Zıplanacak içerik

cerenimoo

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

cerenimoo tarafından postalanan herşey

  1. cerenimoo şurada cevap verdi: tkbşn başlık Sanat Felsefesi
    Sanatçının sonradan olunamadığı söyleniyor...öyleyse;SANAT,KİŞİNİN KENDİSİDİR.
  2. cerenimoo şurada cevap verdi: osmankaya başlık Fenerbahçe
    neden mi oy atmıyoruz... kaçınılmaz gerçek fener diyor da ondan...
  3. Annem...eheh okyanus...
  4. eski arkadas defterlerinden... nurbanu...
  5. yav filmi izlemedim diye birşey yazmayım dedim bu başlığa ama... şimdi izlediğim bir film var ki;komediye aday gösteririm ben bunu valla:'DÜELLO'.... Üstelik diğer filmlerden farkı da var;canlı yayın...
  6. bilmem ki... ayhan...
  7. despot gerek diye sen dememişmiydin...
  8. elinde küreği olan sensin ama...
  9. kazdığı kuyuyu sonradan örtmek isteyeni...
  10. bu forumun kırıldığında başkalarını da ister istemez peşinden sürükleyenisin...
  11. yüreğimin sesini...
  12. fıstıklar başlığını...
  13. zarar teknolojide değil insanda...
  14. sapıkmıyım tarzı yakınmasını...
  15. tek birşey tekrarlamak isterim dipnot adına.... başörtüsü değil türban diye bastıra bastıra söylemiş... bu kadar...
  16. ehehe... şakaydı diceğimi sanıyorsan yanılıyorsun...
  17. unuttuğum birşey hatırlattı arkadaşım bana... yazı alıntıdır söylemeyi ertelemeyelim...
  18. güzel yazmışsın arkadaşım,nesin ne düşünürsün bilmeden,seni bir kalıba sokmadan rahatça söyleyebilirim... tek bir konuda başka bir fikrim olacak,tanımlamasının daha doğruluğu açısından...; kimlik yerine simge desek günümüz için daha iyi bir kavram olacak sanırım....
  19. NASIL ÖLMEK İSTERSİNİZ? Bu soruya "yatakta, acı çekerek ölmeyeyim de" diyenler çoğunluktadır, sayı olarak onları "uykuda öleyim" diyenler izliyordur bence. Peki başka şekillerde ölmek isteyenler yok mu? Örneğin bir arkadaşımın ölüm üzerine şöyle bir kurgusu var: "Kumsalda olmalıyım. Üzerimde de çok ince, hatta tülden bir elbise olmalı. Adım adım denize doğru yürümeliyim. Sular bileklerimden diz kapağıma yükselmeli, sonra baldırlarımda, kalçalarımda hissetmeliyim, böylece suyun seviyesi de yavaş yavaş yükselir. Derken sırtım, göğüslerim, omuzlarım... Ama durmamalıyım. Boynumdaki suyun soğukluğu beni etkilememeli. Hatta yavaş yavaş ağzıma dolarken denizin o tuzlu suyu, son bir kez burnumdan nefes almalıyım. Bu arada saçlarım denizle birlikte dalgalanmaya başlamalı. Artık burnum da sular altında kalmalı, derken gözlerim (ama kapanmadan) ve sonunda tamamen dalgaların altında yürümeliyim. Suyun kaldırma kuvveti, vücudumda pek oksijen kalmadığı için beni etkilemeyecektir ve ben ciğerlerimdeki son havayı harcayana kadar durmadan, aynı tempoyla yürümeliyim. Ağzım ve burnumdan çıkan son kabarcıkları ve kaldıysa deniz derinliklerinin güzelliklerini algılamalıyım. Bari gördüğüm son şeyler güzel olsun. Eh! bir yerde canım tükenecek elbette. O an sanki yolda tökezlemişim gibi düşmeliyim Belki mercanların belki de yosunların arasına yumuşak bir iniş yaparım. Son isteğim; bu düşüş sırt üstü olsun ve yine gözlerim açık kalsın ki böylece cenazeme gelenleri görebileyim. Pek cinslerini bilmesem de bu balıkları merhabalamalı ve öldüğümde de dalgaları hissetmeliyim. Hatta üzerimdeki o tülden elbise de beni yavaş yavaş terk etmeli. Bir ben kalmalıyım.. Belki yosunlar, mercanlar sarar bedenimi..." Ne kadar çılgın bir ölüm şekli, çılgın olduğu kadar da imkansız. Kişi intihara ne kadar kararlı olursa olsun, bu şekildekini beceremez. Ama kurgunun güzelliği de su götürmez... Pekala giyotinde ölmek isteyen var mıdır acaba? Hani XVI. yüzyılda Güney Fransa ve İtalya'da işkence aracı olarak kullanılan giyotinle ölmek! Bırrr... Ne kadar soğuk bir ölüm. Ya çarmıha gerilmek? Sanırım çarmıh da giyotinden geri kalmıyor *********likte. Çarmıhın aslı özellikle kiliselerde görüldüğü gibi (yani alt çubuğu uzun bir artı şeklinde) değil, 'T' şeklindedir. Gerçek çarmıhlar oldukça küçük, hatta hemen hemen bir insan boyundadır. Çarmıh yerdeyken, kurban bunun üzerine yatırılarak eller bileklerden çivilenir. Çünkü bileklerdeki kemikler; kurbanın, kolunu çivilerden kurtarmasını imkansızlaştırır. Daha sonra bacaklar hafifçe bükülerek ayaklar bir tarafa bakacak duruma getirilir ve kurban bileklerden asılı şekilde bırakılır. Bu durumda ölüm nedeninin ne olabileceğini hiç düşündünüz mü? Genelde on dakika içerisinde gerçekleşen ölümler ender olarak kan kaybı, kalp krizi, şok veya su kaybı yüzünden gerçekleşir. Bu tip ölümlerin gerçekleşmesi için kurbanın kendini ayakları ile yukarı itmesi ya da elleri ile çekmesi gerekir. Ama bu da ona müthiş bir acı verir. Öyleyse ölümün asıl nedeni nedir? İnanması zor ama, bunun için çok araştırma yapılmış. Çarmıha gerilmeye tanık olanların izlenimleri bile dinlenmiş. Sonunda ölüm nedeninin ciğerlerin aşırı genişlemesi ile nefes almanın zorlaşması olduğu anlaşılmış. Yani solunumun durması ile ölüm gerçekleşiyor. Antik çağlarda bu işin uzmanları (!) kurbanların feci şekillerde ölmelerine neden olacak düzenlemeler de yaparlarmış... Bunca detaylı anlatımdan sonra tekrar soruyorum: "Çarmıha gerilerek ölmeyi ister misiniz?" "Kim ister ki?" derseniz çok yanılmış olursunuz. Çünkü gerçek üstücülüğün öncülerinden, Fransız şair - yazar Max Jacob bu şekilde ölmek istiyor. 1876'da doğan Max Jacob 1944'te Almanlar tarafından tutuklandı ve götürüldüğü Drancy Kampı'nda öldü. Her ne kadar çarmıhta ölmek istediyse bile, biraz yakın bir şekilde olur ölümü. Çarmıhtaki ölüm nedeninin ciğerlerin aşırı genişlemesi olduğunu söylemiştik. Max Jacob ise akciğer kanamasından ölmüştür. Max Jacob'un çarmıhta ölmek istediğini N. İlhan Berk'in çevirdiği Camichi şiirinden öğreniyoruz. Giyotinle ölüm cezası bugün Krallar hariç istenmiyor. Bu satırları yazan sana Ölümüm çarmıhta olsun diyor. Max Jacob'tan sonra biraz düşünmek gerekiyor: "Şairler nasıl ölmek isterler?" diye... Sabahattin Ali geliyor ilk olarak aklımıza. İstek şiirinde; Görünmez kollar boynumda, Yarin hayali koynumda, Sıcak bir kurşun beynimde, Bir ağaç dibinde yatsam... Sabahattin Ali; 2 Nisan 1948'de Üsküp merası mevkiinde bir ağaç dibinde oturmuş, kitap okuyarak dinlenirken, Ali Ertekin tarafından öldürülmüştür. Daha doğrusu Ali Ertekin suçu üstlenmiştir ama, bu konuda şüpheler vardır. Nasıl olursa olsun, Sabahattin Ali ölmüş ve "benim meskenim dağlardır" dizesiyle İstek şiirindeki 'kehanetleri' gerçekleşmiştir. Mehmet Ali Sel imzalı İntihar şiirinde de Orhan Veli, ölüm şekli üzerine şunları söylüyor; Kimse duymadan ölmeliyim ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı. Beni tanımayanlar "Mutlak birini seviyordu" demeliler. Tanıyanlarsa, "Zavallı, demeli, Çok sefalet çekti..." Fakat hakiki sebep Bunlardan hiçbiri olmamalı. Orhan Veli bu şiirinde neden intihar etmek istediğini açıklamasa da 14 sene sonra, Nisan 1951'de yayımlanan Yaşamak-II şiirinde Kolay değil bu dünyadan ayrılmak diyerek yaşama bağlılığını dile getirmiştir. Montaigne "ölümden niye korkayım ki, ben varken o yok, o olduğunda da ben olmayacağım" diyor. Nazım Hikmet de 15 Ağustos 1959 tarihli isimsiz bir şiirinde bunu onaylarcasına ölümden korkmadığını söyleyerek ekliyor: Ölmek arıma gidiyor onuruma yediremiyorum ölmeği Yine de Lidi Vana şiirinde neler yüzünden ölebileceğini de yazıyor: Bırakın doktor, Yürek bu bakın nasıl çarpıyor Çatlıyacaksa öfkeden kederden sevinçten Varsın çatlasın. Jacques Prevert de Çeşitli şiirinde ölüm nedeni ile zamanını tahmin ediyor: Eşek, kral ve ben Sabaha sağ çıkmayacağız. Eşek açlıktan Kral iç sıkıntısından Bense aşk ateşinden Aylardan Mayıs. Mayıs ayında doğan, ismi lazım değil genç şairlerimizden biri de (ki şansa bakın bu yazıyı hazırlayan da o) mayıs ayında ölmeyi istiyor: Çılgınlıksa eğer ölmeyi istemek, doğum günlerimde çılgınım işte... Herkes ölümden bahseder ama, sadece şair inceliğindeki insanlar ölümü için böyle fikirler üretebilirler. İşte birkaç şair ve dizeleri daha... Necati Cumalı, Güzel Ölüm şiirinde; Ne güzel ölüyor çiçek öyle isterdim ölmek. Rüştü Onur Denize Serenad şiirinde; Sende yaşamalıyım deniz, Asi ve hür Sende ölmeliyim Bulutlara bakarak. Macar şair Sandor Petofi ise Bir Düşünce Bana Acı Veriyor adlı şiirinde, yastıkta, yastıkların arasında ya da boş bir odadaki bir mum gibi sessiz sedasız ölmeyi istemediğini söyleyerek ekliyor: Yıldırımın vurup geçtiği, Yahut, fırtınanın kökünden söktüğü Bir ağaç olayım. Yeri göğü sarsan gök gürültüsünün Tepeden vadiye yuvarladığı Bir kaya olayım... Öyle ya da böyle herkes gibi şairler de ölümü düşünüyor ve yazıyor. Bir de ölümü yasaklayanlar var. Cemal Süreya Tek Yasak şiirinde Özgürlüğün geldiği gün o gün ölmek yasak! derken Can Yücel, ölümün çok olduğunu, ortalığı kırıp geçtiğini, dostlara, gençlere kafayı taktığını söylediği Bir Formül şiirini ölüme yaptığı bir teklifle bitiriyor: Ne dersin tam maaşla emekliliğe? İşsizlik sigortası da veririm istersen... Tüm bunlara rağmen, Orhon Murat Arıburnu 'önce şairler ölsün' diyor Yetmez mi? şiirinde ama, iyi bir de nedeni var; Önce ozanlar ölsün Sonra hiç kimse Varsın ozansız kalsın dünya. Barışı İnsanlığı Sevgiyi Yarattılar ya! İşte böyle... Her şeye rağmen sizler bir de Özdemir Asaf'a kulak verin. Bakın Kızdım da Yazdım'da neler yazmış: Unutmayın ki yaşam öldüresiye güzel değildir... ŞİMDİ CEVAPLAYALIM...
  20. bu şiirin kendine özgü anlamlılığından,coşkusundan başka birşeyler daha vardı bende... anlamlı bir güne sığdırdığım anlamlı tek şiirdi benim için....
  21. cerenimoo şurada cevap verdi: di-lara başlık Şiir Forumu
    HERŞEY SENDE GİZLİ Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... CAN YÜCEL...
  22. cerenimoo şurada cevap verdi: TANİA HAYDE başlık Şiir Forumu
    Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman, Çünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat. Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın, Ateş de pay alır kendine soğuktan. Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni, Sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak, Bir yolculuğa yeniden başlamak için, Bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni. Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun, Ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları, Hem seviyorum,hem de sevmiyorum seni. Sevgimin iki canı var seni sevmeye, Bu yüzden sevmezken seviyorum seni, Ve bu yüzden severken seviyorum seni... PABLO NERUDO....
  23. ehehe... valla ben direk azizil( ) açardı böyle bir başlıkta erbay açmış olamaz diye girdim...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.