Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. Sevgili dostum bu ülkenin köylüleri de II. Selim'e hiç yabancı değil ve emin ol bir şekli ile o problemide üstün zekaları ile mutlaka aşarlar sen hiç merak etmi...
  2. Çok teşekkür ederim sevgili Gece Yağmuru... Bu da senin için (Hazır bir çiçeğim olmadığından kendi tuvalimden ancak bunu yapabildim .. Eksikliğim varsa lütfen hoşgör emi..
  3. Artık kimse zarar görmek istemediği için önyargılarışla inanılmaz mücadeleler vererem tartışıyor.. Bundan kimsenin korkmasına gerek yok.. Ve bundan olumsuz anlam çıkarmasına da.. Sonuçte her türlü inanç kölelik ile eşdeğer ki sonucuda ürkütücü çünkü düşünce ve insan sevgisinden uzaklaştıkça canavarlaşılır olunuyor.. O nedenle de demokrasi, insan hakkı ve yaşamsal değerlere korkusuz güzel anlamlar katabilmek için yüksek sesle konuşmak zorunda insan oğlu.. Sorgulaması ve araştırması gerekiyor.. Yoksa bastırılmışlık tehlikelidir dostum... Birde sessizlik...
  4. Şarap ile ilgili olarak tarihimize baktığımıda ise; II. Selim, yani Sarı Selim iyi bir ozandı. Sabahtan akşama şarap içer dururdu. Kızını Vezir-i Azam Sokullu Mehmet Paşa'ya vermiş ve ülke yönetimini tümden ona bırakmıştı. Kıbrıs şarabı'nın ünlü olduğunu bildiği için Kıbrıs'ın alınmasını emretmiş; Sokullu "hayır" demiş, Lala Mustafa Paşa "evet" demişti. Böylece Kıbrıs'ın fatihliği de kendisine nasip olmuştu. Yani böylece bağzı şeyler imanlada olmuyormuş değilmi dostum...
  5. Sevgili İpek benim ve benim gibi birçok arkadaşımın dinini sade yaşayan, göstermeden uzak, onu bir sömürü araca olarak kullanmayan, hiçbir dinde olmayan devleti ele geçirme planlarından çok uzak ve sıcacık, sevgi dolu, hoşgörülü insanlarla hiç ama hiç işimiz yok... Lütfen artık kimlerden bahsettimizi de görün ve ona göre bir tavır alın... Bende müslüman bir ailenin çocuğuyum ama yukarıdaki saydığım olumsuzlukların hiç birini yaşamadan yaşayabilen müslümanlar bizim başımızın üzerinde yerleri olduğunu da her zaman buralada yazdık... Bunların dışındakileri tabiki tenzih etmek te en doğrusu... Sevgiyle kalın..
  6. Şarap fabrikasında çalışmak günah mı? Köy halkı fabrikada 'günah' diye çalışmak istemiyor... Diyarbakır'da kurulacak olan Türkiye'nin en büyük şarap fabrikasında, Karabaş köyünde yaşayanlar 'günah' diye çalışmak istemiyor. Diyarbakır Devlet Hastanesi doktorlarından Plastik Cerrah İrfan Erdem ile Genel Cerrah Selçuk Mızraklı, Fransız ortaklarıyla Türkiye'nin en büyük şarap fabrikasını Diyarbakır'ın Karabaş köyünde kurmak için hazırlıklara başladı. 5 milyon euroya mal olacak fabrika için 80 bin metrekare alan tahsis edildi ve üzüm fideleri dikildi. 20 bin üzüm fidesinin dikildiği araziye köy halkı elektirik vermeyince girişimciler, jeneratörle sulama yapmaya başladı. Fabrika hayata geçerse bölge ekonomisi için büyük bir imkan sağlanacak, yaklaşık 5 bin kişi iş sahibi olabilecek. 'Günah' diye şarap üretecek fabrikaya pek sıcak bakmayan köy halkı, tarlada çalışmayı ve sulama için gerekli olan elektriği girişimciye vermeyi kabul etmiyor. Bu anlaşıyın değişeceğine inanan yatırımcılar isimlerini bile hazırladıkları şarabın ilk üretimini önümüzdeki yıla yetiştirmeyi planlıyor.
  7. İpek evet hırsızlar.. Üzülmenize hiç gerek yok.. Çünkü olup bitenlere bir bak.. Bunları yine kendileri söylüyorlar (yani müslümanlar) Bu ülkeden müslüman olmayan ve onlardan daha dürüs insanlar olduğunu da unutmamak gerek değilmi.. Hayrıca bir insanın iyilik meleği, ahlaklı, dürüst ve namuslu olması için illede müslüman olmasına hiç gerek yok... Benim çevremde ise bu tip inanılmaz insanlar var.. Ama nerede bir müslüman var ve çoğunlukla orada dini satan, bundan çıkar sağlayan ve sömürü aracı olarak kullanan birçok insan var.. El insaf..
  8. Bana göre konuyu sözebilecek birinden yardım (ki bunu da öldürmek istimiyor) tamamıyla diyolog ve çözüm arama/bulma isteği sevgili dostum...
  9. Senin sorularla falan işin yok arkadaşım.. Senin işin tamamıyla karalamak ve çamur atmak.. O çirkin sözleri söylemekle sizin ne kadar haya olduğunuz ortada Hayrıca bunlhar da tamamen sizin yansımanız.. Ve bizde bunu size hatırlatmak istedik. Ve burada birşeyler dil uzatırken lütfen dikkat edin... Kendinizden bahseder oluyorsunuz... Zübeydenin oğlu diyorsanız bizde size ne diyeceğimiz çok ta iyi biliriz hayrıca...:? Bunu da unutmayın...
  10. Bilim yuvalarına da fuhuş yuvası diyorsunuz.. Ve siz müslümansınız öylemi... iyi o zaman.. Bir bak bakalım esas fuhuş nerelerde kol geziyormuş... Hemde şeriatın tam göbeğinde.. Buyrun.. http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=70947
  11. Papa geldi ve Türkiye'nin misafiridir.. AKP ve diğer dinsel partilerin değil.. Ve Ülkemiz Papayı en iyi şekilde ağırlayacaktır / ağırlamalıdır... Hayrıca burada Türkiye dediğiniz zaman Atatürk' ü ve Cumhuriyet' in temel ilkelerini düşünmeliyiz... Bu her şeyi ifade etmeli.... Yani bizim, Batı dünyasıyla ittifaklarımızdan bir sıkıntımız yok... Bırakalım artık kin ve nefret tohumları atmayı.. İnançlardan önce insanız... Bu unutulmamalı...
  12. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lideri aşağılayan... Onun yapmış olduğu devrimi küçümseyen... Ve onun yaratmış olduğu kurum ve kurumları yok sayanları burada muhatap almamak ve onların çamur ve karalamalarına cevap vermemek en doğru haraket olacaktır.. Bu nedenle bu insanların ne inancına, ne de müslümanlığına inanıyor ve onları esefle kınıyorum... Ve kendilerini hiçbirzaman muhatap almayacağımı burada tüm forum üyelerine bildiriyorum.. Nedeni ise; Birkere konulara açık değiller... Burada yazılanların hiçbirini okumuyor, ya da anlamıyorlar... Genelde konuyu kişiselleştirip dağıtıyorlar... Fikir üretmek yerine dinsel kitaplardan süre, ayet vb gibi konularla bizleri muhatap bırakmaya çalışıyorlar, oysa bilmiyorlar ki gürül gürül akan bir yaşamın içinde olabilmek için doğmalara değil aklın ve bilimin geçerli olobileceğinin farkında bile değiller... Tamamıyla ön yargılı ve değişime kapalılar.. Ve laik ve demokratik yapıyı genellikle tanımıyorlar... Genelde de çağdaşlaşma yerine, cemaatçiliği, toplum yerine ümmet'i, laisizm yerine dinsel toplum düzenini savunan değerlerle geliyorlar... Sevgiyle kalın...
  13. Sınırsız Yoksulluk!... Çapsız Politikacılara Sunulur… Türk-İş'in belirlemelerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırı kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 1.96 oranında arttı. Açlık sınırı 605 YTL, yoksulluk sınırı 1971 YTL olarak hesaplandı. Türk Araştırma Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin dengeli beslenebilmesi için yapması gereken ve açlık sınırı olarak nitelendirilen aylık harcama tutarı, kasım ayında geçen aya göre yüzde 1.96 oranında artarak 605.22 YTL'ye çıktı. Açlık sınırı geçen ay 593.60 YTL düzeyinde bulunuyordu. Açlık sınırında yılın ilk 11 ayındaki artış yüzde 11.47, son bir yıllık dönemdeki artış ise yüzde 14.24’le çift haneli rakamlara ulaştı. Açlık sınırı 2005 yılı sonunda 542.95 YTL, geçen yıl kasım ayında ise 529.79 YTL düzeyinde bulunuyordu. YOKSULLUK SINIRI Dört kişilik ailenin gıdanın yanı sıra, kira, ulaşım, yakacak, aydınlatma, su, giyim, eğitim, telefon, kültür gibi temel gereksinimleri için yapması gereken ve yoksulluk sınırı olarak nitelendirilen harcama tutarı ise kasım ayında 1971.41 YTL olarak gerçekleşti. Yoksulluk sınırı geçen yılın aynı döneminde 1725.70 YTL, geçen yılın sonunda 1768.57 YTL, bu yıl ekim ayında ise 1933.55 YTL olarak hesaplanmıştı. "YAŞAM 7 YTL PAHALAŞIRKEN, GELİR 1 YTL ARTTI" Türk-İş'in belirlemelerine göre, kasım ayı gıda enflasyonu artışında meyve ve sebze fiyatlarındaki artış etkili oldu. Mevsim koşullarına bağlı olarak yükselen sebze ve meyve fiyatlarındaki artış hariç tutulduğunda, aylık artış yüzde 0.47 ve son 12 aylık artış yüzde 12.57 olarak hesaplandı. Türk-İş, 11 ayın sonunda bugün sadece gıda için 62 YTL, temel ihtiyaçlar için toplam 203 YTL daha fazla harcama yapılması gerektiğini kaydetti. Geçen yılın sonunda yürürlüğe giren asgari ücrette sadece 30 YTL artış yapıldığı anımsatılan açıklamada, "Bugün gelinen noktada yaşam günde 7 YTL daha pahalaşırken, gelir artışı asgari ücretli için günde 1 YTL'yle sınırlı kalmıştır" denildi. Düşük ve yetersiz gelir elde eden milyonlarca çalışan, emekli, esnaf ve köylünün artan fiyatlar karşısında açlık ve yoksulluk sorunuyla karşı karşıya kaldığı ifade edilen açıklamada, kasım ayının sonunda yeniden belirleme çalışmaları başlayacak olan asgari ücretin, çalışanların geçim koşulları esas alınarak belirlenmesi gerektiği kaydedildi. ÜRÜN FİYATLARI Türk-İş'in belirlemelerine göre; yoğurtta yüzde 4, peynirde yüzde 1.48 oranında fiyat artışı yaşandı. Kasımda barbunya yüzde 6.71, kırmızı mercimek yüzde 7.57, yeşil mercimek ve nohut yüzde 7.27 ve kuru fasulye yüzde 3.13 oranında zamlandı. Geçen ay ortalama 1.69 YTL olan meyve ve sebzenin kilo fiyatı, bu ay 1.80 YTL'ye çıktı. Kuru soğan fiyatının yüzde 66.67 oranında arttığı kasım ayında makarnada yüzde 2.74, bulgurda ise yüzde 6.45 oranında fiyat artışı yaşandı. Çay fiyatında da çeşitlerine göre yüzde 7.85'le yüzde 3.27 arasında değişen oranlarda fiyat artışı yaşandığı belirlendi.
  14. Her derde deva 'Recepcin' Ankara Tabip Odası (ATO), sağlık bütçesinin yaratacağı olası fiziksel ve ruhsal çöküntü için "Bütçe 2007 tablet" i öneriyor. Eğer ATO izin verirse biz ilacın adının "Recepcin" olarak tescil edilmesini önerelim ve prospektüsü birlikte oluşturalım: Formülü : Her tablette, dolaylı vergi % 70, doğrudan vergi % 30, servet vergisi % 5, kurumlar vergisi % 3. Farmakolojik özellikleri: Dolaylı vergi, merkezi idare tarafından belirlenen borç aktarma oranını tutturmak üzere vatandaşa hissettirmeden iğneden ipliğe yüklenen bir madde olup dolaylı yoldan vatandaşın cebindeki parayı çeker. Çekilen bu parayı yine dolaylı yoldan ülke içi ve ülke dışı büyük sermaye gruplarına ulaştırmak için toplanmasına hizmet eder. Vatandaşın öfkesini doğurmaz, herkesten eşit alınıyor gibi bir görüntü yarattığı için tepki çekmez, herhangi bir tahrişe yol açmaz. İşkembeden atılan "ülkenin içinde bulunduğu durum, borçları ödeme zorunluluğu, istikrarın bozulmaması gerektiği, izlenen başarılı politikanın sonuna yaklaşıldığı, bu aşamada hep beraber biraz daha kemer sıkılması gerektiği" gibi siyasal reaksiyonlar emilimi kolaylaştırır. Vatandaş tarafından metabolize edilir. Endikasyonlar: Recepcin, şiddetli para hırsına gözü dönmüşlüğün eklendiği durumlarda, borç ve faiz ödemeleri sıkışıklığında, Kemal abimizin affında, partidaşların üleşiminde, sağlığın tüccarlaşması ve at pazarlığında kullanılabilir. Kontrendikasyonları: Yoksullaştırılırken bilinçlenme eğilimi gösteren vatandaşlar üzerinde polisiye ve askeri destek olmadan kullanılmamalıdır. Uyarılar, önlemler: Parti teşkilatlarınca önerilen doz aşılmamalıdır. IMF tarafından başka şekilde tavsiye edilmedikçe bir yıllık belirlenen oranlar gözlenerek uygulamanın devamında mutlaka kurtarıcı dervişlere danışılmalıdır. Medya desteği ve enayileştirme süreci ihmal edilmemelidir. Kullanım şekli ve dozu: Hep aç karnına alındığından kronik mide kazınması karşısında bir kuru ekmekle beraber yutulmalıdır. Üstüne bir bardak soğuk su içilmesi tavsiye edilir.1 yıl boyunca her gün bir adet alınması zorunludur. Ramazan aylarında sahur ve iftarda olmak üzere iki kere alınması sürekli uyku hali verebilir. Aşırı doz ve tedavisi: Aşırı doz belirtileri görüldüğünde en yakın inşaattan balyoz istenebilir. Kobaylar üzerindeki laboratuvar deneylerindeki bazı vakalarda "AB'ye giriyoruz, çok ilerliyoruz, çok iyi gidiyoruz" türünden zevzekliklerin yararı görülmüştür. Ticari takdim şekli ve ambalaj muhtevası: 365 tabletlik pembe kutularda, "sağlıkta dönüşüm, aramızda bölüşüm" amblalajında sunulur. Katkı payı yoktur ki, katkı payında indirim olsun. Not.. Lütfen çocukların erişemeyeceği uzaklıkta tutunuz..
  15. Bunlar tarih_kat kitapları olması sakın... Devlet arsalarına cami yapan ve külliye inşa eden hacı ******* anlatan, Müslüman insanların dinini sömürerek tarihakat kurup inanılmaz servetlerin üzerinde oturup din ticareti yapan, en az 4 kıdınla evlenen, zemzemsularına bulandırılmış hürileri ballandıra ballandıra anlatan, 13 yaşında kiç kız çocukları ile evlenmelerini uygun göre ve cenneti parsel parsel satan karanlık doğmaların tarihini anlatan bir tarih kitabı olabilirmi bu kitab... Mmm ne dersin dostum... Atatürk'e dil uzatacağına önce kendi tarihine bak...
  16. Bu sordduğun sorular uzmanlık sorusu değil sevgili yağmur ... İşte sorularınızın cevabı... Buyrun... ATATÜRK SUÇLU... Atatürk suçlu... Çünkü dünya görüşünde, evrene bakış felsefesinde, ideolojik içeriğinde 'Aydınlanma' yı yeğlemiş Atatürk, 'Akıl inançtan, bilim dinden bağımsızdır' demiş. A benim canım Mustafa Kemal'im, uygarlığın ışığına neden yüzünü dönersin? İran'a bak, Suudi Arabistan'a bak!.. Bırakaydın, bağnazlığın dipsiz kuyusunun bostan dolabında dönenseydik. En büyük suçunu 'Gerçek yol gösterici bilimdir' diyerek işledin. Atatürk suçlu... "Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini" Gazi Paşa görmezlikten geleydi; "İngiliz muhibbi" olaydı, "Amerikan mandacılığı" na sarılaydı; "Ya istiklal ya ölüm" deyip ortalığa atılarak pişmiş aşa neden soğuk su kattı? Atatürk suçlu... Osmanlı, Sevr Antlaşması'nı kuzu kuzu imzalamışken bizlere Konya Ovası yetmez miydi? Denizi zaten sevmeyiz, dağların gerisine çekilip bozkırda otururduk. Eloğlu vatanın minarelerine çan takar, bizim cami yaptırma dernekleri de Haymana bölgesinde çalışmalarını yoğunlaştırırdı. Nemize gerek İstiklal Savaşı? Nemize gerek İzmir, Aydın, Edirne, Çanakkale, İstanbul? Nemize gerek Lozan, a Mustafa Kemal Paşa? Atatürk suçlu... Sevgili Mustafa Kemal, kadın hakları senin neyine? Bak, şimdilerde genç kızımız başına türban dolarken sana da verip veriştiriyor. Yurttaşlık Yasası çıkardın, erkek karısını iki sözcükle boşayamıyor; ama kadın kara çarşafa girip sana beddua ediyor. Hukuk devrimini neden yaptın Kemal'im? Atatürk suçlu... Çünkü cumhuriyeti ilan etti. Haydi padişah efendimize kıydı, hilafete neden dokundu? Laik devletten daha büyük günah olur mu şu dar-ı dünyada Gazi Kemal'im?.. Atatürk suçlu... Osmanlı'nın cengâverliğinden bizi soyutladı; 1923'ten bu güne "Yurtta barış, dünyada barış" diye yaşamak erkekliğimizi öldürmedi mi? Biz korkak mıyız a Gazi Paşa? Savaşçılıktan nasıl vazgeçeriz? Senin en büyük suçun barışçılık değil mi? Atatürk suçlu... Çünkü 1923'te kurulan cumhuriyete 1925'te başkaldıran Şeyh Sait 'e el sürmeyecekti; hilafetçi Said-i Nursi 'yi başkente buyur edip devletin başına oturtacaktı. On bir yıl süren savaşlardan sonra temelini attığı devleti, İngiliz işbirlikçisi şeyhlere, aşiret reislerine, seyyitlere lokma lokma sunarak, parça parça edecekti. A benim Mustafa Kemal Paşam, ayaklanmalara karşı neden beyaz teslim bayrağını çekmedin de üstlerine yürüdün? Atatürk suçlu... Öyle bir cumhuriyet kurmuş ki, bir türlü yıkılmıyor. 21'inci yüzyıla yaklaşıyoruz, devleti Amerika'ya teslim edemedik, parçalayamadık; bu yüzden Gazi'ye çok kızıyoruz, cumhuriyetin harcını sağlam karmış diye öfkeleniyoruz. Atatürk suçlu... Yetmiş yıl önce bağımsız bir cumhuriyet kurmuş, bize bırakmış; yarım yüzyıldan beri laik cumhuriyeti çağdaş demokrasiye yakışır bir düzeye getiremedik; bu yüzden öfkelendikçe yarım yüzyıl öncesine dönerek Atatürk'e veriştiriyoruz. Atatürk suçlu... Çünkü canım Mustafa Kemal, bizim adam olacağımızı sandı, biz cüdam olduk; başımızı dik tutacağımıza, Ortadoğu'da "süper yabancı devlet" in taşeronluğuna soyunduk; içimizdeki aşağılık duygusunu Atatürk'ü eleştirerek gidermeye çabalıyoruz.
  17. 2 Temmuz 1993'te, Sıvas'ta, birbirine düşmanlaşan yurttaşlardan aşırı dinciler laikleri yaktılar... Madımak Oteli'nde bir toplu-öldürüm gündeme girdi... 'Edebiyatçılar Derneği' bu 'katliam' üzerine bir kitap çıkardı... Kitabın arka kapağında "Hiçbir Şey Birdenbire Olmadı" başlığı altında ne yazıyordu?.. "Önce ezanı Arapçaya çevirdiler.. Dinlediniz. Sonra 'Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz' dendi.. Demokrasi sandınız. Sonra bir çığ gibi Kuran kursları, imam hatip okulları açıldı... Din dersleri anayasal zorunluk oldu.. Kabullendiniz. Tesettür arttı, cami sayısı okulları geçti.. İnanç özgürlüğü saydınız. Daha sonra bilim adamı ve yazarları vurdular.. Şairleri ve dansçıları yaktılar.. Kimin yaptığını düşünüp durdunuz. En sonunda kapınızı çalacaklar.. Size kendinizden başka.. Yardım edecek kimse kalmayacak." [YORUMSUZ]
  18. Sanıyorum sevgili Gelincik arkadaşımıza onu yanlış anladığımdan dolayı bir özür borcum var.. Hayrıca onu yanlış anlamanın da üzüntüsü içindeyim.. Kendiside bizler gibi bu onurlu bir kampanyanın eyecanından olsa gerek nedensiz olumsuzluklara birbirimizin farkında olmadan sürüklendiğimizi görüyorum... Ve insan bu durumda ses ve ışığı kaybedebiliyor... Tıpkı benim düştüğüm durum gibi... Bu nedenle özür diliyor ve kendisine sevgi ve saygılarımı sunuyorum... ) Hayrıca önümüzdeki günlerde kampanya ile ilgili olarak gelişmeler olacağını ümit ediyor ve burada en azından ses ve yürek olan birkaç arkadaşlarımızın pratik anlamda birşeylere imza atacağını tahmin ediyorum..
  19. Sevgili gloria; taurusmutis arkadaşımın düşüncelerine katılıyor ve bizlerin de yanınızda olduğunu bil lütfen...
  20. Sevgili forumdaşlar.. Değerli dostlar... Birşeye dikkatini çekmek istiyorum... Yukarıdaki yazının ve yüreğin umarım farkındasınızdır.. Bunu diğer yardım ve kampanyalardan farklı kılan önemli bir tarafını sanıyorum görmüş olmalısınız... Tabiki hepimiz çevremize alabildiğine yardım yapıyor ve desteklerimizi esirgemiyoruz.. Yapacağızda... Ama burada farklı bir oluşuma imza atmamız için dostluk ve forumdaşlığın gereği olduğunu düşünüyorum... Nedenine gelince; Bizlere değerli katkılarını ve paylaşımlarını her zaman esirgemeyen.. Aydın ve ilerici tutumundan taviz vermeyen... Sevgi dolu ve sempatik yapısını bizlere gösterdiği sıcaklık ve gülen kelimelerinden hissettiğimiz... Değerli dostumuz sevgili Gloria'mıza vermiş olduğu burs ile okutarak, burada bizlere kazandıran bu derneklerden birine katkı sunmak ve yardımda bulunmak onurluca bir davranış olacağı düşüncedir... Bu nedenle sevgili Gloria arkadaşız halen bu dernekte görevlidir ve irtibat halindedir.. (http://www.cydd.org.tr) Forum olarak yapılan yardımların yerine ulaştığını bu wep sayfasında görmemiz de mümkün olacaktır... Dolayısıyla ben daha onlarca, belki yüzlerce gloria arkadaşlarımızı bu topluma kazandıran bu güzel derneğe yardım yapmayı bir görev biliyor ve kampanyayı başlatıyorum sevgili forumdaşlar... ŞİMDİ LAF DEĞİL EYLEM ZAMANI... Kampanya ile ilgil Notlar: 1- Kaypanya 1 ay sürecektir (24 KASIM 2006 tarihinde _ÖĞRETMENLER GÜNÜ_ başlayıp 22 ARALIK 2006) tarihinde bitecektir.... 2- Kampanya ile ilgili olarak admin'in katkı ve önerilerine mutlaka ihtiyaç talebimiz olacaktır ve gerekenler konusunda bizleri aydınlatacaktır.. (Çünü kampanyanın özü bu forum ve forum üyelerini kapsamaktadır) 3-Yardım yapacakları miktarını taahhüt edecek arkadaşlarımız kendi nic'leri ve yapdım yapacağı miktarları belirtek sıra ile isimlerin ardına ekleyerek sürdürecektir... 4- Kampanya ile ilgili olarak hesap numaraları ve şekli burada süreç içinde bildirilecektir... 5- Kampanya ile ilgili olarak mutemel görüş ve önerileriniz buradan sizlere duyurulacaktır... 1- DİPNOT................................................... ***.- YTL..
  21. Sevgili Öğretmenlerimiz... 2007 yılına girmekte olan Türkiyemizde, sizlere yapılanları içimize sindiremiyor ve sizlerden özür diliyoruz! Eğer sizler yani öğretmenlerimiz olmasaydı, çocuklukta hamurumuzu karmasaydı bizler neylerdik? Başarılı ve kendi ayakları üzerinde duran kime sorarsanız sorun, ilk yol göstericinin, ilk ön açıcının, bir köy öğretmeni, bir sınıf öğretmeni olduğunu öğrenirsiniz, öyle değil mi? Uzun yılların gerisinden ışıl ışıl gülümseyen; bizlere, tüm öğrencilerine, gerçek anlamıyla ''hayat bilgisi'' dersleri veren ve uygulayan öğretmenimizin imgesini bugüne dek asla yitirmemişizdir! Her dara düştüğümüzde, onun sırtımızı sıvazlayan ve bize güç katan ellerinin sıcaklığını duyarak yolumuzu sürdürürüz. Öğretmenlik kadar olağanüstü, sabır ve yürek isteyen, değişimin ve gelişimin öncüsü hangi meslek vardır ki? Dört bir taraftan çekelenen nineler dedeler, analar, babalar, büyüklü küçüklü kardeşler arasında bir uçtan ötekine sürüklenen, kavram karmaşası içindeki küçücük çocuğu, çağdaş, demokrat, yurtsever, ilkeli bir insana dönüştüren, ona özgüven ve ufuk sağlayan, böylece toplumun öncüsü olan bir öğretmenin hakkı ödenebilir mi? 1928'lerde Mustafa Necati'nin öğretmenlere verdiği değer, Cumhuriyetimizin temeline harç olmuştur. Oysa, geçen zaman içinde bizler, devlet ve millet olarak, öğretmenlerimizin kamusal, toplumsal hele hele ekonomik durumlarının sıradanlaşmasına, değersizleşmesine nasıl da seyirci kaldık? Şimdi de, en doğal ve çağdaşlığa uygun şekilde örgütlenmiş olan ve eğitimdeki sorunları, açmazları, yetersizlikleri, yaşadıkları haksızlıkları dile getirip çözüm isteyen bir grup yürekli öğretmenimizin feryadını dinlemek yerine, bir demokrasi örneği vermek ve seslerini duyurmak üzere yaptıkları uygar gösterileri engellemek, katılanları yıldırmak için coplama, su ve biber gazı sıkma, sürükleme, tutuklama vb. gibi ölçülülük kurallarını aşan çağdışı davranışlarda bulunuluyor. Son yıllarda, süregelen çeşitli olumsuzluk ve yetersizliklere karşın, ülkemizde, pek çok yeni ve çağdaş yasa değişikliklerinin yapıldığını görüyor, kâğıt üzerindeki bu değişikliklerin gerçek yaşama geçmesi, temellenmesi ve devletle vatandaş arasındaki duvarların, uçurumların kalkması için iyi niyetle çaba gösteriyoruz. Ne yazık ki henüz kafaların içinde adalet, eşitlik ve insan hakları; şiddet kullanma yerine barışçıl yaklaşım; kavga, hakaret, aşağılama yerine doğru iletişim ve ölçülülük ilkesiyle çözüme varma inanç ve duygusu tam yerleşemedi! Elimizdeki yetkileri, kendimizi, o vatandaşın yerine koyarak yani empati yaparak kullanma-kullanmama kararı vremekten ne yazık ki çok ama çok uzağız! İşte buna somut örnek, sevgili saygıdeğer öğretmenlerimize, onların örgütlerine yapılanlardır. Okullarında, öğrencilerin yanında, huzur içinde eğitim yapmaları gerekirken, onların örgütlü bir güç olmalarını istemediğimizden, seslerini duyurmak, kendilerini savunmak zorunda bırakıyoruz. 21. yüzyılda, çağdaşlaşma istencimizi dosta düşmana durmadan yinelerken sergilenen bu manzara, çok ama çok düşündürücü ve utandırıcıdır! 1928'lerin Türkiyesi'nde, Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin tek tek mektup yazarak göreve gönderdiği Atatürk 'ün öğretmenleri, ''10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan'' diye övünüyorlardı haklı olarak! Bugünse yetersiz öğretmen yetiştirme yöntemleri, yetersiz ekonomik ve sosyal koşullar, üstüne üstlük cezalandırma, sürgün etme, kendini geliştirme koşullarını sağlamama gibi yanlışlıklar nedeniyle, eğitimde geldiğimiz noktayı, başarısızlık göstergelerini yazıyor, söylüyor, yakınıyoruz. Oysa, devlet, millet ve tüm toplum olarak, öğretmenlerimizi yüceltmek, hak ettikleri şekilde donatmak, başarılı olmaları için gerekli beklentilerini gerçekleştirmek ve örgütlenmelerini, hak aramalarını, toplumsal çağdaşlaşmamızın bir artı değeri olarak görmek noktasında ne yaptık ve yapmalıyız? Ne yazık ki, bunları hiç sorgulamıyoruz! Mustafa Kemal Atatürk'ün bize hedef gösterdiği ''Çağdaş Uygarlık Düzeyini Aşmak'' ülkümüzü gerçekleştirme yolundaki öncülerimizin başında ''Sevgili Öğretmenlerimiz'' gelmektedir. Onların yetiştirdikleri bilgi, adalet, eşitlik ve ilkelilik sahibi gençlerdir yolumuzu açıp geleceği sürdürecek olanlar! Öğretmenlerimizi sevip saymalı, onları her türlü haksızlıktan, şiddetten, baskılardan, insafsızlıklardan esirgemeliyiz. Kendini, Cumhuriyetimizin bekçileri olarak algılayan her birey, her örgüt ve hep birlikte devlet ve millet olarak aydınlanma bayrağını taşıyan, geleceğin çağdaş kuşaklarını oluşturmak için canla başla çalışan, çilekeş öğretmenlerimizin yanında olmalıyız. Unutmayalım ki, bizleri, sizleri yetiştiren bu güzel insanların ölçüsüz şiddete maruz kalmaları, biber gazı, itip kakma, dayak vb. eziyetleri yaşamaları, aslında bizim de yaralanmamız, aşağılanmamız demektir. Toplumu oluşturan her bireye emeği geçmiş sevgili öğretmenlerimizi şiddet uygulamalarından esirgemek, kendi geleceğimizi esirgemek demektir! Gelin, hep birlikte, öğretmenlerimiz başta olmak üzere, herkes için daha uygar ve insana saygılı bir Türkiye için elimizden geleni yapalım. ____________________________________________________ Kaynak: Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD Genel Başkanı / Cumhuriyet 01.01.2005
  22. Evet neden mayalanma gereği duyar?... Ya da boza diyelim.... Tabiki bizler bunu bilimsel anlamda açıklayabiliriz ve üretebiliriz ama... Önce bunu tarihine bakarsak çok ilgin bir bulguya ve sonuca ulaşırız... M.Ö. I ci yüzyılda yaşayan Romalı doğa bilimci Plinius, Galyalı ve İberyalıların bira köpüğü (yani mayalanma esnasında yüzeyde toplanan maya) ekleyerek yaptıkları ekmeklerin hafif olmalarıyla ün kazandıklarını yazıyordu. Örneğin;Maya, tek hücreli canlılar grubundan olup, “Saccharomyces Cerevisiae” suşunun saflaştırılması sonucu elde edilir... Ve maya hücreleri yuvarlak veya oval şeklinde olup, boyutları 2-3 µm ile 20-50 µm arasında değişir. 1 gr yaş maya yaklaşık 10 milyar hücre içerir. Açıkçası sevgili la_bohéme... Maya ile ilgili ilk bilimsel çalışmaların başlaması, Hollandalı Antoine van Leeuwenhoek’un mikroskobu keşfettiği yıllara dayanır. Ancak kaşif, o zamanlar, aralarında mayaların da bulunduğu mikro organizmaları "hayvancıklar" adı altında toplamaktan ileri gidememişti. Araştırmacıların birada mevcut olan organizmaların, tomurcuklanma yoluyla üreyen ve alkolün oluşmasına yardımcı olan canlı bitkiler olduğunun anlaşılması için 1837 yılını beklemek gerekecektir. Pasteur, mayalanmaya canlı organizmaların neden olduğunu ve bu dönüşümden sorumlu ajanların mayanın hücresinde bulunduğunu kanıtlamıştır. Pasteur, daha sonra, mayanın oksijensiz ortamlarda da yaşayabildiğini, oksijenli ortamda çoğaldığını, oksijensiz ortamda ise mayalanmaya neden olduğunu kanıtlamıştır. Bunlar bilimsel gerçeklerdir... Ve bilimsel olarak (Kimya bir bilim dalıdır) maya üretilebilmektedir.... Fakat burada olayın farklı bir boyutu ortaya çıkmaktadır.. İlahi tarafı... Yani bu ilahi bir şekli ile ve büyük bir mücize ile oluşmuştur ve ilahiyatı yaşamın gerçeği gören sevgili arkadaşlarımız dini kitaplarında mutlaka bununla ilgil birşeyleri vardır çantalarında / yoksa bile birşekli ile zaman içerisinde kendi mantıklarına göre üretilir/üretilebilir... (neden gerek duyarlar hala anlamış değilim üstelik) Tabiki biraz olayın felsefik tarafını anlayabilenler veya birazcık uzaktan yakından ilgili olanlar sevgili la_bohéme'i sorgusunda gayet iyi anlayabilir ve mutlaka mantıklı açıklamalar ortaya sunabilir... Sonucun böyle olması gerektiğine olan inancımı ise herzamanki gibi hiç kaybetmeden.. Dost sevgilerimle...
  23. DİPNOT şurada cevap verdi: tekturk başlık Güncel Konular
    _________________ İçen bir çok dostum var ve bende böyle güzel insanları aynı kategoriye konma gibi bir rezaleti ilk defa görüyorum... Ömrünüz denik kıyısında içki içenlerle geçmiş... Belli... Gerçekten bunu anlamak zor değil... Ben kadehimi yüzlerce defa kaldırdım ve bundan sonra da o büyük lider ve öndere şeref ve onur ile kaldırmaya devam edeceğim... Seninle bu durumda biryerlerde karşılaşmayı inan çok isterim... Anlıyorum ve bu işler sloganla olmaz arkadaşım... Atatürkçülük; Öyle sokaklarda, deniz kıyılarında içki içenlere karşı gelmekle öğünülen bir düşünceye indirilmişse gerçekten burada çok büyük bir problem var, büyük bir eksiklik ve büyük bir aymazlık var demektir... Biz emperyalizmin ve sömürünün her türlüsüne karşı gelmeyi bir yaşam biçimi ve felsefe haline getirmiş insanlarız... Bunlar içinde yüzlerce defa yazdık ve yazacağız... Ama isterseniz tekrar tekrar yazarız ve biz bundan gocunmayız.... Amaaaa siz emperyalizmin elinde oyuncağı haline gelmiş ve Mustafak Kemal Atatürk'ümüzün büyük bir devrim ile gerçekleştirdiği doğma ve inanç anlayışının tekrar bugün emperyalizmin elinde bir oyuncak gibi kullanıldığını ve öncelikle tekrar dini kullanarak Atatürkçülüğün altına dinamik koyduğunu yazacakmısınız... Diğerlerine cevap vermeyi de burada sizlerin açmış olduğunuz bu başlığı tepkilerini dile getiren, duyarlı ve aydın dost ve arkadaşlarıma bırakıyorum... Çünkü bilirim buradaki dost ve arkadaşlarımız size gösterdikleri uyarı ve tepkilerinde yanılıyor olamazlar...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.