Zıplanacak içerik

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    sevimlilik
  2. bu durumda sen benden büyükmü oluyon yumotecim
  3. Yaw bilmediğin şeyi niye soruyon
  4. geldim hadi demek forumdan geri kalıyon allaalla
  5. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı yaparken onun stratejisi tekti: O da anti emperyalizmdi. Yani emperyalizme karşı savaş ve zafer. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra bu devleti inşaası noktasına geldiğinde yani devrimler aşamasında oradaki stratejisi de çok yalındı ve o da tam bağımsızlıktı. Bunun ikisinin üzerine kurulmuş Kemalist strateji süreç içerisinde Mustafa Kemal’in eklemiş olduğu üç stratejik sütunla muhkemleştirildi. Birincisi; çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak, ikincisi; yurtta barış dünyada barış, üçüncüsü; ne mutlu Türküm diyene söylemleriydi. Gazi’nin hayatında iki şey yoktu. Bunlardan birincisi serüvene atılmak, yani maceracılık, diğeri de aritmetik akılla hareket etmekti. Çünkü o sayıların tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini biliyordu. Cumhuriyetin ve devletin inşası sürecinde Gazi Mustafa Kemal’in belirlemiş olduğu strateji ve vizyon hiç bir zaman tam bağımsızlıktan ödün vermeyi, kendisinin temel aktör olmayacağı birliklere üye olmayı, bölgede öteki devletlerle olan çıkar hesaplaşmalarında ve ilişkilerde yazılan senaryolarda yardımcı oyuncu olmayı içermiyordu. Gazi Mustafa Kemal, Gençliğe Hitabe’sinde, bir gün ülkenin yöneticilerinin bugünkü niteliklere sahip olabileceğini anlatmıştır. Gençliğe Hitabe’de Gazi Mustafa Kemal’in nasıl bir öngörüye sahip olduğu da çıplak biçimde görülür. Ben, Türkiye’de tüm yöneticilerin Mustafa Kemal gibi olağanüstü, strateji dehası olacağını, önsezileri olması gerektiğini iddia etmiyorum. İnsanlık tarihine böyle insanlar bir kaç yüzyılda bir gelebilir. Ama en azından beklentim şudur: Gazi Mustafa Kemal’in inşaa ettiklerinin ve ortaya koyduklarının korunması, burada olan bitenin ayırdına varılması. “Bu Vatan Böyle Kurtuldu” kitabını yazarken de hep bunu düşündüm. Bu kadar yokluğun içerisinde, herkesin umudunu kaybettiği bir ortam içerisinde, İsmet İnönü ve Kazım Karabekir’in, Zeyrek’te Karabekir’in abisinin evinde oturduklarında, “Artık bu iş bitmiştir, 25’er lira koyalım, Eskişehir’de bir çiftlik alarak köşemize çekilelim.” dedikleri bir süreçte, bir tek adam kurtuluşa giden yolların var olduğunu ve bu yolları deneyeceğini söylüyor, yola çıkıyor. Ama bugün gelmiş olduğumuz noktada bütün bu kazanımların hepsini yitirmeye başladığımızı görüyorum. İşte geldiğimiz noktada AB ile ilişkiler, aşağıda kurdurulan Kürt devleti, ki bir süre sonra ABD’nin bunu yıktıracağını, ortadan kaldıracağını düşünüyor öyle bir değerlendirme yapıyorum ama şu andaki mevcut duruma göre konuşuyoruz, Kıbrıs’ın mili bir dava olmaktan çıkartılmış olması, yani Kıbrıs’ın klasik deyimiyle söyleyeyim elden çıkartılmış olması, Ermeni sorunu adı verilen sorun konusunda Batının talep ettiği şekliyle çözümleri kabul etmeye yanaşmak, Türkiye’deki bir takım entelektüellerin bu ülkenin aleyhinde çabalarını siyasi mevkilerinin destekliyor olması veya en azından destekliyor görünümünde olması Gazi Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu Cumhuriyet’le, Gazi Mustafa Kemal’in belirlemiş olduğu stratejiyle ve bu ülkeye verilmiş olan vizyonla, bunlar ne yazık ki çelişmektedir. Erol Mütercimler
  6. kız ne ediyon msn e gel yaww
  7. Gönül sohbet ister kahve bahane, gönül sohbet edecek bir dost bulursa günü olur şahane Selamlar arkadaşım
  8. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Depremin bilimsel sebeblerini bilmeden ahkam kesmek diye buna denir işte. Allah afetleri yaratmıştır. Ancak her afetin ardından bu o topluma ceza için verilmiştir demek sadece hurafedir. Ama hurafelere inanmak sizin işiniz. Siz bana hadis ile örnek vermişsiniz ben size ayetlerle hatırlatmalar yapayım. Tabi anlarsanız... Nisa 28 Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır. Nisa 161 Menedildikleri halde faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemelerinden dolayı içlerinden inkara sapanlara acı bir azap hazırladık. Yunus 44 Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler. Bakara 44 (Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? İsra 84 De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz en iyi bilendir. Nahl 116 Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler. Nisa 94 Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Bakara 123 Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.
  9. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sayın yam_yam Sanırım bu konu uzayıp gidecek ve bir sonuç alınmayacak, Hz. Ayşe'nin yaşı konusu bir muamma ve o yüzden bu konuya devam etmemiz için ispat gerekli oda mümkün değil. Siz de emin değilsiniz kaç yaşında olduğundan. Çünkü hepsi rivayet. Çok evlilik yapmasının gerekçelerinide belirttim bunlar sizin için yeterli değil onuda anladım. Ancak son olarak belirtmek isterim ki Hz. Hatice'nin sosyal konumu ne olursa olsun isteseydi ikinci evliliği yapabilirdi, ki toplum buna çok müsaitti. Vermiş olduğunuz ayetin sure adı ve ayet numarasını verirseniz sevinirim. Selamlar
  10. Değerli arkadaşım, Yarasaların gözleri şekil olarak olsada işlevi yok değil mi ama buna karşın çok iyi duyan kulakları var. Bunu daha önce ifade etmiştim duyu organlarından biri görevini yerine getiremiyorsa bir diğeri onun eksikliğini aratmıyor. Bu kör insanlarda da böyle olmuyor mu, göremedikleri için sürekli sese göre hareket ettiklerinden kulakları gelişiyor. Asıl söylemem gereken ise, dünyada gösleri olmayan pek canlı yok sanırım. Hemen hepsinin gözleri var kimi az görüyorken, kimi zoom yeteneğine sahip, kimi görmüyor. Bu özellikler de o canlıların yaşamlarını sürdürürken ihtiyaç duydukları avlanma ve beslenme durumlarına göre değişiyor. Ama şekil itibarıyla da olsa hepsinin gözleri var bu estetik açısından bile bir programlama olduğunu gösterir bana göre. Yani belli bir canlısal özellikler var ve buna göre yaratılmışlar. Ama söylediğim gibi bir organın eksikliği diğerine artı güç katıyor.
  11. teşekkür ederim arkadaşım ama anlamaya niyeti olmayanlara bişey ifade etmez bizim yazdıklarımız yinede anlayanlar zaten aklı başında olanlar oda bize yeter. varlığınız güç verdi, saolun.
  12. Çok haklısınız sayın gelincik, Gözleri ile görseler ki görmüşlerdir (kim bilir cemaat bizim bilmediğimiz neleri biliyordur) ama hoca bu ya ona mübahtır da diyebilirler. Ya da kesin komplodur hoca yapmamıştır hatta hocanın kılığınıa girmiştir de diyebilirler. Çocukken okuduğum vurun kahpeye kitabından beri bu hocalara bir türlü iyi niyet gösteremedim. Şimdi bir kitapla mı karar verdin denebilir, kitapta okuduğumu sonra gerçek hayatta da görünce taşlar daha iyi oturdu. Büyük evliyalarımız var bizim hepsinin hayatı ibretlik ve baktığınızda hiç birinin bu adamlar gibi saltanat sürmedikleri ortadadır. İnsanlar toplum içinde itibar görmek isterler, kimi bu itibarı sanatsal eserleri ile görür, kimi güzelliğiyle, kimi aklıyla, kimi başarılarıyla, kimi de dinini nasıl yaşadığıyla. Dinini gerçek bir samimiyetle yaşayanlar hemen farkedilirler. Samimiyetsizlerde hemen faredilirler. İkisinin arasında ki en önemli fark biri bütün insanları kucaklar ve hepsine sevgi ile yaklaşır diğeri kendisi gibi olmayan herkesi müşrik sayar. Selamlar
  13. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Ve a.selam selef 61 sizin o cemaatten olmanız ya da olmamanız ne beni ne de başkasını bağlamaz. Ancak eğer bağlı değilseniz nasıl bu kadar eminsiniz Ahmet hocaya iftira atıldığından, durduk yere olduğunu nereden biliyorsunuz sayın selef. Bu adamların pek çoğunun (mutlaka istisnalar vardır) gerçek dini öğretmedikleri ortada. Dünyadan kopuk bir Türkiye düşünebiliyormusunuz? Ama bu adamlar düşünüyorlar. Eğer Adapazarı depreminde ölenlerden biride sen olsaydın, o hocaya göre Allah seninde cezanıvermiş olacaktı. Anlatabiliyormuyum. Bu adamlara göre dini yaşayanlar sadece kendileri ve üstelik bunla yetinmiyorlar kendilerine acayip kurallar belirleyip başka bir şekle bürünüyorlar. Belki medya abartıyor olabilir bende medyayı güvenilir bulmayanlardanım ama içinde pek çok gerçeğin olduğuda ortada. Ben kınamaya devam edeceğim, siz karışmayın hocayla helalliğimize bizimde hocadan alacağımız vardır kimbilir. bu arada marcus arkadaşım çok güzel ifade etmiş ne zaman birey olmayı öğreneceksiniz ve ne zaman bir hocanın bütün günahlarına kefil olmaktan vazgeçeceksiniz? Cemaat hocası ne iş yapar sayın selef, görevi nedir? Bana anlatabilirmisiniz?
  14. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Ne yapılmalı? Her şeyden önce tepkisiz kalınmamalıdır. Öncelikle Beyoğlu’ndaki ‘Fransız Sokağı’na, yeniden eski adı olan ‘Cezayir Çıkmazı Sokağı’ ismi verilmelidir. Sokağın en güzel yerine Fransızların katlettiği Cezayirliler için bir anıt dikilmelidir. TBMM’de Fransa’nın Cezayir’de yaptığı soykırımı tanımak ve bu soykırımı inkar edenlere cezai müeyyide uygulanmalıdır. Üniversiteler, Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları Fransa'nın yaptığı soykırımlara yönelik tedbirler almalıdır. Ondan da öte; Türkiye’de iş yapan Fransız firmalarına ve Fransız mallarına ambargo uygulanmalıdır. Diğer taraftan bu yasanın geçmesinden en çok Ermenistan'ın etkileneceği, başlatılmaya çalışılan diyalog ortamının baltalanacağı hem Avrupa'ya ve hem de Ermenistan'a net bir şekilde gösterilmelidir. Başlangıç olarak da Ermenistan Avrupa'daki lobileri vasıtasıyla Türkiye'ye yönelik hasmane duyguları desteklediği için şunların yapılabileceği net bir şekilde ortaya konmalı ve gerekirse de yapılmalıdır: 1- Her şeyden önce yaklaşık 70 bin civarında olan ve Türkiye'de kaçak olarak çalışan Ermeniler Türkiye'den sınırdışı edilmeli ve/veya edileceği açık bir şekilde ifade edilmelidir. Burada Rusya'nın Gürcistan'a karşı yaptığı ve Bangladeş'in KKTC'yi tanıdığında Yunanistan tarafından yapılan tehditleri hatırlanmalıdır. 2- Gürcistan'a uygulanan Rusya ambargosundan sonra tam anlamıyla Ermenistan'ın tek umudu Türkiye olmuştur. Zira bu ambargodan en çok Ermenistan etkilenmektedir. Ermenistan'ın bu türden hasmane duygulara sahip olmaya devam etmesi durumunda ekonomik ambargolar uygulanacağı, Gürcistan üzerinden giden mallara denetim getirileceği ve sivil uçuşların durdurulacağı hatırlatılmalıdır. 3- Ermenistan bu kriz ortamında net bir şekilde uyarılmalı ve Dağlık Karabağ'dan çekilmesi, Türkiye'den toprak taleplerinden net bir şekilde vazgeçtiğini bildirmesi, Anayasasında gerekli düzeltmeleri yapması, Türkiye'ye karşı mestenetsiz iddialardan vazgeçmesi gibi şartları kabul etmesi halinde derhal görüşmelere çağrılmalıdır. Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi - TÜRKSAM olarak Türk milletini tepkilerini ortaya koymaya çağırıyoruz. Eğer bu sese kulak veremezsek hem geçmişimize sürülmek istenen bu kara lekeyi kabullenmiş ve hem de geleceğimizi karartmış olacağız. TÜRKSAM tarihine leke sürülmek istenen bu milletin fertlerini milletvekillerini, bürokratlarını, yerel yöneticilerini, bilim adamlarını, akademisyenlerini, politikacılarını, devlet adamlarını, esnafı, köylüyü, çiftçiyi, memuru, öğrenciyi ve hepsinden önemlisi basını, kısacası herkesi göreve ve işbirliği için yardıma çağırmaktadır. TBMM’de kararlar alınmalıdır, yerel yöneticiler şehir meclislerinden kararlar çıkarmalıdır, Akademisyeler üniversite senatolarında kararlar almalıdır, dış politikada gerekli adımlar atılmalıdır, Fransız mallarına boykot uygulanmalıdır. Ermeni sorununda adeta bir “çiban başı” olan Fransa’ya karşı öylesine bir tepki gösterilmelidir ki, bir daha asla hiçbir ülke Türk tarihine böylesi bir çirkinlikte dil uzatmaya cesaret edemesin. Bütün bu gelişmeler tepkisiz kalan Fransız aydını da ayrıca kınanmalıdır. İfade özgürlüğünü dahi politik çıkar konusu yapan Fransanın bu tutumu karşısında bir zamanlar 'Sizinle aynı düşünceyi paylaşmıyorum, ama düşüncenizi ifade etmeniz için hayatımı feda edebilirim diyen Fransız düşünür Voltaire'nin kemikleri sızlıyordur herhalde! Not: Bu yazı geçtiğimiz yaz ayında Fransa’nın söz konusu yasayı meclis gündemine getirmesi öncesinde yayınlanmıştı. Ancak o günden bu yana herhangi bir çabanın gösterilememesi, bütün yazın 'uyunarak' geçirilmesi neticesinde bugün aynı durumla tekrar karşı karşıyayız ve bu yazı da maalesef güncellenerek yeniden yayınlanmaktadır. Gönül isterdi ki şimdi heyetler halinde son dakikada Fransa'nın yolunu tutan heyetler bütün yazı çalışarak geçirselerdi de şimdi bu durumla karşı karşıya kalmasaydık. Maalesef o kadar hadiseyle millet olarak karşı karşıya gelmemize rağmen hala akıllanamıyoruz, sistemli çalışmalar yerine son dakika heyecanları ile Fransızları ikna edebileceğimizi zannederken aslına kendimizi kandırıyoruz. KAYNAK : Sinan Ogan/Türksam Başkanı
  15. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili marcus ve keskinkalem tebrikler Bu düşünceyi büyütmek bizlerin elinde her adımı karşımızdan beklemezsek ve yanımızda duran kardeşimize yan gözle bakmazsak bu düşünce bizi bölmek isteyenleri boğacaktır. Ne mutlu Türk'üm diyene... Ne mutlu bu millete...
  16. sardunyam şurada cevap verdi: bozan başlık Güncel Konular
    Fransanın demokrasi anlayışı karikatürde çok güzel ifade edilmiş.
  17. Gelenler gelemeyenlere anlattı Ramazan da bitiyor artık bir sonraki iftar seneye kaldı, ama biz bayramdan sonra bir kahvaltı düzenlemeyi düşünüyoruz. Artos gelmezse bende gelmem ama erbaya ve paulaya kuymak sözüm var ramazandan sonra söz yapacağım arkadaşlar
  18. sardunyam şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    nerdesinnnnnnnn gel artık arkadaşım
  19. Aşağıdaki web sitesinde konu ile alakalı ayrıntılı bilgiler var. -http://lidya.hacettepe.edu.tr/~b0152631/turkiye.htm-
  20. Maksat sadece inkar etmek ve bu inkarlarını avaz avaz bağırmak isteği olunca olay ne kadar abes görünüyor malesef. inanmamakta özgürler ama bu da onlara yetmiyor başkalarının inancınada tahammül edemiyorlar. örümcek kafalılık inanmak değildir örümcek kafalılık haddini bilmemektir, söz söylemesini bilmeyenler sıkışınca hakaret ederler. Selamlar
  21. Sedat sözlerine katılıyorum ve arkadaşım adına sana teşekkür ediyorum. Sedelina en iyi şeylere layıktır.
  22. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sevgili Gecekuşu Önce biraz sitem edeyim size sonra yazmaya başlayım. Bu kadar uzun yazmayın lütfen cevaplarken sıkılıyorum. Şimdi az çok bir fikir birliğine varmış gibiyiz. Sizin gibi bende erkek egemen toplumların çok eşli yaşamasına karşıyım. Ama ister objektiflik deyin, ister beni taraf olarak görün ben peygamberin evliliklerinin haklı gerekçelerinin olduğunu düşünüyorum. Birincisi Hz. Hatice ile evliliğinde başka bir kadınla evlenmemiştir, ki istese evlenebilirdi o toplumun yapısı buna çok müsaitti. Üstelik yaşıda çok gençti ama evlendiği hanımı kendisinden yaşça çok büyüktü. İkincisi Hz. Ayşe'nin yaşı konusunun çarpıtıldığını düşünenlerdenim ki belgeler ve bilgiler de bunu doğruluyor. Peygamberlik geldikten sonra yaptığı evliliklerinin hepsinin farklı sebebleri var kimi kabileler arasında bağ kurulması için, kimisi savaş sonrası dul kalan mümin kadınların sayısı çok fazlaydı ve Arab toplumunda özellikle putperst arablarda dul kadınların tek başlarına yaşamaları mümkün değildi ki kadınlar alınıp satılabiliyordu. Bu mümin kadınların zorda kalmamaları için ve putperestlerin eline düşmemeleri için onların bir kısmını nikahına almıştır. Ve bunların arasında yaşı Resulden oldukça büyük kadınlar da vardı. Nezaketli kişiliği sizde gösterebilirsiniz buna ben ne diyebilirim ki, ancak zamanın şartları ve eşiniz buna müsade etmeyecektir. Sizde hoşgörürsünüz ki kabul etmesenizde 1400 yıl önceki şartlarda kadınlar bizler kadar özgür ve haklara sahip değillerdi. Anadoluda ve yoksul ülkelerde hala kadınlar belli haklara sahip değiller ve günümüz modern insanları bu konuda ne yapmaktadırlar? Değerli arkadaşım Hangi gerekçeyle olursa olsun bunu hoşgörmem mümkün değil demişsiniz ama size soruyorum, günümüz şartlarında bize hoş görünmeyen pek çok konu ve gelenek var bunları aşmanın gerçekçiliğine inanıyormusunuz? Erkekler tarafından kadınlara yapılan dayatmaların sizin gibi kültürel düzeyi yüksek insanlar dışında buna karşı çıkan erkeklerinde var olduğunu söyleyebilirmisiniz? Günümüz şartlarında kızına fikrini sormadan isteği dışı evlendiren babalar mevcut değil mi? Bunları 21, yy da bile yaşıyorken nasıl 1400 yıl öncesini sorgulayabiliriz? Son olarak Kuran'ın değişik seslenişlerinden yorum yapmışsınız ve çok haklısınız, cemaatler ve kişiler kendilerine göre yorumlamaktalar ama bir gerçekte var ki o farklı yorumları yapanların bir çoğunun gerçek manasını anlamadığı gayet açıktır. Aynı zamanda bu farklı yorumları yapanların niyetleri ve sergiledikleri tutumun da bir vebalinin var olduğu gerçeğini de bilmek gerekir. İnsan yaşamış olduğu çağa aykırı yaşayamaz, yaşamaya çalışan toplum dışı kalacaktır. Hangi inanca sahip olursa olsun insanlar günahsız yaşayamazlar. Müslüman olmaları insanları mükemmel yapmaz, insanı mükemmel yapacak bir hal yoktur. İnsan hata yapmak üzere programlanmıştır. Allah insandan hatasız olmasını beklemez. Ama benim en çok üzerinde durduğum hal "ameller (işler) niyetlere göre karşılık bulacaktır" gerçeğidir. İslam felsefesinde bunun manası çok derindir. Herhangi bir şeyi kendi kişisel menfaatiniz için kullanmanız dinen ve ahlaken yasaklanmıştır. Selamlar (size söyledim ama bende uzun yazdım)
  23. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    HZ. Ayşe'nin Peygamberimizle evlendiği yaşın 9 olması mümkün görülmemektedir. Çünkü Hz. Peygamberin isteği, İslam vahyinin başlangıcından 10 yıl sonradır. Ayşe o sırada 9 yaşındaysa, peygamberlikten 4 yıl sonra doğmuş olmalıdır. Daha ilk günlerde Müslüman olmuş Hz. Ebubekir'in putperest bir aileye kızını gelin vermek üzere anlaşmış olması bu şartlar altında nasıl mümkün olabilir? Anlaşılan odur ki Ayşe, Ebubekir'in Müslüman olmasından epey önce bir putperest aile tarafından istenmiş ve babası da bunu kabul etmiştir. Eğer bu istek, Ebubekir'in müslümanlığından sonra olsaydı, Hz. Ebubekir'in kızını bir putperest aileye asla vermeye kalkmazdı. O halde Ayşe Müslümanlığın zuhurundan önce doğmuş ve hatta o sırada bir aileye gelin edilmek üzere istenecek yaşa gelmiştir. Bunu Arap Yarımadası iklim şartları için düşünürsek Ayşe'nin vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuş olduğunu kabul etmek gerekir. Dolayısıyla Hz. Ayşe'nin Peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar. Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli'nin Asr-ı Saadet Kitabında geçer. Hz. Ayşe'nin evlendiği zaman yaşının daha büyük olduğunu ablası Esma'nın hal tercemesinden çok kesin olarak anlıyoruz. Eski terceme-i hâl kitapları Esma'dan bahsederken diyorlar ki; Esma 100 yaşında olduğu halde hicretin 73. yılında vefat etmiştir. Hicrette 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe, ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, Onun da hicrette tam 17 yaşında olması icabe eder. O, Hz. Peygamber'den önce Cübeyr'le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.(Hatemü'l Enbiya Hazreti Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s.210) alıntıdır

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.