Zıplanacak içerik

pach of neo

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

pach of neo tarafından postalanan herşey

  1. 1. Tanrı vardır. 2. Tanrı’nın var olduğunu bilebiliriz. 3. Tanrı’nın var olması için bazı nedenler sayabiliriz. 4. Tanrı’nın var olma nedenleri, Tanrı’nın varlığıyla ilgili kanıtları oluşturmaktadır. 5. Bu kanıtlar bilimsel değildir. Ancakolağandışı bir şekilde geniş anlamda bilimsel sayılabilirler: İman’, günümüzde yanlış bir şekilde kullanılan ve yanlış bir şekilde anlaşılan bir sözcük. Günümüzde bir çok insan, 'imanın' insanların neye inanmaları konusunda düşündükleri şeylerle ilgili nedenlere karşı kullanılan bir şey olduğunu düşünüyorlar. Günümüzde imanla ilgili popüler düşünce, insanların yoğun bir irade eylemiyle ruhsal umudu zorla ortaya çıkaran , dini bir hüsnü kuruntu olduğudur. Bu ifade bazı inanç sistemlerini betimliyor olabilir ama Kutsal Kitap’a uygun olan Hıristiyanlığın nitelikleri böyle değildir. Gerçek Hıristiyan inancı kanıtların olmadığı bir ortamda sadece inançtan oluşmaz. Aksine kanıtlar karşısında verilen doğru karşılıktır. Hıristiyan inancı kanıtlara önem verir. Olgular önemlidir.aslında ama buda yeterli değildir. aslında,sanuçta sadece teoriden öte gitmezler, bu büyük 4 kitap gene olarak bakıldığında ayetlerin tamamnına yakını aralarında benzerlikler taşırlarki bu çok enteresamdır, aslında bu bile bize kitapların madein human icadı olduğuna dair bir ispattır aslında hemde çok güçlü bir ispattır!!
  2. tanrıya inanmamak aynı zamanda şu anlamlarda gelir sevgili dostum demo bu arada saygılar sevgili dostum düş dünyasında yaşamak, kendi bildiğini okumak,kendine tapmak,çizgi filimlere tapmak kendi akılcı sandığı teorileri oluşturmak,kendini tanrı zannetmek,hatta kendi bildiğini zannetiiği sahte tanrı imajını oluşturmaktır. örnek vermek gerekirse; peygamberlere tapmak(kölelik etmek) kitaplara inanmak (kitaplara tanrı yerine koyup tapmak manasına gelir) örf ve adetlere inanmak(tapmak) insanoğlunun kendi koyduğu katı ve sahte tanrı kurallarına inanmak. bu son madde yüzünden tanrı bir müdahale etmediği sürece kaos asla bitmeyecektir!!!
  3. tanrıdan hangi belirgin izler vardır, gerçekten çok merak ediyorum,nedeni ise çok basittir, sevgili dostum, tanrıdan ne mistiksel ,ne deneysel, ne bilimsel, nede algı ötesi bilinmezcili olarak herhangi bir iz yokken, ortaya aniden bir kitabın horrtlaması çok enteresam dahada enteresamı bu kitabın tanrının verdiğidir,dahada enteresamı- bu kitaptaki taktiksel hatalardır bundan 500 yıl önce insanlar çahiliye döneminde olduklarından dolayı bu kitabı eleştirmekten ,korkarlardı,şimdi öylemi şimdiki teknoloji tüm çıplaklığıyla herşeyi, ve her hatayı ortaya çıkartmak ,artık çok kolaydır,ayetlerdeki sözlerin, tanrıdan ziyade bir insandan çıkmış olduğu, tüm çıplaklığıyla ortadadır, zaten, yaşam için zaten kurallar bellidir, 5 vakit namaz kılan birinin insanlığa ve tanrıya, ne faydası vardır, bence zararı vardır, bir insanın, yapması gereken en mantıklı şey üretmektir hammadeeyi üretmektir doğru şekilde kullanmaktır, hammaddeyi sırf din idolojileri uğruna atom bombası yapıpta,, masum insanları yok etmek, sanırım tanrının en son isteyeceği şeydir!!!
  4. sen buna cevapmı? diyorsun sevgili arkadaşım,zalimlik, duygusuzluk,hissizlik, gaddarlık,bunları ben yaratsaydım,tabiki bir insan olarak suçlu olabilirdim, tanrının karşısında,ama tanrı bunları yarattığı zaman , insanogluna empoze etmiştir, herkese farklı duygular empoze etmiştir, bunun neresi farklı biraz beynini çalıştır ezberini değil: tam aksine tanrıyı karıştırması o kişinin ne kadar mantıklı fikir yürüttüğüne en büyük ispattır, zaten bunun neresi mantıksız,ha bu arada ben sadece senin mantığındaki yazıyı alıntı olarak aldım diğerlerini copy paste yapmışsın çok belli oluyorda sevgili dostum, şimdi ben kendi doğru yolunu seçmem için öncelikle,özgür olmam gerek otoriter kanunların olmaması gerek sen hangi özgürlükten yola çıkarak insanoğlunun,kengi yaptığı tüm kötülüklerde tanrıyı karıştırıp eleştirmesini cahillik diyorsun bende diyorumki senin bu tezini çok kolay yıkarak asıl tanrıdan korkupta eleştirmediğimiz için,onun yolundan gidenlerin yanlış mantığına uyupta: savaşlar şiddet ortamı kaos yaratanlar hep inançlı insanlar, olmuşlardır: yani senin mantığın ancak kaos yaratmaya yeter,sadece inanmak asla yeterli değildir, önce sen neye inandığını onu nasıl algıladığını algılamak yerine inanmayı tercih eden bir zihniyet olmak istemen senin doğanda var bu kaçınılmaz, senin bir seçeneğin bile yok çok yazık sadece yaratıldın, istesende istemesende , yaratıldın,bir kere burada başlıyor hikayemiz, yaratılışta bile sen özgür değilsin,mutlaka temel kurallar vardır halbuki öylemi bu senin için geçerlidir çok yazık,ama asıl tüm çıplaklığıyla ortada yatıyor,kuralsız yaşam demek özgür yaşam demektir tamda tanrının istediği gibi işte benim tanrımla senin tanrın arasında en belirgin farkta burada yatıyor!!senin tanrın kuralcıdır,yani sen insana tapıyorsun çalıştır o beynini lütfen sen muhammede tapıyorsun sen kurallarla güçlü olduğunu hissediyorsun,bunun ana nedenide bilinç altındaki nesnesel korkudan yatmaktadır,işte sen busun,bu yüzden sana çok acıyorum,buda benim duygularımın yoğunluğunu gösteren bir ispattır,
  5. düzeltiyorum bu soru çok yanlış olmuş ve gerçekten çok mantıksızca bir soru olmuş,bana bu soruyu sorabilmen için, bazı sorularıma çok net bir biçimde cevap vermek zorundasın,bilmem anlatabiliyormuyum?1. şeytan gerçekten varmıdır, gerçekten ona ihtiyacımız varmıdır..3..kötülük yapmak için şeytanın yaratılması gerçekten doğrumudur?4.gerçekten şeytan olmadan tanrı insanları bildiği gibi yaratamazmı?5.tanrının en önemlisi kötülük yaratamak için şeytanı yaratması ve kullanması ne derece? doğrudur ve ne derece?bağımsız bir düşüncedir?..6.şeytan dediğin bir melekse gerçekten,amacı sadece cehenneme gitmekse hiç günahı yokken : bu nasıl bir tanrıdır: bu kadar zalim bu kadar lanet bu kadar duygusuz bu kadar bu kadar hissiz ve gaddar bir tanrıdır:eğer siz böyle bir tanrıya inanıyorsanız size gerçekten çok acırım sen git şeytanı yarat sonrada onu kötü yarat ve onun kaderiyle oyna ve sonrada ona inanmamızı bekle:böyle bir tanrıya inanacağıma gider şeytana taparım daha iyi olurdu. hiç olmassa insanlık adına en onurlu haraket olurdu.çünkü sen bir insansın insan yapımı kitaplardan bahsetmek oldukça doğaldır lütfen daha fazla yorum yapmadan bu saçma tartışma bitmeli gittikçe batıyorsun farkında bile değilsin sana acıyorum.
  6. Durum:Bir tavuk, bir yolda karşıdan karşıya geçer. Soru :Tavuk karşıdan karşıya niçin geçer? Yanıtlar: Rene Descartes: Yolun öbür tarafina geçmek için. Eflatun: İyiliği için, gerçek, öteki taraftadır. Arıstoteles: Karşıdan karşıya geçmek tavuğun doğasıdır. Karl Marx: Tarihsel olarak kaçınılmazdı. Hıpokrates: Pankreasının aşırı salgısı yüzünden. Martın Luther Kıng Jr. Tüm tavukların nedenini açıklamak zorunda kalmadan özgürce karşıdan karşıya geçtikleri bir dünya düşlüyorum. Rıchard M. Nıxon Tavuk karşıdan karşıya geçmedi. Tekrar ediyorum, tavuk asla yolun karşısına geçmedi. Sıgmund Freud: Tavuğun karşıdan karşıya geçmesiyle ilgilenmeniz, sizde güçlü bir cinsel güvensizlik duygusunu ele vermektedir. Buda: Bu soruyu sormak, sizin kendi tavuk doğanızı inkar etmektir. Galıleı: Oysa tavuk karşıdan karşıya geçiyor... Charles De Gaulle: Tavuk belki yolun karşısına geçti, ama otoyolun karşısına henüz geçmedi. Eınsteın: tavuğun yolun karşısına geçmesi ya da yolun tavuğun ayakları altında yer değiştirmesi, tümüyle sizin gösterdiginiz referansa bağlıdır. Bıll Clınton: Anayasa üzerine yemin ederim ki bu tavukla aramda hiç bir şey geçmemiştir. George W.Bush: Tavuğun bu yolda BM kararlarına rağmen cezalandırılmad an karşıdan karşıya geçmesi, demokrasiye, özgürlüge ve adalete kafa tutmaktır. Bu durum, yolu bizim çoktan bombalamış olmamız gerektiğini göstermektedir. Süleyman Demirel: Tavuk geçmişse geçmiş, geçmemişse geçmemiştir. Tansu Çiller: Bu memleket için karşıdan karşıya geçen tavuk da bizimdir, üstünden geçen traktör de bizimdir. Bülent Arınç: Tavuğun karşıdan karşıya geçmesi çok manidardır. R.Tayyip Erdoğan: Ben tavuklu sandviç de satmıştım.Biz karşıdan karşıya geçmesini tavuktan öğrenecek değiliz Abdullah Gül: Hayır, bana böyle bir bilgi verilmedi ama karşıdan karşıya geçtiyse hükümet gereğini yapar. İ.Melih Gökçek: Biz ağaçları kesip yol yapmasaydık, tavuk nah karşıya geçerdi.. Rene Descartes:hariç diğerleri senin mantığın ve sensin!!bakalım ne kadar? zekisin bunu anlayabilecekmisin? a pardon; doğruya,, kitaplar şimdi hemen acele bir şekilde kitapları, aç bakalım, bunun tercümesi nedir? çok merak ediyorum.
  7. Hiç düşündünüz mü? Dua ederken Müslümanlar neden avuçlarını Gök yüzüne açarlar. Gökyüzüne doğru açılan avuçlar kimi ve neyi ima ediyor. Elbetteki Tanrı'yı... Peki avuçların yukarıya doğru bakması nedendir? Gelin aslını Kuran'dan öğrenelim. Mülk suresi 16,17, "GÖKTE OLAN'ın, sizi yerin dibine geçirmesinden güvende misiniz? O zaman, yer sarsıldıkça sarsılır. GÖKTE OLAN'ın, başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz. Bakara 210, "Onlar, Tanrı'nın ve meleklerin, gölgeli bulutlar içinde gelmesini beklerler yalnızca. Ve işin (işlerinin) bitirilivermesini... İşler Tanrı'ya döner." Bir de Hadis verelim, "Efendi Tanrımız (Rabbuana), her gece, gecenin son üçte biri kaldığında, DÜNYA GÖĞÜNE İNER." (Buhari, e's-sahih, Kitabu't-Tehaccüd/14; Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve şerhi, hadis no. 590; Müslim, e-Sahih, Kitabu Salati'l-Müsafirin/168-172, hadis no. 758) Bildiğimiz gibi Gök insanlık tarihinde Tanrı'nın yeri olmuştur. Yani Tanrı Gökteydi. Bu Gökte olma durumu insan baktığında Göğün yukarıda ve uzayın derinlikleri güneş ay gibi cisimlerin görülmesinden kaynaklıdır. Ayrıca Büyük imparatorlar, Firavunlar gibi kişilikler karşısında da köleler aynı duruşu sergilemişler dilek ve yalvarışlar göstermişlerdir. Ve en önemlisi Tanrı eğer Gökte ise Gökten küçük olmalı... Herkez iyice düşünsün... Tanrı her şeyi en detayına kadar bilir değil mi? Peki Tanrı herşeyi bilen ise, Şuan da bu yazıyı okuyan sen, cehenneme mi cennete mi gideceğin belli değil mi? Tanrı milyarlarca yıl önce bile, seni bilmem ne tarihinde yaratacağını ve öldükten sonra cehenneme mi yoksa cennete mi gideceğini biliyor mu? Yani, mesela bu yazıyı okuyan sen. Tanrı seni, bu dünya daha yokken bile, sen öldükten sonra nereye gideceğini biliyor. Cennete mi cehenneme mi? Ve oralarda ne kadar kalacağını biliyor. Hatta her saniyesini biliyor değil mi? Kardeş bize bu dünya sınavdır denmedi mi? Nasıl bir sınavdır bu? size varlığının delillerini göstermesi için, allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmediniz mi? şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır." gemilerin deniz üstünde durabilmesini bir tanrı mucizesi olarak yedirmeye çalışan muhammed'in nasıl kurnaz biri olduğunu açıkça ifade eden ayettir. henüz bitmedi:şura düresi 32. 33. ayet. saçmalığa devam ediyoruz arkadaşlar: "denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de o'nun (varlığının) delillerindendir." "dilerse o, rüzgarı durdurur da onun (denizin) üstünde kalakalırlar..." teknolojiden habersiz muhammed (kuran-ı kerim), gemilerin günümüzde rüzgar gücüyle değil de, yakıtlı motor gücüyle hareket ettiğinden elbette bahsedemeyecektir. günümüzde gemilerin hareket etmesi için allah'ın rüzgarına değil, insan üretimi olan yakıta ihtiyaç vardır. parantez içinde yakıt deseydi keşke, ama bu sefer de dönemin insanları, "yakıt ne yaaa" diyebilirdi. tüm zamanlara hitap eden bir din mi??? gülebilecek uzuv aradım bulamadım şu an. her zaman söylemişimdir dinkere inananların aklından her zaman şüphe etmişimdir, ne güzelde kullanılıyorrlar mükemmel bir köledir sonsuza dek bu mantık seninle tartışmak çok anlamsız hiç zevk almıyorum, bilgiğin tek şey zavallı son kullanma tarihi geçmek üzere olan zavallı bir kitap,san birşey söylim hadi bunun tersini ispatlada görelim ben tanrıyım ve diyorumki sen bir gün öleceksin,doğruya be ntanrı değil sadece bir insanım geleceği bilemem bu imkansız,lütfen benim seviyemde değilsin git bu saçmalıkları başkasına anlat lütfen!!!
  8. Bırak artık geçtim bana tanrıdan önce bunları ispatla bunları ispatlamak mümkündür bunlar tanrı değil o bakımdan:; Avrupa’da 18. yüzyılda gelişen “Aydınlanma” dönemi aslında bir tepki felsefesidir. Zira, orta çağ adı verilen karanlık dönemde insanlar din adına korkunç işkenceler görmüşlerdir. Hatta meydanlarda, herkesin gözü önünde, ateşte yakılmışlardır. Bu türden, tamamen akıl ve mantıktan yoksun, vahşi davranışlara karşı bir tepki olarak aklın ve mantığın esas ölçüt olması gerektiği görüşünü savunmuştur, düşünürler. Bu noktaya kadar tamam. Fakat akıl ve mantığı her türlü bilginin şekillendiricisi olarak kabul etmek, bir felsefe değil bir ideoloji olmaktadır. Zira ideoloji, kısıtlayıcı, inanç içeren, tek yönlü bir bakış açısıdır. 18. yüzyıla kadar din ideolojisi her türlü dünyevi ve uhrevi yaklaşımın tek ölçütü olduğu gibi, 18. yüzyıldan itibaren akıl ve mantığın süzgeci tek ölçüt sayılmaya başlanmıştır. Sezgiler ve içe bakış red edilmiş, onların bilimde yer alamıyacakları savunulmuş ve dış gözlemle deney esas tutulmuştur. Günümüzde bu dışa dönük ve tümüyle nesnel bakış açısı sorgulanmaktadır. Her nekadar nesnel (objektif) bakış açısı tarafsız olduğunu savunsa dahi, gene de dış dünyanın bir yorumu olmaktan öteye gidememektedir. Dış dünyadan duyu organlarımıza ulaşan birtakım verileri biz yorumlayarak anlayabiliyoruz. Hiçbir zaman dış dünyanın aslını, esas dokusunu bilemiyoruz. Pozitif bilimler, ölçümü esas olarak kabul ederler. Her olayı ve nesneyi ölçmek isterler. Zira pozitif bilimlerin dili matematiktir ve matematiğin abecesi de sayılardır. Matematiksel bir ifade sayısal bir ifade demektir. Sayı ise ölçüm gerektirir. Ancak, doğada her türlü yapı ve oluşum ölçülemez. Uzayın sonsuz büyük boyutları ve elementer parçacıkların sonsuz küçük boyutları söz konusu olduğunda ölçüm yapmakta temel zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu zorluklar daha hassas ve güçlü aletler geliştirerek giderilebilecek türden zorluklar değildir. Yani ölçüm tekniğinin bir limiti bulunmaktadır ki, bu limit hem pratik hem de kuramsal olarak aşılamaz. Ayrıca, kendi içimize dönüp baktığımızda sevgi, aşk, kin, nefret vs..gibi hislerin var olduklarını kabul ediyoruz ama bunları sayıya döküp ölçemiyoruz. Bu bakımdan günümüzün bilimi özneyi dışlar. Özneden gelen bilgileri yok sayar. Sadece nesnel bilgilere değer verir. Yani günümüzün bilimi katılımcı değil, gözlemci bir bilimdir. Günümüzün postmodern felsefesi bu yaklaşımı sorgulamaktadır. Zira gözlem yaparak gerçeği bulmak mümkün değildir. 20. yüzyılda gelişen “kuantum kuramı” gözleyen ve gözlenenin bir bütün oluşturduklarını ve bunların birbirlerini etkilediklerini iddia etmiştir. 1982 yılında ise deney yoluyla bu iddianın doğru olduğu kanıtlanmıştır. Yani, biz gözlem yaparak dış dünyayı olduğu gibi değil, kendi görüş ve inancımızı da katarak algılıyoruz. Alet kullanarak ölçüm dahi yapsak gene de aletin verdiği sayıları yorumlamak gerekiyor. İşte bu noktada kendi görüş ve inançlarımız devreye giriyor. Genelde deney ve gözlemler bir kuramı doğrulamak veya red etmek için yapılır. Yani temelde bir görüş söz konusudur. Eğer gözlem ve deneyler bu görüş ile açıklanamazsa yeni bir görüş getirilir. Ama yeni görüş de sadece bizim zihnen yaratmış olduğumuz bir modelden öteye gitmez. Doğanın aslına yine ulaşamayız. Doğayı anlama uğraşımız daima bir ikilem içermektedir. Herhangi bir nesnenin varlığından söz edebilmek için o nesneyi çevresinden yalıtmak ve belirtmek durumundayız. Nesnenin kendisi ile içinde bulunduğu arka zemin ikilemi (ayırımı) olmadan ne bilim yapılabiliyoruz ne de kavram üretilebiliyoruz. Bu düalistik (ikilemci) yaklaşımımız sonucunda evrende her varlığın bir karşıtını ve her etkinin bir tepkisini bulmaktayız. Maddenin karşıtı olan anti-maddeden ve çekici kuvvetlerin karşıtı olan itici kuvvetlerden söz ediyoruz. Ancak, bizlere farklı gibi görünen bu olgular, bir madalyanın iki yüzü gibi, tek bir gerçeğin iki farklı tezahürü (yansıması) olarak algılanmalıdır. Zira, doğanın aslında ikilik değil teklik vardır. Fakat varlıklar aleminde ikilikten de kaçış yoktur. İkilik olarak algıladığımız her olgunun altında gizli duran bir temel simetri yatmaktadır. Evrende her varlık, en küçükten en büyüğe, bu temel simetriyi yansıtır. Işık konusunda, örneğin, ‘ışık hızı’ aşılması mümkün olmayan bir limit hız olarak kabul edilir ve tüm evrenin sadece ışıktan yavaş hareket eden parçacıklardan ibaret olduğu var sayılır. Oysa ki görelilik (rölativite) kuramına göre ışık hızından daha yüksek hızlarda hareket edebilen parçacıklar var olabilmektedirler. Takiyon adı verilen bu parçacıklar zamanda geriye doğru gitmekte ve sanal kütleli olmaktadırlar. Işıktan hızlı ve sanal kütleli parçacıkları hiçbir aletle gözleyemeyiz. Sanal (imajiner ‘kök içinde eksi bir sayı’) kütleli bir parçacığı gözlemek mümkün değildir, çünkü sanal kütle ölçülemez. Bir diğer zorluk da Takiyonların gelecekten geçmişe hareket etmelerinden dolayı bizim ölçüm aletlerimizle girişime girmelerinin olanaksız oluşudur. Biz, neden sonuç içinde geçmişten geleceğe gelişen olayları ölçeriz. Tersini ölçemeyiz, zira evrenimizde nedensel olaylar hep geçmişten geleceğe doğru gelişirler. Bu nedenselliğin bir diğer yansıması da Termodinamiğin ikinci prensibinde belirir. Bu prensibe göre kendi haline bırakılan kapalı bir sistem içindeki parçacıklar hep düzenli bir dağılımdan en düzensiz dağılıma doğru hareket ederler. Bir kapalı kap içindeki hava molekülleri her tarafa eşit miktarda yayılırlar. Bir köşeye toplanıp diğer hacmi boş bıraktıkları görülmez. Yani doğada hep düzenden düzensizliğe doğru bir değişim vardır. Bunun nedeni ise evrenimizin ışıktan yavaş hareket eden maddesel parçacıklardan oluşmuş olmasıdır. Bu nedenle de zaman geçmişten geleceğe doğru ilerler, gibi görünür bizlere. Peki ama Takiyonlar nasıl davranırlar? Işıktan hızlı hareket ettiklerine göre onların termodinamiği bizimkinin tam tersi olacaktır. Düzensizlikten düzene doğru hareket edeceklerdir. Işıktan hızlı hareket ettiklerinden onların en yavaş hızı da ışık hızı olacaktır. Takiyonlar düzen sağlayıcı parçacıklardır ama bizim evrenimizle etkileşmeleri mümkün müdür? Evet, bunu da Kuantum kuramının belirsizlik prensibi sağlar. Nasıl ki radyoaktif bir çekirdek aniden bir gama ışını salarsa ve bu ışın ne zaman salınacağı bilinemezse, aynı şekilde hudut bölgede (ışık hızı bölgesinde) Takiyonlar bizim evrenimize geçip etkileşirler. Bu olaya ‘Tünel Olayı’ da denir. Bir tünelden geçer gibi bir başka alemden (evrenden) bizim evrenimize geçerler ve anlık bir etkileşme ile tekrar kendi evrenlerine dönerler. Bu öylesine kısa bir süredir ki “on üzeri eksi kırk saniye” gibi bir süre içinde etkileşme sona erer. Ama olay sürekli bir tekrar içindedir. Bu kısa süreyi ölçecek hiçbir alet henüz yoktur, olacağı da şüphelidir. Zira belirsizlik prensibi dolayısıyla ölçülen hakkında kesin bir bilgi de edinmek olanaksızdır. Şimdi Takiyonların etkisini görelim. Sanal kütleli Takiyon evreni bizim evrenle çok kısa süreler içinde etkileşmektedir. Her etkileşme bir ufak değişim, bir yeni denge durumu demektir. Gündelik hayatımızdan bir benzetme yaparak anlamak istersek alternatif şehir ceryanına benzetebiliriz. Şehir ceryanı sürekli olarak artıp azalır. Yani, sürekli olarak çok kısa aralıklarla bir var olur bir yok olur. İşte Takiyonlar bu tür bir etki ile evrenimize düzeni getirmektedirler. Işıktan yavaş hareket eden parçacıklar Entropiyi (düzensizliği) arttırırken, gelecekten geçmişe hareket eden Takiyonlar Entropiyi azaltarak düzeni sağlarlar. Sonuçta bizim evrenimizde gördüğümüz her türlü doğa yasasının nedeni Takiyonların getirdiği etkidir. Olaya Takiyonların yarattığı iki zıt kuvvet olarak da bakabiliriz. Takiyonların her var oluşu bir itme kuvveti ve her yok oluşu bir çekme kuvveti yaratıyor da diyebiliriz. Bu durumda sürekli olarak itme ve çekme kuvvetlerinin denge durumu söz konusudur. Bu iki kuvvet birbirlerine eşit veya çok yakın iseler nesne varlığını sürdürür veya çok yavaş bir değişim içinde olur. Eğer bunlardan bir tanesi diğerine göre hayli üstün ve güçlü ise cisim ya büyür ve genişler veya küçülür ve daralır. Evrende her var olan bu tür bir değişim içinde değil midir? Yıldızlar ve galaksiler dahi doğuyorlar ve belli (bize göre oldukça uzun) bir süre sonra da yok oluyorlar. Yeni Çağ bilimi Takiyonların da varlığını kabul etmek durumundadır. Zira evrende her varlığın bir simetrik karşıtı olması gerekmektedir. Ancak bu simetrik karşıta bir hasım olarak değil, aynen Yin ve Yang gibi, bütünsel teklikten doğan tamamlayıcı bir eş olarak bakmak gerektiği kanısındayım. tanrı bunlarıda yaratmış ama sizim mantığınıza göre her nedense bir kitaptır gidiyor insan icadı olduğu çok açık olan bir kitap, kitaplardan tek bir şey öğrenmek mümkündür oda sonsuz cahillik ve sonsuz köleliktir bu gayet mantıklı!!!
  9. benimde senden ricam bir kere olsun aklındaki ve mantığındaki tanrıyı ispat ette kitaplardan okuyupta ezberlediklerini burada satmayarak ,bizlerde senin ışığında ilerleyerek insanoğlunu kurtarabiliriz belkide ha ne dersin,herkes zengin olmasın o zaman tanrıya söyle o kadar iyi tanıyorsan seni mutlaka dinliyecektir hiç merak etme o zaman herkes fakir olsun bak ozaman herkes nasıl da çalışıyor aç kaldığı zaman benimle tartışmayı düşünüyorsan o aklındaki dini sakın benim aklıma sokmaya çalışma istesende bunu beceremessin zaten,sen o dinle yaşamaya mahkumsun ,bırak tanrıyı ispat etmeyi ,sam şunu desem ve sen ormanda yaşasan ve çok cahil olsan ben desemki sana bana tap yoksa seni yok ederim birazda büyü yapsam hemen banataparsın,zaten başımıza ne geldiyse bu mantıktan ve bu cahillikten gelmiştir,zaten senin seni ndinin çelişkilerle dolu olduğu için bu zamana kadar savaşlar bitmeyen bu zaman kadar insanlar ayrımcılık bu zamana kadar dinler arasındaki savaşlar hala devam ediyor çok korkunç,dinlerle başlayan şiddet ve savaşlar asal bitmeyecek iyi nsan artık uyanmak zamanı bundan 50 yıl sonra hiç merak etme sen ve senin gibilerin, soyu tükenicek ve dünya rahat bir nefes alıcaktır hiç şüphesiz, sana birşey söylimmi burada sen destan yazsan bile artık çok geç insanöğlu bir evrim geçiriyor ve uyanıyor yavaş yavaş,ha son bir şey daha aslında sana çok fazla şey yazardımda gerek yok , fakat şunu kafana iyice sok lütfen,ben medeniyetin olmadığı dönemde yaşamak isterdim, medeniyetin olmadı ve dinlerin olmadığı dönemlerde bile insanoğlu çok daha özgürce ve çok daha mutlu ve sağlıklı yaşamıştır,şimdi oturda iyice düşün!!!tanrı nedir?ben bir insanım onu fiziksel ve mental olarak veya mistiki olarak gerçekten algılamak mümkünmüdür ,git bunları araştır ve sonra gel bende seni ciddiye alayımda tartışmamız bir anlam kazansın!!!
  10. tanrı emrediyor işte bunu bekliyordum senin tanrın zaten sürekli emrettiği için savaşlar ve zülümler asla bitmeyecek,insanoğlu sonsuza dek kaosta yaşamaya mahkümdur, işte senin tanrın bu ne yazikki,senin tanrın sexi haram kılmış benim tanrımda sexin doğal olduğunu ve bir yaşam formu oluşturmak için gerekli bir doğa olayı olduğunu anlatmış işte benim hadi ispatlada görelim benim tanrımın olmadığını,bence en büyük lanet!! bu dünyada fakir olarak ve insanca yaşamaktır.yoksa senin tanrın,baktı bunun mayası tutmadı hemencecik kıyameti koparır işin içinden çıkar merak etme ey insan!!
  11. evet bende eminim tanrının olduğuna ama tek fark tanrı kötü,bir varlıktır iyi olduğu kadar bunu anlamanın en iyi yoluda, bu yaşamdan ve hayattan geçer eğer gerçekten dürüst ve temiz bir kalp taşıyorsanız.
  12. “Din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu, akılsız bir dünyanın aklıdır. Din halkın afyonudur.
  13. sanki tanrı kötülere ve zenginlere şahdamarından daha yakınmış gibi geliyor bana sevgili demo; sen bu konuda ne düşünüyorsun?tanrının,zayıflardan ve iyilerden değilde kötülerden ve zalimlerin tarafında olduğunu düşünüyorum, yıllardır!!! nede olsa şeytanı yaratan tanrıda biraz kötülük vardır ve bunu dengelemesi gerekir diye düşünüyorum!!!!
  14. dostum bu dediklerin çok mantıklı ama bana asıl saçma gelen bir sınav varsa bile,bu ne? anlamsız sınav böyle!!sonuç belli kötüler:1 iyiler:0 bu bile bazı şeyleri açıklıyor,herşeyin insan icadı olduğunu açıklıyor!!bana şahdamarımdan daha yakın olan tanrıyı her alanda görmek isteriz!!tanrıya yakışanda budur zaten gerçekten varsa,haksızlığa uğrayacağımı bile bile neden?yaratıldım?en saçma olanda bu zaten tanrı beni gerçekten eşit yarattıysa bunu her alanda görmek isteriz,ama gördüğüm tek şey,kötülerin, kontrolünde olan bir dünya,öldükten sonra tanrıyı görmenin hiç bir anlamı yoktur,,asıl ölmeden önce tanrının bir mücizesini görmek,tanrının yapıcağı en mantıklı haraket olacaktır!!!!
  15. İnsanlar , cennet diyorya sonsuz mutluluk , zenginliğin , mutluluğun olacağı yer diye adlandırdıkları.Düşünsenize cennet aslında dünyanın ta kendisi değil mi ? Düşünün yahu arkadaşlarla yaptığın halı saha maçın da terleyip , duş alıp üzerine bir de yemek yiyip o yorgunluğu atmak muhteşem değil mi ? Fakat cennette yorgunluk diye bir kavram maalesef yok.Sevdiğin kadın için çeşitli şeyler yapıp onu etkilemeye çalışmak onun için emek vermek , gülümsemesiyle mutlu olmak ölümlü bir dünya'dan tatmin olmak için yeterli değil mi ? Cennette verileceği iddaa edilen huriler dünya da aşık oldugun insanın yerini nasıl alabilir ki ? Üstelik sevgi kavramı yokken.Yorgun bir günün ardından soğuk bi gece de teras'a cıkıp kahve ve müzik eşliğin de yıldızların eşşsiz güzelliğini göremiyor musunuz ? Mutluluk için trilyonlara ihtiyaç yok , çıkın sokağa sokakta top oynayan cocukların yüzlerine bakın , emin olun ne kadar mutlu olduklarını görebileceksiniz.Ölümlü bir dünya da gülümseyen cocuklar görebildiğimiz için şanslı sayılırız.Hastalandığınız da sevdiklerinizi yanınız da görebilmek , bunu başka nerde yaşayabilirsiniz ki ? Kulaklığınızı takıp sokak ta müzik ile saatler geçirdiniz mi ? Mutsuzluğun olmadığı bir cennette mutsuz şarkılar olacak mı peki ? Bir kadının saçların dan bile tahrik olup kapan! diyenlerin yukarda yazılı olanları görebilme ihtimali nedir ? Ya da bir kadının giydiği mini eteği neden sorun ediyoruz ? Kaldırmamız gereken , beyni uçkurunda erkekler! Gönlü cüzdan da olan kadınlar.Gerçek bir yaşam , yaşamaya değer.Bu yazım dan yola cıkarak , bu söylediklerinin hepsini sana Allah verdi şükretmen gerekir sonucunu cıkarabilirsin.Ama unutmayalım ki hepimiz akşam yemek yiyebilmek için eşşek gibi çalışmak zorundayız! Bir yaratıcı var ise , ona inanmamıza neden ihtiyacı olsun ki ? Eğer bizi yargılıyorsa , iyilik ve kötülüklerimiz den ele alınması gerekir.Günde 5 vakit namaz kılan bir adamın dünyaya ne gibi bir faydası olduğunu merak etmeden duramıyorum.Her zaman kullandığım bir sözle yazıma son vermek isterim , inanmamız gereken tek şey 'iyilik' bir tanrı varsa ve iyiyse , iyi olmaya inanan birini neden yaksın ki ? Bir insanın ahlaki davranışları anlayışa, eğitime ve sosyal bağlara dayanmalıdır; hiçbir dini temel gerekmez. İnsan, eğer ölümden sonra ceza korkusuyla ve ödül umuduyla kontrol altına alınmak zorundaysa, şüphesiz kötü bir yoldadır. -albert einstein
  16. tanrı hakkında, bildiğim tek şey, hiç birşey bilmediğim gerçeğidir,şimdi bu ispatlanmış gerçekler varken, hala dinlere inanların aklından şüphe etmişimdir, her zaman..kimbilir belkide egolarını tatmın etmek için tanrıya inanıyor olabilirler.hayat sürprizlerle doludur,imkansız diye birşey yoktur. birşey hariç, oda tanrının,şahsi bilgisiyle ilgili insanoğlunun,araştırmaları, ve sonuçiarı her zaman failüre olmuştur.
  17. diyelimki kader gerçekten var, ve bilinen birşey bu seferde bildiğimiz bir yaşamı veya zaten ne olucağını bildiğimiz bir yaşamı yaşamanın anlamı nedir? diyelimki kader olgusu diye birşey asla yok,ve olmadı ,bu seferde herşeyin önceden planlamış olan tanrının iy ibir tanr ıolduğunu kim söyleyebilir.bu konuda yorum yapanın aklından şüphe etmişimdir her zaman tanrının herşeyi önceden planlayıpta yarattığı bir evrende adaletten bahsetmek ne derece doğrudur? asıl konu bu olmalı aslında..savaşlar olduğunda milyonlarca insan acı çektiğinde ve öldüğünde tanrı neden? bu kadar sessizdi neyi bekliyordu? sonuç olarak tanrının kötülere vericeği cezanın hiç bir anlam ıyoktur..kötü zaten kötü bir varlıktır.. iyide zaten iy ibir varlık olucağından cennet ve cehennemde tamda tanrının istediği gibi bir yerdir aslında baksanıza kötüler cehennemde yanıp sonrada cennete gidecek böyle bir tanrıya inanmaktansa tanrıya inanmamayı tercih ederim..
  18. evet bu soruya cevap verin lütfen,tanrı bizleri bu kadar özgür yarattıysa ve bu gezegende özgür yaşamamızı istiyorsa,o halde bir seçim hakkı vermek zorundadır,hiç şüphesiz,yani ben kendi karakterimi kendim belirlemeliyim nedenmi?çünkü yaşamın temel mantığı bu eğer bir savunma mekanizması vermeyen tanrının, ne kadar adil olduğunu sanırım söylemem gerek yok.herşey o kadra açık ve netki, aslında kader dediğimiz olgu şimmdiki zaman değil gelecek zamanla alakalı bir konudur eğer bu gerçekten doğruysa ben kaderimi biliyorum yaşlanıp öleceğimi biliyorum,, bildiğim birşey nasıl kader olabilir? bu imkansız,,yada burada yanlış birşeyler var tanrı kader diye birşey zaten bilinene birşey mi? eğer bilinen birşeyse o zaman kader çok saçma bir inanış olmazmı?
  19. bu haksızlıkları yaşamaktansa kötü olmayı tercih ederim,sevgili dostum yalnız tanrı bir secenek hakkı vermemiş çok enteresam.. demo,tanrı bu söylediklerimi kesin duymuştur diye düşünüyorum,çünkü bu kısım tanrıyı ilgilendiren kısımdır...dikkat edersen tanrının eşit yarattığı bu dünyada hep iyiler haksızlığa uğramakta,bu benim sistemi kuranlar kötüler iyilerin siistemi zaten belli huzurlu ve adaletli bir yaşam tanrının yaartılış mantığıda belli iyilerin acı çekmesi ve tanrının izlemesi şimdi tanrının iyi olduğunu söylemem için herhalde deli olmama lazım. sevgili demo..
  20. dostum aynı fikirdeyim.nedenmi?çünkü bir tanrı olduğunu farzedelim,eğer duygusal bir tanrı ise şimdiye kadra intihar etmiş olabilir,eğer kötü bir tanrıysa zaten hiç umrunda olmaz aksine zevk alır kurduğu sistemde,yani şu söylrdiklerimin dışında bir tanrı varsa bile,biz insanoğluna hiç bir faydası yoktur.zaten adı üstünde yalnız bir varlık zaten zaten yalnız bir varlıktır bu kaçınılmaz!!!!!
  21. Cehennem acı çektiğimiz yer değildir; acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir yani bu gezegen yaşadığımız gerçek bir cehennemdir iyiler için.
  22. aynı fikirdeyim,nedenmi?ortada bir zihniyet var, var ama, tanrıdan en ufak bir iz yokken, ortaya atılan binlerce emperyalist zihniyet tanrıyı kullanmak adına, dünyanın geleceği ile oynamaya devam etmekte, bunu nen büyük zararını, önce hayvanlar, sonrada fakir insanlar ve en sonundada, onalara sıra geliceğini bile bile, bu senaryoya devam etmelerini, tek bir şeye bağlamak mümkündür..napolyonunda dediği gibi 1.. para 2.. para...3... para bir gün gelecek nesiller bunun ne demek olduğunu asla bilemeyecek nedeni yakın tarıhte 3. dünya savaşı çıkacaktır ve sonunda çok az insan hayatta kalacaktır. hayatta kalanlar ise parayı asia bilemeyecek ve paranın esiri olmayacaktır,, işte asıl anlatmak istediğimde buydu bir gün gelicek herşey resetlenecek ve doğal yaşama geri dönülecektir...
  23. işte benim demek istediğimi sen mükemel bir şekide özetledin zaten, tanrının varlığını bile ticaret konusu yapabilen insanoğlu, gelecek çaglarda neler? yapmaz düşünmesi bile,*********,ve korkunç,sanırım,insanoğlunun büyük bir kısmı,böyle düşünüyor,herşey ticaret, doğallık yok olmak üzere, bilmem anlatabiliyormuyum?
  24. sakın yanlış anlama sevgili dostum, bu adamı desteklediğim için,bu resmi ve o yazıyı koymadım, oraya,richard dawkins, zaten safkan bir ateisttir,bunu bilmeyen yoktur, sanırım, asıl anlatmak istediğim,evrenin kuramıyla ilgili söylediği,sözlerden biz insanoğlu ne kadar ders ders çıkartabiliriz. dikkat edersen insanöğlunun tanrının varlığıyla yada yokluğuyla ilgili araştırmalar her nedense bir sonraki yüzyılda, başka bir araştırmacı tarafından,çürütülüp, sürekli değişmekte olup,,araştırmalar bile aslında birer evrim geçirmekte, zamanla!!!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.