Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

halukgta

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  1. Bizlere İslam’ı anlattığını zanneden, bazı ruhban cübbesi giymiş kişiler ne yazık ki Allah’ın bazı ayetlerini gizliyor, anlamlarını değiştiriyorlar ki anlattıkları rivayet, batıl hurafe inançlarını sürdürebilsinler. Eğer bizler Kur’an’ı anlayarak ve üzerinde dikkatle düşünerek okursak, yani bizlere düşeni yapar dersimizi Kur’an’dan çalışırsak, bu tuzağa düşmeyiz. Elbette bu uyarım, her dini anlatan kişilere değil. Eğer dini anlatanlar sizi kendilerine ya da mensup oldukları cemaate, tarikata davet ediyorlarsa onlardan lütfen uzak durun. Ama sizi Allah’a onun kitabına davet ediyorsa, böyle kişileri dinleyin ama yine de tedbiri elden bırakmayın, buna bende dâhilim. Mutlaka söylenenleri Kur’an süzgecinden geçirin, Kur’an onay veriyorsa bu kişi doğru söylüyor diyebilirsiniz. BU TİTİZLİĞİ GÖSTERMEZSENİZ, İNANIN MUTLAKA ALLAH İLE ALDATANLARIN TUZAĞINA DÜŞERSİNİZ. Bu makalemde sizleri Enbiya suresi 73. Ayet üzerinde, düşünmeye davet edeceğim. Bu ayet öne sürülerek, Allah bazı kişileri biz sizlere doğru yolu gösterecek önderler yaptık, siz onları izleyin diye örnek gösteriyorlar. Önce ayeti yazalım bakalım doğrumu söylüyorlar, yoksa Kur’an ile buluşamayanları, Kur’an’dan daha da mı uzaklaştırmaya çalışıyorlar. “EMRİMİZLE ONLARI DOĞRU YOLU GÖSTEREN ÖNDERLER YAPTIK. ONLARA VAHİY İLE HAYIRLI İŞLER YAPMAYI, SALÂT-I İKAME ETMEYİ VE ZEKÂT-I VERMEYİ EMRETTİK! ONLAR YASALARIMIZA UYARAK, BİZE KULLUK EDEN KİMSELERDİ.” (Enbiya 73) Bu ayette Allah’ın bahsettiği önderler, sizce kimlerdir? Bu sözleri her zaman yaptıkları gibi bağlamından koparıp, kendi çıkarlarına kullanabilmek için, bakın Allah doğru yolu gösteren, bazı kullarını önderler olarak görevlendirmiş, demek ki Veliler edinip ardı sıra gitmeliyiz diyebiliyorlar. Ayette bahsedilenler VELİ, ÂLİM insanlar olabilir mi? Yani Allah size doğru yolu gösterecek Veli kişiler gönderdik, onları arayın bulun demiş olabilir mi gerçekten? Eğer buna inanıyorsak, inanın Kur’an’ın tamamına ters düşen bir inanç yaşıyoruz demektir. Hatırlatırım Allah, sakın kendinize Veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek VELİNİZ yalnız benim demiyor muydu? Demek ki bizler eğer Kur’an’dan nasiplenmediysek, bizlere ne anlatılırsa onu kabul etmek zorunda kalabiliriz ki, buda bizleri ŞİRK batağına saplanmamıza neden olur. Bu ayetiyle Allah bizlere çok önemli bir konuya açıklık getiriyor. Benim kontrolümde olmayan din adına hiç kimseye güvenmeyin. Ben sizlere belirli zamanlarda sizleri doğru yolu gösterecek, Elçiler göndereceğim diyor. Çünkü bu Elçiler Allah’ın kontrolündeydi de ondan. Onun için Allah benden başka güvenilecek VELİLER edinmeyin, birde sizlere gönderdiğim Elçilerime, onlarla gönderdiği kitaba güvenin diye birçok ayetinde uyarıyor. Bu ayetin öncesi ve sonrasında bahsedilenleri okuduğunuzda, Allah’ın kimleri kast ettiği zaten çok açık hemen anlaşılıyor. Bahsedilenlerin tamamı Allah’ın kullarını uyarmak için gönderdiği Resuller/Elçiler olduğunu anlıyoruz. Örneğin Hz. İbrahim den tutun, Hz. Lut, İshak, Yakup gibi Allah’ın görev verdiği Elçilerden örnek veriliyor. Demek ki Allah kullarını doğru yola iletmesi için Resuller/Elçiler göndermiş ayetten çok açık bunu anlıyoruz. Zaten Resullerinden başkası olamazdı, çünkü ayetin devamında ONLARA VAHİY ile emirler verdik diyor. Çok önemli bir konuda da bilgi veriyor, gönderdiğimiz önder Resullerimiz YASALARIMIZA YANİ ONLARA İNDİRDİĞİMİZ VAHYE UYARAK, BİZE KULLUK EDİYORLARDI DİYOR. Hatırlatırım onlarda benim gibi, dinde hükümler koyabilirdi demiyor, tam tersine onlarda VAHYE uydular diyor. YİNE AYETTE ÇOK ÖNEMLİ BİR KONUYA AÇIKLIK GETİRİYOR. ALLAH KULLARINA GÖNDERDİĞİ ELÇİLERİNİ ÖNDERLER OLARAK, O GÜNKÜ TOPLUMA GÖNDERDİK DİYOR. Önder, aldığı emir gereği hareket eden lidere denir. Bakın Allah size VELİ olarak Elçilerimi gönderdim demiyor, özellikle önder diyor. Çünkü önderlik yaşadığı dönemle sınırlıdır. Vefatından sonra bu görev sona erer ama önderin görevi gereği yaptığı önderlik bilgileri, sonsuza kadar BAKİDİR KALICIDIR. Onun için Allah Elçimin görevi, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR diye, bizlere apaçık ayetinde bildiriyor. Özellikle tekrar etmek istiyorum, çünkü bu konu çok önemli. Ayet çok açık şunu anlatıyor, ders alabilene ne mutlu. Bizler kullarımızı doğru yola iletecek önderleri belirli zamanlarda Elçi olarak gönderdik ve onlar yalnız bizim vahyimizi tebliğ edip, bizim emrettiğimizi hayatlarına geçirdiler diyor. Ne yazık ki bizler, Allah’ın bunca uyarı ve ikazlarını görmezden gelerek, Kur’an’ın onlarca ayetini saklayarak, gizleyerek Allah’ın Elçilerini de Allah’ın hüküm ortağı yaparak, kendimize adeta farklı bir din yarattık. Değerli dostlarım, lütfen Kur’an’ın ipi dışında kendimize başka ipler edinmeyelim. O ipler bizi Allah’a değil, şeytanlaşmış insanların tuzağına götürür. Lütfen Allah’ın Resullerinin de bizler gibi bir insan olduğunu, hatta onlarında hata yapabileceğini unutmayalım. Allah kendi hükmüne hiç kimseyi ortak etmeyeceğine apaçık hükmediyorsa Kur’an’da, bizler Allah’ın Resulünü Allah’ın dinine ortak etmeye çalışmayalım, inanın bu yanlışımız bizi ebedi cehennemlik yapabilir. Bakın Allah’ın Resulü yalnız nereye uymuş hangi kitapla uyarmış ve Allah Resulünün yetkisini ve görev tanımını bizlere nasıl bildiriyor. Zerre kadar Kur’an ile düşünen, aklını kullanan şeytanlaşmış insanların tuzağına asla düşmez. “SİZ, HADDİ AŞAN KİMSELER OLDUNUZ DİYE, SİZİ KUR’AN’LA UYARMAKTAN VAZ MI GEÇELİM?” (Zuhruf 5) “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “ALLAH’TAN DAHA İYİ, KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  2. Değerli dostlarım sizlere bir soru sorsam ve desem ki, siz hiç Allah’ı hayal ettiniz mi? Allah sizce nasıl bir varlık? Biraz düşündüğümüzde, soruyu bile sorarken, yanlış sordum. ALLAH VARLIK MI? Bunu bilerek özellikle yazdım. Eğer varlık dersek haşa, Allah’ı kendimizle eş tutmuş oluruz. Bu hatayı çok yapıyoruz ve Allah’ın hükmüne Resulünü ortak etmekten çekinmiyoruz. Yaratılmış bir varlıkla, tarifini bile yapamadığımız bir gücün hükmünü, nasıl bir arada düşünürüz, lütfen çok değil biraz aklımızı kullanalım. Çünkü bu dünyada bizlerde birer varlığız ve bizleri de yaratan Allah. Demek ki Allah varlık değil. Varlık dememiz için onu da birisi yaratması gerekir. Ama Allah ne doğmuş nede doğrulmuştur diyor. Kendisine ne uyku gelir nede uyuklama diye kendisini tanıtırken bilgiler veriyor. Bir başka deyişle söylemek gerekirse, evrende var olan her şey varlıktır diyebiliriz. Evreni Allah ben yarattım diyor, bu durumda yüce Rabbimizi de kimse yaratmadıysa, O nu nasıl tanımlayacağız? EĞER BİZLER ALLAH’I KUR’AN’DAN TANIMAYA ÇALIŞMAZSAK, TARİFİNİ BİLE YAPAMADIĞIMIZ, HATTA HAYALİNİ BİLE KURAMADIĞIMIZ O YÜCE GÜCÜN YETKİLERİNİ, SIFATLARINI ONUN YARATTIĞI ACİZ KULLARINA VERME HATASINA ÇOK RAHAT DÜŞERİZ. Bizleri yaratan Rabbimizi, birlikte hayal etmeye devam edelim. Ne yazık ki Kitap Ehli de biz Müslümanlarda hala kafamızda Allah’ı doğru canlandıramadık, çünkü onun vasıflarını doğru anlayamadığımız için, O’nun yüceliğini de tasavvur edemedik. BUNUN NEDENİ KUR’AN’IN ÖZÜNÜ, HALA KALBİMİZE YERLEŞTİREMEDİK TE ONDAN. Bizler Allah’ın yarattığı kâinatı keşfedebildik mi? Ya da bizler insan olarak kendimizi, bu günün ilmiyle tüm özelliklerimizin farkında mıyız? Ne yazık ki hayır. Bizler insan olarak daha ne kendimizi tam olarak keşfedebildik, nede kâinatın gözle ya da teleskopla gördüklerimiz ya da yakın gezegenler dışında, hiçbir keşfimiz yok. Küçük bir örnek. Televizyonu düşünün, binlerce kilometre uzakta konuşan kişiyi, birkaç saniye içinde bizler canlı televizyonda görebiliyoruz. Hadi bunu hayal edin isterseniz önce, nasıl oluyor diye? Bunu dahi bilimsel bazı açıklamaların dışında, doğru dürüst hayal edemiyorsak, BU İLMİ YARATAN ALLAH’I NASIL HAYAL EDEBİLELİM. Bu durumda tüm bunları yaratan Allah’ı da, tam olarak tahmin edip hayal edebilmemiz mümkün olmayacaktır, onun için Allah kendisinden çok fazla bahsetmez Kur’an’da. Kitap Ehlinin de Rabbimizi hiç hayal edemediği gibi, hayallerinde yarattıkları Allah, inanın yaşadığımız yanlış inancı çok açık gösteriyor. Avrupa ülkelerini gezerken, ibadet yeri olarak yapılan devasa gösterişli katedral ve kiliselerini, gezme imkânı bulmuştum. Bu kiliselerin iki tanesinde yüksek tavan bölmesine, nasıl bir resim yapmışlar biliyor musunuz? Başta sakallı yaşlı sevimli bir ihtiyar resmi ki haşa bunu Allah’ı tasvir için yapmışlar, yanında Meryem anamız ve Hz. İsa’nın resmi. Hristiyanlarca Allah’ın ailesinin tasviri. İste Hristiyanların Allah’ı nasıl hayal ettiklerine, üzücü bir örnek. Belki kiliselerin çoğunda yok ama papalık ya da bunların merkezleri, demek ki aynı inançta ki buna izin vermişler. Değerli dostlarım sizler Rabbimizi nasıl hayal ediyorsunuz? Biliyorum edemiyoruz diyeceksiniz. Gerçekten de GÜCÜNÜ BİLE TASAVVUR EDEMİYORSAK, BİZLERİN BU AKLIMIZLA O YARATICI GÜCÜ HAYAL BİLE ETMEMİZ MÜMKÜN OLAMAZ. Peki, Kur’an’da bu konuda hiç bilgi yok mu? Gelin birlikte Rabbimiz kendisi hakkında nasıl bilgiler vermiş ona bakalım. Bakara suresi 255. Ayetinde bakın Rabbimiz kendisini bizlere tanıtırken nasıl bilgiler veriyor. “ALLAH, O’NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR; DİRİDİR, HER ŞEYİN VARLIĞI O’NA BAĞLI VE DAYALIDIR. NE UYKUSU GELİR NE DE UYUR. GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA HEPSİ O’NUNDUR.” Sanırım bizleri yaratan Rabbimizin bu özelliğini bile bizler hayal edemiyoruz, birde ezeli ve ebedi oluşunu nasıl hayalimizde canlandıralım böyle bir örnek yok. Şu bir gerçek ki Allah’ın yarattıklarını bile, hayal etmekte zorlanıyoruz. Düşünün lütfen her şey ona bağlı, kesinlikle uyumuyormuş. Gördüğümüz ve göremediğimiz tüm âlemi yaratan bir güçten bahsediyoruz. Kur’an’ın diğer ayetlerine baktığınızda düşünebildiğimiz ve gördüğümüz her şeyi yaratan bir yaratıcıyı bizlerin gerçekten hayal etmesi mümkün değil. Rabbimizin bu ve benzeri güçlerini sizler Kur’an’da okumuşsunuzdur onları yazmayacağım. Ama sizlere hatırlatmak istediğim, çok önemli bir örnek var. Mutlaka hatırlayacaksınız, Hz. Musa’nın Allah ile konuşması ile ilgili bir ayet vardır. Burada Hz. Musa bizler gibi Allah’ı hayal edemediği için, nefsinin etkisinde kalıp, Rabbimiz inanıyorum sana ama senide görmek isterim dediğinde, Allah ona ne demişti hatırlayalım, Araf suresi 143. Ayetinde: “RABBİM! BANA KENDİNİ GÖSTER DE SENİ GÖREYİM!” DEMİŞTİ. (ALLAH) “SEN BENİ ASLA GÖREMEYECEKSİN. FAKAT ŞU DAĞA BAK; YERİNDE DURABİLİRSE SEN DE BENİ GÖREBİLECEKSİN!” DEMİŞTİ. RABBİ DAĞA TECELLİ EDİNCE ONU PARAMPARÇA ETMİŞ, MUSA DA BAYGIN DÜŞMÜŞTÜ. AYILINCA ŞÖYLE DEMİŞTİ: “SEN YÜCESİN; SANA YÖNELDİM VE BEN İNANANLARIN ÖNCÜSÜYÜM.” Aslında Allah bu ayetiyle belki Hz. Musa’ya çok önemli bir gerçeği gösterip, kendisini tanıtmıştı ama çok daha önemlisi bizlerde, yaratıcımızı bu örnekle daha iyi tanıdık. Bu ayeti okudunuz, siz bu örnekten nasıl bir kıssadan hisse çıkartıp, Allah hakkında bilgi aldınız? Demek ki bizleri ve kâinatı yaratan, bizlerin hayal edemeyeceğimiz özelliklere sahip Allah’ı hayal ederken, şunları bu örneğe göre söylememiz sanırım yanlış olmasa gerek. BİZLERİ YARATAN ALLAH, GÖZLERİMİZİN GÖREMEYECEĞİ GÜÇTE BİR ENERJİ, HAYAL EDEMEYECEĞİMİZ BİR GÜÇ DİYEBİLİRİZ. Bunun dışında belki birçok şey daha söyleyebiliriz, ama bizleri ve kâinatı yaratan bu yaratıcıyı gerçekten tarif etmemiz mümkün görülmüyor. Neden tarif edemiyoruz biliyor musunuz? Çünkü gördüğümüz ve hayalimizde canlandıramadığımız hiçbir örneği, benzeri yok ki hayalimizde canlandırabilelim. Ne yazık ki bizler, Kur’an gerçeklerinden uzak öyle bir din yarattık ki kendimize, Kur’an’a iman ettiğimizi söyleyen biz Müslümanların bir kısmı, Kur’an’da asla bahsedilmeyen MİRAÇ ta, Hz. Muhammed’in Allah’ın yüzünü gördüğüne bile inandırılmış ve bakın neler söylenmiş. “PEYGAMBERİMİZ (ASM) MİRACTA CENAB-I HAKK’I BİZZAT BAŞ GÖZÜ İLE GÖRMÜŞTÜR.” Sanırım yaşadığımız İslam ile Allah’ın indirdiği İslam arasında, dağlar kadar fark var. Allah Resulünden örnek verip, beni göremezsiniz dediği halde, Kur’an’dan habersiz nasıl masallara, rivayetlere inanmakta bir sakınca görmüyoruz. BUNUN NEDENİ DİNİMİZİ ALLAH’I VE RESULÜNÜ KUR’AN’DAN ZERRE KADAR TANIMADIĞIMIZDAN KAYNAKLANIYOR. Eğer Allah’ın Resulünün de dinde hükümler koyabileceğine inanıyorsak, Allah’ın dinine Resulünü de ortak etmiş oluruz ki, tarifini bile yapamadığımız O güç ile onun yarattığı aciz bir kulunu adeta eş tutmuş oluruz. BUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM VE BU HATAYA DÜŞMEYELİM İNANIN AFFEDİLMEZ BİR ŞİRK İÇİNDE OLURUZ. Bizleri yaratan Rabbimizi, hayallerimizde canlandıramayacağımız kadar yüce olmasının nedenlerini düşünmediğimiz için, O dar ve sınırlı beyinlerimizde Allah’ı kendi aciz düşüncelerimizde, ne yazık ki şekillendirmek daha çok işimize gelmiş, tıpkı Kitap ehlinin yaptığı yanlışlar gibi. Bizlerin en büyük hatası, İslam’ı yaşarken, HAYALLERİMİZE BİLE SIĞMAYAN O EŞSİZ GÜCÜN HÜKMÜNE ŞÜPHE DUYMADAN TABİ OLMAYIP, ONUN YARATTIĞI ACİZ KULLARININ HÜKÜMLERİ İLE ANCAK ALLAH’IN DİNİNİ YAŞAYABİLECEĞİMİZE İNANDIRILDIK. Sizce hayallerimize bile sığmayan bir güç olan Allah, kendi dinini yarattığı kullarına, sorumlu tuttuğu Kur’an’da anlatamamış, izah edememiş olabilir mi? Lütfen Allah aşkına, kendimize gelelim ve ne dediğimize, nelere inandığımıza dikkat edelim. O tarifsiz güç Allah, bizlere yalnız Kur’an’a sarılın, çünkü yemin olsun ki bu kitabı, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KOLAYLAŞTIRDIK nice örneklerle AÇIKLADIK, çünkü Allah hükmüne hiç kimseyi ortak etmez diyor, bizler ise Allah’ın bu uyarılarını duymazdan gelip tam tersine inanıp, Kur’an’ı herkes anlayamaz, onu Veli insanlar anlar, Resulünün de Allah’ın vermediği hükümleri verme yetkisi vardır diyebiliyoruz. Dilerim yalnız Allah’ın vahyi ile buluşan ve Kur’an gerçeklerini hayatına geçiren, batıldan ve hurafeden uzak yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarılan, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  3. Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, ALLAH İLE KULU ARASINA GİRİLİR Mİ sorusu üzerine olacak. Önce şunu söylemek isterim, Allah ile kulu arasında bir boşluk ara olduğuna inanıyorsanız, bu soruya vereceğiniz cevabınız elbette farklı olacaktır. Allah size şah damarından daha yakınım diyor ayetinde. Allah’ın kişi ile kalbi arasına gireceğini söylüyorsa, sizce Allah ile kulu arasına hiç kimse girebilir mi? Çünkü günümüzde yaşadığımız İslam inancına göre, Müslümanların yalnız tek başına İslam’ı Kur’an’dan yaşamalarının mümkün olmadığı, mutlaka bir bilge VELİ kişi ya da bir mezhebe tabi olmamız gerektiği, İslam’ı da bu kaynaklardan kişilerden ancak doğru öğrenirsek, yaşayabileceğimiz anlatılır. Sizce bu doğru olabilir mi, İslam dininde RUHBAN sınıfı varmı ki, böyle bir yola başvuralım. Doğru olsaydı, dinde böyle bölünmez ve de birbirimizle savaşmaz düşman olmazdık. Ayrıca Allah ile kulu arasına birilerini sokabiliyor olsaydık, bizler ne Kur’an’dan sorumlu olurduk, nede yaptığımız yanlışlardan. ARACI OLAN SORUMLU OLURDU. Buda bu dünyada bizlerin, imtihan olduğu gerçeğine asla uygun düşmez. Bu konuyu Kur’an’dan anlamaya çalışmadan önce mezheplerin, cemaat ve tarikat eksenli İslam’ı yaşayanların, bu konuda söylediklerine inandıklarına önce bakalım. “HAZRETİ PEYGAMBER (SAV.) HAYATTAYKEN SAHABELER DİNLERİNİ ONDAN ÖĞRENİYORLARDI. VEFATINDAN SONRA DA YAŞADIKLARI OLAYLAR KARŞISINDA NASIL DAVRANACAKLARINI, EĞER SAĞLIĞINDA KENDİLERİ ALLAH RESULÜNDEN ÖĞRENMEMİŞLERSE, ONDAN ÖĞRENMİŞ BİRİNİ BULUP ONA SORABİLİYORLARDI. DOLAYISI İLE BİLGİYE ULAŞMAK KOLAYDI. ZAMANLA SAHABELER AHİRETE GÖÇTÜKÇE, BİLGİYİ KAYNAĞINDAN ALANLARIN SAYISI AZALDI VE BU BİLGİLERİN BİR ARAYA TOPLANMASI İHTİYACI ORTAYA ÇIKTI. BİR ARAYA TOPLANAN BU BİLGİLERİN SINIFLANIP DİSİPLİNE EDİLMESİYLE, DE İSLAMÎ İLİMLER ŞEKİLLENDİ. BU İLİMLER ASLINDA HER MÜSLÜMANIN BİLMESİ VE HAYATINA UYGULAMASI GEREKEN BİLGİLERKEN, GÜNÜMÜZDE MAALESEF HİÇ İLMİHAL GÖRMEMİŞ PEK ÇOK MÜSLÜMANLAR MEVCUTTUR. İŞTE, GÜNÜMÜZDE “ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ!” SÖZÜNÜ KULLANAN PEK ÇOKLARININ HEDEFLEDİĞİ DE TAM OLARAK BUDUR. MÜSLÜMANLAR DİNLERİNİ ÖĞRENEMESİNLER, YAŞAYAMASINLAR. SONRA DA HZ. ÖMER’İN İKAZ ETTİĞİ GİBİ, “YAŞADIKLARINI DİN ZANNETSİNLER.” EVET, ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ. AMA BUNUN İÇİN KULUN KENDİNİ, RABBİNİ VE DİNİNİ BİLMESİ GEREKİR. DİNİNİ BİLMEYEN KİŞİ RABBİYLE NASIL MUHATAP OLACAK? (EVET, ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ. AMA BU SÖZ İNSANIN İSLAMİYET’İ ÖĞRENME SAFHASI İÇİN GEÇERLİ DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ KİŞİ DİNİNİ İLLÂ Kİ BİR ARACIDAN ÖĞRENECEK VE RABBİYLE BAĞINI BUNA GÖRE KURACAKTIR.” Allah’ın Resulünün döneminde yaşayanların işi bize göre elbette daha kolay. Ellerinde hem Kur’an vardı hem de Allah’ın kontrolünde, Resulü vardı sormak istediklerini ona sorabiliyorlardı. Peki, Allah’ın Resulü şimdi aramızda yok ama Allah’ın korumasındaki Kur’an elimizde sapasağlam var. Bu durumda ne yapmalıyız? Onların söylediği gibi, Resule en yakın sahabeler bu eksikliği, tehlikeyi görüp yazıya geçirdiği ve bizlere ulaştırdığı kaynaklar, hadisler var mı? KESİNLİKLE YOK. ÇÜNKÜ ALLAH’IN RESULÜ KENDİ SÖZLERİNİ ÖZELLİKLE YAZDIRMADIĞI İÇİN, ONLARDA RESULÜN VEFATINDAN SONRA, ASLA KUR’AN DIŞI HİÇ BİR BİLGİYİ YAZIYA GEÇİRMEMİŞLERDİ. Hatta dört halife döneminde de Resule ait olduğu iddia edilen hiçbir hadis kayda alınmamıştır. Gerekli olsaydı bunu yapmazlar mıydı? İlginç olan bu rivayetlerin toplanması ile İSLAMİ İLİMLERİN ŞEKİLLENDİRİLDİĞİ ANLATILIYOR. Lütfen Allah’ın İlmi Kur’an ile rivayetleri bir tutmayalım, ateşin azabından asla kurtulamayız. Günümüze ulaşan ve her ne hikmetse sayısı gittikçe artan ve Resule ait olduğu iddia edilen hadislerin tamamı, Resulün vefatından yaklaşık 200-250 yıl sonra, insanların büyüklerinin anlattıklarından, akıllarında ne kaldıysa onları yazıya geçirerek bizlere ulaştığı anlatılır. ALLAH AŞKINA SİZLERE SORUYORUM, BÖYLE BİLGİLERLE ALLAH'IN DİNİ YAŞANIR MI? Madem bizler yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayamayacağız, Resul neden bizlerin ihtiyacı olan sözleri/hadisleri yazıya Kur’an ile birlikte geçirmedi diye neden sormuyoruz? Yoksa aramızda Allah’ın Resulünün görevini, tam ve eksiksiz yaptığına inanmayanlar mı var? Allah ayetinde uyarıyor ve SAKIN EMİN OLMADIĞIN BİLGİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN, BUNUN HESABINI SİZLERE SORARIM DEMİYOR MUYDU KUR’AN’DA? Kur’an öğretisinden korkan mezhepler, cemaat ve tarikatlar Müslümanları Kur’an’a değil, uydurdukları rivayetlere davet ederek, her Müslümanın bunları bilmesi gerektiğini söyleyebiliyorlar. Çok daha ilginci, hiç ilmihal yani Kur’an dışından detaylı dini bilgileri görmemiş, pek çok Müslümanın olduğunu söylemeleri. Devamında ise Allah ile kulu arasına elbette girilmez ama diyerek, bunu söyleyenlerin asıl amacının ne olduğunu bakın nasıl söylüyor; ”MÜSLÜMANLAR DİNLERİNİ ÖĞRENEMESİNLER, YAŞAYAMASINLAR. SONRA DA HZ. ÖMER’İN İKAZ ETTİĞİ GİBİ, “YAŞADIKLARINI DİN ZANNETSİNLER.” Hz. Ömer ve Resulün en yakınları, biliyorlardı ki İslam yalnız Kur’an ile yaşanır. Onun için ne Resulün sağlığında, nede Resul vefat ettikten sonra onun sözleri/hadisleri diye tek bir bilgi kaynak, sizlere Kur’an yeter diyerek bırakmamıştır. Eğer Kur’an’ın dışına çıkıyorsak, Allah’ın dinde bölünmeyin uyarısına kulak asmıyoruz demektir. Bu hatayı yaparak Allah’a inat, dinde bölünmekte zenginlik var diyorsak, yalnız Allah’ın ipi Kur’an’a sarılın diyen Rabbimize karşı yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyorsak, BİZLER YAŞADIĞIMIZI ALLAH’IN DİNİ ZANNEDEN, ŞİRK BATAĞINA BATMIŞ, ZALİMLERDEN OLMUŞUZ DEMEKTİR. Son bölümde ise Kur’an’dan habersiz bir inancın ürünü olarak, bakın neler söylüyorlar. ”EVET, ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ. AMA BUNUN İÇİN KULUN KENDİNİ, RABBİNİ VE DİNİNİ BİLMESİ GEREKİR” Çok doğru, bir insan önce kendisini, daha sonrada Allah’ı ve indirdiği dini İslam’ı bilmesi gerekir. Peki, bunu Resul aramızda olmadığına göre kimden öğreneceğiz? Bakın Allah ile kulun arasına girilemeyeceğini bilen bu kişiler, kelime oyunları ile toplumu bakın kendilerine nasıl davet ediyorlar. Şunu da hatırlatmak isterim Kur’an, kendilerine davet edenlere değil, Allah’a onun kitabına davet edenlere uymamız konusunda özellikle ayetinde uyarıyor. “EVET, ALLAH İLE KUL ARASINA GİRİLMEZ. AMA BU SÖZ İNSANIN İSLAMİYET’İ ÖĞRENME SAFHASI İÇİN GEÇERLİ DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ KİŞİ DİNİNİ İLLÂ Kİ BİR ARACIDAN ÖĞRENECEK VE RABBİYLE BAĞINI BUNA GÖRE KURACAKTIR.” İşte bu tuzağa düşen din kardeşlerim ne yazık ki Allah ile asla buluşması mümkün olamıyor, çünkü sen anlayamazsın düşünemezsin mantığına inananlar, O mantıksızlığında kurbanı oluyorlar. Öğrendiğimiz yanlış bilgileri din zannettiğimiz için, Kuran’da göremediğimizde ne yazık ki Kur’an’ı yetersiz görüyoruz. Gerisini de sizler zaten biliyorsunuz. Sizlere şu soruyu özellikle, tekrar hatırlatmak istiyorum. İslam dininde ruhban sınıfı var mı? Allah böyle bir sınıf emretmiş mi? Asla emretmediğini söylediği gibi, Kitap Ehlinin düştüğü bu yanlışlardan örnekler verip bizlerin dikkatini çekmiştir. KUR’AN’A GÖRE İSLAM’I YAŞAMAK İÇİN AKLI BAŞINDA HİÇ KİMSENİN KUR’AN DIŞI BİLGİLERE, KİŞİLERE İHTİYACI YOKTUR. Eğer var diyorsanız Kur’an’ın yüzlerce ayetini inkâr ediyorsunuz demektir. Allah bizleri Kur’an’dan imtihan ettiğini, sorumlu olduğumuzu söylüyorsa, sizce anlayalım diye yemin ederek kolaylaştırdığı üstüne basa basa bizlere bildiriyorsa, aklı başında düşünen bir Müslümanın hala Kur'an'ı anlayamayacağını söylememiz doğru olur mu? Elbette her insan aynı kapasitede değildir, araştıracak soracak ama ilk muhatap olduğu kaynak mutlaka Kur'an olacak ki, yanlış ile doğruyu ayırabilsin. HAŞA ALLAH’IN ANLATAMADIĞINI BİZLERE, BİRİLERİ Mİ ANLATMAYA ÇALIŞIYOR? Allah bizlerin Kur'an'dan sorumlu olacağımıza ve yalnız Kur'an'ın ipine sarılmamıza hükmediyorsa, bizler yalnız Kur’an’dan Allah’ın dinini aracısız öğrenebilirmuşuz ki bu hükümleri veriyor. YANİ ALLAH İLE KULU ARASINA HİÇ BİR BEŞERİ KUL GİREMİYOR MUŞ. Fatiha suresi 5. Ayetinde bizler ne diyoruz Rabbimize karşı? “ANCAK SANA KULLUK EDER VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ.” Birkaç ayet daha hatırlayalım. “(ALLAH) “KORKMAYIN!” DEDİ, “ŞU KESİN Kİ BEN SİZİNLE BİRLİKTEYİM; HER ŞEYİ DUYUYOR VE GÖRÜYORUM.” (Taha 46) “YİNE BİLMEZ MİSİN Kİ GÖKLERİN VE YERİN MÜLKİYET VE HÜKÜMRANLIĞI YALNIZ ALLAH’INDIR. SİZİN İÇİN ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR DOST NE DE YARDIMCI VARDIR.” (Bakara 107) Bakara 186: KULLARIM SANA BENİ SORDUKLARINDA BİLSİNLER Kİ ŞÜPHESİZ BEN YAKINIM, BANA DUA ETTİĞİNDE DUA EDENİN DİLEĞİNE KARŞILIK VERİRİM. ŞU HALDE BENİM DAVETİME GELSİNLER VE BANA İMAN ETSİNLER Kİ DOĞRU YOLU BULABİLSİNLER. (Kur’an yolu. Diyanet İşl.) Enfal 24: EY İMAN EDENLER! SİZE HAYAT VERECEK ŞEYLERE SİZİ ÇAĞIRDIĞI ZAMAN, ALLAH’A VE ELÇİSİNE (ÇAĞRISINA) CEVAP VERİN! BİLİN Kİ ALLAH, KİŞİ İLE KALBİ ARASINA GİRER VE SİZ ŞÜPHESİZ Kİ O’NUN HUZURUNDA TOPLANACAKSINIZ. (Mehmet Okuyan) Kaf 16: ANDOLSUN, İNSANI BİZ YARATTIK VE NEFSİNİN ONA VERDİĞİ VESVESEYİ DE BİZ BİLİRİZ. ÇÜNKÜ BİZ, ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ. (Diyanet meali) Bu ayetler Allah ile kulu arasına hiç kimsenin, Resulü dâhil giremeyeceğini çok açık bildiriyor. Allah ile kulu arasına girmeye çalışanlar, lütfen unutmayalım ALLAH İLE KULUNU AYIRMAK VE BÖYLECE İNSANLARI ALLAH’A DEĞİL, KENDİLERİNE KUL YAPMAK İSTEYENLERDİR. Söyleyecek anlatacak ve verecek çok örnek ayetler var ama aklını başkalarına emanet edenlere, ne anlatırsanız anlatın fayda etmeyecektir. Dilerim cümlemiz emanetimizi teslim etmeden önce, Kur’an gerçekleri ile buluşabilen, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  4. Değerli dostlarım, biz Müslümanların Kur’an ile bağını kesenlere, istedikleri gibi bizleri yönetmelerine izin vermemiz, bizleri bataklığa batırdıkça batırıyor. Bizler din adına anlatılan her söylenilene Kur’an ile sorgulamadan inanırsak, Rabbimizin huzuruna inanın şirk koşarak iman edenler olarak çıkarız. Hâlbuki Allah bu konuda bizleri uyarmış ve Yusuf 106. Ayetinde ne demişti? “ONLARIN ÇOĞU, ŞİRKE BULAŞMIŞ OLMADAN ALLAH’A İMAN ETMEZLER.” Bildiğiniz gibi şirk, Allah’ın affetmeyeceği günahlardandır. Demek ki çoğumuz Rabbimizin huzuruna bu günahı işleyerek çıkacakmışız. Bu günahkârlardan olmak istemiyorsak, lütfen imanımızı bu dünyada Kur’an ile mutlaka sorgulayalım ki huzura vardığımızda, hesabını veremeyenlerin safında olmayalım. Bu makalemde sizlere, genel çoğunluğun yaptığı yanlışlardan Kur’an’dan örnek gösterip, acaba bizlerde bu yanlışları yapıyor muyuz diye sizlerin düşünmenize vesile olmak istiyorum. Bakın bu konuda Allah nasıl bir uyarıda bulunuyor. Enam 82: İNANIP DA İMANLARINA, HERHANGİ BİR ŞİRKİ BULAŞTIRMAYANLAR VAR YA, İŞTE GÜVEN ONLARINDIR VE ONLAR DOĞRU YOLU BULANLARDIR. (Bayraktar Bayraklı meali) Değerli dostlarım, şirke nasıl bulaşılır? Önce şunu hatırlatmak isterim, şirke bulaşanların hepsi Allah’a ve Resulüne onun indirdiği kitaba iman ettiğini özellikle söyleyenler. Peki, sorun nerede? Rabbimiz bu iman ettiğini söyleyen kullarım, yalnız benim vah yettiğim kitaba yani benim koyduğum kanun ve hükümlere sarılmayıp, yani hükümlerimi yeterli görmeyip, onun yanında atalarının rivayet ve sanı inançlarını da yaşayanlardır. BİR BAŞKA DEYİŞLE, SAKIN KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMAYIN DİYE ALLAH UYARDIKÇA, ADETA SINIR TANIMAZ BİR İNANÇ YARATIP, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYENLERDİR. Allah güvenilecek veliniz yalnız benim dedikçe Kur’an’da, kendilerine Allah’ın yarattığı insanları da, Allah’ın yanında güvenilir veliler edinip, sorgusuz onların sözlerine tabi olanlara Allah, BANA ŞİRK KOŞARAK İMAN EDENLER DİYOR. Yani Rabbimiz dinin sahibi benim, onun için benden başak hiç kimse din adına hüküm veremez diyor. Örneğin Allah çok açık ve net, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının dediği halde Allah’ın Resulleri, veli kişilerde şefaatçidir diye inanıyorsa bir Müslüman, Allah’a şirk koşuyor demektir. Allah yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim. Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diye uyardığı halde, Allah’ın Resulünün de dinde hüküm koyma yetkisi vardır diyerek, dinde sakın bölünmeyin uyarılarına inat, dinde bölünmekte bereket zenginlik vardır diyorsa bir iman eden, işte O Allah’a şirk koşuyor demektir. Bu konuda birkaç ayet hatırlatmak istiyorum. Kasas 75: HER ÜMMETTEN BİR TANIK ÇIKARIR VE “KESİN DELİLİNİZİ ORTAYA KOYUNUZ” DERİZ. O ZAMAN, GERÇEĞİN ALLAH’A AİT OLDUĞUNU, UYDURDUKLARININ KENDİLERİNİ BIRAKIP KAÇTIĞINI ANLARLAR. (Bayraktar Bayraklı meali) Kehf 102: KÂFİR OLANLAR, BENİM PEŞİM SIRA KULLARIMI VELİLER/DOSTLAR EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDILAR! BİZ CEHENNEMİ KÂFİRLERE BİR KONAK OLARAK HAZIRLADIK. (Mehmet Okuyan) Lütfen bu iki ayet üzerinde dikkatle düşünelim. Rabbimiz mahşer günü tanıkların huzurunda, inancınızın delilini ortaya koyun dediğinde, bakın Allah bizlerin hangi delil ve kanıtını ancak kabul edeceğini söylüyor. Bu uyarıyı ikazı bu dünyada tebliğ alıp, hayatlarına geçirmeyenler, mahşer günü inanın yüzleri simsiyah olan cehennemliklerin safında bulacaktır kendisini. “GERÇEĞİN YALNIZ ALLAH’A AİT OLDUĞUNU, UYDURDUKLARININ KENDİLERİNİ BIRAKIP KAÇTIĞINI ANLARLAR” Sizce bizler İslam’ı yaşarken, gerçeğin yani en doğru olan Kur’an’ın hükümleri ile mi yaşıyoruz imanımızı? Yoksa yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek batılın, rivayetlerin, sanı bilgilerin şekillendirdiği bir din mi yarattık kendimize, ne dersiniz? Ne yazık ki bizler ayette Rabbimizin uyardığı gibi GERÇEĞİN, HAK OLANIN YALNIZ ALLAH’IN KİTABI KUR’AN OLDUĞUNU, HALA ÇOĞUMUZ ANLAYAMADI YA DA ANLAMIŞ GİBİ GÖRÜNDÜ. KUR’AN’IN YANINA RABBİMİZİN UYARDIĞI GİBİ, ALLAH’IN RESULÜ ADINA UYDURULAN RİVAYETLERİ DİN EDİNEREK YAŞADIĞIMIZ GİBİ, ALLAH’IN HAK OLARAK İNDİRDİĞİ KUR’AN’I YETERSİZ, AÇIKLANMAMIŞ VE DETAYSIZ İLAN ETTİK. Kehf suresi 102. Ayetinde de aynı yanlışımıza bir başka uyarıda bulunuyor Rabbimiz. Ayette kâfir olanlar diyor. Hatırlatırım bunların hepsi, iman ettiğini söyleyen Kitap Ehli. Yani önce iman ettim deyip Allah’a söz verenlerden bahsederek, neden kâfir olduklarını açıklıyor. Peki, neden Rabbimiz bunlara kâfir oldular diyor, şimdide ona bakalım. Acaba bizlerde aynı yanlışı yapıyor olmayalım sakın. Lütfen uyarıya dikkat! Allah Kur’an’da bir başka ayetinde, sakın benden başka VELİ edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek VELİNİZ yalnız benim diye uyardığı halde, Allah’ın bu uyarısına kulak asmayarak, atalarının batıl inançlarını yaşayabilmek için, BENDEN BAŞKA KULLARIM ARASINDAN, KENDİLERİNE ŞÜPHE DUYMADAN GÜVENİLECEK VELİLER/DOSTLAR EDİNİP ONLARDAN YARDIM GELECEĞİNİ UMDULAR DİYOR. Ayetin sonunda da imanlarından sonra kâfir olanları nasıl bir son beklediğini söylüyor. “BİZ CEHENNEMİ, KÂFİRLERE BİR KONAK OLARAK HAZIRLADIK” Ne yazık ki bizler bu hataları, yanlışları yapmaya ısrarla devam ediyoruz. LÜTFEN İNANCIMIZI KUR’AN İLE SORGULAYALIM, BU GİDİŞLE ÇOĞUMUZ CEHENNEMİN KALICILARINDAN OLACAĞIZ. Yine yapılan hataya, güzel bir örnek veriyor Kur’an belki dönerler diye. Ali İmran 24: BUNUN SEBEBİ, ONLARIN, “BİZE, ATEŞ SADECE SAYILI GÜNLERDE DOKUNACAKTIR.” DEMELERİDİR. UYDURA GELDİKLERİ ŞEYLER, DİNLERİ KONUSUNDA KENDİLERİNİ ALDATMIŞTIR. (Diyanet meali) Kitap ehli ve biz Müslümanlar, ne yazık ki uyarıldığımız halde, aynı yanlışı yapmaya devam ediyoruz. Hatta biz Müslümanlar Kitap Ehli gibi, Müslümanlar Allah’ın Resulünün şefaatiyle cehennem azabı çekmeyecekler diye inanmıyor muyuz? Kitap Ehlide aynısını söylemişlerdi, onun için Rabbimiz uyarıyor ama hala bizler bundan ders alamadık. Kesin delil, kanıt ve gerçeğin yalnız Allah katından gelen Kur’an olduğunu, hala Kur’an’dan görmek istemiyoruz. Yani gerçeklere gözlerimizi yumduk, kulaklarımızı tıkadık. Hâlbuki Allah Şuara suresi 78 ayetinde, bizlere doğru yolu gösterenin kim olduğunu söylüyordu hatırlayalım. “O, BENİ YARATAN VE BANA DOĞRU YOLU GÖSTERENDİR.” Bizler çoğunluğun ZANLARINA, RİVAYETLERİNE inanarak, sorumlu olduğumuz Allah katından HAK olarak bizlere gelen, azınlığın tabi olduğu Kur’an’a sarılacağımıza, çoğunluk buna inanıyor diyerek hiç sorgulamadan, çoğunluğa uymayı seçtik. Hâlbuki Allah bu konuda uyarmış ne demişti? Enam 116: YERYÜZÜNDE BULUNANLARIN ÇOĞUNA UYACAK OLURSAN, SENİ ALLAH’IN YOLUNDAN SAPTIRIRLAR. ONLAR ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE TÂBİ OLMAZ, YALANDAN BAŞKA SÖZ DE SÖYLEMEZLER. (Diyanet vakfı meali) Çok üzgünüm bizler zerre kadar düşünmeden, aklımızı kullanmadan Kur’an ile hiç buluşma çabası göstermeden kulaktan dolma sözlere, rivayetlere inanıp çoğunluğun rivayetlerine uyduk ve Allah’ın yolundan saptık ama hala bunun farkında bile değiliz. Düşünmeden uyduğumuz yanlışlarımızdan birisi de, Kur’an’ın sınırlarını sakın aşmayın, yalnız Kur’an’a sarılın hükümlerini duymazdan geldik. Bizleri Allah ile aldatanlar, Hz. Muhammed’e karşı sevgimizi kullanarak, onun adını kullanıp, Kur’an’ın ve Resulün asla onaylamadığı hiç bahsetmediği konularda, SANKİ ALLAH’IN RESULÜ KUR’AN’I TAMAMLAYIP AÇIKLIYOR GİBİ GÖSTERİP, yani Resulün adını kullanıp dinde hükümler koymuşlar ve bunu Müslüman toplumunun genel çoğuna da ne yazık ki kabul ettirmişlerdir. Hâlbuki Kur’an ile buluşmuş olanlar, Allah’ın Resulünün bizleri yalnız Kur’an ile uyarma görevini aldığını, tek kelime bile Allah’ın dinine ilave edemeyeceğini, KUR’AN’I ALLAH’IN BİZZAT KENDİSİNİN AÇIKLADIĞINI BİLİR. Bakın Kur’an’ı tebliğ ederken Allah’ın Resulü, Kitap Ehliyle aralarında nasıl bir konu geçiyor. Ders alabilene ne mutlu. Araf 203: ONLARA BİR ÂYET GETİRMEDİĞİN ZAMAN, “SEN BİR TANE DERLESEYDİN YA!” DERLER. DE Kİ: “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM. BU KİTAP, RABBİNİZDEN GELEN GÖZ AÇICI BELGELER OLUP, İNANMIŞ BİR TOPLUMA REHBER VE RAHMETTİR.” (Bayraktar Bayraklı) Bakın Kitap Ehli ile Allah’ın Resulü arasında nasıl bir konu geçiyor. Kitap Ehli yalnız Allah’ın vahyi ile yetinmeyip, atalarının rivayet inançlarını da yaşamak istediklerinden, Allah’ın Resulünün tebliğ ettiğini yeterli görmüyorlar. Peki neden? ÇÜNKÜ RESULÜN TEBLİĞ ETTİKLERİ ARASINDA, ONLARIN DİN DİYE YAŞADIKLARI YOK. Onlar istiyorlar ki, senin tebliğ ettiklerine inanalım ama sen bizim inandığımız konularda da bir ayet getir. Bakın Hz. Muhammed onlara ne cevap veriyor bu sorularına karşı. “BEN ANCAK RABBİM TARAFINDAN BANA VAHYOLUNANA UYARIM.” Yani Allah’ın Resulü, tek kelime bile Allah’ın dinine ilave edemem ben diyor. Buradan da anlıyoruz ki Allah’ın Resulünün de hükümler koymasını istiyorlar, ama Allah’ın Resulü asla ben böyle bir şey yapamam, ben Allah’ın gönderdiği vahye uyarım yalnız onu tebliğ ederim diyor. Bu Kur’an Rabbimizden gelen göz ve gönül açısı, yol gösterici belgeler mesajlar ve uyarılardır, inanmış bir topluma REHBER VE RAHMETTİR diye de noktayı koyuyor. Peki, bizler bu hataları yapmadan yalnız Kur’an ile yetinip, Allah’ın uyardığı gibi YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIP onun sınırlarını aşmadan mı İslam’ı yaşıyoruz? Ne yazık ki Müslümanlar olarak bizlerin, Kitap Ehlinden hiçbir farkımız kalmadı. İçimize giren Yahudi fitnesi güçlendi rivayetler batıl ve hurafe Kur’an’ın önüne geçti. Bizler adeta Yahudileştirilmiş bir İslam yaşıyoruz. Bu yüzle Allah’ın huzuruna çıktığımızda nasıl hesap vereceğiz, hiç düşünen var mı? Kitap Ehli nasıl atalarının inancını yaşayabilmek için, Allah’ın vahyini yeterli görmediyseler, bizlerde onların tuzağına düşerek aynı yanlışları yapamaya hızla devam ediyoruz. Bu hızın kesileceğini de pek sanmıyorum. Onun için lütfen inancımızı Kur’an ile mutlaka sorgulayalım. BU DÜNYADA HER KES KENDİ GEMİSİNİN KAPTANIDIR VE GEMİSİNİ KURTARMAK İÇİN ELİNDEN GELENİ BİZZAT KENDİSİ HİÇ KİMSEYE TABİ OLMADAN, YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP YALNIZ ONUN İPİNE SARILMAIDIR. Bu gerçeği fark edip, Allah’ın kitabıyla buluşanlara ne mutlu. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  5. Değerli dostlarım, dünyanın az da olsa bazı bölgelerinde altı ay gece, altı ay gündüz yaşanıyor, yani güneşin hiç batmadığı ve doğmadığı aylar vardır. Bende özellikle Norveç bölgesini gezerken buna şahit oldum. Yazıma başlamadan önce, şunu söylemek isterim. Bu bölgede kaldığım sürece, ülkemizde yaşarken yaptığımız her şeyi, orada da neredeyse aynı saat dilimleri içinde yaptık. Bu bölgede yaşayanlarda aynı zamanda yapıyorlardı, ama tek fark güneş batmıyordu. Bu durumda oruca nasıl başlayacağız, nasıl bitireceğiz, nasıl namaz kılacağız sorusu karşımıza çıkıyor. Kur’an akıl ve mantık dinidir. Ayrıca bir sorumuzu Kur’an’a arz ettiğimizde, ayetlerde verilen örneklerin anlamlarını, bizlere zikrediliş şekilleri ve asıl amacı üzerinde dikkatle düşündüğümüzde, bu bölgede olan Müslümanların oruca nasıl başlayacaklarına, namazı nasıl kılacaklarına çok kolay karar vereceklerini düşünüyorum. Tabi bizler ayetlerin anlamlarını daraltıp, kendi nefislerimizce ayetlerin anlamlarını değiştirmiyorsak bunu yapabiliriz. BU KONUDA KUR’AN’DAN ÇOK FAZLA BİLGİMİZ OLMASA BİLE, BAŞKA ÜLKELERLE KIYAS YAPARAK ORUCUMUZU RAHATLIKLA TUTABİLİR NAMAZIMIZI KILABİLİRİZ. YETERKİ İYİ NİYETLE DÜŞÜNEBİLELİM. Bu konuda araştırma yapan, hatta bu bölgeye giderek bizzat şahit olan, Süleymaniye vakfı başkanı, Prof.Dr. Abdülaziz Bayındır hocamız, İsra suresi 78. ayet üzerinde dikkatle düşündüğünde, bakın bu konu hakkında nasıl bir bilgiye ulaşmış. Önce ayeti yazalım, daha sonra ayet ile ilgili açıklamasına bakalım. İsra suresi 78: NAMAZI, GÜNEŞİN ZEVALİNDEN GECENİN ĞASAKINA KADAR, BİR DE ŞAFAK IŞIKLARININ KÜMELEŞTİĞİ SIRADA SÜREKLİ VE TAM KIL. ŞAFAK IŞIKLARDAKİ KÜMELEŞME GÖZLE GÖRÜLÜR. (Süleymaniye vakfı meali) Tabi ayette geçen kelime SALAT ama burada bahsedilen salat, bizlerin farsça söylediğimiz namaz anlamında. Salatı bu zamanlarda eda edin diyor. Bu ayeti tercüme edenler genelde bu ayeti gecenin kararmasına diye tercüme etmişlerdir. Ama ayette geçen ĞASAKINA kelimesinin Arap dilinde gecenin karanlığı anlamına geldiği gibi, SOĞUK VAKTİ anlamınada geldiğini söylüyor ve ayeti tercüme attikten sonra dip not olarak bakın neler yazmış. “Batı tarafına yönelmesinden, gecenin ĞASAKI, gecenin karanlığı anlamına geldiği gibi SOĞUK VAKTİ anlamına da gelir. (Lisan’ul-arab). Bulunduğumuz yerden Güneş ışınlarının tamamen çekilmesi, günün en serin vaktinin başlaması demektir. Beyaz gecelerin yaşanmadığı yerlerde Güneşin ufka uzaklığı en az 18 derece olur ve ufukta herhangi bir aydınlık kalmaz. Beyaz gecelerin yaşandığı yerlerde de, Güneş ortada olmasına rağmen GECE SERİNLİĞİ İYİCE HİSSEDİLMEYE BAŞLAR. Abdullah b. Ömer’e Şafak sorulunca “beyazlığın gitmesi”; ğasak sorulunca da, “kızıllığın gitmesi”dir, demiş. Bu, yerinde bir tespittir.” Bu açıklamaya göre namazın kılınma ve orucun vaktini, günümüz bilmi çok açık öğrenebiliyor. Geçmiş toplumlarda izleyerek ve tecrübeleri ile ibadetlerini yerine getirdiklerini düşünüyorum. Aslında bizler orucun ve namazın amacını, ne amaçla Allah’ın emrettiğini doğru anlarsak, bu sorunu çok basit çözebiliriz. Örneğin orucu, bizlerin sağlığı için Allah emrettiğini söylüyor Kur’an’da. Bu durumda Allah nerede olursak olalım, isterse 6 ay güneş batmasın, güne başlarken oruca başlayıp, yaşadığımız bölgede günün bitimi akşam yemeğinin geldiği zamana kadar orucumuzu trutabiliriz, yani başka bölgelerle kıyasla bu sorunu çözmek çok kolay. KUR’AN AMACA YÖNELİK HÜKÜMLER VERİR, ARAÇ ZAMANA MEKANA GÖRE DEĞİŞİR. LÜTFEN BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. Namaz konusuda aynı, önce namazın ne maksatla yaptığımızı bilelim. Namaz günün başlangıcında, Allah’a şükredip ondan yardım dileyerek güne başlayıp, gün bitimninde de yine Rabbimize şükranlarımızı bildirip, ona dua ettiğimiz bir anımızdır. Bizlere oruca başlama, ya da namaz vakitleri öyle dakika hesabı yapılarak öğretilmiştir ki, bizde zannediyoruz bunun esnekliği yok. Hâlbuki ayetlere dikkatle baktığımızda, Allah çok sınırlı bir zamandan asla bahsetmemiştir. Allah yemin ederek, bu dini/kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa birçok kez, sizce çok kısıtlı bir zamanı, bu konular için ayırmış olabilir mi? Diyelim ki biz o bölgede yaşıyoruz ve bilim adamlarının bu bölgenin istisnai konumu hakkında detaylı bilgisi yok. O zaman bu konularda, ne yapmamız gerekir? Ya da bu bölgede yüzlerce yıl önce yaşadığımızı kabul edelim. Allah oruca ne zaman başlayıp, ne zaman bitirmemizin tarifini nasıl yapıyor önce ona bakalım. Bakara suresi 187. ayetinde, iki farklı mealden yazdım, örnek alarak bakın ne diyor. “TAN YERİNDE, BEYAZ İPLİK SİYAH İPLİKTEN SİZCE AYIRT EDİLİNCEYE KADAR, YİYİN İÇİN, SONRA ORUCU GECEYE KADAR TAMAMLAYIN.” “GECENİN KARANLIĞINDAN TANYERİNİN AYDINLIĞI FARK EDİLİNCEYE KADAR YİYİP İÇEBİLİRSİNİZ. SONRA GECE ÇÖKÜNCEYE KADAR ORUCA DEVAM EDERSİNİZ.” Önce özellikle şunu belirtmek isterim. Ayette dikkat ettiyseniz güneş battıktan sonra demiyor. Geceye kadar diyor farklı bir tarif yapılıyor. Geceye kadar” yerine “Güneş batıncaya kadar” denseydi, kutup bölgesinde güneşsiz gündüzlerin veya beyaz gecelerin olduğu günlerde oruç tutmak, hatta namaz kılmak imkânsız hale gelmezmiydi sizce? Şimdide bu tariften biz ne anlıyoruz? YA DA BU TARİF EDİLEN ZAMAN İÇİNDE, BİZLERİN NASIL BİR YAŞANTISI VAR? Önce onu düşünelim. Dikkat ederseniz ayette bahsedilen, evimizde akşam geçirdiğimiz bir günün bitimi, uykumuzu aldığımız, uyanmak üzere güne başladığımız bir zamanı tarif ediliyor. İsterse güneş hiç doğmasın, isterse hiç batmasın. O bölgeye bende gittim bir hafta gemiyle gezdim. Ama burada güneş batmıyor, yada doğmuyor diye namazımı bırakmadım. Yemek saatlerimiz bile o bölgeye göre hep aynıydı. Sanki kendi ülkemizde gibiydim ve her türlü yaşantımız evimizde neyse, orada da aynı devam etti. Bu bölgede yaşayanlarda, diğer bölgedeki insanlar gibi yeme, içme, uyuma dinlenme vakitlerini belirlemişler. Konumuzu daha iyi anlayabilmemiz için bu konuya ışık tutabilecek bir ayet hatırlatmak istiyorum. İsra 12: GECEYİ VE GÜNDÜZÜ İKİ GÖSTERGE (ÂYET) YAPTIK, SONRA GECENİN GÖSTERGESİNİ (AYETİNİ) KALDIRDIK VE GÜNDÜZÜN GÖSTERGESİNİ (AYETİNİ) DE AYDINLATICI KILDIK. BU, HEM RABBİNİZİN İKRAMINDAN ARAMANIZ, HEM DE YILLARIN SAYISINI VE HESABI BİLMENİZ İÇİNDİR. BİZ HER ŞEYİ AYRINTILI OLARAK AÇIKLAMIŞIZDIR. (Süleymaniye vakfı) Bakın bu ayette Allah gece ve gündüzden bahsederken neler söylüyor. Gece ve gündüzü bir nişan gösterge yaptık dedikten sonra, takvimin ölçüsü olduğunu söylüyor, çok önemli bir bilgi veriyor ve bazı bölgelerde gecenin göstergesini kaldırdık sildik, gündüzün göstergesini aydınlık kıldık diyor. Tabi bu ayeti daha farklı tercüme edenlerde var, doğrusunu Allah bilir diyerek, Kur’an’ı anlamaya çalışalım. Yani bu ayette, bizler bazı bölgelerde geceyi kaldırıp, uzun süre aydınlık yaptık diyor olabilir. Tıpkı kutuplar Norveç bölgelerinde olduğu gibi. Ayetin sonunda ise, biz her şeyi ayrıntılı açıkladık diyor. Tabi Kur’an’ı dikkatle batıl ve hurafe bilgilerin etkisinden kurtulup okuduğumuzda, bu gerçeklerle buluşabiliyoruz. Bu durumda işimiz çok daha kolay. Bahsettiğimiz bölge, altı ay gündüz bile olsa, hepsinin sabah işe gitmek için kalktıkları bir zaman vardır. O TOPLUMUN ADETA BEDENSEL İÇ GÜDÜLERİNİN, DÜRTÜLERİNİN SONUCU OLAN YAŞAM ŞEKLİDİR. Hatta altı ay gece bile olsa, yine yaşantı hiç değişmeden devam eder. Çünkü günümüzde özellikle bilim bunu çok hassas bir şekilde tespit etmiş. İşe gitmek için kalktığımız tarif edilen zamandan itibaren, oruç tutacaksak yemeyi içmeyi keseriz. Yine bu bölgede gündüz çalışma vakti bellidir. Bu zaman dolunca herkes evlerine çekilir, ayette de bahsedilen zamanda, yemek vakti gelene kadar da kimse hiçbir şey yemez. Daha sonra hep birlikte oruçlarını bozarlar. Zaten oradaki Müslümanlar, böyle yapıyorlar. Özellikle günümüzde bunun tespiti kolay, geçmiş yüzlerce yıl öncede, insanlar tarif edilen zamana, en yakın vakti tahmin ederek oruçlarını tutmuşlardır. Günümüzde, beş dakika önce ezan okundu yanlış oruç açtık, Allah kabul edermi türünden soruları, sanırım yüzlerce yıl önce ki toplum aklından bile geçirmiyordu. Geçmiş yüzlerce yıl önce toplumlar zaten göçebe yaşıyor, toplu yaşamıyordu. Ellerinde saatte yoktu. Toplu oruç açmak, hatta aynı anda namaz kılmak bile imkansızdı. Günümüzde elbette her şey çok kolay ve birliktelik sağlanabiliyor. Bu düşünceden yola çıkarak, biz Müslümanların bu bölgelerde ibadetlerimizi nasıl yerine getireceğimize mutlaka akıl-Kur’an ekseninde çaresini rahatlıkla buluruz, bulmuşlarda zaten. Çaresiz ibadeti Allah asla emretmez, önce bunu unutmayalım. Kur’an ayetlerinde Allah’ın bizlere verdiği örneklere baktığımızda, Allah çok fazla detaya girmemiş, toplumun genel çoğunluğunun hayatından örnekler vererek, kafalarının karışmasına müsaade etmemiştir. Örneğin teknolojinin, ilmin çok fazla gelişmediği o dönemde, altı ay gece, altı ay gündüz olan bölgeler konusunda örnekler vermiş olsaydı Kur’an’da, sanırım toplumun kafası çok karışırdı. Çünkü bilim daha gelişmemiş, düşünme ve algılama daha sınırlıydı ve o bölgelerde yaşayan insanlardan da, çok fazla haberdar değildi insanlar. Allah böyle istisnai konuları, verdiği diğer örneklerden yola çıkarak sorunlarımızı çözmemizi istemiştir. Onun için Kur’an akla ve düşünmeye çok önem verdiğini, birçok ayetinde göstermiştir. Namaz konusu da aynıdır. Bu bölgede güneş doğup batmıyor, bizler bunu göremiyoruz o zaman burada namaz da kılamayız diyebilir miyiz? Elbette hayır. Yeni güne kalktığımızda ki bunu bilim tespit ediyor günümüzde, Allah’ın huzuruna durarak güne başlayıp, gün bitiminde de yine Rabbimize şükranlarımızı, saygımızı salâtla/namazla göstermeliyiz. Tekrar özetlersek, Allah’ın oruç konusunda verdiği hükme ve örneklerine baktığımızda, yeni güne ilk başladığımız an ile iş gününün bitip, evlere gittiğimiz zamanı tarif ettiğini görürüz. Günümüzde bunu bilim ortaya koymuş güneş doğup batmasa bile o zamanı bilim adamları tespit etmiş. Kur’an Dünyada yaşayanların genel çoğunluğuna hitaben verdiği örnekte, günün ilk aydınlanması anında, yani fecir vaktinde oruca başlanmasını, bitimini ise havanın kararmaya başladığı anını yada akşam olduğu vakti tarif eder. İsra suresi 78. ayetin tarif ettiği zamanıda, bilim adamları günümüzde ortaya koymuş, topluma açıkça bildirmiştir. Dini konularda verilen bir hükmü, gerçekleştirmek için, verilen örneklerden yola çıkarak, yani kıyas ederek, yaşadığımız yere uyum sağlanmasıdır asıl amaç. ÖNEMLİ OLAN AMAÇ TIR. ARAÇ, AMACI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ZAMAN VE MEKÂNA GÖRE DEĞİŞEBİLİR. Onun için bizlerin Kur’an da verilen emirlerin AMACINI, DOĞRU ANLAMALIYIZ. Namazlarımızı da, oruçlarımızı da aynı mantıktan yola çıkarak yerine getirebiliriz. Yazdıklarım benim Kur’an’dan anladıklarımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen elde Kur’an, onu anlayarak ve düşünerek okuyup, araştırarak inancımıza yön vermek olmalıdır. DÜŞÜNÜYOR ARAŞTIRIYORSAK, ÖYLEYSE DOĞRU YOLDAYIZ DEMEKTİR. Gerçekle daha buluşamadıysak da, buluşmamız an meselesidir. Düşünmeden söyleneni kabul ediyorsak, işte orada bir sorun olma ihtimali, her zaman vardır. Dilerim Allah dan cümlemiz, elde Kur’an düşünerek iman edenlerin safına oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  6. Bu makalemde sizlerle, Kur’an’da bolca geçen ÜMMET kelimesi üzerine konuşmak ve sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Sizce bizler günümüzde İslam’ı yaşarken, ümmet birliğini koruyabildik mi? Ümmet kelimesi toplumumuzda, çok farklı anlamlara dönüştürülüp farklı anlamlar verildiğini görüyoruz. Gelin Kur’an ÜMMET kelimesini ne anlamda ve ne maksatla kullanıyor ona bakalım. Allah Kur’an’da Aynı Resule, kitaba inanmış toplumların tamamına yani İNANÇ BİRLİĞİ YAPMIŞ geniş toplumlara bu ismi veriyor. Bir başka deyişle ORTAK BİR İDEAL, AMAÇ VEYA DİN ETRAFINDA BİRLEŞEN İNSAN TOPLULUĞUNA, ÜMMET DENİR DERSEK DOĞRU OLUR. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için önce, Allah’ın indirdiği dini İslam’ın tek başına mı, yoksa topluca ümmet olarak birlikte yaşanmasını mı Allah Kur’an’da emrediyor, onu doğru anlamalıyız. İslam’ı Mezhep cemaat ve tarikat eksenli yaşayanlara bu soruyu sorduğunuzda alacağınız cevap çok açıktır. Hayır, İslam tek başına yaşanmaz, mutlaka bir mezhebe, cemaate, âlim bir kişiye tabi olmalıyız, onlara ihtiyacımız vardır diye cevap verirler. Rabbimiz İslam dininde ruhban sınıfı yoktur, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın ve ayetler üzerinde bizzat bizlerin düşünerek, aklımızı kullanarak imanımızı yaşamamızı emreder, ayrıca dinde zorlama olmadığını bildirir. Buradan da anlıyoruz ki İslam’ın emirlerini hayata geçirmek, yaşamak tek başına Müslümanın görevidir. Elbette sorup araştırmak önemlidir, ama ARAŞTIRACAĞIMIZ ANA KAYNAK, YALNIZ KUR’AN OLMALIDIR. DAHA DOĞRUSU MÜRACAAT EDECEĞİMİZ KİTAP TEK OLMADIĞI SÜRECE, ÜMMETİN BİRLİKTELİĞİNİN DE SAĞLANMASI MÜMKÜN OLAMAZ. Her şeyden önemlisi Rabbimiz, BİZLERİ BU DÜNYADA İMTİHAN ETTİĞİNİ SÖYLÜYOR. İmtihanda tek başımıza olacağına göre, demek ki İslam dini aynı Resule ve aynı kitaba iman eden ÜMMET, birlikte imtihan olmadığımızdan, herkes kendi imtihanını yaşar. Bunu lüten unutmayalım. ÜMMET BİRLİKTELİĞİ TEK KAYNAĞA, YANİ YALNIZ KUR’AN’A İMAN ETMEKLE GERÇEKLEŞİR. Tek bir ümmet olamadığımızın en büyük nedeni, bizler hala Allah’ın Resulünün yetki ve sorumluluğunu, Kur’an’dan öğrenemediğimizden kaynaklanıyor. Kur’an’a iman ettiğini söyleyen her Müslümanın görevi çevresine, inananlara yalnız Kur’an’ı tebliğ etmek, hatırlatmak görevi olduğunu ve Allah’ın Resulünün de yalnız Kur’an’ı tebliğ etme görevi aldığını bilmesi gerekir. Yani vahyin muhatabı tüm iman edenlerdir, yalnız Resulü değil. Rabbimiz Resulün görev ve yetkisini anlatırken ne diyordu hatırlayalım. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) SENİN RUHUNU ALSAK DA, SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bizler Kur’an’a iman ettiğimizi söylüyorsak, bu ayetleri asla göz ardı etmeden inancımızı yaşamalı ve Kur’an’ın sınırlarını asla aşmamalıyız. Eğer bu gerçekleri görmezden gelip, sen Resulü postacımı zannediyorsun diyerek, Resulünde dinde hüküm verme yetkisi vardır, ayrıca ayetleri açıklayanda Resuldür diyorsak, ATALARIMIZIN İNANCINI YAŞAYABİLMEK İÇİN, ALLAH’IN AYETLERİNİ DUYMAZLIKTAN GELİYORUZ DEMEKTİR. BUNU YAPTIĞIMIZ SÜRECE, TEK BİR ÜMMET OLMAMIZDA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Geçmiş toplumlarda aynı hataları yaptıkları için, ne yazık ki tek bir ümmet olamamışlardır. Bakın bu konuda Allah nasıl bir örnek veriyor. “İNSANLAR ÖNCELERİ SADECE TEK BİR ÜMMETTİ; SONRADAN AYRILIĞA DÜŞTÜLER. RABBİNDEN BİR SÖZ GEÇMEMİŞ OLSAYDI, AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ KONUDA ARALARINDA ELBETTE (HEMEN) HÜKÜM VERİLİRDİ.” (Yunus 19) Demek ki Allah’ın indirdiği kitaplara iman edenler önceleri tek bir ümmet olarak, o kitaba Resule bağlılıklarını bildiriyorlarmış ama daha sonra mezheplere, cemaatlara bölündüklerinde bu birliktelik bozuluyormuş. Çok daha önemli bir uyarı var ayette, Allah onlara mühlet verip imtihan için zaman verme sözüm olmasaydı, bu yanlışlarından dolayı onları hemen cezalandırırdım diyor. Bizlerde yalnız vahye/Kur’an’a sarılmayıp mezheplere, cemaat ve tarikatlara bölünerek, rivayetleri din diye yaşıyorsak, İslam toplumunda ÜMMET BİRLİĞİNİN OLDUĞUNU, ASLA SÖYLEYEMEYİZ. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, bir örnek vermek istiyorum. Örneğin İran ve Suudi Araplar, Afrika da ki Müslümanları düşünün, onlarda Hz. Muhammed’e ve onun tebliğ ettiği Kur’an’a iman ettiğini söylüyorlar. Peki, neden inançlarımızın arasında bu kadar büyük farklar var? Sakın dinde bölünenler gibi olmayın, Müslümanlar kardeştir ayeti açıkça ortada dururken, neden birbirimize düşmanız hatta savaş halindeyiz, bir kaşık suda neredeyse birbirimizi boğacağız. Size şöyle bir soru sorsam, siz bahsettiğim ülkedeki Müslümanları, bizler aynı ümmetteniz diye rahatlıkla söyleyebiliyor musunuz? Lütfen önce şu bilinçte olalım. Bizler HZ. MUHAMMED’İN ÜMMETİYİZ, peki neden bunu söylüyoruz? Çünkü onun bizlere tebliğ ettiği, Kur’an’a iman ettiğimiz için. Kim Resulün tebliğ ettiği vahye yani Kur’an’a uyuyor onun yolundan gidiyorsa, onlar Resulün ümmetidir diyebiliriz. Tekrar hatırlatmak isterim, Allah’ın Resulü, benim görevim yalnız Kur’an’ı tebliğ etmektir, ben sizlere yalnız Kur’an’ı tebliğ ettim dediği halde bu gerçekleri görmezden gelip, Kur’an’ın bahsetmediği konularda da Resul hüküm vermiştir diyerek, rivayet sözlere/hadislere inandığımızda BİZLER RESULÜN ÜMMETİ OLMAKTAN ÇIKMIŞIZ DEMEKTİR. Onun içindir ki bir Müslüman topluluğu, kendisi gibi inanmayan diğer Müslüman toplumunu asla ümmet olarak kabul etmiyor ki, birbirine düşman olmuşlar. Özellikle tekrar hatırlatmak isterim. Aynı ümmetteniz diyebilmemiz için, yalnız Hz. Muhammed’i Resul olarak kabul etmekle ümmet birliği olmaz. ÜMMET BİRLİĞİ OLABİLMESİ İÇİN, ONUN TEBLİĞ ETTİĞİ KUR’AN’IN DIŞINA ASLA ÇIKMAMIŞ OLMAMIZ GEREKİR. Bu konuda geçmiş toplumlardan Kur’an’dan bir örnek vermek istiyorum. “MÛSÂ’YA KİTABI VERDİK VE “BENDEN BAŞKASINA GÜVENİP DAYANMAYIN” DİYEREK, O KİTABI İSRÂİLOĞULLARI’NA BİR HİDAYET REHBERİ KILDIK.” ( İsra 2) Bakın Hz. Musa’ya Allah kitap veriyor ve Allah benden başka yani onlara gönderdiği vahiyden başkasına güvenip dayanmasınlar diyerek, hidayet rehberi verdim diyor. Demek bir İslam toplumunda ÜMMET birliğinin olabilmesi için, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN’A İMAN ETMİŞ OLMASI GEREKİYOR. Eğer bizler, yalnız Allah’ın vahyi Kur’an ile tek başına İslam yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri de Kur’an gibidir diyorsak, bizde ümmet birliğinden asla söz edemeyiz. Bu konu ile ilgili önemli bir ayet hatırlatmak istiyorum ki, konumuz daha iyi anlaşılabilsin. Bakara 213: İNSANLAR TEK BİR ÜMMETTİ. ALLAH MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK ELÇİLER GÖNDERMİŞTİR. ANLAŞMAZLIĞA DÜŞTÜKLERİ KONULARDA İNSANLAR ARASINDA HÜKMÜ VERMESİ İÇİN KİTABI BİR AMAÇ DOĞRULTUSUNDA İNDİRMİŞTİR. ANCAK (KİTAP) VERİLENLER, KENDİLERİNE APAÇIK DELİLLER GELDİKTEN SONRA ARALARINDAKİ KISKANÇLIK NEDENİYLE (DİNDE) ANLAŞMAZLIĞA DÜŞMÜŞLERDİ. (BUNUN ÜZERİNE) ALLAH İMAN EDENLERE, ÜZERİNDE ÇELİŞKİYE DÜŞTÜKLERİ GERÇEĞİ, BUYRUĞUYLA GÖSTERMİŞTİR. ALLAH DİLEYENİ (LAYIK GÖRDÜĞÜNÜ) DOĞRU YOLA ULAŞTIRIR. (Mehmet Okuyan) Demek ki çok daha önceleri tek bir ümmet olan toplumlar, daha sonra Resuller ve kitaplar göndermesine rağmen o birlikteliğini koruyamamışlar. Çok önemli bir açıklama yapıyor ayette ve diyor ki, “KİTABI BİR AMAÇ DOĞRULTUSUNDA İNDİRMİŞTİR.” Vahyin Amacı, insanların tek bir ümmet olabilmesi ve aynı kitaba iman etmeleri için gönderilmiş ama bu birliktelik ne yazık ki geçmişte de, günümüzde de sağlanamamış. Kendilerine apaçık deliller geldiği halde, aralarındaki menfaat çekişmelerinden dolayı, anlaşmazlıklara düştüler yani, TEK ÜMMET OLARAK KALAMADILAR DİYOR. Allah bu hataları yapan kullarına, onları doğruya iletmek adına son kez bir Resul ve kitap göndererek, yanlışlarını hatalarını görmeleri için vahiyle uyarıp, doğruyu göstermiştir diyor. Yani geçmişte Resul ve Kitap gönderdiklerim NE YAZIK Kİ TEK BİR ÜMMET OLMAYI BAŞARAMADILAR DİYOR. PEKİ, BİZ MÜSLÜMANLAR BAŞARDIMI? ÇOK ÜZGÜNÜM BİZLERDE AYNI YANLIŞLARI YAPTIK VE ALLAH’IN İSTEDİĞİ TEK BİR ÜMMET OLAMADIK. Yani yalnız Allah’ın vahyine sarılıp, onun sınırlarını aşmadan, Allah’a kulluk edemedik. Onun için Rabbimiz Kur’an’da özellikle biz kullarını tek başına imtihan ettiğini ve tek başına hesaba çekeceğini bakın nasıl bildirmiştir, birkaç örnek. Hud suresi 7. ayetinde Allah şöyle diyor. “HANGİNİZİN DAVRANIŞÇA DAHA İYİ OLDUĞUNU TESBİT ETMEK İÇİN, SİZİ İMTİHAN ETMEKTEDİR.”Yine Tevbe 126. ayetinde “ONLAR, HER YIL BİR VEYA İKİ DEFA İMTİHAN EDİLDİKLERİNİ GÖRMÜYORLAR MI” diyerek, Allah’ın bizleri tek tek imtihan ettiğini çok açık bildiriyor. Peki, bu imtihan nereden oluyor? Elbette onunda cevabını Allah veriyor ve Zuhruf 44. ayetinde; “DOĞRUSU O KUR’ÂN, SANA VE KAVMİNE BİR ŞEREFTİR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” Yani bizlerin bire bir Kur’an’dan imtihan olduğumuzu da Allah, apaçık bildiriyor. Rabbimiz elçisine hitaben, Kur’an’ı tebliğ etmek senin görevin, hesap sormak benim görevim der ve Müddesir 11. Ayetinde bakın ne diyor Resulüne. “TEK BAŞIMA YARATTIĞIM KULUMLA, BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Düşünebiliyor musunuz Allah kulu ile arasına, hiç kimseyi istemiyor. “SÖZÜ DİNLEYİP DE ONUN EN GÜZELİNE UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR ALLAH’IN HİDAYETE ERDİRDİĞİ KİMSELERDİR. İŞTE ONLAR AKIL SAHİPLERİNİN TA KENDİLERİDİR.” (Zümer 18) Rabbimiz Hz. Muhammet’in tebliğ ettiği Kur’an’a iman eden kullarına, sizler nasıl bir ümmetsiniz diyor. Ali İmran 110: SİZ, İNSANLAR İÇİN ÇIKARILMIŞ EN HAYIRLI ÜMMETSİNİZ. İYİLİĞİ EMREDER, KÖTÜLÜKTEN MEN EDER VE ALLAH’A İMAN EDERSİNİZ. KİTAP EHLİ DE İNANSALARDI ELBETTE KENDİLERİ İÇİN HAYIRLI OLURDU. ONLARDAN İMAN EDENLER DE VAR. AMA PEK ÇOĞU FASIK KİMSELERDİR. (Diyanet meali) Bu ayet Allah’ın Resulünün indirdiğine koşulsuz iman etmiş asla batıla, hurafeye atalar dinine inanmamış toplumlar için söyleniyor. Allah’ta bunlara, sizler insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz diyor. Lütfen bu ayetin öncesindeki ve sonrasındaki ayetleri de okuyunuz ki konu daha iyi anlaşılsın. Peki, Resulün tebliğ ettiği Kur’an’a iman etmiş, Allah’ın övdüğü bu toplum, ne kadar devam etmiştir sizce? İşte onu söylemeye utanıyorum. Resulün vefatından sonra ne yazık ki çıkar çatışmaları ile ümmet bölünmüş parçalanmış. GÜNÜMÜZDEKİ ACIKLI HALİNİ HEPİMİZ BİLİYORUZ. Resulün vefatından sonra, Allah’ın hiç söylemediği, Resulünde asla söylemesi mümkün olmayan sözler/hadisler İslam toplumunda ümmet birliğini yıkmış, Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, vahiyden uzaklaşarak, bölünmekte zenginlik bereket vardır diyerek, batılı hurafeyi aklamaya çalışmışız. Böylece Allah’ın O övdüğü ÜMMET YERLE BİR OLMUŞ. Sizlere iki uyarı ayeti hatırlatmak istiyorum. “HER ÜMMETTEN BİR ŞAHİT GETİRDİĞİMİZ VE SENİ DE ONLARIN ÜZERİNE BİR ŞAHİT YAPTIĞIMIZ ZAMAN, BAKALIM ONLARIN HÂLİ NİCE OLACAK! (Nisa 41) “KÜFÜR YOLUNA SAPIP RESULÜ DİNLEMEYENLER O GÜN YERİN DİBİNE BATIRILMAYI TEMENNİ EDERLER VE ALLAH’TAN HİÇBİR HABERİ GİZLEYEMEZLER.” (Nisa 42) Mahşer günü Hz. Muhammed’i Allah bizlerin yaşadığı İslam konusunda, şahit olarak çağırdığında, bakalım onların hali ne olacak diyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Biz Müslümanlar, Resulün ümmeti olduğumuzu söylediğimiz halde, O Resulün tebliğ ettiği ile hiçbir ilgimizin kalmadığını gördüğümüzde, hallerimizin ne olacağı konusunda bizleri şimdiden uyarıyor. Devamındaki ayet, aslında bizlerin artık bir ümmet olarak kalmadığımızı yani Allah sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, yalnız Kur’an’a sarılın, dinde sakın bölünmeyin diye uyardığı halde, bizler atalarımızın inancını Resulün ağzından söyletmeye yani Resule adeta iftira atmaya çalıştığımız karşımıza geldiğinde, bizlerin o açıklı halimizi adeta ayet gözümüzde canlandırıyor. Değerli dostlarım, ne yazık ki Allah’ın Resulünün zamanında ki ÜMMET birliği günümüzde yok. Yani ümmet birliği darmadağın olmuş. Onun içinde gemisini kurtaran kaptan misali olmuşuz. Gelin mahşer günü pişman olanların safında olmak istiyorsak, Resulün ilk tebliğ ettiği ümmetin yolunu bizlerde izleyelim ki, RESULÜN GERÇEK ÜMMETİ OLABİLELİM. Allah bu yolda cümlemizin yardımcısı olsun. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  7. Kur’an aklını kullananlar için bir rehberdir, Allah’ın mesajlarıdır diyor Rabbimiz. Allah’ın mesajlarını da ilk elden aracısız ALLAH’A HAS katıksız bir şekilde almak aldatılmak istemiyorsak, Kur'an'ı mutlaka anladığımız dilden dikkatle DÜŞÜNEREK ve ayetler arasında bağlantı kurarak anlamaya çaba harcamalıyız. Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Zariyat süreside geçen bazı ayetler olacak. Gelin önce yazalım, daha sonra birlikte Kur’an bütünlüğünde, hiç bir etki altında kalmadan, Rabbimiz bu konuda nasıl bizleri uyarıyor, onu anlamaya çalışalım. Zariyat 7-8-9-10-11: YÖRÜNGELERİ BULUNAN GÖĞE YEMİN OLSUN Kİ. ŞÜPHESİZ SİZ ÇELİŞKİLİ SÖZLER İÇİNDESİNİZ. ONDAN (KUR’AN’DAN) SAVRULAN KİŞİ (KENDİ ALEYHİNE) SAVRULMUŞ OLUR. KAHROLSUN O KOYU YALANCILAR! ONLAR, KOYU BİR ŞAŞKINLIKTA NE YAPTIĞINI BİLMEYENLERDİR. (Mehmet Okuyan) Yüce Rabbimiz çok önemli bir örnek veriyor ve bu örneği verirken de, bizlerin dikkatini çekmek için yarattığı O eşi benzeri olmayan, sınırlarını bile hala keşfedemediğimiz gökyüzüne yemin ederek, bakın neler söylüyor ve bizleri bu konuda uyarıyor. Yeminden sonra Allah’ın bizlere ilk uyarısı, BİZLERİN ÇELİŞKİ SÖZLER/HADİSLER İÇİNDE OLDUĞUMUZU SÖYLLÜYOR. Bu satırları okuduğunuzda sanırım tebessüm ederek, bizlerde aynı hataları tekrar ediyoruz dediğinizi duyar gibiyim. Sizce Allah bu uyarısında ne demek istiyor olabilir? Bu uyarı elbette Kitap Ehline yapılıyor ve onların yanlışları konusunda özellikle uyarılıyor ki, biz Müslümanlarda aynı hataya düşmeyelim. Demek ki kitap Ehli, daha önce Allah’ın gönderdiği Kitabın yani vahyin sınırlarını tanımayıp, kendilerine vahyin dışında rivayetleri sanı bilgileri de din edinmişler ki, RABBİMİZ ONLARA ÇELİŞKİLİ SÖZLERİ/HADİSLERİ DİN DİYE YAŞIYORSUNUZ DİYE UYARIYOR. Peki, çelişkili sözden ne kast ediliyor olabilir? ÇELİŞME kelimesi bildiğiniz gibi, birbirini tutmama anlamındadır. Hatırlayınız Allah bizlere Kur’an’da ne emretmişti? Yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, çünkü sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim dememiş miydi? Elbette aynı uyarıları da Allah, onlara da yapmıştı ama onlar, ne yazık ki Allah’ın vahyinin tam tersine hareket etmişlerdi. ALLAH’IN DİNİNE, YANİ YALNIZ VAHYİNE TABİ OLMAYIP, BATIL İNANÇLARINI DA DİNE SOKMAYA ÇALIŞIP, BÖYLECE DİNDE ÇELİŞKİ YARATARAK, KENDİ ATALARININ İNANÇLARI İLE BİR DİN YARATTIKLARINDAN ALLAH ONLARA, ÇELİŞKİLİ SÖZLER HADİSLER İÇİNDESİNİZ DİYOR. Ne dersiniz bizler Kitap Ehlinin düştüğü ÇELİŞKİYE düştük mü, yoksa Kur’an’dan ders alıp yalnız Allah’ın ipine sarılarak, yalnız Kur’an’dan sorumlu olduğumuz bilinciyle mi yaşıyoruz Allah’ın dini İslam’ı? Ne dersiniz? Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Ayeti anlamaya devam edelim. Ayetin devamında Rabbimiz kendilerine gönderdiğim vahyi yeterli görmeyip, vahiyden savrulan, yani bütünüyle uzaklaşan kulum, kendi aleyhine yoldan sapmıştır diyor. Devamında ise çok dikkatli bir uyarıda bulunuyor Allah ve KAHROLSUN O KOYU YALANCILARA DİYOR. Özellikle KOYU yalancı diyor, yani Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı ARI DURU dini batıl ile karıştırıp yani YOĞUNLAŞTIRIP, ZORLAŞTIRIP YAŞANMAZ HALE GETİRDİLER DİYOR. Allah’ın sınırlarını aşarak, atalarının rivayet, sanı inançlarını yaşayabilmek için, vahiyle çelişen konuları dinin içine sokarak, Allah’ın dininin emri diye yaşamaya devam edenlere, KAHROLSUN ONLAR DİYOR. Lütfen hatalarımızla yüzleşelim ve çelişkilerle dolu bir inanç üzerinde olmayalım. Örneğin Allah, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı O günden sakının, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, onun sınırlarını aşmayın, çünkü sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim diyorsa Kur’an’da, BUNUN TAM TERSİNİ SÖYLEYENLER, KUR’AN’DA ELLERİYLE ÇELİŞKİ YARATARAK KENDİLERİNE BATIL DİN YARATANLARDIR. Allah bunu yapanlara KAHROLSUN ONLAR DİYOR. Bu hatalarla bu canımızı teslim edersek, sizce mahşer günü gideceğimiz yer neresi olabilir? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Ayetin son cümlesi, aslında günümüzde bizlerin yaşadığı İslam’ı çok iyi tarif ediyor. Tabi Kitap Ehlinin de aynı durumda olduğunu söyleyebilirim. “ONLAR, KOYU BİR ŞAŞKINLIKTA NE YAPTIĞINI BİLMEYENLERDİR” Ayette geçen Koyu şaşkınlık kelimesini, aslında farklı kelimelerle anlatabilirsiniz. Örneğin cahil ve gaflet içinde olanlar, şaşkınlık, sapıklık içinde, sarhoşlar gibi, koyu bir aptallık içinde diye bilirsiniz. Hepsindeki anlatılmak istenen, NE YAPTIĞINI BİLMEZ DURUMDA, ALLAH’IN DİNİNDEN SAPANLAR diyebiliriz. Değerli dostlarım, lütfen inancımızı Kur’an ile sorgulayalım ki, bu ayette Allah’ın uyardığı sapkın yoldan sapmış, Allah ile aldatılmışların safında olmayalım. “KENDİLERİNE KİTAP’TAN BİR NASİP VERİLMİŞ OLANLARI GÖRMÜYOR MUSUN? ONLAR SAPIKLIĞI SATIN ALIYORLAR VE SİZİN DE YOLDAN SAPMANIZI İSTİYORLAR.” (Nisa 44) “BU DÜNYADA MANEN KÖR OLAN KİMSE, ÂHİRETTE DE KÖRDÜR; ÜSTELİK İYİCE YOLUNU ŞAŞIRMIŞTIR.” (İsra 72) “İŞTE ONLAR, DOĞRU YOLA KARŞILIK SAPIKLIĞI SATIN ALANLARDIR. ONLARIN BU TİCARETİ KAZANÇLI OLMAYACAK VE DOĞRU YOLU DA BULAMAYACAKLARDIR.”(Bakara 16) “İNANDIKTAN SONRA HAKİKATİ İNKÂRA SAPIP, İNKÂRCILIKTA DAHA DA İLERİ GİDENLERİN TÖVBELERİ ASLA KABUL EDİLMEYECEKTİR. İŞTE ONLAR SAPIKLARIN TA KENDİLERİDİRLER.” (Ali İmran 90) Yazdığım ayetlerin tamamı, Allah’a söz verip iman ettim Rabbimiz, senin vahyine sarılacağım onun sınırlarını aşmayacağım dedikten sonra, sözünden cayanlardan örnek veriyor ki aynı yanlışlara bizlerde düşmeyelim. Ne yazık ki bizlere Kur’an’ı, özellikle anlamadığımız dilden okuttukları için, Allah’ın vahyi ile hala çoğunluğumuz buluşamadı. Buluşamayınca da Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara bizlerde düştük. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan ve Kur’an’ı anlayabilmek için çaba harcayan, Allah’ın azınlık halis kullar arasında oluruz. ÇABA BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  8. Değerli dostlarım, şöyle dediklerini duymuşsunuzdur. Neden yalnız Allah orta doğuya Resul ve uyarıcı kitaplar göndermişte, başka toplumlara göndermemiş, Kur’an’da yalnız O bölgeye gelen Resullerden ve onların tebliğ ettiği kitaplardan bahsediliyor dediklerini duyarsınız. Sizce Allah, yalnız bu toplumlara mı Resul ve kitap gönderip uyarmıştır? KUR’AN’I DİKKATLE OKUYAN BİR MÜSLÜMAN, BUNU ASLA KABUL ETMEZ, BU MÜMKÜNDE DEĞİL ZATEN. Kur’an’ın özellikle bu bölgede geçen kıssadan hisselerden bahsetmesi, örnekler vermesi konuların bizlere daha yakın tarihlerde olmasından ve bu inançların iyi ya da kötü yaşanır durumda olmasından kaynaklanıyor. İnançların canlılığını hala koruması önemli, onun için örnekler oradan verilip, toplum doğruya yönlendirilmeye çalışılıyor. Allah O bölgeye indirilen Resullerden ve kitaplarından ve yaşanan yanlış inançlarından bizlere Kur’an’da örnekler veriyor. Tabi bizler her zaman olduğu gibi, Kur’an ile yetinmediğimizden acaba başka Resul gelmedi mi sorusuna cevabı rivayetlerden, emin olmadığımız kaynaklardan arıyoruz. Bu bilginin nereden geldiğini dahi sorgulamadan, dünyaya 124 bin ya da 224 bin uyarıcı Elçi geldiğine inanmakta, sakınca görmüyoruz. Ne yazık ki bizler inancımızı, böyle rivayet bilgilerle her konuda yaşamaya devam ediyoruz. Bu bölgenin dışında Kur’an’a göre, Resuller/elçiler gelmemiş asla diyemeyiz. Kur’an’da verilen örneklerle günümüz karşılaştırıldığında, nedenlerini sanırım çok daha iyi anlayabiliriz. YANİ O ÖRNEKLER ADETA BİZLERİN GÜNÜMÜZDE HALA YAŞANTIMIZI ETKİLEYEN KONULAR OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Örneğin Yahudilerin O çağda yaptıkları, hala günümüze yansımaları devam ediyor. O tarihlerde atalarının yaptığı zulümleri, günümüzde torunları yapıyor. Onun içinde Rabbimiz geçmişte yaşanan, ama hala yaşanmaya devam eden örnekleri Kur’an’da özellikle veriyor. Bizler tüm kitap Ehli olarak ders almadığımız ve Allah’ın vahyine bağlı olarak Allah’ın dinini yaşamadığımız için, aynı hatalara düşüyor hatta YAHUDİLERİN YAPTIĞI ZULME SEYİRCİ KALIYORUZ. Rabbimiz geleceği bildiğinden, Kur’an’da özellikle O çağ ile ilgili Resullerin ve gönderdiği kitapların yaşanan yanlışların uyarı ve ikazlarını yapıyor Kur’an’da. Yani gerekli olmayan bilgiyi, örnekleri vermiyor. Kur’an’da verilen örneklere dikkat ettiyseniz, Allah hangi bölgeye Resul ve kitap göndermişse o bölgede yaşanan örnekleri vermiştir. Örneğin çöl bedevilerinin laf dinlemez azgınlıklarından örnekler verir. Bizlerde bu örnekleri günümüze aktararak, günümüz şartları ile anlamaya çalışmalıyız. ÖNEMLİ OLAN AMAÇTIR, ARAÇ DEĞİL. ARAÇ ŞARTLARA GÖRE DEĞİŞİR, AMA AMAÇ ASLA DEĞİŞMEZ. Gelelim konumuza, Allah Kur’an’ın bahsettiği Resuller haricinde, başka Resuller göndermiş mi ona bakalım. Bakın bu sorumumuza, ne kadar açık cevaplar veriyor Kur’an. Fatır 24: ŞÜPHESİZ BİZ, SENİ MÜJDELEYİCİ VE UYARICI OLARAK HAK İLE GÖNDERDİK. HİÇBİR ÜMMET YOKTUR Kİ, ARALARINDA BİR UYARICI GELİP GEÇMİŞ OLMASIN. (Diyanet meali) Mümin 78: DOĞRUSU BİZ, SENDEN ÖNCE DE SAYISI BELİRSİZ ELÇİLER GÖNDERMİŞTİK; ONLARIN KİMİSİNDEN SANA SÖZ ETTİK, KİMİSİNDEN SANA HİÇ SÖZ ETMEDİK. AMA ŞU KESİN Kİ, HİÇBİR ELÇİ ALLAH’IN İZNİ OLMADAN İLÂHÎ KUDRET DELİLİ GETİREMEZ. NİTEKİM ALLAH’IN EMRİ GELDİĞİ ZAMAN, HAK TECELLİ ETMİŞ OLACAK; İŞTE O ANDA VE ORADA, HAYATI ANLAM VE AMACINDAN YOKSUN BIRAKANLAR HÜSRANA UĞRAMIŞ BULUNACAKLAR. (Mustafa İslamoğlu) Nisa 163-164: BİZ NUH’A VE ONDAN SONRAKİ TÜM NEBİLERE VAH YETTİĞİMİZ GİBİ SANA DA VAH YETTİK; YİNE İBRAHİM’E, İSMAİL’E, İSHAK’A, YAKUP’A, (ONDAN TÜREYEN İSMAİLOĞLU) BOYLARINA, İSA’YA, EYYÛB’A, YÛNUS’A, HÂRUN’A, SÜLEYMAN’A DA VAH YETTİK; ÜSTELİK DÂVÛD’A DA ZEBÛR’U VERDİK; TIPKI HEM DAHA ÖNCE SANA ANLATTIĞIMIZ ELÇİLER, HEM DE ANLATMADIĞIMIZ ELÇİLER(E VAH YETTİĞİMİZ) GİBİ; KEZA, ALLAH’IN MUSA’YA KELÂMINI SÖYLEDİĞİ GİBİ… (Mustafa İslamoğlu) İsra 15: KİM DOĞRU YOLA GELİRSE, SADECE KENDİSİ İÇİN GELMİŞ OLUR; KİM DE SAPARSA, SADECE KENDİ ALEYHİNE SAPMIŞ OLUR. HİÇBİR (GÜNAH) YÜKLÜSÜ, BAŞKASININ (GÜNAH) YÜKÜNÜ YÜKLENEMEZ. BİZ BİR ELÇİ GÖNDERİNCEYE KADAR (KİMSEYE) AZAP EDİCİLER DEĞİLİZ. (Mehmet Okuyan) Nahl 36: YEMİN OLSUN Kİ BİZ “ALLAH’A KULLUK EDİN VE [TAĞUT]’TAN (AZGINLIK EDENDEN) KAÇININ!” DİYE (EMRETMELERİ İÇİN) HER ÜMMETE BİR ELÇİ GÖNDERMİŞTİK. ALLAH ONLARDAN BİR KISMINI DOĞRU YOLA ULAŞTIRMIŞTIR; BİR KISMI DA SAPKINLIĞI HAK ETMİŞLERDİ. YERYÜZÜNDE DOLAŞIN; SONRA YALANLAYANLARIN SONUNUN NASIL OLDUĞUNA BAKIN! (Mehmet Okuyan) Ayetlere dikkat ettiyseniz Allah, biz her ümmete topluluğa uyarıcı ikaz edici Resuller gönderdik diyor. Uyarıcı göndermediği ya da uyarımızın ulaşmadığı hiçbir toplumu, sorumlu tutmayız diye de belirtiyor. Bu konuda çok daha ilginç ve net bilgi veriyor, SENDEN ÖNCE ÇOK FAZLA RESULLER/ELÇİLER GÖNDERDİK DİYOR. Bakın sayı vermiyor ama bizler nereden bulduysak öyle sayılar veriyoruz ki, akıl mantık almıyor. Kur’an’da kimisinden sana bahsettik, kimisinden hiç söz etmedik dediğine göre, Rabbimiz söylediği gibi her topluma ulaşacak şekilde uyarıcılar göndermiş. Bunun detayına girmiyorsa Kur’an, bir sebebi var demektir. Ümmet, aynı Resule inanan toplum anlamındadır ve vahyin ulaştığı ve inandığı herkes ümmettir. Çok daha bu konuya açıklık getirerek biz bir elçi göndermedikçe, azap edici değiliz diye de belirtiyor. Aslında geçmiş toplumlardan neden bahsetmediğini açıklarken, bakın ne diyor bir ayetinde. “ONLAR GELİP GEÇMİŞ BİR ÜMMETTİR. ONLARIN KAZANDIKLARI KENDİLERİNİN, SİZİN KAZANDIKLARINIZ SİZİNDİR. SİZ ONLARIN YAPTIKLARINDAN SORUMLU TUTULACAK DEĞİLSİNİZ.” (Bakara 141) Onlar gelip geçmiş ümmetler toplumlardır, onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandığınız kendinize diyerek onlardan örnekler verme gereği duymuyor Allah. Demek ki günümüzde bizlerin örnek alacağı ders alacağı konuları içermiyor diyebiliriz. Doğrusunu Allah bilir. Peki, neden sizce Allah Kur’an’da bundan sonra başka Nebi göndermeyip, Resul lük görevi vermeyeceğini söylüyor olabilir? ÇÜNKÜ GÜNÜMÜZ ÇAĞI ARTIK UZAY ÇAĞI VE İLETİŞİM ÇOK KOLAYLAŞMIŞ VE HER İSTEYEN ALLAH’IN KORUMASINDAKİ KUR’AN’A HER DİLDEN TERCÜMESİNE ULAŞABİLİYOR. Tabi ulaşmayanlarda varsa, zaten Allah onları sorumlu tutmam diye hükmünü vermiş. Şöyle söyleyenleri duyarız. “ALLAH ORTA DOĞUDAKİ TOPLUMLARIN AZGINLIKTA ÇOK İLERİ GİTTİKLERİ İÇİN, YALNIZ ORAYA RESUL VE UYARICI KİTAP GÖNDERMİŞTİR.” Bunu söylememiz Kur’an’a göre mümkün değil, çünkü Allah bahsetmediği toplumlara da Resuller gönderdiğini söylüyor, ayrıca geçmişte yaşananları bilmiyoruz. Belki de daha kötü, azgın söz dinlemez toplumlar yaşandı. Tabi Ortadoğu da yaşananları hepimiz çok iyi biliyoruz ve birçok Resulün gelmesi, O bölgenin sorunlu olduğunu gösteriyor. Tüm bu ayetlerden de anlaşılıyor ki, Kur’an’ın bahsetmediği geçmiş toplumlara da Allah Resuller ve kitaplar göndermiş. Hatta Japonların, Çinlilerin, Hintlilerin Asya toplumunun inançlarını araştırdığınızda, kendilerinin Allah’ın vahyinden saptıkları halde, hala onlara daha önce gelmiş vahyin izlerini onlarda da kısmen görebiliyoruz. Günümüzde biz Kitap Ehlinin bile, Allah’ın vahyini tamamen yaşadığımızı söyleyemiyor, kendi ellerimizle Allah’ın vahyine ilaveler yapıyorsak, çok daha önceleri Allah’ın dininin tanınmaz hale gelmesi, kaçınılmaz olacağını söyleyebiliriz. SON OLARAK ŞUNU TEKRAR SÖYLEMEK İSTERİM. ALLAH YALNIZ ORTA DOĞUYA DEĞİL, TÜM İNSANLIĞIN YAŞADIĞI TOPLUMLARA, GEÇMİŞ DÖNEMLERDE DE UYARICI İKAZ EDİCİ RESULLER VE KİTAPLAR GÖNDERDİĞİNİ SÖYLÜYOR AMA BİZLERE EN YAKIN ÇAĞIMIZDAN ÖRNEKLER VERİYOR Kİ, AYNI YANLIŞLARI YAPMAYALIM. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah’ın azınlık sevgili kulları arsında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  9. Günümüzde İslam gerçekten öyle bir karmaşayla yaşanıyor ki, adeta doğrular yanlış, yanlışlar doğru kabul görür olmuş. Yani tabiri caizse, ORTALIK TOZ DUMAN. Öyle olunca da gerçekleri bu ortamda fark etmek, onunla buluşmak gerçekten çok zor. Bunun tek bir nedeni var. ALLAH’IN DİNİ İSLAM’I, BİRİLERİ ELE GEÇİRMİŞ BİZLERE VERMEK İSTEMİYOR. Eğer bunu hala fark edemediysek, elimizden Allah’ın dinini alırlar ve kendilerinin şekillendirdiği batıl hurafe bir din yaratarak, BAKIN BU ALLAH’IN DİNİ İSLAM DİYE BİZLERE SUNARLAR, GERÇEKLERİ FARK ETMEYELİM DİYE KUR’AN’I BİZLERE ANLAMADAN OKUTURLAR. Üzgünüm ama bunu başardılar. Eğer kendimiz bizzat Kuran’ı anlayabilmek, Allah’ın tebliğini alabilmek için hiç bir çaba göstermediysek, İNANIN BU TUZAĞA DÜŞMEMEK MÜMKÜN DEĞİL. Hatırlatmak isterim hepimizin, Kur’an’dan hesaba çekileceğimize Allah hükmettiyse, her iman eden bizzat kendisi, onu anlayıp hayatına geçirmekten sorumludur. Bunu anlamak kabul etmek istemeyenler Allah ile aldatıcıların tuzağından asla kurtulamazlar. Yıllardır içimize girmiş ve bizden görünen Yahudi fitneleri, kendi batıl inançlarını bizlere İslam dini diye sunmuşlar, sunmaya devam ediyorlar. Bunu fark etmeyelim diye de, Müslümanlara sakın sen Kur’an’ı mealinden/tercümesinden okuma günaha girersin, Kur’an tam olarak başka dillere çevrilemez, mantıksızlığını bizlere kabul ettirmişler ki, YALANLARI ALDATMACALARI FARK EDİLMESİN. İlginç olan Kur’an’ın anlaşılması için mutlaka gerekli olduğunu söyledikleri, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerinde tamamı Arapça, ama onları Türkçeye çevirirken aynı şeyi söylemezler, topluma Türkçe okutup yazdırırlar. Çünkü o rivayetlerin çoğunu, kendileri derledi ve istedikleri dini yarattılar ve topluma sundular da ondan. Nedense hiç düşünmüyoruz, Allah tüm kullarını sorumlu tutacağına hükmettiği bir mesaj, rehber, yol gösterici kitap gönderiyor ama bu kitap tüm dillere tam çevrilemiyor ve herkes anlayamıyor öyle mi? Bu soruyu kendilerine sorup itiraz etmesinler diye Müslümanlara AKILLA, MANTIKLA İSLAM YAŞANMAZ DÜŞÜNCESİNİ BİLE KABUL ETTİRDİLER. Böyle olunca transa girmiş insanlar gibi olmuşuz biz Müslümanlar. Ne söylenirse ne anlatılırsa, Allah’ın Resulünün adı kullanarak, çok kolay Allah ile aldatmışlar bizleri. Hesap günü Allah’ın Resulüne iftira atmak istemeyen, bu konuda dikkatli olur. Müslümanların kafası iyice karışsın, neye kime inanacaklarına karar veremez bir şekilde birbirilerine düşsünler diye de, Allah’ın sakın dinde bölünenler gibi olmayın hükmünü tebliğ bile alamayan, ya da tebliğ aldığı halde görmezden gelen Müslümanlar, çok rahatlıkla mezheplere, cemaatlara, tarikatlara bölünmekte hiçbir sakınca görmemişler. Hepsine de farklı şeyleri Allah’ın dini diye anlatınca, tabi birbirine düşman olmaları da kaçınılmaz olmuş. ELİMİZDEN SEN ANLAYAMAZSIN DİYEREK KUR’AN’I ALIP, BİZLERE VERDİKLERİ BEŞERİ KİTAPLARI, ALLAH’IN EMRİ ZANNETMİŞİZ. HALBUKİ BU YOL BİZLERİ ŞİRKE BATAKLIĞA GÖTÜRÜYOR, AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Mezheplerin cemaat ve tarikatların, rivayetler yoluyla dine yaptığı ilaveleri, Kur’an’da bulamayınca da, Kur’an’dan yana çıkacağımıza, ne yazık ki akıl mantık devre dışı kalınca, rivayetlerden yana çıkarak, bakın demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş tezini, kendimizce haklı çıkarmaya çalışmışız. Bu acı gerçeğin farkında olamayan bir kardeşimiz, bakın bana nasıl bir cevap yazmış. “ALLAH KUR’AN-I KERİMDE HER ŞEYİ ÇOK GÜZEL AÇIKLADI. HERKES ANLASIN DİYE KOLAYLAŞTIRDI. AMA NE HİKMETSE BEN BAŞKA ANLIYORUM, BİR SÜRÜ ÂLİM BAŞKA ANLIYOR, SİZ ÇOK ÇOK BAŞKA ANLIYORSUNUZ. HANGİSİNE İNANACAĞIZ PEYGAMBER ZAMANINDA İSLAM NASIL YAŞANDIYSA, GÜNÜMÜZE ÖYLE GELDİ. KUR’AN MEALİNİ YALAN YANLIŞ ANLAYIP, BİR KAÇ AYETLE DESTEKLEYİP BÖYLEYDİ DEMEYLE OLMAZ. “ Bu düşünce yalnız bu kardeşimizin düşüncesi değil, İslam toplumunun genel çoğunluğuna kabul ettirilmiş bir düşünce. Önce şunu hatırlatmak isterim. İslam dini topluca biz insanların inanacağı, bir din olarak Allah göndermedi. Allah Kur’an’dan bizleri tek tek sorumlu tutacağını ve kulunu Kur’an ile baş başa bırakarak imtihan ettiğini söylüyor. Ama bizlere bu imtihan zor geldiğinden, batıl inançlarımıza kanıt yaratabilmek adına, SEN KUR’AN’I ANLAYAMAZSIN ÂLİMLER ANLAR, ONLAR SANA ANLATIR MANTIĞI KOLAYIMIZA GELDİĞİNDEN, NE YAZIK Kİ İMTİHANIMIZI BAŞKALARINA BIRAKIP, NE SÖYLENİRSE YAPMIŞIZ NE ANLATILIRSA ALLAH’IN DİNİ ZANNETMİŞSİZ. Onun içinde arkadaşımızın söyledikleri, bu yolu izleyenlerin söylemleri olduğunu üzülerek hatırlatmak isterim. Bakın arkadaşımız Rabbimizin Kur’an’dan, her şeyi Allah’ın çok güzel açıkladığını, herkesin anlaması için kolaylaştırdığını tebliğ almış, peki sonuç ne olmuş? Güvendik Rabbimiz bizlere imanımız ile ilgili her şeyi açıkladın senin sınırlarını aşmadan imanımızı, senin sorumlu tuttuğun Kur’an’dan yaşayacağız mı dedik? Elbette hayır, rivayetleri mezheplerin öğretilerini din zannettiğimiz içinde, onları Kur’an’da göremediğimizde, rivayetlerden yana çıktık, Kur’an’ı gerektiği gibi açıklanmamış ve detay sız bulduk. Akılla, mantıkla din yaşanmaz mantıksızlığına inandırıldığımız için, ne yapacağımızı bilemez bir durumdayız. Arkadaşımız Allah böyle diyor ama her ne hikmetse ben başka anlıyorum, bir sürü âlim ve siz başka anlıyorsunuz, HANGİSİNE İNANACAĞIZ diye de ekliyor. HİÇ KİMSEYE İNANAMAYIZ, KENDİ AKLIMIZLA YALNIZ VE YALNIZ ALLAH’IN KİTABI ÜZERİNDE ÇALIŞARAK ONA GÜVENMELİYİZ, YANİ YALNIZ ARACISIZ ALLAH’A İNANMALIYIZ. İMTİHANIN GEREĞİDE BU DEĞİLMİDİR ZATEN. Rabbimiz bir ayetinde Resulüne, beni yarattığım kulumla baş başa bırak diyor Kur’an’da, lütfen bu gerçeğin artık farkında olalım ve ellerimizle yarattığımız Ruhbanların ardı sıra gitmeyelim. Rabbimiz yalnız Kur’an’ın ipine sarılın emrini vermiyor muydu? Önce bizler, kime neye inanacağımıza doğru karar vermeliyiz. Kur’an ile buluşabilseydik, böyle bir soru sormazdık. Çünkü Allah sakın kendinize güvenilir VELİLER edinmeyin ardı sıra gitmeyin, çünkü güvenilecek VELİNİZ yalnız benim dediği halde, bizler Allah’ın kitabını yeterli görmeyip, birde sen Kur’an’ı anlayamazsın diyenlere inandık. YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP YALNIZ ONUN KİTABI KUR’AN’I ANLAMAYA ÇALIŞMIŞ OLSAYDIK, ASLA HİÇ BİR SORUN KALMAZ VE HERKES FARKLI ANLIYOR KUR’AN’I DEMEZDİK. Peki, neden farklı anlıyor olabiliriz sorusuna, başka bir örnek verelim. ÇÜNKÜ İSLAM DİNİNİ YAŞARKEN, YALNIZ ALLAH’IN KİTABINI TEK KAYNAK ALMIYORUZ DA ONDAN. Kaynak tek olmayınca, bölünmek parçalanmak Kur’an’ı farklı anlamak, hatta birbirine düşman olmak kaçınılmazdır. Kur’an’ı çok farklı anlamamızın önemli bir nedeni de, Allah’ın kitabını herkesin anlayamayacağı ve Resulün rivayet hadisleri olmasaydı, Kur’an’ın kapalı kalıp anlaşılamayacağı iftirasına inanmamız, bizlerin Kur’an’ı doğru anlamamıza büyük bir engel olmuştur. Kaynaklar farklı olunca, nasıl olurda hepimiz aynı şeyi anlarız, bunu da mı düşünemiyoruz? Çok üzgünü ama bunun nedeni, bizlerin ALLAH’A ONUN KİTABINA GÜVENMEDİĞİMİZDEN KAYNAKLANIYOR. Rabbimiz hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, biz Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık. Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir. Yemin olsun ki anlayasınız diye Kur’an’ı kolaylaştırdık. Sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim dediği halde, Allah’a haşa güvenmeyip bizleri dinde bölen ve kendilerini adeta ruhban ilan edenlere güvendiğimizden, ne Kur’an’ı doğru anladık nede Allah’ın istediği yolu bulamadık. Arkadaşımız kendisine anlatılan, kanıtlanması asla mümkün olmayan delile öyle sarılmış ki, inanın kendisi çok değil biraz düşünce, ben buna nasıl inandım diye hayret eder. Ne diyor hatırlayalım. “PEYGAMBER ZAMANINDA İSLAM NASIL YAŞANDIYSA, GÜNÜMÜZE ÖYLE GELDİ” Eğer arkadaşımızın dediği doğru olsaydı, İslam dininde hiçbir Müslüman mezheplere, cemaatlara asla bölünmezdi. Mezheplerin kabul ettiği rivayet hadisler bile farklıdır, bir mezhebin kabul ettiğini, diğeri asla kabul etmez. Demek ki Resulün yaşadığı İslam günümüzde yaşanmıyor muş. Allah aşkına lütfen düşünelim. 1400 sene önce Hz. Muhammed’in İslam’ı nasıl yaşadığına şahit olan var mı? Hatırlatırım Allah Kur’an’da, emin olmadığın bilginin sakın ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye uyarmıyor muydu? Uyarıyordu ama ne duyan var nede hayatına geçiren. Şahit olan yok ama onun nasıl yaşadığını anlatan şahidimiz, Allah’ın korumasında elimizin altında ki Kur’an’da var. Ne yazık ki bizler, Rabbimizin korumasındaki Kur’an’dan, Resulün nasıl İslam’ı yaşadığını öğrenmemiz gerekirken, delili kanıtı olmayan ve bizlere doğru olarak ulaşması asla mümkün olmayan rivayetlerden nasıl Allah’ın Resulünü tanırız ve O rivayetlerle İslam’ı yaşarız, buna nasıl akıl mantık izin verir, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. BİZ MÜSLÜMANLARIN EN BÜYÜK HATASI AKLIN VE MANTIĞIN KABUL ETMEDİĞİ YÖNTEMLE, İSLAM’I YAŞAMAMIZDAN KAYNAKLANIYOR. Bizler Allah’ın huzuruna, yüzlerimiz ak olarak çıkmak istiyorsak, Allah’ın bizler için Kur’an’da emrettiği yolu izlemeliyiz. Allah her okuyanın farklı anladığı bir rehber göndermez, göndermedi de. Farklı anlamamızın nedeni, ayetleri rivayetlerin, farklı kişilerin düşünce ve inançları doğrultusunda anlamaya çalışmamızdan kaynaklanıyor. RABBİMİZ, BİZ AYETLERİMİZİ NİCE ÖRNEKLER VEREREK AÇIKLADIK DİYORSA KUR’AN’DA, İMTİHANIMIZ GEREĞİ BİZLER O ÖRNEKLERDEN FAYDALANARAK AYETLERİ ANLAMAYA ÇALIŞTIĞIMIZDA, HER OKUYANIN FARKLI ANLAMASI ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Üniversitelerde yabancı dilden, bizim dilimize çevrilen bilimsel kitapları öğrenciler farklı mı anlıyor? Elbette hayır, peki iş Kur’an’a gelince bu farklılık niye? ÇÜNKÜ ALLAH İLE ARAMIZA GİREN, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN MENFAAT TUZAĞINA DÜŞÜYORUZDA ONDAN. Okullarda aldığımız eğitimi düşünün lütfen. Herhangi bir konuda okuduğumuz kitabı herkes farklımı anlar? Elbette hayır. Farklılık ancak gösterdiğimiz çaba anlama ve izah edip anlatma kapasite farkında olur. Rabbimizse zaten ben sizleri, kapasiteniz ölçüsünde sorumlu tutarım diyor. Ama mana ve anlam olarak hepimiz aynı şeyi anlarız. Örneklerini verdiklerim hatırlatırım, beşeri kitaplar. Kur’an Allah katından gelen bir nur, ışık olduğuna göre, Rabbimiz ona güvenip iyi niyetle Kur’an’ı anlamaya çalıştığımızda, sizin GÖNÜL GÖZÜNÜZÜ AÇARIM diyorsa, lütfen Allah’ın kitabının önüne başka kitaplar koymayalım ve yalnız Allah’ın ipine sarılarak onu anlama çabasında olalım. KUR’ANI ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA, GAYRET BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN, TAKDİR ALLAH’TAN. RABBİMİZ BU ÇABAYI GÖSTEREN, CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  10. Bu makalemde sizlere, günümüzde farkında olmadığımız yanlışlarımıza, çok dikkat çekici bir ayet hatırlatmak itiyorum. BİZLERİ ŞİRK BATAKLIĞINA SÜRÜKLEYEN BU YANLIŞIMIZI, FARKINDA OLMADAN İNANIN ÇOK YAPIYORUZ. Bu ayeti okuyup tebliğ alıp iman ettik dedikten sonra, bizlerin ayetin hükmünün tamamen tersi bir İslam’ı yaşadığımızı göreceksiniz. Tabi düşünen, aklını kullanan batılın ve hurafenin etkisinde kalmayan bir Müslüman, gerçekleri ancak fark edecektir. Önce ayeti yazalım, daha sonra ayet üzerinde, hiç bir etki altında kalmadan, Kur’an bütünlüğünde birlikte düşünelim. Ali İmran 105: KENDİLERİNE APAÇIK DELİLLER GELDİKTEN SONRA, PARÇALANIP AYRILIĞA DÜŞENLER GİBİ OLMAYIN. İŞTE ONLAR İÇİN BÜYÜK BİR AZAP VARDIR. (Diyanet meali) Sizce biz Müslümanlar bu ve benzeri onlarca ayetin hükmüne iman edip, hayatımıza geçiriyor muyuz? Yoksa atalarımızdan bizlere ulaşan mezhep inançlarımızı, Kur’an’ın önüne koyup, O rivayet bilgilerin baskısı etkisiyle DİNDE BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK, BEREKET VARDIR diyerek, Kur’an’ı anlamaya ve Allah’ın dinini yaşamaya mı çalışıyoruz, ne dersiniz? Bu hatayı yapanları, BÜYÜK BİR AZAP BEKLİYOR DİYOR RABBİMİZ. Ayet çok açık ve net bizlere bir uyarıda bulunuyor. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra diyor. Peki, bizler Allah’ın Kur’an için apaçık delil dediğine inanıyor ve Kur’an’dan başka delil, kanıt aramadan, hayatımıza geçiriyor muyuz? Apaçık denilen delillerin, kanıtların önce gerçekten Kur’an olduğuna iman etmeliyiz ve kendimize başka delil kanıt aramamalıyız. Dikkat ettiyseniz gelen O delilin yani Kur’an’ın APAÇIK olduğunu günümüzde çoğunluk Müslümanlar inanmıyor, mezhep inançlarını Kur’an’da göremediklerinde, demek ki Kur’an’da her bilgi olmuyormuş diyerek, batıl inançlarını aklamaya çalışıyorlar. Çok üzgünüm ama bizler Kur’an’ın etkisinde olmayıp, mezheplerin rivayet sözlerinin/hadislerinin etkisinde İslam’ı yaşadığımız için, Kur’an’ın bu ve benzeri onlarca ayetine tam tersi bir inancı kabul etmekte bir sakınca görmüyor ve KUR’AN APAÇIK DEĞİLDİR, DETAY VERMEZ ÖZET BİLGİ VERİR. KUR’AN’I ZATEN HERKES ANLAYAMAZ DEMİYOR MUYZ? Peki, neden bu yanlış yola toplumu sürüklüyorlar? Toplumu Allah ile aldatıcılar, ALLAH İLE KULUNUN ARASINA GİRİP, ALLAH’IN GÜDÜMÜNDEN TOPLUMU ÇIKARTIP, KENDİ GÜDÜMLERİNE ALABİLMEK VE ONLARI İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNETEBİLMEK İÇİN BUNU YAPIYORLAR. Rabbimiz bu konularda bizleri birçok kez uyarıp, aklınızı kullanın benden başka sakın Veliler edinip ardı sıra gitmeyin diye uyardığı halde, BU GERÇEKLE BLUŞAMAYAN MÜSLÜMANLAR, Allah’ın emrinin tam tersini İslam’ın emri gibi yaşadıklarının, hala farkında bile olamıyorlar. Ne yazık ki bizler kendi ellerimizle, kendi gözlerimize batılın perdesini çektik, kulaklarımıza bu batıl bilgilerle ağırlıklar yerleştirdik artık HAK olanı göremez, duyamaz olduk. Bu batıl bilgiler, kalplerimizi de mühürleyince hissedemez olduk. ÇÜNKÜ AKLIMIZI KULLANMAYI BIRAKTIK, BAŞKALARININ AKLINA TESLİM OLDUK. Rabbimiz Kur’an’ın apaçık olduğunu, nice örneklerle izah edilip açıklandığını, anlayalım ve hiç kimseye muhtaç olmayalım diye, bizzat kendisinin açıkladığını yemin ederek kolaylaştırdığını ve yalnız Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu söylediği halde, bu uyarıları ne yazık ki inatla görmezden, duymazdan geldik üstünü örttük. İNANIN BUNA CAHİL CESARETİ DENİR. Peki neden bunu yapıyoruz, aklımızı kullanmayıp sırf atalarımızın batıl inancını yaşamaya devam edebilmek için. Allah özellikle bizlerin sorumlu olduğu ayetleri MUHKEM bir şekilde, yani şüphe duymayacak kadar apaçık, kolaylaştırarak gönderdiğini söylemesini bile göz ardı ettik. Bizler daha çok şeyleri görmezden geldik. Hâlbuki Allah İslam dininde tek bir kaynak Kur’an’ın olduğunu bizlere bildirmiş ve hangi kaynaktan sorunlarımızı çözmemizi istemişti hatırlayalım. “İNSANLAR TEK BİR ÜMMETTİ. ALLAH, MÜJDECİLER VE UYARICILAR OLARAK RESULLER GÖNDERDİ VE BERABERLERİNDE, İNSANLARIN ANLAŞMAZLIĞA DÜŞTÜKLERİ ŞEYLER KONUSUNDA, ARALARINDA HÜKÜM VERMEK ÜZERE, KİTAPLARI HAK OLARAK İNDİRDİ.”(Bakara 213) Demek ki Allah tüm kullarını, yalnız indirdiği vahiyden sorumlu tutacağını da apaçık bildiriyor. Bunca açık ayetler elimizde olduğu halde, bizler aramızdaki sorunları çözmek için, Allah’ın kitabını yeterli görmeyip, rivayetlerin sanı bilgilerin peşine düşerek, Allah’ın yolundan saptık ama bunun hala farkında bile değiliz. Hâlbuki Rabbimiz çok açık ve net bizleri hangi kaynaktan, hangi bilgilerden sorumlu tutacağına hükmetmişti hatırlayalım. Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali) Bu anahtar ayeti lütfen hiç unutmayalım. Bunca açık Allah’ın hükmü görmezden gelerek, İslam yalnız Kur’an ile yaşanmaz diyerek Kur’an’ın yanına Resule ait olduğunu iddia ettikleri rivayet hadisleri koyduk. Halbuki Allah’ın Resulü Kur’an’da, ben sizleri yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldım demesi bile göz ardı edildi. Yetmedi mezheplerin ittifak ettiği beşeri hükümleri de, dinin emri yapmakta bir sakınca görmedik. Gerçekten bizler gözlerimizi HAK olana yummuş, BATIL olana açmışız. RABBİMİZİN SAKIN DİNDE PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN, UYARISINI BİLE ATALARIMIZIN BATIL İNANCINA KURBAN EDEREK GÖRMEZDEN GELEBİLİYORSAK, BİZLER HER TÜRLÜ AZABI HAK ETMİŞİZ DEMEKTİR. Onun içinde gerçekleri göremiyoruz. Hatırlatmak isterim, Allah’ın vahyini apaçık tebliğ aldıktan sonra, imanını batıl kaynaklardan yaşayarak adeta Allah’ın vahyini görmezden gelenleri Allah, mahşer günü bende görmezden gelirim, onların varacağı yer cehennemdir diyor. Sizce bunca açık ayetlere iman ettik dedikten sonra, şu sözleri söylüyor ve inanıyorsak, bizler Allah’ın doğru yolunda olabilir miyiz? “İSLAM DİNİNİN İKİ TEMEL KAYNAĞI VARDIR. BUNLAR, ALLAH’IN KİTABI VE BU KİTABI İNSANLARA TEBLİĞ EDEN HZ. PEYGAMBER’İN SÜNNETİDİR. SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ BU KONUDA ÜMMETİNİ ŞÖYLE UYARMIŞTIR: “SİZE İKİ ŞEY BIRAKIYORUM, ONLARA SIMSIKI SARILDIĞINIZ SÜRECE YOLUNUZU ŞAŞIRMAYACAKSINIZ. ALLAH’IN KİTABI VE PEYGAMBERİNİN SÜNNETİ.” Önce şunu hatırlatmak isterim, Kaynak tek olmadığı sürece birliğin ve dirliğin sağlanması, asla mümkün olmayacaktır. Bu söylenenlere inandığımız andan itibaren, Allah’ın Resulünü Allah’ın dinine ortak etmiş ve onu da İLAH edinmiş oluruz, lütfen bu hatayı yapmayalım. Sizce zuhruf suresi 44. Ayetinde Rabbimiz, SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM, Ali İmran 103. Ayetinde “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” Hükmünü verdikten sonra, haşa Allah sözünden dönüp, yalnız Kur’an olur mu, Resulümü herhalde postacı diye göndermedim, onun da dinde benim koymadığım hükümleri koyma yetkisini verdim, onlara da uymanız gerekirdi, der mi mahşer günü? Aklını zerre kadar kullanan gerçekleri görecektir, kullanmayana da zaten sözümüz yok. Bakın Allah Resulünü uyarıp, kimin hangi şeriatına, yani yoluna uymasını istiyor. “SONRA SENİ DE DİN KONUSUNDA BİR ŞERİAT SAHİBİ KILDIK, ONA UY. BİLMEYENLERİN HEVESLERİNE UYMA.”(Casiye 18) Allah Resulünün, ona indirdiği Kur’an’ın şeriatına uymasını istiyor, farklı şeriatlar sünnetler dine ilave et, onlara da uysun kullarım demiyor. Çünkü Allah Kur’an’da, hükmüne hiç kimseyi ortak etmeyeceğini söylüyor. Bakın Rabbimiz biz kullarının Veliler, gavslar edinmeden nereye uymamızı emrediyor. “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN. O’NUN BERİSİNDEN BİRTAKIM VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN. SİZ NE KADAR DA AZ ÖĞÜT ALIYORSUNUZ! (Araf 3) Gerçekten Rabbimiz bizler, senin ayetlerine karşı çok nankör davranıyor ve gözlerimizdeki perdeyi kaldırmak için çaba harcamadığımızdan, Kur’an’da ki öğütlerinden uyarı ve ikazlarından da faydalanamıyoruz. YANİ BİZ KULLARIN RABBİMİZ, SANA KARŞI ÇOK NANKÖR DAVRANDIK. Allah’ın sünnetini biliyoruz, Kur’an’ın verdiği hükümler yani Allah’ın bizlerin izlemesini istediği yol ve yöntemler diyebiliriz. Peki, Allah’ın Resulünün sünneti farklımı sizce? Halbuki Kur’an’da Allah’ın Resulü, ben yalnız Kur’an’a uyarım demiyor muydu? Allah’ın Resulü, Allah’ın sünnetinin dışına mı çıktıda bunu söylüyorlar. Bu yanlışı yapanlara soracak çok soru var ama Kur’an’ın sınırlarını aşanlara ne anlatırsanız anlatın dinlemeyeceklerdir. Allah’ın Resulünün veda hutbesini yaklaşık 100 bin kişinin dinlediği rivayet edilir. Bu kadar kalabalık izlemesine rağmen, Resulün bu hutbesinin günümüze birçok farklı şekilde rivayet yolla ulaştığını, biraz araştırdığınızda görebilirsiniz. İŞTE RİVAYETLERE SORGULAMADAN İNANIP, DİNİN ASLİ UNSURU YAPMAK BU KADAR TEHLİKEELİ VE RİSKLERLE DOLU. Hatta Resule ait olduğu iddia edilen, size iki şey bırakıyorum ALLAH’IN KİTABI KUR’AN VE BENİM SÜNNETİM, sözlerinin, bakın günümüze rivayet yollarla nasıl farklı ulaştığını göreceksiniz. Bu rivayetlerin hangisinin doğru olduğunu, Zikir ehli yani Kur’an ile meşgul olan hemen anlayacaktır. “MÜMİNLER! SİZE BİR EMANET BIRAKIYORUM Kİ, ONA SIKI SARILDIKÇA YOLUNUZU HİÇ ŞAŞIRMAZSINIZ. O EMANET ALLAH’IN KİTABI KUR’AN’DIR. “ “EY MÜMİNLER! SİZE İKİ EMANET BIRAKIYORUM, ONLARA SARILIP UYDUKÇA YOLUNUZU HİÇ ŞAŞIRMAZSINIZ. O EMANETLER, ALLAH’IN KİTABI KUR-ÂN-İ KERİM VE PEYGAMBERİN SÜNNETİDİR.” “BEN SİZİN ARANIZDA İKİ AĞIR-PAHA BİÇİLMEZ EMANET BIRAKIYORUM. BUNLARA SIMSIKI SARILDIĞINIZ SÜRECE ASLA SAPITMAZSINIZ: ALLAH’IN KİTABI VE BENİM EHL-İ BEYTİM.” Allah’ın Resulünün, bunların hepsini söylemesi mümkün değil. Sizce Kur’an’ın onayını alan sözü hangisi olabilir? Lütfen bizlerde imanımızı sarrafın titizliğinde yaşayalım ve hak olan ile batılı Kur’an ile sorgulayalım. Çok değil Kur’an’ı bir kez dikkatle okuyan bunun doğru cevabını verecektir. Okumayana zaten gerçekleri anlatamazsınız. Allah’ın Resulünün de yalnız Kur’an’a uyduğunu apaçık gösteren ayetlere gözlerini kapatanlara, bu örnekleri istediğiniz kadar verin görmeyeceklerdir ama biz yine de hatırlatalım. Bakın Allah’ın Resulünün izlediği yol yani onun izlediği sünnet neymiş. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Allah’ın Resulü biz ümmetini yalnız Kur’an ile uyardığını yine Kur’an’da apaçık söylüyorsa, nasıl olurda dinin kaynağını ikiye çıkartıp, Allah’ın kitabının yanına rivayet sanı kitaplar koyarak, Allah’ın yolundan bu toplumu farklı kaynaklara, yollara yöneltiriz? BUNU YAPANLARIN ALLAH’A HESAP VEREMEYECEKLERİNİ, MAHŞER GÜNÜ YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN SAFINDA OLACAKLARINI, ŞİDDETLE HATIRLATIRIM. Sizleri yine Kur’an’dan Allah’ın biz kullarını özellikle uyardığı ve izlememiz gereken yolu ve onun tek kaynağının yalnız Kur’an olduğunu apaçık muhkem bir şekilde söylediği ayetlerle, baş başa bırakmak istiyorum. Yalnız Allah’ın vahyine güvenip, onun ipine sarılanlara ne mutlu. “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE (KUR’AN’A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.” (Ali İmran 103) “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) “GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” (Bakara 147) “İŞTE BU KUR’AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH’TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN.” (Enam 155) “ONLARA, “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENDİĞİNDE, “HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYE UYARIZ” DERLER. YA ATALARI AKILLARINI KULLANAMAMIŞ, DOĞRUYU DA BULAMAMIŞ İDİYSELER DE Mİ?” (Bakara 170) “EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK.” (Nisa 174) Değerli kardeşlerim, inanın biz Müslümanlar öyle batıl ve hurafe bir din yaşıyoruz ki, hesabın görüleceği O çetin gün, bu yanlışlarla Allah’ın huzuruna gidersek, çok pişman olacağız. Yazdığım bütün ayetleri hiç tebliğ almamış olduğunuzu bir an düşünün. Rabbimizin yalnız şu ayetini tebliğ alıp iman ettim diyen bir Müslüman, sizce dinin iki kaynağı vardır diyerek, Kur’an’ın yanına doğruluğundan asla emin olamayacağı kaynakları koyabilir mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Dilerim gönül gözleri açık Kur’an gerçeklerini görebilen, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Asiye 6: İŞTE BUNLAR, ALLAH’IN ÂYETLERİDİR. ONLARI SANA GERÇEK/HAK OLARAK OKUYORUZ. ARTIK ALLAH’TAN VE O’NUN ÂYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Diyanet meali) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  11. Cuma namazında vaaz veren hocanın konusu, YALAN SÖYLEMENİN ve açıkça yalan olduğu bilinen bir söze inanmanın çok kötü bir şey olduğu ve bir Müslüman’a yakışmadığı konusu üzerineydi. Gerçekten de çok doğru, çünkü yalan insanların bir birine düşmesine, toplumun düzeninin bozulmasına, kargaşaya sebep olduğu gibi toplumda asla kabul görmeyen, çirkin bir davranış olarak kabul edilir. Allah’ta bu dünyada, kendi çıkarları için yalan söyleyip insanları toplumu kandırırsanız, hesap günü bunun karşılığını mutlaka göreceksiniz uyarılarını Kur’an’da yapar. Bizim toplumumuz da yalanın utanç verici bir davranış olduğunu örnek vermek için bir atasözümüz dahi vardır. ”YALANCININ MUMU, YATSIYA KADAR YANAR.” Atalarımın verdiği bu örnekten alacağımız derse gelince. Ne kadar yalan söylerseniz söyleyin, yalanınız mutlaka en kısa zamanda ortaya çıkacaktır uyarısını yapıyor. Rabbimizde Kur’an’da bu konu üzerinde çok durmuş ve bizleri uyarmıştır. Casiye suresi 7. Ayetinde bakın Rabbimiz nasıl uyarıyor. “BÜTÜN YALANCI VE GÜNAHKÂRLARIN VAY HALİNE!” (Casiye 7) Bu ayetten de anlıyoruz ki, yalanı iftirayı kendi çıkarları için toplumu aldatmak ve kandırmak için kendisine alışkanlık edinenler, mutlaka cezasını hem bu dünyada, hem de mahşer günü benden karşılığını bulacaklardır diye Rabbimiz uyarıyor. Çünkü söylenilen bir yalan, kartopu gibidir, sürekli büyüyerek çoğalır ve toplumu aldatarak uçuruma sürükler, insanları birbirine düşürür, fakirleştirir yani maddi kayıplara neden olur. Çok daha kötüsü toplumun düzeni bozularak yokluk, kargaşa, fuhuş alır başını gider. Onun için Rabbimiz Kur’an’da, BÜTÜN YALANCILARIN VAY HALİNE DİYEREK İKAZ EDİYOR. Cuma namazında hoca vaazında, özellikle Allah’ın Resulünü örnek gösterip, Allah’ın Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır diye uyardığı ayeti hatırlatıp, Hz. Muhammed’in doğru sözlü güvenilir bir insan olduğunu, Kitap Ehline tabi olmadığı halde, onların bile kendisine her konuda güvendiği örneğini verdi. Bizler de Allah’ın Resulünü örnek alıyor, onun yolundan gidiyorsak, ÖNCE YALANDAN UZAK DURUP, ÇEVREMİZDE GÜVENİLİR BİR İNSAN OLMALIYIZ. Ayrıca dostlarımızı seçerkende güvenilir insanlardan seçmeli, bugün söylediğinin yarın tam tersini söyleyen hiç kimseye güvenmemeliyiz. Sizce bizler Allah’ın Resulünü, örnek alıyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Çevremizde insanların nasıl sıkıştıkların da yalana başvurduklarını, hatta utanmadan insanların dini duygularını kullanıp bir de inandırmak için YEMİN EDEREK yalanlarını güçlendirdiğini, kendilerini adeta dindar gösterdiklerine de şahit olmuşsunuzdur. İşte onun için Allah, kimin Allah’ın doğru yolunda olduğunu yalnız ben bilirim diyerek, sizi Allah ile aldatmaya kalkanların sakın tuzağına düşmeyin uyarısını yapmıştır. Yüce Rabbimiz bizlerin neler yapacağımızı bildiğinden, yemin ederek Allah’ı şahit göstererek yalan söyleyecekler konusunda, bakın Kur’an’da nasıl bizleri uyarıyor ve sakın onlara inanmayın, BUGÜN SÖYLEDİĞİ YALANIN, KISA BİR ZAMAN SONRA TAM TERSİNİ SÖYLEYENLERİ, SAKIN CİDDİYE ALMAYIN DİYOR. “YEMİN EDİP DURAN ALÇAKLARIN, HİÇBİRİNİ DİKKATE ALMA!” (kalem 10) Tabi burada bahsedilen sürekli yemin ederek, yalanlarına bizleri inandırmak isteyenler den bahsediyor. Çünkü söylediğinden emin olan bir insan, neden Allah’ı şahit gösterip inanın bana doğru söylüyorum diye yemin etsin. Bizler eğer doğru sözlü olarak çevremize, arkadaşlarımıza kendimizi tanıttıysak, yemin etmeye gerek duymayız. Buna genellikle sözünü kabul ettirmeye çalışan, yalancılar başvurur. Tabi istisnalar hariç diye de not düşmek isterim. Yalancılık konusuna çevremizde çok şahit oluruz, hatta çok sevdiğimiz güvendiğimiz SİYASETÇİLERİN BİLE BUNU YAPTIĞINI GÖRMEK BİZLERİ ÜZER. Rabbimiz bu konuda da Kur’an’da bizleri uyarıp, sizi yönetecekleri EHİL insanlardan seçin der. Bugün söylediğinin tam tersini, eğer söylüyorsa bu her kim olursa olsun, RABBİMİZ O KİŞİLERE SAKIN GÜVENMEYİN, ONLARI DİKKATE ALMAYIN DİYOR. Rabbimiz yalan söylemeyen ve hatta yalan söyleyenleri dikkate almadıkları için onların yalanlarını ortaya çıkartıp, bu kişileri dikkate almayan kullarına da, bakın Kur’an nasıl bir örnek veriyor. Dilerim Allah’ın böyle kulları arasında oluruz. Furkan 72: ONLAR, YALANA ŞAHİTLİK ETMEYEN, FAYDASIZ BOŞ BİR ŞEYLE KARŞILAŞTIKLARI ZAMAN, VAKAR VE HOŞGÖRÜ İLE GEÇİP GİDENLERDİR. (Diyanet meali) Allah’ın doğru yolunu izleyen kullarının, bakın bu konuda nasıl bir yol izlemesini istiyor. Benim sevgili kullarım, yalana şahitlik etmezler, yani göz göre göre yalan olduğunu bile bile asla onlara inanmazlar diyor. Yani yalan söyleyen bir kişi, en yakınımız en sevdiğimiz hatta oy verdiğimiz bir kişi dahi olsa, eğer sürekli yalan söylediği apaçık ortaya çıktıysa, O kişinin yalanını ortaya çıkarmamak için değil, tam tersine ONUN YALANINA ŞAHİTLİK ETMEYEREK, ONA İNANMAYARAK ORTAYA ÇIKARIR DİYOR. Doğru olmayan boş sözlerle karşılaştığın da, benim sevgili kulum bu sözlere inanmadan yani, böyle kişileri ciddiye almadan ama kendisine yakışır bir şekilde, böyle insanlardan kargaşa çıkarmadan hemen uzaklaşır, diye de uyarıda bulunuyor. Günümüzde yalancılık adeta bir MESLEK olmuş, toplumun değer yargıları, inançları da kullanılarak kendi menfaatleri için hiç Allah’tan korkmadan insanları aldatıyorlar. Değerli dostlarım, lütfen her konuda özellikle Yalancıların yalanlarına kanmak istemiyorsak, Kur’an’ı referans alarak yaşamımıza yön verelim. Şunu lütfen unutmayalım, bizlere her zaman çıkarları için YALAN SÖYLEYİP, ALDATACAKLAR ÇIKACAKTIR. Yalancılarının mumunu söndürmek istiyorsak, önce söylenenin yalan olup olmadığını sorgulayalım. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ ÖNCE SÖYLENENE DEĞİL, SÖYLEYENE BAKALIM. Peki, neden söyleyene bakalım? Hâlbuki söyleyene değil, söylenene bakmak gerekmez mi? Bizler söylenen konusunda, açık bilgimiz varsa doğruluğundan eminsek, elbette söyleyenin kim olduğu önemli değildir. Ama söylenen konusunda emin değilsek, konu hakkında hiç bir bilgimiz yoksa, işte o zaman söyleyene dikkatle bakmalıyız. Çünkü doğru ve hak olanı anlatıp örnek verirken, sözlerinin arasına batıl ve hurafe yani yalan sözleri de karıştırarak, bizleri aldatabilirler. Bunun çok fazla örneğini görüyoruz. Onun için Rabbimiz, sakın HAKA BATIL karıştırmayın diye bizleri uyarıyor. BU KİŞİNİN GEÇMİŞTE YALAN SÖYLEYİP SÖYLEMEDİĞİNİ ARIŞTIRIP, SÜREKLİ YALANI ORTAYA ÇIKMIŞ BİRİYSE ONA İNANMAYIP, ALLAH’IN AYETİNDE SÖYLEDİĞİ GİBİ, ONU DİKKATE ALMADAN, ORADAN UZAKLAŞMALIYIZ. Güvenilir birisiyse, konu ile ilgili araştırmamızı bitirene kadar, ona inanmakta elbette bir sakınca olmaz ama mutlaka araştırmalı ve daha sonra inanmalıyız. Bunu her konuda yapmalıyız. Dilerim Kur’an’ın böyle güzel örneklerini yaşamına geçiren, yalancıların tuzağına düşmeden hayatını yaşayan, Allah’ın azınlık sevgili kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  12. Bugünkü makalemin konusu, KUR'AN'DA İSLAM DEVLETİ DİYE BİR KAVRAM GEÇER Mİ sorusu üzerine olacak. Bu sorunun kısaca cevabı HAYIR, ALLAH ELÇİSİNE BÖYLE BİR EMİR KUR'AN'DA VERMEMİŞTİR, DİN SİYASİ BİR KURUM DEĞİLDİR. Çünkü İslam dini bireysel yaşanır, yani imtihanımızın gereğidir, yalnız Allah'a itaat etmek boyun eğmek demektir. Kur'an devlet kelimesini kullanmaz, ancak nasıl bir devlet kurulması hakkında bilgi verir, önerilerde bulunur. Onun içinde devletin dini İslam'dır diye de Kur'an'da geçmez. Peki neden? ÇÜNKÜ DEVLETİN DEĞİL, İNSANLARIN DİNİ OLUR. Devletin dini var dersek devleti yönetenler, kendi inançlarını zorla halka kabul ettirmeye çalışabilirler. Günümüzde İran, Suudi Arabistan'da olduğu gibi. Allah’ın dininde zorlama olmayıp, bu dünyada imtihanda olduğumuzdan, bizleri yönetenlerde hiçbir inancı zorlamadan, halkın kendi inancını özgürce yaşayacağı bir ortam sağlar. Bir başka şekliyle söylemek gerekirse, DEVLETİN DİNİ İSLAM’DIR DEMEMESİNİN NEDENİ, DEVLETİN BÜTÜN DİNLERE EŞİT MESAFEDE OLMASINI SAĞLAMAK İÇİNDİR. Allah’ın Elçisi zaten uzun bir süre, Allah’ın vahyini tebliğ etmek için çaba göstermiş, onunla meşgul olmuş, çok daha sonra oluşan şartların gereği Medine de, diğer kitap Ehline inanan toplumlarla birlikte, onlara düşman olanlardan da korunmak için bir devlet kurmuşlar, müşterek anlaşarak devleti yönetmişlerdir. Kur’an’dan şöyle bir sonuç çıkarabiliriz. Kur’an her konuda yol gösterir elbette devletin kurulması ve yöneticiler hakkında da bilgi verir. Allah kendi indirdiği dinin adını vererek, bir devletin kurulması yerine, koyduğu kuralların hayata geçirildiği bir devlet ve yönetimi tavsiye etmiştir. Şöyle söylersek yanlış söylememiş oluruz. İSLAM İNANCINDA SİYASİ, BÜROKRATİK OLARAK KURUM VE KURULUŞLARI BELİRLENMİŞ VE BİR KURALA BAĞLANMIŞ, DEVLET ŞEKLİ YOKTUR. ELBETTE BUNUNDA NEDENİ, KUR’AN'IN BELİRLİ BİR DÖNEME DEĞİL, TÜM ZAMANA HİTAP ETMESİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR. Çağlar geçtikçe toplumların ihtiyaçları da değişecek ve devleti yönetenler tarafından yeni kurallar, kanunlar oluşturularak toplumun ihtiyaçları karşılanacaktır. Kur’an'ın indirilmesinin amacı, devleti yönetenleri de uyarmaktır, ama asıl amaç insanları bireysel olarak uyarıp, ikaz edip doğru yola davet etmektir. Bakara suresi 256. ayetinde bunu çok açık bir şekilde görüyoruz. “DİNDE ZORLAMA YOKTUR. ARTIK DOĞRU, YANLIŞTAN AYRILMIŞTIR. O HALDE TÂĞÛTU/İNSANI ALLAH'TAN UZAKLAŞTIRAN HER ŞEYİ İNKÂR EDİP ALLAH'A İNANANLAR, HİÇBİR ZAMAN KOPMAYACAK, EN SAĞLAM KULPA TUTUNMUŞLARDIR.” Sizce Allah Kur’an'da Elçisine, İslam devletini kur ve onun başına da sen geç, emrini neden vermemiş olabilir. Çünkü İslam insanları, toplu olarak sorumlu tutan bir din/inanç olmayıp, özellikle inancını kişisel yaşama emrini veren ve herkesin birey olarak sorumlu tutulduğu, bizleri imtihan ettiği bir dindir. ONUN İÇİN ALLAH, SİZLERİ KUR’AN'DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYEREK, BİZLERİ BİREY OLARAK SORUMLU TUTMUŞTUR. İsterseniz şöyle düşünelim bir an. Diyelim ki Allah Elçisine Kur’an'da, bir devlet kur ve adını İslam devleti koy demiş olsun. Bu durumda Elçisinin vefatından sonrada bu hüküm geçerli olacağından, daha sonraki Müslüman toplumlarda bu farz emri yerine getirmek zorunda kalırdı. Allah'ın Elçisinin zamanında işler kolaydı, çünkü Allah'ın kontrolündeydi Elçisi. Ya daha sonra ne olacak? Hiç kimse Elçisinin olduğu gibi, Allah'ın kontrolünde değil, Resulünün de zaten vekili değildir. İslam devleti denseydi, Yapılan yanlış yönetim İslam'ı kötü gösterecekti. Bazen duyarsınız Müslüman devletler, İslam'a uygun kanunlarla yönetilmelidir denir. Kur'an'a göre demiş olsaydılar, çok doğru diyebilirdik. Ama Allah'ın sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı İslam toplumu, inatla dinde bölünmekte zenginlik vardır diye bölündüğünde, SİZCE HANGİ MEZHEBE GÖRE UYGUN İSLAM DEVLETİ KURULURSA, BUNA UYUN BU İSLAM DEVLETİ DİYEBİLİRİZ? Allah'ın dini İslam'ı yalnız Kur'an ile yaşayamayız diyen, mezheplerin inancına mı İslam devleti diyeceğiz? Elbette hayır. Rabbimiz geleceği bildiğinden, özellikle böyle bir hüküm Kur'an'da vermemiş ama Kur'an'a uyduğumuzda adaletli bir hayat yaşayacağımızı söylemiştir. İran'ı düşünün, Suudi Arapları düşünün, bunlar mı gerçek İslam devleti, ne dersiniz? Bildiğiniz gibi İslam, kelime olarak teslimiyet kelimesinden türeyen, ALLAH'A TESLİM OLAN anlamına gelir. Allah'a teslim olana da Müslüman denir. Eğer Allah, İslam devleti kurun emrini vermiş olsaydı, Allah'ın Elçisinden sonra kurulacak İslam devletinin başına geçene de, şartsız Allah'a ve Resulüne teslim olduğumuz gibi teslim olmamız ve ondan bizleri selamete erdirmesini, rahata ve huzura kavuşturmasını beklememiz gerekirdi. BU GÖREVİ YERİNE, GEREĞİ GİBİ GETİREMEDİĞİNDE, TOPLUMLAR KENDİLERİNİ DEĞİL, HÂŞÂ ALLAH'IN DİNİNİ SORUMLU TUTACAKLARDI. Ama Allah bunun tam tersini söylüyor ve Nisa 58. ayetinde ne diyordu? “ALLAH SİZE, EMANETLERİ MUTLAKA EHLİNE VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN, ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDİYOR.” Demek ki Allah devleti yönetecekleri, bizzat halkın kendisinin seçmesini istemiş ve toplumu yönetenlere de ikazda bulunarak, toplumu adaletle yönetmesini emretmiştir. Yöneticini ehil insanlardan seçmezsen, sonucuna da katlanırsın diyor Rabbimiz. Allah devleti yönetmeye talip olanları, bakın ayetinde nasıl ikaz ediyor ve uyarıyordu hatırlayalım. “KİM ALLAH'IN İNDİRDİKLERİYLE HÜKMETMEZSE, İŞTE ONLAR KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR.”“KİM ALLAH'IN İNDİRDİKLERİYLE HÜKMETMEZSE, İŞTE ONLAR ZALİMLERİN TA KENDİLERİDİR.” “KİM ALLAH'IN İNDİRDİKLERİYLE HÜKMETMEZSE, İŞTE ONLAR FASIKLARIN TA KENDİLERİDİR.” (Maide 44–45–47) Allah'ın Elçisi, Medine'de yerli kabilelerle uzlaşarak kurduğu devletin adı 'MEDİNE SİTE DEVLETİ""MEDİNE ANAYASASI" dır. Dikkat ettiyseniz devletin adı İslam devleti değildi. Çünkü Allah'ın böyle bir emri yoktu. Hatta dört halife devrinde de, İslam devleti şeklinde bir isimle yönetim anılmamıştır. Yüzlerce yıl sonra toplumları Allah ile aldatanların, kendi mezheplerini dinleştirme çabalarıyla, topluma kurdukları bir tuzaktır, İslam devleti söylemi. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, Allah'ın Elçisinin ilk devleti kurmaya çalışırken, kurulan devlete davet edilenler arasında geçen bir konuşmayı, sizlere nakletmek istiyorum. Biraz düşünen, bunun nedenini çok iyi anlayacaktır. “GÖREVİNİ TAMAMLAYAN MÜFREZELERDEN BİRİSİ MEDİNE'YE DÖNÜNCE KOMUTAN, HZ. PEYGAMBERİ BİLGİLENDİRMEK İÇİN 'FALANCA KABİLE VERGİ VERMEYİ KABUL ETTİ, BİZ DE ALLAH VE RESULÜ ADINA ONLARA GÜVENCELER VERDİK" DEYİNCE İRKİLEN PEYGAMBER, 'BUNU YAPAMAZSINIZ, GÜVENCEYİ - SİTE DEVLETİ İLE BAĞLANTILI OLARAK- KENDİ ADINA VERMELİYDİNİZ. ONLARIN MALINA VE CANINA BİR ZARAR GELİRSE, ALLAH YA DA BEN Mİ GÖREVİMİZİ YAPMAMIŞ OLACAĞIZ, DİYE CEVAP VERİYOR" Anlayana, anlamak isteyene her şey çok açık. Allah bizlerin İslam'ı yaşarken de, toplum olarak yöneticilerimizi seçerken de, imtihanımız gereği bizleri serbest bırakmış ve bizleri izlemektedir. Allah bu dünyada bizlerin yaşarken, hiç kimseyi suçlamaması, sorumlu tutmaması için, hem inancımızı hem de bizleri yönetecekleri bizzat kendimizin seçmesini istemiştir. YANİ HAYATIMIZIN HER ANINDAN, BİZZAT BİZLER SORUMLUYUZ. Onun için Allah, bizlerin İslam'ı yaşarken de, birilerini veli edinip ardı sıra gitmemizi yasaklamış ve yalnız Kur’an'a sarılmamızı emretmiştir. Ülkelerinin isimlerinin, İslam devleti olduğunu söyleyen bazı ülkeler Kur’an'ın, HÜKÜM YALNIZ ALLAH'IN DIR emrini görmezden gelerek, kendilerinin yarattığı mezheplerin beşeri, şeriat hükümleri ile devleti toplumu yönetip, ondan sonrada devletin adını İSLAM DEVLETİ koymaları, hem Allah'a iftiradır, hem de İslam'dan uzaklaşmaktır. Kendilerinin İslam devleti olduğunu iddia eden ülkelere bakıyorsunuz, bu devletlerde ne adalet, eşitlik var, nede huzur. Allah'ın apaçık hükümlerine tamamen ters rivayetler, dinin ana unsuru yapılmış. Sizce Allah'ın kanunlarının uygulandığı ve yalnız Allah'a boyun eğen bir toplumda huzursuzluk ve adaletsizlik olurda, Allah'ın hükmü olmadığı halde bu dinin emridir denir mi? Elbette olmaz. İŞTE ONUN İÇİN ALLAH, GELECEĞİ BİLDİĞİNDEN, TOPLUMLARIN KENDİ NEFİSLERİNDE YARATTIKLARI İSLAM İNANCINI, DEVLETİN ADI OLARAK BELİRLENMESİ KONUSUNDA BİR HÜKÜM, ÖZELLİKLE VERMEMİŞTİR. Çünkü biliyor ki kullarım, geçmişte olduğu gibi yoldan sapacak. Kendilerine İslam devleti diyen ülkelerin yüzünden Allah'ın dini İslam, dünya toplumunda hiçte hak ettiği bir seviyede olamamıştır. Çok üzgünüm. Allah'ın emrettiği gerçek İslam yaşanmadığı için, toplumlar İslam'dan uzaklaşmaktadır. Osmanlı dâhil, geçmişte yaşamış Müslüman ülkeler, dört halife dönemi de dâhil, devletlerinin adına İslam devleti dememişlerdir. Diyenlerinde İslam hükümleri ile değil insanların yarattığı mezhep hükümleri ile yönetilmiştir. Allah devlet yönetimine karışmamış ama çok önemli kriterler ve kurallar koymuştur. Önemli olan bu özellikleri hayata geçirmektir. Toplumun kendi yöneticisini, ehil insanlardan seçmesini emreden Allah, devleti yönetenlerinde adil ve adaletli olmasını emrettiği gibi, çok önemli olmazsa olmaz bir kuralı da koymuş ve diyor ki devleti yönetenlere; DEVLETİ YÖNETİRKEN ŞURAYA DANIŞIN. Yani kendi başına kararlar verme, en doğruyu araştır. Ne dersiniz Allah'ın bu hükümleri, kendilerine İslam devleti dedikleri ülkelerde geçerli oluyor ve hayata geçiriliyor mu? Elbette hayır. BU DURUMDA BU ÜLKELER KENDİLERİNE, İSLAM DEVLETİ DESELER NE OLUR, DEMESELER NE OLUR. Allah'ın emrettiği, günümüzde medeni ülkelerin yaşadığı DEMOKRASİDİR. Yani halkın kendisini yönetecekleri, ehil insanlardan bizzat kendisinin seçmesidir. Böyle olunca, elbette devleti yönetenler, halkın istedikleri gibi adaletli kanunlar çıkartacak, bunlar yapılmadığında yöneticilerini değiştireceklerdir. Bizlere düşen Allah'ın emrettiği gibi, YÖNETİCİLERİMİZİ EHİL İNSANLARDAN SEÇMEK OLMALIDIR. Özet olarak şunları söyleyebiliriz. Allah'ın Kur’an'da devleti yönetenlerden istediği, olmazsa olmaz hükümler ADALET, GÜVENLİK, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, SOSYAL İHTİYAÇLARIN KARŞILANMASI, TÜM İNANÇLARIN ÖZGÜRCE VE HUZUR İÇİNDE YAŞAYABİLECEĞİ ORTAMI HAZIRLAMASI. DEVLETİ DANIŞARAK, EHİL İNSANLAR TARAFINDAN YÖNETİLMESİ. Devleti yönetenler bu şartları yerine getiriyorsa, Allah'ın istediği kanun ve kuralları yerine getiriyor demektir. Bizlerde iman ettiğimiz kitabın gereğini yerine getirebiliyorsak, kişisel olarak görevimizi, imtihanımızı yerine getiriyoruz demektir. İSLAM YALNIZ ALLAH'A BAĞLANMAK VE YALNIZ ALLAH'A GÜVENİP, ONA KUL OLMAKTIR. Lütfen bunu unutmayalım. Üzülerek hatırlatmak istediğim bir konu var. İslam toplumlarında yaşayan insanları bir düşünün. Bu toplumlarda yaşayan genel çoğunluk, neden ülkeyi terk edip, Müslüman olmayan toplumlara göç etmek ve O Ülkelerde yaşamak istiyor olabilir? Ne dersiniz? Yoksa O ülkeler, biz Müslüman ülkelerden daha mı çok, Allah'ın istediği kanun ve kurallara uyuyor da, O Ülker de huzur ve mutluluk var. Doğrusu bu sorunun cevabı, beni çok üzüyor. YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM. Saygılarımızla Haluk GÜMÜŞTABAK
  13. Birçok makalemde biz Müslümanların, Yahudilerin atalarının batıl inançlarını yaşadığımızı, özellikle bunların içimize girerek, bizden görünüp bizlerinde dinini kendilerine benzetmeye çalıştıklarına örnekler verdim. Bu makalemde de yine hatırlatmak istediğim konu, neyin yenip neyin yenmeyeceği konusunu, hala Kur’an’dan değil Yahudi inançlarından içimize nasıl girdiğini, sizlere hatırlatmak istiyorum. Bunun nedeni, Allah’ın Nuru Kur’an ile bulaşamayıp, batılın hurafenin ve çok daha kötüsü, Allah’ın geçmişte atalarını lanetlediği, cezalandırdığı bugünkü Yahudilerinde onlardan çok farklı olmadığı inançlarının etkisinde, bizler İslam’ı yaşamamızdan kaynaklanıyor. Önce Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an, helal ve haram konusunda ne diyor ona bakalım. Maide 87: EY İMAN EDENLER! ALLAH’IN SİZE HELAL KILDIĞI TEMİZ ŞEYLERİ HARAM KILMAYIN VE AŞIRI GİTMEYİN! ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH AŞIRILARI SEVMEZ. (Mehmet Okuyan) Rabbimiz çok açık bir hüküm veriyor ve diyor ki, size helal kıldığımız temiz şeyleri haram kılmayın ve çok önemli bir konuda uyarıyor diyor ki: AŞIRIYA GİTMEYİN. Peki, bu ne demek. Allah benim haram kıldıklarımın dışında pis olmayan, yani yendiğinde sizlere zarar vermeyen hiçbir şeyi haram diyerek, sakın benim koyduğum sınırları aşmayın diyor. Ayetin sonunda da, ALLAH AŞIRI GİDENLERİ YANİ RABBİMİZİN KOYDUĞU SINIRLARI AŞANLARI, SEVMEZ DİYE UYARIYOR. Peki Allah Kur’an’da neleri haram kıldığını açıkça bildiriyordu hatırlayalım. “DE Kİ: “BANA VAHYOLUNANDA, LEŞ VEYA AKITILMIŞ KAN VEYA DOMUZ ETİ –Kİ BU PİSLİĞİN KENDİSİDİR– YA DA GÜNAH İŞLENEREK ALLAH’TAN BAŞKASI ADINA KESİLMİŞ BİR HAYVANDAN BAŞKA, ONU YİYECEK KİMSEYE HARAM KILINMIŞ BİR ŞEY BULAMIYORUM….” (Enam 145) “DE Kİ: “ALLAH’IN SİZE İNDİRDİĞİ; SİZİN DE, BİR KISMINI HELÂL, BİR KISMINI HARAM KILDIĞINIZ RIZIKLAR HAKKINDA NE DERSİNİZ?” DE Kİ: “BUNUN İÇİN ALLAH MI SİZE İZİN VERDİ, YOKSA ALLAH’A İFTİRA MI EDİYORSUNUZ?” (Yunus 59) Yüce Rabbimiz bu konuda çok net tavrını koyuyor ve bizleri uyarıyor. Resulüne de deki kullarıma diyerek, çok net bir şekilde HARAM KILDIKLARINI SAYIYOR. Sizce haşa Rabbimiz eksik bırakmış olabilir mi Kur’an’da? Elbette hayır ama bizlerin İslam’ı yaşama şeklimiz, haşa Allah eksik bırakmışta, Resulü tamamlamış gibi yaşıyoruz. Ayette de üstüne basa basa, Allah’ın Resulü şunu söylüyor. Saydıklarımın dışında, sizlere haram kılınan hiç bir şey yoktur diyor. Peki bizler Resulün bu tebliğ ettiğine iman edip hayatımıza geçiriyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Aynı konuda Yunus suresi 59. Ayette de özellikle Kitap Ehlinden ve haram, helal konusunda yaptığı çok büyük yanlışa örnek vererek, Allah’ın size verdiği rızıkları, sizler bir kısmını helal bir kısmını haram yaptınız diyor. Bu yetkiyi kim verdi sizlere diye Rabbimiz kızarak, RABBİNİZ OLARAK BEN Mİ VERDİM, YOKSA SİZLER BANA İFTİRAMI ATIYORSUNUZ DİYOR. Bu ayetten de anlıyoruz ki, Allah’ın dininde, HELAL VE HARAM KOYACAK YALNIZ YÜCE RABBİMİZMİŞ. Biz Müslümanlar ne yazık ki İslam’ı yaşarken, Yahudilerin adeta esiri olmuş gibi, onların yaptığı büyük yanlışları her konuda yapmaya devam ediyoruz. HÂLBUKİ ELİMİZDE APAÇIK, ALLAH’IN KORUMASINDA KUR’AN VARKEN, BU HATALARI YAPIYORUZ. Peki, neden yapıyoruz bu yanlışı? Çünkü bizlerin Kur’an ile bağını kestiler, KUR’AN’I ELİMİZDEN ALDILAR BATILI HURAFEYİ ELİMZE VERDİLER DE ONDAN. Eğer Kur’an’ı elimize alıp, anladığımız dilden çok değil bir kez dikkatle ve düşünerek, ayetler arasında bir bağ kurarak okumuş olsaydık, bizlere kurulan bu tuzağın farkında olurduk. Lütfen mezheplerin, cemaat ve tarikatların bizlere Allah’ın dini İslam’ın emri diye helal ve haram yiyecekler konusunu bir araştırın, biliyorsanız da gözünüzün önüne getirin. Önce şunu düşünün lütfen, bizlere öğretilen bu haramlar listesi, neden Kur’an’da tek kelime geçmiyor da, Yahudilerin günümüzde ellerinde olan ve TAHRİF EDİLMİŞ TEVRAT ADINI VERDİKLERİ KİTAPLARINDA GEÇİYOR DİYE, BİR AN DÜŞÜNÜNÜZ. Bunu başardığınızda tüm gerçekleri göreceksiniz. Bakın Yahudilerin kutsal saydıkları kitaplarında, HELAL ve HARAM sayılan yiyeceklerin, Kur’an’da tek kelime bile geçmediği halde, BİZLERİN İNANDIĞI MEZHEP, TARİKAT VE CEMAATLERİN FIKIH KİTAPLARINDA NASIL AYNILARININ GEÇTİĞİNİ İBRETLE GÖRECEKSİNİZ. Aklını Kur’an ile kullanıp, ders alanlara ne mutlu. Müjdeler olsun onlara. “GÜNÜMÜZDE TEVRAT ADINI VERDİKLERİ KİTAPTAN ALINTIDIR; ETİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLAR.” (Yas.14:3–21) BÖLÜM 11 Lev.11: 1 RAB Musa’yla Harun’a şöyle dedi: Lev.11: 2 “İsrail halkına deyin ki, ‘Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Lev.11: 3 ÇATAL VE YARIK TIRNAKLI, GEVİŞ GETİREN HAYVANLARIN TÜMÜ. Lev.11: 7 Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır. Lev.11: 8 Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir. Lev.11: 9 “‘SUDA YAŞAYAN HAYVANLARDAN ŞUNLARIN ETİNİ YİYEBİLİRSİNİZ: DENİZDE, AKARSULARDA YAŞAYAN PULLU VE YÜZGEÇLİ CANLILARIN ETİNİ YİYEBİLİRSİNİZ. Lev.11: 10 DENİZDEKİ VE AKARSULARDAKİ BÜTÜN PULSUZ VE YÜZGEÇSİZ CANLILAR -SUDA TOPLU HALDE YAŞAYANLAR VE ÖTEKİLER- SİZİN İÇİN ****** SAYILIR. Lev.11: 11 Bunlar sizin için ********* sayılacak. Etlerini yemeyecek, leşlerinden tiksineceksiniz. Lev.11: 12 SUDA YAŞAYAN BÜTÜN PULSUZ VE YÜZGEÇSİZ CANLILAR SİZİN İÇİN ****** SAYILACAK. Lev.11: 13 “‘TİKSİNDİRİCİ KUŞLARIN ETİNİ YEMEYECEK, ŞUNLARI ****** SAYACAKSINIZ: KARTAL, KUZU KARTALI, KARA AKBABA, Lev.11: 14 çaylak, doğan türleri, Lev.11: 15 bütün karga türleri, Lev.11: 16 baykuş, puhu, martı, atmaca türleri, Lev.11: 17 kukumav, karabatak, büyük baykuş, Lev.11: 18 peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba, Lev.11: 19 leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa. Lev.11: 20 “‘Dört ayaklı ve kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrençtir. Lev.11: 21 Ama dört ayaklı ve kanatlı olup ayaklarını sıçramak için kullanan bazılarının etini yiyebilirsiniz. Lev.11: 22 Şunları yiyeceksiniz: Bütün çekirge türleri, küçük çekirge, cırcırböceği, ağustosböceği. Lev.11: 23 Öbür dört ayaklı, kanatlı böceklerin hepsi sizin için ********* sayılır. Lev.11: 26 ÇATAL TIRNAKLI AMA TIRNAĞI YARIK OLMAYAN VE GEVİŞ GETİRMEYEN HER HAYVAN SİZİN İÇİN KİRLİDİR. BUNLARA DOKUNAN DA KİRLENMİŞ SAYILIR. Lev.11: 27 Dört ayaklı hayvanlardan pençelerini yere basarak yürüyenler sizin için kirlidir. Bunların leşine dokunanlar akşama kadar kirli sayılacaktır. Lev.11: 29–30 “‘Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri-geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler- bukalemun. (kutsal kitap. tk) İslam’ı yaşarken, ne yazık ki bizlere anlatılanları Kur’an ile sorgulama terbiyesini alamadık. Alamadığımızdandır ki, neyin Allah katında HELAL VE HARAM olduğunu, hala anlayamadık. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşarak YALNIZ ALLAH’A, ONUN KİTABINA GÜVENEREK ONUN İPİNE SARILAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  14. Bu hafta Cuma hutbesinde yine, Kur’an’ın mesajları yerine, mezheplerin öğretisi ışığında ayetler çarpıtılarak cemaate anlatılmasına çok üzüldüm. Gelin birlikte Kur’an’ı rehber alarak anlatılanları değerlendirelim. Çünkü Rabbimiz, gerçek iman eden Müslüman, her sözü dinler daha sonra en doğrusuna uyar diyor Kur’an’da. Bizde öyle yapalım Allah’ın izniyle. Bakın neler söylenmiş hutbede, özellikle bu haftanın hutbesini yanlış aktarmayayım diye internetten aldım. Hutbede hoca öyle sözler söyledi ki, sanki Allah’ın Resulü İslam dininde, Allah’ın hüküm ortağıdır demeye getirdi. Bizlere anlatılanları sorgusuz doğru diye kabul edersek, Allah’ın huzurunda bunun hesabını veremeyen, şirk koşanların safında buluruz kendimizi. “EY İMAN EDENLER! ALLAH’IN VE RESÛLÜ’NÜN ÖNÜNE GEÇMEYİN…”(Hucurat 1) ALLAH VE RESÛLÜ’NÜN ÖNÜNE GEÇMEMEK; ONLARI HERKESTEN ÇOK SEVMEKTİR. ALLAH’IN RIZASINI, PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.S)’İN MUHABBETİNİ HER ŞEYDEN ÜSTÜN TUTMAKTIR. HER ZAMAN VE HER YERDE KUR’AN’A VE SÜNNETE GÖNÜLDEN BAĞLANMAKTIR. ALLAH VE RESÛLÜ’NÜN KOYDUĞU HÜKÜMLERİ; KARAR VE TERCİHLERİMİZDEN, GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİMİZDEN DAHA ÖNEMLİ VE DAHA DEĞERLİ GÖRMEKTİR. HÜLASA, ALLAH VE RESÛLÜ’NÜN ÖNÜNE GEÇMEMEK, HER MÜMİN İÇİN BAĞLAYICI BİR EMİR, İMÂNÎ BİR ZORUNLULUKTUR.” Hucurat suresi 1. Ayetinde Allah, tüm iman edenlere seslenerek, bakın ne diyor. “ALLAH’IN VE RESÛLÜ’NÜN ÖNÜNE GEÇMEYİN” Kur’an ehli olan tüm din kardeşlerime sormak isterim. Allah bu ayetinde bizlere, ne demek istiyor? Şunu söylemesi sizce mümkün mü? Ey Müslümanlar benim Resulüme gönderdiğim vahyime, YANİ HÜKÜMLERİME Kur’an’a uyun, daha sonrada Resulümün benim vermediğim HÜKÜMLERİ SİZE RESULÜM VERECEK, RİVAYET ZİNCİRİ İLEDE SİZE ULAŞSA ONLARA DA UYUN demiş olabilir mi? Çok değil Kur’an’ı dikkatle ve düşünerek bir kez okuyan bir Müslüman, bunu asla kabul etmez. Peki neden? Çünkü Allah BEN HÜKMÜME, HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN DİYE UYARMMIYOR MUYDU? Hatta Rabbimiz Resulüne verdiği görev ve yetkisini bizlere anlatırken, nasıl bilgiler veriyordu Kur’an’da hatırlayalım. “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) İman ettiğini söyleyen bir Müslüman Allah’ı ve Resulünü canından daha çok sever, önce bunu unutmayalım ve bu duyguları lütfen kötü amaçlar için kullanmayalım, ALLAH’IN RESULÜNE KARŞI SEVGİMİZİ KULLANARAK ONUN ADINA UYDURULAN SÖZLERLE/HADİSLERLE TOPLUMU ALLAH İLE ALDATMAYALIM. Mahşer günü Resulün yüzüne bakamaz oluruz. Çünkü Kur’an O çetin gün Allah’ın Resulünün ümmetine, KUR’AN’I DEVRE DIŞI BIRAKTI BENİM ÜMMETİM diyeceğini Allah, şimdiden bizlere bildiriyor. Hatırlatmak istediğim çok önemli bir konu var. İÇİMİZE GİRMİŞ BİZDEN GÖRÜNEN YAHUDİ FİTNESİ, ALLAH’IN DİNİNİ BOZABİLMEK İÇİN BU YOLU KULLANIYOR VE RESULÜN ASLA SÖYLEMESİ MÜMKÜN OLMAYAN HADİSLERLE İSLAM TOPLUMU KANDIRILARAK, ALLAH’IN DİNİNDEN MÜSLÜMANLAR UZAKLAŞTIRILIYOR. PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, BU TUZAĞIN LÜTFEN ARTIK FARKINDA OLALIM. Değerli kardeşlerim sizlere Allah aşkına soruyorum, bunca apaçık MUHKEM ayetlere iman ettiğimizi söylüyorsak, ayetlerde geçen ALLAH’IN VE RESULÜNÜN ÖNÜNE GEÇMEYİN, ONA UYUN SÖZLERİNDEN, NASIL OLURDA ALLAH’IN AYETLERİNE YANİ VAHYİNE AYRI, RESULÜNÜN HADİSLERİNİNE AYRI UYUN DİYE ANLARIZ. Hiç mi Kur’an okumadık, hiç mi ayetler üzerinde bir bütünlük sağlayarak aklımızı zerre kadar kullanmadık. Eğer çok değil az bir çaba gösterip Kur’an ile buluşabilseydik, Rabbimizin Allah’a ve Resulüne uyun onun önüne geçmeyin uyarılarının ne anlama geldiğini çok rahat bir şekilde anlayabilirdik. Hatırlayalım, Allah’ın Resulü bizleri yalnız neyle uyarmış, yazacağım ayetler sizce Allah’ın hükümlerinin dışında, Allah’ın Resulüde dinde hükümler verme yetkisine sahiptır mi diyor? Gönül gözü kör olana, kalbi taş kesene gerçekleri asla kabul ettiremezsiniz. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.”(Ahkaf 9 ) “SİZ, HADDİ AŞAN KİMSELER OLDUNUZ DİYE, SİZİ KUR’AN’LA UYARMAKTAN VAZ MI GEÇELİM?” (Zuhruf 5) “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?” (Enbiya 10) “İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER VE KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.” (Bakara 5) “GERÇEK, HAK OLAN RABBİNDEN GELENDİR; O HALDE SAKIN ŞÜPHEYE DÜŞENLERDEN OLMA!” (Bakara 147) “RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİN HAK OLDUĞUNU BİLEN KİŞİ, KÖR OLAN BİRİ İLE AYNI MIDIR? SADECE AKIL SAHİPLERİ DÜŞÜNÜRLER.” (Rad 19) Bu ayetlere benzer, daha onlarca ayet yazabilirim sizlere. Sizce hutbede anlatılanlara uyuyor mu Allah’ın bu uyarıları? Düşünebiliyor musunuz, Rabbimiz bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı, Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu apaçık söyleyecek, daha sonrada bu hükümlerin tam tersini söyleyip, BENİM AYETLERİME UYDUĞUNUZ GİBİ RESULÜMÜN BENİM DIŞIMDA VERDİĞİ HÜKÜMLERİNEDE UYUN DİYECEK ÖYLEMİ? ALLAH CÜMLEMİZE AKIL FİKİR VERSİN DEMEKTEN BAŞKA SÖZÜM YOK. İşte böyle İslam, Allah’ın şeriatından saptırılıyor, dualarımızda karşılık bulmuyor. Eğer bizler Zikir ehli isek, anlatıldığı gibi Kur’an ve onun yanına bizlerin koyduğu ve Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de hiç şüphe duymadan inanırsak, Kur’an’ın uyardığı gibi şirk koşan iman edenlerden oluruz. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR. (Yusuf 106) Allah’ın Resulü yaşadığı dönemde, Allah’ın kontrolündeydi ve en küçük yanlış bir sözünde Allah tarafından ikaz ediliyor uyarılıyordu. İlginç olan bu uyarıların Kur’an’a geçirilmesidir, isteseydi Allah Resulünü özel olarak uyarır Kur’an’a geçirmezdi. Peki neden? Çünkü Allah şu uyarıyı yapıyor bizlere. Sizler beşersiniz her zaman hata yapabilirsiniz. Onun için kendinize benim dışımda VELİLER edinmeyin, benim sizlere Resulüm aracılığıyla indirdiğim rehberim Kur’an’ın ardı sıra gidin, çünkü RESULÜM SİZLERİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARACAK ONA UYUN, ONUN SÖZLERİNİN ÖNÜNE GEÇMEYİN DİYOR. İnsanlar hata yapabilir, hata yapmayan yalnız Allah’tır. Onun için Rabbimiz birçok ayetinde ALLAH’A VE RESULÜNE UYUN, isim tamlaması yaparak bu konuya dikkatimizi çekiyor. Onlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az demiş atalarımız. Hiçbir Müslüman Allah’ın ve Resulünün önüne geçebilecek, ona saygısızca davranacak bir yolu izlemez, önce bunu lütfen unutmayalım. Ama bir Müslümanın unutmaması gereken çok önemli davranışı da, Allah’ın Resulünü hiçbir Müslüman, İslam dininde Allah’ın hüküm ortağı yapamaz. BUNU YAPANLARA RABBİMİZ, BANA ŞİRK KOŞUYORLAR DİYOR. Bu yanlışı hangimiz yaparak, O’nun huzuruna çıkmak ister? Elbette hiç birimiz istemeyiz? İstemiyorsak LÜTFEN İNANCIMIZI KUR’AN İLE SORGULAYALIM VE DİN ADINA NE ANLATIRLIRSA MUTLAKA, KUR’AN’IN ONAYINI ALALIM. ALMIYORSA, BU DİNİN EMRİ DEĞİLDİR DİYELİM VE BUNLARI SÖYLEYENLERDEN UZAKLAŞALIM. Cuma hutbesinin devamı konusunda konuşmak istemiyorum. Çünkü daha ilk başta Kur’an’a ters düşen bir anlatım varsa, devamının da aynı yanlışlarla devam ettiğini söylemek, yanlış olmaz sanırım. Dilerim bizlere kurulan bu tuzağın KUR’AN İLE FARKINDA OLAN, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  15. Değerli dostlarım, Kur’an’ı eğer bizler tarafsız ve ön yargısız dikkatle bir öğrenci gibi okur, ayetler arasında bağlantı kurup üzerinde düşündüğümüzde, inanın bizlere öyle bir yol gösterip rehber oluyor ki, bu gerçeği anlayabilmek için, mutlaka bu yolu bizler izlemeliyiz. Lütfen İslam ülkelerine dünya üzerinde bir bakın, araştırın neden bu ülkelerde insanlar mutlu değil. Adalet yok. Huzursuzluk ve savaş adeta bu ülkelerde kol geziyor. Hâlbuki Allah’ın en son gönderdiği ve Rabbimizin korumasındaki bizlere yol gösterici Kur’an elimizde sapasağlam duruyor. Allah Kur’an’da kim benim yolumu izlerse, onlara yardım ederim demiyor muydu? Diyordu elbette, peki neden mutlu değiliz, neden acılar üzüntüler biz Müslüman ülkelerinden eksik olmuyor? Demek ki bizler, Allah’ın emrettiği İslam’ı yaşamıyoruz ki, Allah’ta dualarımıza karşılık vermiyor, bizlerde kendi ellerimizle yaptığımız yanlışların cezasını çekiyoruz. Bu makalemde, İslam toplumunun neden bu üzücü halde olduğuna Kur’an’dan bir örnek hatırlatmak istiyorum. Önce şunu söylemek isterim. Biz Müslümanlar Allah Kur’an’da ne emrediyorsa, bizlerin nasıl bir yol izlemememizi istiyorsa, inanın bizler tam tersini Allah’ın dini diye yaşıyoruz, ama bunun hala farkında bile değiliz. ÇÜNKÜ BİZLERE DİNİN EMRİ DİYE ANLATILANLAR, ALLAH’IN VAHYİ İLE UYUŞMAYINCA, BİZLER VAHYİ DEĞİL RİVAYETLERİ, ATALARIMIZIN BATIL İNANÇLARINI SEÇİYORUZ DA ONDAN. Bizleri Allah ile aldatanlar Kur’an ile bağımızı keserek, Allah’ın doğru yolundan saptırdılar ki, onlara muhtaç olabilelim. Sizlere hatırlatacağım ayet üzerinde, lütfen inancımızı Kur’an’dan sorgulayalım. Bunu yapmazsak İslam toplumu olarak, başkalarının oyuncağı olmaktan asla kurtulamayız. Bakın Rabbimiz biz kullarını nasıl uyarıyor, acaba bu uyarının İslam toplumu farkında mı? Zuhruf 36: KİM, RAHMÂN’IN ZİKRİ’Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİRSE, BİZ ONUN BAŞINA BİR ŞEYTAN SARARIZ. ARTIK O, ONUN AYRILMAZ DOSTUDUR. (Diyanet meali) İnanın bu ayeti okuyan hiçbir Müslüman, bu uyarıyı kendi üstüne almamıştır. Neden biliyor musunuz? Çünkü Allah’ın dinde sakın bölünmeyin, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum ayetlerini hayatlarına geçirmiyorlar da ondan. YANİ ALLAH’IN ZİKRİNİ GÖRMEZDEN GELİP, DİNDE BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK VARDIR. YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ÇÜNKÜ KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR. ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZ VE KAPALI KALIRDI DEME GAFLETİNDE BULUNUYORUZ. ALLAH’TA BU HATALARIMIZDA İNANTLA ISRAR ETTİĞİMİZDEN, BİZLERİN GÖZLERİNE PERDE ÇEKİYOR, KULAKLARIMIZA AĞIRLIKLAR KOYUP, KALPLERİMİZİ MÜHÜRLÜYORDA ONDAN İSLAM TOPLUMU ACIDAN, KEDERDEN KURTULAMIYOR. Ayetin son cümlesi, ne yazık ki bizlerin acı sonunu gösteriyor. Bu hatayı yanlışları bizler yaptığımızdan dolayı Allah, BİZLERİN BAŞINA ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARI SARIYOR, YANİ MUSALLAT EDİYOR, BİZLER HALA ONLARIN ALLAH İLE ALDATICILARDAN OLUP, BİZLERİ BATILA HURAFEYE SAPTIRDIKLARINI FARK EDEMİYORUZ. Çünkü bizler suçluyuz, Allah’ın nurunu, zikrini yetersiz açıklanmamış detay sız gördük, beşeri rivayetleri adeta Allah’ın zikrinin önüne geçirip, bu rivayetler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı deme cesaretini gösterdik. İŞTE BUNA CAHİL CESARETİ DENİR, AMA BUNUN BİLE HALA FARKINDA DEĞİLİZ. Rabbimiz Zuhruf suresi 36. Ayetin devamında, 37. ayetinde çok açık ve muhkem bir şekilde yapılan yanlışa bakın nasıl işaret ediyor ve uyarıyor. Anlamayana daha doğrusu anlamak istemeyip, hatalarında ısrar edene söyleyecek sözümüz yok. “ŞÜPHESİZ BU ŞEYTANLAR, ONLARI DOĞRU YOLDAN SAPTIRIRLAR. ONLAR İSE DOĞRU YOLDA OLDUKLARINI SANIRLAR.” (Zuhruf 37) BİZ MÜSLÜMANLAR ALLAH’IN ZİKRİ KUR’AN’A GEREKEN SAYGIYI, GÖTERMEDİĞİMİZ VE YALNIZ ONA GÜVENİP ONUN İPİNE SARILMADIĞIMIZ İÇİN, ALLAH’IN DİNİNİ ATALARIMIZIN BATIL, RİVAYET İNANCINA KURBAN ETTİK AMA ALLAH’IN AYETİNDE UYARDIĞI GİBİ, KENDİMİZİN DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZU ZANNEDİYORUZ. BATILIN SOFRASINDA İMANIMIZI YAŞADIĞIMIZ İÇİN, ALLAH’IN DİNİ İSLAM’I ELLERİMİZLE KALBİMİZDE YOK ETTİK. ÖYLE OLUNCA İMANIMIZ KALPLERİMİZE YERLEŞMEDİ. SONUCUNU DA HEP BİRLİKTE GÖRÜYORUZ, YAŞIYORUZ. Rabbimizin, dinde sakın bölünmeyin uyarısını görmezden gelerek bölündük, şimdide aynı kitaba iman eden Müslümanlar, birbirine düşman olduk. Zuhruf 37. ayette bahsedilen ve şeytan dedikleri kişiler, toplumu doğru yoldan saptıran insanlar, lütfen bunu önce unutmayalım. Şeytan kelimesi, doğru yoldan saptıran İnsanlar içinde Cinler içinde Kur’an’da geçer. Bu ayette toplumu, Allah’ın yolundan kendi çıkarları için saptıran insanlardan bahsediliyor. Demek ki bu insanlar Müslümanları, ALLAH KUR’AN’A SARILIN SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM, SAKIN KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMAYIN DİYE RABBİMİZ UYARDIĞI HALDE, MÜSLÜMANLARA ALLAH’IN BU HÜKÜMLERİNE KARŞI KÖR VE SAĞIR OLMALARINI SAĞLAYIP, GÖRMEZDEN GELMELERİNE NEDEN OLANLAR. Tabi ayetin sonunda Rabbimiz, ayetlerimi görmezden gelip adeta üstünü örterek, doğru yoldan batıla, hurafeye atalarının inançlarına saptıkları halde, KENDİLERİNİ DOĞRU YOLDA ZANNEDERLER DİYOR. Ne kadar üzücü ve acıklı bir durum. Ne yazık ki günümüzde bizlerde, bu hataları yapanların içindeyiz. Hangimiz Allah’ın huzuruna bu hataları yaparak gitmek ve MAHŞER GÜNÜ ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARIN SAFINDA OLMAK İSTER? İstemiyorsak, bu can bu bedenden ayrılmadan lütfen yaşadığımız inancımızın, KUR’AN MERKEZLİ BİR İMAN ÜZERİNDE OLUP OLMADIĞIMIZI SORGULAYALIM. Rabbimizim Kur’an’da uyardığı bazı ayetlerle, sizleri baş başa bırakıyorum. İbret alıp hayatına geçirene ne mutlu. “İŞTE BU KUR’AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH’TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN.” (Enam 155) “GERÇEK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. SAKIN ŞÜPHELENENLERDEN OLMA!” (Bakara 147) “ŞÜPHESİZ İNSAN, RABBİNE KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR.” (Adiyat 6) DE Kİ: “BEN SİZİ ANCAK VAHİY İLE UYARIYORUM.” AMA SAĞIRLAR UYARILDIKLARI VAKİT ÇAĞRIYI İŞİTMEZLER.”(Enbiya 45) “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.”(Yusuf 106) “RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİN HAK OLDUĞUNU BİLEN KİŞİ, KÖR OLAN BİRİ İLE AYNI MIDIR? SADECE AKIL SAHİPLERİ DÜŞÜNÜRLER.” (Rad 19) “EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK.”( NİSA 174) Bir Müslümana düşen görev, ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRETTİĞİ GİBİ, din kardeşini tüm inananları yalnız Kur’an ile uyarmak ve yalnız Kur’an’a davet etmektir. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.