Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

a.y.h.a.n

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    452
  • Katılım

  • Son Ziyaret

a.y.h.a.n tarafından postalanan herşey

  1. tabi biz burda güzel güzel ekonomi yapsaydık da kıbrısta türkler katliama uğrasaydı,erkeklere işkence,kadınlara tecavüz edilseydi,hepsi yerlerinden yurtlarından kovulsaydı dimi daha iyi olmazmıydı?
  2. valla sende görücülük olabilir sedelina ama biz göremiyoz
  3. cimbombomum benim biricik sevgilim söyle senden başka....
  4. hehehe üstüme tanımam %0 çıktı
  5. evet arkadaşlar bende zaten okurken çok duygulandığım için paylaştım keşke hepimiz o ayakkabıcı gibi olabilsek
  6. bilim önce doğayı ve insanları yokedecek şeyler keşfeden daha sonra zararlarını telafi etmek için yeniden bişeyler keşfeden yanlış ellerde ölümcül bir silah,doğru ellerde ise çok yararlı bişeydir ( valla ne desem bilemedim )
  7. yaa yok günün esprisi falan tatil olduğundan beri bütün gün evde pinekleyip duruyom kaç gündür doğru düzgün gülmedim yaa var ya konuya tekrar baktımda acayip ekşitmişim haa devam devam canım ben hafiften depresyoniğimde bu aralar
  8. Eski siyasetçileri ne yapmalı? Ekranlara baktığımda dejavu yaşıyorum. (Dejavu: Daha önce o anı yaşamış olduğunu hissetme hali) Aynı liderler, 15 yıl önceki söylemlerini tekrarlıyor. Mesut Yılmaz, Habertürk'teki Basın Kulübü'nde kendi çocuklarının geleceği için siyasete döneceğini açıklıyor. Süleyman Demirel, zaten çoktandır siyasete ısınma turlarında. Baba, o program senin, bu kampus benim koşturup, duruyor. Tansu Çiller Hanım da konuşacak ama oğlu, şakalaşırken çenesini kırdığı için şimdilik pek sessiz. (Bu arada insan annesiyle şakalaşırken, nasıl çenesini kırar, bir anlasam? Aklımda bununla ilgili bir benzetme var ama söylersem ayıp olur) Devlet Bahçeli deseniz, zaten siyasete uzun süre uzak kalamadı. Rahşan Ecevit, uykudaki Bülent Ecevit'e vekaleten solu toparlamak için mekik diplomasisine başladı. Rahşan Hanım eşine mi yoksa komadaki Türk soluna mı refakatçilik yapsın, bilemiyor... Erbakan da aslında pek hevesli ama muhterem maalesef evinden çıkamıyor. Hoca'nın siyasi geleceği şimdilik sadece iç işleri bakanlığı ile sınırlı... Belli ki bu siyaset, insana bir kere yapıştı mı, piknik kenesi gibi çıkmak bilmiyor. Sonunda Kırım Kongo hastası gibi ateşlenip, iktidar hayalleri görmeye başlıyorsunuz... Anladığım kadarıyla eski başbakanlar, bir türlü emekli olamıyor. Ya da emekliliklerinde vakit geçiremiyorlar. Tavsiyem; bir an önce Malul Gaziler Derneği gibi Malul Siyasiler Derneği kurulması... Örneğin; bir çiftlikte (Tansu Hanım'ınki olabilir) bir araya gelmeliler. Çay içip, başbakanlık anılarını birbirlerine anlatmalılar. Ne bileyim, TBMM'nin kuruluş yıldönümünde, yani 23 Nisan'larda kortej oluşturmalılar, temsili muhalefet liderlerini Kordon'dan denize döküp, rahatlamalılar... Üç ayda bir, manavdan aldıkları portakal sandığının içine oy atıp, erken seçimcilik oynamalılar... Ya da yakar top. Ama plastik topla değil, askeri sahra topuyla... Vurulan, ebe olarak Zincirbozan'a gitmeli mesela!.. Dedim ya, can sıkıntısından yapacak iş bulamayıp, ha bire siyasete geri dönüyorlar. Onlardan kurtulmanın tek yolu Malul Siyasiler Derneği'nin bir an önce hayata geçirilmesidir. Onlar hayatımıza geçirmeden önce... sabah-yüksel aytuğ
  9. a.y.h.a.n

    ayakkabıcı

    Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı; ama küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp: - Küçük!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!. Çocuk, ona dönerek: - Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. - Bence önemli değil!. diye atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı. Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü: - Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi. Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp: - Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki? - Çok basit!. dedi, adam. Eğer vicdan yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orada tüm eksiklikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla daha fazla mükafat görecekler... Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrini işaret ederek: - Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin? Çocuk, başını yanlara sallayıp: - Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!. - İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp: - Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki? - Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım. Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek: - Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu. - İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır. - Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!. Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerideki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek. - Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum. Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi? - Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş.. dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok herhalde. Bir antika ne kadar eski ise o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30-40 lira eder. Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek: - Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!.. Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip: - Babam haklıymış!. dedi. ‘Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok!’ demişti. Her rüzgar savuracak bir toz bulur, Her hayat yaşanacak bir can bulur, Her umut gerçekleşecek bir düş bulur Bulunmayacak tek şey senin benzerindir Ailem Dergisi (alıntıdır)
  10. aralarını yapsan nolur ki? bugün sen yaparsın yarın onlar bozarlar israil gider yanlışlıkla kıyıları,halkı,okulları,küçücük çocukları bombalar... sonra filistinli militanlar gider bi kaç asker daha öldürür bunun üzerine israil bi topyekün saldırı daha araya yine siviller kaynar sonra filistin bu saldırgan tutumundan ve silahından vazgeçmediği için dünya medyası tarafından suçlu bulunur silahlarını bıraktırmak için ikna turları,diplomatik ziyaretler falan devam eder gider...
  11. bi gün sizde olgunlaşacaksınız
  12. bu tapınak şövalyeleriyle ilgili bi belgesel daha bi kaç gün önce national da çıktı bu aralar takip ederseniz tekrarını yakalayabilirsiniz kral ülkenin içinde bulunduğu ekonomik bunalımdan kurtulmak için bu şövalyelerin hazinesine göz dikiyor üstelik kendi gözüyle gördüğü bir hazine bu ve bir gecede şövalyeleri 154 sapıklık suçuyla yakalatıp işkenceyle itiraf ettiriyor fakat bu itiraflar sırasında hiç beklenmedik şeylerle karşılaşılıyor ve şövalyelerin gerçektende sapıklık içinde kutsal kase,kutsal kadeh ya da bir kafatasına(kimin olduğunu unuttum) taptığı anlaşılıyor binlercesi katlediliyor ya da hapishanelerde çürüyor fakt kral kendi gözleriyle gördüğü muhteşem hazineyi asla bulamıyor bu arada o hazineyle bearber buluyorlaar o kutsal kadehi ( aslında belgesel bu kadeh üstüneydi çünkü ne olduğu hala tam olarak anlaşılamamış )
  13. İnanç duygusu nasıl ortaya çıktı? Binlerce yıl, insanoğlunu nasıl etkiledi, yönlendirdi? Ünlü biyolog Dean Hamer, bu sorunun yanıtını, 6 yıl boyunca DNA kodlarında aradı. Bu geni baskın olanlar daha inançlı oluyor. Şimdi tartışılan soru şu: Bu gen Allah'ın bir mucizesi mi, yoksa evrim sonucu mu gelişti? Amerikalı ünlü moleküler biyolog Dean Hamer, bu sorunun yanıtını, insana fiziksel özelliklerini veren DNA kodlarında aradı. 6 yıl süren bir dizi araştırmanın sonunda da "Allah'a inanç genini" bulduğunu açıkladı. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nde görevli olan Hamer, 1998 yılında, insanın genetik yapısının inanç üzerindeki etkisini araştırmaya başladı. Hamer, ilk olarak, genetik yapıları aynı olan "tek yumurta ikizleri" üzerinde inceleme yaptı. Ardından genetik yapıları tam olarak örtüşmeyen, ancak "aynı ortamda büyüyen" kardeşlerin inançlarını karşılaştırdı. Tek yumurta ikizlerinde inanç gücü aynı Araştırmaya göre, kardeşler, aynı ortamda yetişseler de farklı inançlara sahip olabiliyordu. Ancak Hamer, genetik yapıları aynı olan tek yumurta ikizlerinin Allah inancının da neredeyse "aynı" olduğunu gördü. Bunun üzerine, genler ve inanç arasında bir bağ olduğu kanısına vararak, araştırmasını bu yönde derinleştirdi. Hamer, daha sonra, insandaki 35 bin genden hangisinin "inancı etkilediğini" bulmaya çalıştı. Yıllar süren araştırmanın ardından, "monoamin" enzimlerinin salgılanmasını kontrol eden 9 gen üzerinde yoğunlaştı. Bilinci ve inancı yönlendiren genler Amerikalı bilimadamı, 9 genin "en baskın" olanını bulduğunda ise, araştırmasının sonuna geldi. Hamer, VMAT2" geninin inanç kavramını yönlendirdiğini açıklayarak bu gene, "İnanç Geni" adını verdi. Hamer'e göre, monoamin enzimleri, insanın "bilinç, algılama ve hafıza" gibi duyularını yönlendiriyor. Ancak, bilimadamının "İnanç Geni" adını verdiği gen, insanoğluna, asıl ayırt edici özelliği olan "kişisel ve evrensel farkındalık" yeteneği de kazandırıyor. Böylece insanın "evren, sonsuzluk, tanrı" gibi soyut kavramlar üzerinde düşünmesini sağlıyor. Bu yüzden, aynı "genetik yapıya" sahip tek yumurta ikizlerinde enzimler, "aynı genin kontrolünde ve tümüyle aynı biçimde" salgılandığı için "inanç yapıları" da aynı oluyor. Dean Hamer'ın tezi, bu kadarla kalmıyor, inançla evrimi de buluşturuyor. Hamer, bu tezini şöyle anlatıyor: "Gen tam çalışmıyorsa inanç zayıf oluyor'' "İnsan hep daha fazla yaşamak ister. Bu nedenle insanoğlundaki iyi genetik özellikler, (doğal seleksiyon yöntemiyle) sonraki nesillere aktarılır. İnanç Geni de iyi bir genetik özellik. Çünkü kendisini koruyan yüce bir varlığa inanan kişiler, hayata daha olumlu bakıyor ve daha uzun yaşıyor. İnsana daha uzun yaşama imkanı verdiği için 'iyi' olarak algılanan bu genetik özellik, nesilden nesile geçti ve zaman içinde inanç kavramı yerleşti. Genin diğer genlerle etkileşimi ve ne kadar baskın olduğu, inancın gücünü belirledi. Yani, bu gen tam çalışmıyorsa kişinin inancı zayıf oluyor. Tersine güçlüyse insanın inancı o ölçüde güçleniyor.'' Ateistler de sahiplendi dindarlar da 'İnanç geni'nin bulunması beraberinde tartışmaları da getirdi. Ateistler, "Bu Tanrı'nın olmadığının bir kanıtıdır" dedi. Dindar bilimadamları ise "Asıl Allah'ın insan vücuduna nüfuz ettiğini ve gücünü gösterir" savunmasını yaptı. Araştırmayı yayınlayan Time dergisine göre, "İnanç geni"nin bulunması, bilim ile din dünyası arasında yüzyıllardır yaşanan, "Tanrı var olduğu için mi inandık, yoksa inanma ihtiyacı mı Tanrı'yı oluşturdu?" tartışmasını yeniden alevlendirdi. Amerikalı biyolog'un "İnanç genini buldum" açıklaması, bilim ve din dünyasına bomba gibi düştü. Ateistler, "inanç geni" keşfinin "Tanrı'nın olmadığının" bir kanıtı olduğunu öne sürdü. Ancak birçok bilimadamı bu görüşe karşı çıktı. Örneğin, Virginia Üniversitesi'nin psikiyatri uzmanı Lindon Eaves'ın konu hakkındaki yorumu şöyle: "Tanrı kavramının beyinde şekillendiği doğru olabilir. Peki neden bu kavram oluşuyor ona bakmak lazım? Yani neden beyinde "inanma" isteğini doğuran kimyasal aktiviteler yaşanıyor? Bence bunun cevabı yine Tanrı'nın gücünde yatıyor...
  14. ammaaaannn 2 dk bekleyemedin be yav işte düzelttik kusura bakma hadi ii geceleerr
  15. can itiraf ediyorum senin ağzından kıza notu yollayan bizdik inşallah o bu foruma girmiyodur yok yok şaka oda biliyo bizim gönderdiğimizi bizim can diye bi arkadaşı gaza getirdik koridorun ortasında hoşlandığı kıza çıkma teklif etti ve reddedildi sonra bizde daha doğrusu ben ve başka bi arkadaş kıza bunun adına işte senden hoşlanıyorum...vs yazan kısa bi not yollayıp çıkma teklif ettik altınada şöyle bi not yazdık; eğer bu teklifimizi kabul etmiyosan kağıdı yanındaki kıza ver sonra kız sınıfa geldi notu bizim yazdığımız anlaşılınca ikisinin gazabına uğradık az daha parçalıyolardı ve bilin bakalım noğoldu ondan sonra çıkmaya başladılar
  16. uupppss ben başlıkları karıştırdım yanlış yere itiraf yazdım ve siliyoruumm neyse çaktırmayın naber sayman kanka
  17. topraamm yapraammm lebraammm hacı kelimesindende nefret ediyodum ama artık en çok kullandığım hitaplardan arkadaş çok kullanıyodu ordan alıştık zaten bütün arkadaşlara bulaştırdı
  18. ben sana şiir uyarlayabilme ihtimalini sevdim
  19. o kadar film izledim daha birinde bile ağlamadım babam ve oğlum ağlatmaya en çok yaklaşan filmdi ama ha gittim ha gidicem diyodum tuttum kendimi ağlamadım ama daha kötü oluyosunuz yaaa yanımda bütün salon kendinden geçmiş hüngür hüngür salya sümük ağlıyo benden bi damla gözyaşı damlamadı gerçi beni kötü yapan yine insanların öyle ağlamasıydı tek başıma izlesem o kadar etkilenmezdim
  20. sayın evrensel sizin dediğiniz gibi olacaksa laiklik olmasın benim halkım açlık sınırının altında yaşarken,zaten kazadığı paranın tamamını kira,su,elektrik..vs gibi yerlere verip kuru ekmekle beslenirken nasıl olacakta din için ayriyeten kişi başı 200 euro (en az) vericek aile 4 kişi diyelim ve en az 800 euro demektir bu fakirlik sınırının 1500 euro olduğu bi zamanda zengin olsun 1600 euro kazansın ( valla rakamlar bayaa eskiye ait o zaman 1300 dolar falandı şimdi bu kadar olmuştur heralde ) bunun yarısını dini için verebilirmi? yani bu durumda insan sorgulasın tüm benliğiyle dinine bağlansın ve yaşayamasın hiç zenginler fakirlerin yerinede verecek diye düşünmeyin napacak yani prası olmayan adam gidip muhtarlıktan bunu belgeleticek sonrada gidip tek tek zengin insanların kapısınımı dolaşacak hadi dolaştı diyelim sahtekarlık yapanlar ya da bu parayı vermek istemeyen zenginler... yani insan o kadar uğraşsın didinsin dinine bağlansın sonrada... eğer laiklik böyle birşeyse benim ülkeme gelmesin istemiyorum
  21. burada dikkat edilmesi gereken nokta şu; insanların şeytana uyması şeytanın suçu değildir çünkü zaten şeytanın görevi insanları doğru yoldan saptırmak diğer halk-m.ali olayına gelecek olursak biz yani halk ve tabii m.ali bu dünyada sınanıyoruz ama şeytan için böyle birşey geçerli değil dünya onun sınanma yeri değil yine yukarıda söylediğim gibi şeytanın görevi zaten insanları yoldan çıkarmak halkın görevi=doğru yayınların ekrana gelmesini sağlamak fakat tam tersini yapıyor 2 yanlış şeytanın görevi=insanları yoldan çıkarmak oldukça iyi yapıyor
  22. tedavi etmek için artık arılar kullanılıyormuş geçen gün bi belgeselde izledim hayvanların zehrleriyle alakalıydı ve arı zehrinin bu hastalığın tedavisi için kullanıldığı söylendi yurtdışında sırf ms hastaları için özel arı çiftlikleri var ve insanlara bu arıların iğnesi batırılıyor koltuk değnekleriyle bu merkezlere gidenler yürüyerek dönüyorlar fakat bi süre sonra tekrar iğneye ihtiyaç duyuyorlar fakat bu arı zehrine olan ihtiyaç sürekli azalıyormuş mesela haftada bir alırken bi süre sonra 2 haftada bir falan henüz yeni keşfedildiği için tamamen düzelen kimse yok ama hastaları önemli ölçüde tedavi ediyor henüz araştırmalar devam ettiği için doktorlar tıp literatüründe yok bildiğim kadarıyla ama belgesel eski bir şeye benziyordu son gelişmeleri bilmiyorum
  23. biz bunlara şeytana uyanlar diyoruz siz ********...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.