Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. ILIMLI İSLAM NEDİR?... (Dinci rejimin, özünde ILIMLISI ile SERTİ arasında ne tür bir fark vardır?...) Uzun zamandır tartışılmakta olan bu konu hakkında fazlaca birşey bilinmemekle birlikte kavram güncelliğini sürekli koruyor. Biliyorsunuz şu anki hükümetin ABD ile işbirliği yapıp Türkiye ye ılımlı İslam modelini getirmeye çalışıldığı düşünülüyor... Kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti kuvvetler dengesi üzerine kurulmuş bir devlettir ve bu kuvvetler Parlemento, Cumhurbaşkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Yargı, Medya, Sivil Toplum Kuruluşları olarak sınıflandırılabilir... Bu hükümet bunlardan sadece parlemento gücüne sahiptir ve bir adım daha ileriye giderek Cumhurbaşkanlığını da ele geçirmek istemektedirler... Peki bu iki gücü eline geçiren şimdiki hükümedin bir sonraki aşaması ne olabilir... Bu iki önemli gücü ele geçirince diğer dengeleyici kuvvetler olan Yargı, Sivil Toplum Örgütleri ve Medyada ele geçer ve halkın çok büyük bir kısmını yanlarına çekmeyi başarırlar... Tabi ki ele geçirdikleri medya ile Türk Silahlı Kuvvetlerini de yıpratıp olabildiğince etkisiz hale getirebilir ve tüm gücü ele geçirince İşte o zaman süpriz ılımlı İslam gelmiş olur... Senoryo ülkemiz için bu kadar basit... Peki bu oluşum ile ilgili olarak ABD neden böyle birşey istiyor?... Şöyle etrafımıza bir bakarsak ABD nin ele geçirmek istediği coğrafyalar radikal İslam ın geçerli olduğu coğrafyalardır... ABD Türkiyeye böyle ılımlı İslam modelini getirerek hem yapacağı hareketlere karşı bir yumuşatıcı etki yapacak hemde Türkiyeyi buralardaki Radikal İslam devletlerine bir model oluşturmaya çalışacak. Gerçekleştirilen bu model ile ilgili olarakta Radikal müslüman ülkeler şunu söyleyecek. Bakın Türkiyede Ilımlı İslam var ve Türkiye bu sayede gelişti, serpildi güçlendi. Hadi sizde bu modele geçin güzelce geçinelim deyip onları sömürmeye çalışacaktır... Hepiniz bilirsiniz oradakilerin kafası pek çalışmaz ve onlarda bu tuzağa düşüp ABD nin kendilerini medenice sömürmelerine müsade edeceklerdir... Ama tabiki olan bu arada Türkiyeye olacak... Sonuç olarak ta Laiklik ve Atatürkçülük gitmiş yerine İslamcılık gelmiş olacaktır. Ilımlı İslam modeli şeriat devletleri için bir ilerleme sayılabilir fakat Türkiye için çok geriye gitmek demektir... Yukarıda bahsedilenler birtakım arkadaşlara bir komplo teorisi gibi görünebilir fakat bence gerçeğin ta kendisidir. Ve Nitekim Cumhurbaşkanımızda bunları dile getirdi ama pek ses getirmedi... Genelkurmay başkanı sürekli dem vuruyor ve Türkiye nin en tepesindeki adam açıkça iç ve dış odaklar Türkiyeyi İslam devleti yapacaklar diyor ama Türkiyede yer yerinden oynamıyor... Zaman zaman insanımızın uyuşturulduğuna dair şüphelenmiyor değilim... Kendi adıma kaygılarımı burdaki arkadaşlarımla paylaşmak istedim ve yapabileceğimde fazla birşey yok zaten... Sevgiyle kalın...
  2. Bana göre bir Yurtdaş olarak emperyalizmin hukuk,kültür,maliye ve savunma gibi milletlerin ulusal direnç dinamiklerinin bir bir çökertildiği ve ulus devlet yapılanmalarını tek tek yok etmek gayesi bugün açıkca ortada iken birtakım şeylerin çözülmesini beklemek sözüm ona bence biraz safdillik olur diye düşünüyorum sevgili BlackCADY... Çünkü ülkemizde maalesef yıllardır sorun çözmek yerine birçok sorun üretilmekte ve bunun da tek sebebi belli, Çapsız politikacılar... Çıkar peşinde koşan milletvekilleri... Polikitaya alet olmuş ve tahrikat, siyaset ve ticaret ücgenine sıkışmış halk yığınları ve dinsel sömürgeciler... Geleceğe yönelik projelerini üretilememesi... Toplumsal bilinç ve eğitim yerine öbür dünyacı yaklaşım... Kara para cenneti olmamızdan dolayı yapılamayan yatırım ve sanayi gelişme... Rant ekonomisi... vs. vs. vs.. Durum böyleyken hani bir yazarımız bir şiirinde korkuluktan bahsediyordu... 'Hiçbirşey yapamazsakta açalım kollarımızı, korkuluk olalım!' diye... Ya da... "Yine kazanırız"Dizelerin kime ait olduğunu hatırlatmama gerek yok... Bugün meydanlarda, alanlarda, demokratik örgütlenmede, katılımcılık ve duyarlılıklarda Korkuluk dahi olamıyoruz... Tek çözüm bunu görebilmek ve gereğini yerine getirebilme bilincinda olan vatandaşların sayısını hızla çoğalmasındadır diye döşünüyorum... Sevgiler..
  3. Çiçeğin ve paylaşım için çok teşekkürler sevgili sardunya... Kesinlikle haklısın ve insana enerji beslemeyen herşeyden uzak durulmalı olabildiğince... Ve olabildiğince de bu enerjiyi bulduğuna sıkı sıkıya sarılmalı insan... Bunları hissettiriyor olmanın ötesinde, İyi bir gözlemci, Duyarlı bir kişiliğin ve doğru tespitlerin ile yaşama pozitif anlam katabilen sana gelsin bu çiçeğim... (Uzun süre dayanması için suyu ile birlikte gönderiyorum...) Sevgiler...
  4. Kendi halklarına biraz güven ve inançları varsa ve toplumsal huzur ve istikrara inanıyorlarsa kesinlikle halk seçmeli diyorum... En azından etik adına...
  5. Hoşgeldin sevgili BlackCADY... Güzellik kattın... Gerçekçi paylaşımlara inanma konusunda hiçbirzaman yanlız olmayacaksınız inanın...
  6. O makam hiçbir AKP li adayı hak etmiyor... %25'lerde bir partı içinde çıkan bir Cumhurbaşkanını asla tanımıyorum... Yazık halkımızın %75'i içe sayıldı... Artık İslam ülkesi imajı tüm dünyaya hayırlı ve uğurlu olsun... Ilımlı islam modeli emperyalistlerce adım adım gerçekleştiriliyor... Bana göre çağdaş, modern ve Atatürk Cumhuriyet'ine kara bir leke... Yazık, çok yazık... *********************
  7. TUT Kİ GECEDİR tut ki gecedir karanlık sıvaşır ellerine camlardan birden kırmızıya döner trafik ışıkları kükürtlü dumanlar yükselir korkuya batmış camkırığı adamlardan tehlikeye büyür sakalları tut ki gecedir ihbarlar birer sansar bir telefondan bir telefona atlar yeraltı örgütleri tetik üstünde adres değiştirmiş silah kaçakçıları fahişeler birbirinden kuşkulanıyor tut ki gecedir katiller huzursuz hırsızlar sinirli hainler ürkekçedir elleri telefona kendiliğinden uzanıyor ihanete gece müthiş bir gerekçedir ihbarlar birer sansar bir telefondan bir telefona atlar ihanet bir bilmecedir ...ATTİLA İLHAN...
  8. Teşekkürler sevgili Efendi Türkler... Tam günün karikatirü olmuş... Emeğine ve yüreğine sağlık... Sevgiler...
  9. Sevgili La_bohem.. Birazda politika yapalımmı?... (Tabiki olaylara fransız kalarak...) Malum Fransa ve Türkiye şu aralar yoğun bir seçim arifesinde... Cumhurbaşkanlığı seçimleri... Ama ikisi çok farklı... Neymiş bu fark... Bunu sevgili İ. Selçuk çok güzel anlatmış... Bak ne diyor... ..... Türkiye ile Fransa Farkı... Fransa'da yarı başkanlık sistemi geçerlidir... Uğur Hüküm Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önde gelen adayları ve partilerini tanıttı: Segolene Royal.. (Sosyalist Partisi..) Nicolas Sarkozy.. (Gelenekçi sağ..) François Bayrou.. (Liberal sağ..) Jean-Marie Le Pen.. (Aşırı sağ..) Öteki adaylar arasında kimler var?.. Adayların adlarını bir yana bırakarak yelpazedeki yerlerini Uğur Hüküm'ün dökümüne göre vurgulayalım: - Devrimci Komünist.. - Sol Alternatif Küreselleşme Hareketi.. - Fransız Komünist Partisi.. - İşçi Mücadelesi Hareketi.. - Troçkist Çalışanlar Partisi... - Yeşiller.. - Muhafazakâr sağ.. Olaya gözucuyla yukardan bir bakış bile bir çarpıcı gerçeği ortaya çıkarmaya yeterli... Nedir o gerçek?.. * Sorunun yanıtını saydamlaştırmak için önce Tarih Baba'ya başvurmakta yarar var. Fransa laiklik ve demokrasinin anavatanıdır; kilise hukukunu yıkmak yolunda tüm Hıristiyan dünyasında başı çekmiştir... Ama, kolay olmamıştır bu iş; devrim-karşıdevrim çatışması yüz yıl gelgitlerle yaşanmıştır... Dökümünü yapalım: 1789 - Devrim.. 1792 - İlk Cumhuriyet.. 1799 - İmparatorluk.. 1814 - Krallık.. 1848 - İkinci Cumhuriyet.. 1852 - İkinci İmparatorluk.. 1871 - Üçüncü Cumhuriyet.. 19'uncu yüzyılda Fransa hop oturup hop kalktı; bugün 5'inci Cumhuriyetini yaşıyor. * Ancak 2007 Fransası'nda Cumhurbaşkanlığı seçimine katılan adaylara bakıldığında Fransa'nın kilise şeriatını içeren karşıdevrim defterini kapattığı ayan beyan görülür... **Türkiye'deki siyasal tablo Fransa'da yok!.. **Hıristiyan şeriatı çoktan tarihe gömüldü... **Yalnız Fransa'da mı? Bütün Avrupa'da kilise egemenliğinin ne partisi var, ne de korkusu... **Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde "Laiklik mi dincilik mi?" tartışması yoktur.. **Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde Cumhurbaşkanının eşi tesettürlü olur mu olmaz mı tartışması yoktur... **Hiçbir Avrupa ülkesinde 'Hükümet' ile 'Devlet' laiklik sorunu nedeniyle karşı karşıya değildir.. **Hiçbir Avrupa ülkesinde dışardan (ABD'den) dayatılan "Hıristiyan Devleti Modeli" kavgası yoktur... Fransa'da Cumhurbaşkanlığı seçimi adayların ve partilerin sıfatlarından anlaşılacağı gibi sağ-sol kapsamında bir yelpazeye oturmuştur... Türkiye Avrupa'da çoktan kapatılmış bir dönemi ya da tarihi 21'inci yüzyılda yaşıyor... .... Ne dersin işimiz çok zor değilmi?... Vee Paris tatilimizden sıcacık birkaç kare.. . . Hotelimin penceresinden bir enstantane..
  10. Schopenhauer'dan Kirpi gibi; ("Aklimizin mesalesi çevremizi ne derece aydinlatirsa aydinlatsin, ufkumuz daima koyu karanlikla çevrili olacaktir." "Aslinda, bizler olmamasi gereken varliklariz. Onun için tükeniriz.") "Hayat, uykuya karsi bir savastir. O, ölümün bir parçasidir. Uyanik oldugumuz zaman dahi bize yari yariya hakimdir. Su kafalardan ne bekleyelim ki, en akillilari bile her gece serseri rüyalarin at oynattigi yerdir. Ve böyle bir halden fikir kurmaya kalkar." "Dünya, iradeden ibaret olunca bir istirap alemi olmaya mahkumdur. Çünkü irade ihtirastir. O, elin tutamayacagindan fazlasini tutmayi ister. Ihtiras sinirsizdir, tatmin ise sinirli." "Hayat, istirapla can sikintisi arasinda bir danstir." "Hayat bir derttir. Çünkü, mahrumiyet ve istirap bize biraz sükun verdigi an can sikintisi baslar." "Her dramatik veya destani eser, sadece mutluluk ugruna savasi anlatir. Fakat hiç bir zaman mutlulugun kendisini anlatamaz. Bu eserler, kahramanlarini binbir zorluk ve tehlike içinde hedefe götürüler. Ve hedefe ulasinca hemen perdeyi indirirler. Çünkü kahraman ulastigi parlak hedeften sonra umdugu mutlulugu bulamamis ve hali eskisinden daha iyi olmamistir." "Insan evlense de, evlenmese de bahtsizdir. Tek olarak da, toplu olarak da bedbahttir. Birbirimiz isitmak için kirpiler gibi bir araya toplaniriz. Fakat, çok fazla yanasirsak rahatimiz kaçar. Büsbütün ayrilsak yine bedbaht oluruz." "Aklimizin mesalesi çevremizi ne derece aydinlatirsa aydinlatsin, ufkumuz daima koyu karanlikla çevrili olacaktir." "Aslinda, bizler olmamasi gereken varliklariz. Onun için tükeniriz."
  11. MESSENGERS... (Korku türü filmleri sevmem ama bunu gerçekten sevdim.... .. ) Korku filmlerini sevmem ama bu sefer galiba mecbur kaldık... Ama iyi de oldu... Sevgili Sedelina'ya buradan çook teşekkür ediyorum... Özet; Yeni bir hayata başlamak için terkedilmiş bir çiftlik evine taşınan aile çok geçmeden evde garip şeylerin olmaya başladığını farkeder. Hong Kong korku sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Pang Biraderlerin Amerika’da çektikleri ilk film olma özelliği taşıyan Scarecrow’un yapımcılığını “Grudge” ve “Boogeyman” filmleriyle dünyada büyük box office başarısı yakalamış olan Sam Raimi üstleniyor... Yönetmen:Oxide Pang Chun, Danny Pang Senaryo:Mark Wheaton Oyuncular:Kristen Stewart, Dylan McDermott, Penelope Ann Miller, John Corbett, Evan Turner Filmin Türü:Drama, Korku Vizyon Tarihi:13.04.2007
  12. Ne mutlu sana ki... Düşünsel anlamda değerlere sahip çıkıyor, fark ediyor, emek sarfediyor ve bizlerle paylaşıyorsun... Verebileceğin çok şey olacağından hiç kuşkum yok... Sevgiler...
  13. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, son günlerdeki tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde hiçbir üniversitede protesto gösterisi yapılmamasının dikkat çekici olduğunu ifade etti. Demirel -Nerede bu ODTÜ`lü öğrenciler?-diyerek, ODTÜ`lü ögrencilerin bu gibi konularda diger ögrencilerden daha sorgulayıcı olduğunu hatırlattı... (Basından)
  14. Paylaşım için teşekkürler sevgili DİDEM... Çok değerli bir filazof'u formumuz taşımandan mutluluk duymaklak birlikte tekrar okuma zevkini tattım... Kalemine sağlık..
  15. Aile Doktorlarımıza Ne Oldu?... Sarıyer'deki yalıda yaz aylarını geçirirken büyük küçük kim hastalansa, Doktor Mehmet hemen yetişirdi. O yıllarda Doktor Bedriye veya Doktor Semiramis gibi hanım doktorlar da vardı ama evimizin zilini çalan doktorların ekseriye erkek olduğunu da unutmuş değilim. Gelir, muayene eder, ilaçları yazar, sonra da kahvesini içerken durumu anlatarak aileyi rahat ettirirdi. Ertesi günden itibaren de evin önünden geçerken hastayı uzaktan el işaretleriyle kontrol ederlerdi. "Güzel, demek her şey iyi" anlamında yolda yürürken başından çıkartıp salladığı şapka hâlâ gözümün önünde. Evinin bitişiğinde Ankara'dan gelmiş Vehbi Koç ailesi otururdu. Ailede çocuk çoktu, dolayısıyla eminim Doktor Mehmet onlara da çok sık giderdi... Otuzlu yıllarda Doktor Bedriye veya Doktor Semiramis gibi hanım doktorların isimleri henüz hafızamdan silinmedi ama açıkçası en ufak bir ateş veya sancıda evimizin zilini çalan doktorların ekseriya erkek olduğunu da unutmuş değilim. Sarıyer'deki yalıda yaz aylarını geçirirken büyük küçük kim hastalansa, Doktor Mehmet elinde çantası, hemen yetişirdi. Uzun boylu, orta yaşlı müşfik bir beyefendiydi. Gelir, muayene eder, ilaçları yazar, sonra da kahvesini içerken durumu anlatarak aileyi rahat ettirirdi. Ertesi günden itibaren de evin önünden geçerken el kol işaretleriyle hastayı uzaktan kontrol ederdi. Kol yukarı kalkarsa "Ateşi yüksek mi?" demekti. Mide, bağırsak bozukluklarında acı bir yüz ifadesi ve karın nahiyesine elini koyması yeterliydi. Acaba iştahsızlık devam ediyor muydu? Eller açılır, "Bugün nasıl" sorusu sorulurdu. Açık pencereden cevap verilirdi, iyileşmişse parmaklar birleşip "Oh, ne âlâ" işareti yapılır veya el sağa sola çevrilir, "şöyle böyle" mesajı verilirdi. Eğer durum hâlâ olumsuz ise de "Bir gelseniz" denirdi. O da hemen kapıya doğru adımını atardı, canım Mehmet Bey... Doktorumuz Sarıyer'de, caminin karşısındaki muayenehanesine uğrar, liste elinde diğer hastalarını büyük bir dikkatle tüm gün ziyaret ederdi. Akşamüstleri evine dönerken de pencerelerde yine aynı pandomim oynanırdı. "Güzel, demek her şey iyi" anlamında yolda yürürken başından çıkartıp salladığı şapka hâlâ gözümün önünde. Evinin bitişiğinde Ankara'dan gelmiş Vehbi Koç ailesi otururdu. Ailede çocuk çoktu, dolayısıyla eminim Doktor Mehmet onlara da çok sık giderdi... Mehmet Bey'in ailesinden kimler kaldı bilmiyorum ama ufak kızı Nazime Hanım, yıllarca Darüşşafaka'nın müdürü olarak çalıştı ve kendini gençlere adadı. Kışlık konağa döndüğümüzde ise doktorumuz Abrovaya idi. Sonraları Teşvikiye'ye taşındığımızda aile doktorlarımız değişti: Doktor Ertuğrul ve Doktor Adnan. Büyük bir sabırla, her derdimize koşarlar, tüm aile fertlerini tanırlardı. Biz ise onları pek tanımazdık ama Ertuğrul Bey'in damadı ve torunlarının önemli yazar ve sanatçılar olduklarını bilirim. Onlara saygılarımı iletiyorum. Benim hâlâ bir aile doktorum var. Yazları Ada'da oturuyor ama beni çok iyi tanıdığından durumumu idare edebiliyor. Bugün ateşiniz çıktığında telefonun ucunda sizin de bir doktorunuz varsa, çok şanslısınız. Eğer yoksa, hastane köşelerinde çile çekeceğiniz bir gerçek. En iyisi, çocuklardan birini tıp eğitimine vermek. Fazla uzun değil, on yıl sonra sizin de bir aile doktorunuz olabilir, özellikle iç hastalıkları konusunda uzman olmuşsa. Aile hekimliği kanunu... _______________________________________________ Cumhuriyet 14.04.2007 / HALKLA İLİŞKİLERCİ GÖZÜYLE / BETÛL MARDİN
  16. Sevgili suheda... İnanın böyle bir prime ihtiyacım hiç yok... Çünkü politikacı değilim... Çünkü oy gibi bir endişem yok... Sadece sade bir vatandaş olarak insanları din ile gruplandırmanın, bölmenin, çatıştırmanın, çarpıştırmanın kime hizmet ettiğini bilen biri olarak... Kemalist bir duruş ile emperyalızme karşı gelmeye çalışıyorum... Biliyorum bunu anlayamacaksınız belki ama ve bizi biz eden ve bu ülkenin var olma savaşınımının en ince noktası, ve kırmızı çizgisi burada gizli.. Bende nacizhane buna inanıyorum (ki anayasal ve insansal hak)... (Doğma ve din etkisinden çok uzak) Saygılarımla...
  17. Sevgili kaplan... Önerebileceğiniz bir isim izlenimi görüyorum... Sizce kim olabilir, en azından bu konuda bir öneriniz olabilirmi?... Sevgiyle kalın..
  18. Arkadaşım önünde diz çökülecek biri var ise... Bu ülkenin ve bu ülkenin yetiştirdiği en büyük dahi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve onun ilkeleridir... Öncelikle bunu bilecek veya öğreneceğiz... Hayrıca dinsel anlamda mevcut devleti yıkmaya çalışan, rejimi değiştirmeyi düşünen ve farklı dinlerden olan insanları keskin bir bıçak gibi hayıran düşüncelerin dünya insanlığına ne zarar verdiğini de çok iyi biliyoruz... O nedenle de 14 Nisan Mitingi tüm bu bilinçle CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKMA MİTİNGİDİR... Mustafa Kemal Türkiyesinin var olma adına and içme ve kararlılık mitingidir.. Her şeyi ile geleceği doğru ilerleyen Bir Türkiyenin tehlikelerini görme, sezme ve fark etme mitingidir... Herşeyden önce Ülke bütünlüğünün ve laik yapının devamı ile toplumsal kararlılık mitingidir...
  19. Evet emin ol bizimde asılı.. Fakat bu miting günümüz Türkiyesini bu hale getirmişlere karşı bir tokat olacaktır... Nenmi?... Maalasef toplumun üzerine ölü toprağı serpildi yıllarcı.. Maalasef halkımızı çok güzel uyuttular... Maalasef bugün ülke parça parça satılır hale gelmiş.. Maalesef bgün Türkiye bu adamlar sayesinde ve ortadoğu projesinin bir ayağı ile parçalanmak üzeredir.. Maalesef bugün Bölücülerle dinciler orduya düşmanlık ittifakında buluşuyor olmuşlardır... Maalesef Devleti yönetmekte, yolsuzluğa katılmakta, ülkeyi yağmalamakta cemaatler de en önlere getirilmiştir.. Maalesef Amerika-dinci ittifakının takıyyeci iktidarı Türkiye'yi evire çevire yönetip benzetiyor.. Oh ne âlâ memleket değilmi?.. Efendim!... Sizi duyamıyorum... Sevgili arkadaşım Asılacak olan ek bayraklar ise; Cumhuriyetimiziniz bugün içinde bulunduğu ülke zihniyetinin tahribatına karşıdır, sinsi emellere karşıdır, ortaçağ karanlıklarına karşıdır, talibanın önünde diz çökenlere karşıdır, Çocuklarını ABD lerde okuyup oradan icazet alanalara karşıdır, Dini politikaya alet edip camileri kendi politik emellerine kullananlara karşıdır, Başörtüsü gibi gereksiz ve anlamsız tartışmaları ve toplumun uyutulmasına karşı gündem yaratanlara karşıdır. vs. vs. vs..
  20. "Mitinge Gelemedim/gelemeyeceğim Ama Destekliyorum" Genel çağrı... 14 Nisan cumartesi saat 11.00 de baslayacak olan Ankara Tandoğan meydanı "CUMHURIYET MİTİNGİ" ne gidemeyecek ve ülkesini seven her TÜRK'ün o gün için mutlaka ev ve işyerlerine TÜRK BAYRAĞI asmaları önemle rica ediliyoruz. Burada amaç; "mitinge gelemedim ama düşünceleri paylaşıyorum, destekliyorum, Cumhuriyet'e sahip çıkıyorum' anlamına gelmesidir...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.