sardunyam

yukarıda yazdıklarımıza niye cevap vermedin? ha söyle bakayım bize gıcığınmı var? hareket yokmuş dipresyona soktun bizi delü...

Cumhuriyet özellikle laik cumhuriyet mezhebin, dinin, inancın ne olursa olsun bunu vicdani değerlerinle yaşayabileceğin en güzel yönetim şekli. Yani Cumhuriyetine müslümanı, alevisi, sünnisi, hristiyanı, yahudisi yada bir inanç taşımayanı hepsi sahip çıkabilir, sapla samanı birbirini karıştırıp demokrasiyi ve laikliği başka anlamlarla açıklamaya çalışmak ama nedense meseleyi sadece Sünni ve Müslüman olmak üzerinden değerlendirmek hiç samimi olmaz... Bu ülkede din işleri devlet işlerinden ayrı değerlendirilir kaidesi şarttır, kişilerin belli bir rota üzerinde sadece kendi doğrularını halkı görerek ve göstererek mazlumu oynayarak dayatma yapmaları ve uygulama bu olmalıdır şartını topluma yayma çabaları Siyasi İslamdır yani laik ilkeye aykırıdır, herkes inancını kendi bilgisi ve algısı içinde dilediğince yaşar, yaşamalıdır ama böyle olmasını arzu etmeyenler herkesten daha demokratikmiş gibi yapıyorlar... Evet Rua bencede şaka yapıyorlar...

mıhtar sana bu gecelik işkence kafi sen yat uyu şimdi itiraflara sonra devam ederiz.

valla ben arkidişe sordum diyettemisin dedim, evet dedi buzdolabıda diyettemi dedim evet dedi, peki dolapla ilişkiniz hangi boyutta dedim, taze marul boyutunda dedi... şahsen ben sedoşun yalancısıyım...

heh geldimi mıhtar, itiraf ediyorum mıhtar sedoş diyette ya, buzdolabı ile yakın akraba olmuş

Tehlike altında olduğunu düşündüğümüz ülkemiz ve cumhuriyetimizin her vatandaşı eşit haklara sahiptir, ama bu kafalar o mitinge gelen bir hristiyanı özellikle seçip bakın bunların hepsi hristiyan hepsi islama saldırıyor diyebilirler. Sanki ortada dine saldıran varmış gibi. Biz cumhuriyetten söz ediyoruz, onlar dinden, sonra onlar din devleti istemiyorlar?

bende itiraf edicem ama önce bana Reha Muhtarı bulun ona itiraf edicem

valla bilemiycem, biz arada mırıldanırız, serde Vanlılık var galiba, mır mır mır

Dipnot bu senin için bu akşam gülmekten kırıldığımız için... Sedelina buda senin için, bunlar zayıf tavuklar ve şişman danalar için

sedelinacım canım terastan düşmeyelim diyorum...

Leyla kız bu kleo cadısı sana zehirli elmalar getirmiş olmasın, yeme sakın... önce o ısırsın

Bu ev Marsta. Evet ev ile ülke kıyasta olay aynı. küreselleşmede toprak satışının ne gibi bir fonksiyonu var? dünyada büyük şirketler ve holdingler birleşiyor ve çeşitli ülkelerde çok ortaklı çok uluslu şirketler kuruluyor işte küresel sermaye budur, toprak ve kamu mallarını yabancılaştırmak o ülkenin ekonomisine çok büyük getiri sağlamaz, hele hele bunu yatırım amaçlı değil tamamen günü kurtarma amaçlı sıcak para için yapıyorsan bir noktada sıkışacağını ve geri dönülmez bir hata yaptığını anlarsın anlarsında o sonra ne olur? hiç bir ülkede Türkiye'deki kadar büyük ölçülerde toprak satışı yapılmaz, üstelik bu bahsedilenler bilinen yani kayıtlı olanlar, birde Urfa'da, Güneydoğuda son yıllarda Türk vatandaşlığına geçmiş yada özellikle o bölgeye gelip doğum yapmış Yahudi asıllı kadınların ve onların Türk vatandaşı olan çocuklarının aldıkları topraklar yabancıya satılmış olarak gözükmüyor...

Yani şimdi düşünelim, bir eviniz var ve ekonomik sıkıntı içindesiniz, kendinize gelir getirecek kaynaklar yaratmıyor, sanayinizi güçlendirmiyor, ticaret beceremiyorsunuz (ithalat/ihracat) ama size para lazım ne yapıyorsunuz parsel parsel evinizi satmaya başlıyorsunuz. Para geliyor, güzel tatlı paralar, ellerinizi ovuşturuyorsunuz, oh pek keyiflisiniz, ancak parayı herhangi bir yatırıma dönüştürmüyor ahbablarla bir güzel götürüyorsunuz (yandaşlar) tabi şimdi size yeniden para lazım, sat biraz daha aman ha sat kurtul devlet malı deniz.......... Bu hikayenin sonunda ne olacağını ilkokul ikinci sınıf çocuğuna problem olarak sorsan anında cevabı yapıştırır. Bir ülke toprak sattığı için kar ettiğini sanıyorsa vah gelmiştir o ülkenin başına... Politika, sen anladın onu, deveye hendek atlatmayalım...

teşekkür ederim kleo,

Fethullah'ın görünen yüzüne aldandığınızda altında yatan buz dağından haberdar olamıyorsunuz işte... Ne alıp veremediğimiz var? Valla benim kişisel olarak alıp veremediğim birşey yok ama millet olarak alıp veremediğimiz şeyler var, onların herhabgi birini tanımak eğitimli birer mürit oldukları gerçeğini değiştirmiyor... Zaten tehlikeli olanda bu... Eğitimli ve ikna kabiliyetleri özellikle geliştirilmiş birer militandır onlar... Fethullah efendinin hangi suçlamalardan berat ettiği ortadadır ve nasıl berat ettiğide ortada... Adalete güvenimiz elbette kalmadı, adalete güveni olan kaldımı? Çünkü adalet mekanizmasına dahi sızdıklarını biliyoruz... Bu ülkede Leyla Zana gibi bir kadın bile yasaların boşluğundan yararlandırılıp (dış kaynaklı baskılarla) salıveriliyor ve suçluların hak ettikleri cezalara çarptırılmadıklarıda malum... Özal'ın da ne olduğu belli... Devlet kurumlarında mollaları ağırlayan Özal ve Erbakandı... Her ikisinin de neye hizmet ettiğini sağır sultan bile biliyor... Kürt meselesinin Özalla başladığınıda bilmeyen varmı? Şimdi bir kısım insanda bir Özal hayranlığı mecvut, oysaki Türkiye'nin kronikleşmiş sorunlarına sebep olan isimlerden biridir Özal... Cumhuriyet puf diye yıkılmaz yıkılamayacağı için yıpratılır... Bugün yapılanda budur... Yani birileri gibi oturduğu yerden aman canım Cumhuriyet olduğu yerde duruyor ben onu korumakla mükellef değilim, bu ülkenin askeri var, polisi var, yargısı var diyerek olayları hafife almanın kimlere prim kazandırdığı ortada... Yıllardır suni olarak gündemde tutulan ve insanlarımızın kafasına işlenerek Cumhuriyet ve ilkeleri bilerek yıpratılıyor ve tartışmaya açılıyor... Bu ülkenin laiklik ve demokrasi sorunu yoktu ancak terör ve ekonomik sorunları gerçekti bunları tartışmıyorken laik ve demokratik anlayış özellikle tartıştırılıyor... Kimler tarafından, özellikle siyasal islamcılar tarafından... Ne diyorlardı, kemalizmin düşmanıyız, onu ve cumhuriyeti yıkmak içinde yeminimiz var... Kıyamete kadar olsada bunun için uğraşacağız... İnsanları dini inançları ve milli duyguları arasında sıkıştıranlar hem maddi hem manevi anlamda parsayı götürüyorlarken aynı zamanda hala mazlum durumundalar... Bu nasıl oluyor diyen yok, ama Cumhuriyet mum gibi sönermi diyerek sorunu hafife almak var... Bir zamanlar Saddam'da Irağın yıkılacağını aklından geçirmemişti... Ama puf diye yıkıldı... Şimdi Amerika oraya göklerden demokrasi yağdırıyor...

Sevgili Rua bu zihniyetin çoğunluk olduğunu sanmıyorum ancak kitlelerin bir kısmını uyuştur/değiştir taktiği ile ve mazlumu oynama, politikalarıyla haksızlıktan hak yaratmaya çalışanlardır bunlar... Sayılarının çok olduğunu düşünmüyorum ama etkili yerlerde bulunan ve kritik noktaları tutmuş azınlık bunlar... Ve bunların geleceğe dair Türkiye adına olumlu politikaları yoktur, ancak günü döndürmeye çalışıyorlar... Hiç bir zamanda Türkiye'nin geleceğine yatırım yapmayacaklar (olumlu anlamda)... Ancak mağlup olacaklarına inancım sonsuz... Çünkü akıl ve idrak safsatanın önüne geçmiştir... Tarih bunun kanıtlarıyla dolu... Selamlar sevgili Rua... Demokrasi azınlığın ve çoğunluğun uzlaşmasıdır... Birbibine üstünlük taslaması olmadığı gibi, dayatmacılık, diktacılık ve sözde mazlum hakları adı altında ülkede kaos yaratmanın adıda demokrasi değildir... Laikliğin ne olup ne olmadığını hem yaşayarak hem uygulamada görüyoruz... Daha düne kadar laiklik ve demokrasi karşıtı söylemlerde bulunup bugün laiklik ve laikçilik söylemlerinde bulunmak ne kadar samimidir tartışılır... Çünkü inanmadığın ve savunmadığın bir ilkeden taraf olamazsın ancak onu kullanarak kendi dayatmalarını meşrulaştırmanın yollarını ararsın... Ki bir kesim haricinde bugün herkes farkındadır... Hukuk devletine inanmayan, hukuk tanımayan, ve hukuk kurallarını uygulamayan bir zihniyet ancak kendi kellesi sıkıştığında hukuk diye naralar atıyor... Tabi buda üzerinde iyi durmuyor... Özden kime ne!!! demek olabilirmi? Özdür asıl niyetlerin merkezi ve ona göre değerlendirme yapılacaktır... Yani özden kasıt kimsenin içine bakmak değil aksine dışına bakmak, söylemine ve uygulamasına bakmaktır... Bugün kalkıp laik, demokratik ve hukuk devletini savunuyor görünmekle uygulamada aksini yapmak birbiri ile uyuşmayan durumlardır ve yargı tam anlamıyla bağımsız olduğunda gereğinide yapacaktır... Geçmişte ve bugün ortaya konmuş söylemler ve icraatlerin Türkiye'nin bugünü ve yarınını ne yönde etkileyeceğini iyi düşünmek gerekir... Türkiye'de irticai tehlikenin varlığına inanmayanlar acaba ne olmasını beklemekteler...? Kaza geliyorum diyorken hele bir kaza olsun ben buna inanmıyorum demek akıllıca değildir... Dünyanın heryerinde ve özellikle gelişmiş ülkelerde en ufak bir risk dahi gözlem altında tutulur ve gereken gerektiği zamanda yapılır... Yoksa sorunun büyümesini bekleyenler ancak bizim insanımızda olduğu gibi afyon verilmişcesine uyutulanlar gerçekle yüzleştiklerinde o sorunu aşmak şimdiki kadar kolay olmayacak...

Bende ilk kez okuyorum çok güzel bir şiir, Atatürk'e aitmi gerçekten bilemiyorum ama sözcükler çok anlamlı, Ra_dya arkadaşım teşekkür ederim...

İmf Türkiye'ye borç para vermeye çok meraklı, bizde almaya meraklıyız anlaşılan... Peki İmf Türkiye'ye para verdiğinde bunun faizini aldığı yetmezmiş gibi neden sürekli ekonomi programı dayatmaktadır...? Ve neden Türkiye borç aldığı bu paralarla herhangi bir yatırım yapamaz? Neden sadece karayolu yapmak zorunda bırakılır? Neden ithalatına, ihracatına sürekli kota koyulur? Karayolu yaptırmaktan İmf'in ne karı vardır? Yatırımı sanayiye yapmaktan neden bizi alıkoyar? Borç bitmediği sürece bağımlı ve köle olmaktan İmf'nin başka ne gibi karı vardır? Türkiye buğday ithal edecek ülkemidir, neden etmektedir? Türkiye yetiştirdiği ürünlerin tohumunu neden kendisi yetiştirememektedir? Türkiye neden bir Çin gibi dünya pazarında etkin olamamaktadır? Petrol yasasında olduğu gibi neden kaynaklarını dışarıya hibe etmektedir? Sorular, sorular... Türkiye bu kadar mı acz içindedir?

Dtp'nin neyin mücedelesini verdiğini ve pkk terörünü siyasete taşımak amacıyla kurulmuş olduğunu, bütün icazetini ve desteğini batıdan aldığını bilen demokrasiyi içselleştirmekten söz etmez... Türkiye'de demokrasi halen araç olarak görülmekte ve kişiler bu anlayışı kendilerine göre yorumlamakta, her devletin hassas noktaları ve saldırıya açık bulunan ekstrem durumları var... ve o yüzden her ülke kendi anlayışını ve güvenliğini bu durumlara göre belirlemekte... Akp'nin yani son 4,5 yıldır iktidarda olan partinin nereden ve nasıl bu noktaya geldiğini iyi tahlil ettiğinizde Dtp'den farklı olmadığını görürsünüz... her iki partide Türkiye'nin sorunlarına yenilerini eklemiştir... ve hatta artık kronikleşmiş sorunlarında baş mümessilleridir... Çözüm partisi değil, sorun partileri bunlar... ve halk partiler üstü düşünmedikçe yetki verdim seçtim getirdim, benden bu kadar dedikçe, meselelerin kendi meseleleri olduğunu bilmeyerek demokrasi gereği haklarını aramadıkça Türkiye kullanılmaya devam edilecek... varlık içinde yokluk çekmeye ve el mecbur buna şükredin diye telkinlere devam edilecek... Türkiye'nin kaynakları belli, sorunları ve çözümleride belli... Ve bu ülkede herkes satılık olamaz, herkesin bir fiyatı olamaz... paradan çok daha önemli şeyler olduğunu bilen milyonlarca insan var... Ekonomik sıkıntı çekmemizin tek sebebi bağımsız olmayışımız, talimatları sürekli imf'den alıyor olmamız... düşünün eğer borca girerek bir şey satın aldığınızda o borç bitene kadar özgür olamazsınız... ama nedense Türkiye'nin borcu hiç bitmiyor, aksine sürekli artıyor...

apula

Taurusmutis ve Kleo teşekkürler...

Frozen cadısına kızdım ve üzüldüm... Gıcık işte...

Kendimi kaybetmiş olduğum anlarda bulmuştum seni... Seni bulduğumda yeniden bulmuştum kendimi... Şimdi kendimle başbaşayım, şimdi kendime daha sıkı sarılıyor ve seni düşünüyorum... Artık sen beni bulduğun gibi bırakmamış olsanda çok uzaklardasın... O uzaklardan izlemektesin beni bilirim... Bildiğin gibi bende bilirim... Sözcüklerle anlatılamayanları gözlerden okuyabilirim... Ortak bir mücadelemiz var hepimizin... HAYAT... Kimimizin ekstra zorlukları var, bazılarımız hayata başlarken önce zor olanı yaşıyor... Yalnızlığı öğreniyor ilkin... Sonra kalabalıklaşsada hayatı, o yalnızlık içinden asla gitmiyor... Bu mücadelede sen bir tercih yaptın bana beni buldurdun ve yine kendi yalnızlığına çekildin... Beni ben yapan özelliklerde biride nedir bilirmisin? Tolerans... Evet, her fikre sonsuz saygı duymayı öğrendim... İnsanları oldukları gibi kabullenmeyi öğrendim... Çünkü değiştiremediğimi öğrendim... İnsanlar kendi tercihlerini yaşamakta, inanmak istediklerine inanmakta, aklına yatana sığınmakta, yatmayandan uzak durmakta... Sen, bana beni bulduran güzel dostum... Seni ilk tanıdığım anda kalbimden geçenler neydi sana hiç söylemedim... Şimdi söylememi istermisin? Seni tanıdığımda yani dünya zamanıyla, çok daha önceden tanıdığımı biliyordum... Sen çok özlediğim, diğer yanımdın... Sen benden bir şeydin... Seni dünya zamanıyla ilk tanıdığımda, ben seni zaten tanıyordum... Kokusu, sesi, kalbinin sıcaklığı tanıdıktı... Bunu sende biliyordun... Çünkü sende bende kendini görmüştün... Ve bilirsin insan en çok kendisinden kaçmaktadır... İnsan en çok kendisinden korkmaktadır, çünkü en çok kendisiyle yüzleşemez... Bazı zamanlarda havada sen kokmaktasın, sevdiğin şeylerle karşılaştığımda sen orada olmaktasın... Öfkelendiğin şeyleri sezdiğimde de ben oradayım... Hayat; kendi tercihlerimizi yaptığımız zaman dilimi... Bana çok eskiden tanıdığım dostumu bulduğum ana şükrediyorum... Ama o dostun, kendisinden kaçtığı anlara kahrediyorum... Ve o biliyor ben ondan ne istiyorum... Hayat; olurya birgün kader sana seni buldurursa ve sen bulduğunda kendine çok geç kalmış olmazsan... İşte o zaman, çok eski dostun senin yanında olacak yine... Yanında yanıbaşında...

Değilmi ya, hatta bence seneye Ferhat Göçer katılsın yarışmayada Avrupa dinlesin, biz mest olalım...