Zıplanacak içerik

katakuta

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

katakuta tarafından postalanan herşey

  1. Cizye Vikipedi, özgür ansiklopedi Git ve: kullan, ara İslâm devletlerinde zımmî statüsündeki Müslüman olmayan azınlıkların erkek nüfusundan alınan Şer‛î vergilerdendir. Cizye Osmanlı Devleti’nin de en önemli gelir kaynaklarından birini teşkil etmiştir. Cizyenin miktarı her yerde aynı oranda olmamıştır. Paranın değeri düştükçe çıkarılan fetvalarla paranın değer kaybı oranında vergi miktarı da yükseltilmiştir. Osmanlı Devleti’nde XV. yüzyıla kadar bu vergiyi ifade etmek için genellikle “haraç” kelimesi kullanılmış, daha sonra “cizye” veya “cizye-i şer‛î” yaygınlaşmıştır. İslâmiyeti kabul etmeyenlerin, devlet tarafından korunmaları ve savaşa katılmamaları karşılığında alınan bu vergi akil, baliğ, hür, maddî gücü yerinde ve sağlıklı gayr-i Müslim erkeklerden alınmıştır. Kadın, âmâ, yaşlı, çocuk, işsiz, çalışmaktan aciz ve fakir kimseler ise bundan muaf tutulmuşlardır. Baş vergisi olarak da nitelendirilen bu vergi, gayr-i Müslim birisinin 14 yaşını doldurmasıyla beraber alınmaya başlar, 75 yaşını dolduruncaya kadar alınmaya devam ederdi. Her yeni senenin başlangıcında nakit olarak alınan cizye, kolaylık olsun diye bazı hallerde taksitle ödemeye müsaade edilirdi. Cizyeyi vermekle mükellef bir kişi İslâmiyet’i kabul ettiği takdirde doğrudan doğruya bundan muaf tutulurdu. Ancak İslâmiyet’i kabulü, senenin başlangıcından sonra vuku bulduğu takdirde, İslâmiyet’i kabul etmesine rağmen, o sene için vergi vermek zorunda idi. Cizye vergisine 1691 yılında yeni bir düzenleme getirilerek gayr-i Müslim tebaanın ekonomik durumuna göre sınıflar teşkil edilmiştir. Cizye vergisi alınacak kimsenin ekonomik durumuna göre üç kademe belirlenmiştir. Zengin olanlar “a‛lâ”, orta halliler “evsat” ve fakirlik seviyesinde olanlar da “ednâ” statüsünde bu vergiyi vermişlerdir. Yapılan düzenlemeyle toplanacak vergi, saf gümüş olmak üzere sırasıyla 48, 24 ve 12 şer‛î dirhem, altın olarak 4, 2 ve 1 dinar şeklinde tespit edilmiştir. Ayrıca maişet adı altında 12, 6 ve 3 para, kadıların maişeti için de 9, 4 ve 1,5 para alınmaya başlanmıştır. "http://tr.wikipedia.org/wiki/Cizye"'dan alındı Bir müslüman arkadaş laiklikle ilgili bir tartılmada şöyle bir iddiada bulunmuştu. Bu mantıkla gidersek, abbasileri, emevileri ve hatta muhammed ve arkadaşlarını da laik olarak tanımlamak mümkündür. Zira müslüman olmayanlardan, cizye adında kafa parası almak muhammedin başlattığı bir uygulamadır ve şu ayete dayanır Tevbe 29- Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimseleri alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar öldürün. Altın yumurtlayan kaz,ın kesilmemesi gerektiği gibi, böyle karlı bir gelir kaynağı olan gayri müslümlere elbetteki elbetteki saygı gösterecekler.Onlar için kilise ve havra gibi ibadethaneler açacaklar.Hangi akılı insan bindiği dalı keserki? Bunun saygı ve hoşgörüyle ve hele laiklikle hiç bir ilgisi yoktur.Salt rant kaynaklı bir uygulamadır. Bu ayette dikat çeken çok önemli bir nokta vardır.Neden tüm putperstler değilde özellikle ahli kitap.Bir kaç ayet sonra bunun sebebine dair ipuçları elde etmek mümkün, 34- Ey iman edenler, şurası bir gerçektir ki, yahudi hahamları ile hıristiyan rahiplerinin bir çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Bir de altın ve gümüşü biriktirip, onları Allah yolunda sarfetmeyenleri bu yüzden acıklı bir azap ile müjdele! 35- O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek. Altın ve gümüş çok önemli zenginlik kaynağı Kaynukaoğullari Medine (Yesrib)de yaşamış bir Yahudi kabilesidir. Yahudiler (Eskiden büyük Arap mabedinin yeri olan) Siondan Hristiyanlar tarafından kovulduktan sonra, yeryüzünün çeşitli yerlerine az veya çok büyük cemaatlar halinde dağılmışlardı. Ancak Arap yarımadasına ne zaman geldikleri, cemaatlerinin burada ne zaman oluştuğu bilinmiyor. Ancak İslam'ın yayılışından önce Arabistan'ın her tarafında Yahudiler vardı. Ferdî ve pek az sayıda olduğu gibi sağlam cemaatler halinde, Eyle (Akabe Körfezi)'den Yemen'in veya Uman'ın uçlarına kadar, Medine'den Bahreyn'e kadar; Meknâ'da Vadiül-Kura'da, Teymâ'da, Fedek'te, Tâif'te kısacası bütün şehirlerde, aynı şekilde panayırlarda ve kervanlarda onlara rastlanır (Muhammed Hamîdullah, İslâm Peygamberi Çev. Salih Tuğ I, 393, 394). Mekke'de hemen hemen hiç Yahudi yoktu. Ancak onlar, bölgenin yıllık panayırlarında, özellikle Ukaz'da bulunurlardı. Ukaz'da hem ticaret eşyası satarak, hem de kendilerini gizli şeyleri bilen veya istikbâlden haber veren kâhin olarak tanıtmak suretiyle iyi para kazanmasını bilirlerdi. Ehl-i Kitab olarak, câhil bedevîler üzerinde özel bir prestij icra ediyorlardı (M. Hamidullah, a.g.e., I, 394). Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiği zaman, halkın hemen hemen yarısı Yahudi idi. Ancak Yahudilerin bu bölgeye gelişi hakkında açık bir bilgi yoktur. İslâmiyet ortaya çıktığı sırada, büyük çapta Araplaşmış görünüyorlardı; Arapça konuşuyorlar, çocuklarına Arap isimleri veriyorlar, kabileleri bile Arap isimleriyle çağrılıyordu (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 405). Komşuları müşrik Araplar gibi Yahudiler de kabile halinde yaşıyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.s) tarafından oluşturulan Medine İslâm devleti anayasasında dokuz Yahudi kabilesinde söz ediliyor (Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul 1969, s.31-40 vd.). Fakat tarihçiler bunları üç grupta topluyor. Kaynuka oğulları işte bu üç kabileden biridir. Diğerleri; Nadîr ve Kurayzaoğullarıdır (M. Hamîdullah, a.g.e., I, 405). Kaynuka; kuyumcu anlamına gelmektedir. Gerçekten de onlar İslâmiyet'in başlangıcında bu mesleği yapıyorlardı. Ayrıca umûmî ticaretle de meşgul oluyorlardı. "Sûk beni Kaynuka=Benî Kaynuka Çarşısı'nda hatıraları kalmıştır (M. Hamidullah, a.g.e. I, 405). Kaynuka oğulları; Rasûlüllah (s.a.s) ile aralarındaki antlaşmayı bozan, Bedirle Uhud arasında O'nunla savaşan ilk Yahudilerdi. Rasûlullah (s.a.s.), onları muhasara etti. Onbeş günlük bir kuşatmadan sonra Rasûlüllah'ın hükmüne razı olarak savaşsız teslim oldular. Hz. Peygamber, erkeklerin ellerinin bağlanmasını emretti. Fakat münafıkların başı Abdullah b. Übeyy Hz. peygamber'e gelerek: "Ey Muhammed! Müttefiklerime iyilik et" dedi. Resûlullah ağırdan alınca İbn Selûl tekrar; "İyilik et" dedi. Resûlullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi. Bunun üzerine İbn Selûl, elini Hz. Peygamber'in zırhının yakasından içeri soktu. Resûlullah kızarak: "Yazıklar olsun sana! Bırak beni!" dedi. İbn Selûl: "Hayır vallahi dostlarıma iyilik etmedikçe seni bırakmam. Onlar, beni altından ve mal-mülkten mahrum ettiler sen ise bir sabah vakti onları biçiyorsun. Allah'a yemin ederim ki ben, bir takım musibetler gelmesinden korkuyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s): "Onlar senindir" buyurdu ve "Çözünüz onları, Allah onlarla birlikte ona da lanet etsin" dedi. Serbest bırakılınca sürgün edilmelerini emir buyurdu (İbn İshak, a.g.e. 295; Taberî, a.g.e. III, 1360 vd.). Allah, Resûlüne ve Müslümanlara onların mallarını ganimet olarak ihsan etti. Onların arazileri yoktu, kuyumculukla uğraşıyorlardı. Resûlullah (s.a.s), onların birçok silahlarını ve kuyumculuk aletlerini aldı. Onları, tüm çoluk çocuklarıyla birlikte Medine'den çıkarmaya Ubâde İbn es-Sâmit memur edilmişti. O da, onları Dibâb'a kadar götürdü (Taberî, a.g.e., III, 1362). Kaynuka Yahudileri, Ubâde İbn es-Sâmit'e, "Ey Velid'in babası! Evs ve Hazrecle aramızda ittifak vardı. Biz senin müttefikin idik, sen bize ne diye böyle yaptın?" dediler. Ubâde İbn es-Sâmit de onlara: "Siz harb açtınız" dedi. Abdullah İbn Übeyy de; "Sen müttefiklerinden uzaklaştın da bundan eline ne geçti?" dedi. Ubâde; "Hubâb'ın babası! Kalbler değişti, İslâmiyet ahidleri yok etti" dedi. Kaynuka oğulları Vâdiül-Kura'ya gelip bir müddet kaldıktan sonra Azruat'a gidip orada yerleştiler (ibnü'l-Esir, el-Kâmil, II, 66). Özetleyecek olursak,savunma, anlaşmayı bozma fian gibi iddialar tamamen bahaneden ibarettir.Asıl maksat yahudilerin bu zenginlğine el koymaktır.
  2. Sayın sessiz gece siz istediğiniz kadar yumuşatmaya çalışsanız bile durum değişmeyecektir.Müslüman olmuşlarmış.Herhalde müslüman olacaklar. Başka çarelerimi var.Zira ya islam ya ölüm şekline kapı gibi ayet var Tevbe 29- Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimseleri alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar öldürün Evet aynen amerikalıların müslümanlara yaptığını, peygamberde müslüman olmayanlara yaptı.İlahi adalet mi tecelli ediyor ? demekten başka çaresi kalmıyor insanın
  3. Sayın KesKiNkAleM, Uzun yıllar dediğiniz neki? Osmanlı yıkılalı o kadarda uzun zaman olmadı.Gidin topkapı sarayında harem odalarını ziyaret edin. Osmanlı padişahlarının cariye tutkusu ne seviyede imiş anlarsınız. Simdi neden saldırmıyorlar meselesine gelince.Müslümanların artık başkalarına savaş açacak öyle bir gücü kalmadı.
  4. Merhaba Müslüman arkadaşlar,bir çok konunun detaylı açıklamasını tekrar tekrar soruyorlar.Eğer bir konuda dahi olsa bak işte cevap veremediniz demekki yaratlış var demeye getirecekler. İyide bunları sorabilmek için sizin böyle bir argümanınız varmı? İşte bakın size sorduğumuz soruların tek tek detaylı açıklaması kuranda var diyebiliyormusunuz.Eğer bunu diyemiyorsanız hangi hakla başkalarından böyle bir talepte bulunabiliyorsunuz ? Deney tüpü diye basite aldığınız bilim adamlarının uğraşılarının insanların menfaati için harıl harıl çalıştıkları gerçeği nasıl gözardı edebilrisiniz. Bugün organ mafyasının olduğu herkesin bildiği bir şey.Yeterli derecede organ bulunmadığı için sağlam insanlar kaçırılıp öldürülerek bu işin ticaretini yapıyorlar.Zira zenginler bunun için çok yüklü para teklif ediyor.Yıllarca organ bekleyen insanların nasıl duygular içinde olduklarını düşünebiliyormusnuz ? Bulamadığı için ölen insanların yakınlarının nasıl duygular içinde olduğunu tahmin edebiliyormusnuz ? Bilim adamları harıl harıl gen teknolojisi ile yapay organ elde etmeye çalışıyorlar.Ve eminm ki yakın bir zamanda bunu başaracaklar. Siz istediğiniz kadar polis görevlendirin yinede bu mafya ile başa çıkamazsınız. Ama o insanlar bunu başardıklarında maliyeti de oldukça düşük olacağından hiç kimse yüksek miktarlarda para teklif edip, organ mafyasına müracaat etmeyecek ve bu mafya kendiliinden ortadan kalkacak. Dolayısıyla hayatta kalabilme umuduyla organ bekleyen insanlar sıhhatine kavuşacak. Siz yine hala rüyalarla uğraşın isterseniz. Şimdiye kadar kaç kişinin hayatı rüyalarla kurtarılmıştır.Eğer yapay organ gerçekleşirse, siz veya bir yakınız bir organa ihtiyac duyduğunda hangi yüzle aşağıladığınız o deney tüpü ile uğraşanların elde ettiklerini talep edeceksiniz ? tatlı rüyalar
  5. katakuta şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Hristiyanlık - 1 milyar İslam - 1 milyar Seküler/Dinsiz/Agnostik/Ateist - 3 milyar Hinduizm - 900 milyon Budizm - 708 milyon Çin geleneksel dini - 394 milyon Ana yerli inançlar - 300 milyon Afrika geleneksel ve diasporal - 100 milyon Sihizm - 23 milyon Juche - 19 milyon Tinselcilik - 15 milyon Musevilik - 14 milyon Bahailik -12.5 milyon Mormonizm - 12 milyon Yehova'nın Şahitleri - 6.7 milyon Jainizm - 4.2 milyon Şinto - 4 milyon Cao Dai - 4 milyon Zerdüştlük - 2.6 milyon Tenrikyo - 2 milyon Neopaganizm - 1 milyon Üniteryan Üniversalizm - 800.000 Rastafari akımı - 600.000 Tengricilik - Bilinmiyor Bu listeye göre dinsizler 3 milyar oluduğu halde niye birinci sırada yer almamış hayret ? Birde şu var.Dinden çıktığı halde nufus kayıdından din hanesini ''dinsiz'' diye kayıt etttirmeyen bir çok insan var. Bunuda hesaba katarsak dinsizlerin sayısı gerçekte daha çoktur.Mesela benim gibi. Resmi olarak bende müslümanların listesindeyim ama gerçek bu değil. Bir an evvel gidip değiştireyim bari
  6. . Sevgili Shatin, Bende zaten sana hitaben bu teklifi yapmadım.Zira yazımın başında '' evrimci arkadaşlar'' cümlesinden de anlaşılıyor.Teklifim geneledir ve hala geçerlidir
  7. Evrimci arkadaşlar, Müslümanlarla anlaşamadığınız tek nokta, tesadüfmü, yaratılışmı.Eğer sizler tamam tasadüf yoktur evrimde tanrının bir yasasıdır ve bu süreci başlatan tanrıdır deseniz hiç bir sorun olmayacak. Onlarda evrimi kabul edecekler. Siz ne kadar açıklama yaparsanız yapın,onlar mutlaka bir yerde tanrı yarattı sözünü ,en azından akılı tasarım,ı duymak istiyorlar.Bunu duymadan onlarla yüz sene tartışsanız yine bir sonuca varamazsınız. Derimki gelin bir anlaşma yapın. İki tarafta fedakarlık yapsın bir şeylerden vazgeçin yaw. Siz evrimle beraber yaratılışı kabul edin tesadüften vaz geçin ,müslümanlarda kuranın tanrısndan vazgeçip, kurandan bağımsız bir yaratan kabul etsinler anlaşın gitsin Ne dersiniz ?
  8. katakuta şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Kendi dininizi istediğiniz kalıplara uydurduğunuz gibi,başka düşünceleride istediğiniz kalıplara sokmak istiyorsunuz.Nedir sizdeki bu bütün dünyaya ahkam kesme hırsı anlamak mümkün değil
  9. 4. Bu başlıkta, kuran'ın yazılış metodu olan doğaçlama yöntemini örnekleme yoluyla göstermişsin, Kuran'daki tekrarların nedenini göstermişsin. 5. Bu başlıkta, kuran'da doğaçlama olarak, inanmayanlara verilen, soru ile alakasız cevaplama yöntemini örnekleme yoluyla göstermişsin. 6. Bu başlıkta, kuar'an da, kimsenin itiraz edemeyeceği gerçekleri kullanmak yoluyla, yalanların nasıl savunulduğunu göstermişsin.
  10. Sevgili halkalıyıldız. "Benim gibi düşünenlerin mücadelesi,tanrı inancına değil,kutsal kitaplardaki tanrı inancınadır." Demiştim. Bu düşüncemde hala bir değişme yok.Kutsal kitaplardan bağımsız bir tanrı inancına sahip kişilerin hayatın her alanına müdahele eden öğretileri yokki olanlarla mücedele edeyim.Benim söyemek istediğim tanrının varlğı veya yokluğu beni ilgilendirmiyor,o kadar üstünde durmuyorum, onun için banane diyorum.
  11. cevap verelim 1- Genel evlerinin izahı nedir, İslamın genelevlere karşı görüşü nedir..? Cevap Genel evlerde asıl amaç para kazanmaktır.İslam buna olumlu bakar Nur 33 Evlenme imkanını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik). görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.[color=#FF0000] Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir [/color] genel evlerde çalışan mağdurlar affedillirken onları buna zorlayanlara herhangi bir ceza yoktur.Zorlamayın ama zorlarsanız size bir yaptırım yok. 2- Sex içerikli film, dergi, gazete gibi yazılı ve görsel olguların var olma amacı nedir ve İslamın bunlara karşı görüşü nedir..? Cevap Sex içerikli film, dergi, gazete gibi yazılı ve görsel olgular reklam amaçlı kullanır.Aynı şekilde islam da bu yöntemi kullanmıştır nebe 32- Bahçeler var, bağlar var. 33- Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var. 34- Dopdolu kadehler var. Duhan 54 İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hurilerle evlendiririz. Tur 20 " Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü hurilerle evlendirmişizdir 3- Kadın giyim sektöründeki dekolte üretim neden vardır ve islamın bu konudaki görüşü nedir.. cevap Dekoltenin yadırganması müslümanların sorunudur.İslam her erkeği potansiyel abaza saydığı için cezayı kadınlara kesmiş ve kapanmasını istemiştir. 4- Bu üç maddede kadının rolü, yeri ve kimliği nedir..? Eğer bundan kastınız kadını kullanmak ise, islam da bunu yapıyor.
  12. Yo hayır anlamadım.Daha doğrusu sizin bir bayan olarak bunu kabullenmenizi anlamadım. sevgili arkadaşım neden anlamadan bi yorum getirmeden kolayı seçip burda bu yazıyo diyip düşüncelerinizi şekillendiriyorsunuz ki... öncelikle şunu belirteyim bu dünyada kalıcı olan hiç bişi yoktur...herşey çürümeye ve yok olmaya mahkum dünyanın kendisi de dahil. burda anlatılmak istenen kadının mallar arasına konulması diil.geçiciliğidir.insanlara burda hiç bir şeyin kalıcı olmayacağı bişiler uğruna hayatlarını karatmamaları ve aşırı maddeci paranoyaklığa gidilmemesi gereği vurgulanmıştır.....bir kadın için,bir eşya için,veya herhangi birşey için kulluğunuzu aksatmayın öğüdü verilmiştir.
  13. Müslüman arkadaşlardan kimse bu ayete cevap vermemiş.Bu ayette kadın mal olarak listelenelerin arasında geçiyor.Doğrumu sizce bayan arkadaşlar bu ayet ?
  14. Ali İmran 14 İnsanlara; kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici mallarıdır. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. 14. Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıyril mükantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en'ami vel hars* zalike metaul hayatid dünya* vallahü ındehu husnül meab mal مَتَاع;=Meta [Cogul] اَمْتِعَة eğlenme; eğlence; mal; varlık; eşya; bagaj; yük;
  15. Evet Evet Evet.Zaten onun için burada dogmatik düşüncelere karşı mücadele veriyorum.Yazılarımdan az çok belli oluyordur herhalde ? Evet. Avrupa ülkesinde yaşıyorum.Müslüman arkadaşlar kızmasın ama anlatacaklarım doğru.Çevremdeki müslümanlar, ''devletin malı deniz yemeyen domuz'', gavurun malından bir şey olmaz düşüncesiyle sahte evraklar düzenleyerek hakları olmadıkları halde devletten sosyal yardım alıyor bir çoğu.Bu yaptıklarının ahlaksızlık ve hırsızlık olduğunu, devletin uzaydan gelen bir düşman olmadığını,devlet bütçesinin fertlerin vergilerinden oluştuğunu dolayısıyla devlete verdikleri bu zararın yine fertlere döndüğünü anlatıyorum.Yıllardır yapılan bu haksızlıklar sonucu bütçenin açık verdiğini ve devletin sosyal hizmetlerde kısıtlama yapmak zorunda kaldığını ve bundan da gerçekten muhtaç durumda olanların mağdur bırakıldığını hatırlatıyorum. Aslında bu saatlerce anatılacak bir konu ama bu kadar örnek yeter diye düşünüyorum Bu çok kapsamlı bir mesele.Düşünüyorum ama bir türlü çözüm yolu bulamıyorum. Belkide benim eğitim seviyemi aştığı içindir Zaten dogmalardan sıyrılmamın sebebide, insanların mutlu bir şeklide toplumda yaşamalarına, dinlerde yığınlarca olumsuz öge olduğu için elbette sizlerle bu konularda paralel düşünmem gayet doğal Saygılar
  16. katakuta şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
    Merhaba arkadaşlar. Şimdiye kadar kendime yakın gördüğüm felsefi düşünceleri inceledim.Ancak itiraf etmeliyimki hiç birine kendimi tam anlamıyla oturtabilmiş değilim. Birden aklıma '' kendin pişir kendin ye'' felsefesi geldi. Hem zaten kişlilik olarakta başkalarının tanımladığı kalıplara girmek yapıma uygun değil.Bundan dolayı kendi felsefi düşüncemi icat etmeyi düşündüm BANANEİZM Bananeizm; dinler ve tanrılarına inanmama konusunda ateizm,agnostİsizm ve deizm konusunda paralel düşünür. Ayrıldığı nokta ise tanrının varlığı konusunda ateizm gibi kanıtlanamadığı için kesin yoktur demez. Agnostisizm gibi, tanrının varlığı konusunda bilinmez de demez, şüpheci değildr Deizm gibi, tanrı vardır yaratmıştır ancak müdahele etmez şeklinde,tanrıyı pasif bir konumada düşürmez. Bananeizm, adı üstünde olduğu gibi,tanrının varlığı veya yokluğu konusunda banane der Ben bananeist,im arkadaşlar
  17. Muhammedin evlendiği kadınlar 1. Hatice 2. Sevde Binti Zem'an 3. Ebubekir kizi Ayse 4. Omer kizi Hafsa 5. Huzeyme kizi Zeynep 6. Ummu Seleme (Hine) 7. Haris kizi Cuveyriye 8. Zeyd kizi Reyhane 9. Zeynep Binti Cahs 10. Ebu Sufyan kizi "Ummu Habibe" (Remle) 11. Huvey kizi Safiye 12. Haris kizi Meymune 13. Sem'un kizi Marya Kibri Muhammed'in bosadigi kadınlar: 1. Dahhak kizi Fadime 2. Zabyan kizi Aliye 3. Kab kizi Mileyke Muhammed'in nikahlayıp sonradan ayrıldığı kadınlar: 1. Numan kizi Esma 2. Kays kizi Kuiteyle 3. Esma veya Seba (Sena) Binti Salt 4. Necdet kizi Selma 5. Huzeyl kizi Havle 6. Seraf binti Halife 7. Yezit kizi Amre El-Gifariye 8. Yezit kizi Hind El-Kitabiye 9. Davud kizi Mileyke 10. Rufaa kizi Nesatlsat 11. Kab kizi Esma 12. Haris kizi (Saire) Kuteyle 13. Amr kizi Senba/Seyba/Sabiye 14. Cundup bin Dimre Cind-i'nin kizi 15. Serahil kizi Imeyme (Binti Cevn) 16. Muaviye kizi Amre 17. Sufyan kizi Seba (Sena) 18. Ummul Haram 19. Hakim kizi Leyla Muhammed'in mehir parasını odemeden aldığı kadınlar: 1. Haris kizi Meymune 2. Huzeyme kizi Zeynep 3. Ummu Serik 4. Hakim kizi Havle Muhammed'in cariyeleri: 1. Nefise 2. Cemile Muhammed'in sözlendigi kadınlar: 1. Amir kizi Dubaa 2. Nuame Bel'anberi 3. Sehl kizi Habibe Ensariye 4. Cemre Binti Haris Bin Avf Bin Kab bin Zabyan 5. Sevde Kiresiye 6. Besame kizi Safiye 7. Ebu Talib'in kizi Ummu Hani (Fagite) 8. Ismi bilinemeyen bir kadin Muhammed'in bazi nedenler yuzunden evlenemediği kadınlar: 1. Abbas kizi Ummu Habibe 2. Hamza kizi Emame (Ammare) 3. Muhammed'e önerilen Baldizi Muhammed'in ev islerinde bakan cariyeler: 1. Bereke (Ummu Eymen) 2. Emetullah binti Ruzeyme 3. Hudre 4. Redva 5. Sad kizi Meymune 6. Ruzeyne 7. Selma (Ummu Rafi) 8. Marya (Ummu Rebab) 9. Marya (Ceddetu'l Musenna) 10. Ummu Iyas 11. Havle (Ceddetu Hafs) 12. Meymune binti Ebi Abis 13. Ummu Dumeyre 14. Ummu Ayas 15. Rebiha 16. Saibe
  18. Birkaç kitap okuma pratiği olmuş ve asgari anlamda sorgulama yeteneği oluşmuş her kişinin, Kur'an'ı herhangi bir kitabı okur gibi sorgulayarak okuması halinde, cennet cehennem kaygılarıyla kendine açıklamaktan çekinse bile, büyük bir düş kırıklığına uğrayacağı kuşkusuzdur. Çünkü Kur' an' ın önceden yazılmış insan ürünü çoğu kitaptan daha yüzeysel, plan ve programdan tümüyle yoksun, tekrarlarla dolu ve yığınla kopuk kopuk söylencelerden başka ticaret, kadın-erkek ilişkileri, kölelik, cezalar ve Muhammed'in karşılaştığı olaylara ilişkin yorumlardan ibaret olduğunu göreceklerdir. Onda eşitlik, kardeşlik, özgürlük temelinde bir dünya cennetinin kuramsal çerçevesini, hatta yüksek ahlaki ölçütler ve insan sevgisinin öğelerini arayanlar da bunları göremeyeceklerdir. Bu çerçevede her Müslüman' ın Kur' an ' ı okumasını, Onun ancak Kur' an alimlerinin yorumuyla anlaşılabileceği yollu gizemsel önkoşullanınalardan kendilerini kurtararak, kendi başlarına okumalarını özellikle öneriyoruz. Kur'an'daki Sure'lerin ya da ayet'lerin ve bunlarda yer alan konuların bilimsel bir sıralaması diye bir şey yoktur. Bir konu'nun biteviye işlenmesi diye de bir şey yoktur. Birbirleriyle ilgisi bulunmayan çesitli sorunlar ve konular birbirlerinin içine girmistir. Örnegin ibadet'le ilgili hükümler hukuk'la ilgili hükümlerle, ya da efsanevi olaylarla karma karışık bir sekilde, iç içedir. Belli bir konuyla ilgili olay anlatılırken hiç yeri ve ilgisi olmadan bir baska olaya geçiliverir. Kısaca fikir edinmek üzere bir iki örnekle yetinelim ve Kur'an'in 2.ci Sure'si olan Bakara Suresi'ne göz atmakla işe başlayalım Sure'nin 225 ila 238 ayet'lerinde "boşanma" ve "hülle" sorunları ele alınmıstır. Hukuk'la ilgili bu hususlar kurallara baglanırken birden bire karşınıza, bu sorunlarla ilgisi bulunmayan namaz kılma usulleri çıkar ki ibadet'le ilgilidir (K. 2: 238-239). Iki ayet'ten ibaret bu hususun hemen arkasından hukuk'la ilgili "boşanma" konusuna dönülür (K. 2: 240-242) hemen sonra, ve yine hiç ilgisi bulunmadığı halde, "savaş" konusuna atlanır ve vaktiyle Yahudilere savaş farzolundugu belirtilir, Talud ve Calud ordularının bozguna ugratılmaları hikaye edilir ve yeryüzü düzeninin, insanların birbirleriyle boğazlastırılması suretiyle sağlandıgı anlatılır (K. 2: 244-252) Gelişi güzel bir baska örnek olmak üzere "Ankebut" Sure'sini alalım. Söylendigine göre bu Sure'nin ilk on ya da ondört ayet'i Medine'de, geri kalan 59 ayet'i ise Mekke dönemi esnasinda Kur'an'a konmuştur. Sure'nin basindaki ilk ayet'lerde Bedir savasinda ölenlerin şikayetlerine karşılık: "Hak uğrunda cihad eden ancak kendisi için etmiş olur..." (K. 29: 6) şeklinde yanıt verilirken Ibn Ebu Vakkas ve anası Hamna ile ilgili hikayelere yer verilmiştir. Oğlunun müslümanlıgı kabul ettigini öğrenerek üzülen ve müslümanlıgı terkedinceye kadar açlık grevi yapacagini söyleyen Hamna vesilesiyle Tanrı'nın güya: "Eger ana baba, bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme" (K. 2: 8) 187 şeklinde konuştugu yazılıdır. Sure'nin 14ci ayet'inden sonraki kısmı Mekke döneminde indiği için çok farklı konulara geçer ve Nuh'un , Ibrahim'in gönderilmesine atlar. Ibrahim'den söz ederken birden bire onu bırakıp Muhammed'e geçer ve (K. 29:18-23) sonra yine İbrahim hikayesine döner ve bıraktigi yerden alıp devam eder (K. 29: 24-26); ederken de daha önceki bir Sure'de (ki 21. Sure olan Enbiya Suresi'dir) söyledigini (yani Tanri'nin onu atesten nasil kurtardigini) yeniden anlatır (K.21: 60-69), sonra Ishak ve Yakub'a ve Lut'a geçer (K. 29:27-28), ve sonra onları bırakır tekrar Muhammed'e döner (K. 29:29), sonra tekrar Ibrahim'e döner (K. 29:31) ve bu sefer daha önceki bir Sure'de (ki 11.ci Sure olan Hud Sure'sidir) söylemis olduklarını tekrarlar, sonra Şuayb'ın Medyen'e gönderildigine dair hikaye'ye geçer(K. 29: 36) ve bu sefer A'raf Suresi'nde (ki 7.ci Sure'dir) anlattıklarini yeniden tekrarlar, hemen sonra Ad ve Temud aşiretleriyle ilgili masallara atlar (K. 29: 38), oradan Firavun ve Haman'a ve Musa'ya ait hikayeleri sıralar. Kuran'da, bazan ibadetle, hukukla ve efsane ile ilgili hususlar birbiri içine geçmis olarak yer almıştır: örnegin Mü'minun suresi'nin başında müslüman kişilerin, baskalarının yanında utanılacak yerlerini açmamalari emredilirken, ahitlere riayetin ve namazların vaktinde kılınmasının gereği belirtilir, sonra birden bire insanın topraktan nasıl yaratıldıgı, yer'in ve gök'ün nasıl olusturulduğu, gökten nasıl ölçü ile su indirildiği eklenir (K. 23: 12-21) Nuh ve diger peygamberlerle ilgili hikayelere geçilir (K. 23: 58) ve sonra "Ayet'lerimiz size okunuyor, siz ise gerisin geriye dönüyor, kibirleniyor (Kur'an hakkinda) ileri geri sözler söylüyor, ondan yüz çevirip uzaklaşıyorsunuz" (K. 23: 67) şeklindeki yakınmalara geçilir, daha sonra "(Tanri) asla oğul edinmedi" (K. 23: 92) diyerek devam edilir. Bir diger örnek olarak Al-i Imran Suresi'ni ele alalım. Bu sure'de Uhud savaşından söz edilirken (K. 3 Al-i Imran 121-129) birden bire faiz yasaklarına geçilir (K. 3:30), hemen sonra Uhud savaşı ile ilgisi bulunmayan başka konulara atlanır (K. 3: 130-142) ve tekrar Uhud savaşı'nın anlatmına dönülür (K. 3: 143-148). Uhud bozgunundan dolayı Tanrı'nın müslümanları sorumlu tuttugu ve cezalandırdıgı görülür (K. 3: 152-153); ancak ne var ki hemen akabinde Uhud felaketi'nin, Tanrı'nın müslümanları sınaması, denemesi oldugu belirtilir (K. 3: 152) Bir yazar değil, bir anlatıcı olduğu için, Muhammed'in kronoloji diye bir kaygısı hiç olmamıştır. Anlatılardaki sistematik sorunu bu içerik ve karmaşa içinde ortadan kalkmıştır; olaylar ve isimlerin sık sık birbirine karıştırılması da cabası. Sonuç olarak bu masallar, Kur'an 'ın, diğer sorunları yanı sıra, özelde tarih bilimiyle de, gerek yöntem, gerek gerçeklik anlamında karşıtlık içinde oluşunun somut belgelerini oluşturmaktadır. Onda cümle kuruluşunda bozukluklar birbirini takip eder. Plan ve programdan tümüyle yoksundur. Konudan konuya geçmeler de aynı şekilde bağıntıdan yoksundur, Muhammed, o anda olduğu gibi yazdırır veya ezberletir. Bundandır ki çoğu sure, aynı konuların (tabii çelişkiler ve farklı ifadelerle) yinelenmesinden ibarettir. İçerik ve biçim Olarak Kur'anın Özelliği böyle olduğu halde,kurana yapılan eleştirileri haksız gösterebilmek için,müslümanların cımbızlıyorsunuz,bağlamından koparıyorsnuz, kuran bir bütündür diye tutturmaları boş ve mesnetsiz çırpınmadan başka bir şey değildir.
  19. Yaşam, doğa ile ilgili bazı kurallara büyük bir sadakatla uyan süreçler dizisidir. Doğulur, büyünür, yaşlanılır ve sonunda ölünür. Bu süreçler tek yönlü olarak birbirlerini izlerler. Bu dönemlerin tümünü yaşamak zorunluğu yoktur, haliyle… Canlılar gelişmeden ve büyümeden de ölebilirler, yaşlanmadan da ama, ölmeleri için önce doğmuş olmaları gerekmektedir. Ölümün tek gereksinimi doğumdur. Yaşam, ölümle sonlanacak, kronik bir hastalıktır. Çaresi olmayan bir hastalıktır. Sonu kesin olarak ölümle bitecektir. Bu durum insan ruhuna aykırıdır. Aslında canlı ruhuna aykırıdır. En ilkel virusundan, en gelişmiş balinasına kadar hiç bir canlı ölmek istemez ve ölmemek için elinden gelen mücadeleyi yapar. Bu açıdan bakınca yaşam, kaçınılmaz sona mümkün olduğu kadar geç ulaşmak için yapılan bir mücadele olarak kabul edilebilir. Bir içgüdüdür, yaşamak isteği. İlk ve en önemli güdülerden biridir. Canlıların yaşamı bu içgüdü üstüne kurulmuştur. Dolayısıyla bu içgüdüyü sömürmek ve ondan çıkar sağlamak hem mümkündür, hem de kolay... İşte dinlerin temel görevlerinden biri de budur. Kişiye ölümsüzlük vadetmek... Bunu fiziksel olarak başaramazlar. Çünkü herkes bilir ki, yaşamın bir sınırı vardır ve sonunda ölümün pençesine düşülecektir. Çünkü peygamberler bile ölmüşlerdir. Dünyada ölmeyecek canlı yoktur... Ancak dinler öte dünyayı keşfederek, sonsuza kadar yaşama imkansızlığına ilginç bir çare bulmuslardır. Bütün dinler... Kimi cennet ve cehennem şeklinde, kimi biraz daha değisik, benzer kavramlar şeklinde, ölümsüzlük vadederler... Dinler ruhun ölümsüzlüğünü vurgulayarak, müritlerini avuturlar. Ama insanlar Tanrı’ya inanmalarına rağmen yinede ölüm korkusunu mutlak anlamda yenemezler ! Sonunda onlara cennet de vadedilse, oraya gitmek istemezler . Korkularının en önemli nedeni içgüdüleridir. İnançları bile bu temel içgüdüyü ortadan kaldırmaya yetmez. En çok inananın bile içinde bir kuşku vardır. Bütün içgüdülerini bastıramaz, insanlar. Temel içgüdülerin bilinçle çatıştığı bir yer vardır, beyinde... İd, ego, süperego mücadelesi süreklidir... Bu temel hayatta kalma içgüdüsü yüzünden bütün bu inanışlar türemişlerdir.madem burada hayatta kalamıyacaksın o zaman tek bir seçenek vardır ebedi olarak yaşayacak bir yer hayaledip,içindeki o içgüdüyü kandırman.Dinlerde bu içgüdü yüzünden ekmek yiyorlar.. Eğer din cenneti,cehennemi ve diğer dünyayı vaadetmese idi,ölünce bu dünyada her şeyin sonu olacağını söylese idi,şu kurana bakıp da allahın varlığını göremiyormusunuz diyen insanların hiçbiri inanma gereği duymazdı. Dindarların inaçsızları sevmemesinin nedeni, inançsızların yalnız materyelist olmaları değildir. İnaçsızlar, dindarların inançlarını reddetmekle kalmazlar, aynı zamanda onların içindeki temel içgüdüleri uyararak, büyük bir gayretle bastırmaya calıştıkları şüphe ve endişelerinin baş kaldırmasına da neden olurlar... Son umutları da tükenir inanırların. Ölüm kesin bir son, kaçınılmaz bir gerçek olarak karşılarına dikilir. Nefret ederler inançsızlardan... haksız olarak.. Aslında inançsızlarda ölmekten, yok olmaktan korkarlar. Yaşama isteği bir iç güdüdür ve önlenemez... Dindarlar ölüm sonrası sonsuz cennet hayatını vaad ettiği için dine sıkı sıkıya bağlanırken, cehennemin sonsuz işkence yeri oluşuna mantıklı bir izah getirememeleri, sözünü ettiğimiz bu süperego/ ben merkezli anlayıştan kaynaklanmaktadır. Ben kurtulayım,rahat edeyim, diğerlerinin canı cehenneme, banane. Bu banane,ben merkezli anlayış sadece ölüm ötesi hayat için sınırlı kalmamaktadır elbette.Sırf kendi egolarını tatmin ettiği için, bu boş vaadlere inanan insanların, dinlerin asırlardan beri dünya hayatınıda savaşlarla cehenneme çevirmesini elbette doğal karşılayacak, vicdanları biraz daha ileri seviyede olanlar ise göz yumacaklar ve gerçeklerle alakası olmayan izahlar ile geçiştirmeye ,en azından yumuşatmaya çalışacaklardır. Ölüm kesin bir son mudur? Ruh var mıdır? Yoksa fiziksel varlığımızla birlikte ruhumuz da mı yok olup gidecektir? Bence bu sorunun yanıtı ruhu nasıl tanımladığımıza bağlıdır. Ruh nedir? Bir insanın benliği ve özü müdür? Yoksa bu ölümlü dünyadan göçmeden önce yarattığı eserleri mi? Insanın özü, tam olarak değil belki ama, bir dereceye kadar, onu bilen, seven veya ondan nefret edenlerin belleğinde bir süre daha yaşayacaktır. Çocukları, arkadaşları, ailesi, dost ve düşmanları onu, kendi anılarında yaşatacaklardır. Bir gün gelecek artık onu tanıyan kalmayacaktır. İşte o gün o kişi gerçekten ölmüş olacaktır. Ruhu yok olacaktır. Bazı insanlar o kadar ünlüdürler ve arkalarında o kadar değerli veya iyi kötü önemli eserler bırakmışlardır ki, bir ruh olarak varlıklarını sonsuza kadar sürdürebileceklerdir. Musa, İsa, Muhammed, Atatürk, Atilla, Sezar, Hitler, Edgar Allan Poe, Fuzuli, Hayyam, Sartre, Dostoyevski, Çaykovski, Mozart, Bethoven ve sayısız diğerleri, ölümsüzleşmis, yarı Tanrı insanlardır ve sonsuza dek yaşayacaklardır. Aklı başında ve mantıklı insanlar için seçenek açıktır. Bu dünyada iyilik, dürüstlük, ahlak, yararlılık ve yaratıcılık, öte dünya yerine ise kesin bir fiziksel ölüm ve sonsuz istirahat…. Bunları ne kadar ustalıkla başarırsak, bu ölümlü dünyada ruhumuz o kadar uzun yaşayacaktır. Fiziksel bedenimiz, sonunda içinden çıktığı doğaya yeniden döndükten çok sonraları bile, ruhumuz yaşayacaktır.. Hatta bazılarımız gerçek ölümsüzlüğe kavuşacağızdır.
  20. Arkadaş, ben ayetlerin iniş sebebini sormadım ki.Ne alaksı var benim sorularımla. Ayrıca bir takım riveyetler vermişsiniz ama kaynağı yok.Diğer bir husus ise rivayetlere ekleme yapmışsınız. Kendi yorumunuzu rivayet formatında vermek yeni mi moda oldu? Üstelik birde metinde olmayan ilaveler koyarak,yapmadıdkları şeylerle itham etmek suretiyle,insanlık dışı işkenceleri haklı göstermeye çalışıyorsunuz. ... Enes b. Malik (r.a) den rivayet edildi ki; Ukl veya Urayne'den bir grup Rasûlullah (s.a)'a geldi. Ama Medine'nin havasına uyum sağla­yamadılar. Rasûlullah (s.a) onlara sağmal develeri tavsiye edip idrarların­dan ve sütlerinden içmelerini emretti. Onlar da gittiler ve iyileşince Rasûlullah'ın çobanını öldürdüler, develeri de sürüp götürdüler. Onların bu yaptıklarının haberi daha günün başında Rasûlullah'a ulaştı. Efendimiz de peşlerinden (adam) gönderdi. Günün ilerlemiş bir vaktinde (yakalanarak) Rasûlullah'a getirildiler. Rasûlullah emretti ve adamların elleri ayaklan kesildi, gözlerine mil çekildi ve Harra'ya atıldılar. Su istiyorlar fakat ken­dilerine su verilmiyordu. Ebu Kılâbe der ki: "Bunlar, çalan, öldüren, imandan sonra kafir olan, Allah ve Rasûlüne karşı muharebe eden bir kavimdir Buharı, zekat 68; cihad 152; tıp 6; hudud 17; Müslim, kasâme, 9,10,11; İman 184; Tirmizi vudû' 55; et'ime 38; tıb 6; İbn Mace, hudûd 20. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/32-33. ======================================================== Vüheyb, Eyyûb'dan bu (önceki) hadisi, aynı isnadla rivayet edip şöyle dedi: Rasûlullah (s.a) çiviler istedi, onlar kızartıldı ve gözlerine çekti, elleri­ni ve ayaklarını kestirdi ve onları (kanlarının kesilmesi için damarlarını ateşle) dağlamadı." Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/33. ========================================================== Velid bize Evzai'den, Evzai Yahya-yani İbn Ebi Kesir-den o da Ebu Kılabe vasıtasıyla Enes b. Malik'den bu (önceki) hadisi rivayet etti; ravi (bu rivayette şöyle) dedi: "Rasûlullah (s.a) onları bulmak için iz sürücüler (arayıcılar) gönderdi. Onlar yakalanıp getirildiler. Bunun üzerine Allah tebareke ve tealâ: "Şüphesiz Allah ve Rasûlü ile savaşanların ve yeryüzünde fesad çıka­ranların cezası... (Öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara âhirette de büyük azap var­dır.)[36] âyetini indirdi.[37] [37] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/33. ================================================================= ... Sabit, Katade ve Humeyd, Enes b. Malik'den bu hadisi rivayet ettiler. Bu rivayette Enes (r.a) şöyle dedi: "Onlardan birisini, susuzluktan, ağzıyla toprağı ısırırken gördüm. İşte böylece Ölüp gittiler." Buhari, tıp 5; Tirmizi, taharet 55; Nesâî, tahrim 8. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/34. Evet arkadaş.Ordan burdan derlediğiniz, kaynaksız, birde kendi ilavelerinizle neyi kurtarmaya çalıştınız ?Sizlerden başka kimsede islami kaynakların olmadığınımı sanıyorsnuz ? Rivayetlerde görüldüğü gibi,deve çobanını öldürüp kaçan insanları, islam peygamberi insanlık dışı işkencelerle öldürüyor.Dolayısıyla yaptıklarına kılıf bulabilmek için de Maide 33 kurgulayıp allahın emri diye kurana sokuyor İşte ahlak timsali peygamber . Asıl sizin bunu yaptığnızı kanıtladım.kendi yaptığınızı bana mı mal ediyorsnuz ?
  21. Soydan soya devam eden şeyin bir tek izahı vardır.İnsanların uydurup, faturasını allaha çıkardıkları Saltanat.
  22. Arkdaş, zaten siz beğenesiniz diye yazmıyorum ki. Öyle diyemem efendim,huyum kurusun işte idare edin tabi canım sizin gibi ******** varken ne haddimize bilmek Peki sen nerden bildin öyle olduğununu?.İsimleri ve yaşlarıyla beraber listesini verin. Boşanma hakkımı vermiş? Ne büyük lütuf değilmi.Niye dünya malı veremiyor efendim elbette verecek.O kadınlar insan robot değil elbette isteyecekler.Vermeyecekse neden evlenmiş ? Nalıncı keseri gibi, rabbena rabbena, hep bana hep bana mı, şey pardon muhammede mi ?
  23. Takıldınız kaldınız 13 üncü ayete. 11 inci üncü ayete de bakalım o zaman bağlam kopmasın. 11. Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekatı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız. Evet ne muhteşem anlaşma değilmi ? Demek ki kafirler,namaz kılacaklarına zekat vereceklerine ve dinde kardeş olacaklarına dair muhammed ile anlaşma yapmışlar ama ne hikmettir bilinmez keratalar bu anlaşmalarını bozmuş.Birde üstelik muhammede saldırmışlar vicdansızlar. Şimdie 14 e bakalım bağlam kopmasın 14- Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve ...onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın. Herşeye gücü yeten ,önceki kavimleri, nuh tufanı ile ,kasırgalar ile helak eden allah, acaba muhammede niye bu kıyağını esirgemiş.Neden insanların ellerine ihtiyaç duyarki? - Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı? 2- Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? 3- Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. 4- Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. 5-Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı Taş yığını kabeyi korumak için ebebil kuşları gönderip saldıranları imha eden allah, acaba neden inananları korumamış. Taş kadar değeri yokmu insanların? Durun, 26 ıncı ayete de bakalım ki bağlam kopmasın. 26- Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı. Ve o kâfirlerin cezası işte budur. Görünmeyen ordular vay canına beee. Gaz vermesi kolay.Mademki allah görünmeyen ordularla kafirleri helak edecektide, savaş olmadan önce niye akıl edememiş acaba? Mutlaka savaş olmasını gerekiyor ? Türk filimlerinde ki her şey olup bittikten sonra gelen polisler gibi, insanlar birbirlerini kırdıktan, kan aktıktan sonramı gelir bu görünmeyen ordular ?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.