-
İçerik Sayısı
196 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Pantheaa tarafından postalanan herşey
-
Ve Haksöz arkadaşım, söylediklerimi ister bağırmak olarak algılayın, ister tavsiye ama ben renkli yazıyorum... buna da mı çelişki diceksiniz... bunu ne ile çelişkilendirceksiniz onu merak ediyorum... renkli ve büyük yazmakla ilgili daha önce bişey söylemedim ama siz mutlaka bi iki yazımdan alıntı yapıp, "ahanda buda çelişki" dersiniz şimdi... hah hah haaaaa
-
Sevgili "Haksöz" arkadaşım, gerçekten beni çok güldürdün... Zira demişsin ki, güya bizim yaptığımız, senin söylediklerin karşısında "Kıvırmaktan" Başka birşey değilmiş... Arkadaşım, bak, senin yaptığın, sadece bir dini körü körüne karalamaya çalışmaktan başka bir şey değil... çünkü diyorum hep, bu Ayetleri Yorumlama işi kolay değildir ve çok büyük emekler ister. Çok büyük çabalar ister... Bununda kurallarını saydım zamanında... her bilim gibi, Din-Bilim'inde belli başlı kuralları vardır ve sistematiği vardır. Bunu bilimle uğraşan herkes bilir ve bilimde kıvıramazsınız... Ve ben size son derece bilimsel ve kat'i açıklamalar yaptım... Ancak sizin niyetiniz bellidir... Herşeye rağmen ilk olarak Türkürdüğünüzü yalayamıyorsunuz... Ve ikincisi, hala körükörüne bir inatlaşma peşindesiniz... Ama ben sizi yadırgamıyorum, çünkü Allah Kur'an-da sizin gibi insanların çıkacağını, Gerçekleri gördüğü halde hala yadsıyan kimselerin olacağını bildirmiştir... Ben sizinle ilgili bir kıssa anlatayım: bir yahudi, damadıyla beraber, Hz. Muhammed'e gelirler ve O'nun peygamberliği hakkında konuşurlar. Sonra ayrılınca, damadı sorar "ben gördüm ki Muhammed peygamberdir, şimdi napıcaz", kayınpederi cevap verir: "valla şunu biliyorum ki, artık ömrümün sonuna kadar hem Muhammed'in karşısında olucam" senin durumunda budur arkadaşım...
-
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sorularımın cevabını yine alamadım? ne yazık ki, senin gibiler, konuyu biyerlere getirip hep savsaklama peşinde? sorduğum sorular da hep konunun geldiği nokta ile alakalıdır... ancak sen bu soruları yanıtlayabilecek kişi değilsin anladın? ve neyse ki yine şaşırmadım, çünkü yine cevaplayamayacağını biliyordum... haklı olmak çok güzel bişey... -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
A-Aaaa bak şimdi... bu soruyu sorarak çok çok ayıp ettin... bilmiyo musun arkadaşım... Yağmur bu tür soruları hep cevapsız bırakıyor, görmezden geliyor... daha Kurtuluş savaşı ile ilgili görüşlerini alamadık... niye? çünkü onuda benimseyemiyor da ondan... Çanakkalede bize karşı savaşan hintli müslümanların ve müslüman arapların hesabını sorduk, onuda cevapsız bıraktı, çünkü cevap vermek işine gelmiyor... e Osmanlıyı arkadan vuran arapları ve bugün hala bununla gurur duyan arapları saydık, hala yemen'e "Mekarebat'ül Etrak=Türkler Mezarları" diyerek ihanetleriyle övündüklerini saydık, yine cevap vermedi... "Müslümanların birbirlerine karşı savaşamıyacağınnı" iddia etti, tarihte iki tarafında müslüman olduğu ne kadar savaş varsa saymaya çalıştık ama yine bi yanıt alamadık kendisinden... e hal böyleyken, şimdi u soru sorulurmu di mi yani arkadaşım... adamcağız zaten pek bişey bilmiyor, sende üstüne gidiyorsun, aşkolsun... -
Arkadaşım, Hala Kur’an-ı zerre kadar anlamadığını iddia ediyorum… Şimdi şöyle ki; Cemel (cimal) = Erkek deve Cümel – Cümmel = harflerin sayı kıymetine göre ölçülmesi Cümel = kelime dizinleri Cümle = bütün, hep, birikiş Cümmal – Cümal = çok güzel, çok iyi Cemmal = deve sürücüsü Cemal = yüz güzelliği Cemil = güzel Cemile = hoşa gitmek için yaranma Cemali = güzellikle ilgili… Cümleten = bütün, hep, hep birlikte Görüldüğü gibi aynı “CML” kökünden türemiş olan ve bir çok farklı manaya gelen bunlardan çok daha sayısız kelimeler vardır… şimdi, herhangi bir insan, bu kelimeleri alıp, Ayetteki “Deve=Halat” kelimesinin yerine kullanabilir… Ancak dediğimiz gibi, ayetin yorumlanmasındaki asıl öz, o dönemin dil özelliklerinin iyi bilinmesinden geçmektedir… ancak şuda vardır ki, Kur’an-daki bir çok ayet, zaman göre esneklik göstermektedir… buna en güzel örnek, kölelikle ilgili örnektir. O zamanlar köleliğin belli oranlarda serbest bırakılıp, bugün köleliğin kalkması, İslam’ın kurallarına karşı gelmek değildir… yada savaş zamanında eşsiz hanımlarla evlenilip, bugün öyle bir şey yapmamak İslam’a karşı gelmek değildir… bunun gibi, Kur’an-ın bir çok ayeti, diğer toplumların yaşayışlarına ve idrak kapasitelerine göre indirilmiştir… mesela, İncilin şekillendirdiği Süryani topluluğu “Deve’nin İğne Deliğinden Geçmesi” deyimini kullanabilirler ve öyle idrak edebilirler… çünkü İslam'dan önceki Süryani Topluluğu bu deyimi benimsemiş ve ona gör şekillenmiştir... ne Kadar Araplarda "Halat'ın iğne Deliğinden Geçmesi" özdeyişi varsa, Hıristiyanlarda da "Devenin İğne Deliğinden geçmesi" deyimi vardır. Araplar bu ayeti "Halat" olarak ele alır, Hıristiyanlıktan müslümanlığa geçecek olanlar ise "deve" olarak alırlar... Arkadaşım, aslında ise burada anlatılmak istenen, o İşin imkansızlığıdır… hangi tanımı kullanırsanız kullanın, ortaya çıkan gerçek “O İşin İmkansızlığıdır”. Bundan başka bir anlam ortaya çıkmaz. Ve bu çelişki ifade etmez… Bilindiği gibi Allah Kur’an-ı sadece Araplara değil, tüm topluluklara indirmiştir. Sizde bu “imkansızlık” manasını hangi kullanımla anlayabiliyorsanız, o manayı kullanırsınız… "deve"yi anlıyorsanız onu, "halat"ı anlıyorsanız "halat"ı kullanırsınız... bunda Kur’an-ı çeliştirici bir kavrayış yoktur ve olamazda… ancak sizin gibi bir bilmez, yukarıda saydığım tanımlamalardan herhangi birini de kullanabilirdi tabi… o zaman da ona bi kapak gönderirdik… Emin ol ki, Araplar o kelimeyi “Halat” olarak kullanıyor. Dikkat edersen sen kelimenin Türkçe Mealini ele almışsın… bu konuda da işte bu kadar dikkatsizsiniz… zira o kelime dediğiniz gibi hiç bir zaman değiştirilmemiş, okunuşta farklılık olmuştur... bu da, Kur'an-ın hala değişmediği manasına gelir ki, değişmemiştir... yani kimse orada yazan kelimenin harekesine hala dokunmamıştır... Gelelim “Kur’an-ın değişme” meselesine… şimdi öyle saçma bir şart koymuşsunuz ki, güya o küçük aklınızla, Müslümanları korkutup, yani “Allah Kur’an-ı Değiştirmemeyi Taahhüt Etmiş ama bakın değişmiş” demeye getirerek, Müslümanlarda çelişki yaratmak istemişsiniz ancak, sizin gibi olmayıpta Kur’an-ın değişmezliğini anlayabilen her insan Kur’an-ın maddesel olarak değilde manevi varlığının kastedildiğini bilir… Bakın “Kelime” derken bahsedilen şey, Kur’an-da, sözcükler değildir… Allah’ın yarattığı her şey “Kelimedir” ve tek değişmeyen Allah'ın kelimeleridir, Allah'ın kelimeleri Kur'an-dır... Allah'ın yarattıklarının tabi oldukları yasalar (Kelimeler) Kur'an-dır... Kur'an evrenin özüdür ve Evrenin yasalarını insan asla değiştiremez... gerçek İslam anlayışında (-ki bu Tasavvuftur) Kur'an-ın değişmezliği bundan başka birşey değildir ve sizin yazılmış olan Kur'anda yaptığını değişiklikler asıl Kur'an-a zerre kadar etki bile etmez... Kur’an belli bir yasaya bağlıdır ve değişmez olan, madde olarak yazılmış olan Kur’an değil, öz olarak Kur’an-dır. Tasavvufa bakarsanız eğer, Kur’an-a madde olmasından ziyade, mana olarak inanılır ve özüde budur zaten… yani değişmez olan Kur’an-ın özüdür… yazılmış olarak, bugünlerde Amerikanın Kuveytte yaptığı gibi, harekelerini ve kelimelerini değiştirerek onlarca Kur’an basabilirsiniz. Ancak o yazılan şey artık Kur’an değildir… çünkü Kur’an-ın taşıdığı özü taşımaz artık o ve bilen herkesçe bu çok kolayca anlaşılır... Kur’an-ın taşıdığı öz Doğa yasalarıyla tesbit edilmiştir… ve kelimelerini değiştirdiğiniz yazılı bir Kur’an bu özü kaybeder… bunu kısaca “Doğa kanunlarınınasıl ki insan değiştiremezse, Kur’an-ın kanunlarını da değiştiremez…” yerçekimi kanununu nasıl yok edemezsek ve o kanun nasıl ki, O yarattığı için, Allah’ın kelimesi ise, işte Kur’an’da öz itibarıyla O Kelime, yani yasadır… bunu burada tek bir paragrafla açıklamak elbette yetmeyecektir ve elbette bir çok kimse bunu anlamayacaktır… çünkü Kur’an-ın değişmezliğini anlamak için öncelikle Kader, Kaza, İrade, Tilavet, Tevekkül gibi konuları çok iyi bilmek gerekir ve bunları açıklamak bu kadar kısa bir yazı ile mümkün olmaz… daha uzun bir deyiş gerektirir ve umuyorum ki, bi başlık açarak bu konuda da bilgi vericem Eminim ki, bu kapakta size çok yakışacak "güya Haksöz" arkadaşım... takipçinizim merak etmeyin... kelime kelime çürütücem her yazdığınızı... ve siz yine cevap veremeyeceksiniz... … Şimdi burada bir ekleme yapmak istiyorum: yukarıda verdiğim, Kur'an-ın Farklı okunuşlarında Ortaya Çıkan Anlam Farklılığı İle İlgili Yazı'da anlatılmak istenen, Kur'an-ın ÇELİŞİKLİĞİ ve DEĞİŞTİRİLMİŞ OLUŞU değildir... yazı dikkatlice okunursa, ayetler hangi kıraatle nasıl okunursa okunsun, İslam'ın temel özellikleri göz önüne alınarak, apaçık sureler dikkate alınarak ve Ayetler Surelerle bir bütün olarak ele alındığında, gerçek manasının ortaya çıktığını gösteren bir yazı olduğu görülür. bu yazıyı özellikle koydum... çünkü bazı arkadaşlarımızın, Ayet Yorumlama işinin, kendi yaptıkları kadar basit olmadığını anlamaları gerekmektedir... yazıda dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta, İslam'ın temel kuralları, apaçık gönderilmiş ayetler gözönüne alınarak, ayetler, sure ile bir bütün olarak ele alındığında, ayet hani kıraatle okunursa okunsun, İslama uygun deyişler ve çelişkisiz manalar ortaya çıkmaktadır. mesela yazıda göreceğiniz üzere Hz. Nuh olayını anlatırken her iki okunuşta da, İslama uymayan iki davranış ortaya koyulmuştur ki bu da kanımca İslamın bir mucizesi olarak ele alınmalıdır. zira bir çok Evliyanın belirttiği gibi, Kur'an-ı hangi maksatla okursanız, size onu verecektir (o konuda bilgi verecektir). bu açıklamaları yapmamın sebebi, yazıyı bir umutla eleştireceğini düşündüğüm sığ ve kıt zekalı kimselerin çıkacak olmasıdır... ancak yazılan yazıyı açıkladığım manada ele almak gerekmektedir... saygılarımla...
-
Arkadaşım, Senin Kur'an-ı hala anlamadığını iddia ediyorum... ve bunda git gide imanım kadar emin olmaya başladım... öncelikle, söylediğin şeyin "Allah'ın Vahyettiği" çelişki olmadığını söylemek istiyorum... çünkü bahsettiğin şey, Kur'an-ın okuma farklılığıdır... bununla ilgili olarak önce bir yazı sunacağım, daha sonra kendi tesbitlerimi verip, sana ççççok güzel ve yine cevap veremeyeceğin bir kapak göndereceğim... sana da çok güzel bir kapak olur o... diğer önceki, cevap veremediğin yazım gibi... OKUMA FARKLILIKLARININ KURAN YORUMLARINA ETKİSİ Yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzere kıraat (okuma) farklılıkları ayetlere farklı anlamlar vermeyi de beraberinde getiriyor. Daha önceki yazılarımızda Arapça’nın bazı özelliklerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda; Türkçe’de “hareke” olarak bilinen ve “üstün, esre, ötre” şeklinde adlandırılan işaretlerin üzerinde duracağız. Bilindiği gibi bu işaretler Arapça’da yoktur, günümüz Arapça’sında da yoktur. Kuran’da da olmamasına rağmen –özellikle yabancıların- yanlış okumalarını engellemek için işaretler iyi niyetli bir çabanın sonucu olarak günümüz Mushaflarına konmuştur. Ancak bu iyi niyetli çaba, bir okuyuşu, dolayısıyla da bir anlamı dayatmaktadır, yani işareti (harekeyi) koyanın anladığını anlamamız gerektiğini. Birkaç örnekle bunu açıklamaya çalışalım; 5 Maide Suresi 6. Ayeti Kuran okuyucularının Abdest/Gusül Ayeti olarak bildikleri bir ayettir. Bu ayetin kilit noktası “ercül” (ayaklar) kelimesidir. Bu kelime ercül(E)küm ve ercül(İ)küm şeklinde okunabiliyor. Yani üstün’le (ercülEküm) ya da esre’yle (ercülİküm). Üstün’lü okunduğunda ayetin başındaki “gasele” (yıkamak) fiiliyle irtibatı söz konusu iken, esre’li okunduğunda “meseha” (sıvazlamak/meshetmek) fiiliyle irtibatlandırılır. Üstün’lü okunduğu zaman ayakların (ercül) yıkanması, esre’li okunduğu zaman da ayakların sıvazlanması/meshedilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır. Bir çok müfessir “doğru okuma”nın esre’li, yani ayakların meshedilmesi/sıvazlanması şeklinde olduğunu söylese de yaygın okuyuş ayakların yıkanması şeklinde yorumlanacak üstün’lü okuyuştur. Rivayetler de Allah Rasulü’nün abdest alırken bazen ayaklarını yıkadığını bazen de sıvazladığını/meshettiğini belirtmektedir. Hareke’lendirme suretiyle anlam değişikliğine bir başka örnek de 11 Hud 46 ayetidir. Bu ayetin iki farklı çevirisini vererek irdeleyeceğiz: ---11:46 (Allah:) "Ey Nûh!" dedi, "O senin ailenden sayılmazdı; çünkü iyi ve doğru olmayan bir şey yaptı o. Ayrıca hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şey isteme Benden: böylece, sana cahillerden olmamanı öğütlüyorum". ---11:46 Dedi ki: "Ey Nuh, o senin ailenden olamaz. Bilmediğin bir konuda benden istekte bulunman erdemli bir tavır değildir. Cahillerden olmamanı sana öğütlerim." İlk çeviride Nuh Peygamber’in oğlunun davranışı kınanırken ikinci çeviride Nuh Peygamber’in davranışı kınanmıştır. Bu ayette sadece bir okuyuş sonucunda iki farklı anlam çıkarmak mümkün. Şöyle ki; “doğru olmayan davranış” Nuh Peygamber’in oğluna aittir, zira ayetin başında “O senin ailenden olamaz” deniyor. Yani Nuh Peygamber’in oğlu yanlış davranışı yüzünden aileden kopmuştur. Eski tabirle artık sadece “bel oğludur, yol oğlu değil” Yine “doğru olmayan davranış” Nuh Peygamber’e aittir, zira ayetin sonunda “bilmediği bir konuda istekte bulunduğu için cahilce davranışı” kınanmaktadır. Bu ayetteki farklı iki yorumu farklı iki okumayla ifadeye koymak da mümkün. Ayetteki “innehu AMELÜN gayri salihin” ifadesi “innehü AMİLE gayri salihin” şeklindeki okunduğunda, -ki çevirisi “o yanlış bir (iş) yaptı”- erdemli olmayan davranışı yapan Nuh Peygamber’in oğludur. Özetle, yaygın kıraat olan “innehü AMELÜN gayri salihin” ifadesindeki “yanlış davranış” Nuh Peygamber’in oğluna atfedilmek istenirse ayetteki ifade “innehü AMİLE gayri salihin” şeklinde okunacaktır. Aksi taktirde yaygın kıraat (innehü AMELÜN gayri salihin) Nuh Peygamber’in bizzat kendisine de atfedilebilme imkanı tanımaktadır. Farklı okumayla anlam farklılığına uğrayan bir başka ayet de 91 Şems 15 ayetidir. Ayetin başındaki “hafe” fiilinin farklı okunması yoluyla fiilin öznesi değişmektedir. Ayetteki ifade “ve la YEHAFU ukbaha” şeklinde okunduğunda çeviri “O (Allah) sonuçtan korkmaz/korkmuyor” olurken, “ve la YUHAFU ukbaha” okuyuşuyla çevirideki özne önceki ayetlere atıfla Semud Kavmi olur. 11. Ayetten itibaren ayetleri hatırlayacak olursak, ---91:11 SEMÛD (kavmi,) kaba bir küstahlıkla (bu) hakikati yalan saydı; ---91:12 içlerinden en onulmaz azgınları, (zulüm yapmak için) ileri atılırken, ---91:13 Allah'ın Elçisi onlara: "Şu dişi deve Allah'ındır, öyleyse bırakın suyunu içsin (ve ona bir zarar vermeyin)!" demişti. ---91:14 Ama onlar Elçi'yi (hiçe sayıp) yalanladılar ve deveyi vahşîce boğazladılar; bunun üzerine Rableri, bu günahları yüzünden onları yıkıma uğrattı ve tümünü birden yok etti: Tüm bu ayetleri bir bütün içinde değerlendirip 15. Ayete gelindiğinde “korkmayanın” -tenzihçi yaklaşım neticesinde- hiçbir şeyden korkmamasından dolayı Allah olduğu ilk anda akla gelebilir. Ancak –farklı okumanın avantajıyla da- Allah’tan ve başlarına geleceklerden “korkmadığı” için Elçi’yi yalanlayıp deveyi kesen Semud da olabilir. Yaygın okuyuş “YEHAFU” (Allah’ın korkmadığı) olmasına rağmen, ayetin bağlamına “YUHAFU” (Semud’un korkmadığı) okuyuşu daha uygun düşmektedir. Birinci örneğimiz c-m-l harf kökleri üzerine olacaktır. Türevleri Kuran’da 11 kez geçen bu harf kökleri 7. Araf Suresi 40. ve 77 Murselat Suresi 33. ayetlerinde farklı okumayla farklı anlam kazanmaktadır. 7. Araf Suresi 40. ayetine göz atacak olursak; “ GERÇEK ŞU Kİ, Ayetlerimizi yalanlamaya kalkışan ve onlara tepeden bakan kimselere göğün kapıları açılmayacaktır; ve onlar, halatın iğne deliğinden geçebilmesinden daha kolay giremeyecekler cennete. Günaha gömülüp gidenleri Biz işte böyle cezalandırırız.” ( 7:40) “ Ayetlerimizi inkar edenlere ve onlara karşı büyüklük taslayanlara göğün kapısı açılmaz ve deve iğne deliğinden geçmedikçe de cennete girmezler. Suçluları böyle cezalandırırız.” (7:40) İlk çeviride “halat” olarak çevirilen kelime “CüMMeL” şeklindeki okuyuştan kaynaklanmaktadır. İkinci çeviride ise kelimeye “deve” anlamını veren okuyuş “CeMeL” okuyuşudur. Yaygın okuma “cemel/deve ” şeklindeki okuyuş olmasına rağmen İbni Abbas’ın kelimeyi “cümmel yani halat” şeklinde okuduğu rivayet olunur. Bu okuyuşu tercih etmesindeki sebebi de “Allah’ın iğnenin deliğinden geçen deve biçimindeki münasebetsiz bir benzetmeyi dilemeyeceği, deve ve iğne deliği arasında hiçbir anlamlı ilişki bulunmadığı, buna rağmen halatla iğne deliği arasında oldukça anlamlı bir ilişki bulunduğu” şeklinde açıklar. Cemel şeklinde okuyup çeviriyi de deve olarak ifadeye koyanlardan bir kısmının dayanağı da İncil(ler)’deki benzer ayetlerdir. “Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliği’ne girmesinden daha kolaydır” Matta 19:24. Benzer hatta aynı ifadeler Markos 10:25 ve Luka 18:25 ayetlerinde de mevcuttur. C-M-L Harf köklerine ilişkin farklı bir okuyuş da 77 Murselat 33 ayetindedir. Bu ayette geçen “CiMaLet (veya “cimalât”) ya da “CüMMaLet (veya “cümmalât”) şeklindeki okuyuş farklılıkları 7. Araf Suresi 40. ayetiyle ilişkilidir. “CiMaLet” (veya “cimalât”) şeklinde okuyanlar kelimenin “CeMeL” kelimesinin çoğulu olduğunu, dolayısıyla da çevirinin “develer” şeklinde olması gerektiğini söylerlerken, “CüMMaLet” (veya “cümmalât”) şeklinde okuyanlar ise kelimenin “CüMMeL” kelimesinin çoğulu olduğunu ve çevirinin “halatlar” şeklinde olması gerektiğini belirtirler. İki farklı okuyuşun çevirilerine örnek olarak aşağıdaki çeviriler gösterilebilir. “77:33 kızgın dev halatlar gibi!” “77:33 (Rengi de) Sarı deve gibi.” “77:33 O kıvılcım sanki sarımtırak bir halat / bir deve kervanı / bakırdan bir ip gibidir.” Diğer kıraat farklılığına bir örnek de 54. Kamer Suresi 3. ayetinde göze çarpmaktadır. “...ve küllÜ emrin müsteqIrrun” şeklindeki okuyuş “her iş bir karara bağlanmıştır” çevirisiyle ifade edilirken, “... ve küllE emrin müsteqArrun” şeklindeki okuyuş da ayetin başındaki metinle ilişkilendirilip “her işte istikrarlı davranıcıdırlar / direticidirler” diye çevrilir. Şöyle ki; ayetin başında “yalanladılar ve kendi arzularına uydular...” (ve kezzebu vettebeu’ ehvaehum) ifadesi yer almaktadır. Bu açıklamalardan sonra iki farklı okuyuşa örnek olarak şu çevirileri verebiliriz; “54:3 Yalanladılar, kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş karara bağlanmıştır.” “54:3 Yalanladılar, kendi arzularına uydular, (yalanlamakta ve kendi arzularına uymakta) istikrarlı davranıcıdırlar / direticidirler.” Bu yazımızdaki son örnek de 57 Hadid Suresi 18. ayeti üzerine olacaktır. Ayetin başındaki iki kelime; yaygın okuyuşla “muSSaDDiqın ve muSSaDDiqat” şeklindedir. Bu şekilde anlam “sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar” olmaktadır. Kelimelerin aslı “mutesaddıq ve mutesaddiqat” iken bir dil kuralı gereği “mussaddıq ve mussaddiqat” haline gelmektedir. Oysa bir başka kıraate göre bu kelimeler “muSaDiqın ve muSaDiqat” şeklinde, yani “sad ve dal” harflerinin şeddesiz haliyle okunabilir. Bu şekilde anlam “doğrulayan erkekler ve doğrulayan kadınlar” olacaktır. Hemen şunu belirtelim ki; son iki örnekteki her farklı okuyuş ayetlerin bağlamıyla (siyak-sibak) ilgilidir, dolayısıyla kıraat farklılıklarındaki tercihler birbirinden –çok da- uzak değillerdir. Gerek Arapça’nın gramer özelliği gerekse esnek Kuran ifadeleri mütercimlerin / müfessirlerin işini epeyce zorlaştırmış, ama aynı oranda da -seçenek çokluğuyla- kolaylaştırmıştır.
-
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
Arkadaşım senin o islam birliği diyerek savunduğun şeyi, devlet sistemi olarak İslam dini savunmuyor, sen kim olupta savunuyorsun... Hz. Muhammed'in kendisi dahi böyle bir devlet kurmamıştır... 4 Halifeler dahi böyle bir devlet kurmamıştır. ve Tarhite böyle bir oluşumu amaçlayan devlet hiç bir zaman olmamıştır... Avrupanın seni içine almıyacak olması, İslam birliğine dayalı bir devlet kurmanı gerektirmez. öyle bir devletin kurulamyacağı, Hala yemen için "Makaberat'ül Etrak"="Türkler Mezarlığı" diyerek katleriyle övünen araplara bakılırsa çok kolay anlaşılır... bugün coğrafyamızı bölen Millliyetçilik değildir arkadaşım... en azından Türk milliyetçiliği değildir. burayı parçalayan Araplaın milliyetçiliği hatta kavimdarlığı, kabilecilikleridir... bu coğrafyada siyasi manada milliyetçiliği benimseyen en son toplum Türklerdir... ayrıca sizin en baştan beri neyi savunduğunuzu çooook iyi biliyoruz merak etmeyin... hala "Kurtuluş Savaşını" benimseyip benimsemediğinizi yazamadınız buraya ne hikmetse... yazamazsınız, çünkü o Milli hareketi sindiremyenlerdensiniz... İslam birliği hayalini kurabilenler, ancak sizin gibi hayalperestlerdir... bu hülyanın gerçek olamayacağını görememeniz çok üzücü... ha bu istemiyoruz mu demek? değil tabii ki... ama bir ütopyalar vardır, birde gerçekler... biz gerçekleri savunuyoruz... yani sizin benimseyemediğiniz şeyleri... -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
Kötü bi niyetle yazmadım arkadaşım, kusura bakma... söylediklerinde haklısın... Irkı kastetmiyorum ben ama... Milleti kast ediyorum... kimsenin alt kimliği beni ilgilendirmiyor... bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türktür... herkesin ırki geçmişi en fazla kendisini ilgilendirir... sizin Kürt olmanız sizden bişey eksiltmez... yada benim Türk ırkından olmam bana bişey katmaz... ancak Millet olarak aynı milletin evlatlarıyız.. onu kast ediyorum... benden kaynaklana bir yanlış anlama varsa, öür dilerim... -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
"Hiç Ölmeyecekmiş Gibi Dünya İçin, Yarın Ölecekmiş Gibi Ahiret İçin Çalışın" "Dünya İçin Türk'üz, Ahiret İçin Müslümanız" -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
Alkışlıyorum... -
ve şu da vardır ki: "EvliyaEllahi": "Allahı'a daha Yakın Olanlar, Allah Aşkı İçinde Olanlar, Allah'ın keramet sahibleri" manasına gelir. bu kelimenin, Allah'ın Velisi manasına gelebilmesi için, "Allah'ı Niteleyerek" şöyle kullanılması gerekirdi; "Evliya-yı etfal"... "Evliya-yı Etfal": "Çocukların Velileri" manasına gelir ve çoğul bir anlama sahiptir ve ancak ve ancak sadece insanlar için kullanılır bu tanımlama ve özel bir anlama sahiptir... örnek olarak şöyle diyebiliriz: "İlkokul çocuklarının velileri..." gibi bir kullanım için geçerlidir ancak arapçada.... Kur'an-da Allah'ı niteleyen böyle bir kullanım kesinlikle yoktur. Dediğimiz gibi, bu Nüans farklılıklarının iyice ve çok iyi bir şekilde bilinmesi gerekmektedir. Ancak sizin bundan zerre kadar haberiniz bile yok.... Gördüğümüz gibi sayın "Haksöz", sadece iki ayetin gerçek manasını, en kabataslak şekilde açıklayabilmek için ne kadar bilgi ve ne kadar çok ayrıtıya dikkat edebilmek gerekiyor... Ancak siz, benim yaptığımın zerresini dahi yapamazsınız, çünkü ne Din-Bilimsel araştırmanın nasıl yapılabileceğini biliyorsunuz, ne Arapça, ne de Tarih biliyorsunuz. Ya başkalarının yaptığı çok basit ve kötü tesbitleri buraya Kopyala/Yapıştır yapmaktan öteye gidemiyorsunuz ya da siz zaten bu işten hiiiç anlamıyorsunuz... Ancak hiç bir Profesyonel ve Akıllı Din-Bilimci, müslüman olmasa dahi, bu hatalara düşmemektedir. Oysa ki siz Amatör bile değilsiniz bu işte... ne sizin yıllarca Kur'an okuduğunuza inanıyorum, ne de zamanında Müslüman olduğunuza. çünkü Arapça bilerek Kur'an okuyan hiç bir insan, sizin düştüğünüz hatalara kesinlikle düşmez...
-
DÜZELTME!!! düzeltmelerimi aşşağıya işaretledim
-
Arkadaşım, çok küçüksün yaaa... Bakın, diyorum ki, Kur'an-ın indirildiği zamanki Arapça ile, bugünkü arapça arasında Nüans farklılıkları vardır. bakın, eğer, bugün kullandığımız bir kelimenin, ogün ne manada olduğunu bilmezseniz, böyle saçma yanlışlara kapılırsınız. öncelikle ayetleri açıklamak bu kadar da basit değildir. iki örnek verip "ahanda bu çelişkidir" diyemezsiniz... Veli, kavramı sizin dediğiniz manadadır, ancak, Arapça Dil-biliminde toplam 12 tane Bab vardır. ve bir kelimeyi, hangi bab'a koyarsanız, o bab'ın yükümlü olduğu anlama göre anlam değiştirir... mesela "HMD" kökü "Övgü" anlamına gelir. bunu "Mufa'al" babına koyarsanız "Muhammed" olur ve anlamı "Kendisi Övgüye Layık Olan Kimse" manasına gelir. "Ef'al" babına koyarsanız "Ahmed" olur ve anlamı "Övülen kimse" manasına gelir... yada "veled" kelimesi "çocuk" manasından biraz daha nüans farkı ile "Doğurulan İnsan" manasına gelir "Mefil" kalıbına koyarsanız "meVLiD" olur ve "Doğum" manasına gelir. "fail" babınma koyarsanız "(Doğmuş) Erkek Çocuk" manasına gelir. "fail-et" babına koyarsanız "(Doğmuş) Kız Çocuk" manasına gelir... ayette işaret ettiğim gibi, "Doğmış Çocuk Edinmemiştir" derken, Hz. İsa kastedilmiştir. daha başka ise; "Veli" kelimesini "ef'al" babına koyarsanız "Evliya" olur ve "veli"den farklı bir anlama sahip olur. o anlamı da İslam tarihinde "Evliya" manasına gelen anlamdır ki, "Evliya" adı ile adlandırdığımız kimselerin, "Allah'a Bakmakla Yükümlü" kimseler değil, "Allah'a Dost Olmuş, Allah Aşkı Duymuş Kimseler" olduğunu çok çok iyi biliyoruz... Bakın; İsra 111'de "Veli" kelimesi, "veliyyün" olarak geçmektedir. Yani, kök halinde kullanılmış olan bu kelime, manasına gelmektedir. yani, "bir çocuğa bakmakla yükümlü olan kimse" anlamındadır. ve İslam İnancının temeli olarak, Allah'a bakmakla yükümlü bir kimsenin olmadığını, O'nun doğmadığını ve doğurmadığını çok çok iyi bilmeniz gerekmektedir. Ayet bununla ilgilidir ve Allah'ın doğrulmadığını ve doğmadığını belirtir... Ancak Yunus 62'de bu kelime bir bab'a sokularak "evliyaellahi" yani "Evliya" olarak kullanılmıştır. Bu Bab, "Veli" kelimesine farklı bir anlam yüklemekte, ve "Ebeveyn" manasında çıkarmaktadır. burada sahip olduğu anlam "Allah'a Yakın Olanlar" manasıdır... burada ise Ayet'in Anlamı tam olarak şöyle olmaktadır: Yunus 62- Dikkat! Allah'ın EVLİYALARI (Allah'a yakın olanlar, Allah aşkı duyanlar, Allah dostu olanlar) üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. yani bu ayette ise, Allah'ı Sevenler, Onun yolunda gidenler, Allah'la olanlar (Allah'ın yolunda olanlar) kastedilmiştir... Görüldüğü ve herzaman dediğimiz gibi, ayetleri yorumlamak için, önce iki ayet birbiriyle ilişkili mi değil mi ona bakmak lazımdır... burada görüldüğü gibi bu iki ayet, ne anlamca, ne yapı olarak, ne bab olarak, ne konu olarak birbirleri ile alakalı değillerdir. Dediğimiz gibi, ayetleri yorumlamak daha nice bilgi gerektirir. benim yukarıda sizi çürüten örneğim bile çok yüzeysel kaldı aslında. iki ayetin bulundukları surelerde tam olarak açıklanmalı idi aslında. ve burada bu ayetleri açıklarken Arapların anlayışları ve Arapların yaşayışları göz önünde bulundurulmalı idi... çünkü her toplumun idraki farklı farklıdır. ancak yukarıda verdiğim örnekler özdür... Bakın diyoruz ki, Ayet yorumlamak çok kolay bir iş değildir. öncelikle çok iyi arapça bilmeniz gerekmektedir... yüzeysel bilerek yorumlamanız çok abes kaçmış arkadaşım... çünkü yüzeysel bilmese idiniz, Arapçadaki Babları ve "Veli" kelimesinin hangi babda ne manaya geldiğinin çok iyi bilir ve Ayetin ne manaya geldiğini daha iyi anlardınız. ancak siz işn kolayına kaçtınız ve daha Arapçanın A'sını bilmeden, bazı yerlerden aldığınız basit bilgileri yorumladınız... oysa bu iş böyle yapılmaz arkadaşım... arkadaşım, senin verdiğin her örneği çok çok basit olarak çürütebilirim. hep diyosun ya, "Var mı çürütebilecek olan?" var arkadaşım, hiiç merak etme... ancak senin söylediklerin çok basit ve çok temelsiz şeyler. yani bunları ispat etmeye bile lüzum yoktur... dediğim gibi, sen daha Dini Bir Araştırma nasıl yapılır onu bilmiyorsun... o yüzden seni ciddiya almaya ve her söylediğinin peşine düşmeye hiç gerek yoktur. anladığım kadarıyla, bir şekilde İslama düşmansın ve bunu yapılabilecek en saçma şekilde meydana getiriyosun... yani bu yazıyı okuyan arkadaşlarım, umarım öz olarak ne demek istediğmi anlamışlardır... ve arkadaşım söylediğin ve iddia ettiğin şeyler uğraşmaya bile değmez, bence bunda sonra şerefli bir hareket yap ve böyle iddialarla gelme bari...
-
Haksöz Arkadaşım, Yaptığın şey çok insandışı bir hareket... Bakın bir dine inanmayabilirsiniz... inanmamakta, kendinizce yerden göğe kadar haklı da olabilirsiniz, ancak bu size o inançla dalga geçme hakkını vermez. Yaptığınız şey sizin kişiliğinizin ne kadar *** olduğunu gösterir mahiyettedir. Biz burada kimsenin inancına bişey demedik. Hatta herşeye rağmen sizin inancınıza da birşey demiyoruz... en azından saygılı olma onurunu gösterebilirdiniz, ancak siz bunu da yapamıyorsunuz... Söylediğiniz şeyler kesinlikle bilimsel değilidr. Hiç bir Din Alimi, yada aklı başında hiç bir Gayri müslim din Bilgini dahi Kur'an-ı ve İslam'ı sizin ele aldığınız gibi ele almamıştır. Sizin yönteminiz öncelikle son derece bilimden uzak ve son derece adicedir. Amacınız gerçekleri ortaya çıkarmak değil, İslamı kötülemektir. Kafanızdan güya onlarca ayet yazmışsınız, ancak Kur'an-da bahsedilen "Onlarda Böyle Ayetler Getirsinler" tümcesi, sizin ******** ****** manada değildir... Her aklı başında insan, Hz. Muhammed döneminde de sizin yaptığınızı yapabilmekte idi. Bilindiği gibi üç aylarda, Arabistan'da panayırlar kurulur ve şairler bunun gibi onlarca güzel şiir ve yazılar yazarlardı... Kur'anda belirtilen şey bu değildir. özü daha farklıdır. Ancak bunu size anlatma gayretine düşmeyeceğim, çünkü sizin ne olduğunuz ortadadır... Eminim ki yazdığınız şeylerin ne kadar Bilimdışı olduğunu gördüğünüz için bunu yapma yoluna gittiniz... Ben sadece şu soruyu soruyorum "Siz Neye İnanıyorsunuz? İslama Bu Kadar Düşman Eden Nedir Sizi?" ve şu var ki "O Kadar Din Bilgisine Sahip Olduğunuzu İddia Ediyorsunuz, Hiç mi Haberiniz Yoktur ki, Dini Araştırma Yapmak Bir Yola-Yordama, Yönteme ve Sisteme Bağlıdır. Ve Hiç mi Farketmiyorsunuz Siz Bu Yöntemlerden Tamamen Ayrısınız.". İkimizin bu görüşeri arasında Tarafsız Olacağını Umduğum kimseleri Hakem Olarak Görmek İstiyorum... Bilime güvenen ve inanan kimseler, umuyorum ki, herhangi bir dine inanmasalar bile, Dürüst olma cesaretini gösterebileceklerdir...
-
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
"bunlar milliyetçiliktir" manasında söylediğin şeylerin milliyetçilikle alakası yoktur, hepsi "ırkçılık"ın özelliğidir diyorum... bunu mu anlamıyorsun... milliyetçiliğe ithafen yazdığın HERŞEY yanlıştır ve millieytçilikle alakalı değildir. niye boşu boşuna kopyala/yağpıştır yapiim ki? çok açık konuşuyorum, alla allaaa... -
merak etme arkadaşım, okuması gerekenler mutlaka okuyordur yazdıklarını... yazdıkların için sağol... birde şunu eklemek istiyorum, yazdığın gibi, bazı kelimeleri kendlerine yontmakla, istedikleri gibi yorumlamakla beraber, o dönem hakkında zerre kadar bilgi sahibi olmadan yorum yapıyorlar. oysa ki, İslam'ı Yorumlamak o kadar basit bir iş değildir. yani, şöyle ki, bugün Kur'an-da okuduğunuz aynı kelime, bugün arapçada anlam değiştirmiş olabilir. o yüzden, Kur'an-ın öncelikle kendi çağındaki yorumları göz önünde tutulmalıdır. kendine yakın çağlarda yazılmış tefsirleri bulunmaktadır Kur'an-ın. ancak öyle ki arkadaşımız bunu bilmekten bile aciz. Kur'an-ı ve ayetlerini yorumlamak ayrıca Dil-Bilimsel bilgiye sahip olmayıda gerektirir. öyle ki, eğer, bugün Kur'an-da geçen bir kelimenin, bir deyimin, bir tümcenin, Kur'an-ın indirildiği dönemdeki anlamına ve kullanımına dikkat etmezsiniz, nasıl ve ne anlamda kullanıldığı bilmezseniz yorumlamada çok çpk büyük yanlışlıklara düşersiniz... "Kur'an-da Çelişki" olduğunu iddia edebilen arkadaşımızın bunlardan haberi olduğunu hiç sanmıyorum... çünkü İslamı yorumlama çabasında değil kendisi, sadece İslamı Kötüleme çabasında... ve buda gözüne ister istemez perde çekiyor... ben sadece kendisinin hangi dine mensub olarak bunları yazdığını merak ediyorum. çünkü bir çok Hıristiyan sitesinde ve Hıristiyan kitabında gördüğüm şekilde eleştirmektedir kendisi İslam'ı. Hıristiyanlarda aynı dayanaksız yolu kullanmakta ve bu yüzden inandırıcı olamamaktadır. kendisi bence öncelikle inancının ne olduğunu söylemeli... gerçi söylemese bile, görünen köy klavuz istemez...
-
(HYP)Halkın Yükselişi Paritisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Pantheaa şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Politika Bilimi
Arkadaşım çok güzel... tebrik ederim... çok sağlam bi kapak olmuştur arkadaşımıza...- 119 cevap
-
- HYP
- Yaşar Nuri Öztürk
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
DİN-BİLİMSEL ARAŞTIRMA NASIL YAPILIR? şimdi arkadaşım, yazdıklarını büyük bi merakla okudum ancak, nihayetinde çok büyük bir şaşkınlığa uğradım... çünkü, bildiklerinden bu kadar iddialı şekilde olan bir insanın, bu kadar basit ve bilmezce "Dini Bir Kitab"ın eleştirisini yapabilmesi, çok şaşırtıcı... arkadaşım, Din-Bilim direkt olarak Tarih Bilimi ile alakalı bir daldır. Gerek Tevrak, gerek İncil, Gerek Kur'an olsun... hangi dini vesikayı nasıl yorumlarsanız yorumlayın, bunlardaki bilgilerin niçin, ne zaman, nerede ve hangi şartlar altında indirildiklerini bilmek ve özellikle indirildikleri yada bu bilgilerin üretildikleri toplumun o çağdaki geleneklerini, anlayışlarını, idrak kapasitelerini, yaşantılarını tamamıyla bilmek ve ona göre yorumlamak gerekir. Hıristiyanlığı yada mezhepleriniden herhangi birini incelerken hıristiyanlık inancının nelerden etkilendiğini iyi bilmek gerekjir. bugün Hıristiyanlığı yorumlayabilşmek için, öncelikle büyük oranda şekillendiği yer olan Avrupaının, Hıristiyanlığı şekillendiren nüvelerini bilmek gerekir. yoksa Hırisityanlık için şaşırtıcı yanılgılara düşeriz. mesela Hıristiyanlığı anlamak için öncelikle Avrupanın Sosyo-Ekonomik yapısını ve özellikle Hıristiyanlıkytan önceki PAGANİZM inancını ve özelliklkerini iyi bilmek gerekir. yoksa incili istediğiniz kadar okuyun, bir adım yol alamazsını yorumlamak anlamında... Yahudilik içinse, Tevrat ve Zebur'u incelemek için yqahudilerin beraber yaşadıkları ve onları dışlayan toplumlarla (Asurlular, Babilliler vs vs vs) ilişkilerini vesaire iyi bilmek gerekir. yoksa Tevrat'ın niçin Üstün Millet inancına çevrildiğinin kesinlikle anlayamayız... Kur'an-ı yorumlamak için ise, yine aynı şey gereklidir. Her ayet belli dönemlerde ve belli şartlar oluştukça indirilmiştir. mesela Kur'anın ilk zamanlarında savaş emredilmemişken, sonra Cihat emredilmiştir. eğer böyle derseniz, yani "bakin savaşı hem emrediyor, hemde emretmiyor" derseniz, bu sadece art niyetli bir yorumdan be bilimsel olmayan bir tesbitten öte gidemez. Eğer böyle yapacaksanız, yukarıda saydığınız (güya) çelişkileri bir yana bırakın, her ayeti birbiri ile çeliştirerek binlerce çelişki elde edebilirsiniz Kur'an-da... oysaki Kur'an böyle ele alınmaz. hiç bir din kitabı böyle ele alınamaz... bir ayeti tek başına yorumlayamazsınız ve bir ayeti dğier bir ayetle yukarıda yapabildiğiniz gibi en basit yöntemle çeliştiremnezsiniz... bir Ayeti yorumlamanız için öncelikle şu şartlar gereklidir: 1- İçinde bulunduğu Surenin niçin, nerede ve hangi ortamda indirildiğini bilmek 2- Ayetin nüzul sırasını ve asıl mahiyetini bilmek 3- İndirildiği zamanki ortamı, toplumun anlayışını, geleneklerini, idrak şeklini bilmek 4- İndirildiği dildeki özellikleri bilmek. (bilindiği gibi aynı dil bile dönem dönem farklılıklar arzeder. Kuır'anın indirildiği dönemdeki Arapça ile bugünkü arapça farklılaşmıştır. yani Kur'an-ı mana olarak yorumlamak için o dönemki Arapçayı ve özelliklerini, deyişlerini, yapısını, kurallarını, en basitinden ogün kullanılan bir kelimenin bugün aynı manaya gelip gelmediğini, her kalimesinin manasını ve açılımını iyi bilmek gerekir...) 5- Peygamberin konu ile ilgili Sahih Hadislerini bilmek gerekir 6- Ayet tek başına ele alınmamalı, indirildiği sure ile birlikte ve indirildiği olay yada olgu ile birlikte ele alınmalıdır... arkadaşım, bunlar sadece Kur'an-ın yorumlanması ile ilgili en basit ve temel kurallar. Sen yıllarca inanmış ne Kur'an-ı araştırmış olabilirsin, ki senden geri olmayan onlarca insan var burada, ancak ben Tarihçi kimliğimle biliyorum bu kuralları. Kur'an-ı sadece okumak, yıllarca okumak yetertli değildir. Kur'an-ı yıllarca yorumlama çabasında ve araştırma çabasında olmakta yeterli değildir... Kur'an-ı yorumlama da en yeterli olacak şey "Bir Dini Anlamada Gerekli Şartlar"ı bilmektir. bakın İncil, Tevrat, Zebur, Kur'an... bu kitaplar dünya tarihince çığır açan kitaplardır. hepsi bir dönem açıp, bir dönem kapatmış kitaplardır. o yüzden herhangi birisini dahi anlamak için, indirildikleri dönemi iyi bilmeniz, indirildikleri toplumları iyi tanımanız gerekmektedir. herhangi bir kitapta anlatılan bir olayın niçin anlatıldığını mutlaka iyi bilmelisiniz. indirilen bir ayetin, ne zaman, nerede ve hangi durumda indirildiğini iyi bilmeniz gerekmektedir. kısaca sizin yukarıda yaptığınız çalışmalar son derece kaba ve son derece bilgisiz bir işlemden başka bir şey değildir ve hiç bir çelişki sunmamaktadır bize. siz burada son derece Din-Bilim dışı bir üslupla ve Tarih Bilim dışı bir üslupla o zayıf aklınızca bazı şeyler sunmaya çalışmışsınız ancak çok kötü bir denemeden öteye gidememiş. ben size bu şekilde yapacağınız bir yorumlama ile, herhangi bir din kitabındaki her ayeti diğeriyle çok basit bir şekilde çeliştirebilirim. önünüze onlarca çilişik ayet ve yazı çıkarabilirim. ancak bu hiç mi hiç gerçekç ve dürüstçe olmaz... ve son derece gerçeklerden uzak bir çaba olur ve hiç bir kıymeti de yoktur. öncelikle keşke yıllarca inanmak ve Kur'an okumak yerine Tarih bilimine heves etseydinizde Dinler Tarihi nasıl yorumlanır, bir dinin yorumlaması nasıl yapılır, bir dini kitabı nasıl ele alınır, Din-Bilimsel ve Tarih Bilimsel Aaraştırma nasıl yapılır bunları öğrenseydiniz... ve aslında, "Kur'an-ın bir ayetinde A dediğine bir Ayetinde B dediğini kanıtladığınızı" iddia ettiğiniz şey, aslında bir Din Kitabındaki bilgilerin yorumlama kabiliyetinden ve bilgisinden ne kadr aciz olduğunuzu gösteriyor... Arkadaşım, bir din bvöyle yorumlanmaz, bir Ayet böyle yorumlanmaz, bir inanç böyle yorumlanmaz... çeşitli temel kuralları ve belli bir sistematiği vardır bu çabaların. ve sizin yaptığınız hiç mi hiç bu kurallara ve sistematiğe uymamaktadır. Kur'an-da 6666 ayet var, sizin yaptığınız yöntemle ben bi o kadar çelişki bulabilirim size. her ayeti birbiriyle çeliştirebilirim... ancak bu tamamen art niyetli ve gerçek dışı bir çaba olur. çünkü sizde birbiriyle alakasız ayetleri alıp, allayıp pullayıp sunmuşsunuz... yaptığınıdan anladığım kadarıyla, siz bir dinin nasıl yorumlanacağı hakkında zerre kadar bilgi sahibi değilsiniz... sizin yaptığınız Kur'an-ı kötülemek uğruna yapılabilecek en basit ve en küçük harekertten başka bir şey değildir. ancak ben sizi kınamıyorum ve cahilliğinize veriyorum... hangi Din için olursa olsun, bir dini öğrenmek ve yorumlamak sizin yaptığınız kadar kolay ve basit değildir. siz yapılabilecek en basit ve en ********* yolu seçmişsiniz. gördüğünüz gibi, yazdıklarınızı yalanlamak yerine, sizin yönteminizi eleştirdim. çünkü yazdıklarınız, karşılık verilebilecek şeyler değil. yani en azından benim karşılık vermeye tenezzül edeceğim şeyler değil. çünkü Tarih ve Din-Bilimden son derece uzak ve yozca yazılmış, basitlikten öte gidememiş tesbitler. ve ben hiç bir dinin bu kadar basit ele alınamayacağına inanıyorum. bu Hıristiyanlık, Yahudilik ve tüm diğer dinler için geçerlidir... Selametle...
-
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
arkadaşım, yazdıklarımdan sen cevap çıkaramıyosun... o bilinçten eksiksin yani... düşünüyorum, acaba yazdıklarım sana Kapak Olduğu için mi "başka bi Başlıkta buluşuruz" gibi bi cümle sarfettin... sen cevabı göremiyosun kardeşim... bilgin ve tecrüben buna yetmiyo... idrak edemiyosun anladın mı? başka kimseyi göremedim senden başka söylediklerimi anlayamayan... sana diyorum ki, söylediklerinin hiç birinin Milliyetçilikle alakası yok... bunu da mı anlamadın... diyorum işte, idrak sorunun var, ben napiim... -
(HYP)Halkın Yükselişi Paritisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Pantheaa şurada cevap verdi: Ya Sev Ya Sevr başlık Politika Bilimi
Kardeşim, gerçekten Tarih bilgisinden azami derecede yoksunsun... Atatürk Mason localarından tutunda Yabancı-Azınlık okullarına kadar hepsini kendi döneminde kapatmıştır... bu konuyu bilmeden burada yazı yazmak çok abes. isterseniz size fazlası ile kaynak sunabilirim bu konuda. ikincisi, Abd. bırakın 1950leri 1inci dünya savaşından itibaren Türkiye ile direkt olarak irtibata geçmiş ve Türkiyeyi boyunduruğuna almaya çalışmış, ancak yapamamış ve 2inci dünya savaşı ile beraber Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynamış, dünya savaşı biter bitmezde Rusyaya karşı Türkiyeye Truman Doktrinini ve Marshall Planını uygulamıiştır. Marshal plannda Yunanistan'a 300bin dolar, Türkiyeye 100bin dolar kredi yardımı verilmiş, karşılığında ise, Abd Propagandası yapılmasını istemiştir. Türk halkı, bunun uyarınca Abd.yi sevmeli idi... neyse... size uzun uzadıya bunu anlatmanın luzumu yok... daha kendiniz Türkçe konuşmaktan yoksunken, sizin Türkçeyi savunmanızı beklemek zaten ayıp olur. Ajitetif yada Ajitasyon gibi kelimeleri kullanarak bizden daha kültürlü olduğunuzu değil, sömürge zihninin kurbanı olduğunuzu isbat ediyorsunuz. demişiniz ki, işte burada konuşacağımıza, bilmem hangi kelimelerin anlamlarını bulsaymışız... merak etme kardeşim, eğere Para-Bilimci yada Kimyacı falan olsaydı ve o alanlarda uzman olsaydım mutlaka o kelimelerin karşılığı ile konuşurdum. ama ben tarihçiyim ve kendi alanımda hangi kelimenin anlamını istersen sana Türkçesini anında getireyim... öteki bilimleredeki terimlerim Türkçe karşılığınıda, o bilimlerde uzman olduğunu iddia edenlere sor. zira kendi alanında yeterince uzmansa, türkçe karşılığını yaratamamasında şüphe olmamalıdır. mesela Oktay Sinanoğlu kimya alanında kabul görmüş bir bilim adamıdır ve Türkçe Kimya Terimleri kullanmaktadır her zaman.... bu konuda sözlük bile yazmıştır. ancak bunu sindiremeyen bazı aymazlar, bu sözlüğü görmezden gelmektedirler. Atatürk'ta yapmıştır aynısını Geometri ve Matematik alanlarında... yani, Türkçeleşemeyeceğinin iddia ettiğiniz her alanda Türkçe karşılık mutlaka bulunmaktadır. Geometride be Kimyada bunun olamayacağını iddia edenler cevabını almışlardır. diğer bilimlerde de yeterince uzman ve kendi dilinin bilen kimseler çıktıkça cevablarını almaya devam edeceklerdir... Amerika 1inci dünya savaşından itibarten Tüm dünyaya baskı yapabilecek bir devletti ancak, Monroe Doktrini çerçevesinde, dünya siyasetine uzak durmayı yeğlemiştir. bu doktrin önce 1inci dünya savaşında bir kere ihlal edilmiş ve Wilson prensipleriyayınlanarak 1inci dünya savaşına girmişler ve ikinci kez, 2inci dünya savaşına girilerek bu doktrin geçersiz kılınmıştır. kısaca arkadaşım Tarih bilginiz zerre kadar yok ve Atatürk'ün dil politikası hakkında hiç bir şey bilmiyorsunuz...- 119 cevap
-
- HYP
- Yaşar Nuri Öztürk
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kur'an-da var olduğunu iddia ettiğin, bahsettiğin o "BAŞTAN SONA TÜM ÇELİŞKİLERİ" burada açık açık anlatmazsan eğer, Şerefinden ve Haysiyetinden Şüphe ederim... O kadar iyi biliyosan Kur'ân-ı, yiyiyorsa Tüm çelişkilerini bul getir... Ayet Ayet istiyorum bunu senden... o kadar şahsiyet sahibiysen bunu yaparsın burada... yoksa bilmem kimin önde gideni addederim seni... bir dine inanmıyor olmanız, onu bilmediğiniz halde küçümsemenize ve hakaret etmenize hak doğurmaz... tekrar söylüyorum, dediğin çok büyük bir idda ve Tüm Kur'an-ı okumadan, başkalarının yazdıklarını getirmeyin bize... önce biraz erkek olun ve gidip Kur'an-ı baştan sona kendiniz tarafsızca okuyun, ondan sonra kendiniz, tesbit edebilirseniz çelişkilerini bulup getirin... bunu yapabilme cesareti gösterin...
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
Arkadaşım, sen tamamen gaza gelmiş bi kişiliksin yaa... ben Çanakkale'den bahsetmiyorsun demiyorum, "Kurtuluş"tan, yani "Kurtuluş Savaşından bahsetmiyorsun" diyorum... anladın mı? O Çanakkale savaşını kazandıran insanda M. Kemal Atatürk'ten başkası değildir... dünyada hiç bir tarihçi bunun aksini iddia edememiştir... ve sen o şahsı "ırkçılıkla" itham ediyorsun... açıkçası, eğer o Osmanlı torunu ile gurur duyuyorsan, osmanlı torununu arkadan bıçaklayan, ecdadını arkadan bıçaklayan Araplar, Hintliler için ne düşünüyosun merak ediyorum... o Allah'ın askerlerini arkadan vuranlar hakkında ne düşünüyosun? Allah, Askerlerini arkadan vuranları sever mi sence? Arapların katlettiği şehitlerimiz Allah'ın askeri değil miydi yoksa? Çanakkaledeki şehitlerimizden ne farkı vardı onların? Allah askerlerini arkadan vuranlar hakkında ne diyeceksin peki? haa, ama sen onları seviyodun di mi? yazık yazık... hem Arapları savunup, hem Çanakkaleyi savunma bana kardeşim... her zaman diyorum, iyice araştırmadan, iyice bilmeden konuşursanız, kendi çelişkinizde boğulursunuz... ve sende öylesin... bize Arapları savunmaya hakkın yok... Allah'da onları kabullenmiyor, eğer Türk askeri O'nun askeri idiyse... ve söylediğin kadarıyla sende Osmanlı (Türk) askerini O'nun askeri olarak görüyosun... senin yazdıkların en baştan hatalıdır, hangisini diyeyim... ilik, Milliyetçiliği, Irkçılıkla karıştırman en büyük hatan ve bilmezliğin... yani yazını ilk okur okumaz anladım bu konuda zerre kadar bilgin olmadığını... kardeşim... ikincis ise, "Ülkücüler Cevap Versin" demişsin, Milliyetçöilik sadece ülkücülerin düşünce sistemi değildir... bu ülkede yaşayan herkesde olması gereken bir düşünce sistemidir... sağla-solla, ülkücülükle-dincilikle-laiklikle alaksı yoktur... bu vatanı herkesiyle seviyorsan, bu vatanın ilelebet payidar kalmasını istiyorsan Milliyetçisin kardeşim... ve eğer bu uğurda canını verebileceksen, esas milliyetçi sensin... ama tabi senin böyle bir duyguya sahip olduğunu sanmıyorum... hiiiç kusura bakma... -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
inanamıyorum yaa... her forumda mutlaka senin gibi bi iki adam mutlaka çıkıyor... kardeşim, Türk olmanın kurtuluşa erdireceğini kim idda etti... nerenden uydurdun bunu? Ne Mutlu Türküm sözu bununla lakalı değildir diyorum sana, anlamıyo musun? bak arkadaşım, her milletin vatandaşının, millete bağlılığını kılmak için motive edici sözler gereklidir. bak bu dinle falan alakalı değildir ve bunu tesis etmek dine karşı olmakta değildir ve islamda dünya devleti kurma amacını güden bir din değildir. yani her milletin kendi devletini kurması islamda en meşru şeydir. işte her milletin millete kültürel ve milli bağlılığını sağlamak için bu türlü şeyelr gereklidir. Atatrürk Türklüğün diğerlerinden üstün olduğu anlamında söylmemiştri, ancak şu var ki, siz yedi düvele karşı bağımsızlığınızı kazanan ilk ve tek millet olarak, bir manada dünyaya bedelsinizidir... sizin bağımsızlık savaşınız diğer toplumlara örnek olduysa, bir manada dünyaya bedelsiniz. yaptığınız savaşlarla, dünyanın şimdsiye kadar gelmiş tüm savaş strateji ve anlayışlarını sadece 4senede değiştirdiniz ve dörde karşı bir oranla bir taarruz yapabilme cesaretini gösterdiniz ve dünyada bir ilk olarak düşmanı denize döktüyseniz dünyasya bedelsiniz... Türk Milleti dünyaya bedeldir ve bundan zerre şüphem yoktur... buna inanıyorum diye Allahın beni cehenneme atacağınıda hiç mi hiç sanmıyorum... senin gibi hala Atatürk'ü ve Atatürkçülüğü, Türkçülüğü içine sindiremeyenlerin var olduğu için utanıyorum açıkçası... sizin gibiler, o Çanakkale'de, Kurtuluşta canlarını Türk Milleti için feda eden askerlerin yaptıklarını hak etmiyosunuz... zerre kadar haketmiyosunuz... Kurtuluşta kurulan ordu Milli Bir Ordu idi ve o şehitlerin o ruhla tesis ettiği bu ülkede yaşama hakkınız olduğunu düşünmüyorum... Irkçı olduğunu iddia ettiğiniz kişinin ve onunla aynı düşünen insanların kurduğu devletin sınırları içersinde yaşıyorsunuz... bence azıcık mideniz varsa, hayalini ettiğiniz devleti temsil eden İran'a gidin, orada yaşayın... Arabistan'da olabilir... Ama Milli Bİr Devlet Olan Türkiyeye ait değilsiniz... Bi yazı vardı, çok hoşuma gitmişti: Bankalarda falan paraların sahte olup olmadığına bakmak için parayı ışığa tutarlar ve içine Atatürk fligranının olup olmadığına bakarlar, çünkü sahtekarlar Atatürk fligranını paraya işleyemezler. işte bir kimsenin ne mal olduğunu anlamak için, onu da ışığa tutun ve bakın bakalım, içinde Atatürk var mı? bence kabullenemediğiniz bir Milletle yaşamaktansa terketmek yapılabilecek onurlu bir davranıştır... Türk Milleti Çalışkandır Türk Milletinin Karakteri Yüksektir Türk Milleti Zekir... Türk Demek TÜrkçe Demek, Ne Mutlu Türküm Diyene... Türkiye Cumhuriyetini Kuran Halka, Türk Milleti Denir... Arkadaşım, çooook haklısın... alkışlıyorum.... Güya İslam Birliğine dayalı ÜMMETÇİLİK ve Güya Türk Irkının Birliğine dayalı TURANCILIK, Atatürkçe ve Türk Milletince reddedilmiştir. İslam'da Irkçılığın olmadığı gayet açıktır... ve öyle ki İslam'da ÜMMETÇİLİK'te yoktur. bu sadece bazı aymazların tatlı hülyalarından başka bir şey değildir. ne Hz. Muhammed, ne de başki bir devlet adamı, hiç bir zaman Dünya İslam Devleti kurma amacında olmamışlardır. yada Tüm müslümanlar bir arada, aynı devlette yaşasınlar amacında olmamışlardır... bunun en büğyük örneğini yine Hz. Muhammed 622 Medine sözleşmesi ile belirtmiştir... Hz. Muhammed dahi Ümmetçi bir devlet kurmamıştır... siz kim oluyorsunuzda Milliyetçiliği yadsıyıp, Hz. Muhammed'e rağmen Ümmetçi bir zihniyete kapılıyorsunuz? bide diyorlar ki, biz Hz. Muhammed'e bağlıyız... bu mu bağlılık... O'nun bile yapmadığı bir sistemi mi benimsemek bağlılık? bakınız İslam bir Devlet Kurma Kitapçığı değildir. bir devletni nasıl olması neye dayanması gerektiği ile ilgili değildir... o yüzden, güya islam'a dayanarak Ümmetçilik gibi uydurmaları atın akl-ı evvel zihninizden... Çanakkale'de MİLLİ BİR MÜCADELE VERİLDİ. yazılarınıza bakıyorumda, hiç Kurtuluş savaşından bahsetmiyorsunuz. anlaşılşan sizde Kurtuluş savaşını sindirememiş insanlardansınız ki verdiğimiz şehitler hesabını soracaklrdır sizden... Çanakale'de br tek ingilize, fransıza karşı savaşmadık... Yahudi Siyon Taburu'da vardır aralarında, ki bunlara Katırcı Taburu'da denir... İngiliz sömürgesindeki Hinli Müslümanlarda vardır aralarında... Arap Müslümanlarda vardı... yani yedi düvel derler ya, sadece yedi düvel değil, mehmet akif demiş ya "Eski dünya, Yeni Dünya, Bütn Akvam'ı Beşer..." vardı karşımızda... anladın mı arkadaşım... yani müslüman olmak hiç mi hiç yetmiyor savaşmamak için... hatta insanların umurlarında bile olmuyor... bunu bize tarih gösteriyor... bide şu tanımınız çok tuhaftır, işte yunana doğan bir insan bize, bizden doğan bir insan yunana düşman olcakmış... olmasın kardeşim... bunun milliyetçilikle ne alaksı var? o zaman sende Müslümansın, Yahudiye Hıristiyana düşman olman gerekir... var mı böyle bir mantık? müslüman Hıristiyana ve Yahudiye düşman olacak diye bir kaide var mı? işte Türk'ün bir başkasına düşman olması gibi bir düşüncede yok kardeşim... böyle şeyleri çarpıtarak Milliyetçiliğe mal etme...yazık, sadece yazık... -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
Arkadaşım, hala ırktan, soydan falan bahsediyorsun... diyorum ki, bizim Milliyetçiliğimiz ırka, soya dayanmaz diyorum... bunun neresi açık değil anlamıyorum... "Geçmişte Aynı Topraklarda Yaşamış, Hala Aynı Topraklarda Yaşayan ve Gelcektede Aynı Topraklarda Yaşama Azminde Olan İnsan Topluluğuna Millet Denir" => Bunda ırka, soya, menşeiye dayalı bir ifadenin olduğunu sanmıyorum.... "Türkiye Cumhuriyetini Kuran Halka -Türk Milleti- Denir" => Burada da Irka, soya ve menşeiye dayalı bir tanım yoktur. öyle ki "Türk" adı tarih boyunca, bir ırk adı olmasına rağmen, her zaman bir üst kimlik, yani Türk devletine bağlı olan insanları nitelemek için kullanılmıştır ve bunu siz "ırkçı olduğunu düşünüyosunuz" diyerek ırkçı bir anlama bürüyemezsiniz. çünkü ne dediği apaçıktır. yaşadığımız yer 1000yıldır Türkiye diye anılmaktadır ve bu bölgenin kaderinde en etkili topluluk Türkler olmuştur. ancak yine de Türkler diğer topluluklardan üstün tutulmamış ve hepsine Tarihi gerçeğine dayalı olarak, vatandaşlık bağıyla bağlı olduğu Türkiye Cumhuriyetine ithafen "Türk Milleti" denmiştir... "Türk demek Türkçe demek, Ne Mutlu Türküm diyene" => Fransa yada Almanya gibi demokratik olduğunu söylediğimiz ülkelerdeki en önemli unsur, o ülkelerin kendi dillerindeki eğitimleridir. Fransada herkes Fransızca eğitim görmek zorundadır. Fransızların Milliyetçilik anlayışı Dile bağlı olarak gelişmiştir. Almanların ki ise Irka bağlı olarak gelişmiştir. Arapların Milliyetçilik anlayışı Kavimdarlığa dayanır. Amerikanın anlayışı ABD vatandaşı olmaya dayanır. İngilizlerin ki, İngiliz Kraliyet Ailesinin kabullerine dayanır. yani milliyetçilik her toplumun kabulletine göre değişik bir şekilde vücut bulmaktadır. Türklerin Milliyetçiliği ise ırka, menşeiye yada soya dayanmamaktadır. yani sizin yukarıda saydıklarınız çerçevesinde açtığınız konunun muhatabı aslında Türkiye Cumhuriyeti ve diğer Türk devletleri değillerdir. Türklerin Milliyetçiliği tamamen Tarihi Teşekküllere dayanır ve Geleneksel bir yapısı vardır. Türkler bu yapının dışına çıkmamıştırlar hiç bir zaman. hatta Anadolu'da Fransız İhtilali ile gelen milliyetçiliği en son benimseyen topluluktur Türk Toplumu. Milliyetçilik Fransız İhtilali ile Siyasi Anlamda vücut bulmuştur, ancak Türkler, Fransız İhtilalinden önce, gelişmiş yönetim anlayışlarında dolayı Yönetim Gelenekleri Açısından, Geleneksel Milliyetçi Bir Anlayışa sahiptiler. sanırım bunun örneklerini vermiştir. Türk Olmak her ne kadar bir Irkı belirtse de, Kimlik olarak bir Üst Kİmliktir ve kimse ırk olarak Türk olmak zorunda değildir... Kimse doğacağı ırkı seçemez, ancak milleti seçer... sanırım siz benim söyledikleriim anlamıyorsunuz... biz Irk yada Soy tartışması yapmıyoruz. O nüfus cüzdanını taşıyan herkes, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı ile gurur duyan herkes, Bu bayrağın dalgalanması ile şereflenen herkes Türktür. Atatürk ilk Türk falanda değildir... Atatürk, Türk olmanın ne demek olduğunu en iyi bilen insanlardan birisidir. Türk Milleti kavramının tarihi teşekkülünü bilen insanlardan birisidir. Türk adının, sadece bir ırk adı olmadığını, Türk devletine mensup herkesin üst ve birleştirici kimliği olduğunu bilenlerden birisidir. Kendisi, yukarıda saydığım sözlerini bu Tarihi gerçeklere dayanarak sarfetmiştir ve siz o tarihi gerçekleri anlamadıkça onu da anlayamayacaksınız, bu çok aşikardır. ayrıca kimse doğmuş biri ile ölmüş birinin ırk kavgasını yapmamaktadır... bunları nereden çıkarıyorsunuz bilmiyorum... bakını yine Atatürk'ten örnek vereyim "Türk olmak, Türk doğmak demek değildir, Türk olmak, Türk gibi düşünmektir"... burada Türk gibi düşünmekten kastı, Türk Devletlerinin Bağımsız Yaşama azmi, yani Türk Milletinin bağımsız yaşama fikriyatına sahip olunmasıdır. Irk Olarak Türk Düşünmekten bahsetmemektedir. Tarihte görüldüğü gibi Bağımsız Yaşayabilmiş ve en çok devlet kurabilmiş Millet Türk Milletidir. Atatürk Bağımsız olmamızı öğütlemiştir. ancak onun laflarını kırpan kimseler, onun ırkçılığa itham ettiğini sanmaktadırlar. öyle ki "Dil" için söylenmiş "Ne Mutlu Türküm Diyene" cümlesini bile Irkçı bir niyetle söylediğini sanmaktasınız. ancak bu cümlenin geçtiği nutkunu okursanız tek bir yerinde bile ırka dayalı bir anlamın çıkamayacağı gibi bu cümlenin tamamı şöyledir "Türk demek Türkçe demek, Ne Mutlu Türküm Diyene"... bunu diğer demokratik devletlerin Dil anlayışlarını da göz önünde bulundurarak yorumlayın lütfen... 4 çocuk babası olan bir insan olarak insaflı olun... yukarıda saydığınız şeyler ise Milliyetçliğin tanımı değildirler... hani demişsiniz ya "*şu aşağıda yazmış olduklarım doğruysa milliyetçilik yanlıştır.*" diye... birincisi, hangi ırktan olacağımıza karar veremeyiz ancak hangi millete tabi olacağımıza pek ala karar veririz... gidip amerikan vatandaşı olursanız, artık ABD milletine tabisinizdir. biz Milliyetçilikten Vatandaşlık bağını anlamaktayız ve sizin saydığınız şeyler Milliyetçilik değil "Irkçılıktır". ve yanlış olan Milliyetçilik değil, Irkçılıktır.... öncelikle gidip Milliyetçiliğin ne olduğunu, tarihi temellerini ve Türklerin Milliyetçilik anlayışlarının nereden geldiğini ÖĞRENMENİZ gerekmektedir. unutmayın, Anadolu'da Siyasal anlamda milliyetçiliği benimseyen en son topluluk Türklerdir... bunu göz önünde bulundurunuz. ve şiddetle tavsiyemdir, bazı dini duygulara kapılıp gaza gelerek, bilmediğiniz bir kavramı (milliyetçiliği), yine bilmediğiniz diğer bir kavramla (ırkçılıkla) karıştırmayaınız ve öyle itham etmeyiniz... dediğiniz şeylerin milliyetçilikle alaksı yoktur... ırkçılıkla alakası vardır ve Türk devleti Irkçı Değildir... -
DİNİMİZDE MİLLİYETÇİLİK YOKTUR
Pantheaa şurada cevap verdi: yağmur başlık Dini Konular - Din - Dinler
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!! Irkımız olan Türklükten bahsetmiyorum ben arkadaşım... Milletimiz olan Türklükten bahsediyorum. ve bu çok doğal bir duygudur. bu duygunun olmaması anormaldir. çünkü her insan Milletini sevmekle yükümlüdür. Araplar Arap Milletini (devletleri sınırlarında yaşayan -milletindeki- her insanı), İnglizler İngiiliz Milletini (ingiltere vatandaşı her insanı), Türkler Türk Milletini (Türkiye vatandaşı her insanı) sevmekle yükümlüdür. ama anladığıma göre siz Türklüğü sadece bir Irk adı sanıyorsunuz ve "Türk" adını bi gıcıklığınız var anladığım kadarıyla... yaksa derdinizin başka bir şey olduğunu düşünmüyorum. hanfendi o kadar düşmansanız (Türküyle, kürdüyle, çerkesiyle, lazıyla) bu millete, gidip başka bi toplumda, kendinizi nereye ait hissediyorsanız orada yaşayın lütfen... "Türk Demek Türkçe Demek, ne Mutlu Türküm Diyene!"