Zıplanacak içerik

Panteidar

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Panteidar tarafından postalanan herşey

  1. Doğruluğu veya doğru olmadığı yolunda sorgulama yöntemlerinden biri, İncil ve Kur'an'ın Tevrat'ı ve Musa'yı kabul etmeleri ve referans almalarından yola çıkarak; Tevrat'ın kutsal olmadığının ve Tanrı tarafından gönderilmediğinin ispatı halinde diğerlerinin de çürütülmüş olacağıdır. Tabi çürütülen, ayetlerin bir melek vasıtasıyla peygambere indirildiği tezidir. Biz ise ilhamı savunuyoruz. Her ne kadar İslamcılar Tevrat ve İncil'in tahrif edildiğini öne sürseler de bunun ispatını ortaya koyamadıklarından, bu konudaki itirazların anlamı olmayacaktır bana göre. Ancak tahrifat ispatını yapabilirlerse, Kur'an ayrı olarak değerlendirilebilir. Evet. İslam'ın kitabı Kur'an'da Musa'ya da Tevrat'ın verildiği yazılmaktadır. Tevrat Musa'ya mı verilmiştir? Yoksa Tevrat'ı yazanlar başkaları mıdır? Kur'an'a göre İncil İsa'ya, Tevrat Musa'ya Allah tarafından vahyedilmiştir. Kur'an'a baktığımızda hitap edenin, birkaç istisna haricinde Allah olarak düzenlendiğini görürüz. Kur'an'ın ve İslam'ın vahiy anlayışına göre Tevrat ve İncil'de'de bu Allah hitabını görmemiz gerekmektedir. Halbuki İncil ve Tevrat'ta hitabeden 3. kişilerdir. Bu durumda tahrifattan sözedilemez. Tahrifat değil komple kitapların yokedilip yerine başka kitapların konduğunu iddia etmek gerekir. Halbuki bugünkü Tevrat ve İncil'lerin İslamiyetten çok önceki orijinalleri bulunmuş ve bugünkülerle birebir uyuştuğu ispatlanmıştır. Öyleyse Hz.Muhammed'den sonra bu kitapların yokedildiği iddia edilemez. Muhammed'in zamanındaki kitaplar da günümüz kitaplarının aynısıydı. Onun gördüğü, Tevrat'ta recm yasasına parmağını bastığı Tevrat'ta bugünkü Tevrat'tı. Dolayısıyla tahrifat ya da yokedilme iddiası yalandır, geçersizdir, ispatsızdır. Tevrat vahiy kitabı değildir ve Musa'ya Allah tarafından gönderilmemiştir. Örneğin; Tesniye: 34/5."Ve Rabb'in sözüne göre; Rabb'in kulu Musa orada, Moab diyarında öldü. Ve Moab diyarında Beyt-peor karşısındaki derede onu gömdü; fakat bugüne kadar kimse onun kabrini bilmez. Ve Musa öldüğü zaman yüzyirmi yaşında idi; gözü zayıflamadı ve kuvveti eksilmedi. Ve İsrailoğulları, Moab ovasında, otuz gün Musa'ya ağladılar; ve Musa için yas/ağlama günleri tamam oldu". Yanlış okumadınız ; Musa'ya gelen ve sözde Musa'nın insanlara tebliğ ettiği Tevrat , O'nun ölüm hikayesini anlatıyor!.. Açıkça anlaşılıyor ki ; bugünkü Tevrat , Musa'ya vahyedilmiş bir kitap değil, Musa'nın ölümünden sonra birileri tarafından kaleme alınmış ve Musa'nın , diğer peygamberlerin hayatını ve Yahudi tarihini anlatan bir kitaptır.. Buradan Kur'an'ın verdiği bilginin de doğru olmadığı sonucuna varılabilir mi?
  2. Başörtüsünden hiç kimse rahatsız olmuyor. Çarpıtmayı bırakın. Sıkmabaş türban siyasi simge olduğu için yasaklanmış. Ayrıca demokrasiler de, kendisini tehdit eden aoluşumlara karşı tedbir almak zorunda. Bugün türbanı askeriyeye, polis teşkilatına, hastaneye, mahkemeye sokmaya çalışanlar, yarın kara çarşafı sokmaya çalışacaktır. Şeriat düzeninde ise, hepsi velerine kapatılacak, çalışmalarına müsaade edilmeyecektir. Yani geçici bir kullanma söz konusu. İşi bitince, Gazali'nin deyimiyle "kadın örgü-dikiş öğrensin yeter, okutulmasına-çalışmasına gerek yoktur" denilecektir. Denilmeyeceğinin garantisi ne? Hangi şeriat ülkesini misal gösterebilirsiniz? Biz de hiçbirini beğenmiyoruz. "Daha iyisini kuracağız" derseniz eğer, "iyi" lafı her şeriatçiye göre farklılık taşıyor. Öyleleri var ki İran'ı, Arabistan'ı yeterli görmüyor katılıkta. Amacımız şeriat değil diyorsanız, neden değil? Ayeti dahi çarpıtıp, başörtme diye, saçını gizleme diye birşey yokken, amaç yakaların, göğüslerin örtülmesi iken, başörtüsü diye dayatanlar, açık olan ayetlerdeki hükümleri haydi haydi isterler. El kesmeyi, miras hukukunu, evlilik hukukunu, fetva sistemini, antilaik, anti-demokratik dinci teokratik yönetimi vs. Demokrasiyi, cumhuriyeti, laikliği, Atatürk ilke ve devrimlerini, insan haklarını tehdit azaldığında, özgürlükler de artacaktır. Birkaç bin türbanlı için milyonların geleceği mahvedilemez.
  3. Arkadaşlar; Neden tepki gösteriyorsunuz? Yoksa siz bunların hepsinin gerçek olduğunu mu sanıyorsunuz? Kainatta ve dünyada herşeyin Allah'ın kanunları çerçevesinde olduğunu görmüyor musunuz? Allah'ın kanunları dışında, bilimsel yasaları dışında bir yaprak dahi kımıldamaz. Her hareketin, her hadisenin, her doğa olayının bilimsel kanunlar üzerinde oluştuğunu görmüyor musunuz? 6 günde yeri ve gökleri yaratıp 7. gün dinlenen bir Allah olur mu? Niye 6 gün de 6 saniye değil? Siz "ol" deyince oluşumun bir evrim sürecine dayandığını düşünemiyor musunuz. Allah'ın nezdinde 1 günün bin yıla eşit olduğunu okumadınız mı Kur'an'dan? Sanki Ademi çamuru heykel gibi biçimlendirdi ve ona üfledi olarak mı düşünüyorsunuz? Bu kadar basit düşünmeyin.. Yazdıklarımın hepsinde yanlış bildiğiniz, yanlış algıladığınız konular var. Onun için efsane ve masal dedim. Hangisine çok inanıyorsanız, yazın açıklayayım. Hepsini sıradan yazmam çok uzun olur.
  4. Müslümanın tanımı, yazımda da belirttim. "Galubela" sözünü dünyada da yerine getiren kişidir. Allaha inanan ve salih ameller, yani faydalı işler yapan insanlar ise Kur'an'a göre cennetliktir. Bunun dışında bir dine bağlı olanlar, o din içindeki inanç ve ibadetleriyle değerlendirilecektir. Allah'a inanan her insan tartışmasız müslümandır. Ancak öğrendiği, bildiği, doğruluğunu gördüğü halde İslam'ı kabul etmeyen müslüman olarak kabul edilemez. Yine de takdir Allah'ındır. Yani, diyelim ki bir Kanadalı Allah'a inanıyor, dinlerle de ilgileniyor. Ona İslam'ı anlatıyorsunuz. Kur'an'ı açıklıyorsunuz. Kitaplar okuyup öğreniyor. Sonuçta, " Haklısınız, İslam doğru bir din ama benim atalarım, çevrem hep Hristiyan. O nedenle din değiştiremem."diyor. Bu insana müslüman diyemeyiz. Çünkü doğruya ulaştığı halde, çekicelerinden ya da çıkarlarından dolayı reddetmiştir. Ayrıca Allah'a şirk koşanları, örneğin İsa aleyhisselam'a kutsallık sıfatları verenleri de müslüman sayamayız. Dünyaya geldiği çağ, zaman, ülke, aile, maddi şartlar, eğitim, çevre, arkadaş etkisi, genlerinden gelen karakteristik yapı, akıl, yetenek, hafıza, fiziksel güç, duyu oırganlarının hassasiyeti, yaşadığı dönemde kendisini etkileyen olay ve olgular ve sayamadığım tüm faktörlerin bir puan karşılığı vardır. Bu sahip olduğu puan, dünya yaşamındaki iman ve salih amel derecesine etkili olacağından, verilen/alınan benzeri bir hesaplamayla değerlendirmeye tabi tutulacaklardır. Örneğin, müslüman bir anne babadan dünyaya gelen biri, iman konusunda, ateist ya da hristiyan bir aileye mensup biriyle eşdeğer olarak değerlendirilmeyecektir. Biri hazır imana konarken, diğerinin imkanları nispetinde o imanı araması söz konusudur. Müslümanım diye, diğer insanlara yukardan bakılmasın, hazırlop imanın faydası yoktur. (Ana-baba-akraba- çevre-eğitim-küçük yaşta şartlanım) ile kazanılmış iman yeniden sorgulanıp kişisel gayretle tazelenmedikten sonra yarar sağlamaz. Örneğin farklı inançtan bir insanın, inançlarını sorgulayıp, araştırıp-inceleyerek elde ettiği iman çok çok daha değerlidir.
  5. 1- Yaratılış Efsanesi: Tanrının kainatı, dünyayı ve insanları 6 günde yarattığı, 7. gün dinlendiği. 2- Adem ile Havva Masalı: Adem'in topraktan, Havva'nın ise Adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı. 3- Nuh'un Gemisi ve Tufan Efsanesi: Büyük sel afetinden sadece gemiye binen insan ve hayvanların kurtulduğu. 4- Musa Efsanesi: Musa'nın doğuşu, Firavunun zalim olduğu, Musa'nın insanüstü mucizeleri, sihirli asası, Kızıldeniz'in yarılması. 5- Mısır'dan çıkış ve Ahid Sandığı Efsanesi: İsrailoğullarının Mısır esaretinden çölü geçerken gökten yağan ekmekle beslendiği. 6- Bakire Meryem Masalı: Meryem'in cinsel ilişki kurmadan İsa'ya hamile kaldığı. 7- İsa Mesih Efsanesi: İsa'nın insanüstü mucizeleri, ölüleri dirilttiği, çarmıha gerildikten sonra dirildiği ve göğe çıktığı. 8- Muhammed Efsanesi: İlk yaratılan olduğu, o olmasa yaratılışın olmayacağı, doğumundaki mucizeler, peygamberliğinin Kitablarda müjdelendiği, göğsünün yarılarak temizlendiği, Miraç, göğe çıkıp Tanrıyla görüştüğü, başının üstünde daima bir bulutun takip ettiği, Ay'ı ikiye yardığı. 9- Mesih, Mehdi ve Deccal Masalı: Kıyamet öncesi insanlığa zulmedecek Deccal'ın ve kurtaracak Mesih ve Mehdi'nin çıkacağı. 10-Kabir azabı ve Sırat Köprüsü Masalı: İnanmayanların kıyamete kadar kabirlerinde işkenceye uğratılacağı ve kıyametten sonra dirilip, iğneden ince kılıçtan keskin Sırat köprüsünden geçileceği, geçemeyenlerin cehenneme düşeceği, geçenlerin cennete kavuşacağı. 11- Cennet ve cehennem masalı: Bilhassa hadislerde anlatılan cennet ve cehennem tasvirleri çok ilginçtir. Bu masal ve efsaneler o kadar çok ki ben sadece 11 örnek verdim. Dünyadaki tüm dinler ele alındığında liste bir hayli uzayacaktır.
  6. Kafalarında çifte standart olanlar, anlamak istemezler. Yalan söylüyorlar.. Uyku uyumuyorlarmış.. Boğazlarından günlerce lokma geçmemiş.. Utanmadan yalan konuşuyorlar. Bunlar, Hitler'e alkış tutar. Milyonlarca Yahudinin uğradığı vahşeti, katliamı yapanlar kabullenir, bunlar yalanlar. Bunlar, tarihte Alevilere yaşatılan acıların, katliamların üstünü örter, lafını etmez. Aralarında ise hala kinle, nefretle konuşurlar Aleviler için, ağza alınmayacak iftiraları atarlar. Bunlar, 100.000'in üzerinde Türk'ün Emevi Arapları tarafından hunharca katledilmesini, kızların cariyere yapılmasını, kafası kesilenlerin başsız gövdelerinin 40 km. boyunca ağaçlarda sallandırılmasının gerçeğini reddederler. 70 yıl boyunca yaşanan Arap zulmünü yapanlar, 1.Dünya savaşında Türkleri arkadan vuran ****** de atalarıydı. Tabi ki tüm Arap milletini dahil etmiyorum, bir milleti karalamıyorum, hepsi asla kötü değildir. Ama gerçek şu ki İngilizle birleşip bizi satanlar, şimdi Amerika ile birleşip Filistin'i, Irak'ı satmıyor mu? "Biraz merhamet" diye karşı düşüncede olanları merhametsiz olarak göstermeye çalışanlar, aslında bu işbirlikçilerini savunmayı sürdürdükçe işbirlikçilerin saflarında yer almış olacaklardır. Bu çifte standartla ve takiyye anlayışıyla da bu saflarda görünmekten kurtulamazlar. Bazılarının işbirliği ise daha da gaflet, dalalet ve hıyanete dayanıyor. Bunlar da Şeyh Molla Said'in izindeler. Onlarında amacı Türkiye'yi bölüp bir Kürt-İslam devleti kurmak. Forumlarda aramıza sızmış bu şeriatçilerin bir kısmı bu emel peşindedir, dikkatli olalım.
  7. Selef_61; Senin inancın sana, İnsanların inancı insanlara. Ama akıl var mantık var: Sen geliyorsun diyorsun ki; -Allah beni elçi olarak gönderdi. Allah vardır, birdir, ona inanın -Ben zaten inanıyorum -Ama, bana da inanmalısınız, aksi halde Allah sizi yakar. Şimdi, İskender Evrenesoğlu diye biri çıkmış, benzer şeyleri söylüyor. Bahai dini ve peygamberleri Bahaullah da aynı. Yani, neden her önüne gelen kendisine de inanılmasını bekliyor. Kendisi için de birşeyler bekliyor. Diyeceksin ki ; "Peygamber efendimizle onları bir mi tutuyorsun?" Hayır. Ama elçilik yapıp da kendisi için de beklentileri ve menfaatleri olan herkes Allah'ın çizgisinden sapmıştır. Elçilerin hepsi insandır. Hiçbir kutsal, ulu tarafları yoktur. Sadece liderlik özellikleri ve durugörü, duruişiti, telepati gibi yüksek hassasiyette duyuya sahiptirler. Onların da zaafları, hataları olmuştur. Onların da Allah tarafından uyarılanları olmuştur. Müslümanlığın tanımını herkes kafasına göre yapamaz. Kur'an'a göre İbrahim peygamber de müslümandır. Hz.Muhammed'e inanan diye bir tanım yoktur. Bunların hepsi hadis-mezhep dininin beynimize işlediği yanlışlardır. Kur'an'ı daha doğru incelemenizi tavsiye ederim.
  8. "İsteyen başını örtsün, isteyen başı açık gezsin" "Hiç kimse, devlet ya da din, kadınların saçıyla başıyla uğraşmamalıdır." "Hiç kimse, devlet ya da din, insanların inancına karışmamalıdır." "Herkes dini inanç ve düşünce özgürlüğüne sahip olmalıdır" "Hiç kimse, resmi kurumlarda, kamusal alanlarda, orduda, poliste, hastanede, mahkemede, insanlara hizmet veren yerlerde dini ayırıma neden olacak şekilde bir simge, bir takı, bir işaret,dinsel bir giysi kullanmamalıdır" Bunları kabul etmeyenler, dini hükümleri herkese zorla uygulamayı amaçlıyanlar, bu özgürlükleri haketmiyor.
  9. O telefonlar yarın, bugünün başbakanı için de çalabilir. Ama alacağı cevabın Ecevit'inki kadar kibar olmayıp Kasımpaşa ağzıyla olacağı bir gerçek.
  10. Bu soruyu ve diğer soruları Taiwan'lı arkadaş soruyor. Müslüman olma ihtimali var, tatminkar cevaplar olursa. İnsanları niçin müslüman olmuyorlar, bunlar cehennemlik diye suçlamak yerine onları ikna edebiliyor muyuz ona bakalım. Siz o soruların yanıtlarını düşünürken ben konuya devam edeyim: Hani ; - Müslüman mısın? - Elhamdülillah. - Ne zamandan beri? - Galu beladan beri. - Galu bela ne demek? - “Elestü birabbiküm” ün hitabının Yani “ Ben sizin Rab’biniz değil miyim “ sorusuna “Galu bela” yani “evet şahidiz” cevabından beri.. şeklinde öğrendiğimiz Müslüman oluşun kökeni budur.. Şimdi açıklayalım: O büyük toplantıda dünyada yaşam sürdürecek olan tüm insanlar mevcuttu. O sıra ne bir din, ne peygamber, ne kitap, ne mezhep, ne ane-baba-dede-ata hiçbir etken yok iken ve tek bildikleri “Rab” iken , Rab tarafından kendilerine sorulan bu soruya belki de çok şaşırmışlar ve anlamsız bulmuşlardı.. Ne demekti bu? En iyi bildikleri hakikatin –Rabbin olup olmadığı gibi bir soru nasıl olurdu? O toplantıda bu soruya şaşanların bir kısmı belki de bugün inanmayanlardandır!! Dolayısıyla Orada sorulanın dünyada sınavı verilmektedir. "Ben bir hazine idim, bilinmek, bulunmak istedim"diyerek. Müslümanlığı ifade eden, tanımlayan bu ayetler de Araf/172-173 tüm insanları kapsamaktadır. Dünya yaşamında Tek tanrıya inanan herkes Müslüman demektir. İster Musevi, İsevi, Muhammedi olsun, isterse bunların dışında yer alsın.. Rabbe inanması Müslümanlık için gerek ve yeter şarttır..
  11. Selef61; Hikayeyi tamamen okudum. Beğenebilirsin tabi. Ben de beğendim. Benim anlatmak istediğim konu ayrı. Dediğin gibi böyle binlerce kitap var. Bu kitaplardaki konuları yazanlar, bilinmeyen tarihte olanlar üzerine yazıyorlarsa eğer; Ya o tarihten günümüze bir yazıt, bir kitap vardır ve ondan alıntı yapmıştır. Ya da uyduruyordur. Şöyle örnek vereyim; Türklerin kökeni tam olarak bilinmiyor. Sümerlerin, Etrüsklerin Türk olduğunu iddia edenler var. Hatta Kızılderililerin, hatta Japonların bile. Hatta ve hatta zenciler hariç tüm beyazların Türk olduğunu, Nuh peygamberin Türk olduğunu öne sürenler var. Siz bu iddiada bulunanlara neye göre inanırsınız? Belki beğenebilirsiniz. Ne güzel. Nuh peygamber Türkmüş diye. Peki kanıt, belge, ispat? Yok. Yazarın biri kalksa, Nuh peygamber hakkında bir hikaye yazsa, hikayenin arasında da; " Benim soyumdan bir kavim doğacak ki onlar çok şanlı bir tarihe sahip olacaklar ve Türk diye anılacaklar." diye yazsa inanacak mıyız? Bu yazıyı nereden aldığını soracağız, kaynağını soracağız. "Hadisten"diyemez. Geçersiz. Herkesin ittifakla kabul ettiği, doğruluğu kuşku içermeyen sağlamlıkta olması lazım. "Başka bir kitaptan." da diyemez. Başka bir kitap kaynak olamaz. O döneme ait bir kaynak olması gerekir. Dolayısıyla eski çağ peygamberleri hakkında ise tek kaynak vardır. Allah tarafından vahyedildiğine inanılan kutsal kitaplar. Bunun dışında bir kaynak yok, yok, yok... Şimdi Kur'an'da bazı kıssalar anlatılmıştır. Ama peygamberler tarihi olarak asıl zenginliğe sahip olan kitap Tevrat'tır. Ne yazık ki, kaynağı belirsiz, uydurma kitaplara inananlar, Allah'ın bildirdiği ve Kur'an'da da tasdiklenen Tevrat'a inanmamakta, tahrif edilmiş demektedir. Allah'ın söylemediğini söylemekteler, okunmasını yasaklamadığını yasaklamaktalar. Üstelik neredeyse tamamına. İbrahim peygamber hakkında buyrun siz okuyun. Yorum sizin.. -http://www.incil.info/incil-eskiceviri/Yar.htm-
  12. Yani, peygamberler ve onlara inananlar müslüman değil miydi size göre? Bugün Şili'de, Arjantin'de, Avustralya'da sade bir hayat yaşayan, Tanrı'ya inanan, ölümden sonrasına inanan bir insan müslüman değil mi? Yüzlerce inanç arasında hangisinin doğru olacağına karar verememiş ama bildiği ve inandığı tek bir gerçek var. O da bu kainatın bir yaratıcısı olduğu gerçeği. Dünya yaşamının geçiciliği ve dünyada iyilerden olmak, çevresine, insanlara yararlı işler yapmak düşüncesinde olanlar müslüman değil mi? Ebedi cehennemlik mi sizce? Tüm güzel vasıflara ve karakterlere sahip, insanların daha iyi yaşaması için çırpınan ve buluşlar ortaya çıkaran bir bilim adamı Arap Muhammed ile Yahudi İsa veya Musa arasında gerçeğe ulaşamadıysa ama adı gibi Tanrı'nın varlığına ve birliğine inanıyorsa, Allah bu bilim adamını cehennem ehli arasına mı layık görür? Bir örnek vereyim: Taywan'lı bir iş arkadaşımız soruyor ; "Hristiyanlık ile Müslümanlık arasında tereddütteyim... Kur'an'ı ve Tevrat'ı incelediğimde bulduğum çelişkilerden sadece 10 tanesini (aslında yüzlerce ama) sorsam ne cevap verirsiniz? Ben bir karar vermek istiyorum ama içinden çıkamıyorum." 1- Nuh’un gemisi , Cudi dağına mı Ararat dağına mı oturdu? 2- Gemiye sadece Nuh’un ailesi mi yoksa inananlar mı bindi? 3- Havva’yı kandıran yılan mı şeytan mı? 4- İbrahim’in babası Azer mi Terah mı? Azer amcası mı? 5- Kurban adayı oğul İsmail mi İshak mı? 6- Haman Firavun’un taş ustası mı Pers Kralının yardımcısı mı 7- Tufan Nuh kavmine mi dünyaya mı? 8- Süleyman kral mı peygamber mi? 9- Tanrı’nın adı Allah mı Elohim mi Yahve mi ? 10- Putlara tapmadığı için ateşe atılan İbrahim mi yoksa başka 3 yahudi mi? "Bir de siz Tevrat ve İncil için tahrif edilmiş diyorsunuz. Tahrifat olsa ;" 1- Niçin ve ne amaçla bu kadar çok tahrifat yapılsın? 2- Bu tahrifat Hz.Muhammed'den önce mi sonra mı yapılmıştır? 3- Önce yapılmışsa Kur'an'da bunlar niye düzeltilmemiştir? 4- Sonra yapıldıysa , eski tarih tevratlar da aynı , buna ne diyeceksiniz? Hadi buyrun bu Taywan'lıyı müslüman yapalım ikna edebilirsek... Edemezsek kızmayın ona dinlere sadece Tanrıya inanıyor, İslam'a inanmıyor diye...
  13. Özellikle semavi dinler olarak anılan 3 büyük dinin 3 büyük kitabı Kur'an, İncil ve Tevrat'ın ( +Zebur ) Allah tarafından gönderildiğine ve içindeki sözlerin Tanrı sözü olduğuna inanılır. Tevrat'ta Musa'nın dağda Tanrı'nın meleği ile görüştüğü ve Rabbin emirlerini almaya başladığı yazılır. İncil'in İsa'ya gönderildiğine ya da İsa'nın yaptıklarının ve Tanrı sözlerinin havarilerine esinlendirilerek İncil'lerin yazıldığına inanılır. Kur'an'ın da Cebrail'in dağda Muhammed'e görünüp ilk ayeti vererek görevlendirdiği ve ardından tüm ayetlerin melek tarafından getirilerek oluştuğuna inanılır. Ortada bir kanıt ya da şahit yoktur ama peygamber olarak kendini ilan edenler, ilanlarında böyle duyurmuş ve dinlerini buradan çıkışla kurmuşlardır. Başlangıçta 3-5 inananla başlamış, zaman içinde, özellikle ölümlerinden yıllar sonra çoğalarak inananlarının sayısı yüz milyonlara, milyarlara varmıştır. Ancak bu bir tercih midir, samimi bir iman mıdır, topluma uyum mudur bilinmez.. Günümüz dünyasında, akıl ve bilgi çağında bu kutsal olarak görülen kitapların gerçekten Tanrı tarafından mı yoksa kendileri tarafından mı getirildiğini çözmek zor olmasa gerektir. Aklın yolu birdir. O yolu izleyerek ve kanıt niteliğinde olan görüşlerimizi ortaya koyarak doğruya ulaşabilir miyiz dersiniz?
  14. Hep kutsal kitaplarda olanları tartışıyoruz. Birde olmayanları konuşalım. Neden olmadıklarını tartışalım isterseniz. Ben aklıma gelen birkaçını yazıyorum. Yazdıklarım içinde yanlışım olabilir, olduğunu öne sürenler kaynak belirtirlerse aydınlanırız. Muhakkak ki bazı yok dediklerimiz, mecazi anlamlarıyla var diye sunulabilir. 1- Mikroplar, bakteriler, virüsler, bulaşıcı hastalıklar.. 2- Elementler, atomlar 3- Atmosfer, hava 4- Kar, dolu, buz, don, kırağı 5- Galaksiler, gezegenler
  15. Müslümanlığın Kur’an’daki tanımına göre, Tanrıya inanan herkes müslümandır. Sokrat --- Eflatun Thales --- Phisagor Spinoza --- Whitehead Bruno --- Hume Kant --- Voltaire Pascal --- Diderot Acaba yanlış mı okudum dediğinizi duyar gibi oluyorum.. Bunlara yabancı bilimadamlarını, devlet adamlarını ekleyerek konuyu uzatmayalım.. Kısaca açıklayalım ; İslam, Hristiyan , Musevi olarak bildiğimiz semavi din mensupları ile deist, panteist, panenteist gibi görüşlere mensup tüm Tanrıya inananlar müslümandır.. Bunu ilk defa ben söylüyorum herhalde.. Saçma gelebilir ama tamamen doğru.. Müslümanlar 4'e ayrılır: 1-Muhammedi'ler 2-İsevi'ler 3-Musevi'ler 4-Tanrıya inanan dinsizler Aşağıdaki ayet “Galu bela” diye bildiğimiz büyük toplantıyı özetleyen ayettir.. ARAF: 172 . Hani ; Rab'bin âdem oğullarını zürriyetlerinden bağımsız olarak alıp ta onları kendi nefisleri üzerine şâhit tutmuştu da ; "Ben sizin Rab'biniz değil miyim?." Diye sormuştu. Onlar da “Evet şâhidiz” demişlerdi. " Bu kıyâmet günü biz bundan habersiz idik" diyemiyesiniz diye idi.. 173. Veya, “ Atalarımız daha evvel ortak koşanlardandı. Biz de onların zürriyetinden geliyoruz diye bizi de o batıl işleyenlerin yaptıkları yüzünden cezalandıracak mısın?. Diyemiyesiniz diye idi.. Siz ayetleri düşüne durun. Ben yazının devamını hazırlayayım.
  16. Ne o gerçekler işine gelmedi mi Bekir efendi? Evet burası Türkiye. Türkiye cumhuriyeti de laik ve demokratik bir ülke. Bu ülkenin kanunları-kuralları var ve herkes buna uymak mecburiyetinde. Nasıl ki Arabistan'a, İran'a gidildiğinde başını kapamak zorundaysan, oradaki kıyafet kanununa uymak zorundaysan bu ülkenin de kanunlarına uymak zorundasın. Ya da kanunlar değiştirilir, yeni çıkan kanunlara uyarsın. Kadınları, kadının saçını, başını siyasete alet etmez, mazlum rolü oynayıp oy toplama hesabıyla ülkenin huzurunu bozmaz, karışıklığa, bölünmeye sebep olmazsın. Mecliste ezici bir çoğunluğu olan dinci bir parti var. Neden düzenlemiyor kanunları. Bu parti iktidara gelmezden önce, sürekli türban eylemi vardı. Her cuma namazı çıkışında cami avlularında protesto gösterileri vardı. Ne oldu bunlar? Sorun çözüldü de mi, eylemler kesildi. Yoksa amaç gerçekleşti, iktidar kazanıldı. artık eyleme gerek mi kalmadı? Kimi kandırıyorlar? Irak'ın işgaline vize verenler bir kez doğru dürüst protesto edilmedi. Başka hükümet olsa yer yerinden oynardı. Bu haberlerin hepsi gerçek. Hatta birçok acı haber, ibretlik haber elde edilemiyor. Çünkü kapalı rejimler. Fotoğraf yasak, kamera yasak. Haber alınanlar, alınamayanların %1'i bile değil. Daha bitmedi. Daha çok örneğimiz var. İnsanları aldatamıyacak, Arap kültürünü din adı altında Türkiye'ye yerleştiremiyeceksiniz..
  17. Ben Allah'ın dinindeyim. Din ve mezhepler dünyevidir. Hepsi dejenere olmuş, bozulmuşlardır. Bana bir örnek ülke, örnek kişi-lider, örnek yol-mezhep gösterebilir misin? Her çağa göre Allah'ın hükümleri değişerek gelmiş. Tevrat'ın yerini İncil, İncil ve Tevrat'ın yerini Kur'an almış. Kur'an'dan sonra gönderildiğini iddia edenler var. Bahailik dini var. Peygamberinin Hz.Bahaullah, kitabının Kitab-ı Akdes olduğu açıklanıyor. Son din bizimki diyorlar. Bugünlerde Nur Tv.de peygamberliğini ve kitabını anlatan Efendi hazretleri İskender Ali Mihr var. Çağın yeni hükümlerinin Allah tarafından kendileri vasıtasıyla gönderildiğini öne sürüyorlar. Bunlara mı inanalım? Kur'an'ın evrensel olduğuna, onda yazılı hükümlerin kıyamet kopana kadar geçerli olacağına mı inanalım? Belki de kıyamet 100.000 sene sonra kopacak. Kim bilebilir? !00.000 sene boyunca Kur'an'daki hükümlerle insanlık idare edilebilir mi? Yoksa, Allah'ın Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an ile bir yol gösterdiğini, bir uyarıda bulunduğunu, insanların bundan sonra akıl ile, ilim ile doğruları kendilerinin bulup düzenlemesi örneğini verdiğini mi düşünelim. Allah, aciz miydi, tek kitap gönderip, o kitapta ilelebet geçerli hükümlerini emredemez miydi? Bakınız. Böyle olmayacak. Kuran-ı Kerim'de bir galubela açıklaması var. En iyisi size bir başlık açıp, gerçek müslümanlıktan ne anladığımı açıklayayım.
  18. Türbandan sonra neremizi açacaklar diye endişe etme. Kimsenin bir tarafının açıldığı yok. Ama özgürlüğün de bir sınırı var. Kamu alanlarını, protokol alanlarını siyasi simgelerle türban ve çarşafla çiğnetmezler.. Başı açık olmaz-----Başörtüsü Başörtüsü yetmez.....Türban Türban yetmez.........Pardesü+türban Pardesü+türban yetmez........Çarşaf Çarşaf yetmez.........Karaçarşaf Karaçarşaf yetmez.......Peçeli kara çarşaf Peçeli karaçarşaf yetmez........ Burka (Çuval) Bir zırh giydirmediğiniz kaldı. Yakında onu da çıkartırlar. Hürriyet, 07.05.02 - Suudi Arabistan'da kara çarşaf operasyonu Suudi Arabistan'da kadınların giymek zorunda olduğu, başlarından ayak parmaklarına kadar örten kara çarşaflardan 82 bini, yetkililer tarafından ‘‘çok süslü ya da vücut hatlarını fark ettirebilecek’’ şekilde bulunduğu için toplatıldı. Ticaret Bakanlığı, başkent Riyad ve Cidde'de yapılan denetimler sonucu, şeriat yasalarına tam uymadığı belirlenen, fabrika ve dükkanlardaki 82 bin kara çarşafa el koydu. El konulan kara çarşaflar istenildiği kadar sade, ışık geçirmez ve bol değildi. (Bu haberi, başlarına türban takmakla islamiyete uygun giyindiklerini sanan türbancı hanımlara ithaf ediyorum. İslamiyet en doğru şekilde Arabistan'da yaşandığına göre, Arap kadınları ve erkekleri en gerçek müslümanlardır. Çünkü, peygamberleri Arap, Kuran'ın orijinal dili Arapça olup, Kuran ayetleri ve hadisleri Arapların yanlış ve eksik yorumlaması gibi birşey söz konusu olamaz.)
  19. Süheda kardeşim; Benim yazımın ardından sorduğun bu soru öylesine garip ki? Yazımda Allah tarafından gönderildiğine inanılan kutsal kitaplar varken, kaynağı belirsiz ve uydurma olduğu apaçık kitaplara inanmanın yanlış olduğunu yazıyorum. Geçmiş çağlardaki peygamberler ve olaylar hakkında Kur'an ve Tevrat'tan başka bir kaynağın olamayacağını belirtiyorum. Sonuçta bana Allah'a inanıp inanmadığım soruluyor. İslam'ın amentu'sunda kitaplara inanmak varken, kitapların adı değil, içinde yazılanlar kastediliyor. Tevrat'ın ve Kur'an'ın içinde yazılanları bırakıp, bilmem kimin kitaplarını referans alanlar asıl gerçekten Allah'a inanıyorlar mı? Kur'an'ı yetersiz bulup, Allah'tan olmayan hadis-sünnet kitapları ile farkında olmadan aynı ad altında ama farklı bir dine sürüklenenler, başkalarından önce kendilerini sorgulasınlar. Daha iyi anlaşılabilmem için ben sana bir soru sorayım: Örneğin Nuh Tufanı hakkında nereden bilgi edinebilirsin. Bir ödev hazırlayacak olsan kaynakların neler olur?
  20. Başı Açık Görüneceğine Yanması daha caiz: Hürriyet Gazetesi'nde 17 Mart 2002 tarihinde yayınlanan haberde, yanan ortaokul binasından kaçan 15 kız öğrenci, Suudi din polisi tarafından "Kıyafetiniz sokağa çıkmaya uygun değil" gerekçesiyle engellendi. Pazartesi yaşanan olayda başörtüsüz olduğu için kızlar, diri diri can verdi. Suudi Arabistan'ın Mekke Kenti'nde geçen Pazartesi sabahı, bir okulda çıkan yangından kaçmaya çalışan 15 kız öğrenci "Namahrem Vahşeti"ne kurban gitti. Din polisi (mutavva), türbanları ve çarşafları olmayan genç kızların alevler içindeki binadan çıkışına izin vermedi. Elektrik kontağından çıktığı sanılan alevler bir anda üç katlı ortaokul binasını sardı. Öğrenciler, can havliyle kendilerini dışarı atmak istedi. Ancak genç kızlar kapıya koştuklarında din polisleriyle burun buruna geldi. Din polisleri, İslami kurallara göre giyinmedikleri, türban ve çarşafları olmadığı için kızların çıkmasına izin vermedi. Din polisleri, yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekiplerinin binaya girmelerine de ‘‘Namahrem’’ gerekçesiyle, izin vermedi ve ‘‘Onlara yaklaşmak günahtır’’ diye uyardı. Bir görevli El-İktisadiye Gazetesi'ne yaşananları şöyle anlattı: ‘‘Kızlar dışarı çıkmak istiyor, çarşafları olmadığı için dayak yiyorlardı. Durumun çok kritik olduğunu ve bu tür davranışın yeri olmadığını söyledik. Ama bizlere bağırdılar ve kapıdan ayrılmayı reddettiler.’’ Acılı bir baba da ‘‘Bekçi kapıyı açmayı bile reddetti. Polis durdurmasaydı kızlar kurtarılabilirdi’’ diye yakındı.
  21. Her beğendiğine inanan bir yapınız mı var? Yazık.. Hz. İbrahim hangi tarihlerde yaşadığını biliyor musunuz? O'nun hakkında yazılı kaynak olarak ne var? Sadece kutsal kitaplar. Kur'an ve Tevrat'da bahsedilenler.. Bunların dışında bir bilgi veren bu bilgiyi nereden bulmuştur sizce? Yalancı kafasından... Ama istersen ve inanıyorsan eğer Hz. İbrahim hakkında kaynak kitap olan Tevrat ve Kur'an'dan doğruları yazalım. Ama beğeneceğini sanmıyorum.. Peki o halde tercih beğenmeyeceğin Kutsal kitaplardaki doğrular mı olmalı? Yoksa beğeneceğin uydurma kitaplardaki yalanlar mı? Buna sen karar vereceksin..
  22. Muhammed/8. Hakikati inkara şartlanmış olanlara gelince, onları kötü bir akibet beklemektedir; çünkü [Allah], onların bütün [iyi] işlerini değersiz kılacaktır: Bu ayette açıkça yobazlar kastediliyor. Gerçekleri gözüne soksan yine de kabullenmeyen, şartlandıkları yalan-yanlış düşünceden vazgeçmeyen bağnaz fikirlilerin, zaten salih amelleri, faydalı işleri yoktur ki, olsa da değeri olmaz. Onları kötü bir son beklemekte. 9. Bu onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Allah da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır. Bu gerici-yobazlar, Allah'ın ayetlerini yetersiz bulur, kabullenmez. Onları eğer, büker, kendine göre yorumlar, olmazsa başka ayetle değiştirir. O da olmadı, uydurma hadislere başvurur. Onun için ne yaparlarsa yapsınlar, yaptıkları boştur, boşa gidecektir. 10. Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan [bilinçli günahkar]ların sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Allah onları kökten yok etti: hakikati inkar edenlerin tümünü buna benzer (bir akibet) beklemektedir. Tarihten ders de mi almıyorlar? Kendilerinden öncekilerin benzer davranışlar nedeniyle uğradıkları sonu görmüyorlar mı? Allah, hepsini yıkıma uğratmıştır. Hakikatleri inkara ve bozgunculuğa devam ettikleri sürece kaybeden onlar olacak ve benzer akıbetten kurtulamıyacaklardır.. Kürşat; Sence İstiklal mahkemelerinin kurulmasını ve hainlerin, gerici ve yobaz isyancıların asılmasını Allah mı istedi? Yoksa cüz-i iradenin sonucu mudur?
  23. Ziakıl; Sen gel de İstanbul'da Yıldız Parkında, Emirgan Korusunda türbanlıları seyret.. Bize türbanla namus masalları anlatma. Biz de görüyoruz neyin ne olduğunu.. Peygamberin döneminde, kölelik ve cariyelik varmış. Birbirlerinin eşlerine, kızlarına haram gözle bakıp, onlarla zina yapmak yerine cariyelerle ilişki serbest bırakılmış. Cariye ise, bir nevi günümüzün fahişesi.. Çünkü onu namus olarak sahiplenen yok. Üstelik aç, bakıma muhtaç. Dolayısıyla bunlar ortalıkta serbestçe dolaşıyor ve fahişeler gibi aranıyor aynı zamanda. Fahişeliğin de bir tarihi var. Dünya tarihi kadar eski. Sokaktaki bir fahişe, fahişe olduğunu nasıl belli edecek, nasıl müşteri bulacak? Farklı giyinerek, farklı bakarak, farklı yürüyerek, farklı konuşarak, farklı takınarak.. İlk zamanlar diğer kadınlar gibi giyinip, hareket edip sadece ellerine ya da başlarına bir işaret, bir çiçek vs. alanlar, bakmışlar ki bu yeterli olmuyor, bacaklarını açmışlar, göğüslerini açmışlar, hem daha iyi işaret sunmuşlar, hem de güzel olduklarını göstermeye çalışmışlar..Cariyeler de öyle.. Normal kadınların cariye zannedilip taciz edilmemeleri için önlem gerekmiş. Çünkü Araplar, bizim insanımızdan kat kat edepsizmiş. Kadınları eller, eteklerini açar, sıkıştırır, aşırı taciz ederlermiş. Önlem için de, ayaklarını yere vurarak, kıvırtarak yürümemeleri, üstlerine bir dış örtü almaları, göğüslerini kapatmaları istenmiş. Olay budur.. Saçını kapatmak diye birşey yok. Cariye-fahişe gibi davranmamak, iç çamaşırla sokağa çıkmamak- dış örtü almak, ya da günümüzde mutaasıp giyinmek, göğüslerini göstermeyecek şekilde yakalarını bir örtü ile örtmek- ya da yakası kapalı bir üst giysi giymek.. Burka, çarşaf, peçe, türban, şalvar, sarık, cübbe vs. şartı yok sonuçta.. Dolayısıyla sıkmabaş türban, dincilerin, din bezirganlarının kadınları sömürü aracıdır. Bu sömürüyü devam ettirebilmek için de bu sorunu çözmezler. Güçleri fazlasıyla olduğu halde. Karşı çıkan da olmadığı halde. Ortada yasa varken karşı çıkanlara kimse kızmasın. Onlar yasaların uygulanmasını istiyorlar. Bir baklava için verilen cezadan dolayı hakime kızılıyor. Hakim ne yapsın, kanunu uyguluyor. Değiştir yasayı, bitsin sorun. Kimse değiştirtmezler demesin. YÖK'dü, ordu'ydu,CHP'ydi demesin. Hiçbiri mani değil. Daha katı dönemden örnek vereyim. 1950'den. Arapça ezan yasağı kolayca kaldırıldı. Kimse sesini çıkarmadı. Hatta mecliste CHP'de destek verdi. Kanun değişti. Demek ki istenince oluyor. Peki neden istenmiyor? Sömürüleri devam etsin diye...
  24. Sonsuzluk üzerinde hesap olmaz.. Yani Sonsuz + x diye bir işlem olmaz. Sonsuz sonsuzdur.
  25. Zorunluluktan kastım, kendi haline bırakıldığındaki oluşumdur. Suyun akması, güneşin ışık saçması gibi. Burada önemli olan, bu taşma özelliğinin Allah tarafından bilinçle, ilimle, kudretle alemlere dönüştürülmesi, biçimlendirilmesi ve yaşamın yaratılmasıdır. Yazdıklarımızın tabi ki sorumluluğu vardır. Okuyan insanların bundan kötü etkilenmemesi, yanlış yönlere kanalize olmaması için dikkatli ve sorumlu yazmalıyız. Bilhassa din ve mezhep ayrılıklarını, şeriat düzenini, hurafeleri, gericiliği ve yobazlığı eleştirenler, okuyucuların ateist düşüncelere kaymasına karşı, dini, Kur'an'ı, hadisleri savunanlar, dini yazılar yazanlar ise, okuyucuların teokratik şeriat düzeni anlayışına kaymamaları konusunda tedbirli olmalıdır.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.