Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

katakuta

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.124
  • Katılım

  • Son Ziyaret

katakuta tarafından postalanan herşey

  1. Takıldınız kaldınız 13 üncü ayete. 11 inci üncü ayete de bakalım o zaman bağlam kopmasın. 11. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız. Evet ne muhteşem anlaşma değilmi ? Demek ki kafirler,namaz kılacaklarına zekat vereceklerine ve dinde kardeş olacaklarına dair muhammed ile anlaşma yapmışlar ama ne hikmettir bilinmez keratalar bu anlaşmalarını bozmuş.Birde üstelik muhammede saldırmışlar vicdansızlar. Şimdie 14 e bakalım bağlam kopmasın 14- Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve ...onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın. Herşeye gücü yeten ,önceki kavimleri, nuh tufanı ile ,kasırgalar ile helak eden allah, acaba muhammede niye bu kıyağını esirgemiş.Neden insanların ellerine ihtiyaç duyarki? - Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı? 2- Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? 3- Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. 4- Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. 5-Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı Taş yığını kabeyi korumak için ebebil kuşları gönderip saldıranları imha eden allah, acaba neden inananları korumamış. Taş kadar değeri yokmu insanların? Durun, 26 ıncı ayete de bakalım ki bağlam kopmasın. 26- Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı. Ve o kâfirlerin cezası işte budur. Görünmeyen ordular vay canına beee. Gaz vermesi kolay.Mademki allah görünmeyen ordularla kafirleri helak edecektide, savaş olmadan önce niye akıl edememiş acaba? Mutlaka savaş olmasını gerekiyor ? Türk filimlerinde ki her şey olup bittikten sonra gelen polisler gibi, insanlar birbirlerini kırdıktan, kan aktıktan sonramı gelir bu görünmeyen ordular ?
  2. Ben kendi adıma şunu söyliyeyim. Görmediğim ve konuşmadığım bir tanrıyı tarif etmem mümkün değil.Adına ne denilirse denilsin, ben böyle bir güç olabilir diyorum,kesin bilimsel kanıtlar ortaya koyamadığım için iddialı değilim.Benimki sadece bir inanç. Sayın kıral, nereye varmak istediniz bu soruyla bilemem ama,daha öncede müslüman arkadaşlardan bu şekil soru gelmişti. Senin tanrının emirleri ne ,bizlerden ne istiyor tarif et dediler.Onlarada bu şeklide cevap verdiğimde,bu nasıl bir tanrı her şeyi yaratmış, hiç bir şeye müdahele etmiyor, oto kontrolünü kaybetmiş bir varlık nasıl tanrı olur gibisinden yorum yaptılar. Yani demek istedikleri şuydu.Seninki gibi sesi soluğu çıkmayan tanrı olacağına,varsın bizimki gibi asıp kesen bir tanrı olsun. Eğer sizde, tarifi olmayan bir tanrının varlığı ve yokluğu eşit sayılır demeye getirecekseniz, derimki,bırakın insanların o kadarcık inancı olsun.Zira bu tür bir inançtan hiç kimseye zarar gelmez
  3. Neresine güldünüz merak ettim.Sapla samanı karıştırdığınıza mı ?Bir insanın evladının annnesi sayılmasının, yaşlı insana saygı gereği amca veya teyze demekle ne alakası var ?
  4. Dinler ve Gezegenler. İlk insanlar kafaları ermediği için doğa olaylarını doğaüstü güçlerle açıklamışlar, bu güçleri erişemedikleri gökyüzünde aramışlar. Gökte yıldızlar birbirlerine göre hareket etmez (hareketler çok kuvvetli teleskoplarla farkedilir, insanlar gözlemleyememiş o zaman). Gökte çıplak gözün görebildiği, hareket etmeyen yıldızların arasında (önünde) dolaşan 7 cisim var. Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn. İlkel insanlar bunları tanrı sanmış, 7 tanrının herbirine bir gün ayırmış, o gün tapmış. Bütün dinlerin haftası 7 gün. Şehirlerini (mesela Roma, İstanbul) 7 tepede yapmış (7 tapınak). Peygamberler, imparatorlar, her kimse, dinleri kabul ettirebilmek için eskiden gelen inançlara uydurmak zorunda kalmışlar, yavaş yavaş yerleştirmişler. Yani dinler, bilmeden (belki bilerek), 7 günlük haftayı kabul etmişler (7 tanrı) ve eski tanrılardan birini seçmişler. Hafta isimlerinde tanrılar: www.crowl.org/Lawrence/time/days.html Pazar - SUNday - Dimanche (GÜNEŞ) P.tesi - MONday - LUNdi (AY) Salı - TUEsday - MARdi (TWIA kuzey ülkelerinin SAVAŞ tanrısı, MARS akdenizin SAVAŞ tanrısı) Carşamba - WEDNEsday - MERCRedi (WODEN kuzey ülkelerinin tanrısı, MERKÜR akdenizin tanrısı) Perşembe - THURSday - JEUdi (THOR kuzey ülkelerinin yıldırım tanrısı, akdenizin ZEUSu) - JUPİTER Cuma - FRİday - VENdredi (FRIA kuzey ülkelerinin güzellik/aşk tanrıçası, VENÜS akdenizin güzellik/aşk tanrıçası) C.tesi - SATURday - SAmedi (SATÜRN) Yani hristiyanlar Güneş'e tapıyor. Yahudiler SATURN'E. El/Saturn eski İbrani tanrısı (samuEL, michaEL, gabriEL, emanuEL...) Müslümanların taptığı gün TANRIÇA VENÜS'ün günü. Müslümanlar Ay tanrısı El-İlah'a tapınma günü olarak tanrıça VENÜS'ün gününü seçmişler.Bundan dolayı ay tanrısını sembolize ettği için hilal çok önemlidir islamda.Minarelerin tepesinde bile Bunu görmek mümkündür.Oruç ibadeti de yine ay,ın ilk hilal ve son hilal,ine göre tesbit edilmektedir. Venüs (çoban yıldızı) ya sabah ilk görünen yıldız ya da akşam son görünen yıldız. Gökyüzünde çok belirgin. Cuma gününün arapların İslamdan önce toplu tapınma günü olduğu bilinmektedir. Yani arap kavimleri taa eskilerden gelen bir gelenekle VENÜS'e tapmaktadırlar.
  5. Sevgili Saklıgerçek, ve BrainSlapper iltifatlarınız için çok teşekkür ederim.Kutsal manitu sizleri mubarek kılsın Bizim orda kolaturkayı telaffuz edemedikleri için,katakuta diye anlattım, ondan dolayı bana bu ismi taktılar
  6. Ahzap 6 - Peygamber, müminlere kendi nefislerinden önce gelir. O'nun hanımları da onların analarıdır. Akraba da Allah'ın kitabında birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir maruf (uygun bir vasiyet) yapmanız müstesnâdır. Bu, kitapta yazılıdır. Bu ayet indikten sonra Ebubekir, kızı ayşe,ye, Ömerde kızı hafsa,ya anne demesi gerekiyor.Evet yanlış duymadınız bu insanlar kızlarına anne demesi gerekiyor. Şimdi diyecekler ki, anne demesine gerek yok,bu ayet peygamberin hanımları ile evlenmenin yasak olduğu anlamındadır. İyide bu ayet neden indi? Yoksa bu muhterem sahabilerin (haşa),kızları ile evlenmek gibi gibi bir eğilimleri mi vardı ? Neden peygamberin hanımları, müminlerin anaları ilan edilip, ebedi dul olmaya mahkum edilmiştir.Yazık değilmi bu insanlara?Zira peygamber öldüğünde hanımlarının bir çoğu çok genç yaşta idiler.Peygamber, savaş ganimetleri cariyelerden tutunda ,evlatlığının hanımına varıncaya kadar istediği kadınlarla evlenirken,hanımlarına neden böyle bir yasak konmuştur? 50 - Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Bu kadar çok kadın arasında peygamber neyin darlığını çekmiş ? Peygamberin cinsel ihtiyacı için bütün kapılar sonuna kadar açılırken,hanımlarının, neden en doğal evlilik hakları bile ellerinden alınır ? Bumudur allahın adaleti ?
  7. 19cu yüz yılınn en büyük düsünürlerinden biri olan Feuerbach: "Ben Tanrısızz bir dindarim" derdi. 20ci yüzyılın aynı çapta bir baska düsünürü sayılan Einstein : "Ben inanmayan koyu bir dindarım" diye eklerdi. Bu sözler, Batı dünyasını bir uygarlıktan bir baska uygarlıga götüren ve insanlığı sınırsız gelişmelere dogrultan düsünür ve bilginlerin, bir bakima “yazıt”ı (“düstur’u”) sayılır lir ki, kökenini eski Yunan’da bulur. Bundan iki bin yil önceleri Tanrı fikrini, “Kutsal” bilinen kitaplara ters düsercesine, “sevgi denizi” seklindeki bir tanıma oturtan Aristo’lardan baslayip, Bati dünyasini 1500 yillik karanlık çag’dan “aydınlığa” ve sınırsız bir uygarlik aşamasına dogrultmak üzere, Tanrı,yı “akıl” ve “aklı” Tanrı ile yer değiştirten, ve böylece “Kutsal” kitaplara ve bu kitaplardaki (Örnegin “Kitab-i Mukaddes”teki) Tanrı anlayısına karsı çıkanlar (örnegin Voltaire ve benzerleri) ve onlari bugüne dek izleyenler (örnegin Bertrand Russel’lar, v...), hep bu “yazıt”in insanlari olmuslardir. Daha baska bir deyimle uygarlik gelismesi tarihi, "inanmayan" bu tür “dindarlarla” doludur ki, sayılari çok az olmakla beraber, Batı dünyası bakımından, 2500 yil boyunca, birbirinden parıltılı simalari kapsar: kim ki tüm insanlığın gelişmesine, insan sahsiyetinin haysiyeti ve insanlar arasi sevgi duygusunun yerlesmesine hizmet etmistir, kim ki dehâ, zekâ ve düsünce üstünlügü ile bezenmistir, o mutlaka "inanmayan dindarlardan” olmustur. "Inanmayan dindarlar" için din ve “dindarlık” , kutsal sayilan kitaplara boyun egmek degil fakat aklın vicdan süzgecinden geçirmis oldugu verilere uymaktır. Daha dogrusu onlar, “Tanrı” sözüdür diye insanlara belletilen kitapları ve verileri "Tanrı yapısı" degil fakat “insan yapısı” şeyler olarak tasnif edip buna göre degerlendirirler ve bu kitaplarda yer alan “Tanrı” tanımını geçersiz bilrler. Çünkü bu kitaplarda tanımlanan Tanrı, insan kılığında, insana özgü niteliklere sahip bir varlıktır: kindardır, acımasizdir, kıskançtir, keyfîdir, insanlari diledigi gibi şekillendiren ve sonra birbirleriyle dövüştürendir, vs..., Onlar için gerçek “Tanrı” denilen şey, vicdan ile işbirligi yapan aklın tâ kendisidir. Bundan dolayıdır ki onlar, bir Tanrı'nın kalkıpta : "Bir sehre karsı cenketmek için onu barışıklığa çagıracaksın. Ve vaki olacak ki eger sana barış cevabı verirse ve kapılarını sana açarsa o vakit vaki olacak ki içinde bulunan bütün kavm sana angaryacı olacaklar ve sana kulluk edecekler.Ve eger seninle musalaha etmeyip (baris yapmayip) cenketmek isterse o zaman onu kuşatacaksin ve Allahın Rab (bu sehri) senin eline verdigi zaman onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin; ancak kadınlari, ve çocukları ve hayvanları ve sehirde olan her şeyi, bütün malını kendin için çapul edeceksin ve Allahın... sana verdigi düsmanlarının mallarını yiyeceksin" (Tevrat, Tesniye Kitabi, Bap 20: 10-14) Veya Nisa 84 Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir. şeklinde konusabilecegini düşünemezler? Bir Tanrı ki, bütün yarattığı insanlar içerisinden sadece bir grupu (örnegin Israil ogullarini) seçip kendisine “kavm” edinsin ve sonra bu kavmi başka milletlere karşı savaşa ve “çapula” kışkırtıp ele geçirilen esirlerin kellelerini kılıçla dogratsın, kadınlari ve çocukları ve malları çapul ettirsin ve sonra bu vahşeti devam ettirmek için: "Bu milletlerin sehirlerinden olmayıp senden çok uzakta bulunan bütün sehirlere böyle yapacaksın" (Tevrat, Tesniye, Bap 20: 15) diye emir versin! Hayir, "İnanan dindarlara" göre olmaz böyle bir sey. Yine bunun gibi, "İnanmayan dindarlar", Tanrı'nın, insanları dilediği gibi şekillendirip müslüman ya da kâfir kılacağını (örnegin En’âm sûresi, âyet 125) , ve kıldıktan sonra, onları birbirlerine bogazlatacağını, örnegin "Müsrikleri nerede görürseniz öldürün" (Kur'ân, Tevbe Sûresi, âyet 5) ya da “Kendilerine kitap verilenlerden (Yahudiler’den, Hirisitiyanlar’dan) ... hak dini Islâm’ı) kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savasın” (K. Tevbe Sûresi , âyet 29) seklinde emir verebilecegini düşünemezler. "İnanmayan dindarlar", “peygamber” diye bilinen kimselerin değer ve önemlerinin, öldürdükleri insana göre hesaplanmak gerektigini kabul edemezler. Oysa ki “Kutsal” bilinen kitaplarda hangi peygamber daha çok insan öldürmüş ya da öldürtmüs ise o, okadar önemli sayılmıştır. Örnegin Tevrat'a göre Saul kıral, ve Davud onun emrinde kahraman bir asker olarak iş görürken, her ikisi de çok sayıda insan öldürmekle ün salmışlardı. Saul binlerce, Davud ise onbinlerce insan öldürtmistü. Hele Davud'un namı ve şanı, Filisti'yi öldürdükten sonra ayyuka çıkmıştı. Çünkü o, Filistîler ordugahında adı Golyat olan pehlivanı sapanla ve taşla vurup öldürdükten ve sonra onun kılıcını belinden alıp kafasını kestikten ve böylece bütün Filistîleri kaçırttıktan tan sonra, büyük söhret yapmistir. Bunun üzerinedir ki Israil kentlerinde halk bayram yapmıştır. Kadınlar oynarken karşılıklı olarak: "Saul vurdu binleri, Davud da on binleri" diyerek sarkılar söylemiilerdir (Ahd-i al-atik, 1 Samuel, Bap 18: 7). “Kutsal” kitapta, Tanrı’nın bile Saul'u bırakip Davud'tan yana olduğunu , çünkü Davud’un, Saul'dan daha çok insan öldürüp kahraman kesildiğini düşünmüstür. (Bkz. 1 Samuel, Bap 18: 12) "Inanmayan dindarlar", Tanrı'nın, sırf kendisine tapsınlar, boyun eğsinler diye insanlara mükafatlar verecegini kabul etmezler, ve böyle bir Tanrı tanımını Tanrı fikrindeki “kutsallık”la bağdastırmazlar. Oysa ki “Kutsal” bilinen kitaplarda Tanrı'nın, boyun eğen kendi kullarına nîmetler, hurî'ler, güzel kızlar, hattâ "memeleri yeni sertlesmis kızlarla" dolu cennetler va'd ettigi yazılıdır. "Inanmayan dindarlar" Tanrı'nın, vahy gönderip kendi elçilerini savaş, yağma ve talan yolu ile dini yaymaya memur edecegini, insanlari birbirlerine boğazlatacağını ya da onlara oğulluklarının karılarına aşık kılıp evlendireceğini, ya da kendi kızlari ile çinsî münasebete bulunduracağını ya da bunlara benzer daha nice davranıslarda bulunabileceklerini kabul etmezler? Bütün bu tutum ve davranışlari Tanrı fikrindeki “yücelikle” bagdaştırmazlar, akla, vicdana ve ahlâka ters bulurlar. Oysa ki “inanan dinliler”, akla ve vicdana aykırı bütün bu hususları: "Mademki Tanrı'dan gelmedir, o halde kabul etmek gerekir" diyerek benimsemeyi “dindarlkk” bilirler. Her ne kadar bunlar, her zaman için yer yüzü nufusunun çogunlugunu olusturmus olmakla beraber, gerçek şudur ki insanlığı uygarlık vadilerine, büyük gelişmelere ve daha mutlu yarınlara sürükleyenler bunlar degil ve fakat daima "inanmayan dindarlar" olmustur. Ancak ne var ki "inanmayan dindarlar", bağnaz ortamın hışmından ürkmüş olarak çoğu zaman kendi gerçek hüviyetlerini ortaya vuramazlar; Eger siz Kutsal bilinen kitaplarda tanımı yapılan Tanrı'nın keyfî ve gaddar olabilecegine inanmiyorsanız: eğer siz Tanrı'nin kıskanç ve intikamcı olabilecegini sanmıyorsanız; eger siz Tanrı'nin öfkeye kapılıp insanlara hakaretler savuracagına inanmıyorsanız; eger siz Tanrı'nın eşitsizlikler yaratamayacagına ihtimal veremiyorsanız; eger siz Tanrı'nın her ne suretle olursa olsun olumsuzlukta bulunabilecegine yer veremiyorsanız, bu demektir ki siz de "inanmayan dindarlar”dansınızdır. Hemen eklemek gerekir ki "inanmayan dindarlar”a göre, "Kutsal" kitapların kutsal olmıyan yönlerini keşfedebilmek için üstün bir zekâya ya da bilgi hamulesine sahip olmak koşul degildir: vasat bir kültüre ve sağ duyuya sahip ve akılcı yetenege sahip her insan, "Kutsal" diye bilinen kitapları akıl süzgecinden geçirmek, ya da "peygamber" diye benimsenen kişilerin yasamlarını incelemek süretiyle kendisini kolaylıkla "inanmayan dindarlar" sınıfı içinde bulur. Nitekim tarih içerisinde “dindar” sayılabilecek insanları "inanmayanlar" ordusu haline getiren sey, "Kutsal" bilinen kitapların kutsallikla bağdastırmadıkları yönleridir. Kim ki akılcıdır ve akıl rehberliği ile düşünmesini öğrenmistir o mutlaka "inanmayan dindarlardan" olmustur; çünkü aklını kullanıp düşünmeğe basladığı an "Kutsal" diye bilinen kitapların kutsallıkla bağdaşmayan yönlerini görmeğe başlar; özellikle bu kitaplarda yer alan Tanrı tanımına karşı çıkar. * "Inanmayan dindarlar”, insanlığı "insanlık" sevgisine ve gerçek ahlâkîliğe sürükleyenler olarak kabul edilirler; onlar için “din”, aslında , “sevgi” denen şeyin tâ kendisidir; bu itibarla Tanrı'yı “sevgi” olarak tanımlarlar; en büyük "insan severler"in ve en büyük “ahlâkiyatçilar”ın, "laik" düşünceye sahip bu tür "dindarlar" arasından çıktığını söylerler. Buna karşılık tarihin yarattığı en olumsuz, en gaddar, en yalancı simalarin "inanan dinsizler" arasından çıktığını, ve çünkü bunların, "Kutsal" diye bildikleri kitapları körü körüne rehber edinmis olduklarını belirtirler. Yüzlerce yıl boyunca insanların birbirlerini boğazlamalarına vesile olan savaşların, bağnazlıkların, hosgörüsüzlükler ugruna girişilen öldürüşmelerin, hep bunların eseri olduğunu eklerler. Akılcı ahlâka ters düşen her türlü davranıia saplananların bunlar olduguna inanmıslardır. "Kutsal" bilinen kitaplar dışında “gerçek” olmadığına, ya da "peygamber" diye kabul edilen kimselerin, tüm olumsuz yönleriyle kendilerine örnek edinenlerin, yine bunlar oldugunu bildirirler. Alıntıdır ==================================================== Bir kaç kelimede ben eklemek istiyorum. Kuran ile bilimin çelişmediğini kanıtlamak için söz konusu dindarlardan sık sık örnekler vererek onları kendilerinin safına çekmeye çalışan islamcılar boşuna heveslenmesinler.Zira bu insanların dindarlığı, kutsal kitaplardan bağımsız bir dindarlıktır.Benim gibi düşünenlerin mücadelesi,tanrı inancına değil,kutsal kitaplardaki tanrı inancınadır.
  8. İnancı gereği... İnanç ile yasa çelişirse... Özel yaşamında isteyen istediğini giyiyor. İnancı gereği, yasa ve kıyafet kurallarını hiçe saymak ve eylem yaparak toplum düzenini bozmak elbete ki kabul edilemez. Yasalar ile inanç ve kişisel tercihler çeliştiğinde, yasalar geçerlidir. Bugün inancı gereği başını örterek, kıyafet kurallarının uygulandığı bina ve yerlerde yasaları çiğnemek isteyenler; yarın inançları gereği yasaların değiştirilerek, inandıkları Kur'an'a uygun yasaların getirilmesini isterlerse ne olacaktır? Örneğin, yasalar kadın ve erkeği eşit görür. Miras paylaşımında, erkek ve kadın eşit pay alır. Ama, Kuran'da kadının erkeğin yarısı kadar pay alacağını yazar. İnancı gereği bu yasaya karşı gelmek isteyenlere ne diyeceksiniz? Örneğin, hırsızlık suçunu işleyenlere verilecek ceza yasada belirtilmiştir. Kuran'da ise, hırsızlarının elinin kesilmesi cezası verileceği yazar (5/Maide Suresi 38.ayet). İnancı uğruna, hırsızların elini kestirmek isteyenler çıkarsa, inançlarına saygı gösterilip el mi kestirilecek? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna erkeklerle aynı sınıfta ders görmek istemezse ne olacak? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna çarşafla üniversiteye girmek isterse ne olacak? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna çarşafın yanısıra peçe ile üniversiteye girmak isterse ne olacak? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı gereği erkek öğretmen istemezse ne olacak? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı gereği erkeklerle aynı toplu ulaşım aracını paylaşmak istemezse ne olacak? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın diyelim ki hekim olursa ve erkek hastalara bakmayı reddederse (ki böylelerinin bulunduğunu gazete ve TV haberlerinden gördük) ne olacak? Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen ünivesite öğrencisi bayanlara destek veren erkekler, yarın inançları gereği okula sarık ve şalvar ile gelmek isterlerse ne olacak? İnancın sınırı yoktur. Dünyada ne kadar sayıda insan varsa, o kadar sayıda "inanç" vardır. İnanç, sadece müslümanlara has değildir, bir Hristiyan'ın da, bir yahudi'nin de, bir Budist'in de, Afrikalı bir yerlinin de kendisine göre "inancı" vardır. Örneğin, Hindistan'da bulunan düzinelerce dinden birine inanan bir kişi Türkiye'de yaşasa ve inancı gereği inancına uygun şekilde giyinip okulda okumak, işyerinde çalışmak istese, diğer dinlere inananlar ya da inançsızların tepkisi ne olurdu? Buna bir örnek olarak, inancı gereği cinsel organına taş bağlayan çıplak gezen dindarlar var Hindistan'da.. Bizim inançlılarımız kabul ederler miydi bu ilginç "inançlı"yı bu şekilde okulda, işyerinde, hatta sokakta? Herkes kendi inancına göre davranmak isterse, ne olacak? "Ben bu inanca göre değil ama şu inanca göre davranmaya müsaade ederim" denmeyeceğine göre... Toplum idaresinde "inanç" değil, "çağdaş yasalar" geçerlidir. Herkes her istediğini her istediği yerde yapamaz. Bu nedenle, inancı gereği başını örterek derse girmek isteyen ya da devlet dairelerinde çalışmak isteyen islamcı hanımlar haksızdır.
  9. Zaten yeryüzünde hiç bir din mensubu putperest olduğunu kabul etmez.Bir budiste gidip sorun niye buda heykeline tapıyorsnuz diye, size vereceği cevap aynıdır.İşaret ve sembol diyecektir.Bir hıristiyanda kutsallaştırdığı haç için aynı şeyleri söyeleyecektir. Hatta ve hatta inek,i kutsal sayanlar bile. İslam inanırları,sembol,işaret, simge gibi anlamlarla bir takım nesnelere kutsallık yüklemekle, diğer dinlerle aynı paralelde olmalarına rağmen,kendilerini putperestliğin dışında tutmaları sadece kendi bakış açılarını yansıtır.Bu sadece müslümanlar için geçerli değildir. Hiç bir din mensubu zaten putperst olarak nitelendirilmeyi kabul etmez Meseleye tüm dinlerden bağımsız bakan biri için,bir nese kutsallaştırıldığı andan itibaren, ve birde üstelik dini ritüellerde saygı duyuluyorsa putlaştırımıştır. Dikkat edelim putperest, nesnenin kendisine değil,sembolize ettiğine tapar.Kuran, şu ayetlerde bu putperest anlatımı çok güzel ifade der. Enbiya 51. Ve lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı alimın 51- And olsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü vermiştik Biz onu biliyorduk. 52. İz kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha akifun 52- O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu saygı gösterdiğiniz semboller/temsiller nedir?" demişti 53. Kau vecedna abaena leha abidın 53- Onlar: "Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk" dediler. Maide 5/90- Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Kuran bir taraftan bu şekilde putperstlik hakkında doğru kriteler veriirken, başka ayetlerde kendsini yalanlayarak, kabeyi, safa ve merveyi kutsalllaştırıp,bunlar hakkında dini ritüeller emretmesi,kurandaki bir çok çelişkilerden sace biridir. Tüm bunlar şunu göstermektedir.İslam, arap putperstliğinin devamıdır. Yapılan şey ise yüzlerce putun teke indirilmesidir.Zira bunu kuran ayetlerinde de görmek mümkündür. Ankebut 61 Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar? Zuhruf 87 Andolsun onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette "Allah" derler. O halde nasıl çeviriliyorlar? Zuhruf 9 Andolsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan; "Onları şüphesiz güçlü olan, her şeyi bilen Allah yarattı" derler. Ankebut 63 Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler. El lah,a inanan bu insanların onu temsilen yüzlerce putu vardı. Muhammed hepsini kırıp en büyüğü olan kabeyi bırakmıştır.
  10. Sakin olun efendim. Kime bağırıyorsunuz, ayıp değilmi ? Ne bu şiddet ne bu celal. Etmeyiz yoksa hakkımızı helal Ses tellerin kopacak abe kardeşim Pardon klavyenin tuşları kırılacak
  11. Arkadaş, bu işler, diyelimki, düşünelimki, varsayalımki,lerle olmaz.Böyle hiç bir yere varamayız.Varsa tevratta böyle bir bilgi kanıtınızı getirin lütfen. Hayır kardeşim niye sinirleneyim ki. "dininize dil uzatırlarsa" cümlesi yanlış filan değil. Ve taanu dinekum; taan dil uzatmadır, saldırı fian değil. Hadi sizin dediğiniz manada alalım,din somut bir şeymi dine saldırılsın.Bizim burda yaptığımız eleştirilere müslüman arkadaşlar da saldırı diyor zaten. Eeee ne değişti? hiç bir şey. Hayır efendim. Temcid plavı gibi ısıtıp ısıtıp her ayeti savunma diye yutturamazsınız. Emrenin ne dediği de beni ilgilendirmiyor.O kendi vicdanından uydurduğu bir dini kurana yamammaya çalışıyor. Konuyu dallandırıp budaklandırıp başka taraflara çekmeye gerek yok. Şuara 49 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım! Taha 71 (Firavun) Şöyle dedi : Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız. Bu ayetlerde görüldüğü gibi firavun, iktidarını tanımayanlara insanlık dışı bir idam cezası ile tehdit ediyor. Maide 33 Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. Sürgün,ü hariç bırakırsak bu ayetteki ceza aynı.Şimdi soru şu.Eğer bu ayet Allahın sözü ise,Allah bu idam cezasını firavundan kopya çekmiş olabilir mi ? Yoksa, firavun bu cezayı herhangi bir kutsal kitaptanmı öğrendi ? Yada Muhammed bu bilgiyi nerden aldığı malum değil,Allahın sözü diye kurana mı soktu ?
  12. Kabe'nin fiziksel özellikleri ve konumu Kabe'nin geniş duvar yapısı kabaca bir küp biçimindedir. Duvarlarında kullanılan taşlar Mekke tepelerindeki granit taşlardır. Tavanı ahşaptandır. Kâbe, kuzeydoğu duvarı 12.63; kuzeybatı duvarı 11.03; güneybatı duvarı 13.10; güneydoğu duvarı 11.22 ve yüksekliği 13 m olan 145 m² alan üzerine kurulmuştur. Üzeri altın işlemeli hat yazıları bulunan siyah bir örtü (sitâre) ile örtülüdür. Örtüsü her sene hac mevsiminde yenilenmektedir. Kâbe'nin köşeleri yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir. Köşelerden her birinin ayrı ismi vardır. Doğu köşesine "Hacer-i Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Irakî", batı köşesine "Şâmî" ve güney köşesine de "Yemânî" denir. Bazı arkeolojik buluntular da ilk Kabe türü yapının şu anki Ankara Sivrihisar yakınlarında bulunan PENİSSUS tapınağının olduğunu ve bu tapınağın İSTHAR ve KYBLE adlı tanrıçalara adandığını söyler. Hatta Kabe nin bulunduğu yön olan Kıble nin kelime anlamı olarak KYBLE adlı tanrıçadan geldiğini çünkü ilk yapıldığında ana tanrıça olarak Anadoludan gönderilmesi üzerine tanrıçanın bulunduğu yerin mekansal tarifi olarak bu kelimenin değişime uğradığı düşünülür. *Kabe'nin küresel yer bulma sistemindeki yeri 21°25′24″N, 39°49′24″E. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kabe
  13. Firavunmu eski şeriata uymuş ? Naziat 21- Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi. 22- Sonra koşarak dönüp gitti. 23- Derken adamlarını topladı da bağırdı: 24- "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi. Kasas 38 Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum. Ey Haman! Haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi. Kendinden başka ilah tanımayan firavun bile şeriata uyan biri oldu yaa helal olsun. Hangi hukuk sisteminden bahsediyorsun kardeşim. İslam hukuk sistemi fikir suçlarınada ölüm cezası öngörüyor Tevbe 11. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız. Tevbe 12. Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki, vazgeçerler.
  14. Maide 33 ü bazı tatlısu müslümanara gösterdiğimde,efendim , Allah ve resulüne karşı gelenlerin başına böyle bir olay gelebilir,yoksa burda idam cezaından basetmiyor diye tevil edildi ve ırakın işgalini örnek gösterdiler. Ancak bir sonraki ayet hiçte öyle olmadığı, bunun bal gibi bir idam yöntemi olduğunu gösteriyor. 34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir 33- Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır. Müslüman bir idareci, müslüman olmayanların islamı eleştirmelerini bal gibi fesat çıkarmak olarak değerlendirebilir ve bu idam cezasını uygulayabilir.Nitekim zaman zaman bu tür olaylara şahit olduk.Şeytan ayetleri adlı eserin sahibi salman rüştü hakkında ''katli vaciptir'' şeklinde bazı islam ülkelerinde idam fermanları çıktı. Hotelde diri diri yakılanlar ve turan dursun gibi katledilenler ve daha niceleri., herhalde bu ayete dayanmışlardır. Özellikle inanmayanlara tokat bile atamazsın diyen Emre1974 e soruyorum.Bu ayetler hakkında ne düşünüyor.Acaba nasıl bir tevil kullanacak çok merak ediyorum.
  15. Şuara 49 Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım! Taha 71 (Firavun) Şöyle dedi : Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız. Bu ayetlerde görüldüğü gibi firavun, iktidarını tanımayanlara insanlık dışı bir idam cezası ile tehdit ediyor. Maide 33 Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. Sürgün,ü hariç bırakırsak bu ayetteki ceza aynı.Şimdi soru şu.Eğer bu ayet Allahın sözü ise,Allah bu idam cezasını firavundan kopya çekmiş olabilir mi ? Yoksa, firavun bu cezayı herhangi bir kutsal kitaptanmı öğrendi ? Yada Muhammed bu bilgiyi nerden aldığı malum değil,Allahın sözü diye kurana mı soktu ?
  16. Olmadı sayın gılgameş.Bir çok konuda başka dinden olanlara putperest diyebiliyorsunuz.Eğer her konuda bu tavrı gösterse idiniz elbette ki şimdi '' onlardan banane'' deme şansınız olurdu.Sadece sizin değil, hiç bir müslümanın bunu deme şansı yoktur.
  17. Nur 31 in çarpıtmasız meali 31- Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini indirsinler, cinsel organlarını korusunlar. Kendiliğinden görünenler hariç ,süslerini teşhir etmesinler.Örtülerini, göğüslerini üstüne vursunlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları , ellerinin altında bulunan , erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz. Arapların iç çamaşırı giymek gibi bir adetleri olmadığı için, oturup kalkarken dikkatsiz davranıyor, dolayısıyla edep yerleri görünüyordu. Gözlerini indirsinler, cinsel organlarını korusunlar. cümlesinde, dikkatli olun mesajı verildiği anlaşılmaktadır.Bu ayet nedendir bilinmez muhterem mealciler tarafından ayete parantezler konularak ve ayetin metninde olmayan kelimeler eklenerek, başörtüsü farzdır anlamı çıkarılmıştır. diyanet mealinden bir örnek verelim Nur 31 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. Bir çok ayette haram kelimesi açık açık geçtiği halde bu ayetin metninde haram diye bir kelime yoktur.Ancak görüldüğü gibi parantezle bu anlam zorla ayetten çıkarılmaya çalışılmaktadır. Namus ve iffet diye çevrilen kelimenin arapça karşılığı, ferc,tir.Çoğulu ise furuc Ferc, cinsel organ demektir. Allahın haram kılmadığını, haram gibi göstermek ise,kuranda allaha iftira olarak tanımlanmaktadır. Nahl 116 Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler Dolayısıyla bu ayette haram diye bir kelime olmadığı için, genel toplum adabına yönelik tavsiye niteliğinde bir uyarı vardır Zira aynı uyarı erkekler içinde yapılmakdatır hemde bir önceki ayette 24/30- Mü'min erkeklere deki: "Gözlerini kaçındırsınlar ve cinsel organlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah, yaptıklarından haberdardır. Gelelim diğer çarpıtmaya diyanetin mealinde ki ; . Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler şeklindeki bu cümlede doğru değildir. Ayettte yine görüldüğü gibi parantez içindeki '' kadar'' kelimesi başörtüsü ön kabulüne göre ayete sokulmuştur.Eğer öyle bir anlam olsaydı ayetin metninde '' ilel'' şeklinde bir kelime olması gerekirdi. Maide 6 da olduğu gibi 6. Ya eyyühellezıne amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıydan tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm minh ma yürıdüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve lakiy yürıdü li yütahhiraküm ve li yütimme nı'metehu aleyküm lealleküm teşkürun 5/6- Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da meshedin Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. Oysaki ayette, gögüslerine kadar değil '' ala cuyubihinne''göğüslerini üstüne vursunlar denilmektedir. Nur 31 inmeden öncede o toplumda erkek ve kadınlar, güneşin etkisinden korunmak için zaten başlarını örtme gibi bir adetleri vardı.Başı zaten örtülü olan kadınlara, başınızı örtün demek, Allahı abesle iştigal ettirmek anlamına gelir. Oysaki ayette söylenen şudur. Baş örtülerini gögüslerinin üstüne vursunlar.Başörtülerini elbiselerinin üstüne değil, göğüslerinin üstüne vursunlar. O dönemde kadınlar başları örtülü olmalarına rağmen, göğüsleri yarı açık,dekolteli elbiselerle dolaşıyorlardı. Ahzab 33 Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor O dönemde tekbir giyim gibi tesettür mağazaları olmadığı yani göğüs dekoltesi olmayan kıyafetler satılmadığı için en azından bari,baş örtülerlerinizle göğüs dekoltenizi kapatın denilmektedir.Yani örtünmesi istenen bölge çok açık ve nettir. Başınızı, saçınızı örtün diye bir ifade yoktur. Şimdi başörtüsü, kitaplarında olmadığı halde, namus meselesi haline getiren,ölümüne direten müslüman kadınlara, sizler neyin derdindesiniz diye sorma hakkımız yokmu ? Bırakın başörtüsünü, edep yerlerin bile görünmesini kesin bir şeklide yasaklamayan, tavsiye niteliğinde uyaran kitabınıza aykırı davranmıyormusunuz ? Kıraldan daha çok kıralcı geçinmek bir müslümana yakışırmı ? Hadi hatırınız kırılmasın diye siz başörtüsü anladınız tamam ok, onada saygımız var.Erkek doktorlara muayene olma konusunda edep yerleride dahil, dinimizde buna cevaz vardır diyebiliyorsunuz. Bir tek üniversitelere mi cevaz vermiyor dininiz? Bunda bir hinlik yokmu? Birilerini sizlerin namus anlayışınızı kullanarak laik sistemin altını oymak istediğini hala anlayamıyormusunuz ?
  18. Sayın kıral, darul harp fıkhını uygulayanlarda zaten kafir yönetimle ( laik sistem) savaş içinde olduğunu söylüyorlar
  19. Hay seninde eline sağlık.Müslüman arkadaşlar bizlere veryansın ediyorlardı.Kuranı kendi kafanıza göre yorumluyorsunuz bu işin bir usulü var, bu işin ehli olan alimler var diyorlardı.Sizin o her konuda itibar ettiğiniz alimlerin eserlerini açın bakın. Fetvayı hindiyye, İbni abidin.Bu iki eser sünnilerin en çok muteber saydığı fıkıh kitaplarıdır.Açın bakın orda müstakil ''darul harp fıkhı' adında bir bölüm gereceksiniz kafir yöneticileri maddi yönden zayıflatmak için ne tür hileler yapılabilir islama göre açında okuyun
  20. Sevgili BrainSlapper Foruma hoş geldiniz. Yaptığınız değerli katkılardan dolayı sizi tebrik ediyorum. Saygılar.
  21. Emreciğim asıl çarpıtma tekniğini yapan sensin. Kuranda savaşla ilgili yüzlerce ayeti üç beş tane ayetin içinde yok edip gidiyorsun sonrada beni çarpıtmakla suçluyorsun.Ben hiç bir zaman savunma ile ilgili ayet yok demedim.Dediğim çok açık ve net. Yüzlerce savaş ile ilgili ayetin yanında o bir kaç ayet havada kalıyor diyorum.Eğer kuran tutarlı ise ve çelişki yok ise savaşla ilgili her ayette bu savunma (bahanesi, sana göre tabi) açıkça görülebilir olması gerekir. Haydi buyur beni utandır,ne kadar savaşla ilgili ayet versa buraya aktar bakalım dediğin gibi mi.Sürekli çarpıtıyor diye suçlamak kolay. bunu yapmak senin için zor olmasa gerek, hadi bekliyorum utandır beni. Kuranada müstakil sure var enfal, savaş ganimetlerinin paylaşılmasını söz konusu Sana tokat atan birine sende aynı şeklide tokat atıyor ve kendini savunuyorsun sonrada adamın üstünde ne varsa alıp götürüyorsun.Nerden bunları aldın diye hesap soranlara kendimi savundum diyorsun.Kim inanır sana?Birde kalkmış bu saçmalığa insanların inanmasını bekliyorsun. Hıım demek öyle. Yani bir hakaret yok, bilgilenderme var. Peki aynı şeklide kendi kriterlerime göre müslümanları bilgilendirmemi istermisin?Gerçi sen istesen bile modlar müsade etmez ki .
  22. Sayın enkas, sen bana hiç bir şey anlatamazsın.Senin şirinliklerine ihtiyacım yok.Ayetler apaçok ortada. Tanrınız apaçık hakaret ediyor. Sizde kalkmış bu hakaretleri allayıp pullayıp,demişse vardır bir hikmeti demeye getiriyorsunuz Kafirler ne yaptığı ne allahı, nede sizi ilgilendirmez.Bırakın artık başkaları hakkında ahkem kesmeyi Kafirler hiç bir şeyi çirkin görmez. Onlar çok erdemli ve dürüst insanlarıdr. Karınca bile incitmezler.Çünkü onların başka dinden olanları öldürün, esrileri cariye ve köle olarak kullanın diyen bir kutsal kitabı yok. . Size ne kardeşin elalemin içkisinden, parasından,kadınından. Bir kamyon dolusu laf. Sonuç ne ? blaa balaaa blaaa
  23. Başında takke yat kalk günde beş kere Miraç hikayesini anlat,gerile gerile Salavatlar getirilsin,duygular şaha kalksın Peki senin burakla gezdirdiğin alemler nere? Süleyman olursun, rüzgarla seyehate gidersin İsa olur,çamurdan kuş yapar, ölüleri diriltirsin Aya çıkmış küstahlar,olacak şeymi Sen oturduğumuz yerden ayı ikiye bölersin Yüzyıllar öncesine saplanmış,dogma avanesi Senin kitabında varmı ki ölümün çaresi Şu avunduğun hayaller, ölüm sonrası sonsuz yaşam Boş vaaderlemidir,bilime dil uzatmanın gayesi
  24. Dünyaca ünlü David coperfyld adında mucize gösteren bir adam var.Onun yaptıklarının bir benzerini kimse yapamıyor.Herhalde allahın son peygamberi olmalı.Bence müslümanlar ona iman etseler iyi olur
  25. Sayın sakal; ben ne söylemişim Sizin örnek verdiğiniz bilim adamlarının hangisi,tezlerini kutsal kitaplara dayandırmış,veya hangisi teist ?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.