günümüzde illüminati nin gücünü bilmeyen yok. ama herseyi ezoterizm gibi yaklasımlarla acıklamanız biraz yanlış.komplo teorilerine zaten illüminati izin verir. bundan sonraki mesajım da benim 2 yıl önce yazmış olduğum bi yazı var. ama artık komplo larla değil bilimsel verilerle uğraştığım için bana fayda verebilecek pratik olgularla ilgileniyorum.
bir de : timaş yayınlarına özellikle aydoğan vatandaş' ın bu tür kitaplarına pek güvenmeyin.
soner yalçın: kendisi müthiş bilgilere sahiptir ama yazdığı kitaplarda ki kişiler gercek olyalar ise uydurma. buna da fazla güvenmeyin.
aydoğan vatandaş : bu konuda en güvenilir isimdir. ve o yahudilerin genelini değil sadece inisiyasyon( din öğretici güç) lcuların niyetleri üzerine çalışmalar yapmıştır.
secret organizations / gizli örgütler
Gerçektende gördüklerimizin arkasında büyük komplolar üreten , dünyayı ele geçirme arzusunda olan, faşist ruhlu gizli örgütler var mı? Gerek Afrika’ nın muhtelif bölgelerini, gerek Balkanlar’ı gerekse Ortadoğu’ yu felaketlere sürükleyen bu örgütler mi? Görünüşe bakılırsa bunlar doğru. Ve onları bu faşist ruhlu eğilime iten sebep ise, kendilerini diğer ırklardan üstün görmeleri ve diğer ırkların kendi ırklarına hizmet için varolduklarına inanmalıdır. Bölgelerde dönen entrikalara bakıldığında perdenin arkasında Museviler ve Hristiyanlar olduğu görülür. Ezilen kesim ise Müslümanlar olduğuna göre bu bir dinler arası savaş yada henüz savaşa başlangıç olarak gözümüze çarpmaktadır. Bu yeni bir süreç değil yüzyıllardır süren bir din ve medeniyetler çatışmasıdır. Örneğin İngilizler’ in doğu zenginliğini sömürmek için verdiği çaba ve gösterdiği ikiyüzlü siyaset hiç kimse tarafından unutulmayacak derecede malum. Anadolu’ da ise bu örgütlerin su yüzüne çıkması ise 1600’ lü yılların başına denk gelir. İzmir ve civarında toplanan Sabetaylar kendilerine bir önder seçerek ayrılıkçı bir kitle oluştururlar hatta kendilerine bir Mesih seçip 1666 yılında baş kaldırırlar ancak kısa bir sürede sorun halledilir. İşte Anadolu’ daki ilk Musevi örgüt bu şekilde belirir. Daha sonra Osmanlı hakimiyeti iyice zayıflayınca binlerce Musevi ve Hristiyan başta İstanbul olmak üzere Anadolu’ nun her köşesine birer ajan misali yerleşirler. Teşkilatlanmalarını siyasi boşluklardan yararlanarak kurarlar sırada Osmanlı ekonomisi zayıf düşürmek vardır. Bir Osmanlı hanedanı ekonomiyi kurtarmak için Avrupa’ dan borç ister. Avrupa’nın en karanlık ancak en güçlü ailesi olan Rotschild’ler Osmanlı ’ya seve seve borç verirler çünkü devlet artık emperyalist Avrupa’ nın pençesine düşmüştür. Rotschild ailesi Avrupa’ daki doğu düşmanlığının adete başını çeker. Üzülerek belirtmeliyimki bu durum hala sürmektedir. Çünkü bu ve buna benzer örgütlerin çıkarları nedeniyle ne tarım ürünlerimizi, ne madenlerimizi, ne de sanayimizi (savunma sanayisi dahil)istediğimiz gibi kullanabiliyoruz. Bütün bu kaynaklarımızın bir kısmını bilinçsizce kullanıp büyük kısmını ise değerini bilmeden ucuza satıyoruz. Sebep batının isteklerine boyun eğmek zorunda olmamız sonuç ise liberalizm adı altındaki ezen ezilen ilişkisi!! Sadece ülkemizde değil artık tüm dünyada bir efendi köle anlayışı var ve bu durum daha uzun yıllar süreceğe benziyor. Efendiler kefesinde yer alan ABD ve AB (Avrupa Birliği) dünyayı ele geçirme planlarını çoktan hazırlamış, kalanlara düşen görev ise batının gösterdiği yoldan yürümek. Buna dur deyip ve engellemek; batıyı ve bir silah gibi kullandığı örgütleri yakından tanıyıp karşılarına ulusal bir direniş olarak çıkmakla mümkündür. Bunları zor da olsa kamuoyuna sunup ona göre tedbirler almak başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere zorda kalan uluslara kısmen de olsa yardımcı olacaktır. Bu gizli örgütlerin temel amaçlarını şu şekilde belirtebiliriz. 1- Tek bir dünya dini oluşturmak 2- Tek bir dünya hükümeti kurmak 3- Tek merkezli bir dünya dini oluşturmak Şimdi bu örgütleri kısaca tanıyalım. Rotschild Ailesi 1774’ te Mayer Amschel Rotschild tarafından kurulan aile kısa sürede tefecilik ve bankerlik sayesinde ün kazanmış ardından ülkeler arasında savaşlar çıkararak her iki tarafında finansörü olmuştur. Özellikle Napolyon savaşları ve Fransız ihtilali sırasında asker sevkiyatı ve altın kaçakçılığı sayesinde kara paralarına para katmışlardır. Galip ülkelerden faizle parsını geri alan Rotschild’ ler yenilen ülkelerin ise verdiği borca karşılık tarım ürünlerini ve madenlerini sömürmüştür. Savaş sonrası dönemlerde ise Avrupa’ ya yayılarak ülkeler arası para akışını kontrol etmişlerdir. 1800’ lü yıllardan bu yana dünyanın en zengin bir o kadar da en karanlık örgütü bu ailedir. Bilinen en büyük şirketleri ise BP ve Royal Dutch Shell’ dir. Ortadoğu petrol bölgelerini ele geçirmek isteyen batı; bu ve benzeri aileler sayesinde kendi şirketlerine daha ucuz petrol sağlamaya çalışmaktadır. Ama bunu yasa dışı yollara başvurarak ve gücüne güvenerek yapmaktadır. Rockefeller Ailesi Kurucusu John Davison Rockefeller olan ailenin şu an ki lideri David Rockefeller’ dir. Ailenin bireyleri genelde ABD siyasetinde önemli görevlerde bulunmuşlardır. BM (Birleşmiş Milletler) ve Unicef gibi kuruluşları finanse etmişlerdir. Ailenin şirketi olan Exxon Mobil perde arkası işler sayesinde büyüyerek 2000 yılında dünyanın en büyük şirketleri arasında birinci sırada yer alıyordu. Yakın ilişkiler kurduğu Morgan Ailesi ise daha çok petrol bölgelerine ve sömürülecek diğer alanlara ulaşım yolları ve diğer alt yapı düzenlerini sağlamakla efendilerine kara para kazanmada uşaklık etmektedir. CFR (Counsil of Foreign Relations) Dış İlişkiler Konseyi 5 Ağustos 1919 yılında Paris barış konferansıyla sona eren 1.Dünya Savaşı’ nın ardında ülkeler arası ilişkileri kontrol altına almak ve ortaya çıkan problemleri çözmek için kurulmuş ancak zamanla emperyalist ülkelerin çıkarlarına hizmet eden bir birim olmuştur. Rockefeller ler bu komisyona 1927 yılında katılmıştır. Pearl Harbor baskınını önceden bildiği fakat silah satmak ve savaş alanında yeni koloniler kurmak için bu bilgiyi gizlemiş olduğu bilinmektedir. Öte yandan ABD üniversitelerinin çoğunda etkin CFR üyeleri bulunduğundan bu okullarda örgütün ideolojileri hakimidir ve eğitimlerinde kendi öğretileri de müfredat içindedir. Yine Princeton üniversitesinde çıkarılan Foreign Affairs (Dış Olaylar) dergisi dünyanın en saygın dergileridir; ki ABD siyasetinin izleyeceği politikalar öncelikle bu dergide yayınlanır. Hatta her yıl yapılan en zengin şirketler sıralamasını bu dergi düzenler.11 Eylül sonrası Irak ve Afganistan hareketleri düzenlenmeden önce bu dergide yapılması gereken siyasi ekonomik manevralar yer almıştır. Sırada ise Sudan’ a yapılacak muhtemel hareket dergi gündeminde yer almıştır. Yine bu dergide sıkça makale yazan Samuel Hantington’ un Medeniyetler Çatışması adlı kitabını ABD’ nin doğu medeniyetlerini sindirme politikasına karşı zemin hazırlamak ve bunu kamuoyuna meşru göstermek için yazdığı da akademisyenlere göre bir gerçektir. Hantington ayrıca CFR’ nin 3300 kadar sürekli üyesinden biridir. Trilateral (Üçlü) Komisyon 1973 yolında David Rockefeller ve Zbigniev Brzezinski tarafından kurulmuştur. Oluşturmak istedikleri gizli dünya devletinin ekonomik ve politik kararları bu komisyonda alınmaktadır. ABD, AB (Avrupa Birliği) ve Japonya’ nın devlet adamlarının çoğu bu komisyona üyedir. New York, Londra ve Tokyo’ daki borsalar denetimleri altındadır. Üye olan şirketler ise Coca Cola, Fiat, Royal Dutch Shell, Sony Bank of Rotschild , Siemens, ve General Electric / Motors gibi dev dünya şirketleridir. IMF üst düzey yöneticisi olan Stanley Fischer bu komisyonun daimi üyesidir. Bu şirketler hangi ülkenin ne zaman ve nasıl sömürüleceği planlarını yapar. Daha sonra Sudan’ daki gibi suni problemler sayesinde kasıtlı iç çatışmalar çıkararak terör bahanesiyle ülkeye yapılması gereken müdahalelerden medyada sıkça bahsedilir, hemen ardından emperyalist efendilerin paralı askerleri silahlarının kullanmaya başlar. Bilderberg Komisyonu İlk defa Hollanda ’daki Bilderberg otelinde toplandığı için bu adı almıştır. 1954 te kurulan bu örgüt BM, NATO, IMF, OECD ve Dünya Bankası gibi kuruluşların yöneticilerini bünyesinde toplayıp dünyadaki ekonomik dengeleri kontrol eder. Gerçekten de bu komisyon şu an dünya hükümeti görevini üstlenmiş ve bunda da gayet başarılılar. Sonuçta dönüp baktığımızda bu tip örgütler emperyalist ülkelerle ve şirketlerle yakın ilişki içerisindedir. Bunu şöyle açıklayabiliriz. Türkiye’de IMF tarafından acilen bir tütün yasası çıkarılması istendi. Yasa çıkar çıkmaz British American Tobacco ile Koç Holding yönetimi İzmir’ de ortak bir tütün işleme fabrikası kuracaklarını açıkladılar. Bu zamanlama bir tesadüf olmasa gerek. Aynı şekilde yine acilen çıkarılan şeker yasası sonrası fabrika üretimleri kısıtlandı ve bir ABD şirketi olan Cargill ,Türkiye’ ye önemli miktarda şeker yatırımı yapacağını açıkladı. 1946 yılından beri başımıza bela olan IMF Türk ekonomisi ile adeta oyun oynadı. Sürekli Türkiye Cumhuriyeti aleyhine çalışarak sık sık sonu felaketle biten devalüasyonlara sebep olmuş; Türk siyasilerini de istediği zaman ihya, istediği zaman tepetaklak etmiş, istediği zaman da iktidara getirmiştir. Yakın zamanla ilgili başka bir örnek verecek olursak merkez bankası eski genel müdürü Gazi Erçel’ in de 2001 şubat krizi öncesinde krizin olacağını haber alarak parasını dövize çevirmiş ve % 60 gibi yüksek miktarda kara para kazanmıştır. Gazi Erçel’ in de dünya ekonomisini yönlendiren Bilderberg komisyonu toplantılarına sürekli olarak katıldığını da göz önünde bulundurursak durumun Türkiye açısından ne kadar vahim olduğu ortaya çıkar. Böyle önemli görevlerde olan kişiler niçin bu toplantılara katılırlar? Burada aldıkları kararlar nelerdir? Bunun bize etkisi nedir? Bunlar bize niye açıklanmaz? Niçin hesap sorulmaz? Gerçekten de bunları anlamak zor. Görüldüğü gibi bu örgütler içerden de işbirlikçiler bulup; özellikle ulusal bütünlüğünü sağlamaya çalışan ülkelerin ekonomisini sömürmektedir. Durum sadece Türkiye’ ye mahsus değil. Örneğin Darfur’ da kasıtlı olarak iç savaşlar çıkarıldı. Şimdi burada terör kol geziyor diye ABD müdahalesi söz konusu. Bunu sürekli gündemde tutan bir emperyalist kanalı olan CNN, operasyonların haklılığını göstermek için uluslar arası boyutta zemin hazırlıyor. Irak’ta da olduğu gibi Sudan’ da da ırk, din ve etnik özelliklerden bağımsız olarak yeni bir düzen kurulmak istenecektir. ABD bunu demokrasi ve insan hakları adı altında yaptığını söyleyecek. Ama bunun asıl sebebi bölgedeki petrolü gasbetmek için bölgeye yerleşmek. Bunu yakında hep birlikte göreceğiz. Uluslar arası bazda petrol ticaretini ve kullanımını sağlayan şirketler ise Royal Dutch, Shell, BP, Exxon Mobil ve Gazprom gibi şirketlerin son yıllarda adeta siyasilerimizin özelleştirdiği ve keyfine ve çıkarına göre kurallar koyduğu dış siyasetimiz sayesinde Türkiye deki istihdamları sürekli artmaktadır. Böylece ülkemizde yapmak istedikleri aleyhimizdeki faaliyetleri kolaylaşmaktadır. Ve bu sorun kolay halledilecek gibi değil. Çünkü bu şirketlerin arkasında ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa gibi emperyalist ülkeler var. Bu gibi sorunları faydamıza olacak şekilde sonuçlandırmak için. Kuva-i Milliye gibi bir güç oluşturmalıyız. Şu an için “ Türk Ulusu Birliği” ni düşünen her insan Atatürk gibi bir önderi beklemek gibi bir avuntu içindedir. Ancak beklemek yerine bir an önce kenetlenip milli bir güç için odak noktaları kurmalı; ardından da bilinçsizce hareket eden toplulukları bilgilendirmeli ve onların harekete geçmesi için güvenli bir mekanizma oluşturmalıyız. Elbette bunlar kolay değil, ancak biz bu cumhuriyetin kanunları çerçevesinde sonuna kadar savaşmalıyız. İç ve dış tehditler ancak bu sayede yok olabilir. Emperyalist güçlerin tehditkarlığını söndürmenin yolu budur. Bunu başarabilmek için Avrupa tipi yapıdan kurtulup özümüze dönmek gerekir. Özümüzün temelinde olan Türk Ulusu ve Türk Hakimiyetidir.