li astronomlar, ünlü bilim adamı Carl Sagan’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan "Contact" adlı filmini andıran bir durumla karşı karşıyalar. Astronomlar, uzaydan gelen böylesine güçlü radyo dalgalarıyla ilk kez karşılaştıklarını söylediler. Bir "pulsar" (ritmik radyasyon sinyalleri yollayın nötron yıldızı) araştırması sırasında alınan radyo dalgalarının ölen "kara delik"lerle ilgili araştırmalarda önemli rol oynayabileceği bildirildi. Radyo dalgalarının çok kısa, fakat çok güçlü olduğunu, tahmini 3 milyar ışık yılı uzaklıktan geldiğini belirten Batı Virginia Üniversitesi astronomlarından Duncan Lorimer, "Bu dalga evrenin çok uzaklarından geliyor gibi. İki nötron yıldızın çarpışması ya da buharlaşan bir kara deliğin ölüm feryatları olabilir" dedi. Lorimer ve meslektaşlarının Avustralya’da Parkes telekobu ile yaptıkları taramalarda birdenbire beliriveren radyo dalgası, sadece 5 milisaniye sürdü. Avustralyalı astronom Matthew Bailes, "Bu dalga, tamamiyle yen bir astronomik olayı temsil ediyor" dedi. Batı Virginia Üniversitesi’nden Maura McLaughlin de, "Sanırım bu dalgalardan her gün çok sayıda meydana geliyor, ancak biz elimizdeki olanaklarla bunları tespit edemiyoruz" diye konuştu.
  3. Hemde nasil, Sayin muki Abd,ye giden takim orda yalvariyor buyrun gelin yatirim yapin.! isterseniz cuvalinizida alin gelin yeterki gelin artik ben gülüyorum halimize buyrun gelin, gelirken alafrangi tuvaletinizide beraber getirin... inanilir gibi degil.! evet sayin muki bu ülkeyi hep onlar yönetti,, Askeri bile cuvallatan ,cuval geciren onlar.! evet onlar onlardan baska varmi ufukta görünen.. simdi darbe diyerek askere saldirmanin kilifini buldular yarinda kilifa gecirecek makenezmayi bulmak icin Avrupa degerlerine saldirirlar... bu böyle uzayip gider.! hep birileri sucludur , hep birileri engel olur .yokmu obirileri onlar olmassa ne buluslar bulacagiz hemde ne buluslar.! ya Allahin askina birisi söylesin artik ,siz suclu Adamlari ülkemize neden cagirirsiniz.! Irakta akan gözyasi ders olmadimi.! BU GÖZ YASINI ANLAYAN TEK DARBE TANIYORUM.! ve bir darbe taniyorum onlari inciten.! canakkale,canakkale destani ..... Aile boyu darbe ,güzel darbe ama genede soralim hangi darbeymis onlari inciten,, sadece sunu söylemek isterim bu vatan icin ne Mahir cayanlar nede Deniz gezmisler bile incimedi.! evet inciyenleride bir taniyalim kimlermis..evet soruyoruz siz kimsiniz.? yamyam frankfurt
  4. Soruyorum.! bizim Askerimizden neden bu kadar korkuyorsunuz.?
  5. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    savaşlar ,evet savaşlar kimse savaşlarin güzelliginden bahsedemez, savaşlarin bir hedefi vardir tek bir hedefi vardir cikarlar.. savasi iki sey önler Akil,vede birlik.! Evet zamaninda iran Irak savasmayacakti,saddamda kuveyte girmeyecekti, kendinden gecipte zaffer sarhosuyla arafat saddami destekleyemeyecekti.! evet sagduyulu benim insanim ecevit ,saddamin ayagina kadar gitti bu sevdadan vazgec.! ve onlarca devlet adami.! ne oldu,, ama hep öyle söylenir bu savas zaten olacakti... kibris,ta baskilar devam etmeseydi.! 74.hareketi olurmuydi.? yani sunu demek istiyorum savasa hazir olan ülkeler kadar savasi kabul edende sucludur... evet akil ve birlik... hic arkadasim yenilgiye ugrayan haksizliga ugrayan ülkelerin icinde toplumsal huzuru görüyormusun,bir birlik görüyormusun ,, bakin bizlerin huzurunu bozmaya calisanlar icimizdeki birligi bozmaya calisanlar ,,bizlere nelere hazirliyor,,vede hangi zaaflarimizla oynayarak... Demekki Akil ve birlik..... evet bugün akan gözyaslara nasil elin kavusmuyorsa.! yarin bizlerin gözyasina kimse dönüp bile bakmaz,, unutma.!
  6. İnsan kendi dininden korkar mı? KİMİ okurlar, kimi eş-dost "Korkuyoruz" diyorlar. Neden?.. Korkunun sebebi ne? * İşte böyle yaptılar. İnsanları kendi dinlerinden korkar hale getirdiler. Din gibi insanları birleştiren, sevgiyi-barışı öğütleyen, yardımlaşmayı- dayanışmayı emreden bir yüce duyguyu "korkuya" dönüştürdüler. Hiçbir düşman güç bunu yapamazdı. Hiçbir fesatlık bu kadar başarılı olamazdı. Hiçbir yabancı, Türklerin yüreğindeki o masum-samimi "Müslümanlığı" onun elinden alıp, onun "korkusu" haline getiremezdi. Ama yaptılar. Bir anda din "korku" oluverdi. * "Gelirler mi?" diye soruyor yollarda rastladıklarımız. "Kim?" diye sormuyorum artık. Samimi olun; gazetelerin, televizyonların birer ekibi şu sıralarda Malezya'da, neyi araştırıyorlar, neye bakıyorlar dersiniz: İslam'ın Malezya'yı ne hale getirdiğine... Ve aynısının bizim başımıza gelip-gelmeyeceğine. Böyle midir İslam?.. O kutsal kitap bunu mu istedi sizden?.. Sabah-akşam alnını inançla secdeye koyan iyi insanlar bunu mu arzuladılar, söyleyin... * Peki kim yaptı bunu? O "en Müslüman(!)" olan... Bir yüce dini siyasette sermaye edindi kendisine. Onu kullana kullana kazandı. Ve şimdi onu iktidarda kalmanın zırhı yapıyor. İşte bir kısım Müslümanlar (Müslümanlığa nasıl bir kötülük yapıldığının farkına dahi varmadan) sembollerle-sloganlarla o zırhın parçası olurken... Öbürleri korkuyorlar. Hiçbir provokasyon, hiçbir yabancı güç, hiçbir düşman Anadolu Müslümanlığına bu zararı verememişti. İnsanlar kendi dinlerinden korkar oldular. İnsan kendi dininden korkar mı?.. Korktular...
  7. İslamın ruhunu Anlayanlara ,birakmiyorlarki birazda onlar konussun.! simdiye kadar konusan siradan kisiler yüzünden bakin hangi degerler pesinde gezinip duruyoruz.! bir bakalim hangi kapilarda ,,Hacli kapilarinda.! sanki Aile boyu giedecek baska kapi bulamiyoruz.!! bu manzaralarida anlamasak neyi anlayacagiz bende anlamadim ,,hangi kabuk.? neyin kabugu.,nerde geziniyor. yamyam frankfurt
  8. Diyanet Vakfı Fuarı'nda skandal 26 Eylül 2007 ANKA Diyanet Vakfı’nın Kocatepe Camii içerisinde düzenlediği “Kitap ve Kültür Fuarı”nda İslam’da Cinsellik adı altında yer yer İslamiyet’e ve bilime aykırı bilgilerin yer aldığı, yer yer ise anlatımı po*nografiye kaçan kitaplar sergileniyor. Bu kitapların bazılarında kadınla adet döneminde cinsel ilişkiye girilebileceği, gebe kadınlarla ilişkide ideal pozisyonlar anlatılırken, bakirelerle evlenilmesine öncelik tanınması, erkeğin kıskanç olması gerektiği gibi çeşitli yorumlara yer veriliyor. Fuarda sergilenen ve satışa sunulan bir kitapta, “Ailesinin başı açık tesettürsüz olarak sokak ve caddelerde vücudunu teşhir etmesine ve uygunsuz biçimde gezmesine göz yuman erkekler, Allah’ın gazabına ve ateşine müstehak olabilirler. Bunun için haramlardan kadınları men etmek vazifesi erkeklerin görevidir” deniliyor İÇİNDE CİNSELLİK GEÇEN BAZI KİTAPLAR Diyanet Vakfı’nın düzenlediği ve Kocatepe Camii içerisinde kurulan “Kitap ve Kültür Fuarı”nda pek çok konuda kitap ve CD satılıyor. Bunlardan ”Damat ve Gelin Adayları’na Evlilik Öncesi Cinsel Bilgiler”, “Gençliğin Cinsel İmtihanı”, “Erkeğin Eşine Sevgisini Artıran 57 İlke”, “Gelin Kaynana İlişkileri”, “Evliliğimi Nasıl Mutlu Bir Hale Getirebilirim”, “Cinsel Mutluluk Rehberi” gibi kitaplar büyük ilgi görüyor. Özellikle, “Erkeğin Eşine Sevgisini Artıran 57 ilke” isimli kitapta sadece bayanlara “Eşinin sevdiği şeyleri yapmalısın”, “Eşinin güzel yanlarını ön plana çıkar”, “Endişelenmeyi bırak ki genç kalasın”, “Evet kelimesini çok söyle”, “Eleştiriden uzak durmalısın”, “’Seni hoşnut edinceye kadar uykuya dalmayacağım’ sloganını prensip edinmelisin”, “Sesin kocanın sesinden daha çok çıkmasın”, “Uysal tabiatlı olmalısın”, “Kocanın kusurlarıyla fazla ilgilenmemelisin”, “Bir şeyi emrederek istememelisin”, “Baba bağımlılığından kurtulmalısın”, “Size yardımcı olması konusunda eşinize ısrarcı olmamalısınız”, “Uysal ve uyumlu taraf sen olmalısın” gibi öğütler veriliyor. “KADINI ÇOK ACI VERMEDEN *****” ”Damat ve Gelin Adayları’na Evlilik Öncesi Cinsel Bilgiler” kitabında eşe yardım konusunda erkeklere de görev düşüğü belirtilirken, yine aynı kitapta kadının "şirretlik etmesi" durumunda, erkeğin eşini çok acı vermeden dövebileceği belirtiliyor. Kitapta ayrıca, "alimlerin çoğunun, evlenecek erkeğin, evleneceği kızın sadece ellerine ve yüzüne bakması" gerektiği ifadesi yer alırken, "cinsel yolla bulaşan hastalıkların birer ilahi ceza olduğuna" işaret ediliyor. "GENÇLİĞİN CİNSEL İMTİHANI" “Gençliğin Cinsel İmtihanı” kitabında ise, çıplaklık eleştirilerek ”Çıplaklık İslam’dan evvel cahiliye devrinde yaşanan şeylerdi. Açık saçık dolaşmak, şayet medeniyet ise, ormanlarda yamyamlar, tamtamlar göğüslerini de açarak gezmektedirler” denildi. Kitapta, “Medeni insan açık gezer sözü çok anlamsızdır” denilerek, tesettürün zamanla bir ilgisi olmadığını da kaydediliyor. Kitapta flört eden insanlar eleştirilerek, “Bekarken çok kimseyle görüşen, çok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da çok kimseyle görüşme arzusu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak zamanla onu sıkmaya başlar, değişiklik arayışına girer. Bunun sonucunda da her gün gazetelerde boy boy resimlerini gördüğümüz aldatmalar, kavga gürültüler ve cinayetler meydana gelir” deniyor. “TOKALAŞMAK KİŞİYİ ZİNAYA GÖTÜRÜR” “Cinsel Mutluluk Rehberi" adlı kitapda ise dullarla da evlenilebileceği ancak bakirelerle evlenilmesine öncelik tanınması, erkeğin kıskanç olması gerektiği belirtilerek, “Ailesinin başı açık tesettürsüz olarak sokak ve caddelerde vücudunu teşhir etmesine ve uygunsuz biçimde gezmesine göz yuman erkekler Allah’ın gazabına ve ateşine müstehak olabilirler. Bunun için haramlardan kadınları men etmek vazifesi erkeklerin görevidir” denildi. Kitapta, adet döneminde cinsel ilişkiye girilebileceği, gebe kadınlarla ilişkide ideal pozisyonlar anlatılırken, kişiyi zinaya götüren unsurlar arasında tokalaşmak ve başkaları için koku sürmek olduğu da iddia edildi. Türkiye’deki durum ise şu ifadelerle anlatıldı: “Yarım asırdan beri cinsel özgürlük sloganı toplum yapısını vurmak için silah haline getirilmiştir. Cinsel özgürlük adına zinanın suç olmaması için kampanyalar başlatılmıştır. ***** yayınları, kız erkek karma eğitiminin ve genelde mahremiyetsiz bir hayatın sevk edilmesi evlilik yaşının sürekli yükseltilmesi, genç yaşta insanların cinsel şuura sahip olması, flörtün teşvik edilmesi gibi etkenler, cinsi sapmaları ülkemizde Avrupa’daki boyutlara yaklaştırmıştır”. “GELİN KAYINPEDERİNİN ELİNİ ÖPMEMELİ” “Gelin Kaynana İlişkileri” kitabında da kocaya itaatin kayınpeder ve kayınvalideye hizmeti gerektirdiği anlatılıyor. Kitapta, “Bir kadın kayınvalidesi ve kayınpederine bakarak hem kocasının hem de kendisinin cennete girmesine yardımcı olmuş olur. Kayınvalideyle iyi geçim kocanın sevgisini kazanmak demektir. Kayınvalideler gelinleri kıskanmamalıdırlar” deniyor.
  9. 'Türban Müslüman örtüsü değildir' 25 Eylül 2007 ANKA HYP Genel Başkanı ve eski İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, 22 Temmuz seçiminden sonra AKP döneminde Türkiye’nin adım adım “ılımlı İslam” devletine doğru kaydığı yorumları yapılırken, yine kamuoyunu şaşırtacak bir değerlendirme yaptı. Öztürk, Türkiye’nin “dinsizliğe” doğru gittiğini iddia etti. Siyasi gelişmelerle ilgili sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Öztürk, “Kuran’ın anladığı manada bir dinden söz ediyorsak, Türkiye dinsizliğe doğru gidiyor” dedi. Öztürk, “Türkiye’yi taşıdıkları yer şirktir, din değil. Biz yıllarca buna karşı mücadele verdik. Ama şimdi Türkiye doğrudan doğruya müşrik zihniyete, şirk zihniyetine doğru gidiyor. Yelken açmış gidiyor hem de. Zaten Kuran’dan ve Hz Muhammed’den onay almayacak sahte bir dini, morfin gibi kullanıp Türkiye üzerinde her istediklerini yapıyorlar, hurafe dinini anestezi gibi kullanıyorlar” diye konuştu. “TÜRBAN, ST PAUL’ÜN İNCİL’E SOKTUĞU KIYAFETTİR” Prof. Dr. Öztürk, son yıllarda “türban” adı verilen ve değişik tarzda bağlanan örtünün ise Müslümanlıkla ilgisinin olmadığını söyledi. Öztürk, bunun St Paul’ün İncil’e soktuğu rahibe kıyafeti olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de iki büyük operasyon yapılıyor. Kuran dininin birinci vasfı anti emperyalizmdir. Atatürk de tarih önünde bu konuda en başarılı adamdır. Ama onun anti emperyalist yanını kınıyorlar. Türkiye kullanılarak İslam’ın, anti emperyalist ruhunu yok etmek istiyorlar. Her 50 metreye kurulan camilerde bu ruhu katlediyorlar. Bize, ‘İslam’ın diğer taraflarını bırakın, size bol cami yapmak, hanımların başını örtmek kafidir’ diyorlar. Hanımların başındaki örtü, rahibe kıyafetidir. Saint Paul’un İncil’e soktuğu kıyafettir. O bizim Müslüman insanın örtüsü değildir. ‘Cami ve bu örtü size din olarak yeter’ deniyor. Müslümanlara din diye başka bir şey bırakmadılar.” “DARBELER İÇİN DUA EDİLECEK NOKTAYA GELİNEBİLİR” Önümüzdeki döneme ilişkin karamsar bir tablo çizen Öztürk, Türkiye’nin “iyiye ve hayra” gittiğini düşünemediğini söyledi. Öztürk, türban, lokantada mescit, şehirlerarası otobüslerde namaz molası konuları tartışılırken, Türkiye’nin kaydettiği tek gelişmenin borçlarını artırmak olduğunu belirtti. Öztürk, şunları söyledi: “Türkiye örtülü bir şekilde sömürgeleştiriliyor. Hüzün duyarak söylüyorum ki, Türkiye’nin geleceğine ilişkin hiçbir irade Türkiye’yi yönetenlerin elinde değil. Türkiye büyük bir rüzgarın elinde, birilerinin istediği yöne doğru götürülüyor. Birileri en berbat şekilde yorumlayabilirler ama şunu söyleyebilirim: Benim en çok tedirgin olduğum şey, meselelerin siyasetle çözümlenemeyeceği bir noktaya sürüklenilmesi. Bu nokta ya felaket ya da kanlı kavgadır. Felaket nedir, Türkiye, dışardan istedikleri şekilde paramparça edilir. İkincisi, Türkiye iç kavgaya gider. Darbe olur deniyor, ama bana öyle geliyor ki, Türkiye darbeleri bile Allah tan niyaz edecek duruma gelebilir. Şimdi ‘darbe,darbe’ laflarıyla cambaza bak oyunu oynanıyor. Türkiye, darbelere bile el açıp dua edilecek bir noktaya sürükleniyor, Türkiye onu bile arayacak. Çok kaygılıyım bu noktada ben.” “İKİ MİLLETLİ PARLAMENTO” Öztürk, 22 Temmuz’da seçim yapılmadığını belirterek, “Bu, bir tsunami, nevi şahsına münhasır, bir nevi yarı işgal, bütün batılı güçlerin ortaklaşa belirledikleri hedefe 2-3 milyar dolar para harcayarak Türkiye’de halkın iradesinin bir yöne sevkedilmesidir. O sebeple biz bunu bir seçim saymıyoruz. Bunun ne menem bir şey olduğu, yıllar sonra anlaşılacak” dedi. Seçim sonra tablo konusunda da kaygıları bulunduğunu ifade eden Öztürk, şöyle konuştu: “Türkiye, tarihinde ilk defa adeta iki milletli parlamentoya mecbur ve mahkum bir hale getirildi. Böyle bir manzara var. Şu anda parlamentonun en aktif unsuru, en azından göründüğü kadarıyla, bölücü temayüller taşıyan unsur. Parlamentonun ilk gündem yaptığı konulardan biri, parlamentoya yeni giren bu unsurun, terör başının yaşam şartlarının iyileştirilmesidir. Buna dikkat etmek lazım. Onun arkasından Türk ordusunu bölücülükle itham demeçlerini dinledik. Arkasından ‘PKK’ya terör örgütü demeyiz’ demecini dinledik. Öbür tarafta henüz anayasayı değiştirme çalışmaları dışında bir şey görmüyoruz.” “DOKUNULMAZ ZIRHI KİRLENDİ” Öztürk, bu parlamentodan bir “hayır” gelecekse, bunun bir numaralı göstergesinin milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması olacağını söyledi. Öztürk, “Eğer parlamento işe dokunulmazlıkları kaldırarak başlarsa, buradan bir hayır çıkacağını düşünebiliriz,aksi takdirde hiçbir hayır çıkmaz. Dokunulmazlık zırhının içi kirlendi, pislendi, bu zırhı kaldırıp atmak lazım” dedi.
  10. Efendi Türkler şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Davalık fotoğraf 25 Eylül 2007 Ali DAĞLAR / İSTANBUL Gazeteci Yüksel Hançerli, 1968-1972 arasında çektiği Deniz Gezmiş fotoğraflarını, ’Copyrigth’ koyarak yayınlayan yayınevini mahkemeye verdi. Hançerli, bazı fotoğrafların ilk kez yayınlandığını da söyledi. KIZIL Elma Koalisyonu’nun temelini atan Türk Solu dergisini de yayınlayan İleri Yayıncılık, 40 yıllık gazeteci Yüksel Hançerli’nin çektiği Deniz Gezmiş fotoğraflarını izinsiz olarak albüm yapıp satmaktan mahkemelik oldu. Akşam Gazetesi’nde muhabirken 1968-1972 yılları arasında çektiği Deniz Gezmiş’in hiç bilinmeyen fotoğraflarını ’Yüksel Hançerli’nin objektifinden 1970 İstanbul’ adıyla kitap haline getiren Yüksel Hançerli, Adana’da dolaşırken bu kitabında yer alan Deniz Gezmiş’in bir fotoğrafının İleri Yayıncılık tarafından çıkarılan ’Deniz-Büyük Albüm’ adıyla basılan ve 50 YTL’den satılan bir albümünün kapağında yer aldığını fark etti. Hemen kitabı satın aldı. Hançerli, bu albümü incelediğinde 6’sı Deniz Gezmiş’in 35 yıl sonra ilk kez yayınlanan fotoğrafları olmak üzere 10 fotoğrafının izinsiz olarak basıldığını tespit etti. Hançerli, hemen Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na İleri Yayıncılık Reklamcılık Tur. Nak. İnş. Gıda San. ve Tic. Ltd. yetkilileri aleyhine suç duyurusunda bulundu. Ardından da 75’i manevi, 25’i maddi 100 bin YTL’lik tazminat davası açtı. NEGATİFLERİ BENDE Hançerli, çektiği fotoğraflardan birinin davalı albüme kapak yapıldığını da belirterek, "Negatifleri bende ama üzerine ’Copyright’ yazmışlar. Kendilerine solcu diyen kişiler bu emek hırsızlığına nasıl tevessül eder?" dedi. Noter ihtarına yanıt vermeyen yayınevinin bastığı albüm bugüne dek 2500 adet satmış. Hançerli’nin Adana’da yaptığı suç duyurusu, suç yeri itibariyle İstanbul’a Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Kavgadan sonra Yıl 1969. Yer, tarihi olaylara sahne olmuş İstanbul Üniversitesi’nin bahçesi. Fotoğrafın ana objesi, daha öğrencilik yıllarında adı bir efsaneye dönüşmüş Deniz Gezmiş. Arkadaşlarıyla üniversite kapısına doğru yürüyor. Tam 35 yıl sonra gün yüzüne çıkan bu fotoğraf, sağ bir grupla girişilen yumruklu kavganın hemen sonrasında çekilmiş. Gezmiş’in hemen solunda el hareketiyle fotoğrafa yansıyan kişi ise onun en yakın arkadaşı; bugünün legal siyasetçisi ve ünlü avukatı Bozkurt Nuhoğlu. Yayınevi yetkilisi: Haberimiz yoktu Dava konusu ’Deniz-Büyük Albüm’ kitabını basan İleri Yayıncılık’ın Sorumlu Yazıişleri Müdürü Özgür Erden, gazeteci Yüksel Hançerli’nin açtığı dava ve yaptığı şikayetten haberleri olmadığını söyledi. Fotoğrafların izinsiz olarak kullanıldığına dair de bir bilgi sahibi olmadığını belirten Erden, haklarında açılmış bir dava varsa kendilerine yapılacak tebligatın ardından hukuki olarak savunma verebileceklerini kaydetti.
  11. Hayir sayin politika ,onlarin cizmesi altinda ezilebilmemiz icin zemin hazirlaniyor.! bu sartlarda buralarda cizmelerinle gezemezler.. Abd vede ingiliz askerlerini ülkemize davet edebilmek icin kurtlar sofrasi hazirlaniyor.! okadar ilgiye onlar bile sasirdi.! eminim düsünüyorlardir yarin hangi masaya ugrasakdiye... birde misafirin evine gidip kendi ellerinle getirmek olurmu.? ,,
  12. Hayir Allahin kullarini ikiye bölmek.! böldükten sönrada hükmetmeye calismak.! hos bir durum degil ,, cinslere bölmek,mezheplere bölmek, bizim insanlarimiza Dünya degerleri deyince akla.! sirf bölmekmi geliyor.. sayin politika ,bölünmekten hoslanmadigi icin zannediyorum tepki gösteriyor.,gösteremezmi.!
  13. Arkadasin kalpten okudugu belli. kalpten okumuyanlarda belli.! insanlari kafadan ikiye bölenler ,nasilmi o bayandir ben erkegim ,onun adina ben konusurum.. bu kadar basit... Allahin kullarini ikiye bölmek cinslere göre ondan sonra onun sifatini elinden almak.! onun icin Zekeriya Beyaz,Hocamizi herkes anliyamaz ,onu anliyabilmek icinde okumak gerekir,,cünkü onun profösörlük unvanida vardir.! o bir gercek Vatan sever Müslümandir herseyden önce... yamyam frankfurt
  14. KAHIR MEKTUBU Ne zaman iki satır yazmaya kalksam Hep sana, hep seni, hep bizi yazıyorum Ne zaman bir kadeh alsam elime Hep sana, hep seni, hep bizi içiyorum Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum Sevda ektim kalbime, yalnızlık biçiyorum Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum Sevda ektim kalbime, yalnızlık biçiyorum Elveda, elveda Elveda deyip bir gün viran edip gönlümü Ayrılıp gidişinin bu gece yıldönümü Bugün de sensiz içtim, bu akşam sensiz içtim Bu gece her damlayı iki kadehe biçtim Ayrılık öyle zor ki, kimsesiz kalan bilir Gözyaşı ne demektir, her gün ağlayan bilir Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum Sevda ektim kalbime, yalnızlık biçiyorum Yokluğunla başbaşa kendimden, kendimden Kendimden geçiyorum Şerefe deyip şimdi bin kahır, bin kahır Bin kahır içiyorum Birazdan gözlerimden geçersin ılık ılık Nice yıllar sevgilim, mutlu olsun, mutlu olsun Kutlu olsun ayrılık Sevincim, kederim sen.. Gözlerim, ellerim sen Benim ne suçum var ki Sen benim kaderimsen? Karıştırmış kaderim şu gönlümün harcını Yaş döküp ödüyorum ben bahtımın borcunu Ah, ah , ah , ah, ah, ah , ah, ah Dertliyim, efkarlıyım, gönlüm yine tasada Unutmak istiyorum kendimi bu masada... Unutmak istiyorum kendimi bu masada Herşey yalnız senin için, üzme kendini Herşey yalnız senin için, üzme kendini Belki bugün, belki yarın anlayacaksın Çok sevdiğimi Ağlayacaksın Ayrılık mı çıktı falda? Sen bir yanda ben bir yanda? Böyle bir aşk bu zamanda Ah, Belki bugün, belki yarın anlayacaksın Çok sevdiğimi Ağlayacaksın... Rüzgar gibi geçti yıllar, tutunacak dal kalmadı Bir an mutlu olmak için çekilmedik dert kalmadı Senle dolu özlemlerim, dilimdedir sitemlerim Düşman çıktı sevenlerim, sığınacak dost kalmadı Sarılacak dost kalmadı Bekleyişle, özleyişle, ömrüm geldi geçti böyle Gözyaşlarım döndü sele, Ağlamadık gün kalmadı Yaşanacak gün kalmadı Bir yalanmış tüm gerçekler, o ümitler, o dilekler Boyun büktü hep çiçekler, koklanacak gül kalmadı Bir an mutlu olmak için yürünmedik yol kalmadı Yaşanacak gün kalmadı Bir an mutlu olmak için çekilmedik dert kalmadı Yaşanacak gün kalmadı * * * Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum Sevda ektim kalbime, yalnızlık biçiyorum * * * Alnıma dökülen beyaz saçları Okşayıp dizinde yine tara ne olur Mazide kaybolan hatıraları Unutma, yeniden ara ne olur Ara ne olur... Kalbin sızlayacak baksan arkana Yine ilk günki gibi gülümse bana Dedim ki 'Gelecek' dosta, düşmana Yüzümü çıkarma kara ne olur Çıkacaksın diye köşe başından Bekle, bekle, beklemekten usandım artık Çilemin gemisi gelmiş, demirli Yükle, yükle, yüklemekten usandım artık Dünyayı durdurdum, bakarsın diye Fallara bağlandım, çıkarsın diye Yolların sonunda sen varsın diye Ekle, ekle, eklemekten usandım artık * * * İçimde bir ümit var, 'Geleceksin' diyorum Belki çok uzaktasın, bunu da biliyorum Kader kelepçesini elime vurdu felek 'Geleceğim' demiştin, ben hala bekliyorum Ben hala bekliyorum Bir şiir yazdım sana, bir şarkı yaptım sana Mutlu günüm, herşeyim, ahh beni anlasana Masaların üstüne ismini kazıyorum Bu kahır mektubunu bin kere yazıyorum Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum Sevda ektim kalbime, yalnızlık biçiyorum Ne zaman iki satır yazmaya kalksam Hep sana, hep seni, hep bizi yazıyorum Ne zaman bir kadeh alsam elime Hep sana, hep seni, hep bizi içiyorum Her gece kederdeyim, durmadan içiyorum Sevda ektim kalbime, yalnızlık biçiyorum Yalnızlık, yalnızlık, yalnızlık biçiyorum
  15. Aksam olur Gizli Gizli Aglarim Kaderin dilinden iyi anlarim Keder ögütmekle geçti yillarim Beni degirmende tasa döndürdün Yesemde içsemde ölü gibiyim Aklim basimda yok deli gibiyim Suya düsmüs sögüt dali gibiyim Yerimi yurdumu düse döndürdün Birgün buradayim birgün surada Gönlümü göçebe kusa döndürdün Çok sükür gurbeti bitirdim derken Yolumu yeniden basa döndürdün Lahnet olsun sana ey zalim felek Ömrümü çarkindan bosa döndürdün.. ...........................
  16. Beyaz Hoca'dan İlginç Türban Yorumu 21 Eylül 2007 17:30Orada neler oluyor programına katılan Zekeriya Beyaz, türban tartışmasına kendi boyutundan katıldı. Orada neler oluyor programına katılan Zekeriya Beyaz, türban konusundaki tartışmalara ilginç cümlelerle katıldı. "O ya da bu bez parçasının hiç birinin kutsallığı yoktur" diyen Beyaz Hoca, bakın sonra nasıl devam etti; "Onu da takar bunu da giyinir, öbürünü de sarar başına. Allah’a aittir niyet kimse bilemez. Dolayısıyla insanları böyle kıskaca alıp kıstırmanın bir manası yoktur. Ne türbanın kutsallığı vardır, ne pantolonun ne de donun… Eğer bir şeyi örtüyorsa en kutsal şey dondur o zaman! Bezde kutsallık arıyorsanız bir şeyi örttüğü için, en önemli yerleri örtüyor dolayısıyla en kutsal olan kilottur" dedi. GENÇLERİMİZ GAVURLAŞTIRILIYOR Hülya Avşar'ın boynundaki haç benzeri kolye ile başlayan tartışmalar da Beyaz Hoca'nın gündemindeydi. Özellikle genç kızların kulak ve boyanlarına haç taktığını belirten Beyaz Hoca, "Son zamanlarda misyonerlik serbest bırakıldı. Hata onlara haklar tanındı. Bugün Türkiye de kanunsuz ama kanun himayesi altında kiliseler açılıyor. Bütün gençlerimiz Hıristiyan olmuştur Hıristiyan olma yolundalar. Gençlerimizi gavurlaştırmaya, Hıristiyan yapmaya çalışıyorlar. Ve o misyonerlerin propagandası sonucu boyunlarına hac takmak modernlik oldu" dedi. ................................................... .....................................
  17. Sanat Güneşi unutulmadı Türk Sanat Müziği'nin unutulmaz sesi Zeki Müren, ölümünün 11'inci yılında konserle anılacak. Bodrum Kaymakamlığı Zeki Müren Sanat Müzesi tarafından 24 Eylül'de Bodrum Kalesi'nde düzenlenecek konser, Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Klasik Türk Müziği Topluluğu ve solist Yıldırım Bekçi'nin katılımıyla gerçekleşecek. Saat 21.00'de başlayacak Yıldırım Bekçi konserinde sanatçının sevilen eserleri seslendirilecek. MÜZEYE AKIN Öte yandan, bugüne kadar Zeki Müren'i anma konserlerine 30 bin kişi katılırken, sanatçının müze haline getirilen evini ise 280 bin kişi ziyaret etti. Sadece bu yılın ilk dokuz ayında 35 bin kişi Zeki Müren Müren Sanat Müzesi'ni gezdi. Zeki Müren şarkılarının çalındığı müzede, sanatçının bütün parçalarının yer aldığı CD ve kendi fotoğrafının bulunduğu bardakların da hediyelik olarak satışa sunulduğu belirtildi. Zeki Müren'in özel eşyalarının sergilendiği müzeyi gezenler, bol bol hatıra fotoğrafı çekti. 80 giysi, 90 ödül, 96 altın ve gümüş takı, 30 kristal ve gümüş takım, 100'e yakın kostümü, duvar halısı, 300'e yakın sanatçının yaptığı resim, bijuteri eşyaları, yatak odası, oturma odası ve mutfağıyla Zeki Müren'i yaşatan müzenin ziyaretçilerinin sürekli arttığı kaydedildi. Öte yandan aralarında Nigar Uluerer, Saadet Sun, Bülent Özdemir, Emel Sayın, Can Dündar, İzel, Ülkü Erakalın, Zeynep Tunuslu, Atilla Yelken, Feraye, Orhan Gencebay, Ferdi Özbeğen, Ali Poyrazoğlu ve Berkant gibi ünlü sanatçılar da hemen her yıl müzeyi ziyaret edip anma günlerine katılarak sanatçıyı unutmadıklarını gösterdi. Zeki Müren Sanat Müzesi Müdürü Ayser Özbulut “Sanat güneşimiz Zeki Müren'i seven sanatçı dostları ve hayranları onu asla unutmadı. Müzemize ilgi ve ziyaret yoğunluğunun her geçen yıl artması bunu gösteriyor. Ziyaret edenler onun öldüğüne inanmadıklarını söylüyor. Bir gün ortaya çıkıp yeniden şarkı söyleyeceğine inanıyorlar. Sanatçıya olan bu sevgi tükenmez, bitmez” dedi. BODRUM (DHA)
  18. Ne degismis bunu anlayabilmek önce zor,En azindan degismeyenlere En büyük handi kapisi acilmiyormu.! Onlar degisse bile ,onlarin degismeyen Abilerine kapiyi acmak zorunda degilmi.! Hem o aile fotografiyla hem bu kadar söylenenden sonra ne degisebilir.. o fotografin bir pozunu bile degistirmeyenler okadar israrlara ragmen.!!! evet onlar zorla halkin fotografini degistirmeye calisanlar kendi pozisyonunu degistirirmi.!! onlarin pozisyonu degismez halka ragmen degismez.. toplumun yarisini yakin kesimi cilginca seriata yönlendirildikten sonra hic degismez.!! cilginca yönelenlerinde toplumda tartisma edebinden uzaklasip ,bizim ülkemiz bal gibide seriatla yönetilir vede yönetilecek ,herseye ragmen yönetilecek diye biliyorsa.. bunlarin disinda toplumu zorlayan bir kesim kaldimi bu dönemde.!! isteseler balgibide bunlarin bir günde bertaraf edebilecekleri halde.! ozaman degismeyen kimler ,yillardir zorlayanlar kim.! degisimin önüne gecmek isteyenler kim,70.yillarda bile ilk önce okullarda baslanmadimi bu anlayisi oturtmak icin.!! zorunlu konan din ve ahlak derslerinde kiz ögrencilerle erkek ögrenceleri ayri ayri oturtmaya calisma cabasi.!! bunu bütün derslere yayma vede .. o dönemde hangi ögrenci agir söylemlere maruz kalmadi.. odönemde söyleyenlerin yerine bu dönemde hemde daha cok agir dilliler hemde oldukca agir dilliler sira beklemektedir.!! bunu anlamak icin illahin bir tarikata üye olmanin anlami yok onlari gelipte buralarda tanimanin anlamida yok..!! arkadaslar bu ülkede herkes degisti.!! degismesine degisti ispati bugünkü meclis... degismeyenler .! onlarki degisenleri nasil hirpalarken görüyoruz görmeye devam edecegiz bu iki kelimeye takip edelim yeterli.! evet onlar bizi hirpalamaya devam ediyor , ülke hirpalanmis o sorun degil onlar seriattan sonra ülkeyi kalkindiracaklar..!! Ama bekleyenler.! hani oyuncak bekleyenler.. hani bir beklenti vardi ya bir Akp kazansin kazandi birde Aptul cumhurbaskani olsun ..bir günde hersey cok ama cok degisecekti hersey seker olacakti .. evet tayip.. kazandi abtul..kazandi evet ne yazikki seker eridi ortaya sureleri kaldi hadi hayirlisi eridigi icin sekerden vaz gecip kiliclar cekilirse ortada ne seker ne tuz nede toz kalacak ,, yüce Tanrimiz ülkemizi bu serlilerin ,bu binbir suratlilarn elinden korusun... Amin diyorum. yamyam frankfurt
  19. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bir toplum üzerinde nasil ama ne kadar cagdisi yaklasimlarla baski kuruluyor eger toplumun bir kesimi bundan etkileniyorsa .. bu etkilenen kisimin ne kadar hayali mahsur yasadiginin kanitidir.. birkere isyerinde ibadet olmaz bunu söyleyecek olan kisiler,bugün görevini yapmiyor.! birkere ibadetini ya evinde yaparsin,böyle olanagimiz var diger dinlere karsi, yada Camide bunun baska alternatifi yok aramak,ise ,, ibadeti bile bile sulandirmaktir alay etmektir dalga gecmektir.! gösteristir caka satmaktir,zamanla kendini inandirmak kafayi yemektir,diyemiyoruz yok efendim söyleymis yok efendim böyleymis ,ne yani dininle alay et ülkenle alay et ,, toplumun kafasini mesgul et toplumun huzurunu kacir insanlari baska yönlere yönlendir.! isine gelince ondan sonra seytan efendiye ziyarete git, kafana göre safsata üret her yol mübah.. neyin mübahi ya.! bu ülke nelerle mesgul.. Allaha sükür yeterli ibadet yerlerimiz var o yerlerin bakimi icin bu halk vergisini veriyor.! isterse ibadet yerine yolu düssün ister düsmesin onlarada tesekkür etmek gerekir.. tekrar diyorum yeterli ibadet yerlerimiz var , eger bazi günler yeterli gelmiyorsa sende uygun geldigi saatte gidersin... tabii duygularin saglamsa,gercekleri görebiliyorsan, Evden vede Camiden haric ibadet yeri secmek aramak yanlistir .. vergi veren halkin birgün bu vergilerini sorgulama gününü getirmeyin.. ibadetin yarisi calismaktir bir yarisida temizliktir biraz temizlige düzene önem.! iste cagdaslik bu vede icimizde uygulayan kim.. evet evimizde var camimizde, Allaha sükür. yamyam frankfurt
  20. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Oruç kavgası: 7 yaralı 22 Eylül 2007 ADANA’da oruç tutmayan Abdulvahap Doğanar'ın kahvede sigara yakıp ididaya göre dumananı da arkadaşı Yusuf Günsoy'un yüzüne üflemesi yüzünden çıkan kavgada 7 kişi yaralandı. Olay, Kışla Mahallesi'nde kahvehanede meydana geldi. Rahatsızlığı nedeniyle oruç tutmayan 55 yaşındaki Abdulvahap Doğanar, öğle saatlerinde gittiği kahvede otururken sigarayı yakıp, iddiaya göre dumanını oruçlu olan komşusu 59 yaşındaki Yusuf Günsoy’un yüzüne üfledi. Dumandan rahatsız olan ve tiryaki olduğu halde oruçlu olduğu için sigara yakamayan Günsoy'un çıkışması üzerine tartışan ztarafları, kahvedekiler yatıştırdı. İŞYERİNE BASKIN Bu olaydan yaklaşık 3 saat sonra Abdulvahap Doğanar, yakınlarıyla birlikte Yusuf Günsoy’un lahmacun imalathanesini bastı. Ayaklarından özürlü olan Günsoy’un yakınlarının da karşılık vermesiyle çıkan kavgada işyerinin camları kırıldı. Bıçakların ve sopaların kullanıldığı kavgada Yusuf Günsoy ve Abdulvahap Doğanar’ın da aralarında bulunduğu 7 kişi yaralandı. Olay yerine gelen polis kalabalığı dağıtırken, yaralılardan 2'si gelen 112 Acil Servis ambulansında tedavi edildi, 5 kişi de Adana Devlet Hastanesi ve Çukurova Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Kavganın komşular arasında meydana gelmesinden rahatsızlık duyduğunu söyleyen Yusuf Günsoy’un kardeşi Hasan Günsoy, “Bunca yıllık komşuyuz, değer miydi? Ayıp ettiniz” diyerek Doğanar a ilesinin fertlerine sitem etti.DHA
  21. Sayin CYRANO' Ne anlamda "karşı" ? demissiniz tamam haklisin konuda bu ,, zaten sonra dikkatinizi ceken birseyler yokmu isimleri kadar ,konumlarida ayri zaten belirtiyorum neyi tartisacaklar.! öyle ya dünyaya hangi mesaji vermeye calisacaklar.. kendi edebiyat ödülünü salman rüstüye devredecek hali yok.. ozaman.! lordlar kamarasinda agirlananlar,,son günlerde moda olan, bu agirlamalar herhalde birseyler yaratacaktir neyi tartisabilirler.! yaratilmak istenen ortam ne.! hani desek fettullah güle taban yaratiliyor.. vallahi bilemem ama bu lordlar kamarasi gene birseyler pesinde.! unutmayalim Bunun cevabi 19901, yılların başında, İngiltere Başbakanı Margaret Teacher'in İskoçya'daki NATO toplantısında yaptığı konuşmadır. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra "Şimdi ne yapacağız, Nato’yu fesih mi edeceğiz ?" sorusuna Teacher: "Düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz. Bizim yasayabilmemiz için mutlaka bir düşmanımızın olması lazımdır. Sovyetler Birliği dağıldı ve düşman olmaktan çıktı. Onun yerine yeni bir düşman koymamız gerekiyor. Bu yeni düşman İSLAM olacaktır." Cevabını vermiştir. evet bu konusma zamaninda Avrupa degerlerini dünyayla paylasmayi önlemistir.. hani bunu bir soru olarak baska iletide koydugun ,,ingiltere burdan cikiyor.!! acaba bunun günahinimi cikaracaklar, yoksa Irak,tan cekilmeye düsünen ingilizlerin ,ve Abd,nin yeni planlarin devamini öngören .. bir starejenin uzantisimi olacaktir.. evet aslinda bu tartisma durup dururken nasil ortaya cikabilir.? Orhan pamugun kisisel gücü yetermiydi daha düne kadar tehlikelerden korkan vatandasimiz öbürtaraftan kendini islam aleminin hakli hismindan saklayan sahis bunu mantigin alabiliyormu.! ne kadar ilginc degilmi.! ama arkasinda gülen,lordlar kamarasi,Abd ücgeni olursa ancak böyle ortam yaratilabilirdi bir düsünün.. birde sunu unutmayalim son günlerde sanki köyümüze gider gibi büyüklerimizi görmeye Abd,i gidiyoruz.. sanki dedelerimiz orda yasiyor.! bu carpik düeti genede bekleyip görelim.. Saygilarimla
  22. Orhan Pamuk, Salman Rüşdi'ye karşı 22 Eylül 2007 Edebiyat dünyasının iki önemli ismi New York’ta fikir düellosu yapacak. Orhan Pamuk ve Salman Rüşdi’nin karşı karşıya geleceği tartışmanın tüm biletleri satıldı. ŞEYTAN Ayetleri kitabıyla Müslüman dünyasının tepkisini çeken ve hakkında ölüm fermanı çıkarılan Salman Rüşdi ile sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin görüşleriyle Türkiye’de tartışma yaratan Nobel ödüllü edebiyatçımız Orhan Pamuk edebiyat dünyasının yakından takip ettiği bir etkinlikte biraraya geliyor. 5-7 Ekim tarihleri arasında New York’ta düzenlenecek olan New Yorker Festivali’nin “Yazarlararası Söyleşi” bölümünde karşı karşıya gelecek olan iki isim, edebiyat konusunda bire bir tartışma fırsatını bulacak. Highline Balo salonunda gerçekleşecek olan fikir duellosunu izlemek isteyenler 25 dolara satılan biletleri şimdiden tüketmiş durumda. Hatta internette biletleri daha fazla fiyattan satın almak isteyenler ilanlar bile veriyor. 100 yıllık bir geçmişi olan aylık haber ve edebiyat dergisi New Yorker’ın evsahipliğinde gerçekleşen festival her yıl geleneksel olarak New York’ta gerçekleşiyor. ......................................... bir okuyucuda böyle yorumlamis.! Ne tartışacaklar bilmiyorum ama tabi ki ben ülkemizin yazarının arkasında olacağım onu yürekten destekliyorum... evet cok ilginc ,ama neyi tartisacaklar.. fakat ne olursa olsun evet ses getirecek bir tartisma , iksinide sempatiyle bakmiyorum.. ama nede olsa orhan pamuk bizim yazarimiz,bu tartismada onun agzindan cikacak sözler ülkemiz icin cok önemli.! bizlerinde son sempatisini kulanacaktir.. saygilarimla yamyam frankfurt
  23. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sayin Aslan izin verirsen sen ne anliyorsun islamdan, vede islamla hiristiyanlik Dinin Allahin huzurunda ikisinin ayri yerimi var.! Allahin bildigini bizlerden saklama lütfen..aralarindaki en büyük celiski nedir.? vede hiristayanlar sence bunlarin hepsi cehenneme gidermi.! lütfen sizin derin bilgilerizden yararlanalim.!
  24. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    sersenis bile yeterli ,yani hissettirmek bile yeterli.! Birseyi izahat etmeye calisacagim bizler sunu cok iyi bilmemiz gerekir.! bir yerlinin görevi o bölgeye yerlesen birine ne olursa olsun o bölgenin yabancisi oldugunu hisettirmemektir.! yani onun hic bir manevi duygularinla oynanmaz.. ama bizler malesef yerliyi yerlisinle vuruyoruz.. simdi bu liste bir kere insanlari töhmet altinda birakmistir.! bir düsünceyede sevk etmistir.. (korkuda dahil) ikincisi kendilerini biranda orda kendilerini bir yabanci gibi hissetmislerdir.! yani sifatlanmislardir.. ücüncüsü artik bundan sonra is arkadasligi ilskileri birliktelikleri degisik boyutta olacaktir... ne yazikki biz ülke olarak her konuda farklilik dogutturmak icin ugrasiyoruz.! demek istedigim cok seslilik degil, bu farkli siniflara sürüklemektir.. eger orda birseyler yapilacaksa bilimsel acidan okadar deneye gerek yoktu.! göz karariyla tahminen yapilabilirdi.. birde bu olayin ne niyetle olursa olsun üstüne gidilecegine ,, orda o duygulari yasamis insanlari bu psikolojiden kurtaracagimiza, yanilerle gecistiriyoruz, bir degisik acidan alalim bu mantigi , bir sehirde bir cocuk tecavüze ugruyorsa , bunu bir manyak yapti diye gecistirirsen iyi analiz yapmasan bir baska cocugu ozaman siraya koymus olursun .. isin psikolojik kaynagina ineceksin.! vede bu tipte olacak insanlar daima gözetim altinda tutulabilsin .! ama nerde ... yamyam frankfurt
  25. yukardaki yaziyi gördüm,, inanin bu anlayis tarzi , cok iyi bir anlayis degil bir nevi ortacag anlayisi.! olaylarin köküne inersen karsimiza Adem ile Hava cikar ... bilmiyorum onlar bugün geri dönseler ülkemin sokaklarinda gezseler.! inanin onlarin kimligini sormadan taslarlar.. böyle birsey olabilirmi Dünyadaki cikar savaslarini canlar , veya ezan seslerimi belirliyor.. sonra aklima Afrikada herzaman onlarin halini düsünürüm sempazenler geldi yani ufak maymun türü onlar bile avcilarin eline düstügünü anladigi an ona yalvarisini ,cünkü ölümü hisseder ,avciya bagislamasi icin resmen yalvarir beni affet diye.! tabi bu bir cigliktir insan oglu baska türlümü yalvariyor.! Ne olur Dünyamiza son yillarin en güzel mesaji istanbul sokaklarindan gitti.! buralarda anlami okadar güzeldiki .. bir ermeni gibi gururlanmadik Bir TÜRK Olmanin gururunu yasadik.. ermenilerin vede insanligin onurunu oksadik.. Birde Maymunlarin gururunu oksaya bilsek.! yamyam frankfurt

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.