
Insomnia
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
65 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Insomnia tarafından postalanan herşey
-
Insomnia=Uykusuzluk,uyuyamama hali demek...-) Bazı canlılar gece yaşar...-)
-
Merhaba Açıkçası ben ülkemizde yeterince okumamaktan,cahillikten ya da bir takım çevrelerin kasıtlı faaliyetleri sonucu ciddi anlamda bir kavram karmaşası yaşandığını düşünüyorum. Araştırmayan,okumayan,sorgulamayan,eleştirmeyen bir toplum haline dönüşüyoruz ve maalesef bize ne,nasıl şekilde verilirse onu olduğu gibi alıyoruz. (Yukarıdaki cevaplarda maalesef bu yazdıklarımı doğruluyor). İşte "Şeriat" kavramında bu kavramlardan sadece birisi. Hakkında herkesin atıp tuttuğu,birtakım önyargılar geliştirdiği ama gerçekten anlamı nedir? diye sormadığı bir kavram... Bu konu başlığını açmanız son derece faydalı olmuş.... Bazı kavramları tartışmakta ve doğru ve objektif olarak tanımlamakta fayda var gerçekten....
-
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki ne hükümete karşı ne de Türkiye'de faaliyet gösteren herhangibir partiye veya mercii ye karşı bir önyargım yok. Genelde nötr'üm ve sözkonusu parti ve/veya mercii leri basında çıkan haberlerden,önyargılardan ve birtakım söylemlerden çok icraatlarına,ilke ve prensiplerine,bu ilke ve prensipleri ne derece hayata geçirebildiklerine ve özellikle de yönetme-idare etme yeteneklerine göre değerlendirme yoluna gidiyorum. Her zaman ifade ettiğim gibi şu an iktidarda olan Ak parti hükümeti de gökten zembille inmedi elbet. Belirli bir demokratik süreç(seçim) sonucunda iktidara geldi. Ha Türkiyedeki seçim sistemi,seçim öncesi atmosfer,Türk seçmenini etkileyen unsurlar veya seçmenin bilinç düzeyi,bazı iç ve/veya dış etkiler her zaman tartışılabilir elbet. Herşeyin ötesinde Türkiyede yaşayan herkesin,her merciin dikkate alması gereken bir konunun altını çizmek istiyorum. Hükümete yönelik elbette herkes eleştiri yapma hakkına sahip. Demokrasinin bir gereği bu zaten. Ama bunu yaparken ülke gerçekleri ve çıkarları dikkate alınmalı,sorumluluk bilinciyle hareket edilmeli ve de özellikle sanki hükümet halk kitlesi desteği alarak iktidara gelmemiş gibi davranılmamalıdır. Bütün bunları belirttikten sonra benimde özellikle dikkatimi çeken ve son günlerde daha da belirginleşen bir gerçeğe yönelik eleştirimi paylaşmak istiyorum... Başbakanımızın Almanya ziyareti esnasında yapmış olduğu basın toplantısında yaşananlar bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni hayrete düşürdü. Basından takip ettiğim kadarıyla olay şöyle gelişiyor: Almanyada yaşayan ve başı örtülü olan bir Türk bayan basın toplantısı esnasında söz alarak Türkiye'nin Almanya büyük elçiliğinde başının örtülü olmasından dolayı birtakım haksız uygulamalara maruz kaldığını dile getirerek adeta Türkiye'nin Almanya büyük elçiliğini Başbakana şikayet ediyor. Bunun üzerine koskoca Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, o sırada salonda hazır bulunan yine koskoca Türkiye Cumhuriyetinin Berlin Büyük Elçisine dönerek azarlar bir üslupla ve basının önünde hesap soruyor ve de daha vahimi inanmıyor. Bunu bu esnada salonda bulunan Türk ve Yabancı basın mensuplarıda aynen Dünyaya duyuruyorlar... Gelelim aynı basın toplantısında yaşanan ikinci olaya. Parasını İslami diye tabir edilen (ki bence bu tür tabirler yanlış) bir firmaya yatıran ve daha sonra firmanın batmasıyla mağdur olan bir Türk vatandaşıda Başbakana parasını nasıl alabileceğini soruyor? Bunun üzerine Başbakan vatandaşı provakatör olmakla suçlayıp azarlıyor.?!?!? Evet. İkinci anlattığım durumda vatandaşın sorusu son derece yersiz gerçekten. Belkide provakatörlük amacı gerçekten. Ama ikinci durum ne derece provakatörlükse BİRİNCİ vaka da en az o derece PROVAKATÖRLÜKTÜR... Asıl eleştirilmesi gereken nokta ise Başbakanın tutumudur. Amacı ne olursa olsun, yani ister provakatörlük olsun isterse gerçekten cevap almak adına soru sorulmuş olsun, direkt Başbakana ya da hükümete yönelik sergilenen tutumlar değerlendirilirken,sorulan sorular veya yapılan eleştiriler cevaplanırken daha akılcı davranılması gerektiği kanısındayım. Başta Başbakan olmak üzere hükümetin krizleri,provakasyonları ya da gerginlikleri iyi yönetemediğini düşünüyorum. IQ kadar EQ düzeyinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Bir Başbakan ağzından çıkacak her kelimeye ve her türlü tutum ve davranışına daha çok dikkat etmelidir. Politikacının sağlam sinir sistemi olmalıdır ve duygularını iyi yönetebilmelidir. Başbakanımızın basının önünde Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisini ona inanmayıp o kadına inanır bir tutumla azrlamasını ve hesap sormasını hayretle karşıladım açıkçası. O kadının şikayeti son derece yersizdi. Kaldı ki haklı bir şikayet bile olsa yer ve zamanlama açısından haksızdı. Başbakan eğer birşeyin hesabını soracaksa bunu basın toplantısı esnasında ve de o üslupla yapmamalıydı... Hükümet daha soğuk kanlı, daha akılcı ve daha yapıcı politikalar izleyerek ve tutumlar takınarak birtakım yapay krizleri aşabilir... Bunu yapamazsa işi zor diye düşünüyorum....
-
Desenize ben boşuna başlık açmışım Avrupa Birliği ve Türkiye diye?-) E doğru dürüst forumu incelemezsem olacağı bu.... Dur bakem okuycam kim ne yazmış?
-
Necip Fazıl Kısakürek gerçekten Türk ve Dünya edebiyatı açısından son derece önemli bir sanatçıydı. Saygıyla Anıyoruz.... Nur içinde yatsın.... KALDIRIMLAR Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık. Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum! Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi.. Necip FAZIL KISAKÜREK
-
Aşk sadece heteroseksüellerin tekelinde midir?
Insomnia şurada cevap verdi: Insomnia başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Selam Aşk ile Sevgi farklı şeyler mi gerçekten? Bu iki kavramı birbirinden ayıran ne? Aşk aşık olana ait birşey mi yoksa? Güçlü bir tutku mu? Ya da bir sarhoşluk mu? Hangisi daha çok iki kişilik? İnsan sadece başka bir insana karşı mı aşk besler...yoksa? Sevgi mi aşkı kapsar Aşk mı sevgiyi...? Aşk kendiliğinden olan ve iradi olmayan birşey midir? Sevgi daha iradi birşey midir? Yani insan sevmek ve sevilmek için çaba göstermek zorunda mıdır? Sevgiyi beslemelimidir? Bu iki kavram arasında ne gibi bir bağ vardır? Off anam off karıştım ben yine....-) -
Volvorine Spider Man Zagor
-
"Güçlü Olmak" ve "İyi Olmak" ifadelerini tanımlamak lazım önce... Bazen güçlü olmak için iyi olmaktan taviz vermek gerekebilir...ya da tam tersi... Güçlü olmayı kim istemez... Hayat zaten sürekli bir mücadele hali ve hayatta olan bizler aslında bir ölçüde güçlüyüz. Burada sözü edilen güç nasıl bir güç? Maddi güç mü? Yoksa manevi güç mü? Hangi ortamda ya da hangi koşullarda güçlü olmaktan söz ediyoruz? İş yaşantısında belki güçlü gözükerek,birtakım güç mücadeleleri ile yerimizi koruyabiliriz belki ama Sevdiklerimiz sözkonusu olduğunda sadece güçlü olmak yeter mi? Sevgi bağı mı daha güçlü bir bağdır yoksa güç(maddi)&kudret ile elde edilen birtakım bağlar mı daha güçlüdür? Ideal olan ne reel olan ne? Aslınde her insan özünde iyidir ama hayatta kalmak adına iyilikten taviz verir... Ya insan egosu? Evet ilginç bir konu bu ve aklıma ilk gelenler bunlar....
-
Sözkonusu siteye girip bu zihniyetin reytingini arttırmanın bir anlamı yok. Bırakalım kendi örümcek ağlarında debelenip dursunlar.... Bunlardan her zaman var maalesef....Yeni olan sesleri daha fazla çıkmaya başladı..... Her türlü aşırılığa karşı olmak lazım... Yani ne din yobazı ne fen yobazı olmamalı insan....
-
Aşk sadece heteroseksüellerin tekelinde midir?
Insomnia şurada cevap verdi: Insomnia başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Anlaşıldı... Peki... Fazla Tabusal bir başlangıç oldu galiba.. "Aşk geçici bir delilik halidir!" aslında güzelbir tanımlama bu. Diğer yarınızı bulmuşsunuz kaybetmemek için herşeyi yaparsınız. Gözünüz başka hiçbirşey görmez doğal olarak. Hatta diğer yarınızın sizin tarafınızdan normalde kabul görmeyecek tarafları bile size cazip gelebilir. Çünkü siz özeli genelle bütünleştirme ve öteki yarınızı kusursuzlaştırmaya çalışırsınız.. Aradığınızı bulmuşsunuzdur...Aslında tanıyorsunuzdur onu...Sizin ilacınızdır... Evet aşk kimsenin tekelinde değildir kesinlikle ve olmamalıdır da. Birilerinin birilerine karşı hissettiği o tanımlanamaz duyguyu sadece cinselliğe bağlayıp adeta küçük görmek ancak bakanın eksikliğini ifade eder.. Tabi burada Cinsellik ile Aşk 'ı karıştıranların olmadığını iddia etmeyeceğim... Maalesef var hemde çok sayıda var....Bazı insanlar sadece üremek için birileriyle evleniyorlar... Aşkın ne olduğu üzerinde kafa patlatmaya devam edeceğim elbet... Ama bunu birileri ile özdeşleştirmeden yapacağım... Haa şu X kişilerin yaşadığı aşktır işte yazmayacağım hiçbir zaman.......Çünkü Aşk iki kişiliktir.... Dolayısıyla tanımıda biraz subjektif olabilir..... -
Aşk sadece heteroseksüellerin tekelinde midir?
Insomnia şurada cevap verdi: Insomnia başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Aslında kavramları çok iyi oturtmak lazım..".Aşk nedir" ile başlamalı işe. Bir erkek bir erkeğe,bir kadın bir kadına gerçekten aşıkolabilmekte midir? Bir erkeğin bir kadına ya da bir kadının bir erkeğe duyduğu aşk ile karşılaştırıldığında ne gibi benzerlikleri ya da farklılıkları vardır? Ya da Bir erkeğin bir kadına,bir kadınında bir erkeğe karşı hissettikleri ve "Aşk" olarak tanımladıkları gerçekten Aşk mıdır yoksa? -
Aşk sadece heteroseksüellerin tekelinde midir?
Insomnia şurada bir başlık gönderdi: Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
Evet soru budur... -
Selam Belli bir yaşa gelmiş her Türk erkeğinin vatan borcu olarak kabul edilen ve kutsal bir görev olarak algılanan askerlik vazifesi elbette çok önemli bir vazife. Ancak askere uğurlama törenleri esnasında yapılan bazı ölçüsüz taşkınlıklar olayın tadını ve rengini(genelde kan kırmızısı) değiştiriyor. Biz millet olarak askere uğurlama törenlerinde,düğünlerde,futbol müsabakalarından zaferle çıkıldığında kısacası her tür kutlama ve törende silah kullanmamayı ne zaman öğreneceğiz merak ediyorum. Kendi evladımız,kardeşimiz,eşimiz,annemiz,babamız,kuzenimiz...vs vurulunca mı? Ülkemizde maalesef silah taşıyanların sayısı hızla artmakta ve bu kişiler birer ölüm makinasına dönüşmekte. LÜTFEN sözkonusu kutlamalarda havaya ateş açmaktan vazgeçin. Onun yerine sevdiklerinize sarılın.......
-
Merhaba "Avrupa Birliği" yıllardır hep duyduğumuz adı her telaffuz edildiğinde etrafta bulunan herkesin önemli birşey olduğunu vurgularcasına tepki verdiği bir konu. Bence sadece bir dayatma bir çeşit bilinçaltı şartlanması. Hatta öyle ki Atatürk'ün çağdaş medeniyetler düzeyine ulaşmak derken AB üyeliğini kast ettiğini söyleyecek kadar ileri giden insanlar var bu ülkede maalesef. Evet yazımın ilk bölümünden de anlaşılacağı gibi ben Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olmasına karşı biriyim. Türk halkının AB'nin ne olduğu,ne getireceği ve ne götüreceği konusunda yeterince bilgi sahibi olduğunu düşünmüyorum ve hatta bilinçli olarak yeterince bilgilendirilmediğini düşünüyorum. Ben ayrıca Türk halkının zannedildiği ve ülke yönetimlerince iddia edildiği kadar ya da bazı medya organlarında yansıtıldığı kadar AB üyeliğini istediğini ve arzuladığını düşünmüyorum. Peki soru şu Türkiye'nin AB üyeliğini aslında kim istemektedir? Yazımın devamında ülkemin AB üyesi olmaması gerektiği düşüncemi destekleyecek onlarca neden sıralayabilirim... Peki siz Türkiyenin AB üyesi olması gerektiğine dair ne gibi nedenler sıralayabilirsiniz? En basit ifade ile bir birey olarak bile bir ortama gittiğinizde şayet o ortamda kabul görmediğinizi ya da istenmediğinizi hissederseniz normal koşullarda o ortamda bulunmayı sürdürmezsiniz ya da oraya gitmek istemezsiniz. Tabi eğer biraz izzetinefsiniz varsa....İşte size basit ama geçerli bir neden.....
-
1-Zeki Müren 2-Müzeyyen Senar 3-Safiye Ayla 4-Bülent Ersoy 5-Emel Sayın 6-SeçilHeper 7-Mustafa Sağyaşar 8-Ahmet Özhan Aslında sıralama yaparken alaylı ve okullu ayırımı yapmak lazım ama aklıma gelen ilk isimler bunlar. Bunların dışında oldukça başarılı genç yorumcularda var. TRT sanatçılarıda başarılı ama bana göre biraz mekanikler.. Eserleri üzerlerine giyemiyor bazıları... Çoğu zaman bir Sibel Can yorumu dahi daha güzel...