Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

aynedır kırılan her baktığında

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    22
  • Katılım

  • Son Ziyaret

aynedır kırılan her baktığında tarafından postalanan herşey

  1. bence sen ******* ve ........ olmadığı konularda fazla konuşma. benden kaynek istiyorsun senin kaynakların nerde kaynek diuye çıkatdıkların tarflı gerici faşist iki gazete ve oralarda yazan faşist kendini gazeteci sanan yazar ********. Sen kafanı kuma gömmüş bir *********** gibi olaylara bakarsan ve yine senin zihniyetindeki iki yazar çizerin kafasıyla hareket edersen hiçbir şey göremez ve öğrenemezsin. Ayrıca Atatürkçü olurkende senden izin falan alacak değiliz bu ülkede faşist olan ve Atatürk'ün üstün tuttuğu demokrasiyi yok sayan kişilerden Atatürkçülük öğrencek değiliz.
  2. BOP/ GOP ve ılımlı İslam Bu fikri arka plan, aslında ABD'nin gezegene hakim olma stratejisini formüle ettiği, "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi" ve projenin en önemli siyasal etabı Büyük veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (BOP/GOP) diye isimlendirilen stratejik planlamadır. ABD'nin, yeryüzünün en zengin enerji havzalarının bulunduğu Merkezi Avrasya'yı (Ortadoğu ve Hazar havzası) denetim altına almak için geliştirdiği GOP'un en önemli ayağını ise, hiç kuşkusuz "ılımlı islam" strtejisi oluşturuyor. Hiçbir rejim sadece askeri ve siyasal zorla ayakta kalamaz. Tarihin bize verdiği en önemli derslerden biri de bu olgudur. Dünyanın en kötü ve zorba yönetimleri bile, örneğin çöpleri toplamak ve fırınları çalıştırmak zorundadır. Dolayısıyla asgari bir toplumsal destek oluşturulmadan hiçbir baskıcı yönetim ya da diktarörlük ayakta kalamaz. Aynı şey işgaller ve sömürgecilik için de geçerlidir. Etkili bir işbirlikçi sınıf ve asgari bir toplumsal destek ya da kayıtsızlık gereklidir. İşte GOP ve ılımlı islam stratejisi ve/veya siyaseti, Ortadoğu ve islam coğrafyasında ABD işgaline, neo-klasik sömürgecilik girişimine toplumsal ve siyasal rıza üretmek için geliştirilen bir projedir. Fethullah Gülen'in misyonu! Çünkü, ılımlı islam projesinin içeriden, teolojik zeminde bir taşıyıcısına ihtiyaç vardı. Çok önemli olmakla birlikte, AKP, politik bir parti olarak bu ihtiyacı tam olarak karşılayamazdı. İslami bir kanaat önderinin, etkili bir tarikat liderinin de katkısı ve desteği gerekliydi. Bu isim, geniş bir örgütsel ağa, mali güce ve yaygın bir etkileme alanına sahip olan Fethullah Gülen'den başkası değildi. Bugün Fethullah Gülen, "Dünya denilen geminin kaptanı" olarak nitelendirdiği ve hedeflerine ulaşmak için bu otorite ve irdeye boyun eğilmesi gerektiğini vaaz ediyor. Dolayısıyla Gülen, ABD'nin "ılımlı islam" projesinin teolojik ve felsefi arka planını oluşturmaya soyunmuş gönüllü bir tarikat lideri portresi çiziyor. Aslında Fethullah Gülen daha yolun başından itibaren ABD ve onun istihbarat örgütleriyle ilişkili bir isimdi. Gülen, soğuk savaş yıllarında, daha 1960'lı yılların başında, Komünizmle Mücadele Derneği'nin (KMD) Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu üyesiydi. Türkiye yakın tarihinin en demokratik anayasasını getiren 27 Mayıs'ın 1960 hareketinin önünü kesmek için ABD, istihbarat örgütü CIA aracılığıyla KMD'yi kurdurmuştu. Bu dernek, denilebilir ki, Türkiye'de emperyal istihbarat örgütleriyle birebir ilişkili ilk Soğuk Savaş örgütlenmesiydi. Bugün Türkiye'de islamcı alanda siyaset yapan bir çok isim bu derneklerde yetişmişti. Örneğin, Recai Kutan'da Malatya KMD başkanıydı. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) de bu tip derneklerden biriydi. Abdullah Gül gibi bir çok islamcı politikacı da MTTB'nde yöneticilik yapmıştı. Said-i Nursi'nin kurduğu Nurculuk tarikatının/cemaatinin en büyük kolunu yöneten Fethullah Gülen, aslında liderinin yolundan gidiyordu. Said-i Nursi de, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, 31 Mart 1912'de İttihad-Terakki yönetimine karşı ayaklanan Derviş Vahdetti'den icazet almıştı. Kıbrıslı bir şeyh olan Derviş Vahdetti'nin Volkan gazetelerinde yazılar yazmış, bu gerici ayaklanmaya katılmış, isyan bastırıldıktan sonra sürgüne gönderilmişti. Derviş Vahdetti'nin ise, o dönemde Kıbrıs'ı elinde tutan İngilizlerle ilişkili olduğu, İngiliz istihbaratı tarafından yönlendirildiği güçlü bir iddia olarak ortaya atılmıştı. Gelenekte bu vardı!.. Kendi ideolojik-siyasal projelerini hayata geçirmek için gerektiğinde batılı emperyal güçlerle işbirliği yapmak...
  3. arkadaşım ülkesine gelir mi hiç orada rahat içinde yaşıyor ve okullarına maddi kaynak sağlıyor. fettullah gülen dostları benim de sizlere bir sorum var: Bir zamanlar amerikaya karşı olduğunu ve gavur bir ülke diye itham ettiği ayrıca yazamadığım bir sürü şeyi söylediği ülkeye neden gitti ve neden hala orada yaşıyor.
  4. Eğer sen bu ülkede yaşamıyorsan veya her şeye gözlerini kapamışsan beni istihbaratçı sanman kadar doğal bir şey olamaz. Sana tavsiyem biraz daha duyarlı ol ve başını kaldır gündemi takip et ve kitap, gazete oku. O zaman gülenin nasıl biri olduğunu anlarsın, ama bakarken de sakın at gözlüğü takma!
  5. arkadaşlar unutmadık deniyor belki sizler yaşayanlar şahıs olarak unutmadınız ama bir bakın aslında her şey çoktan unutulmuş. sadece 17 ağustos da herkesin aklına geliyor. unutulmayan şeyler sizce sadece bir gün mü hatırlanır? eğer unutulmamış olsaydı bir çözüm bulunmaya çalışılırdı, eğer unutulmasaydı deprem katillerine gereken cezalar verilirdi, eğer unutulmasaydı yeni yapılan evler depreme dayanıklı yapılırdı ve yeni katiller çıkmazdı, eğer unutulmasaydı DERS ALINIRDI.
  6. arkadaşım bu anketlerde kime soruluyor inan kimse bilmiyor. akp nin istanbul genelinde oyları hangi kesimden aldığı aşikar; gecekondu bölgesinde yaşayan insanlardan. bu tür insanlarıda kandırarak oy toplamıştır. maddi yardım sağlayarak oyları cebe indirmiştir. bu şeçimlerde umarım oradaki halk mağduriyetlerinin farkında olur ve oylarını ona göre verir. çünkü kurunun yanında yaş da yanıyor ve kendi adıma ben bu hükümeti hak etmedim.
  7. aynen katılıyorum. bu ülkede yıllarca masal dinleyen ve bize de zorla dinlettiren sağcı hükümetler ve onların destekçileri oldu. bir noktada haklı olabilirsiniz, bu seçimlerde chp ve diğer sol partiler tek başına iktidar olamayacak. çünkü bu ülkedeki halk ne yazık ki bilinç seviyesinde o kadar yükselemedi. bu nedenle de getirdiği sağcı iktidarların hezimetini yaşadı. eğer halk gereken bilgi seviyesine yükseldiğinde ve ilerici düşünmeye başladığı zaman bu ülkede sol bir iktidar olacaktır ve ülke gereken refah seviyesine ve demokratik laik ortama kavuşacaktır.
  8. ne demek hem de istediğiniz kadar atabilirsiniz.
  9. Hükümet hangi konuya kesin ve düzgün bir çözüm buldu ki bu konuya bulsun. Bence bugün yaşadıklarımızın daha da beterleri gelecek eğer bu hükümet tekrar devam ederse. Amaçları ülkeyi açık pazar haline getirip satmak, sosyal devlet ilkesinin hiçbir gereğini yerine getirmiyorlar.Biz sustukça daha başımıza çok olaylar gelecek ya hazırlıklı olun ya da DUR demesini öğrenin.
  10. --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- gerçekten saçma konuştuğunuzun ya farkında değilsiniz ya da cahilsiniz. Hala müslüman bir gazete değil diyorsunuz, öncelikle bir önceki yazımda Cumhuriyetin laik bir gazete olduğunu söylemiştim ki hala aynı şeyi söylüyorum. Eğer gazetecilik yapıyorsanız tarafsız olmak zorundasınız ki Cumhuriyet tam da böyle bir gazetedir. Ayrıca diğer gazeteler gibi dinsel sömürü yaparak okuyucu toplamaya çalışmaz. Bir de kendilerine rakip olarak yeni şafağı görüyorlar demişsiniz, asla yazımda rakip diye bir kelime geçmemiştir zaten yeni şafak gibi gerici yobaz bir gazate asla Cumhuriyet'in rakibi olamaz. Gazetemiz Atatürk döneminde ve Atatürk'ün teşvikiyle kurulmuştur ve bu durum bizim gururumuzdur. Atatürk'ün devrimlerinden ve ilkelerinde vazgeçmemiş bu doğrultu da ilerlemiştir. Son olarak da kominizm ve ateizmi tam olarak bilmeden gazeteyi okumadan saçma sapan laflarla propagandayı sen yapıyorsun.
  11. Haklısın kimse kimseyi sevmeye mecbur değil, fakat saygılı olmak zorundadır hele de Uğur Mumcu gibi saygıdeğer bir yazara. Sevmiyorsunuz, çünkü Uğur Mumcu araştırmalarıyla sizlerin ilah saydığı kişilerin foyalarını ortaya çıkarıyordu, gerçekleri araştırıp delileriyle açıklıyordu ve bu durum gerici kesimi rahatsız ediyordu. Sevmemekte haklısınız galiba, benim savunduğum düşüncelerin yanlış ve yalanlar üzerine kurulu olduğunu, ilahlaştırdığım kişilerin palavracı ve üç kağıtçı olduğunu ortaya koysaydı ben de UĞUR MUMCU ve onun gibilerini sevmezdim.
  12. dinden bahsediyor fakat dinin gereklerinden olan yalan konuşmamayı iftira etmemeyi bilmiyorsunuz. öncelikle insanların hangi dine ve millete mensup oldukları onlardan başka kimseyi ilgilendirmez, ayrıca ne kadar iyi tanıyorsunuz ki cumhuriyet gazetesi yazarlarının hangi dine ne kadar bağlı olduklarını biliyorsunuz. kalıplaşmış yobaz zihniyetinizden ne zaman vazgeçeceksiniz merak ediyorum. herhalde saygı duymak gibi bir kelime lügatlarınızda hiçbir zaman yer almayacak. bizler sizin ırkçı yeni şafak ve gerici zaman okumanıza bir şey demiyoruz. gereksiz polemiklerle ve yanlış beyanlarla insanların kafalarını karıştırmaya çalışıyorsunuz. sakın heveslenmeyin bir cumhuriyet okurunun bu tür saçma laflarla aklı karışmaz çünkü bu gazetenin yeterli ve düzeyli bir okuyucu kitlesi vardır ve bunu da herkes bilir.
  13. Cumhuriyet Gazetesi neden hedef diye soran arkadaşıma cevap veriyorum. Cumhuriyet Gazetesi hedef, çünkü ilerici, çünkü gerici yobaz zihniyete karşı, çünkü bilgi toplumunu istiyor ve buna göre yayın yapıyor, çünkü diğerleri gibi ırkçı değil milliyetçi, çünkü laik, çünkü halkçı, çünkü sömürünün her türlüsüne karşı, çünkü bağnaz ve sabit fikirli gazeteler gibi hedef göstermiyor, çünkü demokratik, çünkü çok sesliliğe inanıyor, çünkü...
  14. evet suheda arkadaşımıza katılıyorum, forumda başlıklar hep bu iki isimden oluşuyor bunun nedeni de bu isimleri sürekli gündemde tutmak. haklısınız konuşmak gerek fakat her ortama aynı kişileri sokmak yanlış. hatta bu başlık altında bile şimdi konu fettullah gülene dönmüş bile.
  15. Mustafa Kemal'i Sevmek Sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Özgürlüğü ve bağımsızlığı sevmek… Bunları karakter, yani ruh, öz, omurga olarak kabul edenleri sevmek. Mustafa Kemal'i sevmek… Fikri hür, ilmi hür, irfanı hür olanları sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Yoksul, yürekli, namuslu,yalansız, riyasız, pazarlıksız…Tertemiz alnından vurulup düşen hem de daha , bir tek kurşun atmadan, o istedi diye Allah deyip şehitlik için ileri atılan dedelerimiz, Eğinli dedem, Ali Çavuş gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek … Kopan bacağını tüfeğinin dipçiğinin kayışıyla bağlayıp savaşarak ölen Ezineli Yahya Çavuş gibi sevmek… Çanakkale'de 19. Tümen 'in her bir neferi gibi sevmek… Sevmek… Ölmeyi emreden birini, Mustafa Kemal'i sevmek… Ölenleri dün olduğu gibi bugün de anlamak: "Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım." Sevmek …Mustafa Kemal'i sevmek… Dün olduğu gibi bugün de bir adım geri gitmeyenleri ,gitmeyecekleri sevmek… Mustafa Kemal'i Sevmek… Ölümden kaçarken durup onu dinleyip ölüme koşmak… Sabah saatlerinde Mustafa Kemal 57.Alay'ı bir batarya ile Koca Çimen Tepe istikametinde harekete geçirdi. Kendisi de durumu izlemek için Conk Bayırı'na çıktığında Arı Burnu tarafından erlerin çekilmekte olduğunu gördü. Seslendi: "Niçin kaçıyorsunuz?" "Efendim düşman" dediler "Nerede?" "İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve ileri doğru yürüyordu. Askerlere, "Düşmandan kaçılmaz" dedi. "Cephanemiz kalmadı" dediler. "Cephaneniz yoksa, süngünüz var," dedi. "Ve bağırarak süngü taktırdı. Yere yatırdı... Ölmeyi emretti…Öldüler… O anlatıyor: "Yalnız size 'Bomba Sırtı olayını' anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin... Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur."…' Mustafa Kemal'i sevmek… Ölesiye sevmek… Dün değil bugün gibi sevmek… Bugün de ölmeyi bilmek.. Ölen çocuklarının ardından Avusturalyalı annelerin acısını dindiren,onlara : "Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır." Diyebilen Mustafa Kemal'i sevmek. "Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu Paşalar: "Üç", dediler. Sarışın bir kurda benziyordu Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı" … Atladı…Bir ayağı İzmir' de bir ayağı Ankara'da dimdik durdu… Sevmek.. Mustafa Kemal'i Nazım gibi sevmek… Cumhuriyetini emanet ettiği gençler gibi sevmek… 23 Nisan çocukları gibi sevmek. Dünyanın en aydınlık yüzü Türk kadınları gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Kütahya'da Kurtuluş savaşının ortasında, 2 yıldır görmediği oğlunun sekiz ay önce hastalıktan öldüğünü duyup el defterine, " oğlum İzzet sekiz ay önce ölmüş." diye not düşüp savaşa devam eden, İsmet Paşa kadar sevmek… Osmanlı Genelkurmay Başkanı ve Mareşali iken rütbelerini sıyırıp, onunla Anadolu'ya geçip yeniden kavgaya tutuşacak Fevzi Çakmak Paşa kadar sevmek. Mustafa Kemal'i sevmek… Erzurum'da bir yalnız adama, silahlarını teslim etmemiş tek Osmanlı ordusu olan 9 kolorduyu kendisiyle birlikte teslim edecek kadar çok inanıp, emrine girip, cenk edip, barışta karşı durup, ciltlerce kitap yazacak Kazım Karabekir Paşa kadar sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek…Yağan yağmur altında,ayaklar çıplak yürürken hastalıktan,açlıktan ateşler içinde yanan bebesinin üzerindeki örtüyü alıp, cephane yüklü kağnının üzerine örten analar kadar sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Kadın olup aşık olduğun adamdan, evladından, anandan, babandan daha çok sevmek Mustafa Kemal'i… Anlamak o kadınları, onları anlamak için kendilerini kurtarmaya gelen askerleri " Kemal'in askerleri" diye selamlamalarını anlamak, Afyon'da, Antep 'de, Maraş 'da, Eskişehir'de yani Anadolu'da, düşman işgali altında tecavüze uğrayıp, ölmemek…O acılar içinde sağ kalmak…Herkesin sattığı, terk ettiği, arkadan vurduğu ,hançerlediği bir halkı elinden tutup kaldırmak. Yokluğunu yokluklarına, gözyaşlarını gözyaşlarına, azmini, azimlerine ekleyip onlara haydi diyebileni sevmek… Yaşama azminin adının Mustafa Kemal olmasını anlamak… Namusun adının Mustafa Kemal olmasını, onurun, erdemin adının Mustafa Kemal olmasını anlamak… Bu toprağın kadını, erkeği, evladı olmak… Mustafa Kemal'i sevmek, tecavüze uğrayan o Anadolu kadınları gibi sevmek, tecavüzden kurtarılan o Anadolu kadınları analarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz gibi sevmek… Dinimizi, milletimizi, devletimizi kurtaranları, Kemal'in askerlerini sevmek… Acıyı bilenler, unutmayanlar,unutmayacaklar gibi sevmek… Mustafa Kemal'i namus bilmek… Sevmek… İzmir'de ki o sevda anıtı gibi dimdik durmak…İzmir'e ilk giren Kemal'in askerlerinin Yunan askerleri tarafından şehit edilmesi üzerine o anıta Mustafa Kemal'in Türkiye'nin macerasını anlattığı Nutuk 'da kavgasının parolası ve işareti olarak yazdığı "Vatan ve Namus" diye yazan İzmirliler gibi sevmek ... Mustafa Kemal'i sevmek… Vatan ve Namus gibi sevmek… Mustafa Kemal'i Vatan ve Namus bilmek… Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençler gibi sevmek… Bağımsızlığı ve özgürlüğü sever gibi sevmek…Gelişmiş,büyük Türkiye'yi sevmek… Cumhuriyet'i…Devrimciliği… Milliyetçiliği…Halkçılığı…Laikliği…Devletçiliği sever gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Anti emperyalizmi sever gibi, sömürgeciliğe karşı duranları sever gibi… Türkiye'nin çınarlarını, çiçeklerini,bozkırını, bataklıklarını,denizlerini, havasını, kuşunu, kurdunu sever gibi …. Dünyanın aç ve yoksul çocuklarını sever gibi, çocuklarımızı sever gibi, insanları, doğayı sever gibi, dünyayı, iyiyi,doğruyu,güzeli sever gibi sevmek… Ulusalcılar gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Kursağından haram lokma geçmemiş çocuklar gibi sevmek… Hazreti Ömer'i bile kıskandıracak o büyük ahlakı sevmek… Yaratıp, kazanıp, anasının ak sütü gibi helal mallarının hepsini, ölünce milletine bağışlayanı sever gibi sevmek… O'nun kalpaklı fotoğrafı ellerinde ,oğullarının al bayrağa sarılı naaşlarının önünde "Devlet , millet sağ olsun" diyen şehit anaları gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Elmalılı hoca Mustafa Yazır gibi , Tuncelili Diab Ağa gibi sevmek… Kurtuluş savaşında tebdili kıyafet gezen Galip Hoca gibi sevmek…Sonra barışta Celal Bayar olup kavgalardan geçip, ölmeden önce " Atatürk seni sevmek ibadettir" diyerek sevmek… İzmir'de Yunan'a ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin'in ruhunu şad edip, beş yıl sonra düşmanı kovup namusu ve şerefi yerden kaldırıp; İzmir'de , büyük kısmı hain iğfasına uymuş, İstanbul gazetecilerini toplayıp: " Türkiye basını, milletin hakiki sada ve iradesinin belirtisi olan Cumhuriyet'in etrafında çelikten bir kale vücuda getirecektir. Bir fikir kalesi, zihniyet kalesi. Basın mensuplarından bunu talep, Cumhuriyetin hakkıdır…" diyen Mustafa Kemal'i, doğumunun 125. yılında vefa ve minnet duygularıyla ilk günkü gibi sevmek… O'na karşı görevini yerine getirememenin utancıyla manda yürekleri çatlayıp ölemeyenler, intihar bile edemeyen dönekler,korkaklar, alçaklar, hainler, satılmışlar gibi değil… Mustafa Kemal'i Türk halkı gibi sevmek, Türk milleti gibi sevmek, Türkiye gibi sevmek, namuslu gazeteciler, yazarlar, yayıncılar gibi… Abartısız, yalansız, sade, duru, basit… Kanaltürk gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Onun bildiği gibi, "memleketimizin halini, ihtiyacını milletimizin elemlerini ve emellerini" bilmek… Mustafa Kemal'i sevmek… Sevdasını Vatan… Sevdasını Namus… Sevdasını Bayrak… Sevdasını Türkiye bilenler gibi sevmek… Esaret altında yaşamaktansa… Bu yoksul ve bitap milleti ayağa kaldıramamaktansa… Onun kazanımlarını koruyamamaktansa… Türkiye'yi muassır medeniyete, çağdaş; bilimde teknolojide, eğitimde, sağlıkta, adalette, emekte gelişmiş, çalışanın kazanacağı,eşit,kardeş, özgür insanların yaşadığı ülkelerin düzeyine ulaştıramamaktansa… Türkiye'yi tam bağımsızlık ilkesiyle yönetememektense… Türkiye'yi bilimden, aydınlıktan koparıp şeriata, karanlığa, irticaya, şeyhlere, tarikatlara teslim etmektense… Dağlarda çoban ateşleri yakacaklar gibi sevmek… Mustafa Kemal'i sevmek "Vatan ve Namus" demek… Başka da hiçbir şey demek değil… Düşmanlarına, döneklere, eski ve yeni mandacılara, takiyecilere, yalancılara, bin bir suratlı para kölelerine, mezarının önünde ağlayıp eğilip, sana ve devrimlerine kalleşlik edenlere inat… Seni her zamankinden daha çok seviyoruz… Doğumun, 125. yaşın kutlu olsun Mustafa Kemal…
  16. siz abd ajanı dediğimden öyle bir anlam çıkarıyorsanız kımik olan sizsiniz. abd nin ajanı olan gülendir. evet şimdi amerikada yaşıyor fakat bundan önce Türkiye'deydi ve işlerini yani ajanlığını buradan yapıyordu. Şimdi ise amerikada ve ajanlık görevine oradan devam ediyor. Ayrıca amerikada da diğer tüm ülkelerde de o ülkenin ajanları verdır bunu unutmayın, bilmiyorsanızda öğrenin.
  17. Evet ilk adım atıldı ve gülenin avukatı tarafından yalanlama geldi. Hiç de şaşırtıcı bir durum değil. Türkiye'de ne yazık ki ABD AJANI fettullah gülen taraftarı var ki -bunlardan bir çoğu iktidar partisi akp de yer alıyor- onun bu olaydan rahatça sıyrılması beni hiç de şaşırtmaz.
  18. Arslan'ın söyledikleri beni şaşırtmadı. Hatırlarsanız gazeteler ve televizyon kanalları olayın hemen ardından katil arslanın fettullah gülenle bir bağı olduğunu gülen sempazitanı olduğunu söylemişlerdi.Her ne kadar bu açıklamalar hükümeti memnun etmemiş olsada olayın ardından bunlar dile getirilmişti. Fakat cinayetin üzerinden bir kaç gün geçmişti ki olayın boyutu değiştirildi, çünkü fettullah gülenin adının geçmesi hem hükümeti hem güleni hem de gerici zihniyeti çok rahatsız etti ve olay yön değiştirdi. Ama şimdi katilin ağzından duyduk: fetullah gülenin yeğeniyle görüşme yaptım yardım aldım diye. Daha ört bas edilen çok şey var, bakalım bizim katil ne zaman açıklamaya cesaret edecek.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.