-
İçerik Sayısı
680 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
4
halukgta son kazandığı tarih 19 Haziran 2015
halukgta en çok beğeni kazanandı!
halukgta Hakkında
- Doğum Günü 14-03-1958
Profil Bilgileri
-
Cinsiyet
Erkek
-
Yer
Balıkesir
-
İlgi Alanları
Araştırmacı
En Son Profil Ziyaretçileri
Son ziyaretçiler paneli devre dışı bırakıldı ve diğer kullanıcılara gösterilmiyor.
halukgta - Başarıları
-
Zuhruf Suresi 36 Ve 37. Ayetlerle Yüzleşen Var Mı?
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Değerli dostlarım, Kur’an’ı eğer bizler tarafsız ve ön yargısız dikkatle bir öğrenci gibi okur, ayetler arasında bağlantı kurup üzerinde düşündüğümüzde, inanın bizlere öyle bir yol gösterip rehber oluyor ki, bu gerçeği anlayabilmek için, mutlaka bu yolu bizler izlemeliyiz. Lütfen İslam ülkelerine dünya üzerinde bir bakın, araştırın neden bu ülkelerde insanlar mutlu değil. Adalet yok. Huzursuzluk ve savaş adeta bu ülkelerde kol geziyor. Hâlbuki Allah’ın en son gönderdiği ve Rabbimizin korumasındaki bizlere yol gösterici Kur’an elimizde sapasağlam duruyor. Allah Kur’an’da kim benim yolumu izlerse, onlara yardım ederim demiyor muydu? Diyordu elbette, peki neden mutlu değiliz, neden acılar üzüntüler biz Müslüman ülkelerinden eksik olmuyor? Demek ki bizler, Allah’ın emrettiği İslam’ı yaşamıyoruz ki, Allah’ta dualarımıza karşılık vermiyor, bizlerde kendi ellerimizle yaptığımız yanlışların cezasını çekiyoruz. Bu makalemde, İslam toplumunun neden bu üzücü halde olduğuna Kur’an’dan bir örnek hatırlatmak istiyorum. Önce şunu söylemek isterim. Biz Müslümanlar Allah Kur’an’da ne emrediyorsa, bizlerin nasıl bir yol izlemememizi istiyorsa, inanın bizler tam tersini Allah’ın dini diye yaşıyoruz, ama bunun hala farkında bile değiliz. ÇÜNKÜ BİZLERE DİNİN EMRİ DİYE ANLATILANLAR, ALLAH’IN VAHYİ İLE UYUŞMAYINCA, BİZLER VAHYİ DEĞİL RİVAYETLERİ, ATALARIMIZIN BATIL İNANÇLARINI SEÇİYORUZ DA ONDAN. Bizleri Allah ile aldatanlar Kur’an ile bağımızı keserek, Allah’ın doğru yolundan saptırdılar ki, onlara muhtaç olabilelim. Sizlere hatırlatacağım ayet üzerinde, lütfen inancımızı Kur’an’dan sorgulayalım. Bunu yapmazsak İslam toplumu olarak, başkalarının oyuncağı olmaktan asla kurtulamayız. Bakın Rabbimiz biz kullarını nasıl uyarıyor, acaba bu uyarının İslam toplumu farkında mı? Zuhruf 36: KİM, RAHMÂN’IN ZİKRİ’Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİRSE, BİZ ONUN BAŞINA BİR ŞEYTAN SARARIZ. ARTIK O, ONUN AYRILMAZ DOSTUDUR. (Diyanet meali) İnanın bu ayeti okuyan hiçbir Müslüman, bu uyarıyı kendi üstüne almamıştır. Neden biliyor musunuz? Çünkü Allah’ın dinde sakın bölünmeyin, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum ayetlerini hayatlarına geçirmiyorlar da ondan. YANİ ALLAH’IN ZİKRİNİ GÖRMEZDEN GELİP, DİNDE BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK VARDIR. YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ÇÜNKÜ KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR. ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZ VE KAPALI KALIRDI DEME GAFLETİNDE BULUNUYORUZ. ALLAH’TA BU HATALARIMIZDA İNANTLA ISRAR ETTİĞİMİZDEN, BİZLERİN GÖZLERİNE PERDE ÇEKİYOR, KULAKLARIMIZA AĞIRLIKLAR KOYUP, KALPLERİMİZİ MÜHÜRLÜYORDA ONDAN İSLAM TOPLUMU ACIDAN, KEDERDEN KURTULAMIYOR. Ayetin son cümlesi, ne yazık ki bizlerin acı sonunu gösteriyor. Bu hatayı yanlışları bizler yaptığımızdan dolayı Allah, BİZLERİN BAŞINA ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARI SARIYOR, YANİ MUSALLAT EDİYOR, BİZLER HALA ONLARIN ALLAH İLE ALDATICILARDAN OLUP, BİZLERİ BATILA HURAFEYE SAPTIRDIKLARINI FARK EDEMİYORUZ. Çünkü bizler suçluyuz, Allah’ın nurunu, zikrini yetersiz açıklanmamış detay sız gördük, beşeri rivayetleri adeta Allah’ın zikrinin önüne geçirip, bu rivayetler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı deme cesaretini gösterdik. İŞTE BUNA CAHİL CESARETİ DENİR, AMA BUNUN BİLE HALA FARKINDA DEĞİLİZ. Rabbimiz Zuhruf suresi 36. Ayetin devamında, 37. ayetinde çok açık ve muhkem bir şekilde yapılan yanlışa bakın nasıl işaret ediyor ve uyarıyor. Anlamayana daha doğrusu anlamak istemeyip, hatalarında ısrar edene söyleyecek sözümüz yok. “ŞÜPHESİZ BU ŞEYTANLAR, ONLARI DOĞRU YOLDAN SAPTIRIRLAR. ONLAR İSE DOĞRU YOLDA OLDUKLARINI SANIRLAR.” (Zuhruf 37) BİZ MÜSLÜMANLAR ALLAH’IN ZİKRİ KUR’AN’A GEREKEN SAYGIYI, GÖTERMEDİĞİMİZ VE YALNIZ ONA GÜVENİP ONUN İPİNE SARILMADIĞIMIZ İÇİN, ALLAH’IN DİNİNİ ATALARIMIZIN BATIL, RİVAYET İNANCINA KURBAN ETTİK AMA ALLAH’IN AYETİNDE UYARDIĞI GİBİ, KENDİMİZİN DOĞRU YOLDA OLDUĞUMUZU ZANNEDİYORUZ. BATILIN SOFRASINDA İMANIMIZI YAŞADIĞIMIZ İÇİN, ALLAH’IN DİNİ İSLAM’I ELLERİMİZLE KALBİMİZDE YOK ETTİK. ÖYLE OLUNCA İMANIMIZ KALPLERİMİZE YERLEŞMEDİ. SONUCUNU DA HEP BİRLİKTE GÖRÜYORUZ, YAŞIYORUZ. Rabbimizin, dinde sakın bölünmeyin uyarısını görmezden gelerek bölündük, şimdide aynı kitaba iman eden Müslümanlar, birbirine düşman olduk. Zuhruf 37. ayette bahsedilen ve şeytan dedikleri kişiler, toplumu doğru yoldan saptıran insanlar, lütfen bunu önce unutmayalım. Şeytan kelimesi, doğru yoldan saptıran İnsanlar içinde Cinler içinde Kur’an’da geçer. Bu ayette toplumu, Allah’ın yolundan kendi çıkarları için saptıran insanlardan bahsediliyor. Demek ki bu insanlar Müslümanları, ALLAH KUR’AN’A SARILIN SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM, SAKIN KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMAYIN DİYE RABBİMİZ UYARDIĞI HALDE, MÜSLÜMANLARA ALLAH’IN BU HÜKÜMLERİNE KARŞI KÖR VE SAĞIR OLMALARINI SAĞLAYIP, GÖRMEZDEN GELMELERİNE NEDEN OLANLAR. Tabi ayetin sonunda Rabbimiz, ayetlerimi görmezden gelip adeta üstünü örterek, doğru yoldan batıla, hurafeye atalarının inançlarına saptıkları halde, KENDİLERİNİ DOĞRU YOLDA ZANNEDERLER DİYOR. Ne kadar üzücü ve acıklı bir durum. Ne yazık ki günümüzde bizlerde, bu hataları yapanların içindeyiz. Hangimiz Allah’ın huzuruna bu hataları yaparak gitmek ve MAHŞER GÜNÜ ALLAH’A ŞİRK KOŞANLARIN SAFINDA OLMAK İSTER? İstemiyorsak, bu can bu bedenden ayrılmadan lütfen yaşadığımız inancımızın, KUR’AN MERKEZLİ BİR İMAN ÜZERİNDE OLUP OLMADIĞIMIZI SORGULAYALIM. Rabbimizim Kur’an’da uyardığı bazı ayetlerle, sizleri baş başa bırakıyorum. İbret alıp hayatına geçirene ne mutlu. “İŞTE BU KUR’AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH’TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN.” (Enam 155) “GERÇEK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. SAKIN ŞÜPHELENENLERDEN OLMA!” (Bakara 147) “ŞÜPHESİZ İNSAN, RABBİNE KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR.” (Adiyat 6) DE Kİ: “BEN SİZİ ANCAK VAHİY İLE UYARIYORUM.” AMA SAĞIRLAR UYARILDIKLARI VAKİT ÇAĞRIYI İŞİTMEZLER.”(Enbiya 45) “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.”(Yusuf 106) “RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİN HAK OLDUĞUNU BİLEN KİŞİ, KÖR OLAN BİRİ İLE AYNI MIDIR? SADECE AKIL SAHİPLERİ DÜŞÜNÜRLER.” (Rad 19) “EY İNSANLAR! ŞÜPHESİZ SİZE RABBİNİZDEN KESİN BİR DELİL GELDİ VE SİZE APAÇIK BİR NUR İNDİRDİK.”( NİSA 174) Bir Müslümana düşen görev, ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRETTİĞİ GİBİ, din kardeşini tüm inananları yalnız Kur’an ile uyarmak ve yalnız Kur’an’a davet etmektir. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- zuhruf suresi
- 36 ve 37. ayetlerle
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Hicap Ve Tesettür Konusunda, Lütfen Aldatılmayalım.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Bu makalemde sizleri, İslam toplumunda çok fazla geçen HİCAP ve TESETTÜR konusu üzerinde, düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce bu iki kelimenin ne anlama geldiğine bakalım. Hicap kelime anlamı ENGEL OLMAK, ÖRTMEK, GİZLEMEK anlamına gelir. Tesettürde aslında günümüzde buna benzer bir anlamda ÖRTÜNMEK, GİZLEMEK anlamında kullanılır. Bu konuyu bizler ne yazık ki, Allah’ın sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’dan değil mezheplerin, tarikat ve cemaatlerin anlattığı bilgiler ışığında anlayıp yaşamanın yolunu seçtiğimizden, her Müslüman topluluğu, farklı şekilde ÖRTÜNMEYİ yani TESETTÜRÜ topluma anlatmışlar, KUR’AN’DAN ARAŞTIRMADIKLARINDAN, ALLAH’IN EMRİ GİBİ TOPLUM KABUL ETMİŞTİR. Bu konuyu Kur’an’dan sorup araştıran, ne yazık ki çok az. Çünkü Allah kadın ya da erkek kapatılması gereken yerleri, MUHKEM yani açık bir şekilde Kur’an’da belirtmiştir. Bunun dışında anlatılanların tamamı, mezheplerin beşeri öğretisidir, bunlarda din değil kültür ve gelenektir. Çok ilginçtir TESETTÜR dediğimizde, hep kadınların örtünmesi giyimi akla gelir. Çünkü toplumların kurduğu beşeri mezhepler, cemaat ve tarikatlar erkeklerin güdümünde kurulmuş, Allah’ın koyduğu kurallar dışında anlatılanları da erkekler koyduğundan, sanırım kendilerine biraz iltimas, torpil geçmişler diyebiliriz. Onlardan bahsetmek örnek vermek istemiyorum. Amacım hiç kimsenin inancını tenkit etmek değil, gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Tabi gerçekleri ararken, yanlış kaynaklardan yararlanırsanız, asla Allah’ın HAK olan gerçekleri ile de buluşmamız, mümkün olmayacaktır. BU KONUYU ARAŞTIRIRKEN LÜTFEN DELİLİMİZ, KANITIMIZ YALNIZ KUR’AN OLSUN, ÇÜNKÜ ALLAH SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM DİYOR. KENDİ NEFSİMİZDE ALLAH’IN YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞI DİNİ, ELLERİMİZLE İLAVELER YAPARAK ZORLAŞTIRMAYALIM, KENDİMİZİ KANDIRIRIZ. Bakın bu konuda Allah, Resulünün ailesinden nasıl bir örnek veriyor bizlere. “EY NEBİ! EŞLERİNE, KIZLARINA VE MÜMİNLERİN KADINLARINA SÖYLE, CİLBAPLARINI/DIŞ GİYSİLERİNİ ÜZERLERİNE BÜRÜNSÜNLER. BU, TANINIP RAHATSIZ EDİLMEMELERİ İÇİN EN UYGUN OLANIDIR. ALLAH ZİYADESİYLE BAĞIŞLAMAKTA VE ÇOK ESİRGEMEKTEDİR.” (Ahzab 59) Kur’an ayetlerini okurken, lütfen şunu unutmayalım. Allah ayetlerini indirirken O günkü toplumun anlayacağı üslupta, onların yaptığı yanlışları düzeltmek için indirmiştir. Elbette Kur’an, yalnız O günkü toplumun sorularına, sorunlarına cevap vermek için değil, bunda sonra başka Resul ve uyarıcı kitaplar göndermeyeceği için, tüm zamana uygun göndermiştir. Bizlere düşen bu ayetleri, O günkü toplumun gelenek ve kültürlerini günümüze taşımadan, ALLAH’IN AYETİNDE YAPTIĞI UYARI VE İKAZLARIN AMACINI DOĞRU ANLAYIP, GÜNÜMÜZE AKTARMALIYIZ. Rabbimiz verdiği hükümleri özellikle basit ve kolay bir şekilde, AMACA YÖNELİK AÇIKLAMALARDA BULUNMUŞ ÖRNEKLER VERMİŞTİR Kİ, ARADAN 2.000 YIL GEÇSE BİLE, TOPLUM O ÇAĞIN GERÇEKLERİ DOĞRULTUSUNDA, AYETLERİN HÜKMÜNÜ, AMACINI DÜŞÜNÜP, AKLINI KULLANARAK KENDİSİNE UYGULASIN, HAYATA GEÇİREBİLSİN. Düşünüp aklını kullanmayanlarında, nasıl rezil bir hayat süreceklerinin örneğini de veriyor Kur’an’da. Şunu önce çok net söylemek isterim. Kur’an’ın hiçbir ayetinde kadın ya da erkek için, HERHANGİ BİR KIYAFETİN, ELBİSENİN TARİFİNİ ASLA YAPMAMIŞTIR KUR’AN. Eğer yapmış olsaydı zaten, O indirilen vahyin hükmü, yalnız O dönemle indirilen toplumla sınırlı olurdu. ONUN İÇİN BİZLER KUR’AN HER ÇAĞA HİTAP EDER EZELİ VE EBEDİDİR DİYORUZ. Ahzab suresi 59. Ayete gelince. Bakın ayette Rabbimiz, kadınların evlerinden dışarıya çıkarken, hangi amaç doğrultusunda giyinerek çıkmasını istiyor. Bu örneği özellikle Nebinin eşleri çocukları üzerinden yapıyor Allah ve diyor ki eşlerin, çocukların ve hatta senin tebliğ ettiğin vahye iman eden Müslüman kadınlara şunu söyle. Evin dışına çıkarken Cilbap yani evin dışına çıkarken giydiğin, ev dışı kıyafetleri giyerek çıksınlar. Evin içinde giydiğin, nispeten daha serbest kıyafetinizle dışarı çıkmayın diye ikaz ediyor. BAKIN KIYAFETİN TARİFİ VAR MI? Demek ki O devirde Arap toplumunda kadınlar, bu konuda titiz davranmayıp daha açık saçık dışarı çıkabiliyorlarmış. Bu ikaz ve uyarı özellikle bu konuda yapılıyor. Bakın daha ayetin ilk cümlesinde, Allah’ın tesettür konusundaki AMACINI anladık. Ev dışına çıkarken daha dikkatli giyineceğiz, ama tekrar hatırlatmak isterim, herhangi bir kıyafetten onun şeklinden asla bahsetmiyor. Çünkü Allah geleceği bildiğinden ve Kur’an’ın dünyada ki tüm toplumlara da hitap ettiğinden, HER TOPLUMUN KÜLTÜRÜNÜN, KIYAFETLERİNİN HATTA İKLİM ŞARTLARININ FARKLI OLACAĞINI BİLİYOR, ONUN İÇİN ASLA BİR KIYAFET ŞEKLİNDEN BAHSETMİYOR. Ayetin ilk amacını öğrendik. Ayeti anlamaya devam edelim. Bakın devamında bu itinayı, titizliği göstermelerinin NEDENİNİN, AMACINI AÇIKLIYOR ve bakın ne diyor. “BU, TANINIP RAHATSIZ EDİLMEMELERİ İÇİN EN UYGUN OLANIDIR.” Demek ki amaç AYIRT EDİLMEK, FARK EDİLMEKMİŞ. Namuslu ve tertemiz bir kadın olduğu görülsün ve anlaşılsın diyor. BU ANLAYIŞINDA HER TOPLUMDA, FARKLI OLDUĞUNU SÖYLEYEİLİRİZ. Aynı ülkede bile olsak, örneğin İstanbul’da rahatlıkla rahatsız edilmeden, normal karşılanan bir kadının giyeceği kıyafet, köyüne gezmeye gittiğinde hiç hoş karşılanamaya bilir. Orada giymemesi gerekir. Ayetin indiği O devri hatırlayalım, Araplar iyice yoldan sapmış sapkınlık ve azgınlıkları adeta sınır tanımaz bir durumda yapılıyor bu uyarılar. AMAÇ İFFETLİ BİR KADIN OLDUĞU ANLAŞILSIN VE RAHATSIZ EDİLMESİN. Bakın ayetin hiçbir yerinde herhangi bir kıyafetten bahsedilmiyor ve Rabbimiz İMAN ETMİŞ KADINLAR, TESETTÜR YANİ GİYİMLERİ KONUSUNDA, BU İKİ UYARIMI YERİNE GETİRSİN DİYOR. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi, ayetlere uymak hayatımıza geçirmek yerine, bizler ayetleri kendi mezhep inancımıza geleneklerimize uydurmak için, ayette geçen dış giysi yani Cilbap kelimesine öyle anlamlar veriyoruz ki, Allah’ın asla emretmediği giysileri, ALLAH’IN EMRİYMİŞ GİBİ TOPLUMA ENPOZE EDİYORUZ, DAYATIYORUZ. Kimisi bu kıyafet çarşaf diyor, kimisi peçede takması gerekir diyenleri duyarsınız. Haşa Rabbimiz eksik bırakmış açıklamamış gibi, tamamlamaya kendi geleneklerini Allah’ın emri gibi topluma enpoze etmeye çalışanlar var. Daha doğrusu Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, ellerimizle özellikle kadınlarımız konusunda zorlaştırarak yaşanmaz hale getirdik. Bizler Kur’an’ın bu konularda birçok ayetlerinde geçen kelimelere öyle anlamlar veriyoruz ki, adeta kadınlarımızı toplumdan soyutluyor evlerimize kapatarak, onlara zulüm yapıyoruz, ama bunun ne yazık ki hala farkında bile değiliz. Ne demek istediğimi, İslam toplumlarına bakarak anlayabilirsiniz. ÇOK DAHA KÖTÜSÜ KUR’AN İLE BULUŞAMAYANLAR, GÜNÜMÜZDE YAŞANAN İSLAM’IN DOĞRU OLDUĞUNU ZANNEDEREK, GERÇEKLERİ DOĞRULARI ARAMA ÇABASINDA DA BULUNMUYORLAR. Lütfen Kur’an’ın bahsettiği giyim kuşam kıyafetleri ile ilgili ayetleri okuyunuz. Hiç birisinde ne erkek nede kadın için herhangi bir kıyafet şeklinden bahsetmez. Hepsinde çok önemli bir konunun dikkatini çeker TAKVA. Bizler Takva sahibi olamayınca, kendimizi takvalı gibi göstermek için, adeta kadınlarımıza kendi nefsimizde yarattığımız ve şeklini biçimini kendimiz belirlediğimiz kıyafetler yaratarak, BUNLAR ALLAH’IN İSTEDİĞİ KIYAFETLER DİYORUZ. Ama Rabbimiz kimin en doğru yolda olduğunu kimin takvaca üstün olduğunu ben bilirim diyerek, bizleri bakın nasıl uyarıyor. “EY ÂDEMOĞULLARI! SİZE AYIP YERLERİNİZİ ÖRTECEK GİYSİ, SÜSLENECEK ELBİSE İNDİRDİK. TAKVÂ ELBİSESİ… İŞTE O DAHA HAYIRLIDIR. BUNLAR ALLAH’IN ÂYETLERİNDENDİR, BELKİ DÜŞÜNÜRLER.” (Araf 26) Rabbimiz yine bakın kullarını AMACA YÖNELİK nasıl uyarıyor. Asla herhangi bir kıyafetin şeklinden bahsetmeden. Size ayıp yerlerinizi örtecek, süslenecek giysiler indirdik diyor. Bizlerde ayıp yerler kelimesi çok açık olduğu halde, öyle şeyler söylüyor ve bu kelimelere öyle anlamlar veriyoruz ki, bahsettikleri kıyafetleri erkeklere birkaç gün zorlasalar giydiremezler. Ayetin devamında ise çok önemli bir konuyu hatırlatıyor. TAKVA ELBİSESİ, HEPSİNDEN HAYIRLIDIR DİYOR. ÇÜNKÜ TAKVA SAHİBİ BİR KADIN YA DA ERKEK, NASIL GİYİNMESİ GEREKTİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİR, HİÇ KİMSENİN UYARMASI GEREKMEZ. TAKVA SAHİBİ OLAMAYANLARI İSE İSTEDİĞİNZ KADAR KAPATIN, YAPMAK İSTEDİĞİ KÖTÜLÜĞÜ FIRSATI BULUNCA YAPAR. Bizlere takvalı olmak zor gelince, dış giysimizi abartılı olarak takvalı gibi göstermenin yolunu seçtik. Öyle olunca da bizleri Allah ile aldatanların tuzağına, çok rahat düştük. Gösterişten, abartıdan uzak olmamız içinde, önce TAKVA ELBİSESİNİ GİYİN, daha sonra bu elbise sizi en doğru yola ulaştıracaktır diye uyarır Rabbimiz. Çünkü önce Takvayı kendisine elbise olarak biçmeyen, istediği kadar örtünsün, ALLAH KATINDA ÇIRILÇIPLAK DOLAŞAN BİR İNSANDAN FARKI YOKTUR. Bizler takvayı, yani Allah’a karşı eksiksiz kulluk görevimizi yapmanın yolunu aramamız gerekirken, Allah’ın hiç bahsetmediği hükümlerin peşine düştük. Takva sahibi olmak istiyorsak önce kalbimizdeki batılın, hurafenin koyduğu pası, mührü kaldırmanın yolunu Kur’an ile öğrenmeliyiz. Yani önce KUR’AN İLE ARINMALIYIZ Kİ TAKVA SAHİBİ OLABİLELİM. Allah ayetinde öncelikli olarak, giyeceğiniz kıyafetten önce takva sahibi olun diyor. Eğer takva sahibi değilsek, istediğimiz kadar bedenimizi kapatalım, örtelim Allah’ın istediği TESETTÜRÜ GERÇEKLEŞTİREMEYİZ, ÇÜNKÜ TESETTÜR KALPTE BAŞLAR, BEYİNDE BİTER. Şunu lütfen unutmayalım. Allah ben hükmümü AÇIK VE MUHKEM BİR ŞEKİLDE VERDİM diyorsa Kur’an’da, bizlere ayetleri anlattığını zanneden bazı kişiler, aslında bu ayette Allah şu konudan da DOLAYLI bahsediyor diyenler varsa, lütfen onlara şu soruyu sorunuz. Allah Kur’an’da ayetlerimi dolaylı değil muhkem indirdim diyor, madem Allah bu ayette dolaylı hükmünü vermiş, MUHKEM YANİ APAÇIK BİR ŞEKİLDE, HANGİ AYETTE BU KONUYA AÇIKLIK GETİRMİŞ Allah diye, lütfen sorunuz. Böyle bir ayet gösteremiyorlarsa, onlar sizi Allah ile aldatmaya çalışıyorlar demektir. Değerli kardeşlerim, lütfen her konuda kafamızdaki soruların cevabını rivayetlerden ve mezheplerin öğretilerinden almaya çalışmayalım. Bu hatayı yaparsak HER YERİNİ ÖRTÜPTE, HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞÜ, ZİNAYI YAPAN, ALLAH’IN ASLA AFFETMEYECEĞİ KULLARINDAN OLURUZ. Onun için bizler Allah’ın doğru yolunda gitmek istiyorsak, Tesettürü önce bizler kafamızda, kalbimizde gerçekleştirmeliyiz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK -
Tevbe Suresi 108. Ayette Allah, Bizlere Çok Önemli Bir Uyarıda Bulunuyor.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim, çok önemli bir ayet var. Bu ayeti mutlaka okumuşsunuzdur ama üzerinde dikkatle düşünmediğimizde, ayetin uyarı ve ikazlarını anlamamız pek mümkün olmayacaktır. Önce ayeti Diyanetin eski mealinden yazmak istiyorum, daha sonra farklı meallerden yazalım ki, konumuz daha iyi anlaşılabilsin. Tevbe 108: O MESCİDE HİÇ GİRME! İLK GÜNÜNDEN BERİ ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINMAK İÇİN KURULAN MESCİDDE BULUNMAN DAHA UYGUNDUR. ORADA, ARINMAK İSTEYEN İNSANLAR VARDIR. ALLAH, ARINMAK İSTEYENLERİ SEVER. (Diyanet eski meali) Ayet üzerinde önce çok kısa konuşmak istiyorum. Allah çok önemli bir konuda bizleri önce uyarıyor ve diyor ki, SAKIN O MESCİDE GİRME DİYOR. Peki hangi mescide girme diyor olabilir, burası önemli. Önce mescit kelimesinin ne anlama geldiğini doğru anlamalıyız. Bizlerin günümüzde cami dediğimiz kelime, Kur’an’da Mescit diye geçer. Çok kısa anlamını söylemek gerekirse, SECDE EDİLEN YER anlamına gelir. Peki, kime secde ediliyor burada? Elbette kimin kanunlarına, kimin dinine iman ediyorsan, ONA SECDE EDİLİR. Bizler Allah’a onun dinine ve indirdiği kanunlarına iman ettiğimizi söylüyorsak, YALNIZ ALLAH’A SECDE ETMEMİZ, YALNIZ ALLAH’IN KANUNLARINA BOYUN EĞMEMİZ GEREKİR. Gelin önce bu konu üzerinde biraz duralım. Ama önce farklı meallerden aynı ayeti yazalım ki konumuzu daha iyi anlayabilelim. Tevbe 108: ONUN İÇİNDE ASLA NAMAZ KILMA. İLK GÜNDEN TEMELİ TAKVA (ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINMAK) ÜZERİNE KURULAN MESCİT (KUBA MESCİDİ), İÇİNDE NAMAZ KILMANA ELBETTE DAHA LÂYIKTIR. ORADA TEMİZLENMEYİ SEVEN ADAMLAR VARDIR. ALLAH DA TERTEMİZ OLANLARI SEVER.(Yeni Diyanet meali) Tevbe 108: ASLA ORADA İBADETE DURAYIM DEME! (BERİ YANDA) İLK GÜNDEN BERİ ALLAH KAYGISI ÜZERİNE İNŞÂ EDİLMİŞ OLAN BİR İBADETHANE DAHA VAR; İBADETE DURMANA EN LÂYIK OLAN DA BURASIDIR. BURASI, ARINIP TERTEMİZ OLMAK İÇİN CAN ATAN ADAMLARIN YERİDİR: ZİRA ALLAH İTİNA İLE TEMİZLENEN KİMSELERİ PEK SEVER. (Mustafa İslamoğlu meali) Aynı ayeti farklı tercümelerden yazdığımda, ayette geçmeyen kelimelerin yazılıp, çok daha farklı tercümelerin yapıldığını görüyoruz. Ayette SALAT ya da günümüz Farsçayı ile namaz kelimesi geçmiyor, önce bunu söylemek isterim. Çünkü mescitlerde yalnız namaz kılınmaz. Örneğin Cuma namazını düşünün lütfen, burada toplu olarak elbette Allah’a ibadet edilir namaz kılınır, peki başka şeyler yapılmaz mı? Namazı tek başımıza evimizde de kılıyoruz zaten. Demek ki mescitlerde namazın yanında çok daha farklı şeyler yapılıyor ki, ALLAH O YANLIŞLARIN HATALARIN YAPILDIĞI MESCİDE, SAKIN GİRMEYİN DİYE HEM RESULÜNÜ, HEMDE BİZ KULLARINI UYARIYOR. Peki O mescitlerde, namazın dışında neler yapılıyor da, Allah bu konuda ikaz ediyor? Ayette öyle bir uyarı var ki, adeta günümüzde bizlerin yaptığı yanlışlara işaret ediliyor ve diyor ki, Allah’a karşı gelmekten sakınan, yani takva sahibi olan için kurulan MESCİTTE BULUNMANIZ, SİZİN İÇİN DAHA UYGUNDUR, DAHA HAYIRLIDIR. ORADA ARINABİLİRSİNİZ, HAKKA BATIL KARIŞTIRMADAN, İBADET EDEBİLRİSİNİZ, YALNIZ ALLAH’I ZİKREDEBİLİRSİNİZ DİYOR. Demek ki öyle mescitler varmış ki, Allah’a ibadet ediyoruz Allah’ın dinini öğretiyoruz dedikleri mescitler de, Allah’ın dinine şirk koşuyorlar, Allah’ın arı duru dinine batıl, hurafe karıştırıyorlar ki, O MESCİTLERE SAKIN GİRMEYİN DİYOR ALLAH. Değerli dostlarım kardeşlerim gerçekten de aslında mescitler, dini konularda Allah’ın emirlerinin hatırlatıldığı, konuşulup gerekirse tartışıldığı bir eğitim yeridir. Hatta Salat dediğimizde nasıl kıyam rükû ve secdenin dışında, Müslümanların birbirine yardım destek olması akla geldiği gibi, mescitlerde bu konunun konuşulduğu, yardıma desteğe ihtiyacı olanların tespit edildiği bir yerdir. Ayrıca şunu da hatırlatmak isterim, mescitler yalnız Allah’a kulluk görevimizi yaptığımız, yalnız Allah’tan yardım dilediğimiz çok önemli bir mekândır. Eğer bizleri bazı kişiler, Allah’ın sakın dinde parçalanıp bölünmeyin dediği halde, kendilerine başka yollar arayıp cemaatlara, tarikatlara, mezheplere bölerek, kendi toplantılarına kendi MESCİTLERİNE sizleri davet ederek, orada Allah’ın ipi dışında sizi başka iplere bağlanmayı davet ediyorlar ve sizi muttakilerden çıkarıp, takvanıza batıl sokmaya çalışıyorlarsa, sakın onlara uymayın, inanmayın diye Allah açıkça uyarıyor. İnanırsanız tevbe suresi 108. Ayette, Allah’ın uyarısına kulak asmayarak, Şirk batağına kendi ellerinizle batmış olursunuz. Özellikle tekrar etmek istiyorum, Tevbe suresi 108. Ayet bizlere yol gösteriyor ve diyor ki, SİZİN GİRECEĞİNİZ MESCİTLER, SİZİ YALNIZ ALLAH’IN VAHYİ KUR’AN’A DAVET ETMELİ, YALNIZ ONUN İPİNE SARILARAK, KUR’AN’IN SINIRLARINI AŞMADAN, YALNIZ ALLAH’A KUL OLMALISINIZ DİYE UYARMALIDIR DİYOR. Hatırlatmak isterim, kimin kanunlarına, hükümlerine uyuyor ve hayatınıza geçiriyorsanız, ONU İLAH EDİNMİŞ OLURSUNUZ. Rabbimiz ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor da, birileri bulunduğunuz mescitlerde, Allah Resulünü herhalde postacı diye göndermedi, Allah’ın Resulünün de dinde hüküm koyma yetkisi vardır diyorsa, işte O mescitler risklidir tehlikelidir. Çünkü Allah, Resullerinin yetkilerini açıklarken ne diyordu Kur’an’da? “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Yüce Rabbimiz Zuhruf 44. Ayetinde, SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN diye hükmünü apaçık verdiği halde, eğer bulunduğunuz mescitte size, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, sizleri farklı kaynaklara yönlendiriyorlarsa, işte O mescitlere lütfen dikkatle yaklaşalım. Bu satırları okuduğunuzda, aklınıza nasıl bir soru geldiğini çok iyi biliyorum. Bana şöyle bir soru soracağınızdan eminim. İYİDE CUMA NAMAZINA GİTTİĞİMİZDE, BAZI HOCALAR KUR’AN’IN ONAY VERMEDİĞİ, HATTA TAM TERSİ ÖYLE ŞEYLER ANLATIYORLAR Kİ, BU DURUMDA CUMA NAMAZINA GİTMEYELİM Mİ? Elbette ben size Cuma namazına asla gitmeyin demem, daha doğrusu bunu söylemek kimsenin haddine değil. Günümüz İslam anlayışı ne yazık ki mezhep, cemaat ve tarikat eksenli yaşandığından, Kur’an’ın ikaz ettiği konulara titizlikle uyan Mescit/cami bulmak sanırım çok zor olsa gerek. Tabi bütün mescitler aynıdır demek, çok hatalı olur. Bu mescitlerde/camilerde hoca toplumu kendi inandığı ona öğretilen mezhep hatta cemaat, tarikat öğretileri ile bilgilendiriyor cemaati. Keşke camilerde/mescitlerde YALNIZ SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN TEBLİĞ EDİLİP, ANLATILSA ÇOK DAHA İYİ OLUR. Kur’an’dan örnekler de veriyorlar ama bu ortamda asla tartışma, karşılıklı konuşma imkânı yaratılmıyor. Çünkü bazen Kur’an’ın hükümlerinin tam tersi konular anlatılabiliyor. İkaz etmeye, Allah’ın vahyini hatırlatmaya kalktığınızda, neler olacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ben elbette Cuma namazına elimden geldiğince, kaçırmadan gidiyorum ama anlatılan yanlışlar konusunda cevap verip, müdahale edeceğim ortam olmadığından, içim rahat etmiyor. Kendimce bulduğum yöntemi uyguluyor ve ezan okunmasına yakın mescide/camiye gidiyorum. ÇÜNKÜ ALLAH, GÖRDÜĞÜMÜZ BİR YANLIŞI DÜZELTMEMİZİ İSTER, GÖRMEZDEN GELEMEYİZ. DÜZELTEBİLECEĞİMİZ ORTAM YOKSA ORADAN UZAKLAŞMAMIZ GEREKİR. BUNLARI YAPMIYOR VE MÜDAHALE ETMİYORSAK, SORUMLU OLMA İHTİMALİMİZ VAR DEMEKTİR. Eğer topluca farklı bir yerde cuma namazını kılabilecek cemaat edinebiliyorsanız, o zaman çok daha iyi olur ama bulamıyorsak, bu konuda fazla bir çaba gösteremiyorsak, Allah ın cuma namazı emrini yerine bir şekilde getirmemiz gerekir. Yüce Rabbimiz bizleri birçok ayette bakın şu konuda uyarıyor. “DE Kİ: HAK OLAN RABBİNİZDEN GELENDİR. ARTIK DİLEYEN İNANSIN, DİLEYEN İNKÂR ETSİN.” (Kehf 29) Özellikle tekrar etmek istiyorum. Bizlere dini anlattığını zannedenler yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyorlarsa, lütfen onlara inanmayalım ve anlatılanları mutlaka evimize gittiğimizde Kur’an’dan araştırarak sorgulayalım. SORGUSUZCA İTAAT YALNIZ ALLAH’A, YANİ ONUN KİTABI KUR’AN’A YAPILIR. Bizlerin inancını Kur’an dışına yönlendiriyor ve Kur’an’ın sınırlarını aşmamızı istiyorlarsa, bu kişilere lütfen dikkatle yaklaşalım ve anlatılanların mutlaka Kur’an’dan onayını alalım. Çünkü şunu asla unutmayalım, Allah bizleri Kur’an’dan sorumlu tutacağının hükmünü vermiştir. Hak tan gelenin dışında, bunlarda Allah’ın emridir diyen cemaat ve tarikat mescitlerinden lütfen uzak duralım. Rabbimiz Hak olan, yalnız Allah katından gelen Kur’an’dır diye uyardığı halde, bizlere dinin emri diye anlatılanlar, Kur’an’da tek kelime bile geçmiyorsa, bu kişiler bizleri ALLAH İLE ALDATIYOR DEMEKTİR. Bu can bu bedenden ayrılmadan, lütfen bu gerçeğin farkına varıp, yalnız ALLAH’IN İPİNE SARILARAK İMTİHANIMIZI YAŞAYALIM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- tevbe suresi 108. ayette
- allah
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sizler MUTTAKİLERDEN Olan, TAKVA Sahiplerinden Misiniz?
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Lütfen bu soruyu kendimize soralım. Bizler muttakilerden olan, Takva sahiplerinden miyiz? Değilsek, Allah’a kulluk adına yaptığımız her ibadetin, boşa gitme ihtimali çok yüksek demektir. Çünkü Kur’an bu iki kelimeye çok önem veriyor ve bizleri ikaz edip uyarıyor. Gelin bu konuyu birlikte Kur’an ışığında anlamaya çalışalım. Türk dil kurumuna göre MUTTAKİ kelimesinin anlamı DAYANMIŞ, SIRTINI YASLAMIŞ, ÇEKİNEN anlamına geliyor. Demek ki muttaki olan İslam inancını yaşarken, yalnız Allah’a güvenip ona sırtını dayamış ve yalnız Allah’tan korkup çekinerek ondan yardım, şefaat dileyen kişi anlamına geliyor diyebiliriz. Bir başka şekilde söylemek gerekirse, KUR’AN’IN EMİR VE TAVSİYELERİNE HARFİYEN UYAN HARAM VE GÜNAHLARDAN SAKINMA HUSUSUNDA GÖSTERİLEN TİTİZLİK ANLAMINDA BİR KAVRAM OLDUĞUNU, SÖYLEYEBİLİRİZ. Çünkü Allah Kur’an’da nasıl uyarıyordu bizleri? Benden başka Veliler edip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek ve yardım istenecek Veliniz yalnız benim, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın sınırını aşmayın diyordu. Muttaki konusunu anladık, şimdide TAKVA konusuna bakalım. TAKVA, KUL OLARAK ALLAH’IN KUR’AN’DA EMRETTİĞİ HÜKÜMLERİNE KARŞI, SAYGILI DAVRANIP, SORUMLULUKLARIMIZ OLDUĞUNU BİLEREK VE BÖYLECE ONUN SINIRLARINI AŞMADAN, HAKKA BATIL KARIŞTIRMADAN İSLAM’I YAŞAMAKTIR. Eğer bizler Muttakilerden olup Takva sahiplerindensek, Allah’ın istediği yoldan gidiyoruz demektir. Dikkat ettiyseniz, takva sahibi bir Müslüman olmamız için, önce muttakilerden olmamız gerekiyormuş. MUTTAKİ KELİMESİNİN ANLAMINI, KISACA SÖYLEMEK GEREKİRSE, TAKVA SAHİBİ OLAN ANLAMINA GELİR DİYEBİLİRİZ. Yani bizler bir Müslüman olarak, Allah’ın emrettiği gibi DİNDE ASLA BÖLÜNMEDEN, DOSDOĞRU MÜSLÜMANLARDAN OLMALIYIZ. Bir örnek. “ŞÜPHESİZ RABBİMİZ ALLAH’TIR” DEYİP SONRA DOSDOĞRU HAREKET EDENLERE, KORKU YOKTUR VE ONLAR ÜZÜLMEYECEKLERDİR. (Ahkaf 13) Bizler günümüzde olduğu gibi, Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın, tek yumruk olun diye uyardığı halde, mezheplere bölünmekte bereket, zenginlik vardır diyerek, Allah’ın dosdoğru yolunu farklı yönlere saptırıyorsak, bizler ne muttakilerdeniz diyebiliriz, nede takva sahibi olamamışız demektir. Kur’an’ın bu konudaki uyarılarını hatırlayalım. “GERÇEK ŞU Kİ; MUTTAKİLER İÇİN BİR KURTULUŞ VE MUTLULUK VARDIR.” (Nebe 31) “GERÇEK ŞU Kİ, BU VAHİY/KUR’AN MUTTAKİLER İÇİN BİR UYARIDIR.” (Hakka 48) Bu iki ayetten de anlaşılıyor ki, hesap günü yüzleri gülen Allah’ın sevgili kullarından olmak istiyorsak, mutlaka Allah’ın muttaki kullarından önce olmalıyız ki, kurtuluşa erebilelim ve Allah’ın doğru yolundan gidebilelim. Devamındaki ayette ise çok önemli bir uyarıda bulunuyor Rabbimiz. Kur’an muttakiler için bir uyarıdır diyor. Bu ayetten alacağımız çok önemli derse gelince. İstediğimiz kadar namaz kılalım, oruç tutalım, Hacca gidelim hatta bolca zekât verelim. EĞER BİZLER, ALLAH’IN MUTTAKİ KULLARINDAN OLAMADIYSAK, KUR’AN’IN UYARI VE İKAZLARINDAN DA NASİBİMİZİ ALMAMIZ VE BÖYLECE TAKVA SAHİBİ OLMAMIZ, ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. Bizlerin genel çoğunluğu ne yazık ki, hala muttakilerin safına geçemediğimiz için, Kur’an’ı yüksek bir yere asarak, onu detay sız, açıklanmamış, herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan ettik. Öyle olunca da NE MUTAKİLERDEN, NEDE TAKVA SAHİBİ OLAMADIK. Yalnız Allah’tan yardım isteyip, yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamız gerekirken, kendimize başka kitaplar, Allah’ın berisinden beşeri VELİLER edinip onların sözlerine, hadislerine kanarak İslam’ı yaşamayı seçtiğimizden, TAKVA SAHİBİ OLAMADIK. Çünkü takva sahibi olabilmemiz için, önce muttakilerden olmamız gerekirdi, işte onu başaramadık. Sizleri bu konuda Kur’an’dan bazı uyarı ayetlerle baş başa bırakmak istiyorum. Dilerim bu dünyada, imtihan vaktimiz dolmadan, Kur’an gerçekleri ile buluşup BATILA, RİVAYETLERE SAPMADAN ARI DURU ALLAH’IN DİNİNİ YAŞAYAN, Allah’ın sevgili muttaki ve takva sahibi kullarından oluruz. Şunu lütfen unutmayalım, Allah’ın yaptığı bu uyarı ve ikazların tamamı, kendilerinin Allah’ın dinine inandığını söyleyenler için yapılan uyarılardır. “HER KİM ALLAH’IN HÜKÜMLERİNE SAYGI GÖSTERİRSE ŞÜPHESİZ BU, KALPLERİN TAKVÂSINDANDIR.” (Hac 32) “SONRA BİZ TAKVA SAHİPLERİNİ KURTULUŞA ERDİRECEĞİZ. VE ZALİMLERİ, ORADA DİZ ÜSTÜ ÇÖKMÜŞ HALDE BIRAKACAĞIZ.” (Meryem 72) “BİLİN Kİ AZIĞIN EN HAYIRLISI TAKVÂDIR.” (Bakara 197) “İYİLİK VE TAKVA ÜZERİNE YARDIMLAŞIN.” ( Maide 2) “TAKVA ÖRTÜSÜ İSE BUNLARDAN DAHA HAYIRLIDIR.” (Araf 26) “O MESCİDE HİÇ GİRME! İLK GÜNÜNDEN BERİ ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINMAK İÇİN, KURULAN MESCİDDE BULUNMAN DAHA UYGUNDUR. ORADA, ARINMAK İSTEYEN İNSANLAR VARDIR. ALLAH, ARINMAK İSTEYENLERİ SEVER.” (Tevbe 108) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- muttaki̇lerden olan
- takva
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Allah’ın Dinine Kitabına, Nasıl Bir Saygısızlık Yaptığımızın, Farkında Mısınız?
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Biz Müslümanlar ne yazık ki Kur’an cahiliyiz. İman ettik dediğimiz Kur’an’ı, bir kez bile anladığımız dilden okumayan o kadar çok Müslüman var ki, bunun yüzdesini vermeye inanın utanıyorum. İnsan inandığı bir dinin kurallarını, dinin sahibi Allah’ın gönderdiği kitabından nasıl okumaz? Ama bizler kendimize araba ya da evimize bir eşya almaya niyetlensek, araştırmadığımız yer kalmaz. Günlerimizi o yönde harcarız. Peki dinimizi öğrenmek için, neden böyle bir çaba içinde olmuyoruz? ÇÜNKÜ İNANCIMIZDA SAMİMİ DEĞİLİZDE ONDAN. KUSURA BAKMAYIN AMA BİZLER, AYIP OLMASIN DİYE MÜSLÜMAN OLMUŞ GİBİ DAVRANIYORUZ ADETA. İnandığımız dini gerçek kaynağından öğrenmediğimiz için, dini konularda samimi ve içten olamıyoruz. Bu hatamız vurdumduymazlığımız, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların işini de kolaylaştırıyor ve böyle bir toplumu ALLAH İLE ALDATMAKTA ÇOK DAHA KOLAY OLUYOR. Allah’ın dinine gönülden bağlanmadığımız ve yalnız Allah’ın ipine sarılmamız gerekirken, edindiğimiz VELİLERİN GAVSLARIN, RİVAYETLERİN yani batılın ipine bağlandığımızdan, öyle şeyler söylüyor ve inanıyoruz ki, ALLAH KUR’AN’DA NE EMREDİYORSA, NEREDEYSE TAM TERSİNE İNANMAKTA SAKINCA GÖRMÜYORUZ. Hangimiz bu hatayla, Allah’ın huzuruna çıkmak ister? İstemiyorsak, lütfen inancımızı Kur’an ile sorgulayalım. Peki, nelere inanıyoruz hatırlayalım. “YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. KUR’AN ÖZET BİLGİDİR, DETAY VERMEZ, DETAYINI RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNDEN ÖĞRENİYORUZ. KUR’AN AÇIKLANMAMIŞTIR, AÇIKLAMA GÖREVİ RESULÜNÜNDÜR. KUR’AN’I ÂLİM VE VELİ OLANLAR ANLAR, BİZLERDE ONLARDAN ÖĞRENİRİZ. VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR. AKIL İLE KUR’AN’I ANLAYAMAZSINIZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIRDI.” Bunlara benzer yüzlerce iftirayı bizler, ne yazık ki Allah’ın dinine ve onun kitabına söylemekten çekinmiyoruz. Çünkü söylediklerimizin farkında bile değiliz. İMAN ETTİĞİMİZ DİN HAKKINDA, ZERRE KADAR BİLGİMİZ YOK. Farkında olsak yaptığımız yanlışların affı için, gece gündüz Allah’tan af dileriz. Kehf suresi 29. Ayetinde Allah bakın ne diyor, bizler nelere inanıyoruz. ”DE Kİ: “GERÇEK HAK OLAN RABBİNİZDEN GELENDİR. DİLEYEN İNANSIN, DİLEYEN İNKÂR ETSİN.” Ne yazık ki bizlerin Kur’an ile önümüze örülen duvarı yıkamıyor ve HAK OLANA ULAŞAMIYORUZ. Sizleri Kur’an’dan bazı ayetlerle baş başa bırakmak ve bizlere öğretilen ve yaşanan İslam ile Allah’ın emrettiği Kur’an’ın nasıl tamamen tersini yaşadığımız konusunda, sizleri düşünmeye davet ediyorum. YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SARILARAK, HAK OLANLA BULUŞANA NE MUTLU. Allah Zuhruf 44. Ayetinde bakın ne diyordu? “DOĞRUSU KUR’ÂN, SANA VE KAVMİNE BİR ŞEREFTİR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.” Allah sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim, Kur’an’dan sorumlusunuz diyorsa, sizce bu Kur’an her aklı başında Müslümanın anlayamayacağı, açıklanmamış detay sız bir yol gösterici Kitap olabilir mi Yazacağım ayetleri okuyunuz ve kendi nefsinizde bu sorunun cevabını arayınız. Lütfen ayetler üzerinde dikkatle düşünelim, yazacağım ayetlerde Allah, yemin ederek Kur’an’ı herkes anlayamaz, onu veli kişiler anlar onlara uyun mu diyor, yoksa tam tersine her kulum imtihanını kendisi verecek ona göre davransın ve Kur’an’ı anlayasınız diye açıklayıp nice örneklerle gönderdim, hiçbir eksik bırakmadığım yalnız Kur’an’a mı sarılsın diyor, karar sizin. Bunu yapmazsak, Allah’ın adaletine çok büyük bir saygısızlık yaparak, iman etme riskimizin olacağını lütfen unutmayınız. “ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?” (Kamer 17) (DE Kİ:) “ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAĞIM? HÂLBUKİ SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR.” (Enam 114) “BİZ BU KİTABI SANA ANCAK HAKKINDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞTÜKLERİ ŞEYİ İNSANLARA BEYAN ETMEN/DUYURMAN VE İNANAN BİR TOPLUM İÇİN BİR REHBER VE RAHMET OLSUN DİYE İNDİRDİK.” (Nahl 64) “BU, HİKMET SAHİBİ VE HER ŞEYDEN HABERDAR OLAN ALLAH TARAFINDAN ÂYETLERİ ÖNCE SAĞLAM KILINMIŞ, SONRA DA DETAYLANDIRILIP AÇIKLANMIŞ BİR KİTAPTIR.” (Hud 1) “SANA BU KİTABI; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, DOĞRU YOLU GÖSTEREN BİR REHBER, BİR RAHMET VE MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK.” (Nahl 89) “ANDOLSUN, BİZ KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?” Kamer 40 “(DE Kİ:) “ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARAYACAĞIM? HÂLBUKİ SİZE KİTABI AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR.” (Enam 114) “ANDOLSUN Kİ, ONLARIN KISSALARINDA AKIL SAHİPLERİ İÇİN İBRET VARDIR. KUR’AN, UYDURULABİLECEK BİR HADİS DEĞİLDİR. FAKAT KENDİNDEN ÖNCEKİLERİ TASDİK EDEN, HER ŞEYİ AYRI AYRI AÇIKLAYAN VE İNANAN BİR TOPLUM İÇİN DE BİR YOL GÖSTERİCİ VE BİR RAHMETTİR.” (Yusuf 111) “SİZİ KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARMAK İÇİN KULUNA, APAÇIK AYETLER İNDİREN O’DUR. DOĞRUSU ALLAH SİZE KARŞI ŞEFKATLİDİR, MERHAMETLİDİR.” (Hadid 9) “GERÇEKTEN ONLARA, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN YOL GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK, İÇİNDE TAM BİLGİYE DAYALI AÇIKLAMALAR YAPTIĞIMIZ BİR KİTAP GETİRDİK.” (Araf 52) “BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.” (Enam 38) “ANDOLSUN, BİZ SANA APAÇIK ÂYETLER İNDİRDİK. BUNLARI ANCAK FASIKLAR İNKÂR EDER.” (Bakara 99) “ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLARA HER TÜRLÜ MİSALİ VERDİK.” (Rum 58) “ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK.” (Kehf 54) “ANDOLSUN, ÖĞÜT ALSINLAR DİYE BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ VERDİK.” (Zümer 27) “BU, RABBİNİN DOSDOĞRU YOLUDUR. ŞÜPHESİZ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALACAK BİR TOPLUM İÇİN ÂYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK.” (Enam 126) “BU KUR’AN ALLAH’TAN BAŞKASI TARAFINDAN UYDURULMUŞ BİR ŞEY DEĞİLDİR. ANCAK KENDİNDEN ÖNCEKİNİ DOĞRULAYAN VE O KİTAB’I AÇIKLAYANDIR. ONDA ŞÜPHE YOKTUR, O ÂLEMLERİN RABBİNDENDİR.” (Yunus 37) Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan batılı, rivayetleri HAK’KIN içine karıştırmadan Allah’ın dini İslam’ı yaşayan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- allah’ın dinine kitabına
- nasıl bir saygısızlık
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Araf Suresi 3, 6, 7, 8. Ayetlere, Lütfen Kulak Verelim.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Bizler öyle bir din yaşıyoruz ki, inandığımız dinin sahibi Allah’ın Kur’an’da ki hükümlerinin, hiç farkında bile değiliz. Çünkü farkında olmamamız için, bütün önlemler alınmış ve biz Müslümanların Kur’an ile arasına adeta ulaşamayacağımız yüksek duvar örmüşler. Yetmemiş kendi başlarına Kur’an ile buluşamasınlar diye de, toplum arasına korku salarak, sen Kur’an’ı anlayamazsın, sakın kendi başına anlamaya kalkma KÂFİR olsun korkusunu, Müslümanların iliklerine kadar işlemişler. Biz Müslümanlara, Allah Kur’an’da ne emrediyorsa, inanın tam tersini Kur’an’ın emri diye anlattıklarını, YAŞATTIKLARINI ANCAK KUR’AN İLE BULUŞTUĞUMUZDA ANLAYABİLİRİZ. Bu çabayı göstermezsek, inanın mahşer günü, ALLAH’A ŞİRK KOŞARAK İMAN EDENLERİN SAFINDA BULURUZ KENDİMİZİ. Neden biliyor musunuz? Çünkü iman edenlerin genel çoğunun, nasıl iman ettiği uyarısını yapıyordu Kur’an hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR.” (Yusuf 106) Hatırlatmak istediğim konuda, ŞİRK HARİÇ günahlarınızı affedebilirim diyor Rabbimiz. Bu makalemde yaptığımız çok büyük yanlışlarımıza, bir örnek vermek istiyorum ki, aynı hataları yapmayalım ve farkındalık yaratalım toplumda. Önce ayeti yazalım. “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN! O’NUN PEŞİ SIRA BAŞKA VELİLERE UYMAYIN! NE KADAR DA AZ ÖĞÜT ALIYORSUNUZ !” (Araf 3) Aslında bu ayete benzer onlarca ayet vardır ki, Rabbimiz size indirdiğim Kur’an’a uyun, sakın başkalarının sözlerine/hadislerine uymayın diye uyarır. Ne demiştim makalemin başında, bizlere Allah ne emrediyorsa, tam tersini Allah’ın emrettiğini anlatıyorlar demiştim. Bu ayette de Allah uyarıyor ve diyor ki, “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUNUZ.” İndirilen nedir? ELBETTE YALNIZ KUR’AN. Peki, bizler bu uyarıya iman edip, hayatımıza geçiriyor muyuz? Uyarı ikaz devam ediyor ve sakın Allah’ın indirdiğinin yani KUR’AN’IN yanında, kendinize edindiğiniz VELİ/EVLİYA dediğiniz kişilerin sözlerine, onların kitaplarına uymayın onların peşi sıra gitmeyin diyor. Bunu neden söylüyor biliyor musunuz, çünkü Kitap Ehli bu ikaz ve uyarıları dinlememişti, bizde aynı hataları yapmayalım diye, ayetin son cümlesinde Allah biz kullarına sitemli bir uyarıda bulunuyor ve ne diyor? “NE KADAR DA AZ ÖĞÜT ALIYORSUNUZ!” Gerçekten de Allah’ın uyarılarından neredeyse hiç öğüt almadık, çok üzgünüm. Bu ayetin birkaç ayet sonrasına bakalım şimdide. “HEM KENDİLERİNE İLÂHÎ MESAJ GÖNDERİLENLERİ, HEM DE (ONLARA) İLÂHÎ MESAJI İLETMEKLE GÖREVLİ OLANLARI, ELBET HESABA ÇEKECEĞİZ.” (Araf 6) Bakın yine Allah’ın, biz kullarını çok önemli bir uyarısı. İlahi Mesajlarımızı yani ayetlerimizi ileten Elçilerimizi de hesaba çekeceğiz, ilahi mesajlarımızı ayetlerimizi tebliğ alan kullarımı da hesaba çekeceğiz diyor. Sizce Allah Elçilerini hangi konuda hesaba çekecek olabilir? Bunu şimdiden düşünme gereği duymayan, mahşer günü öyle bir pişmanlık yaşar ki bu acıyı, üzüntüyü inanın hiç birimiz tahmin bile edemeyiz. Aslında bu konuda Rabbimiz Kur’an’da örnek veriyor ve diyecekmiş ki Hz. İsa ya, Maide suresi 116. 117.Ayetinde mahşer günü: “EY MERYEM OĞLU İSA! BENİ VE ANAMI, ALLAH’TAN BAŞKA İKİ İLAH EDİNİN DEDİN Mİ?” DİYE SORDUĞU ZAMAN İSA ŞÖYLE CEVAP VERECEK: “HÂŞÂ! SENİ TENZİH EDERİM, HAKKIM OLMAYAN ŞEYİ SÖYLEMEK BANA YAKIŞMAZ. BUNU SÖYLEMİŞ OLSAYDIM SEN MUHAKKAK BİLİRDİN! BEN ONLARA, ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ SÖYLEDİM. ‘BENİM DE RABBİM, SİZİN DE RABBİNİZ OLAN ALLAH’A KULLUK EDİNİZ’ DEDİM.” Şimdide gelelim Hz. Muhammed’e, sizce Allah Resulünü nasıl bir sorgudan geçirecek olabilir yukarıda verdiğim örnek doğrultusunda? Sizce şöyle bir soru ile başlaması büyük muhtemel değil mi? “EY RESULÜM, BEN SENİN GÖREV TANIMINI YAPARKEN, “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) DEDİĞİM HALDE, SEN KULLARIMA BENİMDE DİNDE HELAL HARAM KOYMA YETKİM VARDIR, KUR’AN’IN VERMEDİĞİ HÜKÜMLERİ BEN VERİRİM DEDİN Mİ?” Derse, sizce O örnek insan Allah’a, nasıl bir cevap verecektir. Ne dersiniz Allah’ın Elçisi, Hz. İsa’nın vereceği cevaptan farklı bir cevap verebilir mi? Elbette vermez, çünkü hem Allah’ın Resulü hem Kur’an’a iman ettiğini söyleyen Müslümanlar, şu ayeti de tebliğ almışlardı. “O KENDİ HÜKMÜNE, KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.” (Kehf 26) Şimdide Araf suresi 7 ve 8. Ayetlere bakalım ki, günümüzde yaptığımız O büyük hatalarımızın farkında olabilelim. “ONLARA (BÜTÜN OLUP BİTENLERİ) TAM BİR BİLGİ İLE ELBETTE ANLATACAĞIZ. ZATEN BİZ ONLARDAN HABERSİZ DEĞİLDİK. O GÜNKÜ TERAZİ TAMAMEN HAKKA UYGUN OLACAKTIR. KİMİN TERAZİ(DE SEVAP)LARI AĞIR GELİRSE, İŞTE ONLAR KURTULANLARDIR.” (Araf 7-8) Mahşer günü O çetin gün geldiğinde, bizlerin yaptığımızın tamamı önümüze gelecek ve Elçilerin şahitliğinde tüm gerçekler ortaya çıkacak diyor. Devamında ise yine Kur’an’da aynı konuda birçok uyarı yapıldığı gibi, adalet terazisinin ortaya konacağını YARGININ HAKKA UYGUN OLACAĞINI SÖYLÜYOR. Size bu uyarı, bir şeyler hatırlattı mı Kur’an’dan sizlere? HAK’KA UYGUN OLMAK ne demek? Onu da hatırlayalım, bakalım O çetin gün bizlerin yaşadığı İslam, HAK’KA uygun mu görelim ki hatalarımız varsa dönelim. “HAK, ANCAK RABBİNDEN GELENDİR. ARTIK, SAKIN ŞÜPHEYE DÜŞENLERDEN OLMA!” (Bakara 147) Demek ki HAK olan gerçek din, yalnız Allah katından gelenmiş. Eğer bizler yalnız HAK olan Allah katından indirilen Kur’an’ı yeterli görüyor ve onun sınırlarını aşmıyorsak, Allah’ın Resulünün şahitliğinde mahşer günü yüzleri gülen, Allah’ın sevgili kullarından olabiliriz. Yok, eğer bizler yalnız HAK olan Kur’an’ı yeterli görmüyor mezheplerin, cemaatlerin dine yaptığı beşeri rivayet ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, Kur’an’ı detay sız, yetersiz görüyorsak, Allah’ın kitabı üzerinde şüpheler yaratıyoruz demektir ki, BU YANLIŞIMIZ BİZLERİ, İNANIN CEHENNEMİN KALICILARINDAN YAPABİLİR. Bizler sorumlu olduğumuz Kur’an’a kulak vermek yerine rivayetlere, ataların batıl inançlarına kulak verip, onların peşi sıra gittiğimizden, HAK OLAN KUR’AN GERÇEĞİYLE BİR TÜRLÜ BULUŞAMADIK. LÜTFEN UNUTMAYALIM, HAK OLAN YALNIZ RABBİNDEN GELENDİR. Sizce Allah’ın Resulü, HAK olan Kur’an dışından, Ümmetine başka bilgilerde ilave ederek, tebliğ yapmış olabilir mi? Elbette onuda Kur’an’a soralım bakalım ne diyor. DE Kİ: “BEN SİZİ ANCAK VAHY İLE UYARIYORUM.” AMA SAĞIRLAR UYARILDIKLARI VAKİT ÇAĞRIYI İŞİTMEZLER.(Enbiya 45) “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) “ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR. “(Yunus 36) “ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6) DOĞRUSU KUR’ÂN, SANA VE KAVMİNE BİR ŞEREFTİR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. (Zuhruf 44) Bunca Hak olan gerçekleri görmek istemeyene, elbette söyleyecek sözümüz yok. Değerli dostlarım lütfen yaşadığımız İslam’ı yalnız Kur’an ile sorgulayalım ama önce bunu yaparken, kafamızdaki tüm batıldan ve hurafeden kurtulalım ki, gerçeklerle yüzleşebilelim. Dilerim bu can bu bedenden ayrılmadan, hatalarımızı fark edip, Allah’tan af dilemenin zamanını yakalayabilelim, yanlışımızdan dönelim. İNANIN ALLAH ÇOK MERHAMETLİDİR, AFFEDİCİDİR ÇOK BAĞIŞLAYICIDIR. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- araf suresi
- araf suresi 3 6
-
(ve 4 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Cuma Suresi 5. Ayetten Ders Almayanlar, Aynı Bataklığa Saplanmaktan, Asla Kurtulamazlar.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Biz insanlar gerçekten Allah’ın uyardığı gibi, Rabbimize karşı çok nankörlük ettiğimizin, ne yazık ki farkında değiliz. Çünkü Allah’ın bizlere verdiği O eşsiz gücü, yani AKLIMIZI kullanmayıp nefislerimizin duygularımızın esiri olarak, bu dünyada yaşamayı seçiyoruz. Bizden önce uyarılan Kitap Ehlide, aynı yanlışları yaptıkları için cezalandırıldılar. Hatta özellikle Yahudi toplumunun Allah’ın ayetlerine, onun gönderdiği Resullerine karşı nasıl yanlışlıklar yaptığını Kur’an’dan öğreniyoruz. Bu makalemde sizlerin üzerinde dikkatle düşünmenize vesile olmak istediğim tek bir konu var, lütfen bu konu üzerinde pişman olmak istemiyorsak, çok fazla düşünelim. Bakın Rabbimiz Yahudi toplumunu geçmişte nasıl uyardığını, özellikle Kur’an’da bizlere bildiriyor ki, bizlerde aynı hataya düşmeyelim. Cuma 5: TEVRAT’LA YÜKÜMLÜ TUTULUP DA ONUNLA AMEL ETMEYENLERİN DURUMU, CİLTLERLE KİTAP TAŞIYAN EŞEĞİN DURUMU GİBİDİR. ALLAH’IN ÂYETLERİNİ İNKÂR EDEN TOPLULUĞUN HÂLİ NE KÖTÜDÜR! ALLAH, ZALİMLER TOPLULUĞUNU HİDAYETE ERDİRMEZ. (Diyanet meali) Çok açık ve net bakın nasıl bir örnek veriyor Rabbimiz. Kendilerine gönderdiğim TEVRATTAN SORUMLUSUNUZ dediğim halde, TEVRATLA AMEL ETMEYİP YANİ, ONUN HÜKÜMLERİ DOĞRULTUSUNDA İNANÇLARINI YAŞAMAYIP, ONU YETERLİ GÖRMEYİP, GÖNDERDİĞİM TEVRATTA HİÇ BAHSEDİLMEYEN, ATALARININ RİVAYET İNANÇLARI İLE İMANLARINI YAŞAYANLARIN, CİLTLERCE KİTAP TAŞIYAN EŞEĞİN DURUMU GİBİDİR DİYE UYARDIĞIMIZ HALDE, BİZİM SESİMİZİ DUYMAK İSTEMEDİLER VE BENİM AYETLERİMİ İNKÂR ETMİŞ OLDULAR DİYOR. BÖYLE BİR YOL İZLEYENLERİN DURUMU, NE KÖTÜDÜR DİYEDE UYARIYOR. AYRICA BU YANLIŞI YAPANLARADA RABBİMİZ ZALİM DİYOR. Sizlere sormak isterim, bizlerin bu ayetten alacağımız hiç bir ders yok mu? Bu ayetler bizlere değil de yalnız Kitap Ehline ya da Yahudilere mi hitap ediyor? Ne yazık ki bu ve benzeri onlarca ayeti örnek verip, gelin onların hatalarını bizlerde yapmayalım, bakın Allah ikaz ediyor uyarıyor dediğimizde ne diyorlar biliyor musunuz? “BU AYETLER BİZE DEĞİL, KİTAP EHLİNE HİTABEN İNDİRİLMİŞTİR.” İşte bizler böylece, Kur’an ayetlerinin bir kısmına inanıyor bir kısmına da, bu ayetler bize değil Kitap Ehline hitap ediyor diyerek, ders almıyor hatta bu ayetleri görmezden gelerek iman etmemiş oluyoruz. Allah’ta bu konuda uyarıyor ve ne diyordu? ”SİZ KİTABIN BİR KISMINA İNANIYOR, BİR KISMINI İNKÂR MI EDİYORSUNUZ?“ Hâlbuki Kur’an’ın tamamı zaten daha hiç Müslüman olmamış Hz. Muhammed’e iman etmeyen Kitap Ehline ve Ümmilere indirilmişti. Kur’an’a iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Kur’an’da bahsedilen tüm ayetleri hayatına geçirmediği takdirde gerçek iman etmiş olamayacağını, imanın kalplerine yerleşemeyeceğini unutmamalıdırlar. Şimdide sizlere Rabbimizin, biz kullarına Kur’an’da nasıl Cuma suresinde Yahudi toplumunu uyardığı gibi bizleri de nasıl uyarmış ona bakalım. Yahudi toplumunu yalnız TEVRAT ile uyaran Allah, bizleri hangi kitapla uyarmış ve sorumlu tutmuş onu hatırlayalım. Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali) Bakar mısınız lütfen. Allah Yahudi toplumuna Tevrat’ı indirirken de aynı uyarıyı yapmış, Kur’an’da da aynı uyarı ikaz tekrar ediliyor ve diyor ki; “KUR’AN’DAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ” Peki bizler Yahudi toplumunun yaptığı hatayı yapmayarak Rabbimiz senin uyarını, ikazını aldık ve Kur’an’dan sorumlu olduğumuza iman ettik mi diyoruz? Yine Allah bir başka ayetinde uyardığın gibi, Kur’an’ın sınırlarını asla aşmayacağız diyor muyuz? Ne yazık ki bizler AKLIMIZI ZERRE KADAR KULLANMADAN, İMANIMIZI YAŞADIĞIMIZ İÇİN nefislerimizin esiri olduk, aynı hataları yapmaya devam ederek, Kitap Ehlinin yaptığı gibi, ne diyoruz? YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. ALLAH RESULÜNÜ HERHALDE POSTACI DİYE GÖNDERMEDİ DİYEREK, DİPSİZ BİR KUYUDA BATTIKÇA BATIYOR, DULARIMIZ RABBİZE BÖYLECE ULAŞMIYOR, KARŞILIK BULMUYOR. Allah aynı konuda, bizleri birçok kez uyarıyor ama gözlerimize şeytanın perdesini çektiysek, kalplerimizi ve kulaklarımızı batılın ateşi ile tıkadıysak, Allah ne söylerse söylesin uyarsın duyan işiten ne yazık ki olmuyor. Hatta aynı konuda Rabbimiz birçok kez örnekler vermiş ki, hatalarından dönebilsinler. Cuma suresi 5. Ayetinde Allah’ın Yahudileri uyarıp, onları yalnız gönderdiği Tevrat’tan sorumlu tutacağına hükmettiği halde, Allah’a güvenmeyip atalarının batıl inançlarını da yaşamaya devam ettiklerinden, Rabbimiz onları lanetlemiş cezalandırmıştı. Bize de Kur’an’da aynı uyarı yapılarak Zuhruf 44. Ayetinde, SİZLERİ KURAN’DAN SORUMLU TUTUYORUM DEMİŞTİ. Yine aynı konuda, bizlerin yalnız hangi bilgilere sarılmamızı istemişti onu da hatırlayalım. “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI YAPIŞIN; BÖLÜNÜP PARÇALANMAYIN.” (Ali İmran 103) Ne yazık ki Allah'ı duyan, işiten yok. Çünkü duymak için hiç bir çaba harcamıyoruz. Sizce Allah’ın ipi ne olabilir? Elbette bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an. Çünkü Maide 87. Ayetinde, Kur’an’ın koyduğu sınırlarını bile aşmamızı Allah yasaklıyordu. Hatta Kehf 26. Ayetinde çok net bir açıklama yapıyor ve ne diyordu? “ALLAH, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.” Peki, bizler bu hükmün karşısında boynumuz kıldan ince Rabbimiz mi diyoruz? Yoksa Allah’ım herhalde Resulünü postacı diye göndermedin, onunda senin verdiğim hükümler gibi hüküm verme yetkisi vardır mı diyoruz, ne dersiniz? Değerli dostlarım, kardeşlerim bizler inanın nelere inandırıldığımızın hiç farkında değiliz. Allah ne emrediyorsa çünkü tam tersini, dinin Allah’ın emri zannediyoruz. Yaptığımız yanlışlara verecek o kadar çok örnek var ki, hangi birisini hatırlatacağıma inanın şaşırıyorum. DİLERİM BU BATAKLIĞIN İÇİNDE, ÇIRPINDIĞIMIZIN FARKINDA OLURUZ. YOKSA EBEDİ HAYATIMIZI ATEŞE ELLERİMİZLE ATMIŞ OLACAĞIMIZI GÖRDÜĞÜMÜZDE, GERİ DÖNÜŞÜMÜZ ASLA OLMAYACAK, BUNU ALLAH AŞKINA UNUTMAYALIM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- cuma suresi 5. ayet
- ders almayanlar
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kur’an’da Geçen Salatın Özünü, Ne Yazık Ki Doğru Anlayamadık.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Değerli arkadaşlarım, bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da geçen SALAT konusu üzerinde olacak. Bizler Müslüman olduğumuzu söyleriz, ama inandığımız Kur’an’ı ne yazık ki bizzat kendimiz anladığımız dilden okuyup anlamak ve hayatımıza geçirmek yerine, başkalarının anlattıklarının etkisiyle İslam’ı yaşamayı, Kur’an’ı anlamayı seçeriz. Tabi bunu kolayımıza geldiği için, yaşadığımız inancımızı çok fazla ciddiye almadığımızdan yaptığımızı söyleyebilirim. Oysa evimize alacağımız bir eşya hakkında çok daha titiz ve itinayla araştırıp öyle alırız. Şunu lütfen unutmayalım, Allah bu dünyada sizleri indirdiğim vahyimden, yani Kur’an’dan imtihan ediyorum diyorsa, imtihan toplu birbirimizden koya çekerek değil, TEK BAŞINA YAŞANIR. BU DURUMDA BİZLER KUR’AN’I, BİZZAT OKUYUP ÜZERİNDE ANLAYABİLMEK İÇİN DÜŞÜNMEDİĞİMİZ DE, İMTİHANIMIZDA BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ? Olmadığımız da zaten, Müslüman toplumlarının yaşantılarından belli oluyor. Makalemin konusu SALAT. KUR’AN’DA GEÇEN SALATIN ÖZÜNÜ, NE YAZIK Kİ DOĞRU ANLAYAMADIK. Doğru anlayamadığımız içinde, salatın toplumsal boyutunu hayatımıza geçiremediğimizden, toplumlar arasında uçurumlar oluştu. Yalnız Allah’a kulluk etmemiz gerekirken, kendimize adeta Allah’ın yanında Velilerin, gavsların ardına düşerek kendimize İLAHLAR yarattık. Bu konuda birçok makale yazdım, bıkmadan yazmaya devam edeceğim Allah’ın izniyle. Bizler her zaman yaptığımız gibi SALAT konusunu da, bizzat kendimiz Kur’an’dan öğrenmenin yolunu seçmediğimiz için, anlatılanların etkisiyle nefsimize en yakın olanı seçmiş ve inanmışız. Kur’an’ı tercüme edenlerin bir kısmı, ayetlerde geçen her SALAT kelimesini namaz diye çevirmiş, böylece ayette geçen SALAT kelimesinin geniş anlamını Farsça olan kıyam, rükû ve secde ile yerine getirdiğimiz namaza indirgemiştir, böylece salatın özünden faydalanamamışız. Bir kısım Müslümanda Kur’an’da geçen SALAT, bizlerin kıldığımız namaz asla olmadığını iddia ederek, namazı dışlamışlardır. Tabi bu düşüncelerin tamamı insanların kendi fikirleri değil, ONLARA BU KONUDA BİLGİ VERİP ANLATANLARIN DÜŞÜNCE VE İNANÇLARIDIR. Bizlerin bu yol ve yöntemle İslam’ı anlayıp yaşamaya çalışmamız, gerçekten dinde inanılmaz bölünmemize, hatta birbirimize düşman olmamıza neden olmuştur. Bu makalemde bende elbette bizzat Kur’an’dan kendi anladığımı yazacağım sizlere, ama sizlere düşen benim söylediklerimi kesin doğru olarak kabul etmeden, sorumlu olduğumuz Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek, en doğru kararı verme çabasında olmalısınız. Konuyu açalım. Önce şöyle bir bilgi vermek istiyorum sizlere. Allah dinin anası temeli, sorumlu olduğumuz ayetlerin MUHKEM olduğunu söylüyor. Peki, muhkem ne demek? Bu kelimeyi kısaca tarif etmek gerekirse, SAĞLAM KILINMIŞ, DIŞ ETKİLERE VE BOZULMALARA KARŞI KORUNMUŞ, KESİN OLARAK BELİRTİLEN anlamına gelir. Daha detaya girdiğimizde, Muhkem ayet herkesin okuduğunda anlayabileceği, farklı anlamlar yüklenmesinin mümkün olmadığı kesin ve açık hüküm veren ayet anlamına gelir. Onun için Rabbimiz dinin anası temeli olan ayetleri, hiç kimseye muhtaç olmayalım diye, MUHKEM bir şekilde gönderdik diyor. Demek ki ayetleri anlamaya çalışırken teşbih, benzetme örnekler hariç, yapmamız gereken hükümleri kendi nefsimizde farklı anlamlar vermemiz, ancak kendimizi kandırmamıza neden olacağı çok açık anlaşılıyor. Kur’an’a baktığımızda, SALAT kelimesinin geçtiği ayetlerin, anlatılmak istenen konuya göre farklı anlamlara geldiğini görüyoruz. Örneğin salat kelimesi ile Allah, bizzat kendisine DUA etmemizi istediği ayetlerde, bu kelime bolca geçer. Allah’ın ve meleklerin ve bizlerin Resulüne destek olduğundan bahsettiği ayette de SALAT kelimesinin, bu ayette DESTEK anlamına geldiğini çok açık MUHKEM bir şekilde anlıyoruz. Yine birçok ayette de geçen SALAT kelimesinin, bu sefer şekilsel tarif edilen bir ibadet şekline dönüştüğünü görüyoruz. KIYAM, RÜKÛ, SECDE. Kur’an’ın bahsettiği bu şekilsel ibadetin olmadığını iddia edenler, bu kelimelere ayetin asla bahsetmediği, öyle anlamlar veriyorlar ki, ayetlerin MUHKEM oluşuna tamamen ters düştüğü gibi, mantık dışı bir anlamı ayete kendimiz yüklemiş oluyoruz. Yani ayette verilen anlamı okuyanın anlaması, bu ayetten söylenen hükmü çıkarması hiç mümkün değil. Bir örnek vermek istiyorum. Nisa suresi 101 ve 102. Ayetlerde Allah, Resulü ile birlikte savaş için sefere çıkmış Müslümanlardan, salat konusunda bir örnek veriyor ve diyor ki, böyle riskli ve tehlikeli durumlarda SALATI kısaltabilirsiniz. Resule atfen ayetin devamında, sende aralarında onlardan bir kısmı seninle birlikte salata durduğunda, silahlarını yanlarına koysunlar, sizler secdeye vardığınızda diğerleri arkanıza dursun. Daha sonrada onlar salatı yerine getirsinler diyor özet olarak. Siz bu tebliğden, mesajdan ne anladınız? Madem Allah sorumlu olduğumuz ayetlerin MUHKEM yani okunduğunda apaçık olduğunu söylüyor, Allah’ın bu emrini mutlaka anlamış olmamız gerekmez mi? Diyelim ki bu ayette çok detay yok, bu durumda salat konusunda Kur’an’dan başka bilgi alalım. Çünkü Allah, anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle Kur'an'da açıkladık diyor. Hac suresi 26. Ayetinde Allah, Hz. İbrahim’e Hac yeri konusunda ne diyordu hatırlayalım. "BANA HİÇ BİR ŞEYİ ORTAK ETME. EVİMİ DE ZİYARETÇİLER, ORADA YERLEŞENLER, RUKÜ VE SECDE EDENLER İÇİN TEMİZLE." Bakın Kâbe de yapılan salatın şekilsel boyutuna örnekler veriliyor. Rükû secde tabi bunlara başlarken, kıyamda yani ayakta durmuş olmamız gerekiyor. Bir başka örnek verelim şekilsel salata. Hac 77. Ayetinde de yine “EY İNANANLAR! RÜKÛ EDİN, SECDE EDİN VE RABBİNİZE KULLUK EDİN.” Demek ki bu salat, Allah’a kulluk etmenin bir göstergesiymiş. Furkan suresi 64. Ayetinde de: “RABLERİ İÇİN GECELERİNİ SECDE VE KIYAM HÂLİNDE GEÇİRİRLER.” Bunları çoğaltabiliriz lütfen bakın, Fetih 29, Şuara 218-219, Tevbe 112. Ayetlerde de salatın şekilsel boyutunu görebiliriz. Tüm bu bilgileri göz ardı edip, SALATIN şekilsel boyutu yoktur demek ve bu salata farklı anlamlar vermek, kendimizi aldatmaktır. Salatın şekilsel boyunun olmadığını söyleyenler, sanırım Say. Hakkı Yılmaz’ın Kur’an tercümesinin etkisinde kalmış olabilirler. Hakkı Bey ayetlerde gördüğü kıyam, rükû ve secde kelimesine, okunduğunda asla bizlerin anlayamayacağı, bakın nasıl anlamlar veriyor ve günümüzdeki namaz Kur’an’da yoktur diyor. Nisa suresi 101 ve 102. Ayeti Hakkı Beyin mealinden yazıyorum. Nisa 101: VE YERYÜZÜNDE SEFERE ÇIKTIĞINIZ ZAMAN, KÂFİRLERİN; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELERİN SİZE BİR KÖTÜLÜK YAPACAĞINDAN KORKARSANIZ SALÂTTAN [MÂLÎ YÖNDEN VE ZİHİNSEL AÇIDAN DESTEK OLMA; TOPLUMU AYDINLATMA ÇALIŞMANIZDAN] KISALTMANIZDA [EĞİTİMİ-ÖĞRETİMİ KISA KESMENİZDE] SİZİN İÇİN BİR SAKINCA YOKTUR. ŞÜPHESİZ KÂFİRLER; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELER, SİZİN İÇİN APAÇIK DÜŞMANDIRLAR. Nisa 102: VE SEN SEFERDE OLANLARIN İÇİNDE BULUNUP DA ONLAR İÇİN EĞİTİM-ÖĞRETİM VERDİĞİN ZAMAN İÇLERİNDEN BİR KISMI SENİNLE BERABER DİKİLSİNLER/EĞİTİME KATILSINLAR. SİLÂHLARINI DA YANLARINA ALSINLAR. BUNLAR, YETERLİ BİLGİ ALIP İKNA OLDUKLARINDA ARKA TARAFINIZA GEÇSİNLER. SONRA EĞİTİM-ÖĞRETİM ALMAMIŞ DİĞER BİR KISMI GELSİN SENİNLE BERABER EĞİTİM-ÖĞRETİM YAPSINLAR VE TEDBİRLERİNİ VE SİLÂHLARINI ALSINLAR. KÂFİRLER; ALLAH'IN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELER, SİLÂHLARINIZDAN VE EŞYANIZDAN HABERSİZ DURUMDA OLSANIZ DA SİZE ANİ BİR BASKIN YAPSINLAR İSTERLER. EĞER SİZE YAĞMURDAN BİR EZİYET ERİŞİR VEYA HASTA OLURSANIZ, SİLÂHLARINIZI BIRAKMANIZDA SİZİN İÇİN BİR SAKINCA YOKTUR. TEDBİRİNİZİ DE ALIN. ŞÜPHESİZ ALLAH, KÂFİRLER; KENDİSİNİN İLÂHLIĞINI VE RABLİĞİNİ BİLEREK REDDEDEN KİMSELERE ALÇALTICI BİR AZAP HAZIRLAMIŞTIR. (Hakkı Yılmaz meali) Hani bizlerin sorumlu olduğu ayetler MUHKEMDİ, yani hiç şüphe duymadan okuduğumuzda anlayabileceğimiz açık anlamlı idi, ne oldu unuttuk mu yoksa bu ayeti? Sayın hakkı Yılmaz, ayette gördüğü kıyam, rükû ve secde kelimelerine öyle bir anlam vermiş ki ayetin maksadı, anlamı anlatmaya çalıştığı konuyla hiç ilgisi yok. Müslümanlar Allah’ın Resulü ile düşmanlara karşı savaşa gidiyor, Sayın Hakkı Yılmaz kıyam, rükû kelimelerine askerlerin bu zor anında mali ve zihinsel yönden askerlere destek olma, toplumu aydınlatma yani EĞİTİM anlamlarını veriyor. Eğitim savaştan önce olur, savaş zamanında değil. Madem ders veriliyor neden askerlerin yarısı silahını bırakıyor ve iki bölümde yapılıyor, hepsinin silahı elinde olsun, ders dinlesinler. Demek ki ellerinin meşgul olduğu bir ibadet içindeler ki, silahlarını kenara koyuyorlar bu salatı yaparken. ALLAH’IN VERMEDİĞİ ANLAMLARI AYETLERE VEREREK, LÜTFEN KENDİMİZİ KANDIRMAYALIM, İNANIN PİŞMAN OLURUZ. Şimdi de gelelim salatın şekilsel boyutuna. Bazı arkadaşlarımız hemen günümüzde kıldığımız namazın, diğer detaylarını göster bakalım Kur’an’da diyecekler biliyorum. Hiç aramasınlar bulamazlar, çünkü Allah’ın emrettiği bu şekilsel SALATA, mezhepler toplumların gelenekleri inanılmaz ilaveler yapmış ve zorlaştırmışlardır da ondan. Allah kadın erkek ayrımı yapmadan aynı salatı, namazı emretmiştir ama gelenek onu bile farklılaştırmıştır. PEKİ, KUR’AN’IN BAHSETTİĞİ, BU ŞEKİLSEL SALAT NEDİR? ASLINDA BUDA APAÇIK ALLAH’A DUADIR, ZİKİRDİR ONDAN YARDIM DİLEKLERİMİZİ SUNDUĞUMUZ, BAĞLILIĞIMIZI GÖSTERDİĞİMİZ ÇOK ÖZEL ANIMIZDIR. AMA VAKTİ BELİRLENMİŞ, HATTA BİR BAŞKA ÖZELLİĞİ YÜZÜMÜZÜ, KOLLARIMIZI YIKAYIP, BAŞIMIZI VE AYAKLARIMIZI MESH EDEREK, YANİ TEMİZLENEREK YERİNE GETİRDİĞİMİZ ŞEKİLSEL DUADIR BU SALAT. Lütfen salat konusunu, mezheplerin öğretisinden değil, yalnız Kur’an’dan bizzat bizler araştıralım, çok basit ve kolay olduğunu hiç zaman almadığını, o zaman anlayacaksınız. Say. Hakkı Yılmaz sanırım, abdest alarak topluma eğitim veriyor, mali yardımda bulunuyor. Hatırlatırım Allah zekât verin, hayırda yardımlaşmada bulunun derken, abdest alın demiyor. Bu durumda abdest alarak ne yapacağız Say. Hakkı Bey? Değerli dostlarım, lütfen hiç kimsenin söylediklerinin, anlattıklarının, yazdıklarının etkisinde kalmadan Kur’an’ı anlayarak dikkatle düşünerek okuyalım. Çünkü herkes kendi imtihanından sorumludur. Lütfen şunu unutmayalım, her konuda olduğu gibi, Mezhepler cemaat ve tarikatlar, Allah’ın SALAT emrinin şekilsel namaz boyutunu da ilavelerle zorlaştırmıştır. Onun içinde bazı kişiler Allah böyle bir ibadet emretmez diyerek, işin içinden çıkmanın yolunu seçmiştir. Tekrar hatırlatmak istiyorum, dikkatle Kur’an’dan araştırdığınızda, salatın şekilsel boyutunun çok kolay ve basit olduğunu, hiç zaman olmadığını göreceksiniz. Örneğin sabah güne başlarken salat ile Allah’ın huzuruna durup, ondan yardım dileyip şanını yücelterek MORAL BULARAK güne başlamanın, iş dönüşü akşam yine onun huzuruna salat ile durup şükranlarımızı dile getirdiğimizde, nasıl huzur içinde olacağımızı göreceksiniz. LÜTFEN KUR’AN’I TARAFSIZ OKUYUN VE ARAŞTIRIN. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- kuran
- salatın özünü
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Helalleşme Konusu Üzerinde, Gelin Birlikte Düşünelim.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istedim konu, İslam geleneğinde çok konuşulan, HELALLEŞME KONUSU ÜZERİNE OLACAK. Gelin Kur’an ışığında, bu konu üzerinde birlikte düşünelim. Kur’an’ı dikkatle okuyan ve ayetler üzerinde düşünen bir Müslüman, şunu çok açık görecektir. Allah bizlerin istemediğimiz kötü olaylar karşısında, sabırlı olmamızı tavsiye ederek, karşımızdaki kişiye daha sakin ve yapıcı yaklaşmamız, kavgalıysak BARIŞMAMIZIN tavsiyesinde bulunan, birçok örnek ayetlerle uyarmaktadır. Bizlerinde geleneğinde olan bu helalleşme konusu da çok güzel örnek bir davranışımızdır, bunda şüphe yok. HELALLEŞME ASLINDA GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEKTİR. GEÇMİŞLE YÜZLEŞEN AYNI HATAYI KOLAY KOLAY TEKRARLAMAZ, BUDA ÖNEMLİDİR. SİZCE YAPTIKLARIMIZLA YÜZLEŞMEK, YANİ HELALLEŞMEK YAPTIKLARIMIZIN ALLAH KATINDA AFFEDİLMESİNİ SAĞLAR MI? Bu dünyada bir suç işleyip karşımızdaki bir kişiye zarar verdiğimizde, onunla helalleşmemiz kanun karşısında, bizim suçumuzun affedilmesini sağlar mı? Bizler birbirimizle geçmişte yaptıklarımız konuşunda yüzleşebilir, pişmanlığımızı dile getirebiliriz, ama yapılanları asla ne yok edebiliriz, nede bu konuda hüküm verebiliriz. ÇÜNKÜ BU KONUDA YARGIÇ BİZ DEĞİLİZ. YAPTIKLARIMIZIN HEPSİ KAYDA ALINMIŞTIR, ONLARI SİLME YETKİSİNEDE SAHİP DEĞİLİZ. İsterseniz bu konu ile ilgili birkaç örnek ayet hatırlayalım, daha sonra günümüzde çok bahsedilen, özellikle cenaze törenlerinde geçen HELALLEŞME konuşu üzerinde konuşalım. “BİR HAYRI AÇIKLAR VEYA GİZLERSENİZ YAHUT BİR KÖTÜLÜĞÜ AFFEDERSENİZ (BİLİN Kİ), ALLAH DA ÇOK AFFEDİCİDİR, HER ŞEYE HAKKIYLA GÜCÜ YETENDİR.” (Nisa 149) “(O TAKVA SAHİPLERİ) BOLLUKTA VE DARLIKTA HARCAYIP YEDİRENLER, ÖFKELERİNİ YUTANLAR, İNSANLARIN KUSURLARINI BAĞIŞLAYANLARDIR. ALLAH DA İYİLİK EDENLERİ SEVER.” (Ali İmran 134) “ONLAR, BÜYÜK GÜNAHLARDAN VE HAYÂSIZLIKTAN KAÇINIRLAR; KIZDIKLARINDA DA HATALARI BAĞIŞLARLAR.” (Şura 37) “AFFETMEYİ ESAS AL! İYİYİ VE GÜZELİ EMRET, CAHİLLERDEN YÜZ ÇEVİR!” (Araf 199) Bu ve benzeri onlarca ayetinde Allah, kullarını sabra ve sükûnete davet ediyor, istenmeyen olaylarla karşılaştıklarında, bu tür insanlardan da uzak durmamızı istiyor. Her anne babanın evlatlarına tavsiye ettiği gibi, Rabbimizde bizlerin bu yolu izlememizi özellikle tavsiye ediyor. Gelelim helalleşme konusuna. Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, Allah’ın bu tavsiyelerine uyduğunuz halde, kötü niyetli bir kişi size kasıtlı bir şekilde büyük bir zarar verip, kötülük yaptığını yıllarca acılar çektirdiğini bir an düşünelim. O kişi sizden daha sonra pişman olup gelip özür dileyip, geleneklerimizde olduğu gibi HAKKINI HELAL ET diyerek, sizden bir şekilde helallik istediyse ve siz ona hakkımı helal ediyorum dediyseniz, onun yaptığı bu kötülüğü, içinizden tamamen silebilir ve onu gerçekten bağışlayabilir misiniz? Diyelim ki bağışladınız. PEKİ, SİZİN BAĞIŞLAMANIZ, HAKKINIZI HELAL ETMENİZ, SİZCE ALLAH KATINDA DA AFFEDİLMİŞ OLABİLİR Mİ? Burası önemli. Konumuzu daha iyi anlayabilmemiz için, Maide 45. ayette kısas ile ilgili bilgi verirken Allah, haksız yere öldürene kısas emrini veriyor yani onunda ölümünü isteyebilirsin diyor, ama ayetin detayında kim kısası yani ölümünü bağışlarsa, onun günahlarına kefaret olur diyor. Peki, bu davranışı ile katil, Allah katında cezadan kurtulur mu? KESİNLİKLE HAYIR. ÇÜNKÜ MÜKAFATIDA CEZAYIDA YALNIZ ALLAH, BEN HESAP GÜNÜ VERECEĞİM DİYOR. YANİ BİZLERİN HELALEŞMESİ YALNIZ BU DÜNYA İLE İLGİLİDİR, MAHŞER GÜNÜ ALLAH’IN VERECEĞİ HÜKÜM AYRIDIR. Elbette hüküm verenlerin en hayırlısı Allah'tır, bu konuda karar Rabbimizindir. Cenaze töreninde hoca, vefat eden kişi için topluma, HAKKINIZI HELAL EDİYOR MUSUNUZ diye soruyor ve genellikle istisnalar hariç, herkes HELAL OLSUN diyor. Peki, bu şekilde bir helalleşmenin, Allah katında ki durumu nedir diye hiç düşündünüz mü? Cenaze töreninde bulunan herhangi bir kişi ile vefat eden şahsın aralarında geçen bir adaletsizlik, bu şekilde düzelir mi ya da Allah katında bir yumuşama yaratır mı? Yaşarken karşılıklı konuşamadığın, herhangi bir anlaşmaya varamadığın, bu dünyadan göçmüş bir kişiyle bu şekilde helalleşme yapılabilir mi? YAŞARKEN GÜZEL BİR ŞEKİLDE HELALLEŞMEYİP KONUŞAMADIYSAN, GÖNLÜNÜ ALAMADIYSAN, ÖZRÜNÜ DİLEMEDİYSEN ADALETSİZLİK YAPTIĞIN KİŞİDEN, VEFAT ETMİŞ KİŞİ HAKKINDA HELALLİK İSTEMEK, SİZCE NE KADAR DOĞRU OLABİLİR? İsterseniz bu konu ile ilgili bazı ayetleri hatırlayalım ki sorumuza cevap bulabilelim. Nisa 123: İŞ, NE SİZİN KURUNTUNUZA, NE DE KİTAP EHLİNİN KURUNTUSUNA GÖREDİR. KİM KÖTÜ BİR İŞ YAPARSA, ONUNLA CEZALANDIRILIR. O, KENDİSİNE ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR DOST, NE DE BİR YARDIMCI BULABİLİR. (Diyanet Meali) Neml 90: KÖTÜLÜK YAPANLAR, YÜZÜSTÜ ATEŞE ATILIRLAR. “YAPTIKLARINIZDAN BAŞKA BİR ŞEYLE Mİ CEZALANDIRILIYORSUNUZ?” denir.(Bayraktar Bayraklı meali) Saffat 39: SİZE, SADECE YAPTIKLARINIZIN KARŞILIĞI VERİLECEKTİR. (Bayraktar Bayraklı meali) Enam 160: KİM ALLAH'IN HUZURUNA BİR GÜZELLİK GETİRİRSE ONA, GETİRDİĞİNİN ON KATI VARDIR. KİM DE KÖTÜLÜK GETİRİRSE, O SADECE GETİRDİĞİNİN DENGİ İLE CEZALANDIRILIR. ONLAR HAKSIZLIĞA UĞRATILMAZLAR. (Bayraktar Bayraklı meali) Bu ve benzeri onlarca ayet var Kur'an'da. Ne yazık ki bizler, Allah'ın vahyine tavsiyelerine uymak yerine, gönlümüzü rahatlatacak şeylerle uğraşmanın çabası içinde oluyoruz. Lütfen Allah’ın adaletini kendi nefsimizde hafife almayalım ve kendimizce şekillendirmeyelim. Rabbimiz benim adaletim sizlerin kuruntunuza, yani olmayacak bir şeyi sanki olur gibi göstermenizle olacak değildir diyor. KİM NE YAPARSA, BİZDEN ONUN KARŞILIĞINI GÖRÜR DİYEDE UYARIYOR. Yani sizler kendi aranızda asla yaptığınız suçları, ne hafifletebilirsiniz nede yok edebilirsiniz diyor. Hatta çok net bir şekilde uyarı yapıyor Allah, bakın ne diyor bu konuda. “BİZ, KIYAMET GÜNÜ İÇİN ADÂLET TERAZİLERİ KURARIZ. ARTIK KİMSEYE, HİÇBİR ŞEKİLDE HAKSIZLIK EDİLMEZ. YAPILAN İŞ, BİR HARDAL TANESİ AĞIRLIĞINDA BİLE OLSA ONU GETİRİRİZ. HESAP GÖREN OLARAK BİZ YETERİZ.” (Enbiya 47) Demek ki bizler kendi aramızda adaletin terazini kuramıyormuşuz. Allah en küçük tohumlar arasında olan, hardal tohumu kadar yaptıklarınızın, karşılığını huzurumda göreceksiniz diyorsa, hakkını helal et diyerek, helallik almakla kurtulacağımızı lütfen zannetmeyelim. Elbette Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır bunda şüphe yok. Bizlere düşen ADALETİN BİR GÜN MUTLAKA TECELLİ EDECEĞİNİ, ASLA UNUTMAMAK OLMALIDIR. Ne yaparsak onun karşılığını, Allah’ın huzurunda göreceğiz. Bir başka şekliyle izah etmek gerekirse, Allah kendi aranızda birbirinize saygılı olun, hiç biriniz bir başkasının hakkına müdahale etmesin, adaletli davransın HOŞ GÖRÜLÜ OLSUN DİYOR. Haksızlığa uğrayanlar da merak etmesin, adalet terazisi kurulduğunda, HERKES HAK ETTİĞİNİN KARŞILIĞINI GÖRECEKTİR DİYOR. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah’ın halis ZİKİR EHLİ kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- helalleşme konusu
- üzerinde
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Bilmiyorsanız Zikir Ehline, Bilenlere Sorun Sözüyle Ne Kast Ediliyor?
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim öyle ayetler var ki, bu ayetlerin anlamını değiştirip, kendi batıl inançlarına nasıl kanıt yaratmaya çalıştıklarına şahit olacaksınız. Eğer bizler Kur’an ile tanışmayıp, ilk elden Allah’ın mesajlarını tebliğ alamadıysak, inanın anlatılan yalan yanlış sözlerin etkisinde kalmamız, kaçınılmaz olacaktır. Kur’an’da bazı ayetlerde, Allah bir konu hakkında bizlere bilgi verip, devamında zikir ehline yani bu konuda bilgi sahibi olanlara isterseniz sorun inanmıyorsanız, diye geçen ayetlerin anlamlarını nasıl değiştirip, Kur’an’ın tamamına aykırı bir anlamı nasıl verdiklerinin örneğini, sizlere hatırlatmak istiyorum. Ama önce şunu hatırlatmak isterim. Sizce Allah yemin ederek, Kur’an’ı anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık, güvenilecek Veliniz yalnız benim, sakın kendinize Veliler edinip ardı sıra gitmeyin, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyoruz dedikten sonra, Kur’an’ı anlayamayanlar âlimlere, veli kişilere sorsun demiş olabilir mi? Bir örnek verelim. Nahl 43: (EY RASUL!) SENDEN ÖNCE GÖNDERDİKLERİMİZ DE, KENDİLERİNE VAHYETTİĞİMİZ (ÂDEMOĞULLARINA MENSUP) ADAMLARDAN BAŞKASI DEĞİLDİ -EĞER BİLMİYORSANIZ (ÖNCEKİ) VAHİYLERİN MENSUPLARINA SORABİLİRSİNİZ. (Mustafa İslamoğlu) Bu ayeti tercüme edenlerin bir kısmı, ayetin son bölümünü şöyle tercüme ediyorlar. “EĞER BU KONULARI BİLMİYORSANIZ İŞİN EHLİNE SORUNUZ.” “EĞER BİLMİYORSANIZ, BİLENLERDEN SORUNUZ” “EĞER BİLMİYORSANIZ, KİTAP EHLİNE SORUN.” “EĞER BİLMİYORSANIZ, İLİM SAHİPLERİNE SORUN” Aslında ayetin orijinalinde ZİKİR EHLİNE SORUN diye geçiyor. Peki, zikir ehli kimler? Kendilerine daha önce Kitap inmiş, tüm Kitap ehli kast ediliyor. Zikir ehli batıla hurafeye değil, yalnız Allah’ın indirdiği vahye yani en emin kaynağa, delile inanan kişilere denir. Onun için Allah zikir ehli, emin olmadığı bilginin ardına düşmez, yalnız Allah’ın emrettiği gibi vahye yani Allah’ın ipine sarılır diyor. Bu ve benzeri ayetleri özellikle farklı tercüme ederek, sanki Allah dinini bilmiyorsan Kur’an’dan anlayamadıysan, bilen âlimlere Veli insanlara sorun diyor diyerek, TOPLUMU KUR’AN’A DEĞİL, BİRİLERİNE YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR. Hâlbuki ayette, çok açık bir bilgi veriyor Allah hem Resulüne, hem de bizlere diyor ki, senden öncede senin gibi insanların arasından, Resuller seçip gönderdim. Bilmiyorsanız sözünden kast edilen, hala vahyimi tebliğ almadıysanız, şüpheniz varsa bu konuda yani inanmıyorsanız, daha önce gönderdiğim kitaplara inananlara sorun, aynı cevabı onlardan alacaksınız diyor. Bunu anlamak istemeyen, ancak kendisini kandırmak için zorlayandır. Böyle kişilere de zaten sözümüz yok. Şimdide aynı konuda farklı ayetlerden örnekler verelim. Furkan 59: GÖKLERİ VE YERYÜZÜNÜ VE İKİSİ ARASINDAKİLERİ ALTI GÜN İÇİNDE (ALTI EVREDE) YARATAN, SONRA DA ARŞ’A KURULAN RAHMÂN’DIR. SEN BUNU HABERDAR OLANA SOR! (Diyanet meali) Enbiya 7: BİZ SENDEN ÖNCE DE KENDİLERİNE MESAJLARIMIZI İLETTİĞİMİZ (ÖLÜMLÜ) İNSANLARDAN BAŞKA BİRİLERİNİ ELÇİ OLARAK GÖNDERMEDİK. HEM EĞER (BU KONUDA BİR ŞEY) BİLMİYORSANIZ, (GEÇMİŞ) VAHİYLERİN MENSUPLARINA/ZİKİR EHLİNE SORUN! (Mustafa İslamoğlu) Ankebut 43: İŞTE BİZ, İNSANLARA BU MİSALLERİ ANLATIYORUZ AMA BUNLARIN HİKMETİNİ, GERÇEK BİLGİ SAHİBİ OLANLARDAN BAŞKASI KAVRAYAMAMAKTADIR. (Kur’an yolu Diyanet İşl.) Furkan suresi 59. Ayetinde de Allah, bir konuda apaçık bilgi veriyor bizlere ve Nahl 43. Ayette olduğu gibi, verdiğim bu bilgiye inanmıyorsanız, daha öncede bu konuda Resullerim aracılığıyla bilgiler ulaştırmıştım Kitap Ehline, bunun bilgisi olanlarda var, isterseniz onlara sorun aynı cevabı onlardan alacaksınız diyor. Yani bilmediğiniz, anlayamadığınız konuları, bilenlere sorun asla demiyor. Eğer öyle söylemiş olsaydı, Kur’an’dan yüzlerce ayetle çelişirdi. Rabbimiz vahyimi anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, yemin olsun ki kolaylaştırdım diyor, unuttuk mu bu uyarıyı. Enbiya 7. Ayette de yine aynı uyarıda bulunuyor Allah. Resulüm, senden önce de senin gibi ölümlü insanları Resul olarak gönderdik. Verdiğim bu bilgilere inanmıyorsanız, zikir ehline yani daha önce gönderdiğim kitaplara iman etmiş kullarıma sorun, onlardan da aynı cevabı alacaksınız diyor. Ama bu ve benzeri ayetlerde geçen bir kelimeyi, bilmiyorsanız bilenlere yani âlimlere veli kişilere sorun, şeklinde farklı tercüme ederek, insanların sanki dini öğrenmek için birilerine mutlaka muhtaç olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. DÜŞERSEK, BU BATAKLIKTAN ASLA ÇIKAMAYIZ. Ankebut 43. Ayette aynı konuda Rabbimiz uyarıyor ve bakın ne diyor. Biz ayetlerimizle kullarıma, bunca açık misaller örnekler veriyoruz ki, bunların nedenlerini, amacını, hikmetini batıl ve hurafeden uzak arı duru vahyime iman eden kullarım kavrasın, gönülleri rahatlasın ve imanları güçlensin diyor. Hani bu ayette, sen anlayamadıysan bir bilene sorun emri nerede? Tam tersine, birçok misallerle anlatıyoruz ki anlasınlar diyor. ALLAH AYETİN SONUNDA, ZİKİR EHLİ YANİ VAHİYİME İMAN ETMİŞ, MESAJLARIMDAN HABERDAR OLAN KULUM, TÜM BU GERÇEKLERİN FARKINDA OLUR DİYOR. Değerli kardeşlerim, lütfen Kur’an’ı farklı tercümelerden dikkatle, ayetler arasında bir bağ kurarak okuma çabasında olalım ki, ALLAH’IN ZİKİR EHLİ KULLARI ARASINDA OLABİLELİM. Bunu yapmadığımız takdirde, bizleri Allah ile aldatanlardan asla kutulamayız. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- zikir ehline
- bilenlere sorun
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Fıtratımıza Uygun Olmayan, Bir Din Yarattık Kendimize.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, FITRAT konusu üzerinde olacak. İslam Fıtrat dinidir deriz. Gerçekten de öyle, çünkü bir din fıtrat üzerine değilse, o din Allah katından gelmemiş demektir. Peki neden? Çünkü fıtrat kelime anlamı YARADILIŞ, ALLAH’IN VERDİĞİ DOĞAL YETENEK, YATKINLIK anlamlarına gelir. Onun içinde biz insanların yaratıldığı özelliklerine aykırı bir inanç, din yaşıyorsak bu din ve öğretileri batıldır, hurafedir diyebiliriz. Lütfen makalemi, Tin suresi 4. Ayette Allah’ın verdiği şu bilgiyi asla unutmadan okuyup anlamaya çalışalım. “BİZ, GERÇEKTEN İNSANI EN GÜZEL BİR BİÇİMDE YARATTIK.” Kur’an’da geçen fıtrat konusu ile ilgili ayeti önce hatırlayalım ve konumuzu bu ayet üzerinden ve Allah’ın bizleri yarattığı FITRATI, yine Kur’an’dan öğrenerek anlamaya çalışalım. Rum 30: O HALDE SEN HANÎF OLARAK BÜTÜN VARLIĞINLA DİNE, ALLAH İNSANLARI HANGİ FITRAT ÜZERE YARATMIŞSA ONA YÖNEL! ALLAH’IN YARATMASINDA DEĞİŞME OLMAZ. İŞTE DOĞRU DİN BUDUR; FAKAT İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER. ( Kur’an yolu Diyanet işl.) Bakın Allah Resulünü uyarıyor ve diyor ki, bir HANİF olarak bütün varlığınla Allah’a yönel. Peki, Hanif ne demek? Yaratıcı tek İLAH olarak Allah’ı bil ve ona kendini teslim et, yalnız ona güven demektir. Demek ki bizlerde Allah’ın Resulünün yaptığı gibi, yalnız Allah’ın vahyine onun ipi Kur’an’a güvenmediğimiz sürece, HANİF BİR MÜSLÜMAN OLMAMIZ MÜMKÜN OLAMAZ. Eğer bizler İslam’ı yaşarken, yalnız Allah’ın indirdiği Kur’an’ı yeterli görmeyip onun yanına rivayetleri, ataların mezhep inançlarının dine koyduğu hükümlerle inancımızı yaşıyorsak, ASLA HANİF BİR DİN ÜZERİNDE DEĞİLİZ DEMEKTİR. Kaf suresi 16. Ayetinde Rabbimiz bizlerin, yaratılışını yani fıtratını çok iyi bildiği için, bakın ne diyor. ”ANDOLSUN İNSANI BİZ YARATTIK. NEFSİNİN ONA NELER FISILDADIĞINI BİLİRİZ. BİZ ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ.” Bir an şöyle bir düşünün, aklınızdan öyle şeyler geçmiştir ki, eğer düşünmeden her aklımıza geleni yapsaydık, rezil olurduk yüzümüze hiç kimse bakmazdı. İşte bizler nefsimizin ve fıtratımızın dizginlerini, AKLIMIZA EMANET ETMEZSEK, İNANIN HER TÜRLÜ REZİLLİĞİ YAPARIZ. Rum suresi 30. ayetin devamında Allah, Resulünü yine çok önemli bir konuda daha uyarıyor. Resulüm sizleri yarattığım FITRAT üzerinde ol ona yönel diyor ve Rabbimiz GERÇEK DOĞRU DİN BUDUR DİYOR. Sizlere sorsam ve desem ki, bizleri Allah nasıl bir fıtrat üzerinde yaratmıştır, ne dersiniz? Hiç okudunuz mu Kur’an’dan, Allah bizleri hangi özelliklerle yaratmış ki, bu konuda bizleri uyarıyor. Gerçekten bu konu çok ama çok önemli. Bizler gerçekten Allah’ın yarattığı FITRAK üzerinde mi inancımızı yaşıyoruz. Gelin bu soruyu Kur’an’a soralım, bize nasıl bir cevap verecek. Kef 54: ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. FAKAT İNSAN TARTIŞMAYA HER ŞEYDEN DAHA ÇOK DÜŞKÜNDÜR. (Diyanet meali) Enbiya 37: İNSANOĞLU ACELECİ BİR YARATILIŞA SAHİPTİR; ZAMANI GELİNCE SİZE MESAJLARIMIN (GERÇEK OLDUĞUNU) GÖSTERECEĞİM; DOLAYISIYLA, ACELE ETMENİZE HİÇ GEREK YOK. (Mustafa İslamoğlu) Nisa 28: ALLAH SİZDEN (YÜKÜNÜZÜ) HAFİFLETMEK İSTİYOR; (ÇÜNKÜ) İNSAN ZAYIF YARATILMIŞTIR. (Mehmet Okuyan) Lütfen ayetler üzerinde dikkatle düşünelim ki, bizlerin FITRATIMIZI yani hangi özelliklerde yaratıldığımızı doğru anlayabilelim ve bunları dikkate alarak yaşayalım, yani önlemimizi alalım. Kısaca özetleyelim. TARTIŞMAYA MEYİLLİ OLDUĞUMUZ. ACELECİ TABİATTA YARATILDIĞIMIZ. ZAYIF KARETKTERE SAHİP OLDUĞUMUZ. Sanırım bu özelliklerde yani fıtratta yaratılan bir insanın, hata yapmaması mümkün değil diye düşündünüz bir an. Tabi Kur’an’ın tamamını dikkatle okuduysanız, Allah’ın bu özelliklerde yarattığı kuluna, BU ZAYIFLIKLARININ ÜSTESİNDEN GELMESİ İÇİN ONU, ÇOK AKILLI YARATTIĞINIDA KUR’AN’DAN OKUMUŞSUNUZDUR. AKIL İNSANIN SİGORTASIDIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. AKIL DEVRE DIŞI KALDIYSA, SİGORTASI ATMIŞ BİR MAKİNADAN FARKI OLMAZ. Bu konuda hataya düşmeyelim, fıtratımızın zaaflığının esiri olmayalım diye nasıl uyarıyordu Rabbimiz bizleri, kısaca ayetlerden başlıkları hatırlayalım. “HÂLÂ DÜŞÜNMÜYOR MUSUNUZ?”, NE KADAR DA AZ ÖĞÜT ALIYORSUNUZ, ÖĞÜT ALAN YOK MUDUR, YEMİN OLSUN Kİ, BİZ, KURAN’I ÖĞÜT VE İBRET İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. FAKAT DÜŞÜNEN Mİ VAR, AYETLERİ SİZE AÇIK-SEÇİK BİLDİRİYORUZ Kİ, AKLINIZI İŞLETEBİLESİNİZ. ALLAH, AYETLERİ SİZE İŞTE BÖYLE AÇIKLAR Kİ, DERİN DERİN DÜŞÜNEBİLESİNİZ. SAYGIYLA ÜRPERENE BİR HATIRLATMA/DÜŞÜNDÜRME/ÖĞÜT VERME OLSUN DİYE İNDİRDİK. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ? BİZ BENZETMELERİ İNSANLAR İÇİN YAPIYORUZ Kİ, İNCEDEN İNCEYE DÜŞÜNEBİLSİNLER. DÜŞÜNÜP TAŞINACAK DA ÖĞÜT KENDİSİNE YARAYACAK. DİLEYEN ONU DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALIR.” Tüm bu ve benzeri birçok ayette Allah, zaaflarımızın etkisinde kalmadan, bizlerin gerçeklerle buluşabilmesi için AKLIMIZI özellikle kullanmamızı istiyor. Peki neden? Çünkü sizleri bu dünyada İMTİHAN EDİYORUM DİYOR RABBİMİZ. Bakalım hangi kulum benim ikaz ve uyarılarıma uyacak, hangi kulum nefsinin, duygularının esiri olup yoldan sapacak diye, bizleri imtihan ediyor. Aklımızı devre dışı bıraktıysak, düşünmeyi başkalarına emanet ettiysek ne olur biliyor musunuz? Onu da elbette söylüyor bizlerin yaratıcısı yüce Rabbimiz. “ALLAH AZABI, PİSLİĞİ AKILLARINI GÜZELCE KULLANMAYANLARA VERİR. (Yunus 100) Allah, sakın dinde bölünenler gibi olmayın uyarısını yaptığı halde, bizler yaşadığımız batıl İslam’ı savunabilmek için BÖLÜNMEKTE ZENGİNLİK VARDIR diyerek, Allah’ın uyarısını görmezden gelip, sanki bu hatamız yetmiyormuş gibi birde, AKILLA İSLAM YAŞANMAZ KUR’AN ANLAŞILMAZ diyorsak, kendimizi azabın pisliğin içine atıyoruz demektir. İslam toplumlarına şöyle bir bakın, sizce bu acı gerçekler yaşanmıyor mu? Yaratıldığımız fıtratın, bizlerin üzerindeki etkisini doğru anlayabilmemiz için, size bir örnek vermek itiyorum. Eğer başımıza ağır bir hastalık gelmediyse, ölümle karşı karşıya kalmadıysak, hiçbir zaman ölümü aklımıza bile getirmeyiz, daha doğrusu düşünmek istemeyiz, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarız. HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ MALIMIZA MAL, PARAMIZA PARA KATMAK İÇİN HERŞEYİ YAPARIZ. BU DÜŞÜNCEDE BİZİ, İNANILMAZ YANLIŞLAR YAPMAYA YÖNELTİR. TABİ ELDE KUR’AN, AKLIN DİZGİNLERİ İLE KENDİMİZE GELİYORSAK O BAŞKA. Değerli dostlarım, aslında söyleyecek çok şey var, ama bizler AKLI, DÜŞÜNMEYİ bir kenara bırakıp, sorgusuz sualsiz FITRATIMIZA ASLA UYMAYAN, HATTA TERS DÜŞEN BİR İNANCI ALLAH’IN DİNİ, ŞERİATI DİYE YAŞIYORUZ. TABİ FITRATIMIZA UYMADIĞI İÇİNDE, ÇOK AMA ÇOK BÜYÜK HATALAR YAPIYOR, ÇOK BÜYÜK GÜNAHA GİRİYORUZ. Tabi böyle yapınca, dualarımıza Allah’tan karşılık göremiyoruz. Rabbimiz FITRATIMIZI imtihanımız gereği, bu özelliklerde yaratmış ama yemin ederek nasıl bir rehber kitap göndermişti onu da hatırlayalım, herkesin anlayamayacağı yıllarca ilim tahsil edilmesi gereken bir rehber kitap mı? Kamer 17: ANDOLSUN BİZ, KUR’AN’I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN? (Diyanet meali) Rabbimiz yine de kullarına acıyarak yardımcı oluyor ve yol gösterip, yemin ederek Kur’an’ı kolaylaştırdık diyor birçok ayetinde. Bizler aklı ve Kur’an’ı bir kenara bırakıp, Allah’a onun kitabı Kur’an’a güveneceğimize edindiğimiz Veli, gavs adını verdikleri kişilere güvenip, KUR’AN KOLAYDA NE KADAR KOLAY, ONU HERKES ANLAYAMAZ, ANCAK ONU YILLARCA İLİM TAHSİL ETMİŞ VELİ İNSANLAR ANLAR DİYEBİLİYORUZ. Bu akıl tutulmasının nedeni, FITRATIMIZA tamamen ters düşen bir inanç üzerinde olmamızdan kaynaklanıyor. Dine, Allah’ın kanunlarına yapılan ilavelerle, ZORLAŞTIRILMIŞ BİR DİNİ ELLERİMİZLE YARATMIŞIZ. Böyle olunca da toplum İslam dininden uzaklaşmış, hatta Allah’ın şeriatına ilaveler yaparak zorlaştırmışlardır. YARATILAN ŞERİATI ALLAH’IN ŞERİATI DİYE TOPLUMA ANLATTIKLARINDAN, TOPLUM ŞERİAT KELİMESİNDEN BİLE KORKAR OLMUŞ. Hâlbuki şeriat Allah’ın kanunlarıdır ve ondan korkulmaz, kaçılmaz çünkü o kural ve kanunlar fıtratımıza uygun olandır. Allah yemin ederek hiç kimseye muhtaç olmayalım diye Kur’an’ı, FITRATIMIZA UYGUN OLARAK KOLAYLAŞTIRDIĞINI SÖYLÜYOR. Elbette Fıtratımıza uygun olmayan, zorlaştırılmış bir inancın huzur içinde yaşanması da mümkün olmayacaktır. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Fıtratımıza uygun Allah’ın arı duru dinini Kur’an’dan öğrenip yaşama çabasında olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- fıtratımıza uygun olmayan
- fıtrat
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Bizler İnsan Olarak, Hangi Özelliklerde Yaratıldığımız Konusunda, Kendimizi Tanıyor Muyuz?
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Biz insanlar, nasıl bir yaratılış özelliğine sahip olduğumuzu biliyor muyuz? YANİ KENDİMİZİ TANIYOR MUYUZ? Kendisini tanımayan bir insan, nefsinin duygularının etkisiyle, neler yapabileceğini inanın hayal bile edemez. Lütfen bu makalemi, sonuna kadar sabırla okuyunuz. Bizlerin kendimizi tanıyabilmemiz için, Hz. Âdem ve eşinin hangi özelliklere sahip olduğunu, iyi bilmeliyiz. Allah boşuna bu konudaki örnekleri, Kur’an’da bizlere vermiyor. Hatırlayınız Allah Hz. Âdem ve eşine, SAKIN ŞU AĞACA YAKLAŞMAYIN, MEYVESİNDEN YEMEYİN YOKSA ZALİMLERDEN OLURSUNUZ diye emir vermişti. Ama İblis Hz. Âdem ve eşini duyguları nefsi ile aldatarak, Allah’ın apaçık emrini çiğnemesine neden oldu. Düşünebiliyor musunuz Allah’ın emri olduğunu bildiği halde, nefsinin duygularının esiri oldu. Peki neden? Çünkü Hz. Âdem’i ve eşini bakın hangi sözlerle, vaatle kandırmıştı. “EY ÂDEM! SANA EBEDÎLİK/SONSUZLUK AĞACINI VE SONU GELMEZ BİR OTORİTEYİ GÖSTEREYİM Mİ?” Diyerek o yasak ağacın meyvesini yedirmişti. Biz insanlar bu duyguların baskısında, yaşamın kurallarını yerine getirmemiz gerekirken, hiç düşünmeden çok büyük yanlışlar yapıyoruz. Ne olursa olsun bir gün öleceğimizi bildiğimiz halde çok uzun yaşamayı, çok zengin olmayı hayal ediyoruz ama fırsatını bulursak, SONUCU NE OLURSA OLSUN ONLARI YAPABİLECEK ZAAFLARIMIZ VAR. Hatta Allah’ın kanunlarını esnetebilmek ve nefsimizin arzularını yaşayabilmek için, kendimize Allah’ın dinin emri diye, beşeri kurallar uydurmaktan da çekinmiyor, her rivayete düşünmeden inanabiliyoruz. Düşünebiliyor musunuz Allah, büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örterim dediği halde, büyük günah işlemeye çok meyilli nefsimizi tatmin edebilmek için, ALLAH’IN RESULÜNÜN ŞEFAATİ ÜMMETİNİN BÜYÜK GÜNAHLARINA OLACAKTIR diyenlerin iftirasına inanmakta, bir sakınca görmüyoruz. Çünkü işimize geliyor da ondan. BU HATALARI YAPAN BİR İNSANIN, NELER YAPABİLECEĞİNİ DOĞRUSU HAYAL BİLE EDEMİYORUM. Hâlbuki Allah, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diye uyarmamış mıydı, iman ettik dediğimiz Kur’an’da? Düşünebiliyor musunuz, tıpkı Hz. Âdemin yaptığı yanlışa bizlerde düşüyor ve Allah’ın emri olduğunu bildiğimiz halde, kendimizi avutacak sebepler yaratıyoruz. BİZLER BU AZGIN USLANMAZ NEFSİMİZİ DİZGİNLEYEMEZSEK, İNANIN AKLIN VE MANTIĞIN ÖTESİNDE OLAN HERŞEYİ BİZLERE YAPTIRIR. LÜTFEN KENDİMİZİ İYİ TANIYALIM VE BEN ŞUNU YAPMAM, BUNU YAPMAM DEMİYELİM. Yapılanları televizyondan izliyoruz. Bunları yapanlarda bir zamanlar izleyip, yok canım buda yapılır mı demişlerdi eminim. Yine aynı Âdeme ve soyuna Allah, öyle değer vermiş ki, meleklerin ve cinlerden olan İblisin bile Hz. Âdeme saygı göstermesini, ona boyun eğmelerini emretmişti. Peki, siz bu iki örnekten ne anladınız? BİR YANDA APAÇIK ALLAH’IN EMRİNE, NEFSİNİN ETKİSİNDE YENİK DÜŞEN BİR ÂDEM VE EŞİ VAR, BİR YANDAN ALLAH’IN ÇOK ÖZEL YARATTIĞI VE ONU DİĞER CANLILARDAN ÜSTÜN TUTTUĞU BİR GERÇEK VAR. Çok ilgin ve düşündürücü değil mi? Rabbimiz biz kullarına çok önem vermiş özenerek yaratmış, hatta bu dünyada Hz, Âdemi kendisine Halife olarak seçmişti. Peki, neden Allah bu denli değişken duyguların etkisinde kalabilen bir kul olarak yaratmış olabilir bizleri? Böyle bir insanın, bu örnekleri düşündüğümüzde hata yapmaması, normal olarak mümkün görünmüyor. TÜM BUNLARIN ASIL NEDENİ, BİZLERİN İMTİHANI İÇİNDİR. Güçlerle donatılmış olmanın, elbette zorlukları ve bir bedeli vardır. Peki, Allah bizlerin hata yapmamızı mı istiyor? Elbette hayır. Bu satırları yazdığımda Kur’an’da, Rabbimizin biz insanları tanıtırken, özelliğimizi bizlere anlatıp ne demişti onları da hatırlayalım ki konumuz daha iyi anlaşılabilsin. 1-TARTIŞMAYA MEYİLLİDİR. 2-ACELECİ TABİATTA YARATILMIŞTIR 3-ZAYIF YARATILMIŞTIR. Tüm bu bilgileri bir araya getirdiğimizde, eğer Kur’an ile gereken bir bağı kuramayıp Allah’ın ikaz ve uyarıları üzerinde düşünmeyenler, inanın İBLİSİ/ŞEYTANI GERİDE BIRAKIRLAR. Sanırım bırakıyorlar da zaten, diyenlerinizi duyar gibiyim. Onun için Rabbimiz, yaratılışımız gereği biz kullarına yardımcı olabilmek için sürekli Elçiler ve rehber kitaplar gönderip uyarmıştır. Hatta geçmiş toplumların yaptığı hatalardan örnekler verip, bizlerin aynı hataları yapmamamız içinde ikaz ve uyarılarda bulunmuştur. Peki, bizler bu ikaz ve uyarıları dikkate alıyor muyuz? Yoksa bu ayetler o günkü topluma hitap ediyor bizlere değil diyerek, ALLAH’IN VAHYİNİ YETERLİ GÖRMEYİP kendimize Kur’an’ın dışından uyarılar, rehber kitaplar mı ediniyoruz, ne dersiniz? Ne yazık ki Allah’ın uyarıları kitap Ehli gibi, bizlere de yeterli gelmediğinden, geçmiş toplumların yaptığı hataları, tekrarlamaya devam ediyoruz. Hâlbuki Allah, Hz. Âdeme çok açık net, sakın şu ağaca yaklaşma yani onun meyvasından yeme dediği halde, nefsinin duygularının etkisiyle ağaca yaklaşmıştı. Hz. Âdem’in ve eşinin, Allah’ın emrini görmezden geldiği gibi bizlere de Allah, YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILIN, KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYE NİCE ÖRNEKLERLE KUR’AN’I AÇIKLADIK. SİZİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM dediği halde, bizler yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgiler verir diyerek, kendimize beşeri rehberler edindik. Böylece zalimlerden, inkârcılardan olduğumuzun farkında bile olamadık. BU KISSADAN HİSSERDEN ANLIYORUZ Kİ, BİZLERE DÜŞEN ELDE KUR’AN, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNİ EMİRLERİNİ HAYATIMIZA GEÇİRİP, BUNUN NEDENLERİNİ ARAŞTIRMAK OLMALIDIR. Allah’ın ayetlerine ilaveler yapmak hiç kimsenin yetkisinde değildir, hatta Resullerine bile bu yetkiyi vermemiştir. “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Peki Allah, bizleri imtihanımız gereği bu denli nefsimizin esiri olabileceğimiz özellikte yaratarak, bizleri cezalandırıp intikam mı alıyor? Elbette hayır, çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, şefkatlidir ama özenerek yarattığı ve yaratılan canlıların en üstünü olmamızın da bir karşılığı, Allah’ın bizlerden bir beklentisi de elbette çok büyük olacaktır. Peki, Allah bizlerin nefsimizin etkisinde kalmadan, imtihanımızı yaşayabilmemizin yolunu, göstermemiş olabilir mi Kur’an’da? Elbette göstermiş. BİZLERİ ÜSTÜN KILAN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİMİZ, ÖZGÜR İRADEMİZLE DÜŞÜNEREK AKLIMIZI KULLANARAK BİZİ BAŞBAŞA BIRAKMIŞ, İMTİHANIMIZI YAŞAMAMIZI İSTEMİŞTİR. “AKLINIZI KULLANASINIZ DİYE ALLAH, SİZE ÂYETLERİNİ İŞTE BÖYLE AÇIKLIYOR.” (Bakara 242) “ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR/PİSLİK İÇİNDE BIRAKIR.” (Yunus 100) Demek ki bizler Allah’ın istediği yoldan gidebilmemiz için, ÖNCE AKLIMIZI ALLAH’IN VAHYİ İLE BİZZAT BİZLER, HİÇKİMSENİN BASKISI VE ETKİSİ OLMADAN KULLANMAMIZ GEREKİYORMUŞ. Kullanmayanların da sonunun ne olacağını açıkça bildiriyor. Hz. Âdem ve eşi İblisin yalanlarına kanmayıp, Allah bunu emrediyorsa vardır bir nedeni demesi gerekirken, düşünmeden nefsine yenilmiştir. Bu ayetler bizlere ders olmalıdır. Allah Kur’an’da bu konuda bizleri çok sık uyarıyor ve düşünmemizi aklımızı kullanmamızı emrediyor. AMA DİN TACİRLERİ BİZLERİ ALLAH’A DEĞİL, KENDİLERİNE DAVET EDEREK, KUR’AN’I SİZ ANLAYAMAZSINIZ, KUR’AN AÇIK DEĞİLDİR DİYE KORKUTUYORLAR. Allah’ta tam tersini söylüyor ve güvenilecek Veliniz yalnız benim, yalnız Kur’an’a sarılın, kendilerine davet edene değil, Allah’a davet edenlere güvenin. Kur’an’ı biz nice örneklerle açıkladık diye bilgi veriyor. Bizler ne yazık ki nefsimizin etkisinde kalarak, Allah’ı dinlemek yerine, güvendiğimiz Veli edindiğimiz kişilerin sözlerine, düşünmeden itaat ediyoruz. Hatta atalarınız bu konuda hatalar yaptı, siz onların hatalarına düşmeyin diye örnekler veriyor Kur’an. Ne yazık ki bizlerin Kur’an ile bağımızı kestikleri için, aklı düşünmeyi bir kenara bıraktığımızdan, İblisle yarışır olduk. Özellikle tekrar etmek istiyorum, Allah aklını kullanmayanı pislik içinde bırakırım diye uyardığı halde, AKILLA DÜŞÜNEREK İSLAM YAŞANMAZ DİYENLERE UYDUK, ONLARIN SÖZLERİNE İNANDIK. Sonucunu da hep birlikte görüyoruz. Rabbimiz bu konuda bizleri uyarıyor ve bakın ne diyor. Bakara 170: ONLARA, “ALLAH’IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ” DENDİĞİNDE, “HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYE UYARIZ” DERLER. YA ATALARI AKILLARINI KULLANAMAMIŞ, DOĞRUYU DA BULAMAMIŞ İDİYSELER DE Mİ? (Bayraktar Bayraklı) Rabbimiz onlarca yüzlerce ayetinde, size indirdiğim vahye Kur’an’a uyun onun ipine sarılın, AKLINIZI KULLANIN, DÜŞÜNÜN, HALA DÜŞÜNMÜYOR MUSUNUZ dedikçe akıl ve Kur’an’ı devre dışı bırakıp, birilerinin sözlerine/hadislerine güvenerek İslam’ı yaşadığımız için, ne yazık ki hataların yanlışların en büyüğünü bizler yapıyoruz. Akıl devre dışı kalınca, bunun zerre kadar farkında da olamıyoruz. Bu konuda uyaranları da din düşmanı, sünnet inkârcısı ilan edebiliyoruz. Değerli dostlarım kardeşlerim. Lütfen bu can bu bedenden ayrılmadan, ÖNCE KENDİMİZİ VE YARATILIŞ ÖZELLİKLERİMİZİ KUR’AN’DAN ÖĞRENELİM. YANİ BİZLER ÖNCE KENDİMİZİ TANIYALIM Kİ AKLI DÜŞÜNMEYİ VE KUR’AN’I ANLAMADAN ÜZERİNDE DÜŞÜNMEDEN İSLAM’I YAŞADIĞIMIZDA, NASIL GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN AFFEDİLEMEYECEK BÜYÜK HATALAR YAPABİLECEĞİMİZİN ÖNCE BİLİNCİNDE, FARKINDA OLALIM. İnanın bunun bilincinde olsak, önce KENDİMİZDEN KORKARIZ. Çünkü nefsimiz bizlere aklın ve Kur’an’ın asla onaylamayacağı çok şeyi yaptırır ve bizlere de iyi gibi gösterecek avutacak kanıtlar yaratmamızı sağlar. Kaf suresi 16. Ayetinde, bakın Allah bu konuda bizleri nasıl uyarıyor. “ANDOLSUN İNSANI BİZ YARATTIK. NEFSİNİN ONA NELER FISILDADIĞINI BİLİRİZ. BİZ ONA ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ.” Ne kadar doğru, lütfen bir an düşünelim. Aklımızdan neler geçirmişizdir kim bilir. Hatta akıl ve mantık devre dışı kalmış olsaydı duygularımıza kapılsaydık, belki de neler yapabilirdik ama yapmadık, belki de yaptık. Gelin batılın ve rivayetlerin önce baskısından, etkisinden kurtulalım. Ondan sonrada Allah’ın emrettiği gibi Kur’an’ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyalım ve yalnız vahyi/Kur’an’ı hayatımıza geçirelim. İşte o zaman her şeyin nasıl daha farklı olduğunu, yaptıklarımızın bizlere nasıl mutluluk verdiğini göreceksiniz. DİLERİM BU GERÇEKLERİN FARKINDA OLAN, ÖZEL YARATILMIŞ BİR İNSAN OLARAK KENDİSİNİ KUR’AN’DAN TANIYAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- bizler i̇nsan olarak
- hangi özelliklerde
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Bakara Suresi 34. Ayette Geçen, Ademe Saygı Duymak İstemeyen İblisler, Kimler Olabilir?
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Bakara 34 ayetinde geçen bir konu üzerinde olacak. Bu ayeti ilk okuduğunuzda, dilimizin gramer yapısı ile anlamaya çalıştığımızda, çok farklı anlayabiliriz. Onun için Kur’an’da bir ayeti okuduğumuzda, anlamı bakımından bir şüphemiz olursa, mutlaka Kur’an’ın diğer ayetleri ile karşılaştırarak, onu anlamaya çalışmalıyız. Önce ayeti yazalım, daha sonra Kur’an bütünlüğünde ayeti anlamaya çalışalım. Bakara 34: HANİ MELEKLERE, “ÂDEM İÇİN SAYGI İLE EĞİLİN” DEMİŞTİK DE İBLİS HARİÇ BÜTÜN MELEKLER HEMEN SAYGI İLE EĞİLMİŞLER, İBLİS (BUNDAN) KAÇINMIŞ, BÜYÜKLÜK TASLAMIŞ VE KÂFİRLERDEN OLMUŞTU. (Diyanet meali) Ayeti ilk okuduğunuzda, Allah meleklere Âdeme saygınızı gösterin dediğinde, sanki bazı meleklerin buna itiraz ettiğini saygı göstermediğini ve onların İblis yani şeytan olduğunu düşünebilirsiniz. Bu ayetin benzerini Sad 73 ve 74. Ayetlerde de görebilirsiniz. Bakın Allah’ın emrine direndi itaat etmedi diyor. Sizler Kur’an’ı okuduğunuzda, meleklerin Allah’ın emrine direndiğine itiraz edip yerine getirmediğine dair örnek ayet hiç gördünüz mü? Mümkün değil göremezsiniz. Bu durumda bu ayette bahsedilen konuyu daha iyi doğru anlayabilmemiz için, Kur’an bütünlüğünde değerlendirme yapmamız gerekir. Gelin onu araştıralım ve Allah’ın dediği gibi düşünelim, aklımızı kullanalım. Çünkü bu ayette bazı meleklerin, Allah’a itiraz ettiğini, emrine uymayarak onların iblis/şeytan olduğunu söyleyen kardeşlerimiz olabiliyor. Bu ayet üzerinde düşündüğümüzde, Rabbimiz iki konu üzerinde duruyor. Birincisi emri yerine getirenler, ikincisi bu emri kabul etmeyenler anlatılıyor. Demek ki İblis diye adlandırılan bozguncunun dışında herkes emre uymuş. Bizi ilgilendiren O bozguncuyu bulmak olmalıdır. Kur’an’dan melekler konusunu araştırdığımızda, ALLAH’IN ADETA SAĞ KOLU OLAN YARDIMCILARI OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Hatta Müddessir 31. Ayetinde, cehennemin görevlilerinin ancak meleklerden kıldık diyerek, onların bu konuda çok güvenilir olduğunu bizlere bildiriyor. Nisa suresi 136. Ayetinde meleklere imanı, bizlere Allah şart koşuyor. Çok daha önemlisi Nisa 166. Ayetinde Rabbimiz, melekleri indirdiği vahyin şahitleri olduğundan bahsediyor. Hatta Meleklerin çok daha öneminden bahsetmek içinde Hud 31. Ayetinde Allah’ın Resulü, ben melek olduğumu iddia etmiyorum diyerek, onların önemine işaret ediyor. Rad 13. Ayetinde de, Melekler de Allah’ın korkusundan O’nu tespih ederler diyerek, meleklerin asla Rabbimize karşı gelemeyeceğinin bilgisini veriyor. Yine melekleri bizlere tanıtmak için, bakın nasıl bir ayet indirmiş Rabbimiz. Nahl 49: GÖKLERDEKİLER, YERDEKİ CANLILAR VE MELEKLER BÜYÜKLÜK TASLAMADAN ALLAH’A SECDE EDERLER. (Diyanet meali) Bu ayetin bir öncesine baktığımızda, dünyada yaratılan canlı bitki örtüsünden bahsederek bakın ne diyor. “Allah’ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde ederek ve tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir.” Yani yaratılan canlılar nasıl Allah’ı eksiksiz tesbih ediyor ve görevlerini yerine getiriyorsa, Allah’ın katındaki meleklerde aynı onlar gibi hiç itiraz etmeden görevlerini yaptıklarını söylüyor. Demek ki Bakara suresi 34. Ayette Allah’ın emrine uymayan melekler değilmiş. Peki, kimler olabilir şimdide ona bakalım. Araf 11: ANDOLSUN SİZİ YARATTIK, SONRA SİZE BİÇİM VERDİK VE SONRA DA MELEKLERE, “ÂDEM’E SECDE EDİN” DEDİK. İBLÎS’İN DIŞINDAKİLER SECDE ETTİLER; O SECDE EDENLERDEN OLMADI. (Bayraktar Bayraklı) Araf 12: ALLAH ŞÖYLE BUYURDU: “SANA EMRETTİĞİM ZAMAN, SENİ SECDE ETMEKTEN ALIKOYAN NEYDİ?” İBLÎS, “BEN ONDAN ÜSTÜNÜM; ÇÜNKÜ BENİ ATEŞTEN, ONU ÇAMURDAN YARATTIN” DEDİ. (Bayraktar Bayraklı) Bakın Araf suresi 11. Ayette aynı, Bakara suresi 34. Ayette geçtiği gibi geçiyor. Ayette geçen secde kelimesinin anlamı, saygıyla itaat etmek boyun eğmek anlamındadır. Tabi devamında Allah’ın emrine itaat etmeyenin kim olduğunu açıklıyor ve ne diyor? “SANA EMRETTİĞİM ZAMAN, SENİ SECDE ETMEKTEN ALIKOYAN NEYDİ?” isyankâr olan İblis kendisini bu ayette tanıtıyor ve diyor ki; “BEN ONDAN ÜSTÜNÜM; ÇÜNKÜ BENİ ATEŞTEN, ONU ÇAMURDAN YARATTIN” DEDİ.” Sanırım bahse konu ayette geçen isyankârın melek olmadığı, tam tersine meleklerin asla Allah’a itiraz edemeyecek itaat kar kulları olduğu anlaşılıyor. İsterseniz aynı benzer bilgiyi Kehf suresi 50. Ayeti de hatırlayalım ki konumuz daha iyi anlaşılsın. Kehf 50: HANİ BİZ MELEKLERE, “ÂDEM İÇİN SAYGI İLE EĞİLİN” DEMİŞTİK DE İBLİS’TEN BAŞKA HEPSİ SAYGI İLE EĞİLMİŞLERDİ. İBLİS İSE CİNLERDENDİ DE RABBİNİN EMRİ DIŞINA ÇIKTI. ŞİMDİ SİZ, BENİ BIRAKIP DA İBLİS’İ VE NESLİNİ, KENDİNİZE DOSTLAR MI EDİNİYORSUNUZ? HÂLBUKİ ONLAR SİZİN İÇİN BİRER DÜŞMANDIRLAR. BU, ZALİMLER İÇİN NE KÖTÜ BİR BEDELDİR! (Diyanet meali) Melekler konusunda Kur’an’dan yine kısa bir gezinti yapalım ki, meleklerin Allah’ın sadık yardımcıları olduğu daha iyi anlaşılsın. Enam suresi 8. Ayetinde şöyle bir bilgi veriliyor. İnsanların kendilerine tebliğci olarak melek gönderilmesini istediklerinde Rabbimiz bakın ne diyor. “EĞER BİZ ÖYLE BİR MELEK İNDİRSEYDİK, ELBETTE İŞ BİTİRİLMİŞ OLUR, ARTIK KENDİLERİNE GÖZ BİLE AÇTIRILMAZDI” Yani kullarıma melek indirmiş olsaydım, onları imtihan ettiğim gerçek ortadan kalkacak, zaten onlar mecburen inanmak zorunda kalacaklardı ve onları bu durumda mühlet tanımadan hemen cezalandırmamız gerekirdi diyerek, MELEKLERİN ALLAH KATINDA ÇOK ÖZEL BİR KONUMDA OLDUĞUNU ANLATIYOR RABBİMİZ. Yine bu konuda çok önemli bir uyarıda bulunuyor Allah. Bakara 98: KİM ALLAH’A, MELEKLERİNE, ELÇİLERİNE, CEBRAİL’E VE MİKAİL’E DÜŞMAN OLURSA, (BİLSİN Kİ) ALLAH DA KÂFİRLERİN DÜŞMANIDIR.” (Mehmet Okuyan) Zümer 75: MELEKLERİ DE, RABLERİNİ HAMD İLE TESBİH EDİP YÜCELTEREK ARŞ’IN ETRAFINI KUŞATMIŞ HÂLDE GÖRÜRSÜN. ARTIK KULLARIN ARASINDA ADALETLE HÜKÜM VERİLMİŞ VE “HAMD ÂLEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH’A MAHSUSTUR” DENİLMİŞTİR. (Diyanet meali) Sizce meleklerin arasında da İblis olanlar olsaydı, Rabbimiz böyle ayetler indirir miydi? Kim meleklerime düşman olursa onlar kâfirdir diyor. Zümer 75. Ayetinde meleklerin hiç ayrım yapmadan hepsinin Allah’ı tesbih ettiğini söylüyor. Hicr suresi 28 ve 31. Ayetler arasında yine aynı konuya değiniyor Rabbimiz ve bakın ne diyor. “BEN KUPKURU BİR ÇAMURDAN, ŞEKİLLENMİŞ KARA BALÇIKTAN BİR İNSAN YARATACAĞIM. “ONA ŞEKİL VERDİĞİM VE ONA RUHUMDAN ÜFLEDİĞİM ZAMAN, SİZ HEMEN ONUN İÇİN SECDEYE KAPANIN! MELEKLERİN HEPSİ DE HEMEN SECDE ETTİLER. FAKAT İBLÎS HARİÇ!” Yine bu ayette de Allah’ın emrine boyun eğmeyenler melekler değil, cinlerden olan İblis/şeytan. Enam suresi 112. Ayetinde de özellikle nebilerine düşman olan iki varlıktan bahsederek bakın nasıl bilgi veriyor. “BÖYLECE BİZ, HER NEBİYE İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINI DÜŞMAN YAPTIK.” Bakın aralarında iblis olmuş melek yok. Rabbimiz doğru yoldan saptıran, batıl yolcuları olan insanlara da şeytan diyor. Bakara suresi 30. Ayetinde de yine melekler ve Allah arasında bir konuşma geçer. “BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE GÖREVLENDİRECEĞİM” DEDİĞİ VAKİT MELEKLER, “BİZ SENİ ÖVEREK ANARKEN VE YÜCELTİP DURURKEN, ORADA FESAT ÇIKARACAK, KAN DÖKECEK BİRİNİ Mİ YARATACAKSIN?” DEDİLER.” Bu ayette melekler Allah’a itiraz etmiyorlar, hatta seni yücelten bizleriz diyorlar. Melekler geçmişten kendilerinin şahit olduğu demek ki olaylar var ki, yada tam tersine yaşanan kötülükleri gördükleri için o konuyu Allah’a hatırlatıyorlar. Allah’ta meleklerini bilgilendiriyor ve cevap veriyor. “BEN SİZİN BİLMEDİĞİNİZİ BİLİRİM” Bizlerde bilmediğimiz, Allah’ın açıklamadığı hiçbir konuda yorum yapmamalıyız. Peki, neden melekler değil de, cinlerden olan İblis olabilir? Aslında bu konuyu bu kadar uzatıp örnek bile vermeye gerek yok. ÇÜNKÜ ALLAH KUR’AN’DA, ASLA MELEKLERİ İMTİHAN ETTİĞİNDEN BAHSETMEZ. Peki, kimler imtihan oluyor? CİNLER VE BİZ İNSANLAR. “EY CİNLER VE İNSANLAR! SİZDEN OLAN KİMSELER SİZE ELÇİ OLARAK GELMEDİLER Mİ? ONLAR SİZE ÂYETLERİMİ ANLATIYOR VE BUGÜN KARŞINIZA ÇIKAN ŞEYLER KONUSUNDA SİZİ UYARIYORLARDI, DEĞİL Mİ?” DİYECEKLERDİR Kİ “ALEYHİMİZE DE OLSA BİZ BUNA ŞAHİDİZ.” DÜNYA YAŞAYIŞI ONLARI PEK ALDATMIŞTI. KENDİ KÂFİRLİKLERİNE BİZZAT KENDİLERİ ŞAHİTLİK ETTİLER.” (Enam 130) Ben Kur’an’dan bu konuyu böyle anlatım. Bende bir insanım hata yapabilirim düşüncesini, lütfen hiç birimiz unutmayalım. Yazdıklarım benim Kur’an’dan anladıklarımdır ve yalnız beni bağlar. Sizlere düşen elde Kur’an, onu anladığınız dilden dikkatle bir öğrenci misali, Kur’an bütünlüğünde hiçbir etki altında kalmadan okuyup anlamaya çalışmak ve yazdıklarımı Kur’an ışığında değerlendirmek olmalıdır. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK-
- bakara suresi 34. ayet
- ademe saygı duymak
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Kur’an’ın Özünü Anlayamadığımız Sürece, Amacını da Anlayamayız.
halukgta şurada bir başlık gönderdi: İslam ve Şeriat
Değerli dostlarım, bu makalemde sizlerin çok farklı bir konuda, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, sizler Allah’ın emrine yani vahyine mi uyuyorsunuz iman ederken yoksa Resulünün emirlerine, onun hadislerine mi desem ne dersiniz? Sanırım çok mantıksız bir soru diyen arkadaşlarım çıkabilir. Bu sorum üzerinde düşünmeye devam edelim ki makalemin konusu daha açık ortaya çıksın. Şöyle cevap verebilir misiniz? Ben hem Allah’ın vahyi Kur’an’a hem de Resulün rivayet hadislerine uyuyorum. Allah Resulünü herhalde boşuna göndermedi der misiniz? Önce şunu hatırlatmak isterim. KUR’AN’IN ÖZÜNÜ ANLAYAMADIĞIMIZ SÜRECE, AMACINIDA ANLAYAMAYIZ. İnancımızı özünde yaşamazsak, imanımızda sözde olur, özüne inmez ve yaşadığımız batılı, hurafeyi Allah katından zannederiz. Bizler işte böyle büyük bir tehlikeyle, karşı karşıya İslam’ı yaşıyoruz, ama bunun hala farkında bile değiliz. LÜTFEN UNUTMAYALIM KUR’AN’IN AMACI, BİZLERİ BATILDAN UZAKLAŞTIRMAK VE HAK OLANA YÖNELTMEKTİR. Eğer böyle cevap verirseniz, Kur’an’ın tamamına ters düşen bir inanç yaşıyorsunuz demektir. Çünkü din Allah’ın dinidir ve onun asla ortağı yoktur. Bu inanç Allah’ın Resulünü Allah’ın dinine ortak etmek demektir ki, ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR, BU HATAYI YAPANLARADA, BANA ŞİRK KOŞUYORLAR DİYE UYARIYOR. Onun için bizlere, Resulün hadisleri diye nakledilen her bilgiyi mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz ki VAHYİ GÖNDEREN ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI ANLAYABİLELİM. Çünkü bizleri Resulün adıyla aldatıp, Allah’ın emri olmayan hükümleri de dinin emri gibi gösteriyorlar. Allah Resulüm, biz hüküm vermediğimiz halde bunlarda dinin Allah’ın emri diye kendisi uydurmuş olsaydı, onun şah damarını keser canını alırdık demiyor muydu? Demek ki bizlere düşen en önemli konu DİN ADINA ANLATILANLARIN, ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI KUR’AN’DAN ARAŞTIRMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ. Rabbimizde zaten Resulünün yetkisini, görevini bizlere anlatırken Kur’an’da, ne diyordu hatırlayalım. “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)“BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Demek ki Allah’ın Resulü, Allah’tan aldığı vahyi yani Rabbimizin verdiği hükümlere hiç ilave etmeden bizlere tebliğ etme görevi almış. Bunun tersini hala iddia eden, Allah’ın dini İslam’a değil, insanların uydurduğu dine iman ediyor demektir. Hatta bir ayetinde Allah’ın Resulü, bakın bizleri neyle uyarmıştı hatırlayalım. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Bu bilgilerden sonra makalemin başında sorduğum soruma, rahatlıkla şöyle cevap verebiliriz sanırım. Bizler Resulünün de iman ettiği, yalnız Allah’ın vahyine iman ediyoruz. Allah’ın Resulü Allah ile bizlerin arasında aracıdır, Resul yalnız Allah’ın vahyi ile bizleri uyarmıştır diyebiliriz. Bu durumda şöyle bir çıkarımda bulunmamız sanırım yanlış olmasa gerek. ÖNEMLİ OLAN DİNİ KİMİN GETİRDİĞİ DEĞİL, KİMİN YOLLADIĞIDIR. Yani bizler önce söyleyene değil, söylenene bakmalıyız. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, öyle şeyler anlatıyorlar ki, önce kendilerine güven sağlıyorlar, daha sonrada Resulün asla söylemesi mümkün olmayan sözleri/hadisleri, söylemiş gibi bizlere anlatıyorlar. Bu satırları okuyan bazı kardeşlerimiz, bakın bu adam Hz. Muhammed’i devre dışı bırakmaya çalışıyor ithamında bulunabilir. Allah şahittirki böyle bir aptallığı asla yapmam. Haşa Allah korusun, Allah’ın Resulünü devre dışı bırakmaya çalışanın imanı, kalbine yerleşmemiş demektir. O bizler için güzel bir örnektir. Peki, bu sözlerimle ne demek istiyorum, burası önemli. ELBETTE, GETİRENEDE GÖNDERENE DE KURBAN OLURUM. Hatırlayınız Allah birçok ayetinde, Hz. Muhammet’ten önce gelen Allah’ın Resullerine ve onların tebliğ ettiklerine de iman etmemizi kesin şart koşuyor. Sanırım örnek vermeme gerek yok Kur’an’dan. Peki neden bizlerin, geçmişte gelen tüm Resulleri de kabul etmemizi istiyor olabilir? ÇÜNKÜ HEPSİNE GELEN VAHYİN ÖZÜ, AYNIDA ONDAN. Hatta tüm Resullere gelen dinin adının İSLAM olduğunu, Rabbimiz bakın Kur’an’da söylüyor. Ali İmran 19: ŞÜPHESİZ ALLAH KATINDA DİN İSLÂM’DIR. KİTAP VERİLMİŞ OLANLAR, KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA SIRF, ARALARINDAKİ İHTİRAS VE AŞIRILIK YÜZÜNDEN AYRILIĞA DÜŞTÜLER. KİM ALLAH’IN ÂYETLERİNİ İNKÂR EDERSE, BİLSİN Kİ ALLAH HESABI ÇOK ÇABUK GÖRENDİR. (Diyanet meali) Bakın ayet bu konuda çok net açıklama yapıyor ve Allah’ın tüm Resullerine gönderdiği dinin İSLAM olduğunu söylüyor. Peki, Yahudi ve Hristiyan dinine inananlar kimler? Onlara da indirilen dinin adı İSLAM. YAHUDİLİK VE HRİSTİYANLIK DİNİN ADI DEĞİLDİR, O topluma verilen isimlerdir. Örneğin Yahudi kelimesi, Hz. Musa’ya inananlara günümüzde verilen isimdir, ama Kur’an’da onlar kast edilirken “YEHÛD”, “HÛD” veya “ HÂDÛ” diye geçer. Bizler anlayalım diye Yahudiler şeklinde tercüme edilmiştir. Peki, Hristiyanlar diye çevrilenler nasıl geçer? Onlar kast edilirken de NASÂRÂ ya da NASRANÎ diye geçer. Burası Hz. İsa’nın yaşadığı yerin ismidir. Demek ki Kitap Ehline indirilen din de aynı, İSLAM. Bizler önce bu gerçeğin farkında olarak İslam’ı anlamaya ve yaşamaya çalışmalıyız. Bu söylediklerimi doğru anlayabilmemiz içinde, Maide suresi 69. Ayeti hatırlatmak istiyorum sizlere. Maide 69: İMAN EDENLER, YAHUDİLER, SÂBİÎLER VE HIRİSTİYANLAR, (BUNLARDAN) ALLAH’A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANIP DÜNYAYA VE ÂHİRETE YARARLI İŞLER YAPANLARA KORKU YOKTUR VE ONLAR ÜZÜLECEK DE DEĞİLLERDİR. (Kur’an yolu Diyanet işl.) Bakın bu ayette geçen Yahudiler ayetin orijinalinde HÂDÛ, Hristiyanlardan kast edilende ayette NASÂRÂ diye geçiyor. Peki, Allah hiç ayrım yapmadan tüm kitap Ehli için ne diyor? Kim bunlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp, bu dünyada ahiret gününü düşünerek insanlığa yararlı işler yapmışsa, onlara korku yoktur, onlar hesap günü üzülecekte değildir diyor. Demek ki ister Hz. İbrahim olsun ister Hz. Musa, Hz. İsa Hz. Muhammed olsun, hepsinin insanlara tebliğ ettiği şeriatın özü, Allah’ın bizlerden özellikle istedikleri aynı. Peki, neler bunlar, bir kaç örnek verelim. -ALLAH’A VE AHİRETTE HESAP GÜNÜNE İMAN ETMEK VE ONA ŞİRK KOŞMAMAK. -AYRIM YAPMADAN DOĞRU, DÜRÜST, ADALETLİ OLMAK. SALİH İYİ AMELLER İŞLEMEK. -HİÇ AYRIM YAPMADAN İHTİYACI OLANA YARDIM ETMEK, ZEKÂT VERMEK. –ALLAH İÇİN HAKKI TİTİZLİKLE AYAKTA TUTMAK, ADALET İLE ŞAHİTLİK EDEN KİMSELER OLMAK. –YALNIZ ALLAH’I VELİ EDİNİP, ONDAN YARDIM DİLEYİP ONU ANMAK, ZİKRETMEK VE ONA SALAT EDİP YALNIZ ONA KULLUK ETMEMİZİ İSTİYOR. Bunları yapan yerine getiren her Allah’ın kulu, Rabbimizin huzurunda mahcup olmayacağını şimdiden bizlere müjdeliyor. Sizce bizler bu özelliklere sahip olarak mı İslam’ı yaşıyoruz? Yaşamıyorsak lütfen kendimizi avutarak, ama biz Kur’an’a Hz. Muhammed’e iman ettik, cennete gideceğiz demeyelim. İman ettik demekle iman yaşanmıyor, hayata geçirmek lazım. Demek ki bizler kendimizi temize çıkarmadan, onu bunu dinsiz kâfir ilan etmeden kendimize bakacağız ve Allah’ın istediği örnek kullardan olmaya çalışacağız. Bunu yapan Allah katında huzuru ve mutluluğu bulacaktır. Hala birbirimizi kötülemeye çalışıp, kendisinin Allah katında gerçek iman edenlerden olduğunu söyleyenlere, Allah’ın şu uyarısını hatırlatmak isterim. İsra 84: DE Kİ: “HERKES KENDİ YAPISINA UYGUN İŞLER GÖRÜR. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali) Bu ayete iman ettim diyen bir Müslüman, ben doğru yoldayım şunlar yanlış yolda ben biliyorum diyebilir misiniz? Elbette hayır. Onun içindir ki bizler hiç kimseyi dışlamadan, onun hakkında, inancı imanı konusunda onu yargılamadan davranmalı ve kendi imtihanımızı Kur’an’dan en doğru yaşamanın yolunu aramalıyız. Maide suresi 68. Ayetinde Allah, “RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLMİŞ OLANI, TAM OLARAK YERİNE GETİRMEDİKÇE TEMELSİZ KALIRSINIZ” diye uyarıyor. Demek ki asıl yapılması gereken, Allah’ın indirdiği kitabı, batıldan ve hurafeden uzak hayata geçirmekmiş. ELBETTE TÜM İNDİRİLEN KİTAPLARA İNANIYORUZ AMA EN SON GÖNDERİLEN KUR’AN’DAN SORUMLU OLDUĞUMUZUDA ALLAH, ÖZELLİKLE BELİRTİYOR BUNUDA UNUTMAMALIYIZ. Ali İmran 113 ve 114. Ayetlerinde, Kitap Ehlinden bahsederken, KİTAP EHLİNİN HEPSİ AYNI DEĞİLDİR diyerek, onların içinden azınlıkta olsa, Allah’ın vahyini hayatına geçirenlerin olduğundan bahsedip, onların erdemli doğru yol üstünde olduklarını ve onların hesap günü yüzleri gülenlerin safında olacağını anlatır. Biz Müslümanlarda Kitap Ehlinden farklı mıyız sizce? Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, her bilgi detaylı Kur’an’da yoktur diyerek, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetleri din diye yaşıyorsak, Kitap Ehlinden bu durumda ne farkımız var. Onlarda aynı yanlışı yaptıkları için Allah Kur’an’ı indirdi ve son kez uyardı. Allah iman edenlerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar diye boşuna uyarmıyor. Maide suresi 105. Ayetinde, bakın Allah nasıl uyarıyor. Maide 105: EY İMAN EDENLER! SİZ KENDİNİZİ DÜZELTİN. SİZ DOĞRU YOLDA OLURSANIZ, YOLDAN SAPAN KİMSE SİZE ZARAR VEREMEZ. HEPİNİZİN DÖNÜŞÜ ALLAH’ADIR. O ZAMAN ALLAH, SİZE YAPTIKLARINIZI HABER VERECEKTİR. (Diyanet meali) Tüm bu uyarılardan şu gerçek ortaya çıkıyor. Bizlere düşen elimizde Allah’ın rehberi Kur’an, Allah’ın bizlerden istediği gibi yaşamak, kendi doğru yolumuzu seçmek, orada emin adımlarla ilerlemek ve imtihanımızı yaşamak olmalıdır. Bu satırları yazarken, çok sevdiğim bir atasözü geldi aklıma yazmak isterim. “DOĞRU BİLDİĞİN YOLDA YALNIZ GİDECEKSİN.” Yani düşünmeden, doğruluğundan emin olmadığım yoldan topluma uyup gideceğime, araştırıp doğrunun ve gerçeklerin yolunda, emin adımlarla yalnız bile olsam giderim mantığı, Kur’an’ın emridir. ÇÜNKÜ ALLAH BİRÇOK KEZ, DÜŞÜN AKLINI KULLAN EY KULUM DİYE UYARIYOR. Hatırlatırım Allah, Resulünü onun için bizlere örnek gösteriyor. Çünkü Hz. Muhammed batıl ve hurafelerle yaşanan Kitap Ehline asla tabi olmamış, ama Allah’ın istediği özellikleri hayatına geçiren, gerçeklerin doğruların sürekli arayışında olduğundan, ALLAH ONU RESUL OLARAK SEÇMİŞTİR. Allah boşuna Resulümde sizler için güzel bir örnek vardır demiyor. Hatırlatırım İslam dininde ruhban sınıfı yok ve Allah sakın benden başka kendinize VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin diye uyarıyor ve ben her kulumu çabası ve kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutarım diyorsa, bu din tek başımıza yaşanacak demektir. Bu gerçeği hala anlayamadığımız için, bizleri Allah ile aldatanların tuzağından kurtulamıyoruz. Dilerim bu gerçeklerin farkında olarak gerçeklerin, hak olanın peşinden giden, azınlık Allah’ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/ -
Bizler eğer inancımızı yaşarken, doğru bilgi sahibi olmadan İslam’ı yaşıyorsak, yaşadığımız yanlış bile olsa, farkında olmadığımız için inatla onu savunmaya çalışıyoruz. İnsan psikolojisi öyledir, yaptığının doğru olduğuna inanmak ister. Tabi nefsinin etkisiyle, aklını düşünmeyi genelde devre dışı bırakarak bunu yaparız. Benim yazılarımı takip eden kardeşlerim çok iyi bilir, ben yazılarımın konusunu seçerken, özellikle bana verilen cevaplar üzerinde de çok durur, hatta makalemin konusu yaparım. ÇÜNKÜ VERDİKLERİ CEVAPLAR, YAŞADIKLARI İNANCIN CANLI ÖRNEĞİDİR DE ONDAN. Bu makalemde de sizleri, yazıma verilen bir cevap üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. SAHABE konusunu lütfen dikkatle araştıralım ve onlarında bizler gibi bir insan olduğu gerçeğini unutmayalım. Bir Müslüman Kur’an ile gereken bağını kuramadıysa, onu rahatlıkla Allah ile aldatmak kolay olacaktır. Bunu da ne yazık ki İslam düşmanları ile dini kendi menfaatine kullanmak isteyenler başardılar. Çünkü bu yanlış çok fazla yapılıyor. Bakın arkadaşımız nasıl bir cevap vermiş. “KUR’AN’DA, HADİSLERDE AYNI SAHABELERİN RİVAYETLERİ İLE GELDİMİ? GELDİ. ALLAH’IN RAZI OLDUĞU O SAHABE AYETLERİ OLDUĞU GİBİ AKTARDI, AMA HADİSLERİ DEĞİŞTİRDİ ÖYLEMİ? SİZLER ŞEYTANDAN DAHA FAZLA İSLAM DÜŞMANISINIZ!” Bu kardeşime aslında kızmıyorum ama üzülüyorum. Çünkü inancını bir kez Kur’an’dan sorgulamış, dikkatle düşünerek Kur’an bütünlüğünde okumuş olsaydı, asla bu sözleri söylemezdi. Çünkü bu düşünce ve söylemler, Allah’ın kitabına şirk koşmanın yanında, Kur’an’a saygısızlıktır. Peki neden? Gelin onu anlamaya çalışalım. Her şeyden önce Allah’ın eşi benzeri olmayan Nuru Kur’an ile Resulün asla onayı alınmadan, haberi bile olmadan onun vefatından en az 200 yıl sonra, Resule ait olduğu iddia dilen rivayet sözlerin toplatılarak, insanların aklında kaldığı kadarıyla yazılmış ve kayda alınmış rivayetlerle, Kur’an’ı nasıl karşılaştırır aynı kefeye koyarız? İşte bunu anlamakta zorluk çekiyorum. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, KUR’AN AYETLERİNİ ALLAH’IN RESULÜ SAĞLIĞINDA YAZMIŞ, KAYDA ALMIŞ AMA VAHİY DEVAM ETTİĞİ İÇİN KİTAP HALİNE GETİRMEMİŞTİ. KENDİ SÖZLERİNİ/HADİSLERİNİ İSE ASLA YAZDIRMAMIŞTIR. KUR’AN RESULÜN VEFATINDAN HEMEN SONRA CİLTLENİP, KİTAP HALİNE GELMİŞTİR. BIRAKIN BU BİLGİLERİ, ALLAH NE DİYOR KUR’AN İÇİN? Hicr 9: DOĞRUSU ZİKRİ/KİTAP'I BİZ İNDİRDİK, ONUN KORUYUCUSU ELBETTE BİZİZ. (Diyanet meali) Bakın Allah, indirdiğimiz Kur’an’ın korumasını da elbette biz yapacağız diyor. Ama arkadaşımız, inandığı mezheplerin öğretisini ve Resule atfen rivayet edilen hadisleri aklayabilmek için bu bilgileri Kur’an ile eş tutarak, KUR’AN’DA HADİSLERDE AYNI RİVAYET YOLLA BİZLERE GELMİŞTİR, Kur’an’ı kabul edipte Resulün rivayet hadislerini neden Kur’an gibi şüphe duymadan kabul etmiyorsun diyerek, söylediklerini kabul etmeyenlere, şeytandan daha fazla İslam düşmanısınız sizler diyebiliyorlar. Tekrar söylüyorum, bu kardeşlerimiz Kur’an gerçeklerinin farkında olsaydı, asla bunu söylemezdi eminim. Dilerim farkında olurlar. İnatla rivayetleri meşrulaştırmak isteyenler, bunca gerçeği görmezden gelerek şunu söyleyenleri duyarsınız. ALLAH HEM KUR’AN’I HEMDE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNİ KORUYOR, ONLARDA KUR’AN AYETİ GİBİDİR DEMEKTE BİR SAKINCA GÖRMÜYORLAR. Peki, kanıt nerede? Kur’an’ı Allah’ın koruduğunu görüyoruz. Lütfen kendimizi kandırmayalım, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların tuzağına düşeriz. Her şeyden önce Allah, bu konuda bizleri özellikle uyarıp YALNIZ KUR’AN’A SARILMAMIZI VE ONDAN SORUMLU OLDUĞUMUZU BİLDİRİYOR. Bu uyarıların farkında olan, zaten bu sözleri söylemez. Sizce Rabbimiz Zuhruf 44. Ayetinde, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dedikten sonra, haşa sözünden cayıp, Kur’an’ın yanında neden Resulün rivayet sözlerine/hadislerine uymadınız diye mahşer günü hesap sorar mı? Cevabı çok açık, hala fark etmek istemeye elbette sözüm olamaz, herkes kendi imtihanını yaşıyor. Benim gibi düşünüp yaşamıyor diye, hiç kimseye hakaret edemeyiz siz şeytandan daha çok İslam’a zarar veriyorsunuz diyemez. Gelelim arkadaşımızın söylediği, ALLAH’IN RAZI OLDUĞU O SAHABELER KONUSUNA. Şunu lütfen unutmayalım, Allah hangi kullarından razı oldu onu bizler asla bilemeyiz. Çünkü Allah ayetinde sizler doğru yolda gidin, KİMİN EN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ, TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU YALNIZ ALLAH BİLİR DEMİYOR MUYDU? Din adına güveneceğimiz tek kitap günümüzde Kur’an vardır. Onun için Allah’ın ipine yani Kur’an’a sarılın diyor Rabbimiz ayetinde. Resulün yaşadığı dönemde olsaydık, ona da elbette güvenmemizi Allah istiyordu. Peki neden? ÇÜNKÜ RESULÜ, ALLAH’IN KONTROLÜNDEYDİ VE EN KÜÇÜK HATASINDA ONU UYARIYORDU. ONUN İÇİN BİZLER HİÇ KİMSEYE GÜVENEMEYİZ, HELE RİVAYETLERE ASLA GÜVENEMEYİZ. Ancak Kur’an’ın onay verdiği sözlere/hadislere şöyle diyebiliriz. Allah’ın Resulü bu sözü, söylemiş olabilir. Allah’ın Resulünün vefatından sonra, arkadaşımızın söylediği sahabelerin hepsi Resulüne çok bağlı olsaydı, acaba o kargaşalar, hatta Müslümanların yönetimine seçilmiş Halifeleri öldürmeye cesaret edebilirler miydi? Allah boşuna güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, sakın kendinize VELİLER edinip, ardı sıra gitmeyin diye uyarmıyor ayetlerinde bizleri. Ama arkadaşımız hiç görmediğimiz, tanımadığımız sahabelerin RESULÜN SÖZLERİNİ/HADİSLERİNİ OLDUĞU GİBİ BİZE AKTARDI DİYEBİLİYOR SANKİ ŞAHİT OLMUŞ GİBİ. Daha da ilginci bu rivayetler ile İslam’ı yaşamanın doğru olacağına inandığı gibi, Kur’an’ın da rivayet yolla bizlere ulaştığını söyleyerek, Kur’an’a şirk koşmaktan çekinmiyorlar. Şunu da hatırlatmak isterim, sahabeler sizce kaç yıl yaşadı? Hadislerin kayda alınmaya başlandığı yılları düşünün, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sahabeler neden Resule ait olduğu iddia edilen hadislerini, Resul yaşıyorken onun onayını alarak yazıp kayda almadı da, Resulün vefatından yaklaşık 200 yıl sonra yazılmak istendi? Çünkü Allah'ın Resulü yazımına izin vermedi ve sizlere Kur'an yeter dedi de ondan. Arada sahabe bile kalmamış, bunu da akıl edemiyoruz. DEĞERLİ DOSTLARIM KARDEŞLERİM, BUNA CAHİL CESARETİ DENİR. LÜTFEN BU YANLIŞIMIZIN, KUR’AN İLE FARKINA VARALIM Kİ, BU İŞİN SONU CEHENNEMDE NOKTALANMASIN. Bizler İslam’ı yaşarken Kur’an merkezli yaşamadığımız için, bazı kişileri yücelterek olağan üstü değerler yüklüyoruz. Çok yakın zamanda bunun acısını çektik. Toplumun bir kısmı Fethullah denen şahsa öyle güvendi ki, çok dindar Allah dostu Veli insan dediler. Bu şahıs kendi çıkarları için toplumu birbirine düşürdüğü gibi, ülkesine devletine ihanet etti. Yine günümüzde Said Nursi’nin kitapları adeta Kur’an’ın önüne geçirilerek şu bilgilere inanabiliyorlar. “ZANNEDERİM Kİ HAKAİK-I ALİYE-İ İMANİYEYİ TAMAMIYLA RİSALE-İ ETMİŞ, BAŞKA YERLERDE ARAMAYA LÜZUM YOK. RİSALE-İ NUR TALEBELERİ, RİSALE-İ NUR UN DAİRESİ HARİCİNDE NUR ARAMAMALI VE ARAMAZ. EĞER ARARSA RİSALE-İ NUR’UN PENCERESİNDEN IŞIK VEREN MANEVİ GÜNEŞE BEDEL, BİR LAMBAYI BULUR; BELKİ GÜNEŞİ KAYBEDER.” Bizlerin güneşi Kur’an’dır, beşeri kitaplar değil. Ayrıca bu kişi yazdığı kitapların kendi düşüncesi olmadığını, Allah’ın ona yazdırdığını dahi iddia etmektedir. "ŞU FIKRA (BÖLÜM) ARABÎ GELDİĞİ İÇİN, ARABÎ YAZILDI." "YANİ BU MÜNACAT, KALBE FARİSİ OLARAK TAHATTUR ETTİĞİNDEN, FARİSİ YAZILMIŞTIR." (S: 208) "KİMİN HADDİDİR Kİ, BU NURLARDA YANLIŞLIK BULSUN…. ONUN İÇİN BİR HARFE DOKUNMAYI AZİM BİR GÜNAH İŞLİYORUM TELAKKİ EDİYORUM." Barla Lahikası, 56. Hatasız yalnız Allah’tır, onun kitabı Kur’an’dır lütfen bunu unutmayalım ve kendimizi ebedi ateşe atmayalım. Allah sakın benden başka veliler edinip ardı sıra gitmeyin diye bakın nasıl uyardığı halde kendimize veliler, evliyalar edinmekten çekinmiyoruz, çünkü Kur’an sız İslam yaşıyoruz da ondan. “YOKSA ALLAH'TAN BAŞKA VELİLER Mİ EDİNDİLER? VELİ YALNIZ ALLAH'TIR. ÖLÜLERİ O DİRİLTİR. O HER ŞEYE KADİRDİR.” (Şura 9) “DE Kİ: “GÖKLERİ VE YERİ YOKTAN VAR EDEN, YEDİREN AMA YEDİRİLMEYE İHTİYACI OLMAYAN ALLAH’TAN BAŞKASINI MI VELİ EDİNECEĞİM?” (Enam 14) Bu gerçeklerden habersiz olanlar, ne yazık ki böyle hatalar yapmaya günümüzde devam etmekte, hatta velisi olmayanın velisi şeytandır diyerek, beşeri veliler edinmekten çekinmiyorlar. Allah’ın Resulünün yanındaki SAHABELERİ yani onu koruyan, kollayan ona tanık olanlar, bizler gibi bir insandır. LÜTFEN ŞUNU UNUTMAYALIM. BİZLER BİRER İNSANIZ YANİ BEŞERİZ. MUTLAKA HATA VE YANLIŞLARIMIZ VARDIR. ONUN İÇİN ALLAH, GÜVENİLECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM DİYOR. Rabbimiz bazı konularda Resulünü bile uyarmış, hatta Kur’an’a geçirerek bizleri bu konuda dikkatli olmamızı istemiştir. Hz. İsa’yı araştırınız lütfen. Onun en yakınında onun yardımcıları dedikleri 12 havarisi, yani dini yaymakla görevli kişilerden birisi, ona ihanet etmiştir. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bu konuda yapılan bir araştırmadan bir bölümünü sizlere yazmak istiyorum. “Hz. Peygamber söz, fiil ve takrirleriyle Müslümanlar için en güzel örnektir. İlâhî mesajın ilk muhatapları olan sahâbe de, Hz. Peygamber’in etrafında bulunarak onun tarafından yetiştirilmeleri sebebiyle, daha sonra gelecek nesillere hem prensip hem de uygulama bakımından örnektir. SAHÂBE, İNSAN OLMALARI HASEBİYLE ZAMAN ZAMAN BAZI OLUMSUZ TAVIRLAR SERGİLEMİŞLER VE BU NEDENLE UYARILMIŞLAR, KİMİ ZAMAN DA CEZALANDIRILMIŞLARDIR. Bu durumun Hz. Peygamber’in sahâbeye, sahâbenin Hz. Peygamber’e bakışında herhangi bir değişiklik meydana getirmediği görülmektedir. ÇÜNKÜ HZ. PEYGAMBER, SAHÂBEYE BEŞER NAZARIYLA BAKMIŞ VE ONLARIN TUTUMLARINI BU BAĞLAMDA DEĞERLENDİRMİŞTİR. Sahâbeye duyulan saygı ve bunun doğal bir sonucu olarak onlar tarafından ortaya konulan bazı davranışların kendilerine yakıştırılamaması, onları beşer düzleminde anlama yerine İNSANÜSTÜ VARLIKLAR OLARAK TELAKKİ EDİLMESİ, GÜNÜMÜZ DÜNYASININ SAHÂBE ALGISINDA GÖRÜLEN ÖNEMLİ SORUNLAR ARASINDA YER ALMAKTADIR. Bazı sahâbîler insan olmalarının tabii bir gereği olarak günlük yaşamlarında HIRSIZLIK YAPMA, ZİNA ETME, İÇKİ İÇME VE İFTİRA ATMA GİBİ BİRTAKIM OLUMSUZ İCRAATLAR DA BULUNMUŞLARDIR. Bu tür fiilleri yapan peygamber neslini kınama, tahkir etme ve aşağılama gibi tutumlardan kaçınarak onların sergiledikleri bu tür eylemler karşısında Hz. Peygamber’in takındığı tavırlarda günümüz Müslümanlarının alması gereken ibretler olduğu kanaatindeyiz. Bu çalışma, bazen olumsuz davranışlar sergileyen, bazen yanlış inanç temayüller içerisinde olan ve bazen de İslâmî emirleri ihlâl eden sahâbeye karşı Hz. Peygamber’in tavrını örneklerle ortaya koymayı amaçlamaktadır.” “DİN BİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ.” Bizler İslam’ı rivayet zincirinden öğrenmiş ve yaşıyorsak, bu inanç bizleri tahmin edemeyeceğimiz zorluk ve yüzlerimizin simsiyah olacak tehlikelerle mahşer günü Allah’ın ve Resulünün huzuruna getirecektir. Tabi bunun sonucunda hiçte mutlu olamayacağımızı hatırlatmak isterim. Onun için lütfen inancımızı Kur’an’dan sorgulayalım AMA ÖNCE KAFAMIZDAKİ TÜM RİVAYETLERDEN BATIL BİLGİLERDEN TEMİZLEYEREK KUR’AN’I OKUYALIM Kİ, GERÇEKLERLE BULUŞABİLELİM. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
-
- i̇slam toplumunda
- i̇slam
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: