sedelina tarafından postalanan herşey
-
Dava ertelendi, Mesut Yılmaz siyasete geri dönüyor...
EE boş duranı Allah sevmez mantığı ya;devletin malını başkalarıına emanet edemez ya
-
Kendimizi Yönetmenin Zamanıdır !
Bizim kendi kendimizi yönetebilmemiz için;seçtiğimiz yönetici mi yöneltici mi herneyse,onların da kendi kendini yönetmesi gerekmiyorr mu önce
-
ONLAR DEĞERLİ,YA BİZ................
Onlar kıymetli peki biz neyiz diye soramadan edemiyorum kendime... Biz birkaç "çalışan" ve "güçlü" kadındık.. . >>>>Güçlü olduğumuz için her işimizi kendimiz halletmeye alışmıştık. Ailelerimiz öyle yetiştirmişti bizi. >>>>Sonra üniversite. Hemen arkasından iş >>>>hayatı..Evdeki ampul, kırık menteşe, geceyarısı tutan böbrek taşı >>>>ağrısı vız gelir tırıs giderdi bize. Bir erkeğe gereksinim duymadan hayatımızı pek ala da sürdüren cinstendik hepimiz. Faturalarımızı kendimiz yatırıyor, döndürüyorduk işte bir şekilde çarkımızı. Ayrıca kendi ağırlığımız yetmezmiş gibi çevremizde kim varsa onları da sırtlanıyorduk.. "Özgür"dük. >>>>"Dimdik"tik. Asla boyun eğmiyorduk.. "Güçlü"ydük. Aşık olduğumuzda hissederek yaşıyorduk.. Öyle kurallar, büyük >>>>beklentiler filan yoktu. Kimseye problem çıkarmıyorduk. Bütün >>>>gün, eşşek gibi çalışıyor, sevgilimizin canı istedi diye de, >>>>işten çıktıktan sonra, gidip alelacele hazırlanıp, bizi evden >>>>almasına gerek bile bırakm adan,neredeyse ona gidiyorduk. Bir şey istemeyecek, sızlanmayacak, söylenmeyecek kadar "güçlü" olduğumuzdan sorunlarımızı kendimiz çözmeye alışıktık. >>>>Onun yani sevgilimizin haberi bile olmuyordu çoğu zaman >>>>sorunlarımızdan. Para var - yok, regl ağrısı, sistit ilacı, >>>>cüzdanım çalındı gibi geceleri bizi uykusuz bırakan >>>>kıvranmalarımızdan da. Birinin bize acıması en son istediğimiz "şey"di çünkü. Sonra bir bakıyorduk ki, hakkaten kimse bize "hiiiiç!".acımıyordu. Ağlamayan çocuk ve meme" hesabı. >>>>Zamanla bu durum görevimiz haline dönüşüyordu. Artık dayanamayıp >>>>da, içimizdekileri birazcık dile getirecek olsak," aman tanrım!" >>>>sorunlu,kaprisli, feminist, tahammül edilemez, bunalımlı filan >>>>oluyorduk. Çaresiz sesimizi kesip yola devam ediyorduk, "bu nedenlerle" terk bulmuş. >>>>Neyi var neyi yoksa sermiş yeni ve sorunsuz(!) sevgilisinin >>>>önüne. >>>>Bir de bizden farklı durumda olan kadınlar vardı. Hani şu "zayıf!" olan kadınlar. >>>>Erkeklere bağımlı olanlar. Bir erkek olmadan var olamayanlar. >>>>Çalışmayan. Faturalarla; "anlamadığı" (!), "nereden yatırılırmış, bilmediği(!)"için kesinlikle uğraşmayan. >>>>Torba taşıyamayacak kadar nazenin olduğu için alışverişe bile >>>>yalnız gitmeyen. Hep yorgun, başı ağrıyan. >>>>Kendini, altın tepsiler içinde sunan. Lütfeden ve lütfettiği için de kredi kartı limitini sonuna kadar dayayan. >>>>Ama hep huysuzluk eden. Hiçbir şeyi beğenmeyen. >>>>Asla mutlu olmayan. Doymayan. >>>>Teşekkür etmeyen.. Minnet, vicdan azabı duymayan. kıskançlık krizleri geçirerek kocasının, sevgilisinin hayatını karartan. >>>>Boşanırken adamın çoraplarına kadar soyup alan. Doğurduğu çocuğa bakmaktan aciz olduğundan, illa ki bakıcılar tutturan. >>>>Bütün gün o cafe sizin, bu butik bizim, kuaför'dü, kıl'dı, spor >>>>center'dı, gezip duran. Akşam da eve gelir gelmez "yemek yok canım, bu gece nereye yemeğe gidiyoruz?"diye soran.Annesinin bir tanesi, pamuklar içinde yaşamaya devam eden.vs.vs. >>>>Bu nedenle çökmeyen, buruşmayan,yıpranmayan.. İşin ilginci daha değerli olan..............
-
PANDORA KADINLAR
Pandora / Bülent Akgezer Pandora Yunan mitolojisinde, tanrılar tarafından kendisine emanet edilmiş, içi yeryüzünde bulunabilecek bütün kötülüklerin doldurulduğu ve bunun yanına bir de dünyanın kötülüklerine direnme gücü sağlayan umudun kapatıldığı bir kutunun emanet edildiği meraklı, tedbirsiz bir kadını simgelemektedir. Pandora meraklı ve tedbirsizdir. Biraz da düşüncesiz. Çünkü kendisine söylenmesine karşın merakını yenemez ve bu tehlikeli kutunun kapağını aralar ve tabii bu aralıktan bütün kötülükler dünyaya yayılır. Zavallı Pandora'nın aklı başına gelir ama olan olmuştur. Kutunun kapağını kapatır, içeride yalnız umut kalmıştır. Mitolojik motiflerin hemen hepsinde olduğu gibi, Pandora mitinde çok eski, ilkel inanışların altında yatan etkilerin izlerini çok silik de olsa fark edebileceğimiz ip uçları bulabiliyoruz. İlkel kabile yaşamında doğal işbölümü, erkeklerin daha fazla güç ve organizasyon yeteneği gerektiren avcılık faaliyetiyle uğraşmalarına, kadınların ise toplayıcılık ve klanın çocuklarını yetiştirme işleriyle meşgul olmaları sonucunu doğurmuştu. Toplayıcılık, vahşi hayvanların avlanması ile kısmen karşılanan yaşamak için gerekli ihtiyaçları tamamlamaktaydı ve bu iş klanın kadınlarına ait bir faaliyet alanıydı. Kamp alanının uzaklarında bulunan ve yararlı maddelerin taşınması sorununun çözümü ise bir dizi teknolojik çözümü gerektiriyordu.. Sonuçta bir insanın topladığı meyva, yenilebilir kökler vb. şeyler ellerde ancak sınırlı miktarda taşınabiliyor bu da hem uzaklara gitmeyi engelliyor, hem de daha fazla sayıda sefer gerektirdiği için enerji kaybına neden oluyordu. Herhalde kadınların yanlarında taşımak zorunda oldukları çocuklar da bu faaliyeti sınırlayan önemli bir etkendi. Sorun bir ölçüde ağaç dallarından sepet örülmesi tekniğinin bulunmasıyla aşıldı ama bu alet fazla dayanıklı değildi ve sıvıların taşınmasında yararlı olmuyordu. Bundan sonraki en önemli aşama, ağaç dallarından örülen sepetin killi çamurla sıvanması ve önce güneşte kurutulması, dayanıksız olduğu görülünce bir şekilde ateşte pişirilmesiyle çömlekçiliğin keşfedilmesi oldu. Bu önemli teknolojik üretim de kadınların işiydi. Çünkü kendilerine biçtikleri -veya dayatılan. Bilmiyoruz.- işin uzantısıydı. Aslında çömlekçilik gizemli bir işti. Bir yaratma faaliyetiydi. Malzemeler bir dizi değişikliğe uğruyor ve sonunda ilk halinden çok farklı bir nesne meydana getiriliyordu. İyice pişen çömleğin çın çın ötmesi, her cismin içinde bir canlı olduğu şeklindeki ilkel bir inanışın göstergesi olarak algılanıyordu. Pişme işlemi sırasında kötü malzeme kullanımından veya pişme ısısının iyi ayarlanamayışından dolayı çatlayan çömleklerin çıkardıkları sesler de çömleğini terk eden cinler olabilirdi. Klan kadınları ise bu cinlere hükmettiklerine göre, kutsal varlıklardı, yaratma eyleminin yaratıcılarıydılar. Ve teknoloji gelişiyor, çömlekçi çarkı bulunuyor. Bu teknolojik gelişme, eskinin elle şekillendirme veya bir kalıba bastırılarak şekillendirme yöntemlerini ortadan kaldırıyor ve en önemlisi kitle halinde çok miktarda ve hızlı üretimi olanaklı kılıyordu. Artık çömlek ruhuna hükmetme yetisi kadınların elinden uçup gitmişti dolayısı ile artık kutsal da değildiler. İktidarı kaybeden kadınların yeni bir mücadeleye kalkışmamaları için iyice ezilip aşağılanmaları gerekiyordu. Aşağılandılar çünkü artık yavaş yavaş ortaya çıkan mülkiyet kavramı ile başka klanların sahip oldukları metaları elde edebilmek için yapılan örgütlenmelerde yer de almıyorlardı. Artık onların kendileri bir meta idi, varlıkları sahip olan erkeğe zenginlik sağlıyordu. Aşağılanma, eski ilkel inanışlardaki kutsal kadınları aslında kötülüklerin kaynağı olarak algılanmasına kadar vardı. Aşağılanmanın mitoloji dünyasındaki izlerini taşıyan baştaki hikayeye dönersek, Pandora'nın aslında baba tanrı Zeus tarafından insanların başına bela olsun diye yaratıldığını görüyoruz. İnsanlardan kasıt yalnızca erkekler olmalı çünkü bela kadın görünümünde ve çok çekici. Tanrılar Tanrısı baba Zeus insanları (yani erkek cinsinden insanları) neden böyle bir bela ile karşılaştırmayı istiyor? Tanrılarla insanların beraber katıldıkları bir ziyafette Titan soylu Promethus, Baba tanrı Zeus'a u aldatmış, kurban etinin en güzel kısımlarını işkembe ve deri parçaları ile örtmüş, kemikli kısımları ise yağ parçaları ile kaplayarak Zeus'un seçimine sunmuş. Obur ve aç gözlü baba tanrı Zeus doğal olarak iyi görünümlü yağlarla kaplı parçayı seçmiş.(Acaba bu seçim erkeklerin derinlikten yoksun görünüşe aldanan öngörüsüz taraflarını mı simgeliyor?) Aldatıldığının farkına varınca da çok kızmış baba Tanrı. İnsanları cezalandırmaya karar vermiş ve onlardan ateşi geri almış. Böylece insanlar ışıktan ve sıcaktan yoksun kalmışlar. Ama kurnaz ve ölümlü insanları destekleyen Promethus, tanrılar katından bir kamış içine sakladığı ateşi insanlara geri vermiş. Eh artık bu affedilir bir davranışmıydı koca Tanrı için? O da Önce Promethus'u zincirlerle bir kayaya bağlamış ve dev bir kartal Promethus'un ciğerini yemeğe başlamış ama kartal yedikçe ciğer büyüyormuş. Bu Promethus'a verilen ceza. İnsanlar için (Yine erkek cinsinden insanlardan söz ediyoruz.) daha büyük bir ceza düşünmüş baba tanrı Zeus. Sanatkar Tanrı Hephaistos Zeus'un buyruğu üzerine bir parça toprakla suyu karıştırmış, yüzü ölümsüz tanrılara, vücudu güzel ve alımlı genç kızlara benzeyen bir kadın yapmış. Tanrıça Athena da kadınsı marifetler bağışlamış. Kharitler boynunu altın gerdanlıklarla süsler, Hermaias ise bir köpek yüreği, tilki huyu koyar içine. Belalı bir yaratıktır ama bir o kadar da güzel. İsmi "tanrılar armağanı" anlamına gelen PANDORA olur. Pandora Promethus'un düşüncesiz ve aptal kardeşi Ephimethus'a verilmiş. Böylesine alımlı bir kadını gören Ephimethus, ağabeysinin"Zeus'tan sakın bir armağan alma, alırsan ölümlülerin başını derde sokarsın" diye tembihlemesini hiç hatırlamayarak Pandora ile evlenir ve kendisine emanet edilen sandığı açarlar ve tüm dertlerin yeryüzüne saçılarak insanların başına bela olmasına yol açarlar.
-
İNSANLIĞI CAMDAN OLANLARA
Senin Gemilerin Camdan Sevgili Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan, dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın kendine... Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok üşümüşsün... İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun. Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde sürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu ödeyecekmişsin... Acıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın. Onu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin hiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın... Sevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun. En iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için yoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona... Ona onu,sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil, hazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle besleneceğini vadediyormuşsun. Her gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi olan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli olan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya rağmen hala güzelim... Ve artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve hayatın acısını... Aynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan. Gözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki buğuyu öpüyorsun. Yaralı kendini öpüyorsun... Çekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi kartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla. İçinde sevgini sakladığğın kaleyi daha da güçlendirmeyi geçiriyorsun aklından. Kredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli tadını içine akıtıyorsun. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm çığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece. Hem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen ve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin zehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen çocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına dayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta sadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli olduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara hediyeler alarak evine dönüyorsun... Ve eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce sadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak içinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun sevgini. Sonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine. Köpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden dostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca bekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin yüzleri geçsin istiyorsun karşından. Onların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden başka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan köpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp koklamak. Kendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç iyileşmeyecek olan kendini. Hiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile saklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun, iş kurup daha çok para kazanmak. Böyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye yanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine bile düşman oluyorsun. Seni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık hiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek istiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık dinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve korkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun... Ve uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın dalğınlığın geliyor aklına...Kendine bir kez daha acıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın giysileri almaya karar veriyorsun. Bu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil, ilgilerin merkezi olmayı istiyorsun. Bu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek, örtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun. Oysa senin gemin camdan sevgili... İşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı denizin her tarafından seni görebiliyorum... Sadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını görebiliyoruz buradan. Çünkü senin gemin camdan sevgili. Sıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını... Korkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini... Yaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül karara rağman nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını görüp duyuyorum buradan... Kaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini. Boşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez sevgili... Seni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da hemen tanır. Ya benzerini bulup gidersin buralardan. Ya da seni yokederler sevgili... Herkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen Senin gibiler örtünemez... Bu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili.
-
HAYYAM'DAN
1. Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; Suçumuza, duamıza önem vermeyen; Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; Umudumu rahmetine bağlamışım ben 2. Büyükse de isyanım, kötülüklerim, Yüce Tanrı' dan umut kesmiş değilim; Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın Rahmete kavuşur elbet kemiklerim. 3. Tanrım bir geçim kapısı açıver bana; Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana; Şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni Haberim olmasın gelen dertten başıma. 4. Rahmetin var, günah işlemekten korkmam; Azığım senden, yolda çaresiz kalmam; Mahşerde lutfunla ak pak olursa yüzüm Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam. 5. Derde gama yatkın yüreğime acı; Bu tutsak cana, garip gönlüme acı; Bağışla meyhaneye giden ayağımı, Kızıl kadehi tutan elime acı. 6. Akıl bu kadehi övdükçe över; Alnından sevgiyle öptükçe öper; Zaman Usta' ysa bu canım nesneyi Hem yapar hem kırıp bin parça eder. 7. Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri? Sana düşer azapların, tövbelerin beteri. Alçakları besler, yoksulları ezer durursun: Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri
-
sedelina
hayyam..dert ortağım Tanrım, hayır şer kaygısından kurtar beni; Kendimden geçir, seninle doldur içimi Aklım ayıramıyor iyiyi kötüden Sarhoş et bari ne kötü kalsın, ne iyi. Yakınırım aynalar gibi felekten; Bıkmaz alçakları yükseltmekten. Gözyaşı dolu bir kadeh oldu yüzüm, Yüreğim kan dolu bir desdi gerçekten.
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
yaw devedıkenı de çiçek demi.ustüne alınana
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
buda erbaya beklemekten ağaç olan,yaw erken gelın dıyen mı oldu
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
yaw uykusuzdum ondan yenıldım bananeeeeeeee
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
hee paula yapmıştır yenılmeye başlayınca,şu kızın gözleri marmara denızınden güzeldi be
-
AŞK VARMI AŞK....
sedelina şurada cevap verdi: fosforlu cevriye başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımaşk yada sevgili arama forumu mu burası gıı yoksa evdemı kaldın
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
evet ya baktım biara patlayacaktık,paula morarmıştı çaydan
-
PAULA
ya bugun tanıştık ,burada ne ıse aynı hatta daha da iyi canayakın .. çok güzel bır gundu,boğazda forumdaşlarla olmak..sankı uzun suredır dost gıbı.. yaw bu kız çok güzel masmavi gözleri boğazın rengınden güzeldı.. çok güzel bı gündü..ve çok eğlendım.tabı erbay sadece yemek yediii
-
Erbay
bugun tanıştık ..burada ne ıse gerçekte de aynen saygılı esprili ve cana yakın.. bitane bebişim benım çok tatlısın..ama yemeğini yede benımkını de yedüüüü çok güzel bır gundu senınle teşekkurler,erbayım,erkaşım
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
bu çiçeklerim,bugün tanıştığımız;gerçek hayatta da forum da oldukları gibi olan bı tane arkadaşlarım paula,erbay ve glorıaya..bu müthiş bi gün için çookkkk teşekkurlerrr..tabı erbay benım gözlememı de yedi
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
çok teşekkurler,buda senin yardımseverlık dolu kalbine
-
tuttu tuttmadi :)
hayır önumde duruyorrrrrrr güldün hehehihohuhiheha
-
tuttu tuttmadi :)
tuttum sana attım yakalaaaaaaaaaaaaaa yok bilgısayar benım karşım da
-
tuttu tuttmadi :)
heralde gııı,o avatarın da ki bebişi de yerim seni de yaw ben bırılerını ısırmak ıstıyom
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
ana erbay ve gull ıkısıde yemek düşkünü... ıkı orta bı sade haydı bana müsade
-
tuttu tuttmadi :)
hayır sınek yok celıne yediii
-
büyücü olsan üstekini neye cevırırdın :)
ımdat alo merkezzz
-
sedelina
12 den sonra cadıya dönuşuyom
-
sedelina
sağol Arman;ben de memnun oldum inan ki... fıkırlerın ayrılık değil hayata güzellik katması ile merhaba diyorum