Zıplanacak içerik

selef_61

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

selef_61 tarafından postalanan herşey

  1. selamunaleyküm sayın mavi karadeniz sizin yazılarınızı çok beğeniyorum.allah razı olsun.mesajlarınız çok güzel.umarım torulmadan sonuna kadar devam edersiniz. allah'ın selamı bütün kulların üzerine olsun amin selamlar
  2. selamunaleyküm arkadaşlar sayın ahir zaman bende çok beğendim.allah razı olsun. bazı arkadaşlar bu hikayenin doğru yada yanlış olduğu konusunda tartışmaya girebilirler.ama sizinde dediğiniz gibi verilen mesaj önemli. ahir zaman sizin bu hikayeyi yazmaktaki amacınız insanlara bişeyleri öğretmek.bazıları öğrenmek istemeyebilirler.ama siz rahat olun verdiğiniz mesajlar yerini buluyor.
  3. selamunaleyküm arkadaşlar ben avatarımın çok kötü olduğunu düşünmüyorum ama eğer göze hoş gelmiyorsa söyleyin.hiç çekinmem değiştiririm.bir avatar yüzünden sizin gibi arkadaşları kaybetmek istemem. bu arada arkadaşlar ben üç aylığına aranızdan ayrılıyorum.birbirimize çok şeyler öğrettik ve öğrendik.bu yüzden hepiniz hakkınızı helal edin. selamlar
  4. ASRIN MODRERN PUTPERESTLİĞİ Hamd, ancak Allah içindir. O'na hamdeder. Ondan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrrinden amel­lerimizin kötülüğündan O'na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur. Alllah'tan başka ilah olmadığına şahadet ederim. O tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederm ki, Muhammed O'nun kulu ve rasulu'dur. . Bundan sonra: "Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed (sav)'in yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulandır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bid'at, her bid'at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir" (Müslim 867) Din; insanları kendi iradesiyle doğru yola çağıran ilahi, yani Allah (cc) tarafından vaz ve teşri edil mis bir kanundur. Allah'tan başka din vaz etmeye veya dinin bazı hükümlerini değiştirmeye kimsenin yetkisi yoktur. Din; insanın ahlakını düzeltmeyi vicdanını temizlemeyi ferdin toplumu ve toplumun yararlı olmasını sağlamayı ve nihayet insanın dünya ve ahiret saadetine kavuşmasını temin etmeyi hedef tutapo bütün maddi kuvvet ve kanunlardan ayrı manevi ve vicdani bir kanundur. ,.,.-,.u n . Din; insanın herşeyini bilenler ihtiyacını temin kudretinde, olan^fçjpla-yısıyla* dünya ve ahirette insanı saadete götürecek yolu gösteren yalnız bir insanda değil, bütün insanlarda kainatta mutlak bir tasarruf ve idare kuvvetine sahip olan Al­lah (cc) tarafından vaz ve.tesri edilmiş olması lazımdır. Din Allah'ın koyduğu ve Peygam­berleri vasıtasıyla insanlara bildirdiği esas ve kanunlardır. Allahtan başka hiçbir kimse din koymaya yetkili değildir. Bunun için hiç kimse Allah'ın emri olmayan hiç bir hükmü koyamaz ve hiç bir emri veremezler. Allah (cc) Peygamberin kendi fikirlerini din diye tebliğ edemeyeceğini kesinlikle beyan ediyor: O, (Peygamber) arzudan konuşmuyor. O, (Peygamberin ) söylediğ vahyediien bir vahiyden başka birşey değildir" (Necm'3,4) Din; ilahi bir kanundur. Fakat dünyada birçok dinleri n mevcut olduğunu görüyoruz. Bunların hepsinin hak olduğunu kabul etmek imkansızdır. Zira bu dinler arasında birçok ihtilaflar vardır. Bu ihtilafların hepsi hak olmayacağına göre, birinin hak ve doğru, diğerlerinin batıl ve yanlış olması icabeder. O zaman ortaya bir sorun çıkıyor, o halde bunların hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu ve hangisine uymamız gerektiğini nasıl öğreneceğiz, örneğin Hristiyanlığın esası tevhid akidesi olduğu halde, bu akide papazlar tarafından değiştirilerek teslis (üçleme) sekiline sokulmuştur. Onlara göre kainatın yaratıcısı üçtür. Lakin kendileri de bu üçün kimler olduğunda ittifak edememişlerdir. Kimisine göre Allah, Isa, ve Ruhul'kudüs, kimisine göre Allah, İsa veîsanın anası, Kimisi deyaratıcının yalnız İsaolduğunuvebirkısmı da isa'nın Allah'ın oğlu olduğunu iddia ediyorlar. '"> İştegörülüyorki böylebirdin gerçek din olmaktan çok uzaktır. Diğer dinler de buna benzer hurafelerle doldurulup hakiki kimliklerini kaybetmişlerdir. Şu halde bize Allah (cc) tarafından gönderilen ve hiçbir değişiklik ve tahrife uğramıyan bir din aradığımız zaman karşımızda yalnız İslam dinini buluruz. Zira, Allah (cc) tarafından gönderildiği ve Hz. Muhammed (sav) tarafından bize tebliğ edildiği gibi durmak­tadır. İslam dini, her zaman her yerde, her ferdin ve her toplumun bünyesine uygun ve her türlü din ihtiyaçlarına cevab verir. Şu halde Allah (cc) tarafından gönderilmeyen emir ve hükümlerin hiç birine islam dininde yer yoktur. Sonradan uydurulup "Din" diye ortaya atılan işleri bizzat Allah rasulu (sav) reddetmiş: "Her kim ki bu (din) işimizde, ondan olmayan birşey ihdas ederse o kendisince reddedilir" (Müslim) Zira dinimizin eksiktarafı yoktur. "Bugün size dininizi tamamladım" (Maide 3) ayeti celilesi ile Cenâb-ı Hak eksik kalmadığını beyân ediyor. Eğer her uydurulanı din olarak kabul edersek o zaman din namına birşey kalmaz. O takdirde herkes ayrı bir fikir ileri sürer, bunu din diye kabul ettirmeye çalışır ve her fikir ayrı taraftar bulur ve bu surette de sayısız dinler meydana gelmiş olur. Aynı günümüzde, mezheblerini, tarikatların bolca olduğu ve bribirleriyle takışmasınlar diye millete hak diye yutturdukalfı gibi Allah azze ve Celle "Şüphesiz benim doğru olarak yolum budur. Ona uyun ve ayrı yollara tabi olmayın ki sizi onun yolundan ayırıp parçalamasınlar" (En'am 153) ayeti celilesi ile bizleri islam dininde toplamaya ayrı ayrı yollara sapmadan davet ediyor. Din ve ibadet işlerinde hiçbir yenilik kabul edilmez. Çünkü o zaman din değişi r ve asi ma aykırı düşmüş olur. Mesela, Farz olan namazlar beş iken, biz bunlara iyi diye altıncı bir farz ilave edebilir miyiz? Ramazan orucu iyi diye bir aydan, bir buçuk aya çıkarabilir miyiz? Böyle birşey yaptığımız takdirde bunu asıl çığırından çıkarıp başka bir şekle sokmuş olmuyor muyuz? ve bu da dini değiştirmek değil midir? Biz bize nasıl emredilmişse öyle yapmak zorundayız. Allah rasulu (sav): Dinde uydurulmuş işlerden sakının, çünkü uydurulmuş herşey bid'attır. Her bid'at sapıklıktır. Her sapıklık da ateştedir. (Müslim 867) başka bir hadisde: Allah Rasulu (sav)"Kim bu işimizde (dinde) olmayan birşey uydurursa o reddedilmiştir" (Buhari ve Müslim) Peygamber (sav) bid'atleri reddet­tiği gibi onun vefatından sonra arkadaşları da bu yolda titiz de davranarak dinden olmayan işlerle mücadele etmişlerdir. Mesela sahabe büyüklerinden Abdullah Bin Mes'ud (ra) bir mescitte akşam namazından sonra Cemaatten birinin; şu kadar teşbih, şu kadar hamd, şu kadar tekbir getirirseniz, dediğini ve cemaatın da öyle yaptığını haber almış, bunun üzerine oraya gitmiş, öyle dediklerini işitmiş ve kızarak şöyle demiştir: "Ben ibni Mes'udum. Sizler bu hareketinizle ya haksız yere bir bid'at getirdiniz, yahutMuhammed'in (sav) ashabına ilimce üstün geldiniz" demiştir. Dinde yegane mercii olan Allah (cc) tarafından nasıl bildirilmişse o şekilde olması gerektir. Şu halde, dine yapılan ilaveler asla din olamaz ve dinin çerçevesini aştığı için insanı helaka götürür. Allah Rasulu (sav) "İfrattan sakınınız. Çünkü evvelkilerin helak olmalarının sebebi, dinde ifratları idi" buyuruyor. (Nesai) ' Konunun bu aşamasında, Müslü­manlığın ve İslam toplumunun sinesinde öyle derin bir yara açan ve bunun tedavisi hiçdekolaygörülmeyen modern putperest­liğe ve tasavvufa biraz değinmek istiyorum. Çünkü bu yara asırlarca açık kalmış giddikçe derinleşmiş, derinleştikçe etrafa yayılmış ve nihayet İslamiyetin vucudunjun hemen her tarafını sarmıştır. Bu yara nedir biliyor musunuz? Tefrika, müslümanlan parçalamak, grublara bölmek ayrı ayrı fikirler etrafında toplamak ve bu suretle İslamiyetin muhteşem binasını ve İslam camiası içindeki milletlerin milli birlik ve beraberliklerini yıkıp ortadan kaldırmaktır. Derin yara işte budur. İslamiyetin ilk çağında bütün müslümanlar, Allah'ın "Müminler ancak kardeştirler"(Hucurat "10) emri etrafında toplanarak, Allah'ın "dini doğrultun ve onda tefrika yapmayın" (Şura 13) emrine sadık kalarak, Allah'ın "Allah'a ve Rasulune itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Aksi halde başarısızlığa uğrarsınız ve kuvvetiniz yok olup gider. Sabredin; şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir" (Enfal 46) emrine inanarak çalıştıkları ve bunun için üstün başarılar sağlamışlardır. Müslümanların parça parça olduk­ları her bir gurubun İslamiyet yerinden ayrı bir tarikat etrafında toplandığını, her birinin ayrı bir akide ve fikir ortaya attığını ve kendi etraflarında çoğalmakla uğraştığını, Allah rasulu'nun (sav) kurduğu İslam kardeşliği yerine tarikat kardeşliğinin tesir edildiğini ve bu sebeblerden dolayı İslam birliğinin parçalandığını açıkça görüyoruz. Camiye giren yabancı bir adamın müslüman olup olmadığını sormaya bile kimsenin yetkisi yok iken; bu adamlar, sevab kazanmak niyetiyle zikirlerine katılmak isteyen saf ve temiz vicdanlı müslümanı hangi hakla "Bizden misin, değil misin?" diye sorguya çekiyorlar? insanfar put, hayvan, güneş, yıldızlar gibi maddelere taparlarken Allah Rasulu (sav) bütün buakidleri yıkarak bütün insanları tek bir ilah olan Allah-u Teala'ya ibadet etmeye, yalnız, Ona tapmaya davet ve şevketti. Ne yazı k ki tarikatçılar bu esası da bozarak İslam dinine PUTPERESTLİĞİ tekrar soktular. Ama bu putperestlik cansız putlara tapmak değil, insanları putlaştırıp onlara tapmaktır. Bu modern putperestlik, tarikatlerdeki rabı'tadır. Şöyle ki; 'Mürit günlük virdinde (zikrinde) diz çökerek oturur, gözlerini yumar, akıl ve" kalbin i herşeyden tahliye eder, Şeyhini gözü önüne ve hayaline getirerek yalnız ve'yâlnız onu düşünür..O anda bütün ruhu, aklı, şuuru ve kalbiyle şeyhe bağlanır, 6 kadar ki hayalinde ondan başka birşey yok. Kimisi birkaç dakika, kimisi daha fazla, kimisi bir saat, bazıları da saatlerce böyle kalır. Bu insan putperestliğinin ta kendisi değil midir? İslam dininin neresinde böyle birşey var? Sonra bundan maksat nedir? Allah'tan korkmuyorlar da Şeyhlerinden korkuyorlar. Bu Allah'a ortak koşmak değil midir? Allah ile kul arasında vasıta dindir. İnsan Allah'a kavuşmak ve O'nun rahmetini kazanmak 20 için dine uyarveemirlerinitatbikeder. İnsana dini öğreten Peygamber ise sadece öğret­mendir. Bu bazı şeylerin tek elleri altına aldıkları biri de tevbedir. Onlara göre herkes mutlaka şeyhin yanında tevbe etmek zorunda imiş. Bunun için tarikata girerek adam önce tevbe ettirilir. Sanki onlar Allah'ın vekili imiş gibi. (Haşa bilhassa zikir vedualar tamamıyla bu şeyhlerin emri altındadır. Tarikata giren bir kimse hangi zikri ve duayı kaç defa okumak için şeyhten emir aldıktan sonra yalnız onu emirolunduğu kadar okur. Şeyhin izni olmadan okunan zikirler insana fayda vermezmiş. Bunu bu halka anlatmak İslam Alimlerinin en başta görevidir. Bunların toplanıp deflerle, dümbeleklerle, ilahiler söyleyerek, tepinmeleri, bağırmaları, çağırmaları havaya zıplamaları yorulunca vekillerinin yeter demeleri, bunun üzerine hepsinin durup zikri bitirmelere Tam bir karnaval bu müritler boş yere yorulmaktan, tepinmekten başka .birşeye yaramaz, bu gürültünün dinin biremri ve dolayısıyla sevab olduğunu,sanıyor, zavallılar. Bir de bu zikirlerin kadinlarla yapılanı var, ona hiç girmek istemiyorum. Bir de iyice anlaşılsın diye bunların Seyyidlik tfsanesi uydurma­larıdır, yani Allah Rasulu'nun (sav) neslinden olmak iddiasıdır. , i Bu konuda Allah-u Teala "Allah yanında makbul olanınız en fazla muttaki olanmızdır" (Hucurat 13) Allah Rasulu (sav) "YaMuhammed kızı Fatma! Ya Abdumutallip kızı Safiyye! Abdulmutallip oğullan! Ben sizin için Allahtan hiçbir şeye malik değilim" (Müslim) Allah Rasulu (sav) Veda Hutbesinde "Allah (cc) sizin üzerinizden cahiliyet fenalıklarını ve baba ve atalarla öğünmeyi izale etmiştir. Bütün insanlar Adem'dendir ve Adem de topraktan yaratılmıştır" (Tirmizi) Fakat Şeyhler bu esası da değiştirerek cahil halkı kandırarak seyyid olduklarını her her vesile ile ortaya sürerler. Mevzumuz iyice uzadı ama, bir de bunlara verilen unvanlar var, onlara değinmeden geçemi-yeceğim. Gavs, Kutup, Kutbul fert, Kutbualem gibi unvanlar. Bu gibi unvanlar Peygamberi­mize bile verilmemiştir, ama bunlar buna layıktır. Allah'ın Uluhiyyet sıfatlarını cahil halk bunlara vermiştir. "Bir gün adamın biri Rasulu Ekrem Efendimiz, en hayırlımız, en hayırlımızın oğlu! tarzında hitab etmiş. Al­lah Rasulu (sav): "Ey insanlar Allah'tan korkunuz, şeytana uymayınız. Ben yalnız Abbullahın oğlu Muhammedim. Allanın kuluyum, Allah (cc) beni elçilikle şereflen­dirdi. Bana bundan fazlasıyla tazim göstermenizi istemez"(Ebu Davud) Sözün özünedönersekislamdininde tasavvuf ve tarikatçılık diye bir müessese yoktur. Bugün tasavvuf ve tarikatçılık bir meslek halini almıştır. Aynı mezhepler, nasıl başlı başına bir din halini almışsa, Tasavvuf da kendi başına bir dindir ve İslamiyetle afakası sadece onun. içinde,gibi gözük-mesidir. Kitab ve Sünnette tasavvufla ilgili bize hiçbirşey gelmemiştir. Şayet-islamdan gelse idi, Mekkeden, Medirieden çıkardı. Hindistan'dan, İran'dan çıkmazdı. Bu konuda ne kadar yazılsa azdır. Buırada Tasavvuf tuzağına yakalanan yani Şirke düşen bütün ^ihsanlara sesleniyorum; Gelin, dininizi, Allah'ın kitabı Kur-an'ı Kerimden ve Allah Rasulu'nün (sav) Sahih hadislerinden öğreniniz. Peygamberimiz (sav) veda Haccında irad ettiği meşhurhutbesindeşöyle söylemiştir. "Sİze öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldıkça asla dalalete sapmıyacaksınız. Bu da Allah'ın kitabıdır" (Buhari). Yine bir hadiste "Size iki şey bırakıyorum, bunlara sımsıkı bağlandığınız müddetçe asla doğru yoldan sapıtmazsınız. Bunlar Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir". (Muvatta) "Ey İman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve Rasulune icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekte O'na götürülüp toplanacaksınız" (Enfal 24
  5. Selamunaleykum Ağzına sağlık mavikaradeniz. Tabiki Allah (cc) bize Rasulullah'ı gönderdiyse ona uymayı emrettiğine göre ona uymak farzdır. Tabiki Rasulullah (sav) in sahih olan hadislerine uymakla mükellefiz ama o kadar da çok uydurma hadis varki bunlardan nasıl korunacağız.
  6. selam sayın berceste yani müslümanım demekle müslüman olunmuyor değil mi?
  7. SELAMUNALEYKÜM sayın ahirzaman çok güzel belirtmişsiniz sizde sağolun allahın selamı üzerinize olsun
  8. allah hepinizden razı olsun arkadaşlar.çok güzel yazmışsınız. selamlar
  9. SELAMUNALEYKÜM sayın kral x sanırım kimden bahsettiğini anladım.ben de böyle insanların amçlarının dinlerinin ne olduğunu anlamış değilim.0nlar hep kurandan konuşuyor fakat peygamberimzi hiçe sayıyorlar.bunlar ne kadar kurana inanırlarsa inansınlar peygamberimize itaat etmeden cenneti hak edeceklerinmi sanıyorlar.yazık yazık çok yazık.birde bişey biliyorlarmış gibi uzun uzadıya sayfalarca yazı yazıyorlar.ama bu yazılar insanları sıkmaktan başka hiç bir işe yaramıyor.bence onlarla uğraşmamak lazım. allahın selamı üzerinize olsun amin
  10. selef_61 şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
    BİD'AT Şer'i anlamı: İslam şeriatında aslı olmayan birşeyi icad etmek demektir. Lügat manası ise; dinde aslı olan birşeyi icad etmek demektir. Her kim İslam'da aslı olmayan yeni birşey ortaya atıp bunun İslam'dan olduğunu iddia ederse yaptığı şey sapıklıktır. İslam dini bu gibi sapıklıklardan uzaktır. Bu yeni şey ister itikadda, ister amelde, ister zahiri ve batıni sözlerde olsun farketmez. Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor: «Her bid'at sapıklıktır.» (Buhari, Müslim) «Her kim bizim emrimize uymayan bir iş yaparsa onun ameli geçersizdir.» (Buhari, Müslim) Bu hadisi şeriflerden anlıyoruz ki bütün şer'i anlamdaki bid'atler sapıklıktır. Rivayete göre Ömer b. Hattab müslümanlara ramazanda bir tek imam arkasında teravih namazı kılmalarını söylemiş ve evden çıkıp camide onları tek imam arkasında namaz kılarken gördüğü zaman şöyle demiştir: «Eğer bu bid'at ise güzel bir bid'attir.» Burada Ömer b. Hattab (r.a) bid'atin şer'i anlamını değil lügat anlamını kastetmiştir. Çünkü Rasulullah (s.a.s) teravih namazını bir iki gece bazı sahabelerle beraber mescidde kıldı. Sonra Rasulullah (s.a.s) teravih namazının farz kılınmasından ve ümmetine zorluk vermekten korktuğu için cemaatle teravih namazı kılmayı terketti. Rasulullah (s.a.s) vefat edince teravih namazının farz olma ihtimali ortadan kalkmış olur. Ömer b. Hattab (r.a) müslümanların bir kısmının cemaatle bir kısmının ise kendi kendilerine namaz kıldıklarını görünce onları bir tek imam arkasında topladı. Ömer (r.a)'nun teklifinin İslam'da aslı varolduğu için sahabeler bunu topluca kabul ettiler. BİD'ATİN TÜRLERİ Bid'at: Dini bid'at ve dünyevi bid'at olmak üzere iki kısımdır. Dini Bid'atler: Bunlar dört tanedir. 1) İslam Dininden Çıkartan Bid'at: İbadet çeşitlerinden birisinin Allah'tan başkasına yapılması gibi. İbadet türlerinden bazıları; dua etmek, yardım istemek, yardımına çağırmak, adak adamak, kurban kesmek gibi... Kim nebilerden, velilerden veya herhangi bir ölüden yardım ister veya sıkıntılı bir anında onları yardımına çağırırsa, Allah'tan başkasına adak adar veya kurban keserse dinde aslı olmayan birşeyi yapmış olur. Allah'a karşı büyük şirk işlemiş olur ve kafir olur. 2) Haram Olan Bid'at: Mezarlar üzerinde bina yapmak, bunların üzerine örtü koymak, süslemek, ışıklandırmak, el sürmek, mezarları mescid edinmek, ölü birisinin yüzüsuyu hürmetine Allah'tan birşey istemek ve buna benzer şeylerin hepsi haram olan bid'atlerdendir. Cündüp b. Abdullah (r.a) şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.s)'in şöyle dediğini duydum: «Sizden öncekiler nebilerinin mezarlarını mescid ediniyorlardı. Mezarları mescid edinmeyin. Bunu size yasaklıyorum.» (Müslim) Ebu Heyyar şöyle dedi: Ali (r.a) bana şu emri verdi: «Rasulullah (s.a.s)'in beni gönderdiği işe ben de seni göndereyim mi? Gördüğün her heykeli yok et ve yükseltilmiş her kabri dümdüz yap.» (Müslim) Cabir İbn-i Abdullah (r.a) şöyle dedi: «Rasulullah (s.a.s) kabrin kireçle yapılmasını, kabir üzerine oturulmasını ve kabir üzerinde bina kurulmasını nehyetti.» (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Ahmed) 3) Tahrimen Mekruh (harama yakın olan) Bid'at: Ezanda «Hayya ala hayru'l amel» veya «Eşhedü enne Ali veliyyullah» demek veya ezandan sonra yüksek sesle salavat okumak veya dua etmek bid'attir. (Ezandan sonra alçak sesle yapılan salavat ve dua sünnettir.) Şaban ayının onbeşinci gecesi toplanıp bu geceyi kutlamak (Berat kandili), Rasulullah (s.a.s)'in doğum gününu kutlamak bid'attir. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer verip üstün tutmak, onun doğum gününde toplanıp zikretmek veya mevlid okumakla olmaz. Eğer bu amelde hayır olsaydı Rasulullah (s.a.s)'i bizden daha çok seven ve ona bizden daha çok bağlı olan ashab-ı kiram bu günü kutlardı. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer vermek ancak ona itaat edip emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden kaçınmakla olur. Meşhur olan, şaban ayının onbeşinci gecesinde kılınan binlik namazı bid'attir. Bu ismi almasının sebebi; bin defa ihlas suresinin okunmasıdır. Bu namaz yüz rek'attır. Her rek'atta fatihadan sonra on kere ihlas suresi okunmaktadır. Recep ayının ilk cuma gecesinde (Regaib kandili) kılınan namaz bid'attir. Cumhuru ulema Regaib gecesi ve bu gece kılınan namaz hakkında rivayet edilen hadislerin sahih olmayıp batıl olduğuna şahitlik etmişlerdir. İmam Nevevi (r.a) Regaib namazı hakkında şöyle diyor: «Bu namaz kötü bir bid'attir. Sapıklıktır. Çirkin ve batıldır. «Kut'il Kulub» ve «İhya» kitablarında zikredilmesine aldanma.» Bunun gibi Receb ayının yirmi yedinci gecesini (Miraç kadili) kutlamak bid'attir. Çünkü İsra ve Mirac'ın Receb ayının hangi gecesinde olduğu veya sahabelerin bu geceyi kutladığına dair sahih bir rivayet yoktur. İbn-i Abbas (r.a)'ya isnad edilen Mirac kıssasında zikredilen şeylerin çoğu batıl ve sapık şeylerdir. Abbas (r.a) bu gibi rivayetlerden beridir. 4) Tenzihen Mekruh Olan Bid’at: Her namazdan sonra musafaha yapmak. Ramazanda perşembe günü gibi belli günlerde fakirlere yemek vermek, (fakirlere yemek vermek sevap bir amel olup bunun için belli bir gün tayin edilmesi bid’attir.) Farzı kıldıktan sonra tesbih yapmadan süneti kılmak bid’attir. (Çünkü sahih bir rivayete göre Rasulullah (s.a.s) ara vermeden iki namazın arasının birleştirilmesini nehyetti.) Ayrıca böyle yapan kişi Rasulullah (s.a.s)’in bizler’den namazdan sonra okumamızı istediği zikirleri terketmiş ve bunların sevabından mahrum olmuş olur. Dünyevi Bid’atler: İslam şeriatı belli temeller ve kaideler üzerinde inşa edilmiştir. Yiyecek ve içeceklerden haramlığı hakkında sahih delil mevcut olmayan şeyler helaldir. Kuşlar ve hayvanlardan yenilmesinin haram olduğuna dair sahih delil bulnmayanların yenilmesi helaldir. Bu islami bir kaidedir. Diğer bir İslami kaide de fayda veren şeyler mübah, zarar veren şeyler haramdır. Bir diğer islami kaide ise; Allah ve Rasulünün haram kıldığı haram, helal kıldığı helaldir. Hakkında haram veya helal olduğuna dair hüküm bulunmayan şeyler Allah’ın affettiği şeylerdir. Dünyevi şeylerde şer’i bid’at yoktur. Bir şey ya haramdır veya helaldir. Mesela; elbiselerden ipek, takılardan altın gibi haramlığı hakkında sahih delil mevcut olan şeylerin dışındakiler mubahtır. (Altın ve ipek sadece erkeklere haramdır.) Kadının giydiği elbisenin erkeğe, erkeğin giydiği elbisenin kadına benzemesi haramdır. Aynı şekilde giyilen kıyafetin kafirlerin kıyafetine benzemesi veya giyimde modayı takip etmek küfür olan bid’attir. Tarım ve sanayi gibi dünyevi işlerde ilerlemek lügat bakımından bidat olsa bile müslümanların faydasına olduğu için helal ve sevaptır.
  11. selef_61 şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
    ALLAH YOLUNDA CİHAD Fazileti ve Düşmanlara Üstün Gelmenin Yolları Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtu Selâm Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun. Bu, yeryüzünün doğusunda ve batısında Allah’ın kelimesini yüceltmek için cihad eden herkese sunduğumuz, cihadın faziletinden ve düşmanlara üstün gelmeyi sağlayan sebeplerden bahseden bir risaledir. Allah’tan her yerdeki mücahidlere yardım etmesini, başarıyı getirecek etkenlerle ve sebeplerle amel etmeyi onlara nasip etmesini, hepimiz için söz ve amelde ihlaslı olmayı dünya ve ahiret mutluluğuna ve katındaki büyük sevaba rağbet duymayı dileriz. “Allah, müminlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığı satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürür ve öldürülürler. Bu, Tevrat, İncil ve Kur’an’da hak bir vaaddir. Kim Allah ile olan ahdine sahip çıkarsa onunla anlaşma yaptığınız satışınızı müjdeleyin. Büyük kazanç işte budur! (Tevbe, 9/111) Cihad sözlük anlamıyla, söz ve fiil olarak elden gelen çabayı göstermektir. Cihad şer’i anlamıyla, kafirler, bâğiler, mürtedler vb. ile savaşırken müslümanların ortaya koyduğu çabanın adıdır. [1] Allah Yolunda Cihadın Hükmü Müslümanlardan bu görevi yerine getirecek bir grubun varlığı sözkonusu olduğu vakit diğerlerinden sorumluluk kalkar. “Mü’minler, topluca cihada çıkmazlar” (Tevbe, 9/122) Bu durumda cihad farz-ı kifâye hükmündedir. Cihad şu üç durumda farz-ı ayn olur: 1) Mükellef bir müslüman cephede olur da İslam ordusu ile küfür ordusunun safları birbirine girip savaş başlarsa... “Ey iman edenler! Bir toplulukla karşı karşıya gelirseniz sebat edin.” (Enfal, 8/45) Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur; “Savaştan kaçmak yedi büyük günahtan birisidir” [2] 2) Düşman ordusu bir İslam beldesine girerse, belde halkının tümüne düşmanı çıkarmak vacip olur. Eğer o belde bundan aciz kalırsa oraya en yakın İslam beldesinde yaşayanlar yardım etmekle mükelleftirler... “Ey iman edenler! Yanıbaşınızdaki kafirlerle savaşın. Onlar, sizde şiddet ve sertlik bulsunlar.” (Tevbe, 9/123) 3) Müslümanların imamı insanları cihada davet ederse... “Hafif ve ağır donanmış olarak çıkın. Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla cihad edin. Bilseniz, bu sizin için en hayırlısıdır.” (Tevbe, 9/41) Cihad ibadeti tür olarak farzdır. Yani müslümanın kalb ile, dil ile, mal ile veya el ile yapılan cihad türlerinden, mutlaka ortaya koymaya gücü yettiği birisi ile cihad etmesi farzdır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Müşriklerle, dilleriniz, canlarınız, mallarınız ve ellerinizle cihad edin” [3] Allah Yolunda Cihad’ın Mertebeleri 1) Nefis İle Cihad: Kişi önce dininin gereklerini öğrenecek sonra bunlarla amel edecektir. Amelsiz ilim fayda vermez. Daha sonra da basiretli bir şekilde davette bulunacak, bilmeyene öğretecek ve bu yolda insanlardan gelecek her türlü eza ve meşakkate Allah için sabredip tahammül edecektir. 2) Şeytan İle Cihad: Kişi, şeytanın sokuşturmaya çalıştığı şüphe ve kuruntuları savıp imanına iliştirmeyecek, şeytanın boyayarak takdim ettiği şehvetleri elinin tersiyle itecektir. 3) Kafirler ve Münafıklarla Cihad: Bunlara karşı kişi, kalbi, dili, hâli ve eli ile cihad edecektir. Kafirlerle cihad, daha çok el ile, münafıklarla cihad ise daha çok dil ile yapılır. 4) Zulüm, Düşmanlık, Bid’at ve Münkerat Sahipleriyle Cihad: Kişi gücü yetmezse dili, buna da güç yetiremezse kalbiyle cihad etmelidir. Allah Rasûlü’nün buyurduğu gibi: “Sizden kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin. Buna güç yetiremezse diliyle, buna da güç yetiremezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf hâlidir.” [4] Allah katında insanların en mükemmeli tüm bu aşamaları mükemmel bir surette yerine getirendir. İnsanların Allah katında en mükemmeli ve en değerlisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’dir. O, cihad mertebelerinin tümünü mükemmel bir şekilde yerine getirmiş ve Allah yolunda hakkıyla cihad etmiştir. [5] Cihad’ın Amacı Allah azze ve celle Cihad’ın amacını şöyle açıklamıştır. “Fitne/şirk kalmayıp, din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer (küfre) son verirlerse (onları bırakın). Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını çok iyi görendir.” (Enfal 8/39) Bu ayet ışığında cihadın amacı şu şekilde özetlenir. - Allah’ın kelimesini yüceltmek (İ’lâyı Kelimetullah): Yukarıdaki ayette “Fitne” lafzı şirkin bütün çeşitlerini kapsamaktadır. Cihadın birinci amacı şirki yer yüzünden silmektir. Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Allah’ın Kelimesi yücelsin diye savaşan kimse Allah yolundadır.” [6] - Mazlumlara Yardım Etmek: Allahu Teala şöyle buyurmaktadır. “Erkek, kadın ve çocuklardan oluşan zayıf kimseler ‘Rabbimiz! Ehli zalim olan bu ülkeden bizi çıkar’ derken size ne oluyor da Allah yolunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa: 4/75) - Düşmanları Püskürtmek ve İslamı Korumak: Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır. “Size saldırana size saldırdıklarının misliyle siz de saldırın” (Bakara: 2/194) [7] Düşmanlarla Cihad’ın Türleri a) Kafirler, münafıklar ve mürtedlerle cihad İslami hükümleri uygulayan yöneticilere başkaldıran bağiler ve taşkınlık yapanlarla cihad c) Dini, canı, aileyi ve malı savunmak için yapılan cihad, Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur. “Malı için öldürülen şehiddir. Ailesi için öldürülen şehiddir. Dini için öldürülen şehiddir. Kanı için öldürülen de şehiddir.” [8] Allah Yolunda Cihad’ın Fazileti Cihad’ın fazileti ve sevabının çokluğu hakkında bir çok nas mevcuttur. Bunlardan birkaçı: • Allah Yolunda Nöbet Tutmak: Düşmanların İslam ülkesine giriş yollarını engellemek hakkında Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Geceli-gündüzlü bir günlük nöbet bir aylık nafile oruç ve namazdan daha hayırlıdır.” [9] • Gözcülük Yapmak: Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur. “İki göze ateş dokunmaz; Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda uykusuz kalarak gözcülük yapan göz.” [10] • Allah Yolunda Gece-Gündüz Yürümek: Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Kulun Allah yolunda gece veya gündüz yürümesi dünya ve üzerindeki herşeyden daha hayırlıdır.” [11] • Cennet Kılıçların Gölgesi Altındadır: Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur. “Bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır.” [12] • Cihad’ın Dengi Yoktur: Allah Rasûlü’ne cihada denk olabilecek bir amelden sorulduğunda şu karşılığı vermiştir: “Böyle bir amel bilmiyorum.” [13] • Şehidlerin Rableri Katındaki Konukluğu: Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır. “Allah katında şehidin altı özelliği vardır. Kanı ilk aktığında tüm günahları bağışlanır, cennetteki yerini görür, kabir azabından korunur, büyük korkudan güvende olur, iman hilyesi ile süslenir, hurilerle evlenir, yakınlarından yetmiş kimseye şefaat eder.” [14] • Kıyamet Gününde Şehid: Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır. “Şehid kıyamet günü, kanı kan renginde olduğu halde kokusu misk kokusu olarak gelir.” [15] • Şehid, On Kere Daha Allah Yolunda Öldürülmeyi Temenni Eder: Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Şehid, Allah katında görmüş olduğu ikramdan dolayı dünyaya dönerek on kere daha öldürülmeyi diler.” [16] • Şehid, Ölüm Acısı Duymaz: Allah Rasûlu şöyle buyurur: “Şehid, ölüm esnasında sizden birinizin bir çimdikten duyduğu acıdan fazlasını duymaz” [17] • Allah Yolunda İnfak: Allah Rasûlü şöyle buyurur: “Allah yolunda infakta bulunan kimseye yedi yüz misli sevap yazılır.” [18] • Şehidler Diri Olarak Rableri Katında Rızıklandırılırlar: “Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayınız. Bilakis diri olarak Rableri katında rızıklandırılırlar.” (Âl-î İmran, 3/170) • Şehidlerin Mertebesine Ulaşma Yolu: “Kim samimi bir şekilde Allah’tan şehadeti isterse, yatağında ölse bile Allah onu şehitlerin mertebesine ulaştırır.” [19] • Mücahidlerin Diğer Kimselere Karşı Fazileti: “Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri oturanlardan derece olarak üstün kılmıştır” (Nisa, 4/95) • Allah Yolunda Öldürülmek Borç Dışındaki Herşeye Keffarettir: “Şehidin, borçtan başka tüm günahları bağışlanır.” [20] • Canı ve Malıyla Cihad Eden, İnsanların En Faziletlisidir: Allah Rasûlü’ne “insanların en üstünü kimdir?” diye sorulunca şu karşılığı vermiştir. “Allah yolunda canı ve malıyla cihad eden kimse.” [21] • Evinden Cihad İçin Çıkan Kimse Ölürse Ecri Allah’a Aittir: “Kim evinden Allah ve Rasulü’ne hicret için çıkar da yolda ölürse onun ecri Allah’a düşer Allah bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir.” (Nisa, 4/100) • İslam’ın Zirvesi Cihaddır: “İslamın başı ve direği namaz, zirve noktası ise cihaddır.” [22] • Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Ümmetinin Seyahati Cihaddır: “Ümmetimin seyahati ancak; Allah yolunda cihad etmektir.” [23] • Allah Yolunda Ok Atmak Köle Azad Etmek Gibidir: “Allah yolunda ok atan kimse köle azad edenin sevabını alır.” [24] • Gazaya Gideni Donatan da Gazidir: “Gazaya gideni donatan gazidir, ardında bıraktığı ailesine bakan kimse de gazidir.” [25] Cihadı Terkten Sakındırmak a) “Cihad etmeden, cihada niyet etmeden ölen kimse münafıklık şubelerinden biri üzerine ölür” [26] “Faiz alıverir, öküzlerin kuyruklarına yapışarak ziraatle uğraşmayı kabullenir ve cihadı terkederseniz Allah sizi öyle bir zillete düşürür ki dininize dönmedikçe kurtulamazsınız.” [27] Savaş Dışında Şehid Olanlar a) “Şehidler beş kısımdır: Vebadan ölen, karın ağrısından ölen, suda boğulan, enkaz altında kalan ve Allah yolunda şehid olan.” [28] “Veba, her mü’minin şehadetidir.” [29] c) “Doğum esnasında ölen kadın şehiddir.” [30] Düşmanlara Üstün Gelmenin Yolları 1) İman ve Salih Amel: Allah mü’minlere, düşmanlarına karşı üstün geleceklerini vaad etmiştir. Bu dinlerini üstün kılıp, düşmanlarını eninde sonunda helak etmesiyle gerçekleşecektir. “Şüphesiz biz, dünya hayatında elçilerimize ve iman edenlere yardım edeceğiz.” (Mü’min, 40/51) “Mü’minlere yardım etmek bizim görevimizdir.” (Rum, 30/47) 2) Allah’ın Dinine Yardım Etmek: Sözle, inançla, amelle ve davetle bu amaca odaklanmak. “Allah, şüphesiz kendine yardım edenlere yardım eder. Allah, kuvvet sahibidir. Aziz’dir. Onlar öyle kimselerdir ki yeryüzünde onlara iktidar verirsek namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emredip kötülükten sakındırırlar. İşlerin sonu Allah’adır.” (Hac, 22/40-41) “Şüphesiz galip olanlar bizim askerlerimizdir” (Saffat, 37/173) 3) Allah’a Tevekkül Edip Sebeplere Yapışmak: “Eğer mü’min iseniz Allah’a tevekkül edin” (Maide, 5/11) 4) Orduyu Düzenlerken Sorumlu Kimselerle İstişare Etmek: Allah Rasûlü akılca olgun, görüş açısından da isabetli bir kimse olduğu halde Ashabı ile istişarede bulunmuştur. 5) Düşmanla Karşılaşınca Sebat Etmek: Allah Rasûlü hiçbir savaşta düşmandan yüzünü çevirip geri adım atmamıştır. Ashabı da onu örnek almıştır. 6) Cesaret ve Kahramanlık: Zira cihad, ölümü ne çabuklaştırır ne de erteler. Önderimiz sallallahu aleyhi ve sellem, büyük savaşlarda insanların en cesurlarındandı. Sahabi’nin dediği gibi: “O, aramızda düşmana en yakın olandı ve savaş günü insanların en şiddetlilerindendi” [31] 7) Dua ve Çokça Zikir: Galibiyette rol oynayan en kuvvetli etkenlerden biri de Allah’tan yardım dilemek, düşmanı hezimete uğratmak için O’na el açıp O’nun adını anmaktır. “Rabbinizden yardım dilemiştiniz de size karşılık vermişti.” (Enfal, 8/9) Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Rabbine dua ederek O’ndan yardım dilerdi. Allah da Bedir gününde olduğu gibi onu ordularıyla destekler, galip getirirdi. 8) Allah’a ve Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e İtaat Etmek: Bu, zaferi getiren en kuvvetli etkenlerdendir. Allah yolunda cihad eden her mücahidin göz açıp kapayıncaya kadar dahi Allah’a isyan etmemesi gerekir. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin” (Nisa: 4/59) “Kim, Allah’a ve Rasulü’ne itaat eder, Allah’tan korkar ve takvâ sahibi olursa işte onlar kazananlardır.” (Nûr, 24/52) 9) Birlik Olmak-Ayrılığa Düşmemek: Özellikle Allah’a dayanıp birlikte hareket etmek, ayrılığa düşmemek çok önemlidir. “Aranızda çekişip ayrılığa düşmeyin, yoksa zaafa uğrarsınız, gücünüz gider” (Enfal, 8/46) 10) Sabır ve Metanet: Sabır, her işte olduğu gibi Allah ve Rasûlü’nün düşmanlarıyla savaşırken de gerekli bir olgudur. Sabır üç kısımdır: a) Allah’a itaatte sabır. Allah’ın takdir ettiği eleme sabır. c) Haramlardan uzak durmada sabır. “Ey iman edenler!... Sabredin, metanet gösterin, kararlı bir şekilde dimdik durun ve Allah’tan korkun, umulur ki başarıya erersiniz.” (Âl’i İmran, 3/200) 11) İhlaslı Olmak: İhlas kavramından kopuk bir cihad anlayışı düşünülemez. Allah yolunda halis bir niyet taşımalıdır. “Allah’ın kelimesi yücelsin diye savaşan var ya işte o Allah yolundadır.” [32] 12) Allah Katındaki Nimetlere Rağbet Duymak: Allah’ın lütfunu aramak ve nimetlerini arzulamak. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem cihada çağırırken şöyle buyurmuştur, “Genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun” [33] 13) Komutayı İman Ehli Kimselere Vermek: “Allah katında en kıymetliniz en takvalı olanınızdır” (Hucurat, 49/13) Allah, takva sahiplerini sever. Allah’ın kuluna sevgi duyması, kulun düşmanlarına karşı galip gelmesinde önemli bir etkendir. 14) Helaka, Hezimete ve Azap İnmesine Karşı Kurtarıcı Etkenlere Sığınmak: a) Tevbe ve istiğfar: Tevbenin şartları şunlardır. - Halis bir niyetle günahı terketmek - Günahı bir daha işlememe hususunda kararlı olmak - İşlediği günahtan pişmanlık duymak Allah’tan korkmak: Allah’a taatte bulunmak, tüm farz ibadetleri yerine getirip nafilelerle takviye etmek, iyilği emredip kötülükten sakınmak, tüm inanç, söz ve fiillerde Allah Rasûlu sallallahu aleyhi ve sellem’i örnek almak ve Allah’a dua edip yakarmak suretiyle kulun Allah’ın gazabıyla kendi arasına siper edinmesi gerekir. [34]
  12. selamunaleyküm allaha inanan ve rasulüne itaat eden arkadaşlar. sayın haksöz sana sadece şunu söyleyebilirim.allah yardımcın olsun. sayın berceste ve ahir zaman hatırlarsanız ben haksözün bir yazısını desteklemiştim de sen benim kafadansın demiştim.ya ben böyle olduğunu bilseydim hiç öyle dermiydim. neyse sayın haksöz allah seni kurtuluşa erdirsin.amin. allahın selamı üzerinize olsun.
  13. selef_61 şurada cevap verdi: selef_61 başlık Dini Konular - Din - Dinler
    selamunaleyküm sayın şüheda çok güzel anlatmışsınız düşündüklerinizi.evet bu konuda çok haklısınız.inşllah kılmayan arkadaşlarda biran önce başlarlar. selamunaleyküm sayın haksöz nedir anlatmak istediğiniz şey.allah aşkına daha açık konuşun.
  14. MEDİNE’DE ZAMAN Medine’de sabah başkadır. İnsanlar sevinçle uyanırlar, Ezan-ı Muhammedi yükselir. Mescid-i Nebevi’den Ve Medine sokakları Bayram yerine döner. Bir dede hanımının elinden tutarak yürür. Bir çocuk mescidin bahçesinde koşar özgürce Sabaha kadar yeşil kubbeyi seyreden bir genç Tebessüm ederek girer babu’s-selam kapısından Yeşil elbiseleriyle mescidde hizmet edenlere imrenir Bir peygamber aşığı... allahın selamı üzerinize olsun BEDİR Hazırlanın uzunca bir yolculuk var şimdi. Asr-ı saadete Cezîretü’l-Araba gidiyoruz. Bismillah deyin Bedir’e öyle girin Gökte melekler, yerde siz Ve bekleyin sessiz... Gelince İyi bakın onlara; Hem kendi zamanlarının Hem tüm zamanların en cesur yiğitleridir onlar Gökte yıldız; yerde arslandır onlar Yüzyirmibeşbin beden Ama bir tek ruh, Muhammedî ruhtur onlar
  15. selamunaleyküm sayın haksöz söylediklerinize dikkat edin allah aşkına ya.ne demek hadislerin tamamı uydurmadır.islam dini kurandan ve sünnetten ibaret değilmidir?tam anlamıyla islam kuran ve sünnetle yaşanır.siz hadisleri inkar ediyorsunuz demek peygamberimizide kabul etmiyorsunuz.lütfen daha mantıklı düşünün ve yazın.
  16. Selamunaleykum Günümüzde dileğinin kabul olması için Eyüp Sultan'nın mezarında yalvaranlar, onun türbesinin demirlerine ellerini sürüp yüzlerine sürenler, o zaman uzza ve menat'a tapanlar gibidirler. Bu tapınmada orada yatan Ebu Eyyüp El-Ensari'nin hiçbir dahli yoktur. o bunların yaptıklarından uzaktır. Allah ondan razı olsun. Allah ondan medet umanlardan uzak eylesin bizleri. Allah'ın selamı üzerinize olsun
  17. Selamunaleykum Çok güzel ifade ettiniz, Geçmiş tarihlerdeki müşrikler, Allah'tan başka ihtiyaç ve sıkıntıyı giderecek bir varlık olmadığını kabul ederler, ihtiyaç ve sıkıntı halinde samimi olarak sadece Allah'tan yardım isterlerdi. Fakat, Allah (c.c) onların bu ihtiyaç ve sıkıntısını giderdiği zaman tekrar eski şirklerine dönerlerdi. Zamanımız müşrikleri ise; sıkıntıda da ferahlıkta da Allah'a şirk koşmaktadırlar. Allah'ın tasallutunda olan bir şeyi başkasından istemek şirktir. Bu peygamber dahi olsa. Allah ile kul arasında vasıta edinmekte şirktir. Şimdi bazıları peygamberde Allah ile kulları arasında vasıta idi diyecekler. Ama o Allah'tan aldığı emirleri kullara getiriyordu. Şimdi vasıta edinilen hocalar, şeyhler vs. kuldan aldığını Allah'a getirdiğini iddia ediyorlar. öyle değilmi? Onlara Allah'a daha yakın oldukları için tazim gösteriyorlar. Zümer suresinin 3 ncü ayetinde müşriklerin dediği gibi, "Biz onlara bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" Allah'ın selamı üzerinize olsun
  18. Selamunaleykum Evet şefaat Allah'a aittir. Peygamberimiz bile onun razı olduğu kimselere şefaat edecektir. Günümüzde birçok insanın bu konuda yanlışa düşüyor. Direk Peygamberden şefaat istiyorlar. Şefaat ya Rasulallah demek Allah' aradan çıkarıp direk peygamberden yardım istemektir ve aynı zamanda şirktir. Onu bırakın günümüzde insanlar salih kimseler olarak tanıdıklarından bile şefaat ve yardım istiyorlar ve Allah'ın en çok gadaplandığı konuda ona muhalefet ediyorlar. Misal; Medet ya Abdülkadir Geylani Medet ya Seydi vs. Allah' selamı üzerinize olsunın
  19. Selamunaleykum "Ölülerinize kuran okuyunuz" hadisi saninde belirttiğin gibi ölüm döşeğinde olanlara kuran okumayı kastetmektedir. Buna açıklık getirmesi için bir iki misal vereyim: Ömrü boyunca başını örtmemiş birisine, öldükten sonra mezarının başına giderek örtünme ile ilgili ayetleri okursanız ne fayda verir? Aksine belkide azabını arttırırsın. Aynı şekilde sağlığında içiki içen birisine öldükten sonra mezarının başında içkinin haram olduğu ile ilgili ayetleri okursanız ne fayda verir? Rasulullah (sav) efendimiz bir hadisi şeriflerinde; Annem için rabbimden istiğfar istedim bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmek için izin istedim bana izin verdi. Sizi kabir ziyaretlerinden men etmiştim. Şimdi kabirleri ziyaret edebilirsiniz, çünkü kabirleri ziyaret etmek ölümü hatırlatır. (Müslim) Allah'ın selamı üzerinize olsun.
  20. ALLAH VE SEN DİLERSEN SÖZÜ Kuteyle (r.a) diyor ki: «Yahudilerden birisi Rasulullah (s.a.s)'in huzuruna gelerek: «Siz müslümanlar da şirk koşuyorsunuz. Çünkü: «Allah ve sen diledin de şu iş oldu» diyorsunuz. «Ka'be hakkı için» diye yemin ediyorsunuz» dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) müslümanların yemin etmek istedikleri zaman: «Ka'be'nin Rabbi Allah üzerine» diye yemin etmelerini ve «Allah diledi sonra da sen diledin» demelerini emretti. (Nesei, sahih senedle) İbn-i Abbas (r.a) şöyle demiştir: Bir adam Rasulullah (s.a.s)'e hitaben: «Allah ve sen dilediniz» deyince Rasulullah (s.a.s) ona: «Beni Allah'a eş mi koşuyorsun? Yalnız Allah diledi, de» buyurdu. (Nesei - İbn-i Mace) Tufeyl (r.a) diyor ki: «Bir gece rüyamda birkaç yahudiye rastladığımı gördüm. Ve onlara: «Gerçekte: «Uzeyr Allah'ın oğludur» demeseydiniz çok iyi olurdunuz» dedim. Onlar da:«Gerçekten: «Allah ve Muhammed diledi» demeseniz en doğru yolda olan insanlar sizlersiniz» cevabını verdiler. Sonra bir hristiyan topluluğuna rastladım ve onlara: «İsa Allah'ın oğludur» demeseydiniz gerçekten çok iyi olurdunuz» dedim. Onlar da bana: «Allah ve Muhammed diledi» demeseniz gerçekten en doğru yolda olan insanlar sizlersiniz» dediler. Sabah olunca bunu birkaç kişiye anlattım. Sonra Rasulullah (s.a.s)'in huzuruna giderek ona da anlattım. Rasulullah (s.a.s) bana: «Bu rüyayı hiçkimseye anlattın mı?» diye sordu. «Evet» dedim. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra dedi ki: «Tufeyl bir rüya gördü. İçinizden bir kısmınıza da anlattı. Sizlerin söylemekte olduğunuz bir söz vardı ki onu daha önce yasaklamam gerekiyordu. Fakat şu şu sebepler beni engelledi. Artık: «Allah ve Muhammed diledi» demeyin «Yalnız Allah diledi» deyin.» (İbn-i Mace) İbn-i Abbas (r.a) diyor ki: «Allah'a eş koşmak şirktir ve bu şirk karanlık bir gecede siyah bir karıncanın kıpırtısından daha gizlidir. Şöyle ki senin: «Allah ve senin hatırın için» veya «Allah ve benim hatırım için» deyişin «Şu köpek olmasaydı veya şu ördekler olmasaydı mutlaka eve hırsız girerdi» demen ve bir kimsenin arkadaşına: «Allah ve sen dilediniz de bu iş oldu» veya «Allah ve filan adam olmasaydı» demesi hep şirk olan sözlerdendir.» (İbn-i Ebu Hatim) Huzeyfe (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: «Allah ve filan adam diledi de bu iş oldu» demeyin. Fakat «Allah diledi, sonra da falan adam diledi» deyin.» (Ebu Davud, sahih senedle) «Allah ve sen dilersen», «Allah ve sen dileseydin bu iş olmazdı» ve bu manayı ifade eden benzer sözleri söylemek küçük şirktir, insanı dinden çıkarmamakla birlikte büyük haramlardan daha haram olduğu için müslümanların bu gibi sözleri kullanmamaları gerekir. Bu sözün büyük şirk değil de küçük şirk olduğunu Rasulullah'ın şu sözü isbat ediyor: «Daha önce yasaklamam gerekiyordu, fakat şu şu sebepler beni engelledi.» Zira, şayet bu tür sözleri söylemek büyük şirk olsaydı Rasulullah (s.a.s) bunun hükmünü sahabelere bildirmekte bir an olsun gecikmez derhal bildirirdi. Ayrıca hadisi şerif bize; yahudilerin ve hristiyanların da küçük şirk hakkında ilme sahip olduklarını gösteriyor.
  21. SALİH KİMSELER HAKKINDA AŞIRI GİTMEK Allah (c.c) şöyle buyuruyor: «De ki: «Ey kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin heva ve heveslerine uymayın.» (Maide: 77) İbn-i Abbas (r.a): «Sakın ilahlarınızı bırakmayın. «Ve'd», «Suva», «Yagus», «Yağuk» ve «Nasr» gibi putlarınızdan vazgeçmeyin» dediler.» (Nuh: 23) ayetini zikrettikten sonra şöyle dedi: «Bu isimler Nuh (a.s)'ın kavmindeki salih kimselerin isimleriydi. Bunlar öldükten sonra bu zatlara bağlı olanlar: «Bunların resimlerini çizersek onlara baktığımızda ibadetlerimizi daha şevkle yaparız» diyerek onların resimlerini yaptılar. Daha sonra heykellerini de yapmaya başladılar. Zamanla dinlerini unutup bu putlara tapmaya başladılar.» (Buhari) Ömer (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: «Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı aşırı övdükleri gibi beni övmekte aşırı gitmeyin. Ben Allah'ın kulu yum. Benim hakkımda: «Allah'ın kulu ve rasulü» deyin.» (Buhari - Müslim) Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: «Sakın aşırı gitmeyin. Sizden önceki kavimlerin mahvolmalarının sebebi aşırı gitmeleri olmuştur.» (Ahmed - Tirmizi - İbn-i Mace) Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: «Şeriatın dışına çıkarak (Kur'an ve sünnetin dışına çıkarak) ibadet edenler helak oldular.» Ve bunu üç kere tekrarladı. (Müslim) Yukarıdaki ayeti kerimeler ve hadisi şerifler apaçık gösteriyor ki: - Yeryüzünde şirkin ilk defa çıkışına sebep olan olay salih kimselere layık olduklarından ve hakettiklerinden daha fazla değer verilmesidir. - Salih insanları sevmek, onlarla dost olmak, onlara Allah'ın koyduğu sınırlar çerçevesinde değer vermek İslam'ın bir gereğidir. Fakat onları aşırı derecede sevmek, onlara Allah'ın bildirdiğinden daha fazla değer vermek insanı şirk uçurumuna sürükleyebilir. - Salih kimselerin mezarlarını ziyaret ederken ve önce resimlerini daha sonra da heykellerini yapıp bunlara ibadet ederken müşriklerin yegane gayeleri ve hareket noktaları bu salih insanları Allah katında kendilerine şefaatçi olarak kabul etmeleriydi. Yoksa onları ilah olarak görmeleri sözkonusu değildi. Müslüman Bir Kimsenin Salihlerin Mezarında Veya Türbesinde Allah'a İbadet Etmesi Sakıncalıdır: Aişe (r.a) şöyle rivayet eti: Rasulullah (s.a.s)'in bir hastalığında kadınlarından bazıları Habeş diyarında gördükleri (Mariye denilen bir kiliseden) bahsetmişlerdi. Rasulullah'ın zevcelerinden Ümmü Seleme ve Ümmü Habibe (r.anhuma) vaktiyle Habeşistan'a hicret ettikleri zaman gördükleri bu kilisenin güzelliğini ve içindeki kıymetli resimleri bize anlatıyorlardı. Rasulullah (s.a.s) hemen başını kaldırdı ve: «Habeşliler öyle kimselerdi ki bunlardan salih bir kişi ölünce hemen onun kabri üzerine mescid yaparlar. Ve o salih kimsenin bir resmini o mescide koyarlar. Bunlar Allah katında halkın en şerlileridir» buyurdu. (Buhari-Müslim) Aişe (r.a) şöyle rivayet etti: Rasulullah (s.a.s) ahirete göçme sebebi olan hastalığında: «Allah yahudi ve hristiyanlara lanet etsin. Bunlar rasullerinin kabirlerini birer mescid edindiler.» buyurmuştu. Bundan dolayı böyle bir endişe olmasaydı sahabeler Rasulullah'ın kabrini yükseltirlerdi. Fakat ben mescid edinilmesinden korkarım.» (Buhari-Müslim) Cündüp b. Abdullah (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s)' in vefatından beş gün önce şöyle dediğini duydum: «Sizden bir halilim (çok fazla sevdiğim) olmasından Allah'a sığınırım. Allah, İbrahim'i halil edindiği gibi beni de kendine halil edindi. Şayet ümmetimden birini halil edinecek olsaydım Ebu Bekir'i halil edinirdim. Sizden önceki kavimler rasullerinin kabirlerini mescid ediniyorlardı. Sakın kabirleri mescid edinmeyin. Sizi böyle yapmaktan men ederim.» (Müslim) İbn-i Mesud (r.a), Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: «İnsanların en şerlileri, kıyamet koptuğu zaman hayatta bulunanlar ve kabirleri mescid haline getirenlerdir.» (Ahmed ve Ebu Hatim sahih senedle rivayet etti.) - Rasulullah (s.a.s), hayatının son zamanlarında kabirlerin mescid edinilmesini yasakladı. Ve vefatı esnasında da böyle yapanları lanetledi. Mezarların üzerine mescid inşa edilmese bile onun yanında namaz kılmak kabri mescid edinmek demektir. Çünkü her namaz kılınabilen yer mescid sayılır. Rasulullah (s.a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: «Yeryüzü benim için tümüyle temiz bir mescid kılındı.» (Buhari - Müslim) Ebu Said el-Hudri (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: «Yeryüzü mezarlık ve hamamlar dışında tümüyle mesciddir.» (Ebu Davud - Tirmizi - Nesei -İbn-i Mace - Ahmed sahih senedle rivayet ettiler) Kabirlerin üzerine mescid inşa etmek veya yanında namaz kılmak şirke sebep olabileceğinden Allah rızası için yapılsa bile bütün alimlerin ittifakıyla haramdır. Kabirlerin yanında yapılan şeyler üç türlüdür: 1 - Helal ve meşru olan şeyler. 2 - Haram ve şirke sebep olabilecek şeyler. 3 - Büyük şirke götüren şeyler. Kabirlerin Yanında Yapılması Meşru Ve Helal Olan Şeyler: Belli bir mezar tayin etmemek ve özellikle bir mezar için yolculuğa çıkmamak şartıyla herhangi bir kabrin yanında ölümü düşünmek ve ibret almak maksadıyla Rasulullah'ın sünnetine uygun olarak kabirleri ziyaret etmek helal ve sevaptır. Haram Olan Ve Şirke Sebep Olabilecek Olan Şeyler: Mezarlara el sürmek, kabirde yatanların yüzü suyu hürmetine Allah'tan birşey istemek, kabrin yanında namaz kılmak, onların üzerine bina inşa etmek, kabirleri aydınlatmak büyük şirke sebep olabileceği için haramdır. Büyük Şirke Götüren Şeyler: Kabirde yatanlardan yardım istemek, onlardan medet ummak, dünya ve ahiretle ilgili şeyler istemek insanı İslam dininden çıkaran büyük şirklerdendir. Böyle yapan kişi ister doğrudan doğruya ölülerden istesin, ister onları vasıta tayin ederek Allah'tan istesin farketmez kafir olur. Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim'de müşriklerin taptıkları putlar hakkında şöyle dediklerini bizlere bildiriyor: «Biz onlara bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz» derler.» (Zümer: 3) «Bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir» derler» (Yunus: 18) Önemli Bir Kaide: Büyük ve küçük şirki ayırdedebilmek için şu iki kaideyi çok iyi bilmemiz gerekir: - Allah (c.c)'nun yalnız kendisine yapılmasını emrettiği herhangi bir inanç, söz veya amelin, Allah'tan başkasına yapılması büyük şirktir ve insanı İslam'dan çıkarır. - İbadet seviyesine çıkmayan fakat büyük şirke sebep olabilecek herhangi bir istek, amel veya söz Allah'tan başkasına yapıldığında küçük şirktir. Büyük ve küçük şirk bu şekilde açıklandıktan sonra daha önceki meseleler ve gelecek konular daha iyi anlaşılacaktır. Salih Kişilerin Kabirlerine Aşırı Davranışlar Onları Putlaştırır: Rasulullah (s.a.s) şöyle demiştir: «Allah'ım! Benim kabrimin tapılan bir put haline gelmesine müsaade etme. Allah'ın gazabı rasullerinin kabrini mescid edinenlere şiddetli olur.» (Malik - Ahmed) İbn-i Abbas (r.a) şöyle demiştir: «Rasulullah (s.a.s) kabir ziyaret eden kadınlara, kabirleri mescid yapanlara, ibadet edilen yer haline getirenlere, orada mum yakanlara lanet etti.» (Ebu Davud - Nesei - Tirmizi - İbn-i Mace sahih senedle rivayet ettiler.) Ebu Hureyre'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: «Evlerinizi kabir yapmayınız. Benim kabrimi de merasim yeri haline getirmeyiniz. Siz, bana salat ve selam gönderiniz. Nerede olursanız olunuz sizin salatınız bana erişir. (Ebu Davud, sahih senedle) Bu hadisi şeriflerden anlıyoruz ki: -Kabirler üzerine bina yapmak ve yanlarında namaz kılmak, onlar için mum yakmak büyük haramdır. - Belli bir mezar tayin etmeksizin ve özellikle de bir mezarı ziyaret için yola çıkmamak şartıyla, ölümü düşünmek ve ibret almak gayesiyle erkeklerin kabir ziyareti yapmaları sünnettir. Fakat -ne olursa olsun- kadınların kabirleri ziyaret etmeleri alimlerin çoğunluğuna göre caiz değidir. - Özellikle Rasulullah (s.a.s)'in mezarını ziyaret etmek için yolculuk yapmak alimlerin çoğu tarafından caiz görülmemiştir. Fakat Mescid-i Nebevi'ye namaz kılmak için gidip oradan da kendisine selam vermek gayesiyle Rasulullah (s.a.s)'in mezarını ziyaret etmeyi -orada beklememek şartıyla- bazı alimler caiz görmüşler, bazıları böyle yapılsa da cevaz vermemişlerdir. - Mezarlara karşı durarak Allah'a dua etmek -ki Rasulullah (s.a.s)'in mezarı dahi olsa- kesinlikle haramdır. - Rasulullah (s.a.s)'e selam iletmek ve salavat getirmek için onun kabrinin yanına kadar gitmemiz şart değildir. Nerede olursak olalım, bizim selam ve salavatımız Allah tarafından Rasulullah (s.a.s)'e duyurulur.
  22. selamunaleyküm dreadhead senin sorunu hadislerle açıklayayım.ama bunlarda şüphe etme.çünkü güvenilir kaynaklardan alıntılar. "üç grup insanla Allah kıyamet günü konuşmayacak.yüzlerine bakmayacak.temizede çıkarmayacaktır.hem onlar için pek acıtıcı bir azapta vardır.bunlar:veridğini başa kakan,elbisesini sırf gurur ve gösteriş kastıyla giyen,ve yalan yere yemin ederek malına müşteri çekenlerdir.(müslim,iman:171) rasulullah (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: 1.şehid olmuş bir kimsedir.o huzura getirilir de allah ona olan nimetlerini anlatır.oda mazhar olduğu bütün nimetleri tanır.kendisine _bu nimetlere karşı ne amel işledin diye sorar. o kul: _senin yolunda cihad ettim.nihayet şehid edildim der. allah: _sen yalan söyledin.bilakis sen cüretlidir denilmek (ne güzel kılıç sallıyor desinler ) diye mukatele ettin ve buda sana denildi buyurulur.sonra emir verilirde bu kimse yüzü üzerinde sürüklenir.nihayet cehenneme atılır. 2.sonra muhakemesi görülecek bir diğer insan da ilim öğrenmiş öğrendiğini başkasına öğretmiş ve kuran okumuş olan bir kimsedir.o da getirilir.allah (c.c) ona da kendisine verdiği nimetleri anlatır.bu kimsede nimetleri tanıyıp ihtiraf eder.allah (c.c) ona da : _bunca nimetlere karşı ne yaptın.diye sorar. o kul: _ilim öğrendim onu başkalarına da öğrettim ve senin rızan için kuran okudum der.allah ona da : _sen yalan söyledin.bilakis sana alim desinler diye ilim öğrendin. ne güzel kuran okuyor desinler diye kuran okudun.ve bunlar da sana söylendi.ve allah (c.c) emir verirde o kul yüzünün üstüne sürüklenerek cehenneme atılır. 3.sonra muhakemesi görülecek kimse allahın kendisine nimetleri bollaştırdığı ve her çeşit maldan ihsan eylediği kimsedir.bu da getirilir ve allah (c.c) ona da nimetlerini hatırlatır.oda bu nimetleri hetırlayıp ihtiraf eder.allah onada: _bu nimetler içinde ne amel işledin der. o kul: _hakıkında infak edilmesini istediğin hiç bir yol bırakmadımda bütün bu yollarda senin rızan için infak eyledim der.allah (c.c): _yalan söyledin.bilakis sen bu infak ve harcamaları bu adam ne cömerttir desinler diye yaptın ve buda sana denildi buyurur.sonra emir buyurulur da o kimse yüzü üzerine sürüklenerek cehenneme atılır. (MÜSLİM :6.C -1905) sayın dreadhead buradanda anlaşıldığı gibi gösteriş şirktir.umarım sorularına istediğin cevabı almışsındır.allah'ın rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun amin selamlar
  23. selam sayın pante gerçekleri yalanlamaktan sıkılmadın mı?düşündüklerin ya da yazdıkların diyeyim.gerçeklerden o kadar çok uzakki.bence bu kadarı fazla.bilmeden yazı yazman yada yorum yapman çok yanlış.allah aşkına yeter.
  24. selamun aleyküm kardeş abdullah ibni-i akim (r.a)rasululllah (sav) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "kim kendisini zarardan koruması veya kendisine fayda sağlaması için bişey takarsa allah (c.c)o kimsenin korunmasını ona bırakır." ruveyfi (r.a) diyor ki:rasulullah (sav)bana şöyle dedi: "ey ruveyfi! belki hayat senin için uzun sürer.insanlara şunu haber ver:kim sakalını büküp kıvırırsa muska veya nazarlık takarsa hayvan tersi veya kemikle istinca ederse muhammed (sav) okimseden uzaktır."(ahmed-ebu davud-nesei) "kim zararı defetmek veya fayda sağlamak için bişey takınırsa takındığı o şeye terk edilir."(ahmed -tirmizi-ebu davud) umarım bunlar sana yetmiştir. ama anlamaya bilirsin.illede ne yapacağım diyorsan ben sana onu çıkarıp atmanı allaha sığınmanı tavsiye ederim. allahın rahmeti ve bereketi bütün kulların üzerine olsun amin

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.