Zıplanacak içerik

AsiMeLek

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

AsiMeLek tarafından postalanan herşey

  1. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    AŞK DEDİKLERİ BU MUYDU? Dostum söylesene aşk dedikleri bu muydu? aşk dedikleri sevdiğinin limanında beklemek bekleyip bekleyip geri dönmek miydi? onu uzaktan seyretmek miydi aşk? sevdiğini haykıramamak mıydı yüzüne? onun nerede olduğunu bilmeden onu beklemek miydi? ''kimbiliri nerde,kimle?''diyerek hayatını zehir etmek miydi? onun yüzünü görebileceğin bir saniye için bir ömür feda etmek, onunla bir kelime konusabilmek için hergün dua etmek miydi? yoksa,yoksa yüzünün gülüp içinin kan ağlaması mıydı aşk? hergün mutluluk maskesini takıp polliyanacılık oynamak mıydı? aşk dedikleri sevip de horlanmak mıydı? hergün onun gözlerine bakıp kendini unutmak mıydı? hergün biras daha saplanmak bataklığa, ve ne zamn boğulacagını beklemek miydi? beklemek miydi hayatının en buyuk yorgunlugu? söylese dostum aşk dedikleri bu muydu???* Düne Ait Hoş Paragraflar Artık Seni Öldürür...
  2. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Aşk için bahar...Tehlike her yerdedir...Vuruluverirsin hiç ummadığın birine...Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak gibi aldatır seni...Bahardan sonra yaz gelir...Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları...Bence öyle basit değil...Henüz silinmedi hiçbirinin yarası benden...Aşk gitti ama acısını bıraktı, iz kaldı...Güz aşkları mevsimine dönünce, pencereye sinmiş insanlar gelir gözümün önüne...Ve yavaş yavaş görünürler etrafta....Kimi yaza girerken terk ettiği aşkını, kimi yaz aşkını düşünür....Kimi ayrılık planlar ama hala yüreği yanar....Kimi terk edilmişliği sindirmeye çalışır...Çok azdır taze aşk yakalayan... Sanki bir doğum öncesi ölüm gibidir...Sonra kış gelir....Kimi yüzsüzler yazın hiç aldatmamış gibi eski sevgilisine döner;.kimi sadıklar kavuşur...Kimi yalnızdır, kimi yorgun...O yorgunlar için kış uykusu başlar...Belki de taze baharlara, taze aşklara enerji depolarlar...Aşk dört mevsimdir herkesin sözlüğünde....Ama nedense bana bu anlattıklarımı çağrıştırmaz...Saçmaladım belki de bir paragraf boyu...Yalan attım...Aslında doğru olsalar bile yalanlardı çünkü, hissetmediklerimi yazdım...Ezbere konuştum...Aşk, kelimesi içimde gebe olduğum bir kelimedir...Her duyuşumda doğum sancısı çeker, doğuramam...Ama gözlerimin önüne o gelir...Sadece bir bakışına karın ağrıları, suyla yatışmalar...Bir tebessüme ömür bulmak...İtiraf...Saatler süren telefon konuşmaları...İlk duygular, çocuksu güzellikler...Ve sonra..... Nefessiz kalmacasına ağlamalar....Izdırap çığlıkları...Kış..Kış..Kış..... Azap....Ve sonunda doğan gün....Hemen her mevsim aşık olmuşumdur birilerine....Hatta sonbaharda bile...Ama onca ufaklı büyüklü sevda içinde, böylesine derinde var olan,böyle yaktı mı iz bırakan, bu kadar çaresiz bırakan,bu kadar arzu illetine hasta eden, bu kadar dizginsiz, sorgusuz,başına buyruk, acımasız, bu kadar bugünsüz sevda görmedim....Ve işte hiç biri böyle koyup, böyle yıkıp gitmedi....Ondan önce hiç biri içimden bir şey götürmemişti....Ondan sonrası zaten götüremez çünkü, götürülecek bir şey kalmadı..İşte o insan, beni aşka karşı böyle kelimesiz böyle hayretli, böyle çaresiz, isteksiz bırakıp gitti....Şimdi ben nefretten bile aciz isem bana bir şeyler borçlu....İçimden söküp aldığı bir şeyleri....Bana beni borçlu...Herkesi seven o sersem yüreğimi..Benden alıp kaçtığı o masum kızı borçlu.Bana bir dün, birde yarın borçlu...Benim ne günahım vardı da aşk için üç kelime etmekten aciz kalacaktım...Benim ne günahım vardı da her mevsim başka meyve yemek varken iştahsız kalacaktım....Yoktu elbet günahım...Onunda yoktu ya...Öfkem susmama engel...Ama ikimizin de suçu yoktu...Suçlu yoktu..Benim mevsimim sonbaharsa, yaza, kışa, bahara dönmez...Benim gibilerin nasibi pencere önüne sinip, mazide yaşamak, kendinle kanlı bıçaklı düellolar yapmak...Kendinle savaşmak , hırpalamak...Yaptığının farkına varıp ,bir de üstüne onun için cezalandırmaktır... Düne Ait Olan Hoş Paragraflar Artık Seni Öldürür.
  3. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Yalniz Olanlara; Ask bir kelebek gibidir, pesinden kostukça hep senden kaçar.. En iyisi birak uçsun, inan ki hiç beklemedigin bir anda gelip omzuna dokunuverir...Ask mutlu eder, bazen de üzer ama ask özeldir, askini hak eden birine sunarsan eger.. Sevgilisi Olanlara; Askin amaci birileri için "mükemmel insan" olmak degildir,seni mükemmellige en çok yaklastiracak insani bulmaktir.. Capkinlara; Sevmedigin birine asla "seni seviyorum" deme.. Içinde olmayan duygulardan varmis gibi sözetme.. Kimsenin hayatina kalbini kirmak için girme.. Sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme,cünkü birine verebilecegin en büyük aci, asik olmadigin birini kendine asik etmektir... Evli Olanlara; Seven insan "senin hatan" yerine "özür dilerim" diyendir... "neredesin" yerine "ben buradayim" diyendir.. "nasil yaparsin" yerine "niye yaptigini anliyorum" diyendir.. ve ask "keske" yerine daima "iyi ki" diyendir... Kalbi Kirik Olanlara; Kalp yarasi siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer ve ilaci bu aciya alismak degil, ondan ders çikarabilmektir. Asik Olmaktan Korkanlara; Aska düs ama tökezleme,anla ama bekleme, paylas ama isteme,yaralan ama asla aciyi içinde büyütme... Sevdigini Fazla Sahiplenenlere; Sevdiginin bir baskasiyla mutlu oldugunu görmekten daha aci bir sey varsa,o da sevdiginin seninle mutsuz oldugunu görmektir.. Askini Itiraf Etmeye Cekinenlere; Sevdiginden ayrilinca ask aci verir,sevdigin seni terk edince daha da çok aci verir ama en acisi, onu ne kadar sevdigini bilmesine hiç firsat vermemektir.. Dönmeyecek Birini Hala Bekleyenlere; Hayatin en hüzünlü ani, deli gibi sevdigin insanin buna hiç degmedigini gördügün andir ve en büyük kaybin onun için harcadigin yillardir... Senin askini su gün hak etmeyen, bilki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir... Birak, gitsin...
  4. Sevmek Yüreğinde Yanardağlar Beslemektir İçimi ürperten bazen seviçten hoplatan bazende birden bire beni hüzne ve sevkeden ama birtürlü adını koyamadığım bir his var yüreğimde....Garip bir kuş misali,bazen gökyüzünde olabildiğine özgür,bazen de nereye konacağını bilmeden uçar dururum oradan .. araya..... Rotasını kaybetmiş bir gemi gibi amaçsız ve gayalerden uzak sensiz bir hiç olan yüreğim. Kimi zaman bu sevdayı bırakıp göç etmek ister,kimi zaman da haykırmak herkese...Yanlış olduğunu bile bile direnmekte bu yürek..Ama ne zamana kadar sürecek...Dağın zirvesinden dipsiz kör kuyulara düşmeye benziyor delice sevmek. Gönül laftan anlamayan arsız çocuk gibi dövmek ,sövmek Çare değil ki...... Bağırışlar çağırışlar,ağlamalar,yalvarmalar,çırpınışlar fayda etmiyor ,ne yapsam lakin gönül laftan anlamıyor..... Sen ! Bendeki yokların var olan bir yüzüsün.Paylaşmak isterim ,paylaşamam ne kederini ne de sevincini..Uzanıp elinden bile tutamıyorum çok istememe rağman bir türlü yapamıyorum ! Hep benimlesin ama yanımda değilsin,sana dokunamıyor seni tutamıyorum bu durumu kabullenemiyorum. Hem varsın hem yoksun nasıl bir şey bu ya anlayamıyorum ......... Dalga ile kıyının aşkına benziyor bizim sevdamız.Dalga seven,kıyı sevilendir.Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga ve döner hep geriye.Bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya.Her bir dokunuşunda aşkına verir bedenini hesapsızca...İşte ben de böyle severim seni bir tanem .. Sevgin,dağ başlarında açan uçurum çiçekleri gibi..Ulaşılmaz...Koklanmaz...Okşanmaz...Ama inatla açıyor aşkla,sevgiyle,özlemle..Her doğan günü umutla beklerler,gelmeyecek sevgilinin onları kucaklaması için.İşte ben de seni öyle bekliyorum bir tanem !!! Gelsende sana sarılamayacağımı bile bile ,içimdeki arzu ya gem vurmak eldemi ki gülüm... BUZ DAĞINA AZGIN DALGALARLA ÇARPARKEN BU SENSİZ BEDENİM, GERÇEĞİN SULARINDA BOĞULMAMAK İÇİN ÇIRPINIYOR YÜREĞİM.... HER SEFERİNDE SENSİZ YAlnIZ VE SEVGİSİZ NASIL YAŞARIM BU HAYATI BİEMİYORUM BEN SENSİZ.... UZAT ELLERİNİ YARDIM ET TUT BENİ NE OLUR... DAYANAMIYORUM ARTIK MEZARA GİRECEĞİM KEFENSİZ............... Düne Ait Hoş Paragraflar Artık Seni Öldürür...
  5. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Seni seviyorum, çünkü sende ruh var. Yapacağın her işe ruhunla sarılıyorsun. Severken de böylesin. İş olsun diye değil, gerçekten ruhunu da doyuma ulaştırmak için seviyorsun. Seni seviyorum, çünkü yaşanmış bunca sahte hayatın içinde tek gerçek olan seni belledim. Yapmacık sevdalardan, bitmek tükenmek bilmeyen elde etme hırsından eser yok sende. Seni seviyorum, çünkü korkmadan açıyorum yüreğimin tüm kapılarını sana. Biliyorum ki hoyrat davranmayacaksın, biliyorum ki kanatmayacaksın yüreğimi. Seni seviyorum, çünkü nefesin ılık bir meltem gibi okşuyor bedenimi. Sert, kuzey rüzgarları gibi yıkıcı değilsin hiçbir zaman. Senin bu yumuşaklığın, benim sivri yönlerimi de törpülüyor. Seni seviyorum, çünkü içimdeki yaramaz çocuğu ortaya çıkarmayı biliyorsun. Benimle çocuklaşıyorsun sen de. Hayatı bu kadar ciddi alanlara inat oyunlar oynuyoruz birlikte, bıkmadan usanmadan. Seni seviyorum, çünkü sende yüreğinin sesini dinliyorsun benim gibi. Hesap yapmıyorsun, karşılık beklemiyorsun. Kendin için, kendini mutlu etmek için seviyorsun. Seni seviyorum, çünkü öylesine büyük bir coşku veriyorsun ki bana, her zorlukla hiç korkmadan, hiç yorulmadan mücadele edebilecek gibi hissediyorum kendimi. Her gün yeniden bitmeyen bir enerjiyle doluyorum. Seni seviyorum, çünkü ben karanlıkta yolunu kaybetmiş, nereye gideceğini bilmeyen biriyken, ışığınla aydınlattın yolumu. Bu hayatı sundun ellerinle, aşkı armağan ettin. Geçmişe dair tüm acı izleri sildin. Seni seviyorum, çünkü ihanet yok bizim aşkımızda, yalanlarla örülmüş sahte duygular yok. Birbirimizi kırmadan en çıplak halimizle yaşıyoruz bu aşkı. Zaten aşk dediğin de böyle yaşanmalı. Seni seviyorum, çünkü uzaklığına tahammülüm yok. Her şeyde beklemeyi biliyorum. Ama konu sen olunca, sabır diye bir şey kalmıyor bende. Özlemine dayanmak dünyanın en zor şeyi. Seni seviyorum, çünkü kendinle barışıksın. Kendini seviyorsun, kendine saygı duyuyorsun. Bu seni kendine güvenen bir insan yapıyor. Böylece, hayata daha çok bağlanıyorsun. Hayata bağlılığın, beni de sana bağlıyor. Seni seviyorum, çünkü beklentisiz sevmenin ne olduğunu biliyorsun. "Önce sen beni sev, ben seni daha sonra severim," demiyorsun. Açıyorsun yüreğini cesurca. Cesaretinle beni kendine hayran bırakıyorsun. Seni seviyorum, çünkü her insanda var olan zayıflıklarını saklamıyorsun. Kendini olduğundan farklı göstermiyorsun. Ağlaman gereken yerde ağlıyorsun, gülmek istediğin zaman gülüyorsun. Seni seviyorum, çünkü bana değer veriyosun. Gözünden bile sakınıyosun beni.Benim için endişe duyuyorsun, beni merak ediyorsun. Birisi tarafından merak edilmek meğer ne kadar güzel bir şeymiş. Seni seviyorum, çünkü gecenin bir yarısı kötü bir rüyadan uyandığımda sıkıntımı seni düşünerek atabiliyorum üzerimden. Böyle rahatlatıcı bir yanın var senin. Seni seviyorum, çünkü heyecanını hiç kaybetmiyorsun. Bir hedefe ulaştığın zaman rahatlayıp kenara çekilmiyorsun. Önüne yeniden hedefler koyup , aynı heyecanla devam ediyorsun Seni seviyorum, çünkü doğadaki her canlıya sevgiyle bakabiliyorsun. Üşümüş bir sokak kedisi gördüğünde içinin acıdığını biliyorum. Her canlıya yardımcı olabilmek için çırpınıyorsun Seni seviyorum, çünkü ne kadar zorlu olursa olsun bir sorunu çözmekten vazgeçmiyorsun. Kaçmanın ya da ertelemenin o sorunu çok daha fazla büyüteceğini biliyorsun. Seni seviyorum, çünkü almak için önce vermek gerektiğini biliyorsun. Sonsuz bir sevgi denizi var senin içinde. Sevgiyi bulmak için önce içindeki sevgi denizinin suyunu çevrene saçman gerektiğinin farkındasın. Seni seviyorum, çünkü beni baştan çıkarıyorsun. Tukunun ateşimde eriyorum seninle. Dokunduğum an öyle bir sıcaklık kaplıyor ki bedenimi, üzerime buz yağsa üşümeyeceğimi biliyorum. Seni seviyorum, çünkü mantıklı davranmak adına duygularını ertelemiyorsun. Yaşamak istediğin her şeyi "Hemen, şimdi!" yaşamak istiyorsun. Hayatı ıskalamamak gerektiğini çok iyi biliyorsun. Seni seviyorum, çünkü bencil değilsin. Sadece kendini düşünmüyorsun. Aşkın iki kişilik yaşanması gerektiğinin farkındasın. Attığın her adımı, içine beni de katarak atıyorsun Seni seviyorum, çünkü senden çok şey öğreniyorum. Bana, hayatıma bambaşka tatlar getirdin. Hiç bilmediğim şeylerden haberim oldu. Ve sen de benden çok şey öğrendin. Birbirimizin ufkunu genişlettik, yenilendik . Seni seviyorum, çünkü hayatını bir şeylere sahip olmak adına harcamıyorsun. ''Elimdeki bana yeter'' diyebilme erdemine sahipsin. Gözün aç değil , yetinmeyi biliyorsun. Seni seviyorum, çünkü gösteriş yapmak , hava atmak , büyüklük taslamak gibi huylara sahip değilsin. Kendini olduğundan farklı göstermiyosun. Hatta bazen seni yanlış anlarlar diye kendinde var olanı bile saklıyorsun. Seni seviyorum, çünkü güven denen şeyin var olduğuna dair tüm umutlarımı kaybetmişken , bu duyguya ne kadar ihtiyacım oldığunu anladım sayende. Bana verdiğin güvenle şimdi dimdik duruyorum kalleşliklerin karşısında. Seni seviyorum, çünkü kıskanıyorsun beni. Öyle tadında , öyle kararında kıskanıyorsun ki bu çok hoşuma gidiyor. Ne aşırıya kaçarak sıkıyosun beni , ne de hiç kıskanmayarak umursamaz görünüyorsun. Seni seviyorum, çünkü seninle geleceğe dair planlar yapabiliyorum. Bugünü yaşarken , yarını da unutmadan hedefler koyabiliyorum önüme. Ulaşmak istediğim her yerde , her hedefte de seni görüyorum. Çünkü benimle birlikte yürüyorsun. DÜNE ait Hoş Paragraflar Artık Seni Öldürür...
  6. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Günümüz insanı aşka aşık, aşığa değil! Aşkların kısa dönem askerlik gibi kısa sürmesinin nedeni herhalde bu.. Zaplanan aşıklar dönemi bu dönem! Kanaldan kanala geçer gibi aşıktan aşığa geçiliyor... Peki bu neden böyle oluyor? Çünkü insan insana sevgisiz, insan insana tahammülsüz, insan insan için fedakarlık duygusunu yitirmiş, insan insana kendini adamaktan kaçıyor... Oysa fedakarlık, adanmışlık varsa vardır aşk... Fedakarlığın, adanmışlığın yaşamadığı yerde yaşamaz aşk... Ne yazık ki uğruna kendini adadığı ne bir ideali var günümüz insanının... Ne de uğruna kendini adadığı bir aşkı... Nerde ideali, aşkı uğruna her şeyden vazgeçen dünün insanı... Nerde hiçbir şey için hiçbir şeyden vazgeçmeyen bugünün insanı... Bugünün insanı aşkta da köşe dönmeci... Emek harcamadan yaşamak istediği gibi, emek harcamadan aşk yaşamak istiyor... Sevmeden sevilmek, vermeden almak istiyor... Hiç değilse bir koyup üç almak istiyor... Bir koyup üç alamadı mı ilişki bitiyor... İlişkiler çıkar, menfaat üzerine kurulu... Elektriklenmeler kısa devre... Bir günlük elektriklenmeler, bir gecelik sevişmeler aşk sanılıyor... soru sizce?? Sizce de öyle değil mi?? Nedir bu aşk dediğimiz illet.. ?? Neden karşı cinse hissettiğimiz yoğun duyguları aşk olarak adlandırıyoruz..?? Doğru mu yapıyoruz peki..? Eyer hissettiklerimiz aşksa, neden haftalık değişiyor.. Bence aşka ayıp oluyor...
  7. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Üşüdükçe, uzuyor gece... Sis çöküyor içime!.. Uzadıkça, üzüyor gece!.. Mevsimleer, dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı!.. Topraktan kök... Ve çeneden diş sökülür gibi koptu elin avucumdan; bir beyaz güvercin gibi oturuyorken parmaklarımın arasında!.. Böceklere terkedilmiş yuvalar gibi, şimdi boomboş avuçlarım... Korkuyorum; İçime bakmaktan! ..... Sen olsaydın, ne koyardın yokluğunun adını?.. Üşüdükçe, uzuyor gece... Üzüyor üşüdükçe ve içimi sis bastıkça, hatırlıyorum; sen ve ben "bir" olurduk... Bir "bütün"lüktü bu birlik, çokluktu; yokluk değil... Az değildik bir iken; fazlaydık, ve yoğunduk... Çoğulduk, ve zengindik... Çoktuk bir ken! Ya şimdi?.. Topluyorum,topluyorum,toplayıp duruyorum kendimi yalnızlığımla... Ben, bir... Ve bir de yalnızlığım, asla "iki" etmiyor!.. Lokmamı kırsam bile paylaşmak için; avucumda kalıyor... Sözüm, dudağımda kalıyor ve gözüm; kucağında kapanıyor yine, yalnızlığımın!.. Toplanmaya çalışsam da olmuyor... Doksandokuz parçamın her biri bir köşede; boncuklarım saçılmış bir araya gelmiyor!.. Üşüyorum... Üşüyor gece... Üşüdükçe, uzuyor; uzadıkça üzüyor ve sis çöküyor içime!.. Mevsimler dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı, ve savruk sarı bir yel esiyor içimde!.. ..... Fırınlar tutuşmuyor çırasız, kaynamıyor tencereler ocaksız... Ben, üşüyorum; şöminede kül gibi... Bilerek, yokluğundan soğuk mevsim olmadığını!.. Adı var da her şeyin; ne deniyor olmadığın mevsime?.. Bilmiyorum... Yokluğundan daha soğuk bir mevsimi tanımadım ki... Bilmiyorum sensizlikten daha soğuk bir mevsim...
  8. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Zehir Olup Dolaşsan Damarlarımda Gecenin karanlığına yaslanıp gözlerine yıldızları ördüğüm zaman diliminden yazıyorum bu pulsuz mektubu. Yüreğimi kelimelere ilmekleyip yine sana yağıyorum yağmurlara gebe kalmış yüreğimle. Bir gece yarısı içten ice kanayan yokluğunu gözlerime gömüp her sabah güneş ile yine sana doğuyorum. Perdelerine eğilip gözlerinin karanlık duvarlarını yıkıyorum kirpiklerimde asılı kalmış gözyaşlarımla. Dağınık saçlarını rüzgarla tarayıp bulutlarla taçlandırılmış dağlarımın son kardelenlerini örüyorum saçlarının ince tellerine.. Seni hasret kelimelerinin dilsiz duvarlarına çizilmiş bir figürden öte kelebegin gözyaşlarıyla yazıyorum. Nedenini soracak olursan gülüm; toprağa düşen her gözyaşında ciceklerin dudaklarında her zaman yaşa diye. Biliyorum her canlı gibi bir gün vuslat şurubunu Azrail`in avuçlarından kana kana içecegiz. Her insan gibi toprağı gözlerinden öpüp bulutların kanatlarında bu dünyadan göçecegiz . Lakin unuttuğun birşey var sevdiğim. Bedenler çürüse de, diller unutsa da satırlara ilmeklenmiş gözlerin her zaman yaşayacak. Sen benim yürek bahçemde Zümrüd-ü Anka`nın gözyaşlarıyla beslenen ve gözlerimde nefes bilinen bir yudum ömürsün. Her gün gözlerinde yeniden doğmak için avuç içlerine bir bebek gibi kıvrılıp soluklarına gömülüyorum yine. Kirpiklerine yaslanmış rüzgarların kanatlarına uzanıp gözlerinin huzurunu soluyorum. Yalnızlık anbarından bir dirhem sevgini dudaklarıma değdirip sana geliyorum. Toprağa mevzilenmiş güneşe seni anlatıp sonsuzluğa çiziyorum güllerin gözyaşlarında yıkanmış ismini. Seni " sende " yaşamaya geliyorum. Şehvet yüklü duygularına kiracı olmaya değil; dizlerinde kütük misali ağlamak için yüreğine geliyorum. Ben gözlerine kangren acıları sermeye değil; yüzünün coğrafyasında cicek açmış gülüşleri gözlerine ilmeklemeye geliyorum. Yaşadığım şehrin tüm ışıklarını söndürüp yüreğinin aydınlığında karanlıklarımı ezmeye geliyorum. Haydi gözyaşlarınla sil terli yüreğimi, gülüşlerinle öp seni kirpiklerinden kıskanan gözlerimi. Nefeslerinden bir yudum sun susuz dudaklarımın kurak topraklarına. Yanına geldiğimde, zehir olup dolaşsan damarlarımda. Durma sevdiğim, imkansızlığına gömülmektense gülüşlerinin kurak toprakları olsun mezarim. Üşüdüm mü toprağın altında, sarılırım avuç içlerine bir cocuğun annesinin göğsüne kıvrılması gibi. Susadım mı, kirpiklerine uğrar kana kana içerim sevgini. Şimdi şehrimin tüm ışıklarını söndür ve şah damarıma sür kör bıçaklarını. Varlığının huzurunda sonlansın sen kokan kelimelerim. Bir yudum mutluluğun hazzında vur beni. Gözlerim, gözlerinden başka yurt bilmesin. Dizlerim, yüreğin gölgesinde toprağa sarılıp son kez gözlerinde gülümsesin Cennetin gölgelerine. Saçlarından örülmüş darağacındaki urganım olsun parmakların. Zehir olup dolaşsın damarlarımda keskin bakışların. Şimdi seni seviyorum diyen dilime kilit vur ve şah damarımdan süzül içeriye. Zehrini sür hücrelerimin dudaklarına. Bal diye kana kana içsin damarlarım ölümün zehrini. Ne olur üzülme hicranım. Ölüm, senin kollarından gelmeli. Çünkü; sen benim yüreğimin satırlarına örülmüş ölümsüzlüğümsün.... Günahlarına kefil olmuşken, Şah damarlarımdan süzül içeriye. Zehrini bal diye içerim sen bende yaşarken. Şehrimin tüm ışıklarını söndürüp Acılarını kilitle üzerime. Kurtlanmış sancıları giydirip bedenime, Ölümün ipini geçir gözlerime. Ne olur sus ölüm meleğim, Dizlerine eğilsin yüreğim. Senin ellerinden ölmenin ödülünü Göğsümün sol yanına takayım. Haydi zehir olup dolaş damarlarımda. Azrail`in kollarına senin avuçlarından kanatlanayım.
  9. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Özlemek Birden özleyiveriyorsunuz... çoktan unuttuğunuzu sandığınız ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz. Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü, siz çarşaflarınızın arasında, bütün tehlikelerden uzak, güvenle yattığınızı sandığınız bir anda, usulca ruhunuza sokulup, sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri birer birer ateşleyiveriyor. infilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz. Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak, ona dokunmak, onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi... Özlemek, o yakıcı istek, bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor. Özlediğiniz ise çok uzaklarda... Yanında olmasını istediğiniz halde yanınızda olmayan bir tek kişi, yanınıza bile yaklaşmadan, hatta onu özlediğinizden ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan, bütün hayatı, bütün görüntüleri eritip başka kılıklara sokuyor... .
  10. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil? ' diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, 'Ama senin için şunu yaptım' derken o, 'şunu yapmadın'diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. 'Peki o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun Unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler...
  11. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Erişilmez bir uçurumun kıyısında, senden başka kimsenin farkında olmadığı bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektiğim yağmur. Üstüme yağışını severdim, yapraklarımdan aşağı akışını, her damlanı içime çekişimi severdim. Bedenimde seni hissedişimi. Her damlan alıp götürürdü beni adını bilmediğim, tanımadığım yerlere... Sen yağınca susuzluğum dinerdi, biterdi kimsesizliğim, dağılırdı ürpertilerim. Serin bir meltem değip geçerdi yapraklarıma. Dünyalar benim olurdu, uçardım sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmediği, fark etmediği sıcak bir sevgi dolardı. Sıcak bir sevgi dolardı yüreğime. Her çocuğa gülümserdim; her kuşa, her kelebeğe, her arıya gülümserdim... Erişilmez bir uçurum kıyısında rüzgarlara ağıt yakan, yalnız ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakışlarında sevdalar gizleyen, sevdalandığım, gözleri menekşe rengi küçücük bir kızdın.. Adına Seher demiştim, adına sevda, adına umut. Sevdam, umudum her şeyimdin. Günüm, günaydınım, gülaydınlığım seninle başlardı. Tek sevenim, tek sevdiğimdin. Yağmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmediğin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bıkmadan, usanmadan... Çünkü seni seçmiştim ben, sevdam, arkadaşım olarak. Sevdanı yüreğime nakış nakış işlemek için. İşlemeliydim ki, fırtınalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasını öğrenmeliydim... Umudumun bitip tükendiği anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyişin işkenceye dönüştüğü zamanlar da olurdu. Günlerin yıllara döndüğü zamanlar olurdu. Ama hiç şikayet etmedim, şikayet etmedi yüreğim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlanıyordum bir umutla. Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardım sana. Sen gelince ardından gökkuşağı gelirdi. Gökkuşağına dönüşürdün rengarenk. Her renginde umutlarım vardı, hayallerim vardı. Canlı, cansız tüm varlıklar kıskanırdı güzelliğini... Sen, hayatıma kattığım canım, gözbebeğimdin. Ben de senin cançiçeğindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yağan yağmurdun sen. Toprağa saçtığım umudumdun. Havaydın, hayattın, suydun, sevgime bandığım gülaydınlığımdın, günaydınımdın... Yıllar sonra şimdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artık azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yağıyor şimdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda bırakıp gitmiştin hayallerimi. Bak yine zemheri. Dağlara kar yağıyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acılara özlem yağıyor... Bak, kar yağıyor üstüme, iliklerime dek üşüyorum. Yine de yüreğimde ateşler yakıyorum. Dönersen ellerini ısıtırsın diye... Unutmuşum, içimdeki umutların beyazlığını... Unutmuşum mavi, yeşil, al renkleri... Ne zaman bir yağmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pınarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydınlığın doğar üstüme. İşte o zaman dağ dağ özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün.. Düştüğüm her uçurumda sen varsın yanımda seni taşıdım içimde bir damla gözyaşı gibi bütün yıldızlara ismini haykırdım, bütün gecelere bir sen yoksun bir sen duymuyorsun bi-tanem rüyalarımı hicran alır her gece gelmezsin çağrılarım isyan olur her gece bilmezsin sevdasını yüreğime taht kurduğum nerdesin bir sen yoksun bir sen bilmiyorsun bi-tanem bil ki hep sana aktım bu sevdalı nehirlerde hep seni bekledim bu düştüğüm yerlerde ümit kervanları bir bir gelip giderler de  bir sen gittin bir sen gelmiyorsun bi-tanem Gel... Gel ki, sarı papatyalar açsın, kır gülleri, kır menekşeleri, kırkkanatlılar açsın. Yol alsın umuda nazlı cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmuş anılara. Boşalsın sicim sicim gözyaşları, ırmak olsun susuz kalmışlara; kardeş olsun dostluklara, yüreğimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden toprağa düşen damlalar.... Gelmeni istiyorum biten umutları, yiten sevdaları diriltmen için, solan yaprakları yeşertmen için. Tüm ümitlerin tükendiği anda çıkıp gelmeni, üzerime yağmanı bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gideceğim, bitip tükeneceğim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacağım çiçeklerimi, gülümsemeyeceğim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kırlara, ceylanlara... Gel!...
  12. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Yine gecenin karanlığı ile gözyaşı gibi yağan yağmuru seyredercesine cam kenarında oturuyordum. Karşı bankta yardım ister gibi oturmuş biri vardı ve o an ona yardım etmem gerektiğini düşündüm, paltomu aldım ve yanına gittim. Evime davet ettim, ıslanmıştı ve bir o kadarda titriyordu. Ocak başına oturduk konuşuyorduk. Artık o ilk başlardaki tedirgin bakışlarının yerini güzel bir gülümseyiş almıştı. Öylesine güzel vakit geçirmiştik ki sanki hiç son bulmayacak bir mutluluk gibiydi ama bu mutluluk da bitmişti. O son düşen yağmur damlasıyla birlikte.Gitmek istedi, dur diyemedim arkasından sokak lambalarının ışığının aydınlattığı gölgesi kaybolana dek izledim ve o son gölge de kayboldu. Aradan bir kaç gün geçti ve fark ettim ki ben o geceyi çok özlemiştim belki o geceyi belki de onun o gülümseyişini sanırım ben ondan hoşlandım veya ona aşık oldum …İnanın ne olduğunu ben de bilmiyorum tek bildiğim o gece ve o gülüş , o kadın.. Yollara düştüm her yerde onu aradım ama karşıma hiçbir yerde ne o ne de ona benzer biri karsıma çıktı, sanki o dünyada tekti.. Yorulmuştum sahil kenarına doğru yürüyordum derken bir kadını taşların üzeride otururken gördüm, yanına yaklaştım tıpkı oydu. Ona doğru koşuyordum tıpkı sonunun mutluluk olacağını biliyormuş gibi. Artık yanındaydım ama yanlış giden bir şey vardı o kayalıktaki kadın o değildi. Beni yine o an kaybetmenin acısı sarmıştı, yorgunluğumu bile hissetmeden evime döndüm.. Yine bir gece başladı ama bu gece diğer gecelere çok benziyordu yine yağmur vardı ve benim gözlerimde de hasretin hüznü... Özlemiştim onu hem de deli gibi.. Derken sokak lambalarının ışıklarında biri belirdi yine o kimsesiz sokak bir kişiye kavuşmuştu yavaş yavaş yaklaşıyordu ve evet oydu günlerce beklenen kadın buraya doğru geliyordu. Ama sabırsızdım ben de ona doğru gitmek istiyordum. Camdan ona ulaşmaya çalıştım mantıksız olduğunu bile bile ama yine ters giden bir şey vardı cama o kadar yüklenmiştim ki farkında olmadan cam kırıldı ve nihayetinde ben de pencereden aşağı düşüyordum artık tek düşündüğüm şey,onu son görüşümün bu an olduğuydu. Artık ölüyorum ve o sona doğru ilerliyorum düşüyorum düşüyorum. Ama bu seferde istediğim olmamıştı düşmüştüm fakat o kapanan gözlerim onun sesi ile yeniden açılmıştı hayata onun sözleri döndürmüştü sanki.....
  13. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Kenarında hayatın zorlukla yürüyorum, birazcık sendelesem, cennete uçacağım Artık bu hayatı da, pek öyle sevmiyorum, gitsem ne değişecek, kalsam ne yapacağım... En kara bulutlardan umarsız yağıyorum, bütün güzellikleri her an ıslatacağım, damlayıp da göl olmak, durmak istemiyorum ben tüm gücümle gelip, okyanus olacağım... her sabah ışığımı göklere saçıyorum canlı cansız herşeyi, her an ısıtacağım Baktığınız her yere gelmeyi istiyorum, gün aydın olsun diye, kendimi yakacağım... Bütün bunlar benimle başlayıp son bulacak, gülüp geçecek herkes, ya da hep ağlayacak, Gün gelip benim adım, son bir kez anılacak İşte bu; varoluşa son dokunuş olacak...
  14. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Kar yağıyor şehrime. Babası tarafından elma şekeri ile ödüllendirilen bir çocuk sevinci gibi bir anda şaşırıp bir anda normale dönen ifade ile dışarı bakıyorum. Sanki gördüğüm ile, görmediğim arasında mekik dokuyorum zamana. Kar beyazdır biliyorum,kar soğuk, kar tüm yüküne rağmen sessizdir. Burnumu yasladığım penceremin camından, kaldırımları kaplayan kar üzerinde koşturan, çocukları seyrediyorum.Ayakizleri nasılda çamurlanıyor beyazın teninde. Şimdi şehrin en merkezi yerinde,geceyarısı ışıkları altında yürümek vardı yol boyunca. Ve kar üzerinde ayaklarımın çıkarttığı karton yırtılmasını andıran sese tanık olmak. Araçların farlarında kaybolmak. Soğukluğunda sıcağın değerini anlamak gibi.Kar tanelerinin ezikliğini içine çeker yollar. Bir rüzgarla gelir,bir rüzgarla gider gibi. Gri rengi gökyüzümde hiç bu kadar gri görmemiştim. Ve beyazı yeryüzümde.Gözlerimle noktasal olarak takıldığım uzaklıkları yakına getirmeye çalışıyorum. Söylediklerimle anlaşılanın aynı olması gerektiğini savunuyorum. Cümlelerimin içinden kelimelere bölünerek karşıma çıkan ifadelerin soyutluğuna takılabileceğimi sanmıyorum ama yinede bu beyazlığı seviyorum.Kar tanesi olmak masraflı olurmu acaba. Sen ne zaman diye sor şimdi bana.Hadi sor.Ne zaman. Hemen söylüyorum sana.Ne zaman yazıyorum bunları, ne zaman vakit buluyorum kendime. Daha çok penceremden sana uzattığım bembeyaz hayallerime. Su kenarına izinsiz düşen kar tanelerinin ayakta kalma çabası yada diğer bir tabirle suyun soğukluğuna karışmaması için verdiği savaşın içine bırakıyorum kendimi. Bakıyorumda suya dayanabilen hiçbir kar tanesi yok. İşte bende böyle dayanamıyorum sana. Hani suyun içine düşen kar tanesinin eridiği gibi ve her düşen kar tanesinin sonrasında suyun yükselerek kendinden taşması gibi.Yada bu beyazlık altında kökten toprağa bağlanmış bir çiçeğin rüzgarlı bir havada,kar tanelerini öpüşü gibi. Ne zordur ona dayanmak,şayet can taşıyorsa can bildiği toprağın içinde. Kar yağıyor şehrime. Havada rüzgarla dans edip kim nereyi uygun görürse oraya kendini konumluyor. Ama tahmin ettiklerim istisnasız kaderlerinin kurbanı. Suyun çekiciliğine dayanamayanlar bunlar.Ve belkide şizofreni kesilen bir ruhun,kendine yazmaya çalıştığı paranoya öykülerinde sıkışan cümleleri için,ne bir ek***, nede fazladan anlaşılma çabalarına anlam katmak isteyen sessiz çoğunluk.Olsa olsa ölümün yorgunluğu. Herşey kelimelerde bitmiyor gibi değil işte. Bitiyor. Her yaşanılan bitiyor sonuçta. Yaşam koşmaksa hep birşeylerin peşinde, durmakta ölüm kalıyor geriye. Ki ben,kendimden yada senden yeryüzüne bir kar tanesi gibi bembeyaz düşüyorum ilk defa,su kenarına varmadan, herhangi bir bacanın sıcak ve siyah dumanına kapılmadan, uluorta yakılan ateşlerin üzerine pike yapmadan yeryüzüne alışıyorum. Sonrasında mevsimin kanatları altında rüzgarla yarışıyorum. Zaman yine aynı zaman. Herşey için, herkes için zaman, yine o zalim zaman. Anlatıyorum, anlaşılamıyorsam ek***lik ya bende, yada beni kendine doğru çekende. Yeryüzümde. Her kimde olursa olsun sonuçta dışarıda kar yağıyor. Ne zaman bu cümleler bahar'a veya yaz'a düşer,işte o zaman bende suya bir kar tanesi. Bulutların mevsimi yok asla. Nereye gitsem peşimdeler. Kar yağıyor şehrime.Ve ben penceremin dışındayım. Yem arayan kuşların ayakları altında, toprağın üstünde, çiçeklerin renginde, ağaçların sessizliğinde, gecenin içinde, en çokta yüreğinde zamana boyanıyorum. Dudaklarının sıcaklığında eriyorum. Sana karışıyorum. Seninde şehrine kar yağıyor. Ve ben gördüğün ilk kar tanesi. Seni mevsimsiz seviyorum.
  15. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    sen bir korkaksın diyorum sana,en büyük korkudan kaçıyorsun diyorum,kendinden!başka korkular uğramış sana diyorum,oysa seni başlatan da sensin,durduranda sen diyorum...yalnız kendinden korkmalısın diyorum,en çok kendinden,yalnız kendinden..... işte aklımın takıldığı bu son noktada,çalan bütün telefonlara sunulan bütün sevgilere,ilgilere,benim adıma verilen kararlara ve gecenin düşlerine bütün kepenklerini kapamış olan ben,tek bir sevinci bekliyorum hala;seni!yarın bekler miyim bilmiyorum,bilmiyorum hiç,şimdiyi biliyorum şimdiyi,seni,içimin sevincini bekliyorum.beni keskin dişlerinin arasından uzayan helezonlarıyla kıskıvrak benden alıp öteye götüren ve bir iç ezgisiyle başımı döndüren o noktada;işte böyle seni özleyen ben,inatla hayata büsbütün susuyorum!sen gelmelisin,sen aramalısın beni,sen;bütün kalabalığın karşısına tek başına çıkması gereken istediğim sen!içimdeki en büyük ad sen!dindirecek olanda sen!bunun dışında hiç bir şey geri veremez bana sevinci;tam şimdi veremez,bu noktada veremez,istemem!kendimi tecrit etmelerime aldanmıyorum hiç,bu benim isteğim,bana bu kadar geçerli. bir insanın içinin bilinmeyenleri hep keşfedilmeye aittir,kendine değil,ne kadar hazır olursa olsun-asla bilmez hazır olduğunu-birisinin o topraklara ayak basması gerekir,bütün o kendini arayışlar bu ilk fetihlerden sonra gelir...tıpkı,yeni bulunmuş bir adanın adının konmasının yetmeyip haritasının da çizilmesi gerektiği,daha sonrasında topraklarındaki onca cevherin,ürünün,suyun ve sırrın durmaksızın araştırılması gibi.... benim hayatın atlaslarında yeraltı haritamın sınırlarının değişmeside seninle başladı.yaşama sunduğun madenlerimi bereketli,zengin ve övgüye değer bulan bütün o diğer insanların bana farkettiremedikleri içimdeki o diğerler,keşfedilmemişler,bu fetih sonrası,benimle birlikte kıpırdanmaya başladı,hayır seninle değil,benimle birlikte,onca yıl hayatı çok rahat götürmeme yeten bütün varlarımla,kendimde hiçbir yenilik aramadan,kendi ambarlarımdan hayatımı yiyip tüketmeye koşullanmış olan ben,nadasa bırakılmış topraklar gibi bereketlenen ve hayatın kabaran göğsü oluveren ben,kendi kaşifime,sana açtım kollarımı..işte bu yüzden bir rastlantı değildin sen!benim kaşifliğimde aynı anda başladı ve onca ayrıntının içinde senden ışıldayan yıldızları topladım,göktaşlarını buldum,seni en uzaklara koyup en yakınlarıma alırken yaşadığım onca gelgitlerde yepyeni bir gezegen oldum,dünyadan koptum...ışık hızları sen,ses hızları ben!sen bana durdun,ben sana dönüp durdum!ben sana durdum,sen bana dönüp durdun,işte bu yüzden,hiç yaşanmamış,hiç bilinmeyen ve birlikte keşfettiğimiz hazların mutluluğunu yaşadık biz,kendi benlerimizle! SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!, git benden yollara doğru yollar bana dönmeden..
  16. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Her şeyi silebilirdim sen hariç bu dünyadaki. Öyle düşünürdüm bir zamanlar. Adı neydi sana hissettiklerimin. Hiçbir zaman tanımlayamayacağım zamanlarda. Her şeye sen diye baktığım hayat kavgamı senin için yaptığım zamanlarda. Tarifi yoktu bunun. Kendimi bile tanıyamaz olmuştum. Seni düşünürken ve sorgularken aslında içimde derin bir yolculuğa çıkmıştım. Madam ki sen yoktun ben de başımı aldım içimde çıktım o derin yolculuğa hoşça kal bile demeden sana. Desem de senin için fark etmezdi zaten. Merhaba bile dememiştim ki sana hoşçakalımın ne anlamı vardı sanki Yitik bir ülke gibiydi seni sevmek. Toprağımız yoktu kök salacağımız. Senin bambaşka düşlerin vardı içinde benim olmadığım. Farkındaydım sana belli etmeden çırpınıyordum fark edesin diye ama asla olmadı. Madem ki sen yoktun ben de aldırmadım sana nihayet. Diğerleri gibi sıradanlığı seçtim. Sıradan bir hayata merhaba dedim .Madem ki sen yoktun aldırmamalıydım , yaşamalıydım. Sensiz meydan okuyacaktım hayata . Önce sana inat yaşayacaktım ,sonra diğerlerine.Bunu anlamalarına bile izin veremeyecektim. Öylesine inandırıcı olacaktım ki kimse rol yaptığımı anlamayacaktı. En çok ta sen Sensizlik önceleri çok zor geldi. Hayalimdeki o küçük denizli kasabada yaşarken bile. Aldırmıyordum ne insanlara ne zamana ne de yalnızlığa. Sen yoktun ben aldırmıyordum. öldüresiye çalışıyordum, yoruluyordum. Sana ve dünyaya inat aldırmıyordum. Yaşıyordum. Bunu önce sen sonra ben istemiştim. Haberin derinlerde bir yerde vardı bunu biliyordum. Seni bu kadar severken bunu anlamamana olanak yoktu. Aldırmama da olamazdı. Seni sevmek telepatik bir yolculuktu. Belki de bu telepatık yolculuktu bunu bu kadar çekici ve farklı kılan. Kimsede bulamayacağım çıkmaz bir yola sokan. Madem ki sen yoktun asılacaktım hayata dört elle. O beni bıraksa da ben bırakmayacaktım. Tutundum ucuna bir çok yerinden hayatın sen fark etttin ya da fark etmedin ben aldırmıyordum ne sana ne diğerlerine ne de zamana. Zamansız zamanlara yükledim hayatı. Herkes zamana yenik yaşarken ve her günden bir şey koparmaya çalışırken ben kendimi akışına bıraktım hayatın en göbeğinden. Seyahat ettim , yazdım, güldüm gezdim . Madam ki sen yoktun ben de en varından vardım. Herkese inat sana ve diğerlerine inat aldırmıyordum. Yaşıyordum zamanı bir kum saatine benzer ömür yolculuğumu. Dostluklar kuruyordum,arkadaşlar ediniyordum. Senin gölgenden sızan sevgimi veriyordum hepsine. Bana aşık olan birileri çıkıyordu içlerinden aldırmıyordum. Ben yaşıyordum. Ne sana küsmüştüm ne hayata .Barışmıştım.Aldırmıyordum sana inat yaşıyordum.Yarın ne getirir bilemem ama ben yine sana aldırmıyorum. Madem ki sen yoksun ben sana uyuyorum. Aldırmıyorum. İçimdeki derin yolculuk her gün seni benden uzaklaştırdı. Kendimi tanımaya başladım. Aslında içimde senden çok daha derin sevgiler vardı. İnancım vardı. Kutsal olan Allah’a inancım. Değer yargılarına inancım. Sana olan sevgim bunun küçük bir yansımasıydı. Sen yoksan buna aldırmamalıydım. . İçimdeki seni ararken asıl benle tanışmıştım. Mademki sen yoktun ben en benimden bendim . Aşka inat zamanlar kurdum kendime . Sevdayı perhiz ettim. Yalnızca düşündüm. Dünyayı seni ve diğerlerini . Asıl olan inançlardı diğerleri yansıma idi. Sen bu yansımanın içimdeki en güzel çiçeğiydin. Ama göremedin . Mademki sen yoktun aldırmadım. Yaşamalardan yaşam seçip yaşadım kedimi ve bir sabah kaybettim içimdeki seni Şimdi yeniden başladım her şeye sıfır kilometre. Artık hazırım sevmeye hem de en derininden. Mademki sen yoksun aldırmıyorum . Artık seni bırakıyorum içimden ben yeniden sevmeye gidiyorum.
  17. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Bir gün içimden gittin, anladım. Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti. “Bana kalan, Beni kalansız bölen bu şehir. Ah! bu şehir, yalan şehir” demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin... Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz? “Bir gün içimden gittin, anladım.” Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı. İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir. İçimizdeki yasaklı kimliktir O: Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır... Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti. Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.
  18. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Yüreğin ne dediyse onu dinledi Yüreğim ne dediyse onu dinLedim ben.Kimi işaret ettiyse ona yöneldim. Şimdi ''sen'' diyorda başka birşey demiyor.Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan,işte öyle ıslattı beni aşkın.Seni bekledim ben. Yüreğimdeki heyecanı gözlerimdeki rengi , dudaklarımdaki ateşi , ellerimdeki titremeyi, küçük dokunuşları sana sakladım.Ne sen beni bilirdin , ne de ben seni. Ama bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin.Bir günçıktın karşıma.İşte o gün sevdaya dair ne kadar acı tortusu varsa içimde seninle eridi gitti.Çocuk oldum yeniden.Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip deliler gibi koşarım.Seni bulmanın çoşkusunu,hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım.Seninle yepyeni bir hayatın başladığını biliyorum.O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin.Bilirim;bu çoşku korkutur bazen insanı ''neler oluyor'' diye bir duygunun içinde bulursun kendini.Ama zaten aşk böyle bir şey değilmidir ? Sorarsan , planlarsan onun adına aşk denirmi ? Bırak kendini bırak ki aşkın büyüsü sarsın seni... Kendini o eşsiz duygunun ferahlığına bırak.Tut elimi ; birlikte çıkalım bu yolculuğa. Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım.kaygısızca yaşayalım aşkı.Eriyelim birbirimizde. Yüreklerimiz birbirimiz için atsın , soluklarımız birbirine karışsın.Tutkunun alvleri dalga dalga sarsın bedenlerimizi... Gidersen; gözümdeki son parıltıyıda alır ***ürürsün.Bir zemherinin ortasında titrerken bırakırsın beni.Ama merak etme , ayakta kalırım ben.Tıpkı fırtınaların boynunu eğdiği ama yıkamadığı kavak ağaçları gibi.Senden bana yadigar kalan her anıyı bir kez daha , bir kez daha yaşarım.Aşkımda benden yadigar kalırsa...
  19. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Sol yanım cıkarıp atacagım seni, bir daha sevme diye! Yenik düşme diye her defasin da. Acima diye mi ne cok bencilestim ben cok... Ey sevgili sol yanindan gecmisim, burkulmus yüregin... Sol yanim dermansiz, caresiz... Ah maralim yine yaralandin yine kaniyor yüregin ahh yine o avcı... Aglıyor sevdam, zehir zemberek oklar saplanırken kalbime kanarken yaram simdi sar beni sar! Kiprik aralarinda sönük gözbeklerim hazan... Son baharda düsen sarı yapraklarına hayiılanan agac gibiyim. Her yaprakta ben eziliyorum ayaklar altinda, sayki ölüyorum! Binlerce yaprak bırakıyor kendini bosluga ömrünü tamamlamis. Boyun egiyorlar kaderine saygiyla, bense asi! Sensiz gecen her günde bir ben mi cehennemin sönmez atesinde kavrulmaktayim. Dedim ya bencillestim iste... Acirken sol yanin sol yanimda kanarken yaran ölen tek bir ben mi asi haykirislarda... Ah ben yaralıceylaninin, silaya ucurdum kuslarin kanadinda hasret yüklü ucu yanmis ask mektubum ulasmaz mi sana ? Sessiz cigliklarina kulak mi tikadim ah bencil bir ben yenik aska... Güzel gözlerin uykuyla bulustumu, ben uykuya hasret sabahin kör saatinde seni yasamaktayken, yabanci kollarda düslerken seni, iblisleri kovuyorum karabasanlarda. Sensizlige sabahladım, acımasın sol yanın... Cıkar gövdemden al yüregimi acımasın sol yanın can...
  20. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    içimde birşeyler acıyor sanki ölüp ölüp tekrara diriliyorum sebebini sorarasan inan bende bilmiyorum yalan dolan geliyor artık bana herşey bir sen varsın birde seninle ilgili boş hayaller ama hiç bir zaman gerçek olması zor düşler ve düşünüyorum nie bana acı çektior die bulamıorum ne yapmak istediğini inan anlamıorum biliyorum seni sevmek hakkım değil çünkü senin kalbin başkasında biliyorum sana bakmakta hakkım değil çünkü senin gözlerinde bir başkası var ama öğrenmek istiyorum sebep ne ayrıldık die birde kendime soruyorum gururmu nasıl ayaklar altında çiğniorum sewilmediğim halde kahrtetsin ama sevmeye devam ediyorum şimdi yüreğimden sana nefret tohumlarından bir demet gönderiyorum üstünede bir kart yazıorum eğer oynayacaksan dürüst oyna eğer seveceksen bir başkasına bakma eğer sevmiyorum diyeceksen eğer terkedeceksen sakın sevme sana bir dileğim var pişmanlıklar kapında hep nöbette unutma sevmeyeceksen sakın sevme üzme kimseleri bana yaptığın gibi..
  21. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Ayrılık denen illet çalmasaydı kapımızı ama oldu bir kere elden ne gelir yine de ayrılık da yakıştı bize Anlamadan dinlemeden gittin ya beni,ne halde bıraktın bu gün günlerden pazar dışarda yağmur var her cama vuruşlarında acı acı yüreğimede öyle vuruyor gittiğin günden bu günene kadar ne kadar geçtiğinii bile bilmiyorum kendimi unuttum hayat defterini kapattım yazacak tek kelime tek cümle kalmadıki beni bana bıraktın ben seni sana bırakmam bu dünyada olsada diğer dünyada asla sadece Elveda derim sana ey yaralı sevgili git derim sakın arkana bile bakma ama bir şeyi unutma senide bu denli üzecek biri bir yerlerde vardır mutlaka o zaman bu kız demişti dersin sakın ama sakın keşke deme sakın burada sadece bıraktığın yağan bir yağmur var sadece çise çise Benim ağlayan gözlerim iki çeşmeden akan su gibi süzülerek inecek yüreğine söz:burcu saat:18:19
  22. Senden sonra.. artık.. hepsi... üvey, sevgili! O nu tanımadan çok önce kendime kabul ettirmeye çabaladığım tek şey, yalnızca olasılığıydı ve neden olmasın konu başlıklı umuttu çabama tek tesellim. Adı neydi, neye benziyordu, ne zaman ve nasıl belirecekti yüreğimin ufkunda; en ufak bir fikrim yoktu ama eninde sonunda bir gün aynı anda aynı yerde olacağımızı ve bir elmanın iki yarısı masalı gereğince, hiçbir zorlama olmaksızın, doğal bir çekimle, birbirimizi birbirimizle tamamlayacağımızı biliyordum. Aramıyordum, pencerelerin önünde beklemiyordum ama hazırdım çoktan kapı daha çalınmadan açmaya… Hazırdım O na… Sonra… Uyumaya çalışırken, bir masal olup giriverdi uykularıma… Uyadığımda başucumdu benim… “Gözleri okyanus bakan, çok eski bir adam tanıdım. Ceplerinde taşıyordu beş yaş düşlerimi. Yüzü güneşli bir ilkyazdı, elleri yıldızlı bir Olympos gecesi… Nefesim gibi kokuyordu nefesi ve aynı yerden kanıyorduk yara aldığımızda… Yüreği endemik bir kır menekşesi, hercâi.. varlığı epidemik bir yaz nezlesi…” diye başladı masal
  23. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Ben senden sadece sana verdiğim sevgiyi kabullenip, bu sevgiyi yaşamanı istemiştim. Yalnız seni istiyordum… Ama o kadar ters davranıyordun ki bana… Çok sevilmek bu kadar kötü müydü? Gerçekten böylesine ağır mıydı ki? Sevgiye hasretim dediğini düşünüyorum da... Hayatıma bilmediğim anlamlar getirmiştin. Gözüm kapalı hayatımı ortaya koyduğum bir kumar oynamıştım. Ya seni kazanacaktım, ya da kendimden vazgeçecektim. Hem seni kaybettim, hem de kendimden vazgeçtim. Var mıydı böyle kimsesiz darmadağın olmak, biçare kalmak, var mıydı? Keşke beni böyle ödüllendireceğine, hiç ödül vermeseydin. Onca yüreği senin yüreğine feda ettiğim halde, yüreğin kocaman sevdamı alabilecek kadar büyümedi… Ben de sana büyük bir sevgiyi vermekte diretiyordum. Bu kadar direttiğim için beni bağışla… Beni kırgınlıklarla, çelişkilerle, cevabı sende olan bir sürü soruyla ve bitmek tükenmek bilmeyen "keşke"lerle bıraktın, bana onca acı verdin ama yüreğim düşmanın olamıyor. Her gün alabildiğine yanıyor, istesem de istemesem de seni özlüyor, seni istiyor. Yüreğimi koparıp atmak mümkün olsaydı hiç düşünmeden koparıp atardım. Ama artık kendime sözüm geçmiyor. Başımı ellerimin arasına ne ilk ne de son alışım. İlk acım değil ama en büyükacımsın. Bir limandayım ve senin bindiğin gemi çoktan uzaklaşıp gitti. Bunu kabullenemiyorum, zoruma gidiyor, canımı acıtıyor. Sen yüreğimdeki hasret! Yarım kalmışlığım, unutulmazımsın
  24. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    SERSERİME Elime son kez aldım kağıt, kalem. Bu sana son mektubum. Postacı son kez getirecek bir haber benden sana. Canım serserim, bilirim aldırmazsın, hiçbirşeye, ne sevgiye, ne hislere. Şimdi elimde sigara var. Bugün yine çok fazla içtim, bilirim yine bana kızıcaksın. Ama yine aynı cvbı vereceğim “DERTLİYİM” son kez bu kalp senin derdinle dolu. Uykularım bölünür oldu, yanlış anlama bu mektubumda seni ne kadar özlediğimi yazmayacağım. Artık değiştim ben. Senin umursamaz tavırlarından bıktım. Takmıyorum artık seni. Hani senin bende bir resmin vardı ya, arkadaşıma verdi; çok beğenmiş seni. Al senin olsun dedim. Ama dikkat etmesini söyledim. Olur ya çıkarsanız boynuzlamasın seni dedim. Yüzünün şeklini görmek isterdim serserim. Bu mektup diğerlerine benzemiyor değil mi? Dün gece yıktın öldürdün beni sevgilim. Bütün gece kanadı durdu dindiremedim inan. Gözlerim doldu ağlayamadım. Yataklara düştüm ne zamandır. Ama iyi oldu aslında seni unutmaya başladım artık. Sen ne demiştin serserim “ÜZÜLME” üzülmüyorum artık. Bu acıların getirdiği mutluluğa seviniyorum. Lanet olsun sana serserim.bu kadar mı değersizdi benim sevgim. Biliyorsun ben seni çok sevdim. Bu sana son mektubum serserim. İstersen okut başkasına. Ama şunu bil ki bundan sonra mezar taşında “HAİN” yazan bir ölüsün benim için. Artık hatıralarımdasın....
  25. AsiMeLek şurada bir blog başlığı gönderdi: Meleklerde Ağlar
    Bunlar son satırlar... Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu... Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için. Uyandın ve ben bittim... Beni güzel hatırla! Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini... Sana sırdaş oldum, dostun oldum, koynunda gecelerce ağladım.Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini, beni çok üzdün, kınamadım. Alışıktım ben vefasızlığına, el oldun aldırmadım... Beni güzel hatırla AŞKIM! Sayfalarca mektup bıraktım sana. Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım. Sakladım günahını, sevabını içimde sessizce gittim... Sende öncekiler gibi sen de anlamadın beni!... Beni güzel hatırla! Sana unutulmaz geceler bıraktım, sana en yorgun sabahlar... Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım. En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka, söylenmemiş "Merhaba"lar sakladım her köşeye vedalar bıraktım duraklarda. Ne ararsan bir sevdanın içinde fazlasıyla bıraktım ardımda. Beni güzel hatırla! Kucağında uyuduğunu düşün, saçlarımı okşadığını, üşüyen ellerimi ısıttığını, mutlu olduğum anları getir gözünün önüne. Dudağımdan öptüğün dakikaları... Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün şaşırtmayı severim biliyorsun. Bu da sana son sürprizim olsun. Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum... Beni güzel hatırla. Gidiyorum!...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.