Zıplanacak içerik

karandiu

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

karandiu tarafından postalanan herşey

  1. Müslüman demek Allahın ayetlerine meleklerine peygamberlerine emir ve yasaklarına iman eden demektir Müslümanlık bir din değildirki ! Bizim dinimiz İslamdır Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Maide 3 Bana Kur'anda Allahın kulları için çocuklarım terimini kullandığı veya ifade ettiği bir ayet gösterirmisin..
  2. Doğruyu söyleyen ateist te olsa doğru doğrudur..Ayrıca Hizbullahı biraz araştırmanı tavsiye ederim kimler tarafından kullanılmıştır Ülkemizin hangi teşkilatı tarafından kullanılmıştır biraz araştır...
  3. Burada olan cennet ve cehennem anladığım kadarı ile burada yani yaşarken dünyada yaşıyoruz yanlışsam düzeltirsin..Bu ayetler dediğin üzere Peygamber zamanında yaşayanları kapsayıp geçerliliği kalmadıysa sorun yok, herkes yakalanmadığı sürece yaptığı yanına kar kalır misali her şeyi yapmakta serbesttir..Bu sonuç çıkıyor ortaya.. Faili meçhul cinayetler,haram yemeler,kul hakkı vs. her yol mübah.. 2.bir kısım ise söylediklerin kıyamete ve hesap gününe ters düşüyor, halbuki Ayetlerle kıyamet ve hesap günü olduğu bildirilmiştir şimdi burada Allahın indirdiğinemi inanacağız yoksa senin sözünemi ? Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (A'RAF/187) (Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE/26) İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (ENBİYA/1) Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar! Zumer 68 Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez. zumer 69
  4. Bir önceki sayfada kendi sesi ve görüntüsüyle videosu var buda mı çakma ? yapmayın Allah aşkına devletin resmi sitesinde yayınlanıyor ve bunu hükümet yapmış oluyor biraz komik olmuş..
  5. ''İnanan kullarıma söyle, namazı kılsınlar; alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli sarfetsinler.'' İbrahim 31 ''İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır.'' İsra 53 ''Kullarım sana Beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar.'' Bakara 186 ''Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!'' Fecr 29 ''And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.'' Enbiya 105 ''Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.'' Hicr 49 Mecazi anlamda bile olsa kul yerine çocuk manasını vermek çok yanlıştır aslı dururken suretiyle niye uğraşırız anlamış değilim..Ayrıca İsa as. hiç bir zaman kul için çocuk kelimesini sembolik olarak kullanmamıştır eğer öyle bir şey olsa buradaki ayette Allah; "insanlara, beni ve anamı Allah'dan başka iki ilah edinin diye sen mi söyledin?" tarzında hesap sorması üzerine İsa (a.s) 'hayır' dedikten ve uzunca açıklamalarda bulunduktan sonra şöyle bir açıklama getirmektedir: "Eğer kendilerine azap edersen, onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin" (5/Maide, 118) dikkat ettiysen ister mecazi olsun isterse sembolik olsun Kur'anın hiç bir ayetinde kullar çocuk ile ifade edilmemiştir..
  6. Takva : korkma, sakınma, Allah korkusuyla günahlardan korunmak demektir. Muttaki, takva üzere yaşayan mü’min demek olur. Takvada ilk akla gelen, haramları terktir. Bunu, mekruhlardan sakınma takip eder. Mekruh, çirkin bulunan, hoş karşılanmayan fiil, söz ve hâllere denir. Bunların terk edilmeleri de takvadandır. Daha sonra şüpheliler karşımıza çıkar. Bunların da mekruhlar gibi haramla bir başka komşulukları vardır. Hakkında kesin bir hüküm olmayan işlerde, takvaya uygun olanı, haram olma ihtimalini gözeterek o fiilleri terk etmektir. Sonra mübah ve helâl olanlar gelir. Bunlardan yeteri kadar istifade edip israftan sakınmak da takvadandır. Dün bu ülkeyi işgal edenlerle düşünce ve yaşayış bakımından inanç bakımından bu gün bizlerin ne farkı var..? Buna etki eden sebep nedir ? Bunları kendinize sormanızı isterim,yukarıda verdiğim uğur mumcunun videosunu seyretmediyseniz seyredin belki fikir verebilir..
  7. Tanrının çocukları diye bir şey mi var ? uydurmayın lütfen biz ancak Allahın kulları oluyoruz.. Rahman çocuk edindi. dediler. Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz. Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı, Rahmân'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden. Halbuki çocuk edinmek Rahmân'ın şanına yakışmaz. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân'a gelecektir. (Meryem 88-89-90-91-92-93) Eğer Allah bizleri çocukları olarak görseydi muhakkak bunu bildirirdi.. Kafirin tanımı nedir ? Allahı,Kitaplarını,Peygamberlerini inkar edenlere Allah kafir tanımı yapmıyormu ? peki nasıl oluyorda geçmiş zamanda inkar eden kafir oluyorda şimdilerde inkar eden kafir olmuyor ? Kur'anda geçenler sadece indiği zamana aitse kitabın ne anlamı kalıyor ki..? o zaman namaz da oruçta hepsi o zamanın insanlarına inmiş olmuyormu ? Maide 80 gayet açık bir ayet tekrar tekrar okumanı tavsiye ederim.. Kur'an öğüttür geçmiş zamanda yaşayanların durumları anlatılarak onların yaptığı yanlışlar dile getirilir bu yanlışlardan öğüt alınarak yapılmaması emredilir.. 3:138 - Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür. 7:3 - (Ey insanlar) Rabbinizden, size indirilene uyun ve O'ndan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! 10:57 - Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi. 12:104 - Buna karşılık onlardan herhangi bir ücret de istemiyorsun. O Kur'ân, âlemlere ancak bir öğüttür. 14:52 - Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir. daha bunun gibi bir çok ayet yazılabilinir..
  8. ezfer kardeş zaten en büyük yanlışımızda bu,Kişinin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olması..Hepimize sorulsa Elhamdulillah Müslümanız deriz lakin Allahın indirdiği Kitaptan içinde yazılanlardan bi haberiz Allahın ayetlerini hatırlattığında sen kim oluyorsunda benim inancımı sorguluyorsun deriz bakarsın Allahın ayetlerinden öte hüküm vermeye kalkarız malesef günümüzde aklı kullanma yerine dini, vicdana mahkum ederiz. Din Vicdan işi değildir Akıl işidir vicdan akıldan sonra gelir okursun anlarsın inanır veya inanmazsın eğer inanıyorsan ona göre yaşarsın işin özü bu.. Bizdeki inanç iman olmadan kurumaya mahkum yeşermeyen,meyve vermeyen ağaca benzer unutulmamalıki şeytanda Allaha inanıyor fakat bu inancı onu cehennemlik olmaktan kurtaramıyor.. Amacım sadece inançlıyım diyen bir kişinin düştüğü gafletten Allahın Ayetiyle uyandırmak yoksa o inanmış inanmamış bana ne.. Bir an olsun aklınızla üzerinde düşünmeniz için Ayetleri tekrar yazıyorum; ''Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.'' Maide 80 ''Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır.!! Al-i imran 28
  9. Ha birde şu şık var, ateist olabilirsin oda ayrı bir konu..
  10. atatürk inançlıydı veya inançsızdı benim için farketmez hesabı kendisine ait ben ondan sorulacak değilim işin açıkçası bunun derdinde de değilim. Senin anlamadığın veya gözden kaçırdığın nokta Dinin insan hayatında yeri olmalımı olmamalımı ? bunu sorgulamak.İslam Dini ve Kur'an insan hayatında dünyevi ve uhrevi yeterlimidir değilmidir ? Eğer yeterli değil diyorsan ve inanan biri isen sana tavsiyem aç kitabı oku.. Eğer yeterli diyorsan Kur'an ayetlerinden bi habersin demektir..Senin İnkar eden birine beslediğin sevgi ve muhabbet Allah tarfından şu ayetle yanlış olduğu bildirilmekte ; ''Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.'' Maide 80
  11. Din Ahirete inanan biri için ölçüdür..Müslümanlığın temelide Kur'andır şimdi sorayım sana eğer Ahirete inan isen Kur'andan içinde ne yazdığından bi haber isen bu nasıl bir inançtır ?
  12. O olmasaydı ne olurdu yunanlılar,kurşun bile sıkmadığımız ingilizler bize neler yaparlardı bakalım; İslam birliği olan hilafeti kaldırırlardı Harflerimizi değiştirip kendi latin harflerini getirirlerdi Kur'an hükümlerini kaldırıp kendi sistemleri olan laikliği getirirlerdi Diyanet adı altında bir merci kurup islamı kontrol altına alırlardı..(Anlamadığım Laiklik din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıysa devletten dini soyutluyorlarda dinden devleti neden soyutlamıyorlar..?) Müslümanların dini günü olan cuma gününü kendi dini günleri olan pazara çevirip tatil ederlerdi takvimlerini kend takvimlerine ayarlardı Fuhuşun önünü açarak genelev açarlardı bunuda içişlerine bağlayarak kapatılmasını engellerlerdi Allahın yasak ettiği içikiyi serbest edip milleti alkolik yaparlardı yine Allahın yasak ettiği faizi,bankalar kurarak serbest hale gitirirlerdi kılık kıyafet kanunu getirip fötr şapka takma mecburiyeti getirirlerdi uymayanları sallandırırlardı daha yazmakla bitmez bunlar, peki bunları yaptılarda 90 küsur yıllık bu cumhuriyette biz ne yaptık ? bir buluş ? herhangi bir şey ? uzaya felan çıktık haberimiz mi yok ?
  13. Unutmadan halen ben atatürkçüyüm ve müslümanım diyenlere Allahın ayetini bildirmek isterim; ''Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.'' Maide 80 Buda aziz nesinden gelsin; http://www.youtube.com/watch?v=zYwu_x7L_9k
  14. http://www.tbmm.gov....nusma/5d3yy.htm Yukarıdaki link devletin resmi sayfası meclis konuşma tutanakları,burada sondan 3.paragrafta yazan atatürkün konuşması, ''Aziz milletvekilleri, Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.. Kırmızı yazıyla belirtilmiş olanları bana türkçesi iyi olan biri açıklasın.. atatürkün kendi sesi ve görüntüsüyle http://www.youtube.com/watch?v=I4iyTI5xJdQ atatürkün islam hakkındaki düşünceleri kendi el yazıları iyi bir kemalist olan can dündardan atatürkün medeni bilgiler kitabı ''bizler tabiatın çocuklarıyız'' şimdi kafalar biraz karıştı hocalarla dua ederken çekilmiş fotoğraflar,meclis açılışını kuran ile yaptıran hatta hutbe bile veren bir atatürk nasıl oluyorda birden U dönüşü yapıyor ? işin iç yüzünü taha akyol çok güzel dile getirmiş ; Taha Akyol: Atatürk Şeriatı Övdü, Dini Kullandı “Atatürk dini, Milli Mücadele yıllarında siyaseten kullandı. “Kanun-i Esasi’miz Kur’an’dır. Allah’ın emirlerine uymadığımız için geri kaldık” dedi.” “Meclis’i öyle bir İslâmi gösterişle açtı ki, Atatürk’e göre çok muhafazakâr olan Karabekir “bu kadarı fazla” dedi. Bunu, ahaliyi kazanmak için yaptı.” “Milli Mücadele’den sonra ise laiklik yolunda ilerledi. “Biz gökten indiği zannedilen kitaplara göre değil, hayatın gerçeğine göre politika yapıyoruz” dedi.” Yazar Neşe Düzel’in Taha Akyol ile yaptığı bir söyleşi: Atatürk hilafete de son verdi. Hilafetin kaldırılması nasıl tepkilere yol açtı? Hilafetin 1924’te kaldırılmasına en önemli tepki Şeyh Sait İsyanı’dır. Sünnilikte devlete, sultana isyan etme geleneği yoktur. Bu yüzden Mustafa Kemal gibi ülkeyi kurtaran bir başkomutana, laik otoriteye Anadolu’da isyan olmadı. Ama hilafet kalkınca Şeyh Sait İsyanı oldu. Atatürk’ün dinle ilişkisi nasıldı? Başta beri emsallerine göre din anlayışı daha mesafelidir ama dinin toplumsal ve siyasi açıdan öneminin de farkındadır. Atatürk dini siyaseten kullanmayı çok iyi başardı. Atatürk’ün şeriatı öven sözleri vardır. Mesela “Bizim kanun-i esasimiz (anayasamız) Kur’an-ı Kerim’dir” dedi. “Allahın emirlerine uymadığımız için geri kaldık” da dedi. Ayrıca, “Hz. Muhammed’in yüce şeriatı” diye yaptığı konuşmalar var. “Cenab-ı Hak insanları yaratırken” diye bir konuşması var. Bu konuşmalar hep Milli Mücadele sırasında oldu. Atatürk, “antiemperyalizm” sözlerini de hep Milli Mücadele sırasında söyledi. Milli Mücadele’den sonra nasıl değişti? Milli Mücadele’den sonra ise laiklik yolunda ilerledi. Zaten “anayasamız Kur’an’dır” diyerek laiklik olur mu? Olmaz. O zaman da, “Biz gökten indiği zannedilen kitaplara göre değil, hayatın gerçeklerine göre politika yapıyoruz” dedi. 1937’de Meclis’i açış konuşmasında, “tabiat insanı yarattı” dedi. Ama şu var! Atatürk’ün orada öyle, burada böyle söyleyen biri gibi görünmesi beni rahatsız eder. Çünkü onu böyle ele almak, bizi bilimsel tarih analizinden uzaklaştırır. Biz, dönemlerin nasıl değiştiğini ve bu değişimleri Mustafa Kemal’in nasıl etkilediğini ve kendisinin de yaşanan değişimlerden nasıl etkilendiğini incelemeliyiz. Mesela Atatürk Libya’da savaşırken imparatorluk için savaşıyordu. O dönemde Padişah Vahdettin’e “ayağınızın tozuna yüz sürmeye hasretim” gibi Anadolu’dan gönderdiği telgraflar vardır. Padişaha mı yazıyor? Tarihçi Sina Akşin, “Bunu yazan M. Kemal olmasa, neredeyse ‘bende’ üslubuyla yazılmış diyeceğim” diyor. Ama M. Kemal o dönemde de saltanata karşıdır. Benim, onun ‘kurmay’ tarafı dediğim de budur zaten. O günün şartlarının taktiğini uyguluyor o. Mesela arkasından da Lozan’da İngilizlere karşı İslâm’ı kullanıyor. Ayrıca İngilizleri yumuşatmak için “Avrupalı Türkiye” tanımına da başvuruyor. “Avrupa’nın hududu Türkiye’nin doğusunda biter” diye konuşmalar yapıyor. Avrupa’da faşizm güçlenmeye başlayınca da İngilizlerle müthiş bir ittifak çalışması yapıyor. sol Kemalistler, Atatürk’ün 1930’larda İngiltere ile ittifak yapmak için nasıl canla başla uğraştığından hiç bahsetmiyorlar, İsmet Paşa’yı suçluyorlar. Niye? Bu, ideolojik davranmaktır. Sol Kemalistler, “Atatürk hiçbir emperyalist devletle ittifak yapmadı. Saat dokuzu beş geçe emperyalizm Türkiye’ye girdi. Çünkü, İnönü geldi” diyorlar. Oysa Atatürk İngiltere’yle ittifak yapıyordu, ömrü yetmedi. 1939’da İnönü ittifakı imzaladı. Zaten biz hep 1920’lerden bahsediyoruz. 1930’lardan hiç bahsetmiyoruz. Bu tarihçilik değildir. Ama şundan da pek söz etmeyiz. 23 Nisan 1920’de Meclis’i dualarla açtığı anlatılır. Atatürk niye yaptı bunu? Meclis’i öyle bir İslâmi gösterişle açtı ki. Atatürk’e göre çok muhafazakâr olan Karabekir bile “bu kadarı fazla” dedi. Mesela Meclis’in 22 nisan perşembe günkü açılışını 23 nisan cumaya aldı. On beş gün önceden telgraflarla Anadolu’ya genelgeler gönderdi. “Meclis’i cuma günü açacağız, bunun için şu kadar dua okunacak. Şu kadar nafile namazı kılınacak ve bunlar camilerde cemaate ve meydanlarda halka ilan edilecek” dedi. Meclis’i niye İslâmi gösterilerle açıyor? Bu politik bir davranış. İstanbul’da halife var ve Milli Mücadele’nin aleyhine fetva yayınlamış. Mustafa Kemal’in o dönemde bütün ahalinden destek toplayabilmesi için, kendisinin o fetvada anlatıldığı gibi “şeriata ve halifeye karşı çıkan biri” olmadığını, aksine şeriatı ve halifeyi kurtarmaya çalışan biri olduğunu ispat etmesi lazım. Çünkü İstanbul’da yayınlanan fetvalardan ötürü Anadolu’da bazı iç isyanlar çıkıyor. Mustafa Kemal de, “hayır, ben İstanbul’un söylediği gibi laislâmi bir hareket değilim. Aksine ben daha İslâmi bir hareketim” mesajını vermek istiyor. Aradan iki yıl geçiyor ve Sakarya zaferi kazanılıyor. Meclis’te bir müezzin Mustafa Kemal’in gelişi şerefine ezan okumak istiyor. Onu haşlıyor. “Ezanın yeri burası değil, camidir. Oraya git” diyor. Gücü eline geçirince laikliğe doğru yürümeye başlıyor. Çünkü onun kafasındaki esas model Batılılaşmak! Atatürk’ün din adamlarıyla ilişkisi nasıldı? “Din adamlarını, hocaları sevmem” diyor ama özellikle Milli Mücadele sırasında İstanbul fetvasına karşı, o da 90 küsur imzayla din adamlarının fetvasını aldı. Böylece Milli Mücadele’yi İslâmi bakımdan meşrulaştırarak halkın desteğini almayı başardı. Din adamlarıyla ittifak zaferden sonra bozulmaya başladı. Zaten Atatürk için laiklik, demokrasiden önce gelir. Milli Mücadele sırasında İstanbul’dan yardım almak ve halkı etrafında toplamak için Abdülhamit’ten daha İslâmi bir politika uyguladı ama. O her zaman Batılı hayat tarzını benimsedi. Peki, demokrasiyi gözardı etmek Batılı hayat tarzıyla çelişmedi mi? Hayır. Çünkü Batılı hayat tarzının içinde mutlaka demokrasi vardır düşüncesi bizim bugünkü düşüncemizdir. O zamanki Batılı hayat tarzı “gardırop devrimi” denen türde bir Batılılaşmaydı. Şapka devrimi, balolar vb. Batılılaşalım derken, alt yapı devrimleri ve ekonomi fazla öncelikli değil. “Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirelim ama o nesiller Atatürk’ün sözlerine iman etsinler” inancı var. Unutmayın ki o dönemin Batısı aynı zamanda faşizmin yükseldiği bir Batı’ydı. Dünyada Büyük Buhran’dan sonra liberalizm gözden düşmüştü. CHP’nin altı oku müzakere edilirken, Atatürk, Şükrü Kaya’ya “Şükrü Beyefendi siz iktisadi doktrinler uzmanısınız. Liberalizm ne demek” diye soruyor. Şükrü Kaya, “Liberalizm sömürge ekonomisidir” diye cevap veriyor. Atatürk, “O zaman biz liberal olmayacağız” diyor. Atatürk liberalizmi Şükrü Kaya’dan mı öğreniyor? Liberalizmin ayrıntılarını bilmediği kanaatindeyim. Atatürk’ün okuduğu kitaplar daha çok dil ve tarih meseleleriyle ve ulus oluşturmakla ilgilidir. O’nun aydınlanma kaynağı Fransız jakobenizmidir, Voltaire’dir, Rousseau’dur. İngiliz liberalizmini okuyan ise İsmet Paşa’dır. Size Gagavuz Türklerinin olayını anlatayım. Hamdullah Suphi, “Türkçe konuşan Hıristiyan Gagavuz Türklerini Türkiye’ye alalım” diye rica ediyor. Atatürk kabul etmiyor. Ama Türkçe bilmeyen Boşnakları alıyor. Çünkü, din farkı sosyal entegrasyona engel olabilir diye düşünüyor. Bakın. Laik cumhuriyet, vatandaşını dine göre tanımlamıştır. Azınlık ne demektir? Gayrımüslim demektir. Kürt yok ne demektir? Türk ve Kürt, ikimiz de Müslümanız demektir. Vatandaşlık tanımını dine göre yapmak laiklik tanımıyla bağdaşır mı? Bu, dinin referans olarak alınması değildir. Bu, Müslüman ahalinin ulus-devlet için daha sağlam bir zemin oluşturduğunu düşünmekten kaynaklanan siyasi bir tavırdır. Müslüman ahaliye dayanan bir ulus-devletin daha sağlam olacağını düşündü Atatürk. Gayrımüslim Türkleri yani Gagavuzları almadı, ama Türkçe bilmeyen Boşnakları aldı. Anadolu o sırada boştu. Atatürk, dinin ve din adamlarının laiklik için bir tehlike olacağını mı düşünüyordu? Evet. Hem Atatürk’ün hem de onu takip eden Kemalistlerin “Laiklik elden gidiyor” endişeleri vardır. Kemalist yazar Yakup Kadri, Panorama romanını “Türkiye demokrasiye geçiyor, yobazlar iktidara geliyorlar ve ilericileri kıtır kıtır kesiyorlar” diye bitiyor. Bu bir psikolojiyi gösteriyor. Bu psikolojiyi kim yarattı? Resmî ideoloji yarattı. Kemalist yönetim halk yerine devlet güçlerine dayandı. Böyle olunca da halka şüpheyle bakıldı. Şevket Süreyya, “Kemalist bürokrasi, 1920’lerin ortasından itibaren halktan kopuk bir bürokratik hizip haline geldi” der. Atatürk döneminde mi bu hale geldi? Atatürk döneminde tabii. Muhalefet olmadığı için yönetimde sorumsuzluk ve yolsuzluk almış başını gitmiş. 1926’da Ahmet Ağaoğlu Atatürk’e bir rapor veriyor. “Paşam, partiniz yolsuzluğa battı” diyor. Atatürk halktan ne kadar kopulduğunu görüyor ve muhalif bir fırka kurmaya karar veriyor. “Bunlar yanlış giden işleri söylesinler ve iktidar kendini düzeltsin” diyor. Ama bu muhalefet partisi halkta öyle bir ilgi patlaması yapıyor ki, “rejim elden gidecek” kaygısıyla hemen partiyi kapattırıyor. Demokrat Parti örneği aslında Atatürk döneminde Serbest Fırka’yla mı yaşanıyor? Bu, tarihsel olarak da, kadro olarak da böyledir. Serbest Fırka’nın İzmir il başkanı Adnan Menderes’tir. Atatürk döneminde komünistler de baskıyla karşılaştı. Atatürk komünizm hakkında ne düşünüyordu? Komünizme karşıydı. Atatürk partisinin ideolojisini Kemalizm olarak benimsedi. Atatürk Kemalizm sözünü benimsedi ve kullandı. CHP’nin 1932 programında “partimizin fikriyatı Kamalizmdir” diye yazılıdır. Ses uyumu açısından o dönemde Kamalizm deniyor. Atatürk Kemalistti ve Kemalizm sözü onun döneminde geliştirildi. Daha sonra komünistleri yakalatacak olan Atatürk, Sovyetler Birliği ile Kurtuluş Savaşı sırasında çok dostane bir ilişki sürdürdü. O dostluğu sürdürürken de mi komünizme karşıydı? Kesinlikle karşıydı. Atatürk Sovyetlerle dostluk ilişkilerine her zaman önem verdi ama bu dostluğu Kurtuluş Savaşı sırasında bir ideolojik ittifak gibi pazarladı ve Sovyetlerden yardım aldı. Hatta Moskova’dan para ve silah yardımı almak için 1921‘de komünist Bolşevik eğilimli halk zümresinin programını kendi halkçılık beyannamesi olarak yayınladı. Moskova’dan yardım alınmasaydı, Milli Mücadele belki başarılamazdı. Sakarya Savaşı bittikten sonra Moskova’nın yardımına ve Meclis’teki solculara ihtiyacı kalmadı ve solcular tutuklanmaya başladı. Mustafa Kemal pragmatiktir. Atatürk’ün bir politikacı olduğunu dikkate almak lazım. Politikacılığı dikkate alındığında ne değişiyor, ortaya ne çıkıyor? Mesela Atatürk’ün gazeteciler tarafından çok kullanılan bir sözü daha vardır. “Basın hürriyetinden ortaya çıkacak olan sakıncaların çaresi yine basın hürriyetidir” diye. Oysa Takrir-i Sükûn döneminde basının nasıl yasaklandığını gazeteci Ahmet Emin Yalman anlatır. Atatürk’ün politik şartlara göre söylediği sözler vardır. Bir de içinde bulunduğu şartlara göre yaptığı uygulamalar vardır. Mesela Atatürk ömrü boyunca milliyetçi oldu. Ama şartlara ve dönemlere göre, milliyetçiliğinin içeriği değişti. Bu içerik, zaman içinde Osmanlı milliyetçiliği, daha sonra İslâmi bir milliyetçilik, arkasından daha Anadolucu bir milliyetçilik, onun arkasından da daha Türkçü bir milliyetçilik oldu. Atatürk döneminde Kürtlerle, dindarlarla, solcularla, demokratlarla liberallerle devletin sorunlar yaşadığı görülüyor. Peki, Atatürk’ün destekçileri kimlerdi? Destekçileri ordu, bürokrasi ve o zamanın okumuşlarının ve hatta liberallerinin çok büyük bir bölümüydü. Bir de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın tabanındaki esnaf, tüccar ve esnaftı. Atatürk’ün 1915’teki Ermeni tehciriyle ilgili görüşleri nelerdi? Atatürk 1915’teki Ermeni tehcirini savunmadı ama açıkça suçlamadı da. 24 Nisan 1920’de Meclis’te yaptığı konuşmada tehcir için eleştiri anlamında, “fezahat” yani “çok çirkin hadise” dedi. Ama 1921’de İstanbul Hükümeti, “Ermeni hadiselerini suçlayan bir bildiri yayınla” dediğinde, Mustafa Kemal İttihatçıları suçlamayı reddetti. Zira hem ileride başına geçeceği devlet suçlanmış olacaktı. Hem de Milli Mücadele’nin alt yapısını İttihatçılar oluşturuyordu. Sizce Atatürk’ün yönetimde yaptığı en büyük hata neydi? En büyük hatası Şeyh Sait İsyanı üzerine çıkarılan bir tür sıkıyönetim kanunu olan Takrir-i Sükûn’dur. Bu kanun sadece isyanın güç kullanılarak bastırılmasını sağlamadı. Muhalefeti ve basını da susturdu. Hükümete yargı yetkilerini tanıyan bu kanun çok sert uygulandı. Şeyh Said Nasıl uygulandı? Sonunda tek partili cumhuriyet, eleştirisiz bir cumhuriyet oldu. Çünkü Takrir-i Sükûn dönemi, sorunların ekonomik ve sosyal olarak diyalogla çözülmesini dışlayıp, tek çözüm yöntemi olarak kuvvet kullanma alışkanlığını bu ülkede güçlendirdi. Sonuçta Takrir-i Sükûn Kanunu ve onun İstiklal Mahkemeleri bir gün son buldu ama bu dönemin yarattığı kuvvet kullanarak çözme alışkanlığı bu ülkede hep devam etti. Kazım Karabekir o sırada Meclis’te muhalif milletvekiliydi. Takrir-i Sükûn müzakereleri sırasındaki konuşmasında, “Eğer siz İstiklal Mahkemeleri’ni bir reform vasıtası sanıyorsanız, çok büyük bir hata içindesiniz” dedi. Takrir-i Sükûn ve İstiklal Mahkemeleri uygulaması bu ülkenin yaşadığı darbelerin, sıkıyönetimlerin, baskıların anası mıdır aslında? Elbette. İstiklal Mahkemeleri çok mu adam idam etti? Asker kaçakları hariç bin civarında idam oldu. İstiklal Mahkemeleri’ni en iyi tanımlayan Kemalist yazar Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’dur. Katibi olarak o, İstiklal Mahkemeleri için “tedhiş mahkemeleri” diyor. Yani “şiddet mahkemeleri, devlet terörü mahkemeleri” diyor. Neden bugün Atatürk’ü bir lider, bir insan gibi göremiyoruz? Neden Atatürk’ü hiçbir şekilde hata yapmayan biri gibi kabul ediyoruz? Atatürk doğal bir lider olarak algılanırsa, ya laiklik elden gider, ya ülke bölünür gibi korkular var. Aksine Atatürk doğal bir lider olarak algılanırsa ülke daha normalleşir. O yüzden Atatürk’ü tabu haline getirmek de yanlış, onun gibi milli bir lidere düşmanlık etmek de yanış. Atatürk’ün farklı dönemlerinde farklı politikalar uyguladığını bir görebilsek. Bu, bize, farklı politikalar uygulamanın Atatürk esprisine aykırı düşmediğini anlatacak ama. Onu tabu haline getirince, “ezelde de böyle, ebediyette de böyle, onu taklit etmekten başka bir yol yok” noktasına geliniyor. O da nedir? Sıkıyönetimdir, yasak-lamadır. Bakın. Eğer Cumhuriyeti Atatürk’ün sözleriyle tanımlarsanız ve cumhuriyetin Atatürk döneminde var olan cumhuriyet olduğuna inanırsanız, cumhuriyetin zamanla liberalleşmesini “yozlaşma, bozulma” gibi görürsünüz. Ama bazıları, tarihin bir evrim, bir değişim çizgisi olduğunu göremiyor. Oysa 1920’lerdeki Atatürk’ün cumhuriyetiyle 1930’lardaki Atatürk’ün cumhuriyeti bile birbirinden farklıdır. 1920’lerde devletçilik yoktu. 1930’larda devletçilik oldu. Neden özellikle darbeciler ve darbe yanlıları Atatürk’ün adını kullanıyor? Siyaset bilimci Metin Heper, “Atatürkçülük, Türkiye’de bir meşruiyet karizmasıdır” diyor. Çünkü Atatürk’e refere edilen her şey meşrulaşıyor. Darbecilerin meşruiyete ihtiyacı var. Atatürk deyince meşrulaşıyorlar. Neden en Atatürkçü kurum olarak ordu gösteriliyor? Birçok sebebi var. Bir, Mustafa Kemal, başkumandan olarak her askerin kendisini silah arkadaşı gibi göreceği bir tarihî figürdür. İki, bütün ordular eğitimlerinde devletlerinin zaferlerini incelerler. Bu, Mustafa Kemal’siz yapılamaz. Üç, Atatürk’ün döneminde ordunun Atatürk’e sadık olmasına bilhassa çok önem verildi. Atatürk’ün üniformalı resimleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yayımladığı beyannameler, Atatürk’ün subayların maaşlarıyla özel olarak ilgilenmesi, orduyla Atatürk arasında hem ideoloji hem meslektaşlık anlamında çok kuvvetli bir bağ meydana getirdi. Atatürkçülük tam olarak ne demek? Atatürkçülüğün temelinde, Kemalizm’in bütün tariflerinde şu üç unsur mutlaka vardır. Bunlar, pozitivizm, milliyetçilik ve otoriterliktir. Bilim dediğiniz zaman, Atatürkçülük pozitivisttir. Yurtseverlik dediğiniz zaman, Atatürkçülük milliyetçidir. Bu, geleneklere, dinî duygulara önem veren bir milliyetçilik yerine laik bir milliyetçiliktir. Küreselleşmeye, liboşlara yer vermemek dediğiniz zaman da, Atatürkçülük otoriter bir rejimdir. (Neşe Düzel, Taraf, Kasım 2009) — Zeynep Şengül ile birlikte. Bizim en büyük hatamız Aklımız ile değilde Vicdanımızla yorumlamamız halbuki Allah Kur'anın bir çok ayetinde Akıla işaret eder; ''14:52 - Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.'' ''8:22 - Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.'' ''2:242 - İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.'' Bunlar gibi birçok ayet Kur'anda mevcut.Ne Tarih nede Din Vicdan işi değildir Akıl işidir belgelere bakarsın bilgilere bakarsın Aklınla yorumlarsın inanır veya inanmazsın işin özü bu.. Şimdide gerçekten iman eden bir Müslümanın yapmaması gerekenlere bakalım; ''Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. Maide 44'' Sırf bu ayet bile yolun ne kadar şaştığının göstergesidir, İman eden hiç Allahın yasaklarını resmileştirebilirmi..? İçki yasak atatürk içki fabrikası kurmuştur.. faiz yasak, atatürk iş bankasını kurmuştur üstelik hindistan müslümanlarının milli mücadeleye destek olması için gönderdiği para ile.. hilafet yıkılmıştır yerine laiklik gelmiştir ki maide 44 ayeti bunu güzel özetlemektedir.. Kur'anın dili olan arapça harfler gitmiş yerine latin harfler gelmiştir acaba neden ? atatürkün 1927 de arapça harflerle yazdığı cumhuriyetin başlangıcı sayılan nutuk günümüze kadar kaç defa tercüme edimeye ihtiyaç duyulmuştur ve neden..? Biraz ipucu ; DÜŞÜNEMİYORUM,ÖYLEYSE ÇAĞDAŞIM ! Önce araştırmanın sonucunu verelim: ABD 71.681 Almanya 70.400 Japonya 44.224 İtalya 31.762 Fransa 30.193 S. Arabistan 13.579 Türkiye 7.260... Bu rakamlar ne? İlköğretim okullarında okutulan ders kitaplarının içerdiği kelime ve kavram sayısı... Araştırmayı yapan: Ankara üniversitesi TÖMER Dil Öğretim Merkezi... İlkokulu bitiren bir Amerikan çocuğu 70 bin kelime öğreniyor... Aynı yaştaki bir Türk çocuğu ise 7.000 kelime... Biz büyükler de Amreika'nın edebiyatını, bilimini, tekniğini kıskanıyoruz. Adamlar yapmış abi... ''BİR MİLLETE YAPILACAK EN BÜYÜK KÖTÜLÜK, ONUN DİLİYLE OYNAMAKTIR.'' Bu söz Goethe'ye aitti galiba. Sözün doğruluğundaki dehşete bakın ki, onu türkçeye çevirince: 'Adamın kucağına oturup diliyle oynamak' gibi bir anlam çıkıyor. Neden? Çünkü lisan'ı katlettiler. Ve bağırıyorlar: Yaşasın harf devrimi! Üstad Necip Fazıl diyor ki: -Bu işin saikini, amilini, illetini bir müessire bağlayamamamın sebebi nedir? Şimdi yeni dil ile yazalım: -Bu işin nedenini, nedenini, nedenini bir nedene bağlayamamamın nedeni nedir? Yaşasın kuş beyinli on milyon genç. Evet, insan kelimelerle düşünür. Siz onun kelimelerini çalarsanız salaklaşır, düşünemez. Yahudiler ölü dilleri İbranice'yi canlandırır... Biz de öz dilimizi öldürürüz. Ne diyelim? Düşünemiyorum, öyleyse çağdaşım Şimdide bakalım biz kimiz..? http://www.youtube.com/watch?v=qO5wb4PHdf8 Hala Aklınızı kullanmayacakmısınız..?
  15. İzlemeni tavsiye ederim ; http://www.youtube.com/watch?v=a-pody7j_Xc

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.