halkalıyıldız

Süheyla'nın verdiği bilgilere bakınca insan şöyle düşünüyor: Hani Allah bu kitabı koruma altına almıştı? Demekki korumamış!

Bakın, gördünüz mü? Ayetlere inanmayalar, "dünyanın en iyi insanı bile olsalar" yaptıkları iyilikler nasıl da boşa gidiyor! Demek ki amaç, iyiye yönlendirmek veya bizim iyi insan olmamız değil. Sadece bu kitaba inanmamız. Neden acaba? Bir de bunu düşünün!

Ölümden sonra bir yaşam varsa bile bu, Kuran'daki gibi değildir diye düşünüyorum. Hayır, sadece kendisine ve resulune inanalım diye kitap yollamış. (') Aslında kitap falan yollamamış, birileri çıkarları için öyleymiş gibi göstermiş. Hatırlarsanız canlı bombanın birisi, cennetteki hurileri düşünerek eylem yapmıştı. Hayır, artık insanlarin uyanmasını, kutsal olduğu sanılan kitapların da tarihe gömülmelerini...

Ben size kaç kere dedim, "Allah uğraştırmayı seviyor" diye....Onun için Arapça'yı seçmiş. Bir kelimesinin 37 anlama gelebileceği bir dil.... Ayrıca muhkem ve müteşabbih ayetler de koymuş....Mahsusçuktan mantık hataları yapmış, çileden çıkaran ayırımcılıklar yapmış..vs, vs....... Onun için de ikide bir "hala aklınızı işletmeyecek misiniz" demiş....E, haklı yani...Bize bir tek aklımızı işletmek kalıyor.... Ha, tüm bunları sınav için yapıyor...Sınav için gelmişiz ya....Kolay geçmeyelim diye...

Zaten kadınları düşünen kim ki? İkinci sınıf yaratıklar ne de olsa...

Demek ki zorlama varmış bak! Cehennemde yakarım zorlaması.

Eh, madem zorlama yok, cehennemin de olmaması gerekir o halde!

Ben de size diyorum ki, tanrı ile din yanyana mı? Diyelim ki ben tanrıya inanıyorum, Kuran'a inanmak zorunda mıyım? Bana göre doğru; herkesin kabullendiği, genelgeçer doğrulardır. Yani evrensel doğrulardır. Herkesçe bilinen insani değerlerdir. Evet kesinlikle Kuran değil!

Muhammed, Allah'tan geldiğini iddia ettiği ve kendisine ayrıcalık taşıyan ayetlerle, çıkarlarını kollamış, istediği kadını elde etmiş, savaş ganimetlerinin beşte biri, güç, kudret...vs.vs...hep bu ayetler sayesinde elde etmiş. Allah, Kuran'da, sürekli Muhammed'e yaranmaya çalışmış. Düşünsenize, Allah'ın hiç işi gücü yok, onun cinsel hayatını düzenleyecek ayetler indirmiş. (bakınız Ahzab 50, 51, 52) Bu olacak şey mi yaaa? Sadece bu çıkarcı ayetler bile başlıbaşına, Kuran'ın Allah sözü olmadığının, evrensel olmadığının kanıtıdır. Evet arkadaşlar, soruyorum; salt peygambere yönelik ve fazla sayıdaki (hepsini sayamayacağım) "kişisel ayetlerin" kutsal bir kitapta ne işi var? Sakın bana "canım o bir peygamber, elbette bir takım ayrıcalıkları olacaktı" demeyin lütfen. Not: Ahzab sadece bir örnekti.

Zaten dikkat edilirse, dini yerdiği cümleler ve söylemler, övdüklerinden daha fazla. Bence de mecburiyetten söylemiştir, dinsizliğini, halkın ***** olan kısmı kötü değerlendirmesin diye...

Peki sevgili 4mevsim, Allah neden ahzab 29'da boşanma kelimesini kullanıyor da, nisa 34'de kullanmıyor sizce? Neden onca mealci, o kelimeyi dövme olarak çeviriyor da, evden ayırın şeklinde çevirmiyor?

Resimleri görünce çok duygulandım. Bazıları şunlar kadar olamıyor. Ben hep diyorum, o eylemleri yapanlar "insana çok benzeyen fakat insan olmayan, 3. tür yaratıklar" diye....

Sevgili yersoy, Beyin yorgunluğu, bazılarının uykusunu getiriyor, bazılarını da uyandırıyor.

Sevgili arkadaşım, bak hoppa çok güzel açıklamış bunu: İlginçlik konusunda çok haklısın.

Beynini geliştirmek isteyenler bence Kuran'ı okusunlar. Satrançtan daha etkili.

Bu konunun tekrar gündeme gelmesi iyi oldu. Hala çok merak ediyorum. Neden sadece bazı surelerin başında var da diğerlerinde yok? Ne anlama geliyor? Varsayalım ki bu ayetleri Allah indirdi, amacı bizi uğraştırmak mı? Ne bu gizem, şifreler, yok müteşabbih, yok muhkem.... Yahu, 2007 yılındayız hala yorumlanıyor ayetler.

Yok canıııımm olur mu öyle şey, apaçık indirilmiş bir kitap o...cık cık cık.. Asıl bunu demek istediler, sevgili xshadowx, onun için sinirlendim ya...Hep aynı tarz....

Sonsuza dek yanmanın nedenini şimdi buldum işte!!!

Onları sevelim , hem de çok sevelim. Lütfen biraz yiyecek ve su verelim yaaaa...lütfenn!! Şu soğuk günlerde hele...kendinizi onların yerine koyun. Hatta yalvarıyorum.....

Söylediklerinin tümüne katılıyorum. Hayvanlara eziyet edenleri, onlara kötü davrananları, boğa güreşlerini.. vs bir türlü anlamıyorum. Bir insan, ancak ve ancak hayvan tarafından saldırıya uğrarsa kendini savunmalıdır. Bunun dışında ne demeye taş falan atarlar ki (iyi ki bana pek rastlamıyor) Ama rastlarsam üzüntüden kahroluyorum. Ve düşünmeye başlıyorum o zaman...Üçüncü tür bir yaratık var dünyada (bitkileri saymadım) herhalde diyorum. 1-insanlar, 2-hayvanlar ve 3-insana çok benzeyen fakat, insan olmayanlar. Bu üçüncü gruptakileri insanlardan kolayca ayırt edebilirsiniz. Çünkü bunlar hayvanlara kötü davranırlar ve bundan zevk alırlar. Bu konu, en çok eğitim işi diye düşünüyorum. Hem eğitim, hem de doğuştan gelen özellikler herhalde.... Oysa ki hayvanlar, ne kadar da sevimliler değil mi? Ben onları çok, ama çoookk seviyorum.

Keşke, gereksiz yerler olmasaydı. Az ve öz olsaydı da, bir yaradana yakışır bir kitap olsaydı! Bak o zaman herkes nasıl da inanırdı. Kur'an ; "belli bir dönemde (600'lü yıllar) belli bir toplumun (araplar) yaşantısını ve olaylarını anlatan bir tarih kitabından başka bir şey değildir. 23 yılda yazılan bir kitapta elbette hayatla ilgili bir sürü konu geçecektir. Fakat bu onun evrensel olduğunu, günümüzü de kapsadığını göstermez.

Arkadaşlarımız bunu bir türlü anlayamıyorlar ve: diyorlar. Hani forumda daha önce, dini eleştirenlere çokça söylenen bir laf vardı ya, onu şimdi ben kullanıyorum: sadece zan

Yukarıdaki düşünceyi benimseyenlere göre; din olmadan ahlak olmaz, insanı, iyiye, güzele ve doğruya götüren tek şey:dini inançtır. Öbür türlüsü hep sahtedir, bir yerlerde tökezleyecektir. Neden, çünkü Allah korkusu yok, eh bu korku olmayan birinden de herşey beklenir. O zaman bu düşünceye göre, bir tane bile dini inançlı insanın suç işlememesi gerekirdi. Veya tüm suçluların inançsız olması gerekirdi. Dini ahlakta da belli kurallara uyma zorunluluğu var (günah, sevap, haram,helal vs.) toplumsal ahlakta da. Birinde ilahi bir gücün yaptırımı var, diğerinde toplumun. Bana kalırsa en etkilisi, özdenetim aracı olan vicdandır. İş orada bitiyor kanımca... Foruma ilk katıldığımda yazdığım bir cümle geldi aklıma: "En güzel din, vicdandır"

Seve seve derim. Çünkü ben de (tanıyanlar bilir) Türkçe konusunda duyarlıyımdır. Hatta evde, aile arasında benim takma adım "Türkçeci" dir. Ama, bu özelliğime karşın, benim de hatam olursa, doğrusunun öğretilmesi hoşuma gider. Belki çoğu insan farkında değil, ama, dilin doğru kullanımı, insanın doğru anlaşılmasını sağlar. Basit gibi görünen bir "de" veya "da" eki bile, cümlenin daha anlaşılır olmasında etkilidir. Bu, ister forumda olsun, isterse kısa bir dilekçe yazarken olsun farketmez. En çok dikkatimi çeken hatalar: (muki'nin de belirttiği gibi) de,da eklerinin yanlış kullanımı, soru eklerinin bitişik yazılması. Bir de kelime hataları var, bunların en çok yapılanları: yalnız (doğru), yanlız (yanlış) herkes (doğru), herkez (yanlış) (sevgili yersoy'un kulakları çınlasın!) değer (doğru), deyer (yanlış) değil (doğru), deyil (yanlış) Birce, "de", "da" eklerinde sorunun var arkadaşım. Ayrıca, "deyil" yazmışsın, "değil" olacak. Sevgilerimle...