hakikad

Bütün o saydıklarını ben de biliyorum. Ama ben senin düşündüğün gibi düşünmüyorum. Daha sağlıklı düşünmen mümkün olabilirdi. Sen sıtmayı gösterip ölüme razı eder bir çaban var dostum. Tarihin önüne geçilmez gelişimi nice dikta rejimlerden geçerek, nice köleci toplumları aşarak nihayetinde demokratik düzene kadar geldi. Demokrasinin evrenselliği kabul edildi. Ama ne yazık ki şimdi de emperyalist amaçların engeline takıldı demokrasi. Eğer o saydıklarının tekrarlanmasını istemiyorsan demokratik düzene, yani erklerin bağımsız olduğu bir düzeni savunmalısın. Başka seçeneğin yok. Zira adil bir düzen ancak bilimsel hukukla mümkün olabilir. Hukuk erkine hükmeden bir ideolojiye engel olmak ancak oturmuş bir demokrasi bilinci ile, düzeni ile mümkün olabilir. Dünyayı değiştirebilmenin tek ve kesin yolu, büyük çoğunluğun sorgulayabilen mantığa sahip olabilmesidir.

Tanrının "iyi geçinin" önerisine (vahy) rağmen, inançlıların çok tanrı için "geçinemezler kaos oluşur" endişelerini anlamak imkansız. Tanrıların en iyi mantığı kullanarak, en iyi paylaşımı yapmaları gerekmez mi? Varsın çok tanrı olsun. Bizler rahat ederiz.

Muhafazakar kesim din tacirlerine destek oluyor. Teokratik düzen, şeriat için gösterge gittikçe yükseliyor. Aydınlar postu kurtarma çabalarında. Utangaç demokratlar bir çok konuda muhafazakarlara destek oluyor. Güya demokratik tavır takınıyorlar. Demokrasi için tehlike çanları artık çalıyor. Ve sonuç; "Toplumlar hak ettiği gibi yönetilirler."

Çok ve çoklu kavramı ancak demokrasi kavramı ile anlaşılabilir. Teokrasi zaten demokrasi kavramına karşı olduğundan, dinsel yönetim yanlıları her tip çoklu kavramına karşı çıkacaklardır. Dinci yönetimlerin, otoriterlerinin dünyanın sonuna kadar değişmeyecek hükümleri vardır. Paylaşımcılık yoktur. Onların tanrıları da (anlayışları) geçimsiz olduğundan bir başka tanrı ile geçinemezler kavga yaparlar. O zaman felaket olur arada biz yanarız.

Forumda birileri bir şeyler yazar veya paylaşır diğerleri de ona cevap verme adına bilgilerini paylaşırlar. Saygılı ve insanca olduğu sürece; "bitsin, bitirin" gibi gibi önermeler dayatmalar olmamalı. "Bir bilen" konusu ise; her kes mutlaka bir şeyler biliyordur. Önemli olan söylenilenlerin bilimsel veya ispatlı olmaları. İspatsız olanlar bilgiden sayılmamalı. Yani açıkçası söylenilenlerin defaatlerce yanlışlanmış veya doğrulanmış olmaları. "Allah'ın uzaklaştırdığı" konusu ise çelişkili. Zira Allah kendisi uzaklaştırmış ise zaten sorumlu tutamaz, tutmamalı. Önerileriniz için teşekkürler.

Çok basit ve önemli bir nedeni var. Birisi ezberleriyle, duyduklarıyla yaşayan bir kişilik oluşturur. Ömür boyu böyle yaşar. Sayılamayacak kadar yanılgılara düşer. Diğerisi ise sorgulamayla edindiği somut bilgilerle yaşar. Tutarlı bir yaşam sürdürür.

Sperm, Bel ile kaburga kemikleri arasından değil, erkeğin testislerinde üretilir. Testisler (yumurtalıklar veya erbezleri): Erkeğin bir cinsel organı olup, meni(sperm - ersuyu) ve seks hormonu üremesini sağlarlar. Penisin altında skrotum denilen bir torba içindedirler. İnsanların %99'u ezberleri ile yaşarlar.

Her toplum yarattığı, kurguladığı yaratıcıya bu tür özellikler atfetmişlerdir. Kaldı ki, o yaratıcılardan bazılarının daha ciddi özellikleri vardır. Ne insanlardan evlat edinir ne de sevgili. Ne de onların hatırı için yaşam oluşturmaz, ona özel yatak işlerine, kiminle yatacağına kadar karışmazlar. Bütün bu ve bunları toplumlar birilerine töre ve sömürü kurallarını dayatmaları için oluşturmuşlar, bir şekilde inandırmışlardır. En çok ta korkutarak benimsetmişlerdir. Bütün inançlar böyledir. Orta çağın peşin kabullerini sorgulamasız kabullenen toplumlar yüzünden, bu süreç(din ve tanrı oluşturma) insanlar bilinç kazanana kadar devam etmiştir. Günümüzdeki egemenler buna cesaret edememektedirler. Günümüzdeki egemenler bunu ideolojilerle devam ettirmektedirler.

Kulluk ve kölelik Arap törelerinde ve orta çağ toplumlarında görülür. Yirminci yüz yıl değerlerinde ise özgürlük, sorgulayıcılık ve tüm insanlık yararına üreticilik (maddi ve manevi) vardır. Dinleri ve töreleri sadece emperyalist zihniyetler (sömürenler) kullanırlar.

Hayır, Kuranı inkar etmiyorum. Kuran diye bir kitap var. Diğer kutsal kitapların olduğu gibi. Din icat edilme sürecinde olduğu gibi binlerce din icat edilmiş, onlarca kitap yazılmış bir yaratıcının adı kullanılarak. Araplar da bu süreçte böyle bir din icat ederek kendi törelerini, toplumsal kurallarını ve bilgilerini yazmışlar bu kitaba. Daha önceleri ise Çin, Mısır ve Yunan toplumlarına ait bilgiler daha kayda değer bilgilerdir. Meraklısı araştırıp sorgulayıp öğreniyor. Ama ezberleriyle yaşayanların böyle bir kaygusu yok. Şunu unutmamak gerekir ki, her toplum kendi dininin canı pahasına doğru olduğunu iddia eder. Ama bu sadece ön yargıdır. Gerçek bilgilerle alakası yoktur.

Ön yargının sözlük anlamı zaten kayıtsız şartsız söylenilene, okunulana inanmak iman etmek demektir. Demek ki inanmayan ön yargısız, inanan ise ön yargılı okuyor.

Ortadoğuda oluk gibi kan akıtanlardan ne farkı kaldı bu inancın? İnanmayanlara neden karışılıyor? Bırakın insanların yakalarını. Sizin gibi düşünmek, yaşamak zorundalar mı herkes?

Güzel bir yazı tebrikler. Çok bilinen sarı öküz hikayesindeki gibi sadece sarı öküz kaldı. Mücadele edecek kimse kalmadı ne yazık ki...

O halde neden kafirlerle(!) evlenmememizi bizim seçimimize bırakıyor? Seçimimizle kaderimizi bozabilirmiyiz?

:)

Anladım. Yukardaki söylediğim "uydurma" da bir yetidir. Doğrusun.

Sonsuz sondaki.. Böyle bir terim bilimsel değil. Sonsuzluğun sonu mu olur? "Yaratmak" kavramı da eğer yoktan var etmek ise, bu da bilimsel değil. Mitolojik uydurma olabilir. İnsanlığın bir yetisi de olamaz.

Sanmıyorum. Eğer ışidçiler namazı şimdikiler gibi kılıyorsa Kuranı uygulamıyor. Kuranda namazın ayıntıları yok. Üstelik Kuran "Hüküm yalnızca Allahındır, elçi ise yalnızca tebliğcidir" der. Işidcilere gelince; Onların görevi yalnızca süper güçlerin "kan akıtın" emirlerini uyguluyorlar.

Haklısın başlık bu: Islam Dininde Caga uygun ve degisen bir reform Olabilir mi? Olamaz, Cunku.... Kurana göre, Allah'ın ayetleri (hükümleri) değiştirilemez. Ama bu lafta kalmış tabi. Kurandaki her şey değişerek uygulanmakta. Kuranda hüküm yalnızca Allahındır demesine rağmen. Namaz, oruç vs. gibi ibadetler bile Kurandaki gibi değil. Allahın ve Kuranın dışında belirlenmiş. Sanırım bu Emeviler ve Abbasiler döneminde yapılmış. İslam için herkes kafasına göre hüküm yürütüyor. Şu andaki şeriat hükümlerinin her devlet tarafından ayrı ayrı uygulanması bile şirk oluyor. Mollalar veya Müftüler farklı farklı hüküm yürütüyor. Bu zaten böyle olmalı. Zira doğada değişmeyen hiç bir şey olamaz. Değerler de dahil.

Böyle bir görüş nasıl yorumlanırsa yorumlansın irade dışıdır. İster serbest olsun ister olmasın. Anlamlara takla attırmayalım. Yukardaki cümlenin anlamı şu: Karar verdirtilmiş biz de kararı veriyoruz. Böyle imtihan olabilir mi? Kararı veren kendini imtihan etmiş olur. Çünkü kaderi (olacağı) hazırlayan kendisi.

Böyle diyenler ezbereletildikleriyle konuşuyorlar. Bir uyulmasında görelim bakalım. Ebediyyen işkence tezgahı. Hem de emsali görülmemiş işkenceler(Kuranda belirtilenler). Bu mu demokrasi anlayışı? Bu mu zorlamanın olmayışı? Demokrasi anlayışında, dinin, ahlakın, fikirlerin de görece* olduğu bilinir ve kabullenilir. Kişilere zararı olmayan değerlere demokratik bakılır. Dinlerin ve törelerin hiç birisinde demokratik anlayış yoktur. Sorgulamanın yasaklandığı değerler zaten özünde demokratik olamaz dikta görüşlere aittir. Yazdıklarımızın ve cevapladıklarımızın tutarlılık içermesi için, önyargılarımızla, peşin kabullerimizle değil de sorgulamacı zihniyetle değerlendirmemiz gerekir. ----------------------------------- *Görecelilik ne demektir?

Kuranın demokrasiyi temsil ettiğini söylemek, demokrasi kavramını bilmemek demektir. Demokraside tek doğru benim kurallarımdır dayatması yoktur. O halde Kuranda demokrasi yok (tek görüş, tek doğru) anlayış vardır.

Evet alısal yanılgıya düşmemek için doğa gerçeklerine ve olgulara bakmak gerekir. Kendisine ait olmayan irade.. İlk sebep, ilk irade, ilk yaratan vs. Bu tür düşünenler aslında kendi bindiği dalı kesiyor. Kendisine ait olmayan irade, ilklik vs. bahsettiği yaratıcı için de geçerlidir. "İlk" kavramı bir felsefi terimdir. İlklik, öncesi ile anılan nitel bir değişimdir. Öncesi olmayan bir ilklik olamaz. Ne bilimsel ne de felsefi olarak mümkün değildir. Algı yanılması olur.

Ayni şeyleri söylemiştim.

Tarihte binlerce insan bir yaratıcı(!) ile konuştuğunu söylemiş, Halen de söylemektedir. Konuştuğuna şahit olan sadece kendisi. Buna nasıl inanılacak? Hiç bir kanıt yok. Konuşulanlar ise sadece ortaçağ anlayışı ve olayları.