-
İçerik Sayısı
2.353 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
AsiMeLek tarafından postalanan herşey
-
MADEM Kİ YOKSUN ALDIRMIYORUM Her şeyi silebilirdim sen hariç bu dünyadaki. Öyle düşünürdüm bir zamanlar. Adı neydi sana hissettiklerimin. Hiçbir zaman tanımlayamayacağım zamanlarda. Her şeye sen diye baktığım hayat kavgamı senin için yaptığım zamanlarda. Tarifi yoktu bunun. Kendimi bile tanıyamaz olmuştum. Seni düşünürken ve sorgularken aslında içimde derin bir yolculuğa çıkmıştım. Madam ki sen yoktun ben de başımı aldım içimde çıktım o derin yolculuğa hoşça kal bile demeden sana. Desem de senin için fark etmezdi zaten. Merhaba bile dememiştim ki sana hoşçakalımın ne anlamı vardı sanki Yitik bir ülke gibiydi seni sevmek. Toprağımız yoktu kök salacağımız. Senin bambaşka düşlerin vardı içinde benim olmadığım. Farkındaydım sana belli etmeden çırpınıyordum fark edesin diye ama asla olmadı. Madem ki sen yoktun ben de aldırmadım sana nihayet. Diğerleri gibi sıradanlığı seçtim. Sıradan bir hayata merhaba dedim .Madem ki sen yoktun aldırmamalıydım , yaşamalıydım. Sensiz meydan okuyacaktım hayata . Önce sana inat yaşayacaktım ,sonra diğerlerine.Bunu anlamalarına bile izin veremeyecektim. Öylesine inandırıcı olacaktım ki kimse rol yaptığımı anlamayacaktı. En çok ta sen Sensizlik önceleri çok zor geldi. Hayalimdeki o küçük denizli kasabada yaşarken bile. Aldırmıyordum ne insanlara ne zamana ne de yalnızlığa. Sen yoktun ben aldırmıyordum. öldüresiye çalışıyordum, yoruluyordum. Sana ve dünyaya inat aldırmıyordum. Yaşıyordum. Bunu önce sen sonra ben istemiştim. Haberin derinlerde bir yerde vardı bunu biliyordum. Seni bu kadar severken bunu anlamamana olanak yoktu. Aldırmama da olamazdı. Seni sevmek telepatik bir yolculuktu. Belki de bu telepatık yolculuktu bunu bu kadar çekici ve farklı kılan. Kimsede bulamayacağım çıkmaz bir yola sokan. Madem ki sen yoktun asılacaktım hayata dört elle. O beni bıraksa da ben bırakmayacaktım. Tutundum ucuna bir çok yerinden hayatın sen fark etttin ya da fark etmedin ben aldırmıyordum ne sana ne diğerlerine ne de zamana. Zamansız zamanlara yükledim hayatı. Herkes zamana yenik yaşarken ve her günden bir şey koparmaya çalışırken ben kendimi akışına bıraktım hayatın en göbeğinden. Seyahat ettim , yazdım, güldüm gezdim . Madam ki sen yoktun ben de en varından vardım. Herkese inat sana ve diğerlerine inat aldırmıyordum. Yaşıyordum zamanı bir kum saatine benzer ömür yolculuğumu. Dostluklar kuruyordum,arkadaşlar ediniyordum. Senin gölgenden sızan sevgimi veriyordum hepsine. Bana aşık olan birileri çıkıyordu içlerinden aldırmıyordum. Ben yaşıyordum. Ne sana küsmüştüm ne hayata .Barışmıştım.Aldırmıyordum sana inat yaşıyordum.Yarın ne getirir bilemem ama ben yine sana aldırmıyorum. Madem ki sen yoksun ben sana uyuyorum. Aldırmıyorum. İçimdeki derin yolculuk her gün seni benden uzaklaştırdı. Kendimi tanımaya başladım. Aslında içimde senden çok daha derin sevgiler vardı. İnancım vardı. Kutsal olan Allah’a inancım. Değer yargılarına inancım. Sana olan sevgim bunun küçük bir yansımasıydı. Sen yoksan buna aldırmamalıydım. . İçimdeki seni ararken asıl benle tanışmıştım. Mademki sen yoktun ben en benimden bendim . Aşka inat zamanlar kurdum kendime . Sevdayı perhiz ettim. Yalnızca düşündüm. Dünyayı seni ve diğerlerini . Asıl olan inançlardı diğerleri yansıma idi. Sen bu yansımanın içimdeki en güzel çiçeğiydin. Ama göremedin . Mademki sen yoktun aldırmadım. Yaşamalardan yaşam seçip yaşadım kedimi ve bir sabah kaybettim içimdeki seni Şimdi yeniden başladım her şeye sıfır kilometre. Artık hazırım sevmeye hem de en derininden. Mademki sen yoksun aldırmıyorum . Artık seni bırakıyorum içimden ben yeniden sevmeye gidiyorum.
-
Bir gün içimden gittin, anladım. Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. “Bana kalan, Beni kalansız bölen bu şehir. Ah! bu şehir, yalan şehir” demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin... Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz? “Bir gün içimden gittin, anladım.” Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı. İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir. İçimizdeki yasaklı kimliktir O: Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır... Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.
-
Sevdalarım Var Benim Gözlerime böyle bakma ne olur Senden gizli sevdalarım var benim Aşkınla içime akma ne olur Senden gizli sevdalarım var benim Bin türlü derdim var deli başımda Her gün zehir içtim inan aşımda Ölürsem görürsün mezar taşımda Senden gizli sevdalarım var benim Susuz bir çöl idim, sel olup gittim Ocakta kor idim kül olup gittim Bir sevda uğruna del’ olup gittim Senden gizli sevdalarım var benim Gönlünde bir ateş yakar giderim Kimbilir, sevginden bıkar giderim Belki de kalbini yıkar giderim Senden gizli sevdalarım var benim Güllerin dalında bülbüller öter Bendeki sevdalar ölümden beter Bu garip aşığa bir gurbet yeter Senden gizli sevdalarım var benim Vuslatlar, hicranlar hepsi gözümde Sevdalar sır olmuş benim özümde Uğraşma duramam belki sözümde Senden gizli sevdalarım var benim Bir ceylan sevmişim dağlara kaçmış Dertler kucağını hep bana açmış Sevda yollarında yürümek güçmüş Senden gizli sevdalarım var benim
-
"SENSİZLİK" GECELER BANA SENİ HATIRLATIRDI SENSİZ YALNIZ ODAMDA MUTLULUĞU HAYAL EDERKEN, ASLINDA YALNIZLIK BİLE BANA SENİ ANLATIRDI YÜREĞİM SENİ İSTERDİ, ELLERİM SENİ ARARDI AMA BULAMAZDIM SEN OLMAYINCA NE ELLERİNİ NEDE MUTLULUĞUMU...
-
BİLİR MİSİN ? Bilirmisin yalnızlık ne demek? Bilir misin gökyüzündeki yıldızlardan medet ummayı? Uzattın mı elini bir yıldız boyunca, belki, tutarım diye farkında olmadan? Uykusuz kalmayı bilir misin sabaha kadar? Hiç küstün mü hayata? Aslında kendinsindir küstüğün küçüğüm? Kapatıp gözünü hayaller kurduğun oldu mu geleceğe dair? Bazen küçük bir masumiyet belirir tebessümünde, bazen gözünde hırçın bakışlar. Kızdın mı kaderine günlerce? Kendini tanıyamadığın oldu mu hiç? Bazen cesaret edemeyen konuşmaya ve bazen de hiç susmayan sen. Sevdin mi birini? Her yağmur yağışında saatlerce bekledin mi sevdiğini pencerenin önünde? Bir yudum sevgi dilendiğin oldu mu sert bakışlardan? Yaslanacak bir omuz aramadın mı? Birden güldüğün oldu mu sebepsiz? Her şiirde kendinden bir şeyler bulmadın mı hiç? Rüyalarda yaşadığın oldu mu hayatını, istemediğin oldu mu uyanmayı? Baktığın ama göremediğin oldu mu etrafı? Ufak bir sorunu büyütüp ölmeyi de mi istemedin hiç? Sebebini bilmediğin bir ağırlık çökmedi mi üstüne? Büyüdüğünü farkedip zamana düşman oldun mu? Hecelerin az geldiği, kelimelerin yetmediği oldu mu duygularını anlatmaya? Ağladığın oldu mu sebepsizce sabaha kadar? Belki, sen, ağlamayı bilmiyorsundur , sevmeyi bilmediğin gibi. İki damla yaş değildir ağlamak... Önce hüzünlenmek, sonra düşünmek, hayal etmek.. Anıları yaşamak, büyük bir özlem içinde o küçük oyuncak bebeğe sarılmak. İşte budur ağlamak ve yeniden yaşamak.
-
bende bildiğin gibi aynen devam
-
Ayrılığın İlanı olsun sana..
AsiMeLek şurada cevap verdi: AsiMeLek başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
ben teşekkür ederim şiir ve aşk svgi yazıları benim varoluşum şiir yazmayı çok seviyorum ve başka kişilere ait şiirleride sizlerle paylaşmaktan çok zevk alıyorum şiir insanın duygularını anlatabildiği en güzel yol ben hep duygularımı şiirlerle anlattım sevgilerimle -
hoş b. abicim nasılsın bakalım görüşmeyeli
-
aynen aferim siyah
-
Mademki Yoksun Aldırmıyorum..
AsiMeLek şurada bir başlık gönderdi: Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Her şeyi silebilirdim sen hariç bu dünyadaki. Öyle düşünürdüm bir zamanlar. Adı neydi sana hissettiklerimin. Hiçbir zaman tanımlayamayacağım zamanlarda. Her şeye sen diye baktığım hayat kavgamı senin için yaptığım zamanlarda. Tarifi yoktu bunun. Kendimi bile tanıyamaz olmuştum. Seni düşünürken ve sorgularken aslında içimde derin bir yolculuğa çıkmıştım. Madam ki sen yoktun ben de başımı aldım içimde çıktım o derin yolculuğa hoşça kal bile demeden sana. Desem de senin için fark etmezdi zaten. Merhaba bile dememiştim ki sana hoşçakalımın ne anlamı vardı sanki Yitik bir ülke gibiydi seni sevmek. Toprağımız yoktu kök salacağımız. Senin bambaşka düşlerin vardı içinde benim olmadığım. Farkındaydım sana belli etmeden çırpınıyordum fark edesin diye ama asla olmadı. Madem ki sen yoktun ben de aldırmadım sana nihayet. Diğerleri gibi sıradanlığı seçtim. Sıradan bir hayata merhaba dedim .Madem ki sen yoktun aldırmamalıydım , yaşamalıydım. Sensiz meydan okuyacaktım hayata . Önce sana inat yaşayacaktım ,sonra diğerlerine.Bunu anlamalarına bile izin veremeyecektim. Öylesine inandırıcı olacaktım ki kimse rol yaptığımı anlamayacaktı. En çok ta sen Sensizlik önceleri çok zor geldi. Hayalimdeki o küçük denizli kasabada yaşarken bile. Aldırmıyordum ne insanlara ne zamana ne de yalnızlığa. Sen yoktun ben aldırmıyordum. öldüresiye çalışıyordum, yoruluyordum. Sana ve dünyaya inat aldırmıyordum. Yaşıyordum. Bunu önce sen sonra ben istemiştim. Haberin derinlerde bir yerde vardı bunu biliyordum. Seni bu kadar severken bunu anlamamana olanak yoktu. Aldırmama da olamazdı. Seni sevmek telepatik bir yolculuktu. Belki de bu telepatık yolculuktu bunu bu kadar çekici ve farklı kılan. Kimsede bulamayacağım çıkmaz bir yola sokan. Madem ki sen yoktun asılacaktım hayata dört elle. O beni bıraksa da ben bırakmayacaktım. Tutundum ucuna bir çok yerinden hayatın sen fark etttin ya da fark etmedin ben aldırmıyordum ne sana ne diğerlerine ne de zamana. Zamansız zamanlara yükledim hayatı. Herkes zamana yenik yaşarken ve her günden bir şey koparmaya çalışırken ben kendimi akışına bıraktım hayatın en göbeğinden. Seyahat ettim , yazdım, güldüm gezdim . Madam ki sen yoktun ben de en varından vardım. Herkese inat sana ve diğerlerine inat aldırmıyordum. Yaşıyordum zamanı bir kum saatine benzer ömür yolculuğumu. Dostluklar kuruyordum,arkadaşlar ediniyordum. Senin gölgenden sızan sevgimi veriyordum hepsine. Bana aşık olan birileri çıkıyordu içlerinden aldırmıyordum. Ben yaşıyordum. Ne sana küsmüştüm ne hayata .Barışmıştım.Aldırmıyordum sana inat yaşıyordum.Yarın ne getirir bilemem ama ben yine sana aldırmıyorum. Madem ki sen yoksun ben sana uyuyorum. Aldırmıyorum. İçimdeki derin yolculuk her gün seni benden uzaklaştırdı. Kendimi tanımaya başladım. Aslında içimde senden çok daha derin sevgiler vardı. İnancım vardı. Kutsal olan Allah’a inancım. Değer yargılarına inancım. Sana olan sevgim bunun küçük bir yansımasıydı. Sen yoksan buna aldırmamalıydım. . İçimdeki seni ararken asıl benle tanışmıştım. Mademki sen yoktun ben en benimden bendim . Aşka inat zamanlar kurdum kendime . Sevdayı perhiz ettim. Yalnızca düşündüm. Dünyayı seni ve diğerlerini . Asıl olan inançlardı diğerleri yansıma idi. Sen bu yansımanın içimdeki en güzel çiçeğiydin. Ama göremedin . Mademki sen yoktun aldırmadım. Yaşamalardan yaşam seçip yaşadım kedimi ve bir sabah kaybettim içimdeki seni Şimdi yeniden başladım her şeye sıfır kilometre. Artık hazırım sevmeye hem de en derininden. Mademki sen yoksun aldırmıyorum . Artık seni bırakıyorum içimden ben yeniden sevmeye gidiyorum. -
Sana gözyaşlarımdan kulübe yaptım..
AsiMeLek şurada bir başlık gönderdi: Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
-
Bir gün içimden gittin, anladım.
AsiMeLek şurada bir başlık gönderdi: Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. “Bana kalan, Beni kalansız bölen bu şehir. Ah! bu şehir, yalan şehir” demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin... Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz? “Bir gün içimden gittin, anladım.” Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı. İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir. İçimizdeki yasaklı kimliktir O: Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır... Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. -
“Bir yenilgi sonrasında Gece; 04.26 Bir fincan kahve, Bir karalama kağıdı, Bir kalem, Küllükte yanan bir sigara Ve tüm hücrelerimde sen” Dışarıda köpek sesleri Sevdadan mı, efekt için mi? Yoksa isyan mı haykırdıkları? Beni ayakta kılan, sevdan! İçindeyim gece karanlığının Karanlık ve kararsızlık değil midir hayat? Bir ışık gerekiyordu geceye ve hayata İkisini de aydınlatan, sevdan! Düşten güzeldir gece Kapkaradır ve sonrası aydınlık Düşsüzlüğüme düş! Yarat kendini Geceye ve düşe renk veren, sevdan! En güzeli düşlerini düşlemek Düşlerine su gibi sızıp dolaşmak Düşlerim, düşlerin bir olduğu an, Anı anlamlandıran, sevdan! Mutlu olmakmış yaşama amaç, O halde düşlerde yaşamak gerek. Arıt kendini düş düşsüzlüğüm de; Düşsüzlüğüme düş olan, sevdan!
-
Mavi olsun adın.. Yakamozlar dökülür saçlarından. Denizcilerin sonsuz mavi sevdası tenine bulaşır... Ve kokun gelir uzaklardan.. Yorgun bir deve kervanı.. Mavi ipekler taşır rüyalarına... Sensiz bir kayıp türkü ruhum.. ve beni çağırıyor... Denizin dibine düşen saklı düşler! seni özlüyorum... Mavi olsun adın.. AŞK tan koyu, düşlerden açık...
-
Kenarında hayatın zorlukla yürüyorum, Birazcık sendelesem, cennete uçacağım Artık bu hayatı da, pek öyle sevmiyorum, Gitsem ne değişecek, kalsam ne yapacağım... En kara bulutlardan umarsız yağıyorum, Bütün güzellikleri her an ıslatacağım, Damlayıp da göl olmak, durmak istemiyorum Ben tüm gücümle gelip, okyanus olacağım... Her sabah ışığımı göklere saçıyorum Canlı cansız herşeyi, her an ısıtacağım Baktığınız her yere gelmeyi istiyorum, Gün aydın olsun diye, kendimi yakacağım... Bütün bunlar benimle başlayıp son bulacak, Gülüp geçecek herkes, ya da hep ağlayacak, Gün gelip benim adım, son bir kez anılacak İşte bu; varoluşa son dokunuş olacak...
-
SEVGİ Bazen bir şarkıya dalar hüzünleniriz. Bazen eski bir anıya.. Bazen tatlı bir gülümseme gelir aklımıza bazen tatlı bir buse... Hepsinde sevginin izleri vardır, geçmişte kalan ama hala yaşanan... Şimdi herşeyi bir kenara bırakın! Ve geçmişte kalan tatlı bir anınızı düşünün. Düşünün hadi.. Tamam.. Şimdi o anınıza geri dönün ve yine aynı şeyleri yaşamaya çalışın.. Mutlu oluyorsunuz, değil mi? İşte bunun sebebi, içinizdeki o sevgi pınarıdır. Bazen geçmişte yaşanan acı olaylar gelir aklımıza. Düşünürüz! Acı ile dolar yüreğimiz. Ama yine de mutlu olmaya çalışırız. Çünkü yüreğimizde hala sevgi kıpırtıları vardır. İşte, bu sevgi yener geçmişte yaşadığımız acı izleri. Çoğu zaman haksızlıklarla karşılaşırız, kötülüklerle, yalanlarla, acılarla.. Ve bir an içimizdeki o sevgi bile zaptedemez bizi. Karşılık vermek isteriz yapılan haksızlığa, kötülüğe. Bu dünyada,arkamızdan övgüyle söz edilecek bir olay varsa, o da sevgi adına yaptığımız bir olay olacaktır. Çünkü herşey bu dünyada kalır. Hiç kimse çok sevdiği bir şeyi beraberinde götüremez. Ancak, yaptığı ve yapacağı kalıcı şeyler, ona çok şey kazandırır. Sevgi adına yapılan kalıcı şeyler ne olabilir? Bu soruya aslında bir çok cevap verilebilir. İnsanları sevmek,onlarla iyi geçinmek, sevgiye inanarak yaşamak bile, sevgi adına yapılmış kalıcı şeylerdir. Tabi sevgiyi, sadece hissetmek yerine, bunu uygulamaya geçirmek daha kalıcı olur.Sevgiyi uygulamaya geçirmek, sevgiyi hissederek yaşamaktır. Sevgiyi yoğun olarak yaşayan biri, zaten sevgi adına iyi birşeyler yapıyor demektir. Elimizden geldiğince sevgiyi doya doya yaşayalım! Sevgiyi yaşadıkça, yaşam daha da renklenir. Kişinin mutlu olabileceği bir kozu olur elinde. Sevgi bir umuttur, sevgi mutluluktur... Sevgiyi ifade etmek çok basittir. Annemize sarılmak bile bir sevgidir... Sıcak bir gülümseme, bir sevgi ifadesidir. Bunları yapmak çok mu zor? Sevgiye inanan için hiç te zor değil. Sevgide ayıp olmaz. Bırakın çıksın içinizdeki duygular. Göstersin kendini insanlara. Onlar da mutlu olsun, sizin mutlu olduğunuz gibi. Unutmayın ki; Sevgi öğrenilmez.. Sevgi öğretilmez... O, zaten insanın içinde var olan bir duygudur. Ama o duyguların dışa vurulabilmesi için yardımcı olunur. O duyguların herkese aşılanması için... Bazen bir çocuk görürüz.. Yapayanlız, soğukta, aç ve çaresiz... Hüzünleniriz, gitmek isteriz yanına, kucaklamak, okşamak gelir içimizden çocuğu. Yardım etmek isteriz ona. Kimsesizdir, sevgiye muhtaçtır diye.. Ama çoğu zaman gidemeyiz yanına. Birşey engeller bizi. İçimizde ona karşı yoğun duygular hissederiz ama bunu harekete geçiremeyiz. Sanki "mutlaka başka biri yardım eder" düşüncesine kapılırız. Ama o an düşünemeyiz, o "başka biri" nin biz olmamız gerektiğini. Sevgiyi uygulamaya geçirmek , "başka biri" nin yapacağı şeyi, bizim yapmamızdır. Sevgi, bu şekilde aşılanır.. Sevgi ancak o "başka biri" nin yapacağı şeyi, kendimizin yapmasıyla gerçekleşir, "başka biri" ni beklemeyin... Çünkü "başka biri "de, "bir başka biri" ni bekleyecektir.. Ve o çocuk, hep "birilerinin" sevgisine hasret yaşamaya mahkum olacaktır.. Sevginizi göstermek için geç kalmayın... Unutmayın ! Sevgi öğrenilmez... Sevgi öğretilmez... Sevginizi paylaşın... Herkes ortak olsun sevginize... Sevgi paylaşılınca kutsallaşır...
-
SÖZ... Bugün olduğu gibi, yarın da, yarından sonra da, ondan sonraki günlerde de gözlerimdeki yerinin değişmeyeceğine... Seni bir ömür seveceğime... Kelebeklerin renklerinin insanı büyülemesi gibi, bugünüm gibi, yarınımda da hep sevginle yaşayacağıma... Her bakışında okuduğun o gözleri, her zaman yanında göreceğine, en yakın dostun, en yakın sırdaşın, en yakın arkadaşın olacağıma... Sıkıntının sıkıntım, üzüntünün üzüntüm olacağına... Her kızgın anını çiçeğe dönüştüreceğime... Her üzgün anında tebessümünün geri gelmesi için elimden geleni yapacağıma... Asla ve asla soğuktan da, yalnızlıktan da üşümeyeceğime... Seni bir ömür seveceğime... Yanında olamadığım ve varlığıma ihtiyacın olduğu her anda bir rüzgar olup seni saracağıma... Gözümün gözüne değdiği her an,sana yeniden aşık olup seni bir Prens'e dönüştüreceğime... Bir yaşam... Ve her sabah sana aşık olarak uyanacağıma... Sen uyurken sana bakıp, sen ve ben için dualar edeceğime... Hasta olduğun zaman sana sıcacık bir çorba yapacağıma... Seni asla üzmeyeceğime... Seni kızdırırsam bunu bilmeden yapacağımdan hemen özür dileyeceğime... Beni tanıdığın gün, bende gördüğün neyse, ömrümce aynı beni göreceğine... Sevgimin asla değişmeyeceğine... Sevgimin asla azalmayacağına... Bilakis, her gün büyüyen bir sevgiyi görüp, seni mutluluk ormanlarına taşıyacağıma... Senin her şeyin önünde olduğun gerçeğinin asla değişmeyeceğine... Seni asla ihmal etmeyeceğime... Senin,sadece 14 Şubat'ta değil, 365 tane Sevgililer Günü'nde 365 tane isminin olacağına... Sana yalan söylemeyeceğime... Başkalarının yanındayken seni asla unutmayacağıma... Elini usul usul , korka korka tutup, o ilk gündeki aynı heyecanı hepyaşayacağıma... Ve bir ömür senin elini bırakmayacağıma... Bir ömür CAN'IM olarak kalacağına... Tüm balonları senin için gökyüzüne salacağıma... Tüm çiçeklerde seni göreceğime... Okyanuslarda seni dalga yapacağıma... Yıldızlara kement atacağıma... Gökkuşağına salıncak kurup 7 renge senin rengini karıştıracağıma... Her satırda seni yazacağıma, seni çizeceğime,sana sesleneceğime... Sadece bir gün değil, bütün günlerin senin günün olacağına... Hiç bir şeyi hiç bir zaman senin önüne geçirmeyeceğime... Her günün bir öncekinden daha güzel olacağına... Her an'ın unutulmazlık zincirine bir yenisini ekleyeceğine... Seni sonsuzluk kadar çok seveceğime... Seni, "Sen" olduğun için seni seveceğime... Seni "Bir Ömürden de Öte" seveceğime SÖZ veririm... **** -"Gülümmmm, sen de söz verebiliyor musun?" diye sordum, cevabı şöyle oldu: -"Seni bir TUZ TANESİ kadar çok seveceğime herşeyimle SÖZ veriyorum..."
-
BİLİR MİSİN ? Bilirmisin yalnızlık ne demek? Bilir misin gökyüzündeki yıldızlardan medet ummayı? Uzattın mı elini bir yıldız boyunca, belki, tutarım diye farkında olmadan? Uykusuz kalmayı bilir misin sabaha kadar? Hiç küstün mü hayata? Aslında kendinsindir küstüğün küçüğüm? Kapatıp gözünü hayaller kurduğun oldu mu geleceğe dair? Bazen küçük bir masumiyet belirir tebessümünde, bazen gözünde hırçın bakışlar. Kızdın mı kaderine günlerce? Kendini tanıyamadığın oldu mu hiç? Bazen cesaret edemeyen konuşmaya ve bazen de hiç susmayan sen. Sevdin mi birini? Her yağmur yağışında saatlerce bekledin mi sevdiğini pencerenin önünde? Bir yudum sevgi dilendiğin oldu mu sert bakışlardan? Yaslanacak bir omuz aramadın mı? Birden güldüğün oldu mu sebepsiz? Her şiirde kendinden bir şeyler bulmadın mı hiç? Rüyalarda yaşadığın oldu mu hayatını, istemediğin oldu mu uyanmayı? Baktığın ama göremediğin oldu mu etrafı? Ufak bir sorunu büyütüp ölmeyi de mi istemedin hiç? Sebebini bilmediğin bir ağırlık çökmedi mi üstüne? Büyüdüğünü farkedip zamana düşman oldun mu? Hecelerin az geldiği, kelimelerin yetmediği oldu mu duygularını anlatmaya? Ağladığın oldu mu sebepsizce sabaha kadar? Belki, sen, ağlamayı bilmiyorsundur , sevmeyi bilmediğin gibi. İki damla yaş değildir ağlamak... Önce hüzünlenmek, sonra düşünmek, hayal etmek.. Anıları yaşamak, büyük bir özlem içinde o küçük oyuncak bebeğe sarılmak. İşte budur ağlamak ve yeniden yaşamak.
-
Bir mumun yarısında arıyorum seni. . Yalandan şiir yazıyor, şarkı söylüyorum. Pencereyi aralayıp, basıyorum küfrü şehre... Acılar yalnızlığımın ortak aynası oldu. ...ve düşlerde gördüğüm o derin anlam; Sen nerdesin, ben nerdeyim, hangi düşteyiz? Tutku denen şey hep böyle midir? İri siyah gözlerimden dökülen , boncuk boncuk gözyaşlarımı, sonsuza ırmak yapsam da, kızıl ipek saçlarından bir salla o ırmaktan geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki? Ellerimi mezar taşın yaptım. Hep başın ucunda bekleyecek unutma! Bire gün çıkıp gelmeyeceksn biliyorum. Ben hep yanacağım. Ateşin kırmızı korunda, bir köz olarak ellerini ellerime uzatmak isteyeceğim ama, uzattığım ellerimi, kutupların dağ buzullarında donmuş olarak bulacağım. Yılmak yoktu canım değil mi? Biz ölene kadar sevmeyecek miydik? Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!... Bu aşk bitti sevgili, bu dem bittim sevgili! Haramdır diye kıyamadım bu cana, yaşayan ölüye mezar yok diye gelemedim yanına! Yani zindanlık bir dünyadır bana kalan şimdi! Gecenin siyahı ile beraberdim de, balkon korkuluğundan ağıya sallanan cinler gülüyorlardı bana. Hediyen vardı ellerimde, ruhuma işlemiştin, kokun sinmişti elbiselerime... Uğraştım, çabaladım; elbiselerimi yakıp kokundan kurtuldum ama ruhumdan atamadım bir türlü varlığını... Tutku denen şey hep böyle midir? Titrek, yorgun ellerimin tuttuğu, kalem kalem, kağıt kağıt şiirlerimi, senli geçen her şeye köprü yapsam da, mavi deniz gözlerinden bir ışıkla o köprüden geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki? Bedenimi toprağın yaptım unutma! Hep bedenini saracak!... Ben hep bekleyeceğim; Ağlayarak annesine koşmak isteyen bir çocuk gibi, sana koşmak isteyeceğim ama, soluğum yetmeyecek. Yılmak yoktu biliyorum, ölene kadar sevecektik... Şimdi ikimizde öldük! Sen toprağın altındasın, bense üstünde! Bu saatler de geçecek, bu günler de, belki bu ömrüm de bitecek ama, sen hep sol tarafımda cayır cayır yakacaksın beni. Ateş olup eriteceksin. Hiçbir soğuk üşütemeyecek bu yüreği! Gözün arkada kalmasın! Bu gözler, kaldırıp da göz kapaklarını görmeyecek hiç kimseyi, bilmeyecek... Bu dudaklar öpmeyecek bir başkasını ve konuşmayacak... Parça parça öldürüyor yokluğun, azar azar bitiveriyorum. Her şeyi güzel eden senin varlığınmış; çok yazık; Çirkinlikleri görmeme engel, senin bana taktığın cennet gözlükleriymiş. Tutku denen şey hep böyle midir? Hızlı hızlı atan şu kalbimi, göğsümden çıkarıp da yerden yere vursam, sana tutkuyu anlatabilir miyim ki? Göz yaşlarımı coşkun bir nehir yaptım unutma! Hep sana doğru akacak; ben hep ağlayacağım. Sana ulaşmak isteyeceğim ama, büyük büyük, derin derin saatlerde birikmiş olacak göz yaşlarım; kollarımla saramayacağım, tutamayacağım ellerini, ne tuhaftır, ne acı bir şeydir bu, bir daha olamamak seninle, hayali yorgan yapmak bu köhne yatağa, gezdiğimiz sokaklarda yalnız , kimsesizcesine dolaşmak... Tutuyorum, ağlamayacağım diyorum; olmuyor, yapamıyorum. Sen gittin, inanmaya çalışıyorum; inandıramıyorum kendime... Yılmak yoktu canım değil mi? Tutku denen şey hep böyle midir?
-
ölemi yapıyolar korkulur erkeklerden
-
ben bunları öğrendim demiştim Bir arkadasin ne kadar iyi olursa olsun seni üzecegini Ve senin yine de onu affetmen gerektigini ögrendim. ben kırdıysam bende özür dilerim
-
sigarayla başlarım genelde
-
aklıma bir söz geldi bunu erkekler kullanır genelde AŞK çikolata gibidir Araya FISTIKLAR girebilir
-
bu özellikleri toplarsak melek olurlar ya
-
paylaşımlar okudukça paylaşıldıkça değer kazanır okuduğun için ben T£ş£kkür £d£rim sevgilerimle..