Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Dr Recep Celik

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    10
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: Dr Recep Celik

  1.    Depresyonun belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

    Daha önce yaptığı işlerden ve aktivitelerden aldığı aynı zevki ve hazzı  şimdilerde almaz.
    Duygulanım  değişiklikleri görülür çabuk sinirlenir,olaylara karşı toleransını azalır.
    Her gün sürekli kendini üzgün hisseder çökkünlük hali,bitkinlik hisseder. Uykusu düzensizdir  cok  uyuma, uyku arasında sık sık uyanma, uykusuzluk çekme ya da az uyuma gibi problemleri vardır.
    Bir işe motive olamamak  dikkatin çabuk dağılması, huzursuzluk vardır.
    Kendini işe yaramaz, değeri olmayan biri olarak görürler,ölmeyi  düşünürler.
    Vücudun işlevleri  azalır, cinsel isteksizlik oluşur yorgunluk hisleri artar.
    Geçmişi ve geleceği düşündüğünde hep karamsardırlar her kötü olayda kendini sorumlu tutarlar.
    İntihar etmeyi düşünürler ve  hatta planlarlar.
    Ruhsal belirtilerin yanında  depresyonun fiziksel belirtilerde vardır.
    Bunları  sıralarsak ,
    Daima yemek isterler,damak tatları kısa süreli olsada mutlu eder .bu sebepten sık sık yerler,fazlaca miktarda yerler,  böylece facit daire içine girmişlerdir. Çoğunlukta yemekle mutlu olurlar , çoğunlukla  şişmandırlar Sindirim sistemi şikayetleri vardır.
    Cinsel isteksizlik vardır.Cinsel isteksizlik depresyonu derinleştirir.
    Hep yorgunluk vardır , yerlerinden kalkmak istemezler.
    Kas ağrıları vardır ,her zaman bir yerlerinin ağrıdıgını söylerler.
    Kalp ağrıları  olduğunu  söylerler.
     
               Çocuklarda Çocuğun okulda başarısı  gün  gün  azalır.Çocuk aşırı sinirli olur.arkadaşlarından uzaklaşmaya başlar. Sessiz ve yalnız kalmak ister, odasına kapanır. Madde kullanımına eğilim artar. Kendisine zarar verecek arkadaşlara takılmaya başlar. Ders çalışmak istemez.
              Yukarıdaki belirtilerin hepsinin bir kişide  bir anda olması şart değildir, zaman  zaman yer değiştirerek bir kısmının bulunması da depresyon için yeterli olabilir, fakat bu belirtilerin en az on beş gün boyunca var olması gerekir.

     

  2.  

              Kişinin  Severek ve isteyerek  yaptığı  haraket ve davranışları bir süre sonra çeşitli nedenlerden dolayı yapmak istemememesi  ,zevk almaması , ruhsal ve bedensel yönden bitkinlik   haline  depresyon denir.

    Bugunlerde  çok konuşulan ,doktların çok karşılaşaştığı bir hastaliktır.20-25 yıl önce her  10 reçetede  bir karşılaştığımız  Antidepresan  ilaçlara şimdilerde hemen hemen her reçetede rastlıyoruz.O halde depresyonu hastasını tarif edelim;

             

     Depresyon hastası  kendini üzgün ve endişe içinde hisseder.   Depresyon hastası herşeyi  olumsuz şekliyle düşünür, bütün olayları olumsuz tarafıyla görmeye başlar ve geçmişte yaptıklarından kendini sorumlu tutar ve suçlar.

     Depresyon hastası kendisini  düşünmek istemese de bu duruma hakim olamaz.Hep kendini düşünür.

     Depresyon hastası  gelecegini  umutsuz ve karamsar görür.

     

        Depresyon hastası  kendisini hep  çaresiz hisseder ve hayatın anlamsız olduğunu düşünür.

        Bu bakış açısıyla kişinin sosyal ilişkileri  bozuktur  performansı dùşùktür,fakat her çökkünlük haline depresyon denemez

         .

         Depresyon diyebilmek için bu  belirtilerin. son iki haftadır devam etmesi gerekir.Bu süre içinde sürekli olması gerekir.

                                         

  3. http://dai.ly/x1ovdp7

     

    Çeşitli baş ağrısı sebepleri vardir.Bas ağrısı denince  akla   Cogunlukla  MİGREN  tipi ağrı gelir.Çoğumuz   zaman zaman  bu tip  bas ağrısı cekmişizdir.Migren belirtileri migren agrisini diger baş agrilarindan ayırır.Agrı başın tamamını kaplayabilir.asıl migren belirtileri   ve tipik olanı yarım baş agrısıdır.Bazen   başın yarısını  kaplayan ağrı  Migren  belirtisidir. Migren agrisi ataklarla gelir ,  ağrı araliklari kiminde sık  kiminde  uzun surelidir.Hasta ağrının  gelecegini anlar  kendini ona göre  rahat bir ortama  hazırlar.Ağrı  her yasta ve cinste görülebilir ancak kadınlarda erkeklere göre oran da daha yüksektir. Agrının suresi  uzun olması migren  belirtileridir. Hatta bir ila üç gün  süreyle hastayı rahatsız edebilir  .
     
    Migren belirtilerinden   ağrıyı   ışık,  yüksek ısı ,soğuk ,güneş, gürültü, kalabalık ,rüzgar, nem rahatsız eder ve  ağrıyı provake eder.Migren belirtilerinden  bir diğeri  gurültùdür. Bu nedenle hasta kendini  sessiz, karanlık, yalnız bir ortama atar.Migren belirtilerinden bir başkası  bulantı ve kusmadır. Kafa içi basınç artmasına bağlı olarak ,genelde bulantı,kusma ,huzursuzluk eşlik eder. Ağrının şiddeti  hastadan hastaya değişir,bazençok şiddetli  bazende  hafif seyreder,  hastada iştah  azalır.Ağrı  atakları geçtikten sonra  hasta her şey normal olarak hayatına devam eder.   Ancak hasta endişeli ve huzursuz dur,çünkü ağrının tekrar gelecegini bilir ve  düşünür .
    Migren tipi baş ağrısı toplumda hiç de azimsinmayacak  kadar fazladır .

  4. NEDEN HASTALANIYORUZ?

    Her canlı gibi ,insanoğlu da  mükemmel bir plân ve programla yaratilmaktadir. Bu mükemmellik anne karnında  gebelik  başlayınca başlar .Sağlıklı bir gebelik dönemi  sağlıklı bir hayatın  başlangıcıdır. Bu dönemde  közellikle anneye çok iş düşer .Annenin sağlıklı olması , sağlıklı beslenmesi hem kendi  hemde karnındaki bebeğin saglıklı gelişmesi açısından çok önemlidir.ZARARLI  toksik  maddelerden  kendisi için olduğu kadar  karnındaki yavrusu icin de uzak durması sarttır. Gebeliğin sağlıklı geçmesi  kadar çocuğun  DOĞUMUDA saglikli  ve normal   Doğal yolla olmalıdır .Yani tıbbi bir zorunluluk yoksa doğum şekli normal bir şekilde doğum kanalı yolu ile olmalıdır.Çünkü doğum anında doğum kanalında bulunan  çocuk için elzem olan bakterileri alarak dünya ya gözlerini açar.Bu bakteriler cocuğun barsağına yerleşerek ,cocuğun gelecekteki sağlıklı bir hayatı icin baslangic oluşturur.NORMAL DOGUM BU KADAR ÖNEMLİDİR?
    Sağlıklı  çocuk için anne sütü   Şarttır . Anne sütü yerini hiç bir gıda tutamaz .Zira anne sütü doğan çocuk için planlanmış veçocuk için  özel ùretilmiştir, Çocuk doğduğu için anne den süt oluşmuştur. Çocuk doğmazsa sütte anneden gelmez .Anne sütünün yerini başka bir canlının sütü nede başka besin tutmaz.Çocuğun gelişmesi ve büyümesi ni sağlar .
    AŞILAR 
    Çocuklukta  yapilan aşılar  zamanında yapılmalıdır. Bu aşılar enfeksiyon hastaliklarina karşi  çocuğu  korur. Anne sütü bağışıklık(immünite)  gelişene kadar çocuğu infeksiyonlardan  korur. Bu yüzden aşılar , çocukta bağışıklık   Sistemi geliştikten sonra yapılmalıdır . Erken yapılan aşılar bebek bağişıklık sistemini zorlar ve yük oluşturur. İleriki yaşlarda hastalik icin zemin hazırlar.
     Çocuğun  bağışıklığı   1 -1,5 yasları arasında gelişir .Bu nedenle asilarin  bir yaşindan itibaren  yapılması en uygun zamandır.
     
    Çocukta  süt döneminden sonra ek gıdaya başlanır ve bu dönemde yavaş yavaş çocuka  anne sütü  ile birlikte  ek  gıdalarla beslenir.Ek gıda ve gıdalar çok önemlidir.Biraz burada duralım  ve izah edelim.
    BESLENME NASIL OLMALI
                 Beslenme  her canlıda olduğu gibi ,insan oğlunun da FITRATINA  uygun olmalıdır .Yani  doğada   canlılar (bir kismi otla ,bir kismi et le, bir kismi hem et hem otla beslenir )ne yiyeceğini bilir ona göre besinlerini arar bulur ve  beslenir.Çünkü  her canlı türlerinde  sindirim  organları  (dudak  ,ağız, çene yapısı  ,yutak  ,mide  ,barsak  sindirim sistemleri )   birbirinden az çok farklı gelişmiştir ,yediği besinleri sindirmeye uygun  bir şekilde oluşmuş . Bu nedenle yiyeceklerini seçerek ,bilerek yerler.Fıtrata  uygun olmayan besinler vucut için  yabancı madde gibi görülür ve Reaksiyon geliştirerek yok  etmeye ve  zararsız hale getirmeye  çalışır.  Bu maddeler vucuda uyumsuz (intoeran) yada allerjik besin gibi algılanır , vucut bunlardan korunur yada  hastalanır .
     
                Eğer besinleri  uzun süre korumak ve saklamak için içlerine koruyucu maddeler konur,koruyucular vucut için zararlıdır .
     
                 Besinler rafine ediliyorsa besinin doğası bozulmakta ( proteinler ,yağlar şekerlerin vasfı bozulmakta ); bunlar da vucut tarafından yabancı olarak algılanmaktadır.
    Örneğin, şekerler bir taraftan rafine edilirsek içlerine yabancı maddeler konur( koruyucu katilastirici ,boya ,kökü veren esaslar ), diğer taraftan yogunlastirilir        .( sonucunda insanlar vücudun alması gerekenden fazlasını alır ) 
     
                Yediğimiz  besinler,sindirim sistemimiz tarafından işlenerek bağırsaktan emilir ve vücutta kullanılacak hale getirilir .Emilimde bağırsak florası önemlidir .Ancak barsak florası denen bağırsakta yaşayan bakterilerin cinsi ve sayıları  ve karakteri önemlidir ,bağırsakta bir denge icinde olmak zorundadır.
     
                 Bağırsak FLORASI'NIN karakterini bozan etkenler, bir taraftan emilimi bozar ,beslenme yetersizliğine sebep olur, diğer taraftan patojen bakterilerin besinlere ortak olması ve besinleri yemesi sonucu oluşan metabolik olayla r  sonucu atıklar  oluşur .vücuda geçmesi sonucu  HASTALIKLARa neden olur.
     BAĞIRSAK FLORASINI  BOZAN NEDENLER
    1):Sezeryanla dogum ( normal flora olusamaz)
    2)Gelişi güzel  ilaç kullanma ( ilaçlar vücuda yabancıdır,barsaktaki  florayı öldürür ,yerine kotu flora hakim olur ) Antibiyotikler, analjezikler, steroidler vs.
    3) Dış tedavisinde kullanılan  metaller ( amalgam ,kron vs) barsak florasına zarar verir ve patojenlerin Floranin artmasına sebeptir.
    4) Bağırsak ta parazitlerin artması , flora dengesini bozar  metabolileri (atıklar ) ve besinlere ortak olurlar.
    5) İçtiğimiz sulardaki ağır metaller.Vs
     
                  Günlük  yeterli su içmeme k, enaz 2,5 -3 litre  içmek zorundayız .
     
                   Nefes yolu ile aldığımız  hava ile toksik gazlar,( oto ekzos gazları vs ) 
     
                   Deri yolu ile  saç boyaları , makyaj  ,kozmetik malzeme  vs
     
     
                    Sağlıklı bir hayat diliyorum
     
     
  5. Başlıktan anlaşıldığı gibi egzama hastalığına yakalanmış birisiyim,bu hastalıkla geçirdiğim süreci sizlerle paylaşmak istiyorum çünkü başıma gelen bu durumdan sonra farkettim ki ne kadar çok insan bu ve bunun gibi hastalıklarla mücadele ediyor derman arıyor.Yaşadığım tecrübe sebebi ile yararlı olacağı kanaatindeyim.

          Adım Nurtekin Çavuş Antalya'da beş yıldızlı bir otelde yöneticiyim,uzun süre futbol oynadım spor yapmadığım hafta kendimi rahatsız hissederim 14 yıl önce geçirdiğim varikoser dışında hiçbir hastalığım olmadı.

           2013 yılının kasım ayında aniden bu hastalığa yakalandım ani diyorum çünkü bir sabah uyandığımda ayaklarımın altında derilerin çatladığını gördüm bir gün önce birşey yoktu.Daha sonra kaşıntılar el ve ayakta yarılma biçiminde acı veren sinir bozucu yaralar ve kanamalar oldu.İlk etapta kortizol,kaşıntı için krem ya da merhem gibi ilaçlar stres sebebi ile başladığı tespitinden dolayı sakinleştirici verdiler.Fakat geçici rahatlamalar dışında  hiçbir ilerleme olmadı çare için İstanbul'a Ankara'ya doktorlara gittim fakat tedaviler sonuç vermedi ilerleme göremedim,sürecin uzun olacağını söylemişlerdi fakat dayanacak gùcüm kalmamıştı çünkü çalışamaz hale geldim ellerim yaralardan kapanmıyor, çayımı bile karıştıramıyordum  gömlek giymiyordum çünkü düğmeleri kapatamıyordum,bankamatikten kartımı geri alamadığım için yardım istemek zorunda kaldım.Ankara İstanbul sonrası insan her duyduğunu denemek istiyor çünkü umut dünyasındayız,sonrasında aktarlar,bitkilerle tedavi  alternatif tıptan birçok şey .. Ama olmadı!!! Yaralardan rahat uyuyamadım banyo yapamadım,oğlumu sevmedim,

          Gelelim şu ana ; Anladığınız gibi bilgisayarda yazımı kendim yazıyorum ellerim harika bugün oğlumla top bile oynadım, NASIL MI??

          Bundan 10 gün önce ( bugün 02.03.2014) sayın doktor Recep Çelik ile tesadüf eseri tanıştım bana birkaç soru sorduktan sonra tebessümle hallederiz dedi,tabi bukadar doktor profesör tedavisinden sonra pek umutlu değildim,öncelikle hastalığın ne olduğunu anlattı bana sonra tedavi sürecini birtakım aletlerle ölçümler, arkasından hızlı ama hastayı yormayan tedavi başladı.

           Bende ilk duyduğum zamanlar çok ciddiye almadım fakat Recep Beyin uyguladığı metotlarla sadece 5 gün içerisinde ellerimi tutar hale getirince 7. Günde yumruğumu sıkınca hatta başlangıçta ilk on beş dakika içinde ellerim ayaklarım ve vücudumu soğutup beni rahatlatınca kısa bir süre sonrada normal hayatıma dönünce bana da burada sayın doktor Recep Çelik'e teşekkür etmekten ve sizlere yardımcı olabilmek için burada paylaşmaktan başka yapacak birşey kalmadı.Bu vesile ile uygulanan tedaviyi anlatabilirim fakat kişi bünyesine ve alışkanlıklarına göre de değişiklikler olduğundan, uzmanı olmadığım ama yaşayarak gördüğüm öğrendiğim bu konuda en doğrusunun sayın Recep Çelik ile görüşülmesini iyileşmiş bir hasta olarak hem modern tıp hemde alternatif tıbbın mükemmel uyumunu ve sıhhatinize kavuşacağınıza yürekten inanarak tavsiye ediyorum..

               Unutmadan şunu da eklemem gerektiğini düşünüyorum sayın Recep beye ödediğim ücret aktarlara ödediğimin 5 te 1 i )))

              Sayın doktor Recep Çelik'e ulaşmak isterseniz Alanya incekum mevkiinde  Özkaymak Otel karşında muayenehanesi var,başka birşeyide yok zaten ))) 

    Sayın doktor RECEP ÇELİK e sonsuz teşekkür ve saygılarımla....

                                                                   Nurtekin Çavuş 

     

    Nurtekin Çavuş'un Videosu

     


  6.  


     

     

    Beslenme ile alınan enerji yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ,fizyolojik özelliklerine ve  hastalık durumuna göre değişir.

     

     

    1)Vucudun ihtiyacindan fazla yenmemeli (Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir)

    2) YENEN GIDALARIN NE OLDUĞUNU BİLMEK GER EKLİDİR.

    3)GIDALARIN olmazsa  olmazı  doğal olmalı, taze olmalı, 

    4)Rafi'ne edilmiş (işleme tabii tutulmuş )gıdalarda beslenmemeli.

    5) Damak tadı önemli  ancak çok fazla yemek yeme  sebebidir.sigara tiryakiliği gibi besin tiryakiliği oluşur.. Ve şişmanlık sebebidir.

    6)Günlük  2,5 -3 Lt  su içilmeli.

    OBESİTE NASIL tedavi edilmeli?

     

    Herseyden once OBEZİTE ( kilo)bir hastaliktir diğer hastaliklarida provake eder.Bu nedenle sadece diyet yapmakla tedavi edilemez.-

     

    1) Her tür besinden yenmeli ( sadece bir grup besin yenilerek kilo verilir ancak metabolizma bozulabilir büyük yanlış burada yapılıyor.ornek sadece et yiyerek kilo vermek gibi .daha büyük saglık sorunları davet ediliyor,konstipasyon gibi.KONSTİPASYON VARSA  HASTANIN SAĞLIKLI KİLO VERMESİ VEYA  TEDAVİ OLMASI MÜMKÜN OLMAZ?

     

    2)  Vücudun ihtiyacı kadar yemeliyiz, diyet yapmak aç kalmak olmamalı.

        Yenen ve içilen besinlerin vucut için uygunmu değil mı bilmek gerek, 

     

    3)bağırsak işlevi  iyi mı kötü mü bilmek gerek,özellikle hastada kabızlık "varsa  kabizlik tedavi edilmeden yapılan diyetlerin vucut saglıgını daha da  kötüye  götüreceğini  fayda yerine zarar verdigini bilmek gerek.

     

    4)Diyet te diğer bir unsur aç kalmak  olmamalı ,ne yediğimizi bilmemiz gerek.

     

    5)Baska bir sorun rahat ve haraketsiz bir hayat sürdürmemiz.( insan  dışındaki canlılar kendi yiyeceklerini bulmak yemek için daima haraket halindedirler.) ------".yemekten sonra cogumuz  oturur veya uyuruz. Sonra da su içsek de kilo alıyoruz der ve hayiflaniriz.

     

    6)Bazı ilaçlar gelişi güzel kullanılışı da( kortizol)  OBESİTE sebebidir.

     

    7)  2,5 -3  Lt  GUnde  su içilmeli. 

  7. Obezite günümüzde en önemli sağlık sorunları arasında birinci sirayi almaktadır. Bugün  toplum sorunu olan ,kilo alirken de  kilo  verirken de para odedigimiz Obeziteyi konusalim . Sismanlik veya  obezite genel olarak ,beden yağ oraninin yağsız kisma göre  aşırı artması dir .Baska  bir tarifi ise  boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.Basit bir ifade ile kilo artisinin istenenden fazla olması.

    obezite  deyip geçmemek gerek , obezite  metabolik  bir  hastaliktir.  Yani vücudun  tamamını bütün vucut fonksiyonlarını  ilgilendirir. Metabolizmanın çalışmasını , ahengini   bozar .Hastaliklarin habercisidir.hastaliklarin daha kolay gelmesine öncülük eder.Örnek vermek gerekir ise şeker hastaligi , tansiyon hastaliklari  kalp hastaliklari  vs  cogunlukla  sismanlik la ya beraber veya şişmanlık sonrasi  oluşur. Sağlıklı olmanın  sağlıkı  yaşamanın birinci kuralı  normal kiloda olmaktır.

    NEDEN KİLO ALDIĞIMIZA CEVAP ARAYALIM?

     

    --- Tüm canlılarda olduğu gibi, insan da yaşaması için gerekli olan enerjiyi besinlerden alarak hayatını sürdürür.Gerekli olan enerji miktari,  kişinin yaşına cinsiyetine kişinin yaptığı  işin  mahiyetine göre değişir. Ortalama olarak günlük 2000 -2500 kalorilik bir besin alması gerekir  , alınan kalori miktari yapılan işin  mahiyetine göre artabilir  yada  azalabilir.Fiziksel güç gerektiren işte

    çalışan  daha fazla enerji ye  ihtiyacı  vardır.Masa  başında memur daha az enerji kullanır..Besinlerle aldığımız  enerji    ,vücudun kullandığı enerjiden fazla ise  , fazla enerji vücudumuzda     yağ olarak birikir . Çünkü vucut çok pintidir  hep yarın  için  hazırlık yapar hep yarını  düşünür   ve   böylece  kilo almış olur.  

     

    BESİNLERLE ALINAN ENERJİYİ  VUCUT NASIL KULLANILIR?

     

    1 ) Bazal metabolizma İle kullanılır( Vücudun tam istirahat durumunda ( uykuda ) kullandığı enerji miktarı.    

    2) Yenen GIDALARIN  sindirimleri  için kullanilan  enerji miktarı    .                      

    3) Fiziksel  aktivitesinde  kullanılan enerji miktarı.

    Vücut  için gerekli olan enerji miktarı yukarıdaki üçünün toplamı  kadardır.

     

    Eğer bundan  fazla enerji alınıyor ise  ( yani fazla yemek yeniyor ise) kısır döngü  devam eder ,OBEZİTE oluşur.

                       

    Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eder ,yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır.

    Beslenme İnsanın   büyümesi, gelişmesi ,üretken olması için  sağlıklı olarak  yaşantısını  devam ettirebilmesi  besinlerden aldığı enerjidir . Yenen besinler yeterli  ,  dengeli , DOĞAL ,vucudun kullanabileceği ( toleraedebildiği ) türden olması  gerekir.

    Ancak beslenmek karin  doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir.    

    Beslenmenin kuralları olmalıdır.                                                                                                                                      

    1----Beslenmenin birinci kuralı   yaradılış  fıtratına uygun olarak beslenmek olmalıdır. Bunu ifadeyi açacak  olursak  her canlı türünün  hangi  tip  besinlerle beslenecegi  yaradılışdan  planlanmıştır. Yani yaşayan her canlı

    ne yiyeceğini bilir ve secerek yer..Eger doğudaki  canlıların beslenme biçimlerine göz  atacak olursak ,dikkat le bakarsak anlariz  (bir kısmı otcul , bir kısmı etçil dir   Bir kısmı  böcekcil  bir kismi  kemirgendir vs . Yırtıcılar ot yemez, otcullar et  yemez, zira  her canlının beslenmesi için  agiz yapısı ,dişleri ,yutak ,mide  bagirsaklari özel olarak planlanmistir ve oluşturulmuştur)

     2----Vucut icin uyumlu gidalarla beslenmek gerekli, bir besin  bir kisiye iyi ,faydali  diğer kisiye  faydasiz hatta ZARARLI olabilir, uyumsuz olabilir ,zira her vucut birbirine benzemez..Uyumsuz olan besinler bedeni bazen strese sokar, bazende zayiflatabilir. Buda devamlı  ise  hastaliklar geliyor demektir.

    3---- Obeziteyi oluşturan sebep sadece çok yemek DEĞİL. Dengesiz ve  vücuda uygun olmayan besinlere  beslenmedir,daha ziyade tek tip beslenmedir,mesela düşük degerli karbonhidratla fazlaca  şekerli  ve nisastalı  abur cubur denen beslenme gibi.vs)

  8. Çeşitli baş agrisi sebepleri vardir.Bas ağrısı denince  akla   Cogunlukla  MİGREN  tipi ağrı gelir.Cogumuz  zaman zaman  bu tip  bas ağrısı cekmisizdir Migren tipi baş ağrısı başın tamamını kapladigi  gibi bazen de başın yarisini kaplayacak  sekilde olur.Migren agrisi ataklar la gelir ,  agri araliklari kiminde sık  kiminde  uzun surelidir.Hasta ağrının  gelecegini anlar  kendini ona göre  rahat bir ortama  hazırlar.Agri her yasta ve cinste görülebilir ancak kadınlarda erkeklere göre oran da daha yüksektir. Agrınin suresi 4  ile 72  saat kadar süreyle hastayı rahatsız edebilir  .Migren  ağrısini  ışık,  yüksek ısı ,soğuk ,gunes, gürültü, kalabalık ,rüzgar, nem rahatsız eder ve  ağrının şiddetini artırır. Bu nedenle hasta kendini  sessiz, karanlık, yalnız bir ortama atar . Migren ağrılarına,genelde bulantı,kusma ,huzursuzluk,   da eşlik eder.   Agrinin siddeti  hastadan hastaya degisir ,bazen cok siddetli bazende  hafif seyreder,  hastada iştah  azalır

     

    Ağrı  atakları geçtikten sonra  hasta her şey normal olarak hayatına devam eder.   Ancak hasta endişeli ve huzursuz dur,çünkü ağrının tekrar gelecegini bilir ve  düşünür .

    Migren tipi baş ağrısı toplumda hiç de azimsinmayacak  kadar fazladır .

    MİGREN HASTALARI GÜN GEÇTİKÇE NEDEN ARTMAKTADIR?

    -----Endüstrilesmis toplumlarda oran kırsal toplumlara göre çok yüksektir. Buda beslenme  alışkanlıklarına bağlıdır , endustri   Toplumunda hazir gida ve rafine edilmis gida tuketimi fazladir  (gıdaların hazirlanisi ,saklanma sekli, korunması ,  sunma sekli ile ilgilidir) Hazır gidalar(ölü gidalar) la beslenen toplumlarda  oran çok artmaktadır. Bizim toplumumuzda migren sebebi özellikle son 30 yılda  marketlerin artmasına paralel olarak  hazır gıdalarla beslenmenin artması

    -----Diger bir sebep gelişi güzel ilac kullanımı ( özellikle antibiyotikler, steroit ler, agri kesiciler,  vs ) 

    ----- Başka bir sorun dis hekimliğinde dolgu malzemesi olarak kullanılan AMLGAM ( civa,gümüş,aliminyum,kalay vs) dir. 

    -----Diger bir sorun kimyasal toksik maddeler , boyalarda ki kimyasallar ( kursun, polietil en, benzen,vs) , tarımda kullanılan  yabancı ot öldürücü , böceklere mücahede kullanılan kimyasallar, kişisel temizlikte kullanılan kimyasallar ( sac boya maddeleri , ojeler vs.,  daha da  artirilabilir. (Şu anda hastanelerimizin onkoloji kliniğinde tedavi görmekten olan hastaların  cogunlugu kırsal kesimden tarımlar uğrasan insanlar Buda tarımda kullanılan ilaçların tehditini göstermektedir. )Şu an bizim toplumumuzu rahatsız edenlerden bahsetmeye çalıştım..

    ----- Uzun yillardir migren sebebi olarak stres gosterilmistir.Migren veya baska bir hastalikta elbette stresin etkisi vardir .Stres var olan problemi artırır ve su yüzüne çıkarır, alta yatan sebebi provoke( uyarir )eder. Ancak su hususu da belirtmek gerek:Sitres olmadan hayat devam edemez.

     

    TEDAVİ : Eğer  hastalik varsa ve hastalığın adı konmuş ise tedavisi olmak zorundadir.

    -----Tedavide hastalığa sebep olan (ajan veya ajanları )lari  tespit etmek ,bunlari vucuddan  uzaklastirmak olmalidir.

    ------Doğru tespit  dogru tedaviyi getirir.

    ------ Amac hasta kisiye  herhangi bir zarar vermeden tedavi etmek  olmalıdır.

    Not: klinikte  her hasta once test edilir, hastalık sebepleri tespit edilir,ve tedavisi düzenlenir.

    --------MİGREN  ,  AKAPUNKTUR  tedavi yöntemi  ile destekleyerek  çok kısa bir zamanda tedavi edilir.

    Sağlıklı mutlu günler dilerim.

     

    Dr. Recep Çelik 

  9.  ALERJİK  HASTALIKLAR:
    Bu gün sizlere  günümüzün en çok konuşulan hastalılığından bahsedeceğim. Kime  sağlıkla ilgli  bir soru sorarsanız alacağınız  cevap , benim  suna karsi allerjim var  buna karsi allerjim var cevabidir. Allerji  her ailede en az  bir kisiyi rahatsız  ediyor. Ancak ortam ve sartlar böyle  gittigi surece  bir kaç  yıl icinde  her ferdi  rahatsız edecek gibi görünmektedir.
    O halde âlerjiyi tarif edelim: yemekle ,icmekle ,nefesle vücuda alınan gıdalara  ,soludugumuz havada daki vücut tarafindan  (gazlara,polenlere) yabancı kabul edilen maddelere karşı vücudun  verdiği tepkilerdir.  Bu tepkiler     doku veya  organların ne kadar hassas  olduğuna  bağlıdır. O organın yaptığı görev bozulur,örnek verecek  olursak (Mesela akciğer de ise nefes alıp vermede  zorluk ,deride ise kaşıntı, Ekzema, vs,kafada ise baş ağrısı  kulak cinlamasi , kalp de ise aritmi , yüksek veya düşük  tansiyon , bogazda gıcıklanma hissi.  )

     Neden bugün için alerjik HASTALIKLAR artıyor  sorusuna gelince? Daha once neden alerjik HASTALIKLAR bu kadar sık görülmüyordu? Buna cevap vermek çok zor DEĞİLDİR?Açıklamak zordur.Çünkü  toplumda bir inanış var yemekten icmekten insan hasta olmaz(can Boğaz'dan gelir ifadesi yıllardan beri söylenir ) . Bu ifade yillar once doğru idi. Çünkü  o yillarda besinler son derece doğal ve taze idi ve endüstriel  DEĞİLDİ!Ne yediğini biliyordun .şu anda bu mümkün değil şu anda  Besin endustrisi  çok büyük bir ekonomik kazanç yolu oldu   ,bundan dolayı besinlerde çok oynandı. Dahası   besinler uzun  süreli korunarak raflarda tüketime sunuldu. Besinleri uzun süreli bekletmek kolay değildir.    Raf   Ömrünü uzatmak icin gıdaların içine  koruyucu katki maddeleri,  aromatik boya ,tatlandiricilar(SAKKARİN  ), lezzet arttırıcılar  kattılar( GLUTAMAT) Bunlar Aynı anda GIDALARIN  doğal  olmasını  bozdu  , besleyici  olma özelliğinin  dışına  çıktı. Vucut icin zararli hale geldi. Bunların hepsi vücut için yabancı madde oldu.vücut  kendini korumak için  bütün savunma mekanizmalarını çalıştırarak  bu yabancılara karşı  şavaşmaktadır ve reaksiyon oluşturmakta  , biz vucudun vermiş oldugu cevaba veya reaksiyona   allerji  diyoruz.  
    Nasıl ülkelerin kendine özgü savunma sistemleri varsa, kendini koruyorsa ,vucut ta    dışarıdan  içeriden   gelen ve  kendine yabancı olan (bakterilere, virüsler, parazitlere , gida katki maddelerine ,toksik maddelere vs)  lara karsı bütün gücü ile karsı koyar ve reaksiyon geliştirir . Buna bağışıklık  sistemi denir.
    Vücudun savunmasi çoğu  zaman savaşı  kazanır bizim haberimiz dahi olmaz. Ancak bazı olayların üstesinden gelmeyince  hastalık oluşur. Buda bize vücudun savunma sistemi zayıflamış  güçsüzlestigini anlatır. Demek oluyorki SAĞLIKLI OLMANIN  SIRRI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNDE!

    BAĞIŞIKLIK sistemini güçlü kılmak için ne yapmak gerekli? Öncelikle annenin  
    Sağlıklı  olmasını sağlamak gereklidir anne sağlıklı bir sekilde gebelik dönemini geçirmeli . Bu durumda sağlıklı bebek  sahibi olur.
    &Bu nedenle toksik maddelerden uzak durmalı (sigara vs) .
    &Dislerinde  amalgam varise ondan kurtulmalı. ( amalgam  ağır metaldir ve toksiktir)
    &Gelişi güzel ilac (antibiyotik,steroit vs) kullanmamalı .  Her ilac vucut için yararından çok zararı vardır.
    &Allerjik gıdalardan uzak durmalı. 
    &Raf  ömrü uzun olan gıdaların besin degeri yoktur faydadan çok  zararı vardır.
    &Sezeryan için hayatı sebep yok ise normal doğum  yapmalı. Sonuçta sağlıklı bir gebelik dönemi  geçirmesi  şarttır.
      Bebek nasil beslenmeli ?
    &Bebek uzun süre anne sütü ile beslenmeli.
    &İnek ve diğer mama veya sütleri mümkünse almamalı.
    &Market gıdalarından uzak durmalı.( düşük değerli karbonhidratlar)
    &Aşılarını uygun zamanda yaptırmalı.(bağışıklık tam oluştuğunda) .
    &Gelişi güzel ilac kullanmamalı.
    &Bağışıklık sistemini  güçlü olması için doğal ve taze besinlerle beslenmeliyiz.
    & Günlük  2,5 Lt su içmeliyiz.
    Yukarda anlatılanlar çok da zor seyler değil , olması gerekendir.
    Eğer  ne yiyip içtiğimize  biraz dikkat edecek olursak ,atalarımızın beslendiği gibi   Beslenebilirisek  daha sağlıklı oluruz. 
    BU GÜN İÇİN HANGİ BESİNİN BİZE FAYDALI HANGİSİ ZARARLI TESPİT ETMEK MÜMKÜNDÜR.
    Bu yazıda alerjik HASTALIKLARI  genel anlamda yazmaya çalıştım.Daha sonra ki  yazılarda konuyu detayları ile anlatmaya çalışacağım. 
    Saygılarımla Sağlıcakla  kalın.

    Dr.Recep Çelik

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.