Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

asil1453

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    58
  • Katılım

  • Son Ziyaret

asil1453 tarafından postalanan herşey

  1. işte sizin gibi düşünenler nedeniyle 3 mart tezkeresi cıkmadı ve halen ırakta yuvalanan pkk bitirilemiyor.. eğer önceki tezkere çıkmış olsaydı (ben gidiyor olacaktım cünkü tüm hazırlıklar çıkmasından yanaydı ve askerdeydim bende o sıralar ) eskiden türk telekomunda 20 milyar $ (o sıralar bu parayla Türkiyenın dış borcunun coğu ödeniyordu) özelleştirmesini iptal eden hakim şimdi ben bu fiyata düşücegini hiç düşünmemiştim demesi gibi keşke tezkere cıksaydıda asker gönderseydik diyenler cıktı... halen şunuda anlamakta güçlük çeken arkadaslar var Türk askeri savaşmaya gitmiyor barış amaçlı gidiyor aksi durumda askerimizin geri çekilecegi 70 milyon önünde başbakan söylüyor. ama siz yine bi başbakanın sözünü kendi anlayacagınız türden yorumlayıp "askerlik yatma yeri degil" cümlesinde bozuk plak gibi takılıp kaldınız... ekonomik alanda bi açık bulamayanlar artık kelimelerden medet umar oldu...
  2. güzel konu ama bizim vatandaşımızda az uyanık değil (hepsi için geçerli değil ) yurtdısından 10 kişilik aile geliyorsa 10 nundada cep telefonu geri tekrar yurtdışına dönerken 1 tane telefon gidiyor.. 9 tanesi yurda kaçak giriyor ve vergilendirilmiyor bu adilmi? isterseniz bakin malum 2 nci el satan herkesinde ismini bildigi sitelere hep yurtdısından gelmiş satılık cep telefonlarıyla dolu... arkadaslarımda yurtdısından geliyor ama onlar gümrükte vergilendiriyor sizde öyle yapın... açık konuşursanız sizden kaç akrabanız arkadaşınız yurtdışından cep telefonu istedi bunu ben yakın çevremde görüyorum turizmde çalıştığım için. bavullarla yakalanan kaçak cep telefonlarınıda biliyorum. iyi niyetli şahsi telefonlarını getirenler olabilir ama kötü niyetlilerde var sonucta değilmi? siz Türkiye ye geldiğinizde havaalanının ve yolların daha güzel olmasını istiyosanız vergiden kaçmak yerine ödeyin telefonunuzuda rahat rahat kullanın... illaki yabancı operatör kartı kullanıp onlara para kazandıracagınızı düşünüyorsanız romining ücretinden Türkiye yine kazanır...
  3. amaç çocuğa oyun oynatmak o halde oynadığı bebeğin kılık kıyafeti neden rahatsız ediyor birilerini de o bebeği tesettürlüyorlar? bu sözünüz güzel evet neden bu tesettürlenme sizi rahatsız ediyor? yada sizinde dediğiniz gibi neden kılık kıyafeti sizi rahatsız ediyor? kapalıda olsa acıkda olsa barbiyi oynasa bi zararı yok demekki sizin içinde değilmi...
  4. saygıdeger arkadasım ben gıda maddelerine zam gelmedi demedimki geldi ama 2002 deki maaşına ne kadar gıda maddesi alıyorsan 2005 de daha fazlasını alabiliyorsun diye kıyaslama yaptım yani 2005 de maaş zammı olmadı hep maaşın sabitmi kaldı? 2002 deki maaşı ile bir gıda maddesi alan vatandaş 2005 deki maaşı ile daha fazlasını alabildi diyorum.. sadece benzin konusu var o da zaten global bi konu yani kasıtlı bişey olsa 47 kez pompada indirim olmazdı dimi?
  5. 1 nci sayfayı bırakmışlar her kesimden ortağı olmuş yalan makinesi gazeteyi bir başka anlatıyorlar... savunsalarya yalan değil o haberler ama nerde o yürek çamur at izi kalsın felsefesi devam ediyor.. neyseki tirajı belli okuyucusu belli numunelik...
  6. bu 2 kişinin yaptığı tüm müslüman alemini bağlamaz. ayrıca eminim o forumda bu konuya verilmiş güzel cevaplarda vardır ama bu kadarını çekmişsin... çantalarda veya oyuncaklarda yılmaz güney in resmi olsa bu kadar tartışılacakmıydı?
  7. katılıyorum... inanan ve ibadetini yapanları öcü, Atatürk düşmanı, gerici, cumhuriyet düşmanı gibi gösterenleri şiddetle KINIYORUM!!! asil bu şekilde düşünenler bölücüdür... kötü emellerinize Atatürk ü alet etmeyin...
  8. bu kadar muhalefet yaptıgına göre senide gelecek seçimde muhalefet partilerindemi milletvekili mi göreceğiz.. şimdiki hükümet sizin kadar vatansever değil dimi bi tek siz seviyorsunuz?
  9. evet büyüdük ben inanıyorum.... en azından kendi işlerim acısından bakınca bayağı fark oldugunu görüyorum. antalyaya yapılan yatırımın bile haddi hesabı yok. diğer konudada yazdım fiyat farklarını önceden neydi şimdi ne kadar düştü diye...
  10. ev kiraları arttı demişsin hükümet düzenlemiş en fazla şu kadar artırabilirsin diye oran koymuş bu artık ev sahibi ile kiracı arasına kalmış.. elektrik e 3 yıldır zam olmamış (halen anlamakta zorluk çekmişsin arttı diyerek) diğer tüketim maddelerine zam olmamış demiyorum ama 2002 de aldıgın maaşla ne kadar ekmek-su-tüp alıyordun 2005 te ne kadar alabiliyorsun diye kıyaslama yapmışım yani ALIM gücün artmış... vatan topragını satan demişsin bununda oranı belirli komple bi satış diye bişeymi var..
  11. sağ olsun basınımız devlet ile şehit aileleri arasında bağ kurmak yerine dağ kuruyor.. bölücülerin ekmeğine yağ sürüyor... başbakanın sözünün ne anlama geldigini herkes bildigi halde ne kadar çarpıtabiliriz gibi yarış içerisindeler.. başka gündem maddesi yokmuş gibi mahşete taşınacak bi konu bulamayınca tereyağından kıl çekmeye çalışıyor..
  12. şimdi mayolu barbileri alanları ve satanları zeki triko gibi şirketlermi desteklemektedir. herkes istedigi gibi oyuncagını alırda oynarda. yok arkadaşlarını bu yöne çekmekmiş amaç, gülerim ancak bunlara.. buna öküzün altında buzağı aramak derler.. çocuk sonucta barbilide büyür barbisizde ailesine bakarak %80-90 yolunu çizer.. benim kücükken oyuncak silahla oynayıp şuan silahsız oldugum gibi...
  13. Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın yazısı... BİRBİRLERİNE "ihvan" diye hitap ederler. "Tarikat kardeşliği" her şeyin üzerindedir ama cemaat içinde herkesin hemen fark edemediği iç çekişmeler de yaşanır. "Cüppeli Ahmet Hoca" ile "Gözlüklü Ahmet Hoca" çekişmesi gibi. Eskiden televizyona acayip karşıydılar, evlerine televizyon sokmazlardı. Cemaat mensuplarının haşarı çocukları, bu nedenle kahvelere falan dadanarak sokak boşaltan eski dizileri takip ederlerdi. Son 15 yılda televizyon konusunda bir yumuşama oldu mu bilmiyorum... Cemaatin başında yaşı epey ilerlemiş Mahmut Ustaosmanoğlu vardır. Sempatizanları ondan "Mahmut Efendi" diye söz ederler. Bağlıları ise sadece "Efendi" derler. (Soner Yalçın için özel not: Mahmut Ustaosmanoğlu’nun şeceresi incelenmiştir ve bir Selanik bağlantısı bulunamamıştır. Kendisi Trabzon taşrasındandır. Ayrıca "Beyaz Müslüman" da sayılmaz. Çünkü cemaatinin kahır ekseriyeti orta alt sınıftandır. Kısacası üzgünüm Soner Yalçın! Sana bu cemaatten "Efendi 3" için ekmek çıkmaz.) İsmail Ağa Camii’nin çevresinde örgütlendikleri için "İsmailağa Cemaati" diye nitelendirilirler. Cemaate dahil olmaya karar veren herhangi biri, hayatının en zorlu ve en radikal değişim kararına imza atacaktır. Çünkü bu cemaate dahil olmak için önce şekil şartlara uymak gerekir! Bu şekil şartlar şunlardır: BİR: Sakal bırakılacak. İKİ: Cüppe ve şalvar giyilecek. (Çarşamba’da "sünnete uygun" şalvar ve cüppe diken ihvandan terziler vardır.) ÜÇ: Namazlarda başa beyaz uzun tülbentten sarık sarılacak. Böylece... Farklı olunacak ve bu farklılıktan bugüne özgü bir "asrı saadet" çıkarılacaktır. Yani... 21. yüzyıla direnen ve meydan okuyan o "küçük mutluluk mahallesi"nin bir parçası olunacaktır. Vaat budur. Ve büyük şehrin çevresine sığınmış, türlü sıkıntılar ve bunalımlar içinde kıvranan işçi, küçük memur, seyyar satıcı, esnaf kurtuluş için kendisini bu küçük "mutluluk mahallesi"ne atıverir. Hem dinsel bir arınma, hem de kötülüklerden kurtulmak için. Farklı olma duygusunu yaşamak ise işin cabasıdır. *** "İskenderpaşa Dergahı", daha çok mühendisleri kendine çekti. "Sami Efendi Cemaati", taşra esnafından ilgi gördü. "Menzil Cemaati" önce köylerde, köyden kente göçün ardından da kentin varoşlarında hükümran oldu. Fethullah Gülen hareketi ise başlangıçta bir öğretmenler hareketiydi ama sonra öyle büyüdü ki homojen olmaktan çıktı. Ancak... Bu cemaatlerin hiçbiri, olağanüstü dönemlerde "İsmailağa Cemaati"nin çektiği sıkıntıyı çekmedi. Çünkü diğer cemaatlere mensup olmanın, bir "kıyafet değişimi" gerektirmediğini biliyoruz. Yani diğer cemaatlerin mensupları, araziye ayak uydurabilirler, kendilerini kolayca kamufle etmeyi başarabilirler. Toplum içinde kim "Gülen cemaati"nden, kim "Menzil cemaati"nden bilemezsiniz. Oysa... Bir İsmailağa cemaati üyesi hemen fark edilir. Bu nedenle İsmailağa’ya intisap etme kararı, çok esaslı bir karardır. Bir de şu var: "Laiklik duyarlılığı" fazlaca gelişmiş bir kişinin yolu Fatih Çarşamba’ya düşse... Eminim ki tek tip giyinmiş insanların oluşturduğu bu tuhaf getto, onların tüylerini diken diken edecektir. Halbuki... İsmailağa Cemaati, sanıldığı gibi politik bir cemaat değildir. Tamam, "Milli Görüş" partilerine yakındırlar ama Fatih’te bir belediye seçiminde ANAP’ı destekleme kararı da alıverirler. (Bakınız: Saadettin Tantan’ın Fatih Belediye Başkanı seçildiği yerel seçim.) Şunu demek istiyorum: Şekle fazlasıyla takılmış duyarlı kesimlerimiz, bu cemaatin mensuplarını büyük tehlike olarak görüyorlardır. Oysa eğer bir "tehlike"den söz edeceksek... Kentin merkezi mekanlarında takım elbise kravatla dolaşan çok tehlikeli tiplerin varlığı daha tedirgin edici olmalıdır. *** Bütün bunları şunun için yazdım: Dün, "Demirciler Çarşısı Cinayeti"ni çağrıştırır gibi "İsmailağa Camii Cinayeti" başlıklı bir haberin ayrıntıları aktı gün boyu. Camide cemaatin önde gelen isimlerinden biri vaaz verirken, 27 yaşındaki bir adam tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Bunun ardından çıkan arbedede katil de öldürülmüş. Daha önce de aynı cemaatin önemli bir ismi camide kurşunlanarak öldürülmüştü. O cinayetin sır perdesi hálá aralanamadı. Eğer işin içinde başka bir iş yoksa... Acaba diyorum, bazı "karanlık mihraklar", bu cemaatin üyelerinin sıra dışı görünümlerinden yararlanarak bir provokasyona mı imza atmak istiyorlar? "Galeyana gelmiş Aczmendi tipi bir hareket" falan mı bekliyorlar? Eğer bunu bekliyorlarsa bilsinler ki, bu cemaatten böyle bir infial çıkmaz. Çünkü bu cemaat, politik bir cemaat değildir. Kendilerine göre bir "İslam gettosu" kurmuşlardır ve kendi hallerinde yaşayıp gitmektedirler. Yani işin içinde gerçekten karanlık mihraklar varsa... Onlara şöyle seslenmek istiyorum: Bu yapıdan size iş çıkmaz, boş yere mabette kan dökmeyin kaynak : http://www.haberturk.com/newengine.php?hab...er&@=244072 işine gelen haberleri buraya ekleyen arkadaslar işine gelmeyenleride eklese güzel olurdu...
  14. ne imamım ne de devletle veya bahsi gecen cemaatle ilgim var... ama aynı cemaati tanıyan içinde olan ve olmayan yakın arkadaşlarım var bahsettiğiniz türden insanlar değil.. herkes bireysel olarakda dinini öğrenebildigi gibi cemaatlede öğrenebilir. tv ve gazetelerden öğrenecekseniz o cemaati yanılırsınız çünkü ali kalkancı nın görüntüleriyle o cemaatten bahsediliyor onlar çok farklı tv de görülenler farklı sizde tv lerden bilgi edinirseniz büyük yazarlar gibi ***** olursunuz... ayrıca imam villada alır arabada demekki hesabını verebiliyor karışan yok... 2 tane öğretmen senelerce çalışmış şimdi 2 milyon $ okul yaptırıyor şimdi öğretmen nerden buldumu parayı diye sormamız mı gerekiyor demekki verebiliyorsa hesabını alırda yaptırırda... imam diye gecekondudamı yaşaması mı gerekiyor?
  15. sporun güzelliğide bu zaten
  16. aynen katılıyorum... kapalı barbilere kızanlara sesleniyorum: eğer bu kadar çocuk gelişimi ile ilgileniyordunuzda neden oyuncak silahlardan bahsetmediniz eğer barbilere bakıp kapanan varsa kücüklüğünde silahlara bakan birçok insanın şimdi katil olması gerekmezmiydi... bende kücükken oyuncak tabancayla oynadım ama şimdi silahımmı var? hayır yok ilgide duymuyorum kaçınız kücükken oynadığı oyuncakların şimdi gerceğine sahipsinizki?
  17. zaten o cantaları alan kesimin yaşam tarzı belli eğer cocuk cantaya veya barbiye bakıp şekil değiştirecegini sanmıyorum. o cantaları olan cocugun velisi sonucta kapalıdır eğer çocuk örnek almak isterse cantadan cok ailesini örnek alır...
  18. gitmesinden yanayım.. ırak a gitmedide ne oldu pkk hortladı. deve kuşu misali kuma kafamızı gömüp duracak değilizya.. başbakanda acıkladı ne için gidildiğini ve hangi durumlar olursa geri dönülecegini ama halen kendi senaryonuz varsa ona inanırsınız...
  19. aksini iddaa edecek kanıtlarınız varsa onlarıda koysaydınız hoş olurdu aslında. şimdi boş olmuş... neyse bu arada benimde bir çok siyasetci - sanatçı vs... insanla çeklmiş resmim var hadi Allah korusun olduya ben bi suç işlesem onlarda benimle birlikte fotograf cekindikleri için zan altında kalır sizin teorilerinize göre...
  20. anlayabileceginiz kadar açık yazıyor en azından 2002 de aldıgınız maaşa ne alınıyordu 2005 aralık ayında ne alınabiliyordu diye somut rakamlar var... 2002 de asgari ücretle 187 kg ekmek, 69 kg tavuk eti, 695 bardak çay alınırken 2005 de asgari ücretle 289 kg ekmek, 109 kg tavuk eti, 1094 bardak çay alınıyor 2002 de ssk aylığı ile 340 kg ekmek 39 kg dana eti 213 kg toz şeker alınırken 2005 de ssk aylığı ile 401 kg ekmek 42 kg dana eti 231 kg toz şeker alınıyor. enflasyon rakamlarına bak Allah aşkına sardunyam kredi kartı faizlerine bak sizin kredi kartınız varmı bilmiyorum ama bu hükümet önlem almasaydı daha çok kredi kartı nedeniyle iflas edenler görecektik.. ayrıca ben kendimden hatılıyorum %11 olan kredi kartı faizi şimdi %5,3 lerde... kasım 2002 de enflasyon %31.8 iken aralık 2005 de enflasyon 7.8 en düşük ssk aylığı 257 ytl den 450 ytl ye en yüksek ssk aylığı 495 den 805 ytl ye en düşük bağkur aylığı 150 ytl den 353 ytl ye bu hükümet döneminde cıkmıştır. elektrikde 3 yıldır zam yok bu da bi gercek değilmidir sardunyam? ayrıca yine bu hukumet zamanında 3 milyon ton ücretsiz kömür dağıtıldı. bunudamı görmediniz bizim mahallede bile muhtara muracaat eden ailelere verildi bu kadar kör olmamalısınız... yatırım için istenen evrak sayısına bak sardunyam önceden 48 çeşit evrak isteniyordu bi fabrika veya yatırım yapacagında şimdi 5 evrak yetiyor.. yine bu hukumet döneminde batık bankalardan 10 milayar 800 milyon dolar tahsil edildi.... daha iyi bi hükümet varsa onu desteklerim ama bu hukumetin yaptıklarını hangi hükümet yaptı? ama ilerde daha iyi bi hükümet çıkarsa onu desteklerim şuanki görünen diğer parti ve adayları bu fikrime uzak duruyor..
  21. sanki Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu hükümet zamanında benzine zam gelmiş gibi konuşuluyor... en düşük memur maaşı : 328 ytl den 608 ytl ye %85 artış ortalama kamu işçisi : 1012 ytl den 1573 ytl ye %55 artış 2002 yılında bir memur maaşı ile 100 kg peynir alınırken 2005 sonunda 120 kg, 128 lt aycicek yagı alınırken 2005 sonunda 200 lt, 17 adet tüp alınırken 2005 sonunda 21 tane 2002 yılındaki öğretmen maaşı ile 556 kg makarna, 63 kg dana eti, 447 lt süt, 345 kg toz şeker alınıyordu 2005 yılı sonunda 756 kg makarna, 72 kg dana eti, 530 lt süt, 395 kg toz şeker alınıyordu asıl konu şimdi ortadoğudaki savaş nedeniyle 2002 yılında ortalama 23 dolar olan hampetrol varil fiyatı, 48 dolara yükseldi. fiayt farkı bu nedenle 2002 ile 2005 arasında %105 olurken tüketiceye bu oran %55 oranında yansıltıldı... bu artışlar nedeniyle 120 kez fiyat ayarlandı ve benzin fiyatları geriledigi dönemlerde 47 kez fiyat indirimi yapıldı... tv fiyatları 918 ytl den 633 ytl ye bulaşık mak. 958 ytl den 787 ytl ye buzdolabı 757 ytl den 622 ytl ye istanbul-ankara uçak bileti 2002 de 113 ytl iken 2005 de 63 ytl ye kadar düştü zorunlu tasarruf sahiplerine 3 yılda 10.7 katrilyon tl ödendi bu hükümet daha ne yapsında size yaransın anlamıyorum aralık 2005 e göre yapılan araştırmalardır...
  22. güzel yazmışsın ama işte buradaki cumhuriyet okurlarına ters düşersin.. onlara göre gündem başörtüsü, islamın açığını aramak gibi konulardan oluşuyor.. bir anda gerçek olayları yazıpta onları inciltme...
  23. evet 1990 ların başında deniz baykal la birlikte secime girenler şuan pkk nın üst düzey yöneticileri olduğu gibi...
  24. 1. si sizin gibi cumhuriyet gazetesi *******yapmıyorum ya tabi o gazetede yazılsaydı onu eklerdim. burada ben cemaat ten birinin konuşmalarını nasıl kendi yorumum gibi yazabilirimki. 2. si burada gazete ve tv lerin olayı nasıl carpıttıgı yazılı. cenaze haberi yapan tv lerde yayınlanan görüntülerin bu cemaatle alakası olmayan Aczmendi ve Ali Kalkancı’ya ait görüntülerle verilmesinin ne denli sizin gibi insanların bu cemaat hakkında yanlış düşünmeye ittiğini gösteriyor..
  25. Bayram Hoca cinayetine 'iç' yorum Bugüne kadar hep, Bayram Ali Öztürk Hoca cinayetinde medya mensupları yorumlar yaptı. Bu kez, İsmailağa cemaatini iyi tanıyan bir isim gelişmeleri değerlendirdi. Tespitler çarpıcı: 08 Eylül 2006 Bugüne kadar hep, Bayram Ali Öztürk Hoca cinayetinde medya yorumlar yaptı. Bu kez, İsmailağa cemaatini iyi tanıyan bir isim gelişmeleri değerlendirdi. Ahmet Açıkgöz'ün yazısı: Gerçek, yanlışa ne kadar uzaksa, muteber basın da(!) bu ülkenin değerlerine o kadar uzaktır. Öyleki muteber basın (!) müslümanlar söz konusu olduğunda “mazlum” yerine “zalim”in, “şehit” yerine “katil”in hakkını müdafaa eder. Merhum Bayram Hoca ile alakalı haberler ve yorumlar bu acı gerçeği bir kez daha gözler önüne sermektedir. Belli çevrelerce itibar edilen, hatta soruşturmalarda referans addedilen muteber basının (!) ne derece derin bir cehalet içerisinde olduğunu anlayabilmek için şehit Bayram Hoca ile alakalı yaptıkları yorum ve haberlere bakmak yeterlidir. Akşam Gazetesinde Serdar Turgut 04.09.2006 tarihli yazısında İmam-Hatip meselesi ve Bayram Hoca’nın şehadetiyle alakalı olarak Ahmet Hakan’ın kaleme aldığı yazıların İslami cemaatlere yabancı olan yazarlar için büyük bir önemi haiz olduğunu yazmakta ve söz konusu şahsa övgüler yağdırmaktadır. Ona göre, Hakan’ın yazıları muteber basının (!) yazarlarına neyi, nasıl düşünecekleri noktasında yol haritası vermektedir. Turgut’un yazısı yıllardır, Müslümanlar aleyhinde hayali yazılar kaleme alan muteber basın (!) adına yapılan gecikmiş bir itiraftır. SERDAR TURGUT'UN İTİRAFI İLE GELENLER Serdar Turgut’un itirafı, Türk Basını için iki açıdan esef verici bir durumdur. Bunlardan ilki yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede yazarların İmam-Hatip Lisesi ve İsmailağa gerçeğine yabancı olmaları ve onlarla ilgili bilgileri günlük bir gazetede yayınlanan köşe yazısıyla temellendirecek kadar basitleşmeleridir. Ülkedeki nüfusun yüzde doksan dokuzunu temsil eden Müslümanların dini hayatında müessir olan, toplumda kanaat önderi ve uzman olarak önemli vazifeler icra eden şahıs ve kurumların o ülkede yaşayan yazarlar tarafından tanınmamaları kabul edilebilir bir özür değildir. Zira İmam-Hatip Liseleri ve İsmialağa Cemaati için soruşturma mevzu olan konuların hemen tamamı muhafazakar kesimi tanımadıklarını açıkça itiraf eden Serdar Turgut’un da içinde yer aldığı muteber basının (!) haberleri üzerine yapılmıştır. Turgut’un itirafı, yapılan haberlerin hayali olduğunu bir kez daha tescil etmektedir. Muteber basının (!) yazarlarının, ülkenin yüzde doksan dokuzuna tekabül eden çoğunluğun değerlerine yabancı kalmayı tercih edip, onlarla alakalı yorumları hayali haberler üzerine bina etmede ısrarcı olmaları şunu söylemektedir: “Biz, muteber basın (!) olarak yüzde birlik bakiye ile ilgileniriz. Onların menfaatlerini gözetmek asıl vazifemiz olduğundan bütün gözlem ve araştırmalarımızı onlar üzerinde teksif ederiz. Yetiştiğimiz çevre ve okuduğumuz okullar itibariyle de zaten yabancı olduğumuz yüzde doksan dokuzluk kesimi ise onlar arasında yetişen ve daha sonra bize iltihak eden birkaç yazarın günlük yazıları ile anlamayı yeterli görürüz.” MEHMET ALİ BİRAND'IN DÜŞTÜĞÜ DURUM Hadiseyi Batı ölçeğinde düşündüğünüzde yüksek tirajlı gazetelerin editör ya da yazarlarının kiliseye ve kiliseden beslenen düşünce ya da oluşumlara yabancı kalmaları, kendi okuma ve gözlemeleri yerine harici ve hayali şahısların günlük yorumlarını esas alıp makalelerini onlar üzerine bina etmeleri düşünülebilir mi?! Böyle bir yazara hangi medya patronu gazete ya da televizyonunda tahammül edebilir?! Hayali haberlere ve onlar üzerinde yükselen derin cehalete ancak varoluşlarını İslam karşıtlığı ile anlamlandıran ülkemizdeki muteber basının (!) sahipleri tahammül edebilir. İşte buyurun derin cehaletiyle izleyicilerini kahkahaya boğan 3 Eylül 2006 tarihinde Kanal D televizyonunda merhum Bayram Hoca’nın cenaze merasimi ile alakalı haberleri sunan Mehmet Ali Bırand’ın durumu. Bırand haber bülteninde merhum Bayram Hoca’nın cenaze merasimi ile alakalı hayli şeyler söyledi. Bırand konuşurken etrafıma bakıyordum, içinde bulunduğum çay ocağındaki insanlar sanki haber programı değil de tiyatro izliyormuşcasına kahkaha atıyorlardı. Çünkü bülten yalan ve yanlış haberlerle doluydu. Nakşibendi tarikatının kurucusunun merhum Mehmet Zahit Kotku olduğunu söylemesinden İsmailağa Cemaati’nin adını İsmailoğlu Cemaati olarak vermesine kadar bültende yığınla hata vardı. SAPIK OLUŞUMLARLA KURULAN BAĞLANTI Bırand’ın yanlış yorumlarını Aczmendi ve Ali Kalkancı’ya ait görüntüler eşliğinde vermesi ise muteber basının (!) genlerinde müfteri kimliğinin ne derece egemen olduğunu göstermesi açısından ayrıca önemlidir. Muteber basın (!) cenaze merasimine gönderdiği muhabir ve kameramanlarla toplumu gerecek görüntüler çekemeyince cenazeyi alakasız görüntüler eşliğinde sunmak zorunda kaldı(!). Halbuki adının “cemaat!” olması dışında, İsmailağa ile ekranda gösterilen sapık oluşumlar arasında hiçbir alaka yoktur. Tıpkı televizyon üst başlığında toplanan farklı kanalların oluşum, aidiyet ve zihniyet itibariyle birbirlerinden farklı olmaları gibi. Bu durumda “A” kanalı ile alakalı bir haber sunulurken görüntülerin “B” kanalından seçilmesi ne kadar muteber olabilir?! Bunun cevabı “Mehmet Ali Bırand’ın cehaleti kadar muteber olur.” şeklindedir. Ayrıca kanallar legal olmaları cihetiyle birbirlerine benzemektedirler. Görüntüleri verilen oluşmalar ise birileri tarafından İslam’ın doğrularını lekeleyebilmek için oluşturulduklarından İsmailağa ile meşruiyet noktasında da ayrışmaktadırlar. ECNEBİ KOLEJİNDE YETİŞİP, İSLAM COĞRAFYASINDA AYDIN OLMAK Muteber medyanın(!) yüksek tirajlı gazetesi Hürriyet ise, birinci sayfada geniş yer ayırdığı haberde merhum Bayram Hoca’nın “Mektubatçı” olarak bilindiğini yazdı. Sonra da bilge bir üslüpla (!) “mektubatçı” ifadesini, “derslerini mektup tarzında veren kişi olarak” şerh etti. Gerçekte ise Bayram Hoca’ya Mektubat’çı denmesinin nedeni İmam Rabbani Hazretleri’nin yaşadığı dönemde çeşitli kişilere yazdığı mektupları muhtevi “Mektubat” adlı kitabın uzmanı olmasıdır. Ecnebi kolejlerinde yetişip, İslam coğrafyasında aydın olarak dolaşan cahillerin “mektubat” denilince indi bir takım şeyler söylemeleri aslında alışık olduğumuz bir durumdur. Garip olan ise bunun bilge bir uslupla verilmesidir. Muteber medyanın(!) güzide kuruluşları sunucu, yazar ve editörleriyle Bayram Hoca’nın şehadetiyle alakalı daha neler söylediler. Fakat yukarıdaki örnekler onların içinde bulundukları cehaleti resmetmeye kafidir. PEKİ NİÇİN YAPILDI ÖYLE İSE? II. Bayram Hoca’yı şehit edenlerin kim ya da kimler oldukları henüz net değil. Bir çok ihtimal üzerinde duruluyor. Bu noktada şunlar söylenebilir: Ülkeyi kaosun içerisine çekmek isteyenler kıyafetlerine bakarak radikal olduklarını zannettikleri İsmailağa Cemaati’ni sokağa dökerek senaryolarını uygulama gayreti içerisindedirler. Bunun için de cemaatin en etkili isimlerinden merhum Bayram Hoca’nın şehit edilmesi tasarlanmıştır. Daha önce de sahneye sürülen bu oyun planlandığı gibi olmadı. Cenaze merasiminde taşkınlık kabul edilebilecek tek bir hadise vuku bulmadı. Bağırıp-çağırma yerine yaralı yürekler hep bir ağızdan “hasbunellah-u ve ni’me’l-vekil, ni’me’l-mevla ve ni’me’n-nasır” diyerek katilleri o en yüce makama havale etttiler. Muhterem Mahmut Hocaefendi’nin damadı merhum Hızır Ali Muratoğlu’nu şehit eden çevrelerde de aynı beklentiler vardı. O günlerde sağlığı biraz daha iyi olan Mahmut Efendi, komuoyu katillere karşı nasıl bir tavır belirlenecek diye beklerken yine “hasbunellah-u ve ni’me’l-vekil, ni’me’l-mevla ve ni’me’n-nasır” diyerek katilleri Allah Teala’ya havale etmişti. Cinayetler karşısında sergilenen bu metin duruş göstermektedir ki, yeni hadiseler karşısında cemaatin durumu öncekilerden farklı olmayacak, yani müslümanlar kaostan nemalanmak isteyenlere pirim vermeyecektir. İsmailağa cephesinden bakıldığında bu müstakim duruşun iki nedeni vardır; ilki Mahmut Efendi’nin temsil ettiği tasavvufi anlayışın hiçbir haliyle şiddeti tasvip etmemesi, ikincisi ise bu insanların babalarının bu ülkenin bağımsızlığı için muhtelif cephlerde canlarıyla bedel ödeyerek bu toprakları müslümanlara miras bırakmalarıdır. Onlar babalarının emaneti olan bu vatanı yıkarak değil, sessiz ama vakarlı duruşlarıyla daha ileriye götürmeye memur olduklarını düşünüyorlar. Diğer bir ihtimal ise bu cemaat selin vuramadığı bir yamacı andırıyor. Medreseden cübbeye kadar Osmanlı’dan kalma bütün değerler o yamaçta muhafaza ediliyor. “Acaba bu yamaç maziye dönüşte bütün bir millet için örnek teşkil edebilir mi?” Bundan ürkenler cemaati dağıtmak istiyorlar. Bunun için de bu tür cinayetlere tevessül ediyorlar. *** Perdenin arkasındaki gerçekler zamanla “zan”dan kurtulup “yakin bilgi” derecesine yükseldiğinde, hem şehitlerin mirası daha geniş kitleler tarafından benimsenecek, hem de yüzde birlik bakiyenin hassasiyetine tercüman olan muteber basının (!) bu milletle alakalarının olmadığı kesinleşecektir. kaynak:http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=184110
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.