Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

halukgta

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  1. Değerli din kardeşlerim, bugün sizlerle İslam dininde evlatlık edinme konusunu konuşmak ve sizleri bu konuda Kur'an merkezli düşünmeye davet etmek istiyorum. Konu çok önemli, onun için detaylı yazmak zorunda kaldım, uzun bir yazı oldu. Lütfen sabırla okuyunuz. Günümüzde hiç bahsedilmeyen, hatta konuşulmaktan sanki kaçınılan bir konu gibi geldi bana, evlatlık konusu. Yaptığım araştırmalarda ise geleneksel İslam'ın uyguladığı ile Kur’an'ın söylediklerinin çeliştiğini üzülerek gördüm. DEMEK Kİ ÜLKEMİZDE YETİMLERİ EVLATLIK ALMAKTA ŞÜPHELERE DÜŞÜREN, KAFALARININ KARIŞMASINA SEBEP OLAN DÜŞÜNCELER VAR Kİ, GÜNÜMÜZDE DEVLETİN YETİMHANELERİ AĞZINA KADAR DOLU. Bizlerde tıpkı İslam'ı yaşarken yaptığımız gibi, doğruluğundan emin olmadığımız rivayetlere inanarak, araştırma yapmadan kabul etmişiz tüm yanlışları. Gazetelerde okuyoruz, devlet yetiştirme yurtlarında ortaya çıkan olaylar, toplum olarak bizleri üzüyor. Acaba tüm bunlardan toplum olarak, bizler sorumlu değil miyiz? Akıl ve mantık dini olan İslam'ı yaşarken, ne yazık ki aklını kullanmaya gerek duymayan bizler, ne hale getirmişiz güzelim dinimizi. İsterseniz önce, Allah sizlere her konudan bahsettim ve de nice örnekler verdim dediği Kur’an'a bir bakalım, bu konuda neler söylüyor bizlere. Ahzap 4: ALLAH BİR KİŞİNİN GÖĞÜS BOŞLUĞUNDA İKİ KALP YARATMAMIŞTIR, ANNELERİNİZE BENZETEREK HARAM OLSUN DEDİĞİNİZ EŞLERİNİZİ ANNELERİNİZ KILMAMIŞ, EVLÂTLIKLARINIZI DA GERÇEK OĞULLARINIZ YAPMAMIŞTIR. BUNLAR SİZİN KENDİ İDDİANIZDIR; HAK VE HAKİKATİ ALLAH SÖYLER, DOĞRU YOLU DA O GÖSTERİR. (Kur’an yolu. Diyanet işl.) Ayette nelerden bahsediliyor, önce onu anlamaya çalışalım. Tabiat kanunlarına atıfta bulunarak, gerçeklerin asla değiştirilemeyeceğini, önce üstüne basa basa söylüyor Allah. Siz hiç iki kalpli insan gördünüz mü diyor. Örneğin Zıhar yaptığınız eşleriniz derken, boşanabilmek için kendi nefislerinizde yarattığınız bahanelerle, evlendiğiniz kadını annesi gibi kimse göremez diyor, buda Allah'ın kanununa aykırıdır örneğini veriyor. Örneklere dikkat ediniz lütfen. Ayet bizleri önce tabiatın değişmez kanunlarında, bir hikmet aramamızı ve bunu kabul etmemizi, kendimizle de karşılaştırmamızı özellikle anlatmaya çalışıyor. Tabiat kanunlarına ters hareket etmeninde, yanlışlığını hatırlatıyor bizlere. Evlatlık konusuna da açıklık getiriyor ve evlatlıklarınız sizin gerçek soyunuzdan gelen evladınız olmadığı gerçeğini unutmadan onlara sahip çıkın, evlatlarınız ile birlikte yaşarken bu farklılığı onlara hissettirmeyin adaletli olun uyarısınıda ayetten anlamalıyız. Bakın ayet, evlatlığı yasaklamıyor, tam tersine açıklama yapıyor. Yasak olsa EVLATLARINIZLA BİRLİKTE YAŞARKEN diyerek, açıklamalarda bulunur mu? DEMEK Kİ İSLAM'DA EVLATLIK KONUSU, BİRİLERİNİN SÖYLEDİĞİ GİBİ YASAK DEĞİL, TAM TERSİNE KURALLAR KONARAK DÜZENLENEN, ÖNEMSENEN BİR KONUYMUŞ, BU AYETTENDEN BUNU AÇIKÇA ANLADIK. Konuyla ilgili düşünmeye devam edelim. Evlatlık aldığımız fakir ya da kimsesiz bir çocuğu dünyaya getiren kimdir, kendi annesi ve babası? Tabii ki Rabbimiz o insanı dünyaya getirdiği ortamda, ne maksatla getirdiğini bizler bilemeyiz. Bir imtihan mı vardır, yoksa ibret mi vardır bizlere bunu sorgulama ve anlama kabiliyetine de sahip değiliz? İşte bizler bunu sorgulamaya kalktığımızda, işin içinden çıkmamız mümkün olmayacaktır. YANİ DÜZENİ BİZ KURMADIK, OLAYLARIN OLUŞUMUNDA DETAYLI BİLGİMİZ OLMADIĞINDAN, SEBEP SONUÇ İLİŞKİSİNİ BİZLER DOĞRU KURAMAYABİLİRİZ. Ayete devam edelim. Ayetin son kısmında da evlatlıklarınızı sizin oğullarınız kılmamıştır diyor. Tam bu esnada tekrar düşünelim. Evladı olmayan aileleri bir düşünün, nasıl çırpınıyorlar evlatları olsun diye, hatta ne kadar tedavi görüyorlar ama olmuyor. Düşünün lütfen, herkesin evladı olduğu bir düzen olsaydı, sizce evladı olmadığında çırpınışın, arzunun ve bu duygunun ne demek olduğunu bizler en azından izleyebilecek, ya da hissedebilecek miydik? Elbette hayır. Her kez sağlıklı yaşasa bu dünyada, sağlığın kıymetini bilen olur muydu? Değerli arkadaşlarım, Rabbimiz de verdiğim örnekler doğrultusunda bazı duyguları bizlerin tatmamızı, hatta o acıyla imtihandan geçmemizi istiyor. Hepsi bir imtihan. DEMEK Kİ ALLAH, ALDIĞIMIZ EVLATLIKLARIN KENDİ ÇOCUĞUMUZ OLMADIĞINI, BİR BAŞKA ANNE BABANIN, BİZLERE EMANETİ OLDUĞUNU, HİÇBİR ZAMAN UNUTMAMIZI İSTEMİYOR. Ayetin sonunda da bakın ne söylüyor. Bu konuda söylediğiniz sözler, ağzınızın bir lakırdısıdır diyor. Sakın yanlış anlaşılmasın, evlatlığınıza oğlum yada kızım demeyin demiyor. Yazımın devamında bunu daha iyi anlayacağız. Örneğin çocuğun gerçek ailesini unutturup, gerçeklerin saklanması asla istenmeyen bir davranış olduğunu görüyoruz. Allah bu konuyla ilgili de, bakın ne söylüyor. Ahzap 5: (ŞU HALDE EVLATLIKLARI) BABALARINA NİSBET EDEREK ÇAĞIRIN, BU ALLAH KATINDA DAHA HAKKANİYETLİ BİR DAVRANIŞTIR; EĞER BABALARININ KİM OLDUĞUNU BİLMİYORSANIZ, ZATEN UNUTMAYIN Kİ ONLAR SİZİN DİN KARDEŞLERİNİZ VE DOSTLARINIZDIR; BU KONUDAKİ YANILGILARINIZDAN DOLAYI SİZE BİR VEBAL YOKTUR; FAKAT ASIL KALBİNİZDEKİ KASIT (BELİRLEYİCİDİR): ZATEN ALLAH TARİFSİZ BİR BAĞIŞLAYICI, EŞSİZ BİR MERHAMET KAYNAĞIDIR. ( Mustafa İslamoğlu) Bakın ne diyor Allah, evlatlık edindiğiniz kimseleri öz babalarını nispet ederek çağırın. Bu sözlerle ne anlatılmak isteniyor, babalarına nispet ederek sözüyle? Öz babalarını unutturmadan, babalarının verdiği isim ve lakapla çağırmamızı istiyor. Nispet kelimesinin anlamı bağıntı, ilgi, ilgili anlamındadır, bu ne olabilir? Babalarının taktığı isim, lakap günümüzde ise soyadı gibi. Ayette açıklık getiriyor Allah, bu şekilde yapılmasının daha doğru, adaletli olacağını belirtiyor bizlere. Neden diye sorduğunuzda ise, onu dünyaya getiren aileye saygı ve hiç tahmin edemediğimiz, belki şu anda aklıma gelmeyen ama bir gün anlayacağımız, Yaradan'ın düzeninin gerçekleri diyebiliriz. Kur’an her şeye, açıklık getirdiğini boşuna söylemiyor. Bakın kafamızda beliren sorulara hemen devamında cevapta veriyor. EĞER BABALARI BELLİ DEĞİLSE, YANİ AİLERİ BİLİNMİYORSA, demek ki ayetin başlangıcında babalarına nispet şartı ortadan kalkıyor. Yalnız bir şartla, yeri geldiğinde bu durumu ona söylenmesini istiyor. Bu durumda olanların eğer yanında öz evlatlarınız varsa bilmesi gerektiğini, çünkü onlar birbirlerinin din kardeşidir diyor. Ayetin son bölümünde evlatlık aldığımız çocuklarla ilgili bir konuya dikkatimizi çekiyor ve onlara karşı düşüncelerimiz konusunda bizleri uyarıyor Allah. Evlatlıklarınıza yanlışlıkla yaptığınız davranışları affederim, ama KALPLERİNİZİN KASTETMİŞ OLDUKLARINI, YANİ ONLAR HAKKINDA İÇİNİZDEN KÖTÜ DÜŞÜNCELERİNİZ VARSA, AFFETMEM DİYOR. Bakın ne kadar önemli bir konuda Allah bizleri uyarıyor ve diyor ki, evlatlık olarak aldığınız kız yada erkek çocuklar, belki sizin evlatlarınız değil, ama onları kendi evladınız gibi görün hatta dahada titiz olun ve kalplerinizde, kafanızda onlara karşı art niyet kötü düşünce sakın olmasın diyor. Bu konu göz ardı edilerek, kız yada erkek belirli yaşa geldiğinde, evde namahrem olur diyerek, evlatlık almanın İslam dininde ne yazık ki yasaklandığı anlatılmaktadır. HALBUKİ AYET ASLA BUNDAN BAHSETMİYOR, TAM TERSİNE BİRLİKTE YAŞARKEN SAKIN AKLINIZDAN, KÖTÜ BİR ŞEY GEÇMESİN DİYE UYARIYOR. AYRICA BU UYARI, EVLATLIK ALDIĞINIZ ÇOCUKLAR, KENDİ ÇOCUĞUNUZ OLMADIĞI İÇİN, ONLARLA BÜYÜDÜĞÜNDE EVLENABİLİRİM DİYEREK, ONLAR İÇİN SAKIN AKLINIZDAN BÖYLE KÖTÜ DÜŞÜNCELER GEÇİRMEYİN, DİYEDE ALLAH UYARIYOR. Günümüzde ne yazı ki, evlatlıklarınızla evlenebilirsiniz, İslam buna izin veriyor diyenleri çok duyarsınız. BU DÜŞÜNCE VE İNANÇ İSLAM'A ATILAN İFTİRADIR. BİR ARKADAŞIMIZ EVLATLIK ALMIŞTI VE İLK OKULA BAŞLARKEN, PİSİKOLOG KONTROLÜNDE YAVAŞ YAVAŞ EVLATLIK OLDUĞUNU SÖYLEDİLER. ÇOCUĞUN TEPKİSİ BENİ ÇOK DUYGULANDIRMIŞTI. " İYİKİ BENİ EVLATLIK ALMIŞŞSINIZ." Bundan güzel duygu olabilr mi? Evlatlık olduğundan geç haberi olan çocukların, büyük bir yıkımla olayı kabul etmeleri zor oluyor. DEMEK Kİ BU BİR GERÇEK VE DOĞRU OLANDA, ONA ZAMANINDA SÖYLEMEK OLDUĞU ÇIKIYOR ORTAYA. Kur’an'da bu iki ayet çok açık bir şekilde evlatlık konusunu açıklıyor, yani evlatlık İSLAM DİNİNDE YASAKLANMAMIŞ, TAM TERSİNE BİR DÜZENE SOKULMUŞTUR. Şimdide günümüzde bu konu nasıl algılanıyor, bu ayetleri nasıl yorumluyorlar, daha doğrusu acaba bu ayetleri görmezden gelip, her zaman yaptıkları gibi mezheplerin rivayetlerine göre mi davranıyoruz bu konuda, ona bakalım. Şöyle bir araştırdığımda, doğrusu çok üzücü şeylerle karşılaştım. Bu konuda yazılmış bir yazıdan, bir alıntı yapmak istiyorum. "İSLAM, KİMSESİZ, BAKIMA VE YARDIMA MUHTAÇ OLAN ÇOCUKLARA SAHİP ÇIKILMASINI TEŞVİK ETMİŞTİR. ANCAK BİR ÇOCUĞU GERÇEK ANA-BABASIYMIŞ GİBİ BÜYÜTÜP, ONA ANA-BABA DEDİRTMEK. ONU AİLE FERTLERİ ARASINA ALMAK VE VARİS YAPMAK, İSLAM'DA YOKTUR. BU BİR CAHİLLİYE ÂDETİDİR. BU ŞEKİLDE EVLATLIK ALLAH'IN HÜKMÜNE KARŞI ÇIKMAK DEMEKTİR." Değerli arkadaşlarım, yukarıdaki iki ayeti lütfen hatırlayın. Ayetlerin içinde bahsettiğimiz evlatlıkların, gerçek ana baba şefkatiyle büyütülmesine ve aynı aile ortamında bulunmasına karşı çıkan tek bir söz duydunuz mu? Evlatlıkların, anne yada baba demesine yasak getiren, tek bir kelime var mı ayetlerde? Yada evlatlıklarını varis yapmayın, onlara miras bırakmayın diyor mu? Elbette yok. İslam dini şefkat dinidir ve bu söylenenler İslam'a uygun sözler değildir. Kücük bir çocuğa, sen bana baba deme, anne deme dememizin normal olduğunu söyleyen bir inanç, asla Allah'ın inancı olamaz. Allah, çocuk belirli bir yaşa geldiğinde ona tüm gerçeklerin söylenmesi istiyor. Ayetlerde özellikle İkaz edilen ve uyarılan, evlatlık aldığınız çocuğun, ailesi belliyse belirli yaştan itibaren babasına nispetle çağrılması ve onun gerçek anne yada babalarının unutturulmaması anlatılmıştır. Hatta daha sonra hatırlatacağım Bakara suresi 220 ayette bu sözlere daha da açıklık getiriyor, onu da göreceğiz. Burada istenen şey aile reisinin unutmaması gereken, o evladın gerçek babasını, ailesini unutturmadan yetiştirmesidir. TABİİ Kİ BU O EVLADIN AKIL BALİ OLDUĞUNDA, BU BİLGİLERİN DOKTOR KONTROLÜNDE SÖYLENMESİ EN DOĞRUSU OLACAKTIR. Yoksa küçücük bir çocuğa senin baban başka birisi gibi sözlerle, onun idrak edemeyeceği şeyleri söylemek doğru değildir, çünkü İslam dini akıl, mantık ve şefkat dinidir. Bizler namazı ve orucu nasıl belirli yaşa geldiğinde çocuklarımıza öğretiyorsak buda aynıdır, zamanı geldiğinde söylenmelidir. Yukarıdaki alıntı sözler, Kur'an'ın onay vereceği bir inanç asla değildir. O çocuğun aile içinde ayrım yapılmadan büyütülmesi için, ana ya da baba demesinde Rabbimizin bir yasağı asla olmamıştır, bunun tersini söylemek Kur’an öğretisine İslam'ın güzelliğine, hoşgörüsüne ters düşer. Kur’an'dan uzaklaştığımızda, Kur’an'ın onay vermediği rivayetlerin, sanı sözlerin peşinden gittiğimizde, İslam toplumu ne hallere düşürülüyor. Düşünün lütfen, İslam öyle bir dindir ki, KALPLERİN KIRILMASINA ASLA MÜSAADE ETMEZ. Köleliğin olduğu ilk zamanda bile Köle ve cariyelere bu şekilde hitap edilmesini istemez Allah. Onlar ile birlikte aynı sofrayı paylaşmamızı ister. Böylece kölelik, yavaş yavaş inen ayetlerle ortadan kaldırılmıştır, onuda söylemek isterim. Ama aklını zerre kadar kullanmayan birisi çıkıyor ve evlatlığı kendi evlatlarının arasına almanın, İslam'da olmadığını söyleyebiliyor. BU NE CÜRET, BU NASIL BİR İFTİRA, ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL. Bu konuda bir ayet örneği veriliyor ve bu ayete göre de evlatlığın yasaklandığı söyleniyor. "Muhammed, içinizdeki adamlardan hiç birinin babası değildir" Ahzab 40 Bu ayet örnek verilip, evlatlık yasaklanmıştır deniyor. Bu ayetle evlatlık edinmenin kalktığını söylemek, Allah'ın ayetini tahrif etmek ve Allah'a iftira atmakla aynıdır. Bundan önceki 37. ayette de açıklanan şey yalnız ve yalnız evlatlıkların kan bağı olan evladı ile aynı olmadığını göstermek için verilen bir örnektir. Bu ayet ile evlatlık kaldırılmıştır sözünü söylemek, yukarıda bahsettiğim ve ayrıca birçok ayeti görmezden gelmek demektir. Gelelim varise, yani evlatlıkta miras konusuna. Bu konuda ne yazık ki günümüzde başlı başına yanlış anlaşılan bir konu. Fazla konuya girmeden bahsetmek istiyorum. Kur’an miras konusunda ilk önce istediği vasiyettir. Evlatlıklara/yetimlere miras bırakılmayacağını söyleyenler, ayetlerden habersiz insanlardır. Bakın Allah ne diyor. Nisa 8: YAKINLAR, YETİMLER VE YOKSULLAR MİRAS TAKSİMİNDE HAZIR BULUNURSA, BUNDAN ONLARI DA RIZIKLANDIRINIZ VE ONLARA GÜZEL SÖZ SÖYLEYİNİZ. Bu konu ile ilgili araştırma yaparken, şöyle bir yazı ilişti gözüme, Allah evlatlık edinmeyi kaldırmıştır diye. Hâlbuki gelen ayetin başında ne diyordu, "EVLATLIKLARINIZI ÖZ BABALARINA NİSPET EDEREK ÇAĞIRIN!." Demek ki kalkmamış ama babaları unutturulmasın demiş. Bu inancında, doğru olmadığının kanıtıdır bu ayet. Çünkü bazı yazılarda evlatlık hukukunun lav edildiği yazılmış, hâlbuki kaldırıldığı değil, düzene sokulduğu, açıklık getirildiği Kur’an'dan açıkça görülmektedir. Şimdide Ahzab suresi 37. ayete bakalım. Bakın bu konuda da Rabbimiz nasıl bir açıklama yapmış ve detay getirmiş evlatlık konusuna. Ahzap 37: ZEYD O KADINDAN İLİŞİĞİNİ KESİNCE ONU SANA NİKÂHLADIK Kİ, EVLATLIKLARI EŞLERİYLE İLİŞKİLERİNİ KESTİKLERİNDE, MÜMİNLER İÇİN O KADINLARLA EVLENMEDE BİR GÜÇLÜK OLMASIN. ZATEN ALLAH'IN EMRİ YERİNE GETİRİLMİŞTİR. Allah çok fazla insanın belki karşılaşmayacağı bir konu için bile, nasıl ince bir açıklık getiriyor, konuyu daha iyi anlayabilmemiz için. Allah evlatlıkların eşleri ile ilişkilerini kesmeleri, yani boşanmaları halinde, dikkat edin ince ve hassas bir detay, boşandıkları eşleriyle evlenmesini serbest bırakıyor, sakınca görmüyor. LÜTFEN YANLIŞ ANLAMALYALIM, EVLATLIĞIYLA EVLENMEKTEN BAHSETMİYOR. EVLATLIĞIN BOŞADIĞI EŞİYLE EVLENMEKTEN BAHSEDİYOR. BU ÖRNEĞİ VEREN ALLAH, EVLATLIK OLARAK YETİŞTİRDİĞİ BİR ÇOCUKLA, BÜYÜDÜĞÜNDE EVLENMESİNE İZİN VERSEYDİ, ONUNDA ÖRNEĞİNİ KUR'AN'DA VERİRDİ. AMA ASLA BÖYLE BİR İZİN YOKTUR. Burada ne demek isteniyor onu açalım önce. Hani Allah Kur’an'da, kimlerle evlenemeyeceğimiz konusunda açıklık getirirken, kendi oğlumuzun boşadığı eşlerinden de bahsediyor ve evlenemezsiniz diyordu. Nedeni oğlu ile kan bağı ilişkisi daha önce kurulduğundan, evlenmeyi yasaklamıştı. Gelelim ayette izin verilmesinin nedenine. Burada evlatlık aldığımız erkek çocukla, herhangi bir kan bağı olmadığından, boşadığı eşiyle evlenilmesinde bir sakınca olmadığı konusunda açıklama getiriyor. TEKRAR ETMEK İSTİYORUM, EVLATLIĞI İLE EVLENİLMESİNDEN BAHSETMİYOR, SAKIN KARIŞTIRMAYALIM. Evlatlığının boşandığı karısından bahsediyor. Böylelikle gerçek kan bağı olan evladı ile evlatlığı arasındaki farkı, hassas bir şekilde örnek vererek açıklıyor. LÜTFEN DİKKAT, HİÇBİR AYETTE EVLATLIKLARINIZ İÇİN, EVİN İÇİNDE BİRLİKYE YAŞAYAMAZSINIZ, BELİRLİ BİR YAŞTAN SONRA NAMAHREMDİR SÖZÜNÜ ÖZELLİKLE KULLANMIYOR. Tam aksine onlar birbirinin din kardeşidir yakıştırması ile bazı şeylerden özellikle bahsetmiyor. Ne gibi derseniz, birbiri ile evlenip evlenemeyeceğinden özellikle söz etmiyor. İSLAM AKIL VE MANTIK DİNİDİR. ZAMANA MEKANA VE YAŞAM ŞARTLARININ GETİRDİĞİ OLAYLARIN AKIŞINA GÖRE HAREKET ETMEK GEREKEBİLİR. Lütfen İslam'ı kendi nefislerimizde oluşan sapkın düşüncelerin ışığında, kendimizce şekillendirmeyelim, hata ederiz. Her şeyden örnekler veren Rabbimiz, bu konuda bence bizlere rahmetini, bağışlayıcılığını, istisnasını, şefkatini gösteriyor. Biliyorum bu sözlerime itiraz edecek karşı çıkarak, birbirlerine nikâh düştüğünü söyleyecekler olacaktır. Ama tam bu sırada size, yine Allah'ın Elçisinin yaşantısından örnek vermek istiyorum. Allah boşuna Resulüm sizler için güzel bir örnektir demiyor. Hz. Ali'yi Allah'ın Resulü beş yaşından itibaren yanına almış, evinde büyütmüş ve kendi kızıyla evlendirmiştir. ALLAH'IN ELÇİSİNİN DE AYNI ŞEKİLDE, EVLATLIK OLARAK BÜYÜDÜĞÜNÜ UNUTMAYALIM. Belli yaştan sonra, hiçbir zaman evden uzaklaştırılmamıştır. Aile efradından uzak bırakılmamış, tam tersine ailenin tüm fertleri ile birlikte yaşamışlardır. Herhalde biraz önce söylediğim sözü, şimdi daha iyi anlamış olmalısınız. Resullerin hayatı, yaşamı bizler için örnektir, lütfen bunları unutmayalım. Allah bu örnekleri bizzat Resullerine yaşatarak, bizlere dersler vermiştir. RABBİMİZ BİR ŞEYDEN ÖZELLİKLE BAHSETMİYORSA, ONDA MUTLAKA BİR RAHMET, BİR GÜZELLİK ARAMALI VE KENDİ KAFAMIZDAN FİKİRLER YÜRÜTMEMELİYİZ, DÜŞÜNCESİ ÇIKIYOR ORTAYA. Tabi Kur'an'ı yetersiz görenler batıl ve rivayet inançlarını dine sokmaya çalışarak, bakın şunlar yada bunlar Kur'an'da yok, demek ki herşey Kur'an'da olmuyormuş diyerek, Allah'ın biz kullarına bu rahmetini, kolaylığını görmezden geliyorlar. EVLATLIK ALMAYI YASAKLAYAN ZİHNİYET BATILI, HURAFEYİ DİNE SOKMAYA ÇALIŞANLARIN ZİHNİYETİDİR, LÜTFEN ONLARIN ALDATMACASINA KANMAYALIM. Allah Kur’an'da öyle detaylara girmiş ki, bakın nasıl bilgiler vermiş. Aynı anneden emen sütkardeşlerin birbiri ile evlenemeyeceği uyarısını yapmış. Yolda kasıla kasıla yürümeyin, uyarısında bile bulunmuş. Kadın boşandığında, tekrar evlenmesi için geçen süre konusunda da bilgi vermiş. Bizlere mirasımızı nasıl dağıtacağımız ayrıntısından bahsetmiş, en ince detayına kadar girmiş. Su bulamadığımızda nasıl abdest alacağımızı izah etmiş. Bir bebeğin kaç ay süt emmesi gerektiği bilgisini dahi bizlere bildirmiş. Lütfen dikkat ediniz, namaz kılarken, dua ederken okuyacağımız duanın ses tonunu dahi söylemişse Kur’an da, MÜSAADE EDİN DE, RABBİMİZ EVLATLIK ALINAN ÇOCUKLAR, EĞER AİLE İÇİNDEKİLERE NAMAHREM OLSA, BİRLİKTE YAŞAMALARI YASAK OLSA, MUTLAKA BU KONUDA DA AÇIKLAMA GETİRİR, BİZLERE BİLDİRİRDİ. Lütfen Bakara suresi 220. ayeti okuyunuz. ÇOK DAHA İLGİNCİ, KUR'AN ÖRNEĞİNİ VERDİĞİ GİBİ, EVLATLIĞI BOŞANDIĞINDA, EŞİYLE EVLENİLEBİLECEĞİNİN AÇIKLAMASINI YAPAN ALLAH, EĞER EVLATLIK ALDIĞINIZ ÇOCUKLARLA, BÜYÜDÜĞÜNDE EVLENİLMESİNE İZİN VERSEYDİ, ONUNDA ÖRNEĞİNİ MUTLAKA VERİRDİ. LÜTFEN SAPIK DUYGULARIMIZI, İSLAM DİNİ GİBİ GÖSTERMEYELİM. Ailenize küçük yaşta aldığınız, büyüttüğünüz bir çocuk için, erkekse altına kaka yaptığında temizleyen onu doyuran, onu yıkayan onu kollarında şefkatle seven bir insana, yaşı 12 ya da 13 yaşına geldiğinde, nasıl o büyüten kadına namahremdir diyebiliriz. Bunu Rabbimiz söylemediği halde nasıl düşünebiliriz, bunu hala anlayamıyorum. Bu konuda Allah uyarıyor ve ne diyordu? KALPLERİNİZDEN ONLARA KARŞI KÖTÜ BİR ŞEY GEÇİRİRSENİZ, SİZLERİ SORUMLU TUTARIM. Kur'an dışı batıl ile yaşamak, işte bu kadar tehlikeli ve topluma azap veriyor. Bu yanlışı yapmakla, İslam dinine çok büyük bir iftira atmış olacağımızın, lütfen bilincinde olalım. Şöyle bir araştırdığınızda da, asla tersi yönde kötü bir örnekte oluşmamıştır hiçbir zaman. Şunu belirtmeliyim ki, tek kural koyucu Yaradandır, oda bundan asla söz etmemiş yasak koymamıştır. Rabbimiz söylemeyi unuttu da, birilerimi hatırladı Allah korusun (HÂŞÂ). Bunları söyleyerek hem dine zarar veriyor, hem de o öksüz yavruları yalnızlığa itiyoruz. BU SÖZLERİ RABBİMİZ SÖYLEMEDİĞİ HALDE SÖYLEYENLER, YETİMLERİ AİLE ŞEFKATİNDEN UZAKLAŞTIRANLAR, LÜTFEN BİR DAHA DÜŞÜNSÜNLER DE, NASIL BİR VEBAL ALTINA GİRDİKLERİNİ HATIRLASINLAR İNŞALLAH. Ayrıca ince bir konu vardır ki, onu da bahsetmeden geçmek yanlış olur düşüncesindeyim. Evlatlık aldığımız, eğer çocuk kız ya da erkek, bebekken alınıp anne tarafından emzirilir ise, bu durumda alınan evlatlık, çok daha değişik konumda olacaktır ve sütanne konumunda olduğundan her iki tarafa da, hatta varsa evin çocuklarına da nikâh düşmeyecektir. Bakın hem bu durumda hem de emzirmediği durumda, evin içinde birlikte olmanın yasaklandığı tek bir ayet, Allah'ın hükmünü göremezsiniz. Bu konuyu geleneksel İslam'ın inandığı şekliyle araştırmaya devam ettiğimde, daha da üzücü bilgilere, inançlara şahit oldum. Evlat almayı düşündüğünü, ama sonra vazgeçirildiğinden bahsediyor bir aile ve bir başkası da ona akıl veriyor ve bakın neler söylüyor. "YANİ EĞER ALLAH ÇOCUK VERMİYORSA BİR İNSANA, ÇOCUĞA AYIRACAĞI VAKTİ BAŞKA YARARLI ŞEYLERLE (İLİM GİBİ) DEĞERLENDİREBİLİR. VEYA YETİM ÇOCUKLARI EVLATLIK ALMAKTAN ZİYADE, ONLARLA DIŞARIDAN İLGİLENİP YARDIMCI OLUNABİLİR. ASLINDA ÇOCUK SAHİBİ OLMAK BÜYÜK BİR MESULİYETTİR. OLMAMASI DA BENCE BU MESULİYETTEN KURTULMANIN BİR NİMETİ OLARAK DÜŞÜNÜLÜRSE GÜZELDİR." Bizler ne yazık ki bir konu hakkında, fazla bilgimiz olmasa bile, çok güzel fikirlerde(!) böyle üretebiliyoruz. Yani herhalde pratik zekâ bu olsa gerek. Düşünün lütfen, yetim çocuğa vereceği şeyin, yalnız para ve maddiyat olacağını düşünen bir insanın, kendi çocuklarını nasıl yetiştirdiğini görmek istemem doğrusu. Evlatlık konusuna, Allah'ın Resulünü örnek vermek isterim, bakın neler söylemiş. Allah'ın Resulünden, gerçekten güzel örnekler böyle alınmalıdır. Allah'ın Resulüne nispet edilen Kur'an'ın onayından geçen, her doğru bilgi ve düşünce, bizler için faydalanacağımız bilgilerdir. “YETİMLERE, GAYET MERHAMETLİ VE ŞEFKATLİ OLAN BABA GİBİ OLUNUZ.” BUYURMUŞLARDIR." "ONLARIN ISLAHINI DÜŞÜNMEK, TALİM VE TERBİYELERİNE BAKMAK, HER TÜRLÜ MADDİ VE MANEVÎ İHTİYAÇLARINI, ÜZÜNTÜLERİNİ GİDERMEYE ÇALIŞMAK, YETİMLERE YAPILACAK EN GÜZEL İYİLİKLERDİR; AYNI ZAMANDA İSLÂM DİNİNDE YÜKSEK BİR MERTEBEDİR." "EVLERİNİZİN ALLAH’A EN SEVİMLİ GELENİ, İÇİNDE İKRAM GÖREN BİR YETİMİN BULUNDUĞU YERDİR.” “MÜSLÜMANLAR HAKKINDA EN HAYIRLI EV, İÇİNDE KENDİSİNE İYİ BAKILAN BİR YETİMİN BULUNDUĞU EVDİR. MÜSLÜMANLAR HAKKINDA EN KÖTÜ EV İSE, İÇİNDE KENDİSİNE İYİ DAVRANILMAYAN BİR YETİMİN BULUNDUĞU EVDİR. BEN VE YETİME BAKAN CENNETTE ŞU İKİ PARMAK GİBİYİZ.” "YETİMİ HİMAYE EDEN KİMSE İLE BEN CENNETTE ŞAHADET PARMAĞI İLE ORTA PARMAK GİBİ YAKIN OLACAĞIZ" Yukarıdaki sözler, Allah'ın Elçisine ait olduğu söylenen rivayet sözler. Hepsi ne kadar doğru ve güzel. Acaba bu sözlerden siz, evinizde sizinle birlikte evlatlıklarınızla yaşamanız namahremdir, yasaktır diye mi anladınız? Allah'ın Resulünün ve Hz. Ali'nin nasıl evlatlık yetiştiğini, evde asla bir ayrım yapılmadan, şefkatle bağırlarına basıldığı gerçeğini, lütfen unutmayalım. Bakın Rabbimiz den bir ayet örneği daha vermek isterim, konunun daha iyi ve net bir şekilde anlaşılması için. "DÜNYA VE ÂHİRET HAKKINDA... SANA YETİMLERDEN DE SORUYORLAR. DE Kİ: "ONLARI, İŞE YARAR HALE GETİRMEK KENDİLERİ İÇİN DAHA HAYIRLIDIR. EĞER ONLARLA BİR ARADA YAŞARSANIZ, ONLAR SİZİN KARDEŞİNİZDİR." ALLAH, BOZGUNCUYU BARIŞSEVERDEN AYIRMASINI BİLİR. EĞER ALLAH DİLESEYDİ, SİZİ ZORA SÜRERDİ. ALLAH, TÜM ONURLARIN SAHİBİ, TÜM HİKMETLERİN SAHİBİDİR." (Bakara 220) Değerli din kardeşlerim, bu ayetler bu kadar açık iken, nasıl olurda birileri çıkar da aynı evde yaşamaları doğru değildir, namahremdir der? KUR'AN'I DİN ADINA YETERLİ GÖRMEYİP RİVAYET VE BATILI DİN EDİNDİĞİMİZDE, BİZLERİ BUNA BENZER TEHLİKELERİN HER ZAMAN BEKLEDİĞİNİ, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Doğrusu bu konularda o kadar çok yanlış konuşan, inanan var ki, söylemeye utanıyorum. Şimdide konuyla ilgili ayetleri, birlikte düşünelim. Lütfen hiçbirisinde, aldığınız evlatlıklarla beraber oturmayın diyor mu? Ya da aldığınız evlatlıkları, şu ya da bu yaşa getirdikten sonra evden çıkarın diyor mu? Hem nereye çıkaracaksınız, gidecek yeri mi var? Böyle bir inancı, nasıl olurda İslam'a, Allah'ın adaletine layık görürüz. Yine bahsettiğimiz ayetlerde bu çocuklar, evin hanımına ya da beyine veya beraber yaşadığı kardeşlerine namahremdir diyor mu? Kesinlikle hayır. Hatta evlatlarınızdan ayırmadan onlara eşit davranın diyor. Peki, ne diyor? ONLARI İŞE YARAR HALE GETİRİNCEYE KADAR, EVİNİZDE YETİŞTİREBİLİRSİNİZ. EĞER ONLARLA BİR ARADA YAŞARSANIZ, ONLAR SİZİN KARDEŞİNİZDİR. İnsan kardeşi gibi görmesini istediği biri için, nasıl olurda namahremdir damgasını vurabilir? Bunu Rabbimiz açıkça söylemiş. Bakın Allah bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir diyor ayetinde. Doğrusu insanın niyeti bozuksa, kalbi fesatsa, bu tür insanlar bozguncudurlar, Rabbimizde bu tür insanları barışsever insanlardan ayırmasını, ben bilirim diyor. Sizlere bu konu hakkında, Diyanet İşleri başkanlığına sorduğum soruya verilen cevabın içinden, özet olabilecek bir parağrafıda aynen sunmak istiyorum, fikir vermesi açısından. "BU İTİBARLA, MAHREMİYET İLE İLGİLİ DİNİ KAYIT VE ŞARTLARA RİAYET ETMEK KAYDIYLA, GEREK KİMSESİZ ÇOCUKLARI SIRF HAYIR İŞLEMEK AMACIYLA BAKIP YETİŞTİRMELERİNDE; GEREKSE ÇOCUĞU OLMAYAN AİLELERİN ÇOCUKLARI GİBİ BÜYÜTMEK ÜZERE EVLATLIK EDİNMELERİNDE BİR SAKINCA GÖRÜLMEMEKTEDİR." Değerli dostlarım, Diyanet gemiş yıllarda bunu söylediği halde, daha sonra bunun tam tersini söyleyebiliyor. Halktan tepki görüncede söyledikleri geri çekililiyor. İSLAM'I RİVAYET BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞAMAK, İŞTE BU KADAR TEHLİKELİ VE YANLIŞ. Diyanette ekip değiştikçe zihniyet ve düşüncede değişebiliyor. Değişmeyen Allah'ın yasası kanunudur, lütfen unutmayalım ve ona tabi olalım. Ben elimden geldiğince Kur’an'dan, Rabbimizin ayetlerinden anladıklarımı sizlerle paylaştım. Doğruyu gerçek doğruyu RABBİMİZ bilir. Eğer yanlışım varsa Rabbimizin şefkatli kollarına sığınır, bağışlamasını dilerim. Sizlere düşen bu sözlerimin doğruluğunu, Kur’an'a danışarak ve onun ayetleri üzerinde düşünerek, anlamaya çalışmak olmalıdır. Bende bir beşerim yanılabilirim. Güveneceğimiz dayanacağımız, en güvenilir kaynak Rabbin kelamı KUR’AN'DIR. Bizler dinin kurallarını KUR’AN'DAN almadığımız sürece, gerçek İslam'ı yaşamamız asla mümkün olmayacaktır. Hüküm veren, kural koyan dinin sahibi Yüce Rabbimizdir. Bunu unutmadan imanımızı güçlendirmeli ve yaşamalıyız. Dilerim Allah'tan, bizleri Kur'an'ın güneşinden istifade eden, onun nuruyla nurlanan, sanı ve rivayetin ardı sıra gitmeyip, yalnız Kur’an'ın ipine sarılan, Rabbin halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  2. Bu Cuma namazında vaaz veren hoca, TESETTÜR konusu hakkında konuşma yapıyordu. Sözlerine başlarken her zaman yaptıkları gibi konuya şöyle başladı. BİR MÜSLÜMAN, ALLAH’IN VE RESULÜNÜN EMRETTİĞİ TESETTÜRÜ HAYATINA GEÇİRMELİDİR. Aslında bizler bu tür söylemlere alışığız, ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT EDİN şeklinde olduğu gibi. Peki, tesettür ne anlama geliyor burası önemli. Kelime anlamı ÖRTÜNMEK, GİYİNMEK diye kısaca cevaplayabiliriz. Bu konu çok önemli, lütfen makalemi sonuna kadar okuyunuz, çok uzun yazmışsınız demeyiniz. Okuma alışkanlığı edinemediğimiz için, her anlatılanı doğru zannedip bizleri Allah ile aldatanlarında tuzağına rahatlıkla düşüyoruz. Peki, nasıl giyinmek tesettür olabilir? Allah Kur’an’da bunu detaylı açıklamıyor yani kullarını istediği tesettür konusunda gerektiği kadar bilgilendirmiyor da, bunu Resulüne mi bırakmış? Bizlerde bunu, Resulün rivayet hadislerinden mi öğreniyoruz da, ALLAH’IN VE RESULÜNÜN TESETTÜR EMRİNE UYUN DİYORLAR. Diyanet İslam ansiklopedisinde, tesettürü bakın nasıl tarif ediyorlar. “İNSANIN FITRÎ, TABİİ, ÖRFÎ VEYA DİNÎ BİR GEREKÇEYLE VÜCUDUNUN BELLİ YERLERİNİ ÖRTMESİ ANLAMINDA TERİM.” Örtünme giyim elbette gelenekseldir, ayrıca iklim şartları toplumun örfü adetleri giyinmelerinde etkili olmuştur. Peki tesettür konusu Kur’an’da örf, adet, geleneklerle birlikte mi geçiyor, yoksa fıtri yani yaradılışımız gereği, bazı bölgelerimizi özellikle kapatmamızı, örtmemizin gerektiği mi anlatılıyor. Çok üzgünüm ama bizler ne yazık ki Allah’ın bu konuda da emretmediği birçok şeyi, bizler dine ilave ederek Arap geleneğini de, dinin emri gibi algılamışız. Bu düşünce ve inanç çok büyük bir hatadır. ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ BİZLER, ÖNYARGILARIMIZDAN KURTULAMADIĞIMIZ İÇİN, BİR TÜRLÜ ALLAH’IN EMRETTİĞİ GİBİ ORTA YOLU İZLEYEMEDİĞİMİZDEN, BİRÇOK KONUDA OLDUĞU GİBİ, TESETTÜRÜN DE ORTA YOLUNU BİR TÜLÜ BULAMADIK. Önce şunu lütfen unutmayalım, dinin sahibi Allah’tır ve ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyorsa, Rabbimiz bu konuda da, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez. Yani Allah’ın Kur’an’da emrettiği TESETTÜR yani giyim kuşam emri neyse, Resulü de ona uymuştur. Asla ilave yapamayacağı gibi, Arapların giyimi kuşamı ile farklı ülkelerde ki insanların GİYİM KUŞAMI HEM İKLİM, HEMDE GELENEKLERİ ÖRF VE ADETLERİ DOĞRULTUSUNDA FARKLIDIR. Bunun din ve inançla hiç bir ilgisi yoktur. Şunu özellikle hatırlatmak isterim, Allah biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, çünkü sizi Kur’an’dan sorumlu tutuyorum emrini verdiyse, TESETTÜR KONUSUNDA DA RABBİMİZİN MUHKEM BİR ŞEKİLDE, KUR’AN’DA AÇIKLAYIP UYARDIKLARININ DIŞNDA, TOPLUMA DAYATILANLARI ALLAH’IN EMRİ GİBİ GÖRMEYELİM, BÜYÜK HATA EDERİZ. Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, atalarımızın batıl hurafe inançlarını yaşayabilmek için, dine ilaveler yaparak zorlaştırmayalım, toplumu dinden uzaklaştırırız. Tesettür yani giyim kuşam ile ilgili Allah ne emretmiş gelin ona bakalım. Nahl 81: ALLAH YARATTIĞI ŞEYLERDEN, SİZİN İÇİN GÖLGELER VAR ETMİŞTİR. DAĞLARDAN DA SİZİN İÇİN BARINAKLAR YARATMIŞTIR. SİZİ SICAKTAN (VE SOĞUKTAN) KORUYACAK ELBİSELER VE (YİNE) SAVAŞTA SİZİ KORUYACAK ELBİSELER (ZIRHLAR) YARATMIŞTIR. İŞTE BÖYLECE (ALLAH) TESLİMİYET GÖSTERMENİZ İÇİN ÜZERİNİZE NİMETİNİ TAMAMLIYOR. (Mehmet Okuyan meali) Araf 26: EY ÂDEMOĞULLARI! SİZE MAHREM YERLERİNİZİ ÖRTECEK GİYSİ, SÜSLENECEĞİNİZ ELBİSE YARATTIK. TAKVÂ ELBİSESİ, İŞTE O DAHA HAYIRLIDIR. BUNLAR ALLAH’IN ÂYETLERİNDENDİR. UMULUR Kİ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALIRLAR. (Kur’an yolu. Diyanet İşl.) Bakın ilk ayette Rabbimiz bizlere sıcaktan ve soğuktan koruyacak elbiseler, hatta savaşta bizleri koruyacak kıyafetleri de yarattığı bilgisini veriyor. Hiçbir detaya girmeden, peki neden? Çünkü bu Kur’an yalnız Araplara inmedi, tüm dünyada yaşayan insanlara indide ondan. İklimi soğuk olan ülkeler var sıcak olan var, yani yaşadığı yere göre kıyafette elbette değişik olacak. Lütfen Arap toplumunun giydiği kıyafeti, dinin emri gibi görmeyelim büyük hata yaptığımız gibi, özellikle kadınlarımıza da eziyet etmiş oluruz. Neden biliyor musunuz? Çünkü biz erkekler istediğimizi giyiyor ve bu normaldir diyoruz ama iş kadına gelince, her nedense hiç düşünmeden kadını kendi nefsimizde giydirmeye, kıyafetlerini bizler seçmeye çalışıyoruz ve bunun Allah emri olduğunu söylüyoruz. Söylediklerini Kur’an’da göremediğimizde, onunda kolayını bulmuşlar ve BUDA ALLAH’IN RESULÜNÜN TESETTÜR EMRİ, YA DA HÜKMÜ DİYEBİLİYORLAR. Hani Rabbimiz bizlere yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizi ondan sorumlu tutuyorum diyordu, ne oldu bunlara benzer yüzlerce ayetin hükmü? Araf suresi 26. Ayetinde Rabbimiz, bakın TESETTÜR konusuna çok net, nasıl bir açıklama yapıyor. Size mahrem yerlerinizi örtecek giysiler yarattık diyor. İşte her konuda yaptığımız gibi, bu konuda da bizler Allah’ın asla sınırlama yapmadığı, şekillendirmediği ama özellikle örtmemiz konusunda dikkatimizi çektiği bölgelerimizi söylediği halde, kendi düşünce ve inançlarımızı da bu ve benzeri ayetlere ilave ederek, bakın MAHREM YERLERİ DİYOR. Aslında mahrem yerleri yalnız cinsel bölgeler değil, kadının şuraları ya da buraları da erkeğe mahrem yerleridir, diyerek inanılmaz ilaveler yapmıyor muyuz? Hemen soralım kendimize, O bahsettikleri mahrem kapatılması gereken yerler, Allah’ın diğer ayetlerde MUHKEM bir şekilde izah edip örnekler verdiği gibi, neden Kur’an’da geçmiyor? HAŞA YOKSA KUR’AN EKSİK Mİ DE, TAMAMLAMAYA ÇALIŞILIYOR? Yapılan ilaveleri burada yazacak değilim, hepimiz çok iyi biliyoruz neler olduğunu. BU YANLIŞLARI YAPARAK BİZLER, HEM ALLAH’IN KİTABINA DİNİNE ŞİRK KOŞARAK İLAVELER YAPIYORUZ, HEMDE RESULÜN ASLA ALLAH’IN DİNİNE İLAVELER YAPMASI MÜMKÜN OLMADIĞI HALDE, ONUN ADINA BİZLER İLAVELER YAPARAK ALLAH’IN DİNİNİ ZORLAŞTIRIP, TOPLUMU İSLAM’DAN UZAKLAŞTIRIYORUZ. Aslında Araf suresi 26. Ayetinde Allah bu konuda bizlerin dikkatini çekiyor ve tesettür konusunu kendi nefsinizde gösteriş vesilesi yapmaya çalışmayın. Ben sizden gösteriş istemiyorum, benim için önemli olan SİZİN TAKVANIZDIR, yani benim emirlerime ne kadar uyup hayatınıza geçirdiğiniz, yapmayın diye uyardıklarımdan uzak durup, yapmanızı istediklerimi yapıp yapmadığınız, benim için çok daha önemlidir diyor. Yani özellikle ALLAH, TAKVA ELBİSESİNİ GİYİP ÖYLE DIŞARI ÇIKIN, BU BENİM İÇİN ÇOK DAHA ÖNEMLİDİR DİYOR. DEMEK Kİ KILIK KIYAFET BEDENİMİZİN DIŞINA GİYDİĞİMİZ GİYSİ, TAKVA ELBİSESİ İSE RUHUMUZA, DUYGULARIMIZA ÇOK DAHA ÖNEMLİSİ İNANCIMIZA GİYDİRDİĞİMİZ ELBİSEDİR. Bu elbiseyi giymeyen yani güzel ahlaklı olmayan, Kur’an terbiyesi almayan istediği kadar bedenini kapatsın, benim için önemli değildir diyor Rabbimiz. YANİ TAKVA ELBİSESİNİ GİYMEYEN, ALLAH KATINDA ÇIRILÇIPLAK BİR İNSAN GİBİDİR. Ne yazık ki bizler TAKVA ELBİSESİNİ DEĞİL, ATALARMIZDAN ÖĞRENDİĞİMİZ ARAP GİYSİSİNİ TESETTÜR YAPTIK. Bu konuda Allah’ın özellikle hiçbir sınır koymadan indirdiği ayetleri, BİZLER KENDİ DÜŞÜNCE VE MEZHEP İNANÇLRAIMIZ DOĞRULTUSUNDA GİYDİRDİK, ŞEKİLLENDİRDİK. YETMEDİ İŞTE BU ALLAH’IN VE RESULÜNÜN İSTEDİĞİ TESETTÜRÜ DEDİK. Bu konudaki bir başka ayeti daha hatırlatmak istiyorum sizlere. “EY NEBİ! EŞLERİNE, KIZLARINA VE MÜMİNLERİN KADINLARINA SÖYLE, DIŞ GİYSİLERİNİ ÜZERLERİNE BÜRÜNSÜNLER. BU, TANINIP RAHATSIZ EDİLMEMELERİ İÇİN EN UYGUN OLANIDIR. ALLAH ZİYADESİYLE BAĞIŞLAMAKTA VE ÇOK ESİRGEMEKTEDİR.” (Ahzab 59) Bakın tesettür konusu ile ilgili bir başka ayet. Bildiğiniz gibi tesettür emri yalnız kadınlara değil, erkelere de emrediliyor Kur’an’da bunuda hatırlatmak isterim. Bakın bu konu Allah’ın Nebisi üzerinden bizlere aktarılıyor ve bakın ne diyor. Ey Nebi! Eşlerine kızlarına ve iman etmiş kadınlara söyle, evden dışarı çıkmaları gerektiğinde DIŞ GİYSİLERİNİ GİYSİNLER. Bu ne demek? Yani evin içindeyken daha rahat, serbest kıyafetlerinizle dışarıya çıkmayın diyor. Bunun nedenini de açıklıyor Rabbimiz ve bakın ne diyor. “BU, TANINIP RAHATSIZ EDİLMEMELERİ İÇİN EN UYGUN OLANIDIR” Çok net anlaşılıyor ki, evinizin içinde giydiğiniz nispeten daha açık kıyafetlerle dışarı çıkarsanız, sizi kötü kadın zannederler, art niyetli erkekler sizlere zarar vermeye çalışırlar, onun için dışarı çıkarken DAHA DOĞRU KIYAFET GİYİN YANİ DIŞ GİYSİLERİNİZLE ÇIKIN Kİ, SİZİ RAHATSIZ ETMESİNLER. Bu ayette geçen dış giysi uyarısına, öyle anlamlar yüklüyorlar ki, kendi inançlarına delil olsun diye, bu ayette bu uyarıyla Allah, dışarı çıkarken kadınlar ÇARŞAF GİYMELİDİR diyenleri bile duyarsınız. Ne yazık ki bizler, güzelim Allah’ın dinine bu saygısızlıkları bile yapıyoruz. ALLAH’I DİNLEMEK ONA UYMAK YERİNE, KENDİ İNANÇLARIMIZI ALLAH’IN AYETLERİNE SÖYLETMEYE ÇALIŞIYORUZ. Rabbimiz Kur’an’da hiç bir zaman, herhangi bir kıyafet şeklinden bahsetmemesinin nedeni, İslam dininin yani Kur’an’ın evrensel oluşundan ve her toplumun kendi kültürünü, yaşam biçimini yaşadığı ülkenin iklimine göre yaşayabilmesine izin vermesinden kaynaklanıyor. Ne yazık ki bizler, Allah’ın verdiği bu özgürlüğü, kendi mezhep inançlarımıza uygun düşmediği için ya görmezden geldik, ya da ALLAH’IN RESULÜNÜN ADINI KULLANIP, ONUN ADINA HÜKÜMLER KOYARAK, RESULÜ ADINA BEŞERİ TESETTÜRLER YARATTIK. Değerli dostlarım, kardeşlerim Allah’ın Resulü Allah’ın dininin hüküm ortağı değildir. Onun Resulü yani ELÇİSİDİR. Bir atasözümüz vardır, Elçiye zeval olmaz diye. Bunun anlamı, Elçi görevi gereği ne iletmesi gerekiyorsa, tek kelime bile ilave etmeden onu biz ümmetine tebliğ etmiştir. Her makalemde hatırlatmaya çalışıyorum, Allah Elçisinin görevini bizlere anlatırken ne diyordu? “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Allah aşkına sizlere yalvarıyorum rica ediyorum, Allah’ın Resulüne verdiği görev ve yetkileri arasında, Allah’ın hiç bahsetmediği konularda da Resulü hükümler vereceğine dair, tek bir yetki var mı? Elbette yok. Hatta tam tersine Resulüne, sana indirdiğim Kur’an ile kullarıma hükmet demiyor muydu? Peki, neden O zaman ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT EDİN, YA DA ALLAH’IN VE RESULÜN TESETTÜRÜNE UYUN DİYEREK, sanki Allah başka hüküm veriyor, Resulü onun vermedikleri konularda da sanki farklı hükümler veriyormuş ta bizlerin onlara da inanmamız isteniyor gibi, topluma anlatılıyor. Allah’ın Resulü birçok ayetinde ben yalnız bana vahyedilen Kur’an’a uyarım demiyor mu? Bizler bu ayetleri gördüğümüz halde, sanki Resulü farklı şeye inanmış gibi, onun adına anlatılan rivayetlere de nasıl hiç düşünmeden inanırız. Hiç mi korkmuyoruz böyle büyük bir hata yapmaktan? HİÇ Mİ DÜŞÜNMÜYORUZ MAHŞER GÜNÜ NASIL HESAP VERECEĞİMİZİ? Allah Resulüme itaat edin derken, Kur’an’ı tebliğ ederken tebliğinde ona yardımcı olmak adına bunu söylüyor. Çünkü diğer ayetlerinde, Resulüm sizlere yalnız Kur’an’ı tebliğ edecek asla onun sınırlarını aşmayacak, bu konuda kefil benim diyor. Bizleri Kur’an ile buluşturmak istemeyenler, bu gerçekleri görmemizi istemiyorlar. Böylece istedikleri gibi Allah ile aldatıp bizleri istedikleri gibi yönlendiriyorlar. LÜTEN ALLAH AŞKINA HESAP GÜNÜ PİŞMAN OLMAK İSTEMEYEN, KUR’AN’DAN İNANCINI LÜTFEN SORGULASIN. SORGULAMADAN BU CAN BU BEDENDEN ÇIKTIYSA, İNANIN MAHŞER GÜNÜ YÜZLERİ SİMSİYAH OLARAK HAŞREDENLERİN ARASINDA OLMAMIZ, KAÇINILMAZ OLACAKTIR. Dilerim bu gerçeklerin farkında olarak emanetini teslim eden ve yalnız Allah’ın ipine sarılan, azınlık Allah’ın halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  3. Allah Kur’an’da çok net ve apaçık örnekler verir ki, geçmiş toplumların yaptığı yanlışları bizlerde yapmayalım. Bu makalemde sizlere hatırlatmak istediğim ayet, Bakara suresi 10. ayet olacak. Bu ayette Allah, kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara çok güzel bir örnek veriyor ki aynı yanlışı bizler tekrarlamayalım. Tekrarlamak istemiyorsak, Allah’ın emrettiği gibi, yalnız Kur’an’ın ipine sarılarak onu dikkatle önyargısız okuyup, hayatımıza geçirmeliyiz. Önce ayeti yazalım daha sonrada bu ayetten de nasıl bir ders alırız, onu anlamaya çalışalım. Bakara 10: KALPLERİNDE MÜNAFIKLIKTAN KAYNAKLANAN BİR HASTALIK VARDIR. ALLAH’TA ONLARIN HASTALIKLARINI ARTIRMIŞTIR. SÖYLEDİKLERİ YALANA KARŞILIK DA ONLARA ELEM DOLU BİR AZAP VARDIR. (Diyanet meali) Bu ayeti tercüme edenlerin bir kısmı, kalplerinde hastalık olanlar diye çevirmişler. Aslında her ikisi de aynı anlama sonunda çıkıyor. Çünkü münafık İslam toplumunda, inandığını söylediği halde, asıl olan Allah’ın dininden saparak, hak olanı yaşamayıp, dini konularda ortamı karıştıran, kargaşa yaratan, batıla sapan anlamındadır ki, böyle insanların kalpleri hastalıklıdır dersek hiç yanlış olmaz. Çok ilginç değil mi, iman ettiğini söylediği halde, inancında adeta terör estirenlerden bahsediliyor. Lütfen ayetin son kısmında rabbimizin uyarısına dikkat. “SÖYLEDİKLERİ YALANA KARŞILIK DA ONLARA ELEM DOLU BİR AZAP VARDIR. ” Sizce nasıl bir yalan söylüyor olabilirler? Aslında çok açık, Allah yalnız Kur’an’a sarılın sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim dedikçe bu ve bunlara benzer yüzlerce ayetin tam tersine inanıyor ve bunu doğru diye çevremize anlatıyorsak, ALLAH’A ONUN DİNİNE YALAN İFİRA ATIYORUZ DEMEKTİR. Bu ayetin öncesindeki ayetlere baktığınızda, kendilerini iman edenler olarak tanımlayıp, aslında doğru yolda olanları aldatmaya çalıştıklarından bahsettiğini görüyoruz. DEMEK Kİ BU İNSANLAR ARAMIZDA, BİZLER GİBİ BEN MÜSLÜMANIM DİYENLER. Allah bu insanlar aslında, kendilerini aldatıyorlar diyerek uyarıyor. Peki bu insanlar o günkü toplumu hangi konularda aldatmaya çalışıyor olabilirler? Bunu da Kur’an’dan anlıyoruz. Atalarının batıl inançlarını yaşamaya devam edebilmek için, Allah’ın indirdiği kitaplarda hüküm vermediği halde, bunlarda Allah’ın emridir, mutlaka dinimizi yaşamamız adına gerekli bilgilerdir diyenlerin olduğunu görüyoruz. ÇÜNKÜ ALLAH AYETİNDE NE DİYORDU. HAK VE DOĞRU OLAN ALLAH KATINDAN İNDİRİLENDİR, diye apaçık bildiriyor. Allah, iman edenlerin arasında olan, dine nifak sokmaya çalışan, fitne fesat yaratarak Allah’ın indirmediği bir şeyi, sanki Allah indirmiş gibi gösterenlerin, böylece dinde bölünenlerin kalplerini ve kulaklarını mühürlediği örneğini veriyor. Allah Elçisine, SEN ONLARI SANA İNDİRDİĞİM KİTAPLA UYARSANDA UYARMASANDA, SENİ DİNLEMEZLER DİYOR. Peki, Allah’ın Elçisi ne söylüyor da onlara, Allah inanmaz onlar diyor. Bu konu Kur’an’da birçok ayette bahsedilir. Allah daha önce gönderdiğimiz Elçilerimize de, yalnız sana indirdiğimizle onlara hükmet, sakın atalarının rivayet, sanı inançlarını yaşamaya devam etmesinler diye vahyettik. Ama onların çoğu bunu dinlemediler, senide genel çoğunluğu dinlemeyecektir diyor. BU AYETTEN DE ANLAŞILIYOR Kİ, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ VAHYİN DIŞINA ÇIKARAK, YANİ ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARI AŞARAK, BATILI ATALARININ İNANCINI ISRARLA YAŞAMAK İSTEYENLERİN, KALPLERİNDE BİR HASTALIK OLUYOR VE GERÇEKLERİ ASLA GÖREMİYORLAR. Rabbimizde zaten batılda ısrar edenlerin gözlerine perde çekerim, kalplerini mühürlerim demiyor muydu? Bakın cahiliye toplumunun yaptığı aynı hataları, şimdi bizlerin genel çoğunluğu da ne yazık ki yapıyoruz. Allah Kur’an’da sizleri, yalnız Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dedikçe, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgidir, herkes Kur’an’ı anlayamaz diyorlarsa, bu insanların gözleri ve kulakları mühürlenmiş KALPLERİNDE HASTALIK YERLEŞMİŞ DEMEKTİR. Allah’ın gönderdiği kitaplarla yetinmeyenlerin, kendilerini bakın nasıl en doğru yolda gördüklerini söylediği örneğini veriyor Allah. Bakara 11: Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “BİZ ANCAK ISLAH EDİCİLERİZ!” derler. (Diyanet meali) Yüce Rabbim sana şükürler olsun, öyle güzel örnekler veriyorsun ki, anlamamak mümkün değil. Bu insanlar cahiliye toplumunda, kendilerinin en iyi en doğru yolda olduklarını, kendilerinin gerçek iman eden kimseler olduğunu söylüyorlar ve bunlar çevresindeki insanları ıslah edici, doğru yola ulaştırıcı olarak görüyorlar. Ama Allah, atalarının rivayet ve sanı dininde ısrar edenlere, yalnız Allah’ın indirdiğine tabi olmayanlara, ASIL ONLAR BOZGUNCUNUN TA KENDİLERİDİR DİYOR. GÜNÜMÜZDE ÜLKELERİ VE TOPLUMLARI YAŞANMAZ HALE GETİREN, KENDİLERİNE FARKLI İSİMLER TAKAN AMA MÜSLÜMANLIĞIN ZERRESİ OLMAYAN, BOZGUNCULARI ACI VE ÜZÜNTÜYLE İZLİYORUZ. Bakara suresi 13. ayetinde de çok dikkat çekici bir örnek veriyor ve bakın ne diyor. “ONLARA, “İNSANLARIN İMAN ETTİĞİ GİBİ SİZ DE İMAN EDİN!” DENDİĞİNDE, “BİZ HİÇ BEYİNSİZLERİN İMAN ETTİKLERİ GİBİ İMAN EDER MİYİZ?” DERLER.” İsterseniz bu cevap üzerinde düşünelim. İnsanlar nasıl iman ediyor da, bunlar onlar gibi iman etmek istemiyor ve beyinsiz onlar diyorlar. Lütfen Allah’ın verdiği bu güzel örneklerden dersler alalım, yoksa aynı hataları işleyen beyinsizlerin safında buluruz, mahşer günü kendimizi. Kur’an’ı dikkatle düşünerek, anladığı dilden okuyan bir Müslüman, Allah’ın kullarının nasıl iman etmesi gerektiğini çok iyi bilir. Kısa başlıklar halinde bir kısmını hatırlayalım. ALLAH BİZLERDEN, NASIL BİR İMAN YOLUNU İZLEMEMİZİ İSTİYOR. — Allah emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin ve YALNIZ BENİM GÖNDERDİĞİM VAHYE, YANİ KUR’AN’A TABİ OLUN DİYOR. — Allah Elçisine de verdiği görev ve yetkiyi açıklayıp, SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR, BİZ RESULLERİ SADECE MÜJDECİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ diyerek, görev tanımını yapıyor. — İmanınızı yaşarken KESİN DELİLİNİZ VE KANITINIZ YALNIZ BENİM GÖNDERDİĞİM VAHİY YANİ KUR’AN OLMALIDIR, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN diye uyarıyor. _ Size öyle bir kitap gönderdim ki, SİZLERİN BÜTÜN ŞANINIZ, ŞEREFİNİZ BİLGİ KAYNAĞINIZ DAYANAĞINIZ YALNIZ KUR’AN DIR. — Sakın gönderdiğim KİTABIN SINIRLARINI AŞMAYIN, ATALARINIZIN BATIL İNANÇLARINI DİN DİYE YAŞAMAYIN. Ne dersiniz bizler, Allah’ın bu ikaz ve uyarılarını dikkate alıyor muyuz? Yoksa atalarımızdan öğrendiğimiz MEZHEP inançlarımız, Kur’an’ın önüne mi geçti? Cahiliye toplumu, kitap ehlinin genel çoğunluğu, işte Allah’ın bu uyarılarına kulak asmadıkları için, Allah onların gözlerini, kulaklarını mühürlüyor. Bunlar kendilerini doğru yolda zannedip, karşılarındaki belki azınlık, ama doğru yolda olan Müslümanlara beyinsizler gibi mi iman edelim diyerek, onları küçümsüyorlar. Bu ayetleri okurken, günümüzde yapılan yanlışlar hatta Kitap ehlinin kendilerini övdükleri gibi günümüzde de nasıl kendilerini övdükleri guruplar, mezhepler, cemaatler geldi aklıma. Yalnız Kur’an’a tabi olmalıyız dedikçe, inatla yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, atalarının dine soktuğu rivayet ve sanı ilaveleri Kur’an’da göremediklerinde, aldıkları küçümser tavır çok üzücüdür. Bu kişiler kendilerini cennetlik, karşısındaki insanları da cehennemlik ilan ediyorlar. TÜM GERÇEKLERİ, ALLAH’IN HUZURUNDA HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. Allah’ın verdiği örnekleri göz ardı etmeyip, dersler alana ne mutlu. Batıl ve hurafeden uzak, Allah’ n nuru Kur’an ile yetinip, onu hayatına geçirenler, Allah’ın halis kulları olduğu gibi, KALPLERİNDE DE HASTALIK BARINDIRMAYANLARDIR. Allah’ın kitabı ile yetinmeyip, BATIL VE RİVAYET İNANCINI YAŞAYABİLMEK ADINA, ALLAH’IN KUR’AN DAKİ AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELEN, ÜSTÜNÜ ÖRTENLERİN SONUNU, YAZACAĞIM AYET İLE SİZ TAHMİN EDİNİZ. Zuhruf 36: KİM, RAHMÂN’IN ZİKRİ’Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİRSE, BİZ ONUN BAŞINA BİR ŞEYTAN SARARIZ. ARTIK O, ONUN AYRILMAZ DOSTUDUR. (Diyanet meali) DİLERİM KUR’AN GERÇEKLERİNİN FARKINDA OLAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  4. Din ve iman konusu, günümüzde o derece çeşitlilik ve farklılıklar gösteriyor ki ne yapacağımızı, hangi yoldan gitmemiz gerektiği, kimlerin doğruyu söylediği konusunda, toplum olarak büyük tedirginlik yaşıyoruz. ACABA BU TEDİRGİNLİĞİMİZİN NEDENİ NE OLABİLİR? Bizler bu konuda nasıl bir tavır takınıyoruz, ya da yapmamız gereken nedir bunun bilicinde miyiz? Sanırım bu soruların doğru cevabını bulursak, bizim de Allah'ın istediği doğru yolda olmamızın önünde, hiçbir engel kalmaz. DAHA DOĞRUSU KİTAP TEK OLMAYINCA, ÜMMET TE TEK YUMRUK ASLA OLMAYACAKTIR. Önce içinde yaşadığımız din karmaşasının, bölünmüşlüğün inanılmaz farklılıkların nedeni nedir, gelin bu konu üzerinde birlikte düşünelim. Tedirgin olmamızın asıl nedeni, aynı konuda bile çok farklı fikir ve inançların olması. Önce bu konuyu aydınlatmalıyız. Müslüman olarak bizler, Kur’an'ın her ayetine iman edip eksiksiz hayatımıza geçirmedikçe, gerçek iman etmiş sayılmayacağımızı söyleriz ve buna inanırız. Peki söyleyip, inanmakla iş bitiyor mu? Elbette bitmiyor, sanırım hatalarımız söylediklerimizi yaşamımıza geçirme safhasında başlıyor. Allah elçisi kanalıyla biz kullarına Kur’an'ı, rehber olarak gönderdiğini ve günümüze kadarda Rabbimiz Kur'an'ı, başka kitap Resul göndermeyeceği için, KENDİ KORUMASINA ALDIĞINI SÖYLEDİĞİ GİBİ, BİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTACAĞINI BİLDİRİYOR. Aslında bu bilgilerden yola çıkarsak, en doğru bilgileri nereden almamız gerektiği çok açık anlaşılıyor. Allah Kur’an'da Elçisine tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diyerek, aslında bu sözleriyle bizlere bir şeyler anlatıyor. Rabbimiz yine rehberinde, hiçbir ehli kitaba ruhban bir sınıf görevlendirmediğini, bunu kendilerinin uydurdukları örneğini de veriyor. Çok daha önemlisi bizlerin, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETTİĞİ GİBİ, KUR'AN'IN SINIRLARINI AŞMAMIZI FARKLI KAYNAKLARA YÖNELMEMİZİ YASAKLIYOR. Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Allah'ın doğru yolunu beşeri oluşumlardan, bilgilerden değil, Allah'ın gönderdiği hak olan gerçekleri, Kur’an'dan aramamızın açık bir kanıtıdır tüm bu uyarılar. Bir başka deyişle, Allah ile kulu arasında hiç kimsenin olmadığını veliler, şeyhler, dervişler edinerek onların sayesinde, Allah'ın rızasını kazanacağımızı zannedenlere, büyük bir uyarıdır ruhban sınıfının, İslam dininde olmadığı gerçeği. Allah sizleri yalnız Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın. Yemin olsun ki Kur’an’ı anlayasınız diye nice örneklerle açıklayıp, KOLAYLAŞTIRDIK DİYORSA, ALLAH’A AÇILACAK KAPININ ANAHTARI DA, YALNIZ KUR’AN'DA GİZLENMİŞTİR. Onu Kur’an’da aramak, bulmak imtihanımız gereği bizlere düşer. Lütfen O anahtarı rivayetlerde, sanı bilgilerde aramayalım, zamanımızı boşa harcamayalım, inanın mahşer günü pişman oluruz. Rabbimiz, benimle aranıza hiç kimseyi sokmayın, BEN SİZLERE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINIM DİYORSA, Allah'tan başka yardım isteyecek, sığınılacak, şefaat istenecek, hiçbir gücün olmadığının önce bilincine olmalıyız. Bizler eğer Allah'ın kitabını yeterli görmüyor da, beşerin rivayet sanı sözlerine din adın hala kulak veriyorsak, gerçek iman edenlerden daha olamamışız demektir. Bir başka deyişle, iman kalplerimize yerleşmemiş demektir. İşte yaptığımız yanlış bu noktada başlıyor. ALLAH BANA ULAŞACAK KAPINIZ, KUR’AN'DAN GEÇER DİYOR. O kapının anahtarını da, yalnız Kur’an'dan bizzat bizlerin alabileceğimiz örneklerini de veriyor. Bu durumda bizler ne yapıyoruz, Allah'a ulaşacağımız kapıyı ve anahtarını Kur’an'da mı arıyoruz? Hiç sanmıyorum, Allah'a ulaşacak kapıyı ve onun anahtarını, BEŞERİ KİŞİLERDE VE ONLARIN KİTAPLARINDA, SÖZLERİNDE ARIYORUZ. Halbuki Rabbimiz, “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) diye bizleri uyarmamış mıydı? İşte yaptığımız büyük hata, böylece dipsiz bir kuyuya atılan taş misali, belirsizliğe doğru yol alıyoruz. Müslümanlar olarak, Kur'an'ın çevresinde birleşip tek yumruk olamadığımız sürece, birbirimize düşman olmaktan, şeytanlaşmış insanların oyuncağı olmaktan asla kurtulamayız. Yapılan bu yanlışlar, bu tür oluşumlar o kadar çok ve çeşitli ki, Allah'ın gerçek kapısının, ona ulaşacak en doğru yolun üstünü örtüyor. Hatırlayınız Rabbimiz, yanlış yolda ısrar edenler için bir örnek veriyordu. "KENDİ HEVA VE HEVESİNİ İLAH EDİNEN VE HAKİKATİ BİLMESİNE RAĞMEN YÜZ ÇEVİREN BÖYLECE ALLAH’IN MESAJLARINA KULAKLARINI VE KALBİNİ KAPATAN GÖZLERİNE DE PERDE ÇEKEN VE SAPIKLIĞI TERCİH EDEN ŞU KİMSEYİ GÖRÜYOR MUSUN? BÖYLE BİR KİMSEYİ ALLAH’TAN BAŞKA KİM DOĞRU YOLA İLETEBİLİR? HALA DÜŞÜNÜP İBRET ALMAYACAK MISINIZ?" (Casiye 23) Gerçekten de, Allah'ın kitabını rehber aldığını söylediği halde, beşerin rivayet ve sanı sözlerini rehber edinenlerin, yani kendi hevâ ve hevesinin esiri olanların, acıklı sonunu Allah, çok güzel izah ediyor bizlere. Ama bu gerçekleri görebiliyor muyuz? Göremiyoruz, çünkü Elde Kur'an düşünerek iman etmiyoruz da ondan. Onun için Allah düşün, aklını kullan ey kulum diyor bizlere. Sizce düşünüyor muyuz? Düşünmediğimiz için, kendi ellerimizle kulaklarımızı tıkadık kalplerimizi adeta taş kesti gerçekleri göremez duyamaz olduk. Onun için Kur'an gerçeklerini göremeyiz, çünkü inandığımız batıl ve rivayet inancın etkisiyle gözler perdeli, gönüller mühürlü. Batıldan, hurafeden, sanıdan, emin olmadığımız rivayetlerden yana olmaktan ve onlarla amel etmekte ısrar ettiğimiz için, gerçekleri göremiyoruz. Allah'ın rehberi,FURKANA inatla yaptığımız saygısızlıktan dolayı, ALLAH'A ULAŞACAK KAPIYIDA BULAMIYORUZ. Gerçek HAK olana gözlerimizi kapattığımız için, Allah'ın bir cezası tüm bunlar. Şunu lütfen unutmayalım. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyorsa, herkesin anlayamayacağı bir rehber gönderip, daha sonrada bizleri sorumlu tutmaz. ELBETTE HERKES KAPASİTESİ, ÇABASI ÖLÇÜSÜNCE NASİBİNİ ALIR. BİZLERE DÜŞEN, ALLAH'IN AYETLERİNİ DAHA GÜZEL DOĞRU ANLAMAK İÇİN, ÇABA GÖSTERMEK OLMALIDIR. Zaten imtihanın da gerçeği, çaba harcamak, bir emek sarf etmek değil midir? Ama bu çabayı yaparken, Allah'ın Nahl suresi 98. ayetinde önerdiği gibi, önce kafamızdaki batıl ve rivayetlerden kurtulup yalnız Allah'a güvenip dayanarak Kur'an'ı onsan sonra okumaya başlarsak, ALLAH'IN NURU KURAN İLE BULUŞUR, ONUN KAPISINI ARALAMIŞ OLURUZ. Bu konuyla ilgili bir yazı kaleme aldığımda, her zaman okul örneğini veririm. Çünkü hepimiz Allah'ın okulunda, eğitiminde Kur’an'dan imtihan halindeyiz. Allah imtihanımızın, yalnız Kur’an'dan olduğunu apaçık söylediği halde, nasıl olurda bizler sorumlu olduğumuz rehberin dışına çıkarız, onun sınırlarını aşarız. ALLAH SAKIN, KOYDUĞUM SINIRLARI AŞMAYIN DİYE, EMİR VERDİĞİ HALDE. Hâşâ Allah Kur’an'da, bizleri doğruya ulaştıracak yolu, gereği gibi anlatmıyor mu? Yaradan hâşâ izah edemedi de, bizler beşerin rivayet kitaplarından mı doğruyu daha kolay öğreneceğiz. Lütfen bunu unutmayalım ve yaptığımız saygısızlığın farkında olalım. Yoksa mahşer günü, çok pişman oluruz. Okulda eğitim alırken, nasıl öğrenciler birbirleri ile yarışıyor ve kapasiteleri, gösterdikleri çabaları nispetinde değerlendiriliyorsa, bizleri de Rabbimiz aynı şekilde imtihan ediyor. Hatırlayınız bizler okulda, okuduğumuz bir kitap için, bu kitabı bu seviyede bir öğrenci anlayamaz, bu haksızlıktır demiyor da, bir çaba gösteriyorsak öğrenmek anlamak için, nasıl olurda Allah'ın bizleri imtihan ettiği kitap için, bu kitabı herkes anlayamaz, bu kitapta her bilgi, detaylı yoktur deriz? Biz Kur'an'ı anlayamayız diyenler, Allah'ın adaletini sorguluyor demektir, hatırlatırım Rabbimiz anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, KUR'AN'I YEMİN OLSUN Kİ KOLAYLAŞTIRDDIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK DİYOR. Rabbimize bu sözlerine inanıyor ve güveniyorsanız, aracısız Kur'an'ı anlayabilmek için çaba harcayınız, inanmıyor ve güvenmiyor biz anlayamayız diyorsanız, buda sizin seçiminiz ne isterseniz öyle yapın. Değerli din kardeşlerim, Rabbimize açılan kapının ve onun anahtarının, yalnız Kur’an'da olduğunun gerçeğini artık görelim. Sonsuzluk kapısını, başka yerde aramayalım. Önce Kur'an'ı anlayarak, ayetler üzerinde düşünerek ve hiçbir etki altında kalmadan önyargısız okuyup, anlamaya çalışalım. Daha sonra araştıralım, soralım tüm bilgilerden faydalanalım, daha da iyi anlayabilmek için. ÇÜNKÜ BİLGİNİN SONU, SINIRI YOKTUR. Rabbimizde gerçek iman eden her sözü dinler ama daha sonra en doğrusuna uyar diyor. Tabi en doğrusunun ne olduğunu söylüyordu? “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) BİZLER EĞER İLK ÖNCE, KUR’AN'IN HARCIYLA İNANÇ TEMELLERİMİZİ İNŞA EDERSEK, ONUNLA İMANIMIZIN OMURGASINI OLUŞTURURSAK, ONUN ÜSTÜNE GİYDİRECEĞİMİZ KIYAFETİ, DOĞRU SEÇMEKTE ASLA ZORLANMAYIZ. BÖYLE YAPTIĞIMIZDA NE GİYERSEK YAKIŞACAK, NE YAPARSAK BAŞARIYA ULAŞACAKTIR. İmanımızın temelini ve omurgasını başkaları değil, kendimiz Kur'an'dan inşa edersek, sonucundan da emin oluruz. Ne yazık ki bu gün yaşadığımız İslam'ın temelinde, yalnız Kur’an yok, Kur’an'ın hüküm vermediği rivayetlerin, sanı bilgilerin ağırlıklı baskısı var. Gelin içimize girmiş yanlış itikatları, elde Kur’an temizleyelim. Böylece zararın neresinden dönersek kardır düşüncesiyle, Rabbimizden af dileyelim. Sizce en garantili yol bu değil midir? Bir başkasından kopya çekerek imtihan verilmez, lütfen bu gerçeği görelim. Tembel öğrenci gibi olmayalım. Dersimizi imtihan olacağımız kitaptan bizzat çalışalım ki, yaptığımız işten emin olabilelim. Mahşer günü yüzleri gülen, Rabbin halis kullarından olmak istiyorsak, Allah'ın ayetinde verdiği örnekte olduğu gibi, EYVAH KEŞKE FALANCAYI DOST, VELİ EDİNMESEYDİM, BENİ O KANDIRDI DEMEK İSTEMİYORSAK, gelin Rabbimizin uyardığı gibi, yalnız Kur’an'ın ipine sarılalım. O bizi Allah'a kavuşturacaktır. Bu yolu izlediğimizde hayatımızın, yaşantımızın çok daha farklı olduğunu göreceğiz. İŞTE O ZAMAN, GÜLÜN DİKENİNİ GÖRMEDEN GÜLÜ SEVECEĞİZ, KOKLAYACAĞIZ. Dualarımızın bile, nasıl daha farklı karşılık bulduğunun, bilincine varacağız. Dilerim cümlemiz, gönül gözleri ile Kur'an'ın tüm gerçekleri ni görebilen, Rabbin halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  5. Bu makalemde sizleri yine yazıma cevap verenlerin, günümüz İslam gerçeklerinin nasıl Kur’an’dan çok uzak yaşandığına dikkat çekici bazı örnekler vermek ve üzerinde Kur’an merkezli sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Söylenenleri, yazdıklarımı gördüğünüzde, Allah’ın yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, ayetler üzerinde düşünün aklınızı kullanın, emin olmadığınız bilgilerin sakın ardına düşmeyin, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum hükümlerinin nasıl dikkate bile alınmayıp, Kur’an’ın tam tersi bir inanç yaratarak, adına İSLAM dediğimiz gerçeğini göreceksiniz. Rabbimiz birçok ayetinde, akla düşünmeye çok önem verdiğini göstermiş ve aklını kullanmayanların gerçekten pislik içinde kalacaklarını, şeytanın oyuncağı olacaklarını bizlere açıkça bildirmiştir. ÇOK NET ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. İSLAM İMAN ESASLARINI, AKILLA TEMELLENDİRİR VE KUR’AN’IN SINIRLARI DIŞINA ÇIKMAMIZI YASAKLAR. Bakın bir arkadaşımız, Kur’an ile buluşamadığımızda, nasıl Kur’an’a adeta muhalif sözler söyleyip, tam tersini Allah’ın dini diye yaşadığımızın farkında bile olamayacağımıza, çok güzel bir örnek vermiş. “İbni Hazm; “BİR KİŞİ ANCAK, KUR’AN’DA BULDUĞUMUZU ALIRIZ DERSE, ÜMMETİN İCMASIYLA KÂFİR OLUR. BU MÜŞRİKİN KANI VE MALI HELALDİR” demiştir. (İhkam,80) Not: Sahih hadisleri sünnetleri ve hak mezhepleri inkâr eden için demiştir. “ULEMA, KUR’AN’I AZİMDEN SONRA KİTAPLARIN EN SAHİHİNİN, BUHARİ VE MÜSLİM OLDUĞUNDA İTTİFAK ETTİ.” (Nevevi, Minhac; 1/14) “HADİSTE NE OLUYORMUŞ, FIKIHTA NE OLUYORMUŞ KİTAP VAR YETMİYOR MU LAFLARI, ŞEYTANIN LAFLARIDIR. (Hasan Burkay) Toplumu, Kur’an ile buluşturmak istememelerinin nedeni, yaşanan İslam’ın Kur’an’dan ne kadar uzak olduğunu gizleyebilmek içindir. Allah’ın Kur’an’da emrettiğinin, bakın nasıl tam tersini topluma öğretiyorlar ve kabul etmeyenlerin, adeta BİR BİNİN KANI VE MALININ NASIL HELAL OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİYORLAR. Lütfen Kur’an’a sarılarak bu tuzağa düşmeyelim. Allah’a atılan iftiraya bakar mısınız? Allah Kur’an’da biz kullarını çok önemli bir konuda Zümer suresi 18. ayetinde uyarıyor ve ne diyordu? “O KULLARIMI Kİ ONLAR SÖZÜ DİNLERLER, SONRA DA EN GÜZELİNE UYARLAR.” Sizce bu söylenenleri okuduğunuzda, kabul edilecek akla mantığa ve Kur’an’a uyan ddoğru güzel bir söz var mı? Asla yok. Gerçekten de aklını kullanan, Kur’an’a iman eden onun vahyinden haberi olan bir Müslüman, önce karşısındaki her sözü dinler. Daha sonrada en doğrusuna uyar diyor Allah. Gelin birlikte bakalım, bizler Allah’ın bu uyarısına uygun bir iman üzerine mi Allah’ın dini İslam’ı yaşıyoruz, yoksa atalarımızın rivayet inançları ile şekillendirilmiş, Kur’an’a taban tabana ters düşen bir iman üzerinde miyiz? Tabi önce hatırlatmak istediğim bir konu var. Rabbimiz bizleri YALNIZ KUR’AN’AIN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYOR, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Arkadaşımızın paylaştığı hadiste şunu söylüyor. Bir kişi yani Müslüman yalnız Kur’an’da bulduğumu alırım derse, lütfen buraya dikkat, ÜMMETİN İCMASIYLA KÂFİR OLUR DİYOR. Bakın bizim imanımızı etkileyen kaynak, delil ÜMMETİN ALDIĞI KARARMIŞ. Ona uymayana Kâfir diyorlar. Çok daha ilginci, onlar gibi düşünmeyip inanmayanların KANI, MALI HELALDİR DİYEREK, ÖLDÜRÜLEBİLECEĞİNİ DAHİ SÖYLEYEBİLİYOR. Çok üzgünüm ama mezheplerin, rivayetlerin öğretisi ile İslam’ı yaşarsak, sonuçta böyle olur. Rabbimiz boşuna Kur’an’da, çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırırlar demiyor. Kur’an ile toplumun buluşmasını engelleyenler, yani Kur’an’ı anladıkları dilden dikkatle okumalarını istemeyenler, işte bu anlatılanların yanlış olduğunu görmesini istemedikleri içindir. Peki, Kur’an yani Allah yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenlere ne diyor ona bakalım. Rabbimiz öyle diyorsa elbette başımızın üstünde yeri var, onun dediğini yaparız. Kur’an ile buluşanlar çok iyi bilir, aynısını Kitap Ehli Resulüne söylemiş ve yalnız senin getirdiğinle dinimizi yaşayamayız, bizim atalarımızın inancı da var dediklerinde, bakın Allah nasıl ayetler indirmişti. “KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ?” (Ankebut 51) “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) “ALLAH’TAN DAHA İYİ, KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50) “YEMİN OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP GÖNDERDİK Kİ, ÖĞÜT VE UYARINIZ/ZİKRİNİZ/ŞEREFİNİZ YALNIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ?”(Enbiya 10) Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah dinin sahibi benim, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyorsa, gönderdiği dinin FIKIH kurallarını, yani İslam hukukunu da dinin sahibi Kur’an’da apaçık yapmıştır, önce bunu asla unutmayalım. İlginç olan ise, Kur’an dışından anlatılan tüm rivayetleri, Allah’ın Resulünün adını kullanarak, kendilerine asla ait olduğunu bilmediğimiz kişiler naklediyor. Hiç birisi Allah’ın görev verdiği kişiler değil ve hata yaptıklarında Resulünü Allah’ın uyardığı gibi uyarılmıyor. Bu tehlikeyi fark etmiyor musunuz? Bunun tehlikesinin farkında değil misiniz? Onun haricinde Allah’ın dinine İslam hukukuna hiç kimse ilave edemez, bunu Allah yasaklamıştır. ALLAH’IN FIKIH İNANCINA İLAVELER YAPANLAR, ATALARININ İNANCINI ALLAH’IN DİNİNE SOKMAYA ÇALIŞANLARDIR. Sizce Allah’ın verdiği hüküm ile ümmetin çoğunluğunun aldığı karar, ittifak ettiği konu aynımı? Allah aşkına size soruyorum, bahsedilen ÜMMETİN aldığı karara uyan mı, Allah katında KÂFİRDİR, yoksa Allah’ın Kur’an’da emrettiği gibi, YALNIZ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ VAHYE YANİ KUR’AN’A UYANMI KÂFİRDİR? Allah benim vahyin dışında hiç kimse benim dinimde hüküm koyamaz, ÇÜNKÜ BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diye apaçık uyarıyor, ama bunu nasıl yapıyorlar bilemiyorum, Allah’ın emrinin tam tersine inanmakta sakınca görmüyorlar. HER ZAMAN SÖYLERİM, İŞTE BU CAHİL CESARETİDİR. Cahil olan birisini çok rahat Allah ile aldatıp, her şeyi yaptırabilirsin. Gelelim arkadaşımızın verdiği ikinci örneğe. Yine ulemanın kararını söylüyor, Allah’ın kanunu apaçık dururken ve diyor ki, “ULEMA, KUR’AN’I AZİMDEN SONRA KİTAPLARIN EN SAHİHİNİN, BUHARİ VE MÜSLİM OLDUĞUNDA İTTİFAK ETTİ.” Çok ilginç sanki bahsettikleri kişi ile bire bir konuşmuşlar gibi anlatıyorlar. Buhari’nin hadislerin doğruluğuna yada yanlışlığına nasıl karar verdiği sizlere hatırlatmak isterim, İşte bizler bu yolla kendimizi bile bile ateşe atıyoruz ama farkında bile değiliz. “HERHANGİ BİR HADİSİ SAHİH’E DÂHİL ETMEZDEN ÖNCE, YIKANIP İKİ REKÂT NAMAZ KILARAK, ALLAH’A İSTİHÂREDE BULUNUP MANEVİ BİR İŞARET ARAMIŞ, ONDAN SONRA HADİSİN SIHHATİNE HÜKMETMİŞTİR“BU ŞEKİLDE SIHHATİ NAZARIMDA SÜBÛT BULMAYAN HİÇBİR HADİSİ, SAHİH’E ALMADIM”DER. ”.(K.S. Sayfa 197) Kur’an ile buluşamadıysak, işte böyle affedilmeyecek büyük günahları işleriz de, doğru yaptığımızı zannederiz. Hatırlatırım Allah, Bakara suresi 23. ayetinde nasıl uyarıyordu bu konuda bizleri. “HAYDİ, KUR’AN’IN AYETLERİNİN BİR BENZERİNİDE, SİZ GETİRİN BAKALIM.” Diye biz kullarına Allah meydan okuyor, hatta devamındaki ayette, asla benzerini getiremezsiniz diyerek ikaz ediyor, bunun tersini yapmaya çalışanları da, ebedi cehennemin beklediğini hatırlatıyor. Bu uyarıdan sonra kendimize soralım. Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı, Kur’an’dan hesaba çekileceğimizi emretmedi mi? Emrettiyse, bizler hala bu ve benzeri yüzlerce ayeti görmezden gelip, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayet sözlerini/hadislerini adeta Kur’an ile eş tutup ŞİRK KOŞARAK KUR’AN’DAN SONRA, EN SAHİH YANİ EN DOĞRU BUHARİ VE MÜSLİM’İN KİTAPLARI, SÖZLERİ OLDUĞUNU NASIL SÖYLERİZ? Tamamı rivayet yolla bizlere ulaşmış. Lütfen şeytanın bu tuzağına düşmüş olarak, Allah’ın huzuruna gitmeyelim, inanın o çetin gün Kur’an’ın bahsettiği YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN SAFIDA BULURUZ KENDİMİZİ. Yine bu arkadaşımız, bakın yazıma neler yazmış. Yaşadığımız İslam’ın ACI GERÇEKLERİ. “İYİ BİLİN Kİ RESULULLAH’IN HARAM KILDIĞI ŞEY, ALLAH’IN HARAM KILDIĞI ŞEY GİBİDİR.” Kaynak (Ahmet b Hanbel c.4 s 132) Her zaman söylediğim gibi, eğer Kur’an’dan zerre kadar haberimiz olup Onunla buluşabilseydik, bunları söyleyenleri hiç dikkate almaz, güler geçerdik ama çok büyük bir çoğunluk ne yazık ki BATILIN TUZAĞINDA, ŞİRK BATAĞINI GÖREMİYOR. ONUN İÇİNDİR Kİ DİN KARDEŞLERİMİZİ, BU TUZAKTAN KURTARMAK İÇİN, HEPİMİZ EL BİRLİĞİ YAPMALIYIZ. Bu sözün, hadisin kaynağına bakar mısınız Kur’an değil. Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, Resulümün görevi sadece tebliğ etmektir dedikçe Rabbimiz, bazıları adeta Allah ile inatlaşırcasına, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ DİYEBİLİYOR. Yani Allah’ın Resulüne verdiği görevi, yetkiyi beğenmeyerek, bizzat kendileri yetkilendirmeye çalışıyorlar. Doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Bakın Allah’ın Resulü ümmetini yalnız neyle uyarmış ve kendisi neye uymuş. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9) “RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6) Sizce daha fazla, örnek ayet vermeme gerek var mı? Hz. Muhammed O örnek insan bu Kur’an bana vahyoldu ki, onunla herkesi uyarayım diyor. Bir başka ayetinde de, BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM diyorsa, bizler nasıl olurda Resulün uyduğunun dışına çıkmaya çalışırız, bunu da mı akıl edemiyoruz? Bakın benim rivayet hadislerimde var onlara da uymalısınız, onlarla ben ayetleri açıklıyorum demiyor. Devamındaki ayette Allah Resulünün yetkisini bizlere hatırlatıp, Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir diyor. Allah’ın bu sözlerine haşa güvenmiyor muyuz? Casiye 6. Ayetinde aslında son noktayı koyuyor Rabbimiz ve ALLAH’IN AYETLERİNDEN, SÖZLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE/HADİSE UYACAKSINIZ DİYE İKAZ EDİYOR. Bizlerde cahil cesareti olduğundan olsa gerek, bir türlü bunları kabullenemiyoruz. Çünkü yaşadığımız İslam ile Allah’ın ayetleri uyuşmuyor ters düşüyor da ondan. Değerli dostlarım hepimiz hata yapabiliriz, bende bir zamanlar bu yanlış bilgilere inanmıştım ama araştırıp sorguladığımda, ALLAH’IN GERÇEKLERİ İLE ŞÜKÜRLER OLSUN BULUŞTUM. Dilerim cümlemiz, Rabbimizin Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  6. Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Nahl 44 ve 64. ayetler olacak. Bu ayetler örnek gösterilip, bakın Kur’an’ı açıklama görevini Allah Resulüne vermiş diyerek, ne yazık ki Resule ait olduğu rivayet hadislere kesin itaat edilmesine delil yaratılmakta ve batılı İslam dinine sokmaya çalışmaktadırlar. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an’ı açıklayan anlaşılır hale getiren Allah’ın Resulüdür diyerek, ayetlerin anlamları ile oynayan ve rivayetleri dinin asli unsu yapmaya çalışanlar, özellikle NAHL SURESİ 44 VE 64. AYETLERİ ÖZELLİKLE KANIT GÖSTERİYORLAR. Önce ayeti farklı meallerden yazalım, daha sonra Kur’an bütünlüğünde bu konuyu, birlikte anlamaya çalışalım. Nahl 44: (O Resulü) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İnsanlara, kendilerine İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. (Diyanet meali) Nahl 44: Onları mucizelerle ve hikmet dolu sayfalarla gönderdik. O ZİKRİ (KİTABI) SANA DA İNDİRDİK Kİ KENDİLERİNE GÖNDERİLENİN NE OLDUĞUNU O İNSANLARA AÇIK AÇIK ANLATASIN, belki düşünürler. (Süleymaniye vakfı) Nahl 64: Nahl 64: SANA KİTABI, ANCAK AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ ŞEYLERİ ONLARA AÇIKLAMAN İÇİN VE İMAN EDEN BİR TOPLUMA DOĞRU YOLU GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK İNDİRDİK. (Diyanet meali) Nahl 64: SANA KİTABI, ÖZELLİKLE AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ KONUDA ONLARI AYDINLATMAN İÇİN VE İNANAN BİR TOPLULUĞA REHBER VE RAHMET OLSUN DİYE İNDİRDİK. (Kuran yolu. Diyanet İşl.) Kur’an’ı dikkatle ve düşünerek okuyan bir Müslüman, Kur’an’ın birçok ayetinde Allah’ın anlayabilmeniz ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, ayetlerimizi nice örneklerle biz açıkladık, izah ettik ki üzerinde düşünesiniz diyordu. Nahl 44. ayetin ilk cümlesinde zaten, APAÇIK BEGELERLE, HİKMET DOLU SAYFALARLA GÖNDERDİK KUR’AN’I DİYOR. Böyle söyleyen Allah, devamında ayet açık değil, onuda sen açıkla kullarıma der mi? Allah Zuhruf 44. ayetinde sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü veriyor. Sizce Allah Kur’an’ı anlayacağımız bir şekilde açıklamamış olsa, böyle bir emir verir mi? Yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyarır mı? Hatta Kıyame suresi 18 ve 19. ayetlerinde Allah Resulüne, ne diyordu hatırlayalım. “O HÂLDE, BİZ ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, ONUN OKUNUŞUNA UY. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Allah Kur’an’ı açıklamak bize aittir diyor, bizler Allah’a güvenmiyor, hayır onu Resulü açıklamıştır diyerek, adeta kendimizi rivayetlere doğruluğundan emin olamayacağımız kaynaklara, kendimizi teslim etme yarışına giriyoruz. Dikkatinizi çekmek isterim, Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ yani dini konularda hiç bir bilgisi yoktu, bunu Kur’an söylüyor. Onun içinde Allah, İndirdiğimiz Kur’an’ı oku, merak etme ayetlerimizi bizler birçok ayetlerle AÇIKLAYACAĞIZ diyor. Demek ki yukarıdaki ayetlerde Allah, SANA KİTABI AÇIKLANMIŞ BİR ŞEKİLDE NİCE ÖRNEKLER VEREREK GÖNDERDİK Kİ, ONLARIN SORDUĞU SORULARA KARŞI, ONLARA APAÇIK İZAH EDESİN AÇIK AÇIK BİLDİRESİN, ONLARI AYDINLATASIN DİYOR. Peki Kur’an’ın diğer ayetlerinde Allah, Resulüne açıklamadığım ayetler var, onlarıda sen açıklarsın mı diyor, yoksa onun görev tanımını çok farklı mı yapıyor? Gelin Allah’ın Resulüne verdiği yetki ve sorumluluğuna bakalım şimdide. “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Diyanet meali. “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. ” (Kehf 56) Diyanet vakfı meali “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Diyanet meali. “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Diyanet meali. Bu ve benzeri ayetlere iman eden bir Müslüman, ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi, onunda yetkileri olmalı, Kur’an detaylı ve açıklanmış değildir, onu Resulü açıklamıştır nasıl diyebiliriz? Bunc ayeti tebliğ aldıktan sonra, mezheplerin inancını Kur’an’da göremediğimizde kendimizce bahaneler arayan, Allah’ın kitabına iman etmiyor demektir. Nahl 64. ayette de, ayetlerin indirilme nedenini açıklıyor ve aralarındaki tartıştığı, ihtilaf içinde olduğu konular hakkında, onlara Kur’an ile beyanda bulunasın, yani açıkça Kur’an’dan örnekler vererek tebliğ etmesini istiyor. Açık olmayan, anlaşılmayan bir ayet üzerinde, bizler nasıl düşünürüz ve ihtilaf ettiğimiz konu hakkında açıklık getirir. Şöyle söyleyenler olabilir. Allah’ın Resulü açıklıyor ya, açıklanmış ayet üzerinde düşüneceksiniz denebilir. Bugün Allah’ın Resulü aramızda yok. Açıklanmamış, detayı olmayan Kur’an’mı elimizde bu durumda? Hani Kur’an’ın eşi benzeri yoktu, hani Allah biz Kur’an’ı tamamladık Enam 38. ayetinde de, BİZ KUR’AN’DA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK DEMİYOR MUYDU? Hani hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuyordu Allah bizlere. Bu durumda açıklanmamış, izah edilmemiş olduğunu ve anlaşılması için beşeri rivayet bilgilere muhtaç olduğunu nasıl söyleriz. Bu durumda Allah bizleri açıklanmamış, izah edilmemiş bir kitaptan mı hesap soracak? Allah bizlerin Kur’an’ı anlayabilmemiz için Resulünün rivayet hadislerine mi muhtaç bıraktı? BAKIN NELER SÖYLEDİĞİMİZİN VE ALLAH’A NASIL BİR ADALETSİZLİĞİ NİSPET ETTİĞİMİZİN FARKINDA MISINIZ? HİÇ SANMIYORUM. Madem ayetler açık ve anlaşılır değil, Allah’ın Resulü açıkladı, neden ayetleri kayda alırken açık ve anlaşılır yazdırmadı Kur’an’ı? AKIL DEVRE DIŞI KALINCA, İŞTE BÖYLE BİR MANTIKSIZ DÜŞÜNCEYİ İNANCI, ALLAH’A NİSPET ETMEKTEN KORKMUYORUZ. Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım, Kur’an’ın ipine sarılın diyordu. Bu durumda bizler doğruluğundan emin olamayacağımız, rivayet bilgilerle mi Kur’an’ı anlayacağız? Hatırlatırım Allah Kur’an’ı ben koruyorum diyor, rivayet hadisleri/sözleri değil. İşin ilginci her mezhebin doğru kabul ettiği hadislerde çok farklı. Aslında zerre kadar düşünen, gerçekleri ve bizlere kurulan tuzağı fark edecektir. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, GÜNÜMÜZE KADAR RİVAYET YOLLA GELEN HADİSLERİN HİÇ BİRİNDEN, ALLAH’IN RESULÜNÜN HABERİ BİLE YOK. ONUN ONAYINDAN ASLA GEÇMEMİŞ BİLGİLERLE, NASIL KUR’AN’I ANLARIZ. Yine Kur’an’ın anlaşılacak bir şekilde, apaçık delillerle kanıtlarla indirildiğini, Ali İmran 105, Hud suresi 1. ayetinde, Bakara 99- 209. ayetlerinde de, “ANDOLSUN, BİZ SANA APAÇIK AYETLER, DELİLLER İNDİRDİK.” Demiyor muydu Rabbimiz? Bunlara benzer birçok ayetleri görmezden gelerek, Allah’ın yemin ederek bizler için kolaylaştırdığı Kur’an’ın açıklanmamış ve izah edilmemiş olduğunu hala söyleyip, ayetleri Resulü açıklamıştır nasıl deriz. NEDEN DİYORUZ BİLİYOR MUSUNUZ? ATALARIMIZIN İNANCINI KUR’AN’A SÖYLETİP, BATILI YAŞAMAYA DEVAM ETMEK İSTİYORUZ DA ONDAN. Hani bizlerin sorumlu olduğu, dinin anası temeli olan ayetler MÜBİN di, MUHKEM di? Yoksa batıl inançlarımızı yaşayabilmek adına, neredeyse Kur’an’ın tamamını inkâr mı ediyoruz. Allah’ın Resulü, ayetleri tebyin ediyordu diyenleri duyarsınız. Bu kelimenin çok geniş bir anlamı var. Ama bizler ne yazık ki Kur’an’ın tamamına ters düşecek, tek bir anlamını cımbızla seçiyoruz ve DİĞER TÜM AYETLERE TERS DÜŞEN ANLAMINI SEÇEREK, batıl inançlarımıza kanıt yaratma çabası içinde oluyoruz. TEBYİN, AÇIKÇA BEYAN ETMEK, İZAH ETMEK, GEREKTİĞİNDE AÇIKLAMAK, GERÇEĞİ ORTAYA KOYMAK ANLAMLARINDADIR. Allah Kur’an’ı açıklamak bize düşer diyor da, bizzat açıkladığını birçok kez bildiriyorsa, demek ki Allah’ın Resulünün bu ayetlerdeki tebyin görevi, açıklanmamış bir ayeti açık hale getirmek değil, kitap ehlinin gizlediklerini, apaçık ayetlerle ortaya koymak, açıkça bildirmek tebliğ etmek anlamındadır. Konuyu daha doğru anlayabilmemiz adına, sizlere Allah tüm kitap ehlinin, yani iman eden tüm kullarının, nasıl bir tebyin görevi aldığını, bildiriyor. Ali İmran 187: HANİ ALLAH, KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN, “ONU (KİTABI) MUTLAKA İNSANLARA AÇIKLAYACAKSINIZ, ONU GİZLEMEYECEKSİNİZ” DİYE SAĞLAM SÖZ ALMIŞTI. FAKAT ONLAR VERDİKLERİ SÖZÜ, ARKALARINA ATIP ONU AZ BİR KARŞILIĞA DEĞİŞTİLER. YAPTIKLARI BU ALIŞVERİŞ NE KADAR KÖTÜDÜR! (Diyanet meali) Dikkat ederseniz, bu ayette Allah’ın kitabına iman eden tüm kitap ehli bizlerde buna dahiliz, bir söz veriyor iman ederek. Allah’ın kitabını tüm insanlara Allah’ın emrettiği ve örneklerini verdiği şekilde tebyin edeceğiz, yani tebliğ edeceğiz, açıklayacağız, topluma Allah’ın vahyini ulaştıracağız. Bizlerde buna iman etmedik mi? O kitaptan hiçbir şeyi gizlemeyeceğiz demişlerdi ama sözlerinde durmadılar diyor. Çünkü geçmiş toplumlar, iman ettiklerine dair söz verdikleri halde, atalarının batıl inançlarının etkisiyle Allah’ın bazı ayetlerini gizlediler, anlamlarının üstlerini örttüler, farklı anlamlar verdiler. Hatta sen anlayamazsın onu, âlim insanlar anlar diyerek, Allah’ın kitabını anlayarak ve düşünerek okutmadılar. YOKSA BU AYETTE TERCÜME EDİLDİĞİ GİBİ, HER İMAN EDEN ALLAH’IN ANLAŞILMAZ AÇIKLANMAMIŞ AYETİ VARDA, ONU AÇIKLIYOR DEĞİLDİR. Allah’ın açıkladığı şekliyle topluma anlatmak, tebliğ etmek anlamındadır. Allah’ın Resulününde ayetleri açıklaması, tebyin etmesi, KUR’AN DIŞINDAN VAHİYLER ALIP, AYETLERİ AÇIKLAMASI DEĞİL, TAM TERSİNE ALLAH’IN NİCE ÖRNEKLERLE AYETLERİMİZİ AÇIKLADIK, ÖRNEKLER VERDİK AYETLERİNİN IŞIĞINDA, TOPLUMA BİLGİ VERMESİ, SORULAN SORULARI, KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜNDE ANLATMASI VE ONLARI İKNA ETMESİ ANLAMINDADIR. Kur’an’ı bizzat Allah’ın açıkladığına, birçok örnek var ama ben iki ayeti hatırlatmak istiyorum. Enam 97: O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. GERÇEKTEN BİZ, BİLEN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ GENİŞ GENİŞ AÇIKLADIK. (Diyanet vakfı meali) Enam 98: O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. BİZ ANLAYAN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLAMIŞIZDIR. (Diyanet meali) Bu ve bunlara benzer onlarca ayeti bir kenara bırakıp görmezden gelip, ayetleri Allah’ın Kur’an’da açıkladığını toplumdan gizlemek isteyenler, ancak batılı din diye yaşamaya ve yaşatmaya çalışanlardır. Bunu yaparak ancak şeytana hizmet etmiş oluruz, lütfen unutmayalım. Konuyu daha iyi pekiştirebilmemiz için, bir örnek ayet daha vermek istiyorum. Maide 15: EY KİTAP EHLİ! ARTIK SİZE ELÇİMİZ (MUHAMMED) GELMİŞTİR. O, KİTABINIZDAN GİZLEYİP DURDUĞUNUZ GERÇEKLERDEN BİRÇOĞUNU SİZLERE AÇIKLIYOR, BİRÇOĞUNU DA AFFEDİYOR. İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR. (Diyanet meali) Sanırım bu ayetle, Resulün ayetleri açıkladığı sözünden, ne anlaşılması gerektiği konusu, daha iyi anlaşılmıştır. Allah tüm kitap ehline seslenerek, size elçim geldi diyor. Kitap ehlinin yaptığı yanlışlara dikkat çekerek, sizlere daha önce gönderdiğim kitaplarda, bazı emirlerimi batıl ve hurafe inançlarınızı yaşamak adına gizlediniz, üstünü örttünüz diye hatırlatıyor. Gönderdiğim elçim, sizlerin gizlediklerinizi Kur’an ile açıkça ortaya koyuyor. Daha önce sizlere gönderdiğim bazı hükümleri de kaldırdığımı, yani nesih ettiğimi de sizlere bildiriyor diye açıklık getiriyor. Birçoğunu affediyor derken, Allah’ın elçisi kendisi inisiyatif kullanarak hükmünü kaldırıyor değil, tam tersine Allah Kur’an’da nesih ile ilgili ayetleri tebliğ ediyor ve bazı konuların hükmünün kalktığını tebliğ ediyor. Ayetin sonunda da, aslında karmaşa yarattığımız bu konuya son noktayı koyarak ne diyor, tekrar hatırlayalım.” İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR.” Ama bizler kitap ehlinin yaptığı yanlışı yaparak, onca ayetleri görmezden gelip, üstünü örtüp, Kur’an’ın tek kelime bahsetmediği, Kur’an’a da ters düşen onca rivayetleri, dinin asli unsuru yapabilmek adına, ayetlere yanlış anlamlar vermekten çekinmiyoruz. Sonucunuda İslam toplumu olarak görüyoruz. Değerli kardeşlerim. Lütfen Allah’ın ayetlerini Kur’an dışı bilgilerle değil, Allah’ın Resulünün yaptığı gibi topluma, dostlarımıza, yakınlarımıza Kur’an’ın diğer ayetlerinden istifade ederek izah etmeye, anlatmaya onlara hatırlatmaya çalışalım, onların düşünmelerine vesile olalım. BİZLERE DÜŞEN AYETLERİ AÇIKLAMAK DEĞİL, YAPILAN YANLIŞLARIN ORTAYA ÇIKMASI ADINA, APAÇIK OLAN AYETLERİ, KUR’AN’IN TÜM AYETLERİ İLE BAĞLANTI KURARAK ANLAMAYA, ANLATMAYA, ÜZERİNDE DÜŞÜNMEYE DOSTLARIMIZA HATIRLATMAYA ÇALIŞMAK OLMALIDIR. Ayetleri emin olamayacağımız rivayetlerin etkisinde değil, Allah’ın apaçık muhkem ayetlerinde verdiği örneklerin ışığında anlamaya çalışalım. Bunu yapmayıp, Kur’an ile buluşmadığımızda, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmekten, asla kurtulamayız. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  7. İslam toplumları olarak yaşadığımız inancımızı ne yazık ki sorgulama, doğruluğunu kontrol etme gereği duymuyoruz. Çünkü kontrol imkânı toplumun elinden alınmış. Onu içinde yanlışımızı, hatamızı fark etmemizde mümkün olmuyor. Lütfen kendimize soralım, iman ettik dediğimiz Kur'an'ı kaç kez anladığımız dilden okuyup, Allah'ın vahyini aracısız tebliğ aldık? Eğer hiç yapmadıysak, inanın İman daha kalbimize yerleşmemiz, gerçek iman edenlerin arasında değiliz demektir. Allah'ın kitabı Kur'an'a öyle saygısızlıklar yapıyoruz ki, dünya üzerinde bilimsel bilgi veren bir yazarın kitabına bile yapmadığımız saygısızlığı, Yüce Rabbimizin eşi benzeri olmayan, hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuduğu Kur’an'a, düşünmeden yapıyoruz. İslam toplumunda öyle bir karmaşa ve bölünmüşlük var ki, neredeyse birisinin ak dediğine, diğeri kara diyor. Bunun sebebi nedir diye, hiç kendimize soruyor muyuz? Eğer sormuş olsaydık, ALLAH SAKIN DİNDE BÖLÜNENLER GİBİ OLMAYIN diye uyardığı halde bunca mezhep, tarikat ve cemaatlere asla bölünmezdik. Her gurup, kendince bir yol çizmiş, karşısındakini de kâfir, yoldan sapmış olmakla suçluyor. KAYNAK BİR OLMAYINCA, İNANÇTADA BİRLİK SAĞLAMAK MÜMKÜN OLMUYOR. Bu makalemde bu konuya sizlerin dikkatinizi çekerek, İslam toplumunda ayetlerin YORUMLANMASI VE KUR’AN'IN TEFSİRİ KONULARINDA, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Tefsir dendiğinde sanırım tek bir şey geliyor aklınıza. KUR’AN TEFSİRİ. Peki, neden yalnız Kur’an gelmiyor da, din alimi dediğimiz kişilerin yazdığı kitapların tefsiri geliyor? Kur'an, TEFSİRE MUHTAÇ BİR KİTAP MIDIR? Sizce çok ilginç ve düşündürücü değil mi? Bilim adamlarının buluşları ile ilgili yazdığı kitapların hiçbirisi hakkında, ne tefsir yapılmıştır nede başkaları tarafından yorumlanmıştır. Bilim adamının yazdığı kitap, her ülkenin kendi diline olduğu gibi çevrilmiş ve o kitaptan faydalanılıp okullarda okutulmaktadır. Peki neden? ÇÜNKÜ BİLİM ADAMININ BULUŞU HAKKINDAKİ YAZDIĞI BİLGİLER, O KİTABIN SAHİBİNE AİTTİR VE O KONUYU ONDAN DAHA İYİ BİLEN YOKTUR DA ONDAN. PEKİ, KUR’AN’A NEDEN YAPILIYOR? Bunu anlayamadığımız sürece, Allah ile aldatanların tuzağından asla kurtulamayacağız. Sizce eşi benzeri olmayan Kur'an'ı Allah kullarına haşa anlatamıyor, izah edemiyor da aramızda bazı kişiler onu anlaşılır hale mi getiriyor. BU DÜŞÜNCE VE İNANÇ, DİNİN SAHİBİ OLAN ALLAH'A BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Önce yorum ve tefsir kelimeleri ne anlama geliyor ona bakalım, daha sonrada konumuzu bu doğrultuda düşünelim. —TEFSİR KELİMESİ KAPALI BİR SÖZÜ AYDINLATMAK, ANLAŞILIR HALE GETİRMEK DEMEKTİR. —YORUM BİR YAZININ, BİR SÖZÜN, BİR METNİN YA DA BİR YAPITIN ANLAŞILMASI GÜÇ YÖNLERİNİ AÇIKLAYARAK AYDINLIĞA KAVUŞTURMA, BELLİ BİR GÖRÜŞE GÖRE AÇIKLAMAK. Dikkat ettiyseniz bu iki kelimenin, neredeyse anlamları bir birine çok yakın. Bir yazıyı tefsir etmemiz, ya da yorumlamamız için önce okuyucuların bu kitabı ya da sözleri açık ve anlaşılır bulmamış olması gerekir ki, tefsire ve yoruma ihtiyacı olsun. DAHA ÖNCE ÖRNEK VERDİĞİM GİBİ, HİÇBİR YAZARIN KİTABINI BİR BAŞKASI ALIP, BUNU OKUYUCU OKUDUĞUNDA ANLAYAMAZ, YORUMLANIP TEFSİR EDİLMESİ GEREKİR DİYE ORTAYA ÇIKMAMIŞTIR. Çünkü bunu yapmak, kitabın yazarına yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Hiçbir yazar, kitabının okuyucuları tarafından, zor anlaşılır olabilecek bir üslupta yazmaz. EĞER YAZDIYSA, YAZAR BAŞARISIZ OLMUŞ DEMEKTİR. Tenkit edilir. Tüm bu sözlerden sonra, Allah'ın kitabına yaptığımız saygısızlığın, şimdi farkında mıyız? Hiç sanmıyorum. Bakara 233. ayetinde, BİR ANNE BEBEĞİNİ İKİ YIL EMZİRMELİDİR bilgisini dahi veriyorsa Kur’an’da, siz bu kitap detay sız açıklanmamış nasıl dersiniz? Gelelim Kur’an'a. Hiçbir beşerin yazdığı kitaba bile yapılmayan bu saygısızlık, neden Kur’an'a yapılmaya çalışılıyor olabilir? ÇÜNKÜ TOPLUMU ALLAH İLE ALDATMAK TA, BÜYÜK RANT VE KAZANÇ VAR DA ONDAN. Bu rantı paylaşmak istemeyenler, Allah'ın sakın dinde bölünmeyin emrini toplumdan gizleyip dinde mezheplere, cemaatlere bölünmekte zenginlik vardır diyerek, KENDİ HÜKÜMRANLIĞINI SÜRDÜRMEK İSTEMİŞLERDİR. Onun için Allah bizleri, bu konuda dikkatli olun, sizi sakın Allah ile aldatmasınlar diye Kur’an'da birçok ayetinde uyarıyor. Bazı arkadaşlar şöyle diyebilir, Kur’an ayetlerini yorumlamak ve tefsir etmek neden saygısızlık olsun? ASLINDA BÖYLE BİR CEVAP VEREN KİŞİYE, BU ACI GERÇEĞİ DE ANLATMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bunu söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ı anlayarak ve düşünerek ya hiç okumamıştır, ya da batıl inançlarının etkisiyle, Allah'ın ayetlerinin anlamlarının üstünü örtüyor, görmezden geliyor demektir. Ama ben Kur’an'ı anlayabilmek için, var gücüyle çaba harcayan kardeşlerimizin olduğunu biliyorum. Allah'ın kitabı Kur’an anlaşılması zor ve herkesin anlayabileceği bir kitap değil de, onun için mi Kur’an ayetlerinin yoruma ve tefsire ihtiyacı var diyoruz. Önce bu sorunun cevabını mutlaka Kur’an'dan almalıyız. Eğer herkes Kur'an'ı anlayamıyorsa, Kur'an'dan sorumluda olamaz. Şunu lütfen unutmayalım. ALLAH SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN'IN MUHKEM AYETLERİNİ, ANLAŞILMASI ZOR DETAYSIZ VE HER BİLGİNİN OLMADIĞI BİR ŞEKİLDE GÖNDERİP, DAHA SORADA BİZLERİ KUR’AN'DAN ASLA SORUMLU TUTMAZ. Sorumlu olduğumuza hükmettiğine göre, demek ki aklını kullanan ve düşünen her Müslüman, çabası nispetince Kur'an'ı anlayacaktır. Elbette kime inanıp güveneceğimize, kendimiz karar vereceğiz. Kur’an'da dinin anası, temeli olan ayetlerin MUHKEM yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve yemin ederek kolaylaştırılmış olduğunu söylüyor Allah. Ama birileri çıkıyor ve diyor ki, “NERESİ AÇIK VE KOLAY, HER BİLGİ OLMADIĞI GİBİ, DETAY BİLE YOK. ALLAH EMİR VERMİŞ AMA NASIL YAPILACAĞINI AÇIKLAMAMIŞ. “ Eğer bunun doğru olduğuna inandırılmışsak, evet Kur’an ayetlerinin yoruma ve tefsire ihtiyacı vardır deriz. Çünkü Kur’an'da olmayan, dine yapılan beşeri FIKIH inancının ilavelerini, dinin asli unsuru kabul ettiysek, Kur’an'da bu detayları göremediğimizde, bu yanlış kanıya kapılmamızda, sanırım bizlere normal görünecektir. Hatırlatmak isterim, bu yanlış düşünceye inandırıldığımız andan itibaren, bizlere ayetleri yorumlayıp tefsir edenlerden öğrendiklerimiz, ARTIK ALLAH'IN EMRİ OLMAKTAN ÇIKMIŞ, AYETLERİ YORUMLAYANLARIN VE TEFSİR EDENLERİN, AYETLERİ KENDİ DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞLERİNE GÖRE, AYETLERDEN NELER ANLADIĞINI ANLAMIŞ OLURUZ. BUNADA KUR'AN OKUMAK DENMEZ, HATIRLATIRIM. Bu yol ve yöntem Allah ile aldatıcıların çok büyük tehlikeleri ve tuzakları ile doludur. Çok daha kötüsü sorgulamadan, kontrol etmeden kabul etmek zorunda kalırız söylenenleri. İMANIMIZI ASLA BÖYLE BİR RİSKE SOKMAMALIYIZ. Onun için Allah, emin olmadığınız bilginin ardına, sakın düşmeyin hesabını sorarım diye uyarıyor bizleri. Bazı arkadaşlarımız, böyle söylüyorsun ama sende sayfa sayfa yazılar yazıp, tefsir yapıyorsun diyorlar. Allah'ın apaçık ayetlerine tefsir yapmak, benim ne haddime. Yazdığım yazılarımın tamamı, yapılan yorum ve tefsirlerin, apaçık Allah'ın ayetleriyle nasıl tezatlık teşkil ettiğini anlatmaya çalışıyorum bütün yazılarımda. Kıyasladığım ve verdiğim örneklerde kanıtım, delilim yalnız apaçık Kur’an ayetleridir. BU TEFSİR DEĞİL, ANLATILAN YANLIŞ BİLGİLERİ KUR’AN İLE KARŞILAŞTIRMAK, ONUN SÜZGECİNDEN GEÇİREREK, BÖYLECE SAĞLAMASINI YAPMAK, HAK İLE BATILI AYIRIP ORTAYA KOYMAK. YANİ İNANCIMI KUR'AN İLE SORGULAMAKTIR. Allah birçok ayetinde yemin ederek, sizler anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur’an'ı kolaylaştırdık diyor. Bu uyarıyı da birçok kez tekrar ediyor. Hatta biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen Yüce Rabbimizi duymak, işitmek yerine, bu sözlerin tam tersi olan, “Kur’an kolayda ne kadar kolay, Kur’an'ı herkes anlayamaz, zaten Kur’an'da her bilgi detaylı yoktur” diyenlere inanmakta kusur görmüyoruz. ÇÜNKÜ BİZLER İNANCIMIZI YAŞARKEN KUR'AN'I DELİL, KANIT ALMADIĞIMIZ İÇİN, RİVAYETLERİ HAKLI ÇIKARMAK ADINA, BAKIN KUR'AN'DA ŞUNLAR YOK, BUNLAR YOK DİYEBİLİYORUZ. Rabbimiz bizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum diyorsa, bizler Kur'an'da olmayandan sorumlu değiliz dememiz gerekirken, Kur'an'ı yetersiz ve detaysız görebiliyoruz. Düşüne biliyor musunuz, Allah'ın sözlerine/ayetlerine güveneceğimiz yerde, emin olamayacağımız rivayetlere, Kur’an'ın onay vermediği uydurma sözlere güvenip, imanımızı yaşıyoruz. İlginç olan, sanki HÂŞÂ Allah kullarına açıklayamamış, izah edememiş gibi, Allah'ın MUHKEM yani açıkladık, izah ettik de sizlere bildirdik dediği ve sorumlu tuttuğu ayetleri, bizler anlaşılmaz kabul edip, Allah'ın eşi benzeri olmayan sözlerini, ayetlerini açıklamaya tefsir edip, yorumlamaya kalkıyoruz. BU KİMİN HADDİNE. Lütfen biraz düşünelim. Bunu Allah'ın Elçisi bile yapmamış, ayeti tebliğ aldığı gibi bizlere ulaştırmışsa, bunu yapabilecek bir beşer nasıl çıkarda ortaya, Allah'ın ayetlerini rivayet edilen sözler ışığında açıkladığını, anlaşılır hale getirdiğini söyler. BU DÜŞÜNCE VE TAVIR, KUR’AN'A, ALLAH'A ŞİRK KOŞMAKTIR HATIRLATIRIM. Değerli din kardeşlerim. Verecek çok örnek var Kur’an'dan, ama gözlerde perde, gönüllerde mühür varsa, hiç birisi fayda etmeyecektir, bunu biliyorum. Lütfen Allah'ın kitabını anlaşılmayan ve her bilginin olmadığı bir kitap ilan ederek, kendi düşünce ve anlayışlarımızı ayetlere ilave ederek, tefsir edip yorumlamaya çalışmayalım. Hesap günü pişman oluruz. BUNUN ANLAMI, KENDİ BATIL İNANÇALRIMIZI, ALLAH'A SÖYLETME ÇABASIDIR. Tekrar hatırlatmak istiyorum. Allah'ın Elçisi O örnek insan, sağlığında bizlerin sorumlu olduğu, Allah'ın ayetlerinde anlaşılmayacak hiç bir şey görmediği için, olduğu gibi kayda almış ve Allah'ın korumasında bizlere ulaşmıştır. Onun içinde Allah'ın Elçisi, Kur’an'ı anlayabilmemiz için asla ne tefsir yazmış, nede ayetler üzerinde yorum yapmamıştır. Günümüze ulaşan ve ayetleri tefsir edip açıkladığını söyleyen, Resulün sözleri diye rivayet edilen hadislerin tamamı, ALLAH'IN RESULÜNÜN ONAYINDAN GEÇMEDEN, YÜZLERCE YIL SONRA DİLDEN DİLE, KULAKTAN KULAĞA GÜNÜMÜZE GELMİŞ VE ALLAH'IN RESULÜNÜN HABERİ BİLE OLMAYAN RİVAYET SÖZLERDİR. Elbette bir kısmını söylemiş olabilir, ama bunun da doğruluk tespitini, onayını Kur’an'dan yapmalıyız. Mahşer günü, Allah'ın Elçisine iftira atanların safında olmak istemeyen, Resulün adını kullanarak söylenen bütün sözlerini/hadislerini dikkatle araştırmalı ve Kur’an'ın onay vermediği hiçbir sözün, Elçisinin söylemesinin mümkün olamayacağını bilmelidir. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK https://kuranadavet1.wordpress.com/ https://twitter.com/KURANA_DAVET http://www.hakyolkuran.com/ https://www.facebook.com/Kuranadavet1/ https://hakyolkuran1.blogspot.com/
  8. Bu makalemin konusu, Bakara suresi 43. Ayet olacak. Bu ayetinde Rabbimiz, bizleri çok önemli bir konuda uyarıyor ve ikaz ediyor. Ama bizler, geleneksel İslam anlayışının öğretisiyle yani rivayetler ışığında Kur’an ayetlerine baktığımızdan, büyük yanlışlar yapıyoruz. Yanlışlarımızda ısrar ederek araştırmazsak, gerçeklerle buluşamadığımız için hatamızı düzeltmemiz de hiç mümkün olmayacaktır. Konumuz olan ayeti özellikle iki farklı tercümeden yazmak istiyorum. Lütfen biraz zaman ayırıp sabırla, makalemin sonuna kadar okuyunuz. “NAMAZI KILIN, ZEKÂTI VERİN, RÜKÛ EDENLERLE BERABER RÜKÛ EDİN.” (Bakara 43) “SALÂTI İKAME EDİN, ZEKÂTI VERİN. VE RUKÛ EDENLERLE BİRLİKTE RUKÛ EDİN.” (Bakara 43) İlk tercümede ayette geçen SALAT kelimesinin Kur’an’da çok geniş ve bir o kadarda önemli anlamları vardır ama her nedense Allah’ın çok geniş anlamda, bu ayette yaptığı uyarıyı, bizler yalnız namaza indirgeyerek yazdığımız için, inanın ayeti doğru anlamadığımız gibi, çok şeyler kaybediyoruz. İkinci yazdığım tercümede ise ayette geçen SALAT kelimesini özellikle yazmış ki, ayetin geniş anlamını daraltmasın bütünüyle doğru bir şekilde anlaşılsın. Gelin bu ayette geçen SALAT kelimesiyle Rabbimiz, bizleri ne amaçla uyarıyor onu doğru anlamaya çalışalım. İman ettiğini söyleyen kullarına Allah, Salat edin diyor. Peki, bu salattan bizler ne anlamalıyız, farsça deyimiyle yalnız namaz mı? Elbette kesinlikle hayır. Böyle anlayarak, salat emrini özünden uzaklaştırarak hayatımıza geçirdik. Namazında içini boşaltıp, Kur’an dışı bilgilerle doldurup, adeta RİTÜEL haline dönüştürdük. Ritüel tekrarlanan, aynı şekilde belirlenmiş eylem anlamına gelir ki, bunu Allah’ın emrettiği SALAT ile aynı tutmamız asla doğru değildir. Ritüeli bilinçsiz yaparsın ama salat/namaz asla bilinçsiz değil, tam tersine her şeyinle Allah’a bilinçli olarak teslim olursun. Ayeti anlamaya devam edelim. Salat edin, ya da salatı bir bütün olarak yerine getirin, ikame edin hükmünden ne anlamalıyız? Aslında devamında ki iki cümle, bunu açıklıyor. Salat namazın dışında, Müslümanların birbirine destek olması yani, yardım etmesi, anlamına geldiği gibi, Allah’ın tek İlah olduğu bilinciyle şirk siz, her konuda yalnız Allah’ı muhatap alıp ondan yardım dilemek ona dua etmek, yalnız ona kulluk ederek ondan şefaat istemek anlamlarına da gelir. Onun için salat edin hükmünden sonra Allah, zekât verin yani çevrenize destek olun yardım edin, rükû edenlerle birlikte sizde rükû edin diyerek te söylediğim gibi, yalnız Allah’a onun hükümlerine boyun eğin, ona bağlığınızı gösterin, ondan başka kendinize şefaatçi yardımcı Veli edinmeyin anlamında uyarıda bulunuyor. Özet olarak şunu söyleyebiliriz. SALÂTI YERİNE GETİRİN, ZEKÂTI VERİN, RÜKÛ EDENLERLE RÜKÛ EDİN İFADESİ, ŞİRKSİZ BİR ŞEKİLDE ARINMIŞ OLARAK, YALNIZ ALLAH’A YÖNELMEYİ ONA KULLUK ETMEYİ İFADE EDER. Bazı arkadaşlarım bu ve benzeri ayetleri örnek verip, bakın Allah ayetini SOMUT değil SOYUT olarak hükmünü vermiş. Namaz kıl, zekât ver demiş ama açıklamamış, detayını nasıl hayatımıza geçireceğimizi, Resulünün tatbikine bırakmış diye anlatırlar. Bunun kabul edilmesi asla mümkün değildir. Hatta bir arkadaşımız yazıma, bu konuyla ilgili bakın nasıl cevap vermiş. “Yahu Allah namazlarınızı dosdoğru kılın diye ayet gönderiyor ama namazı tarif etmiyor. Tarifi olmadığı gibi kaç rekât olduğu belli değil. Kaç vakit olduğu bile belli değil. Buhari ve Müslüm'e mecbursun. Dosdoğru kılın dediğine göre demek ki şekli şemali çok önemli ama şeklini belirtmezsen, Buhari’nin de kucağına düşersin Müslüm’ün de.” Bu sözlere verecek cevap inanın bulamıyorum, çünkü şirkin uç noktasına üzücü bir örnek. Kur’an ile buluşamayan ancak, böyle sözler söyler. Rabbimiz biz ayetlerimizi nice örneklerle açıkladık ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyorsa, lütfen mezheplerin dine yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimiz de, böyle yanlış düşüncelere inanmayalım. Namazı da, zekâtı da, Haccı da çok kolay bir şekilde, Kur’an’ın diğer ayetlerinde açıkladığını izah ettiğini görüyoruz, ama bizlere öğretilenleri Kur’an’da göremediğimizde, ne yazık ki Kur’an’dan yana çıkacağımıza, rivayetlerden yana çıkıp, bakın Kur’an’da şunlar ya da bunlar yok, deyip kendimize kanıt yaratmaya çalışıyoruz. Elbette bunlar inanın, BEYHUDE ÇABALARDIR. Bakın bu ayeti sizlere izah ederken aldığım bilgilerin tamamı, Kur’an’ın diğer ayetlerinden istifade ederek anlattım. Lütfen ayetleri tarafsız ön yargısız olarak okuyalım ki, bu gerçeği görebilelim. Bu konuda Rabbimizin Hz. Âdemden itibaren tüm kullarını uyardığı, bir ayeti hatırlatmak istiyorum. Lütfen bu ve benzeri ayetleri, görmezden gelmeyelim. Bakara 38: ONLARA ŞÖYLE DEDİK: “ORADAN HEPİNİZ İNİN! BENDEN SİZE MUHAKKAK BİR REHBER GELECEKTİR.” KİM BENİM GÖNDERDİĞİM REHBERE UYARSA ARTIK ONLARA NE KORKU VARDIR NE DE ÜZÜLECEKLERDİR. (Kur’an yolu Diyanet işl.) Ne dersiniz, her şey çok açık değil mi? Rabbimiz tüm kullarına, BENİM GÖNDERDİĞİM REHBERE, KİTABA KİM UYARSA ONLARA KORKU VE ÜZÜNTÜ YOKTUR dediği halde, bizler hala Allah katından gönderilene değil, uydurulan rivayetlere uymaya, bakın Kur'an'da bizlere anlatılan detaylar yok demeye ve Kur'an'ın detaysız, açıklanmamış olduğunu kanıtlamaya, ısrarla devam ediyoruz. Bu konuda salattan, Farsça deyimi ile namazdan kısaca bahsetmek istiyorum. Önce namazın ne olduğunu doğru anlamalıyız. Namaz özellikle günümüze başlarken ve günün sonunda Allah’ın huzuruna durup onunla bir olduğumuz ve ona dertlerimizi açıp yardım dilediğimiz, şükranlarımızı ileterek adeta dertlerimizi unutup, RAHATLADIĞIMIZ çok önemli bir anımızdır. Bakın bu konuda, Bakara 153. Ayetinde Allah ne diyor. “EY İMAN EDENLER! SABIR VE SALÂTLA YARDIM DİLEYİN. ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.” Demek ki salat, ister şekilsel yaptığımız namaz boyutuyla, ister yalnız Allah’tan yardım dileme, dua etme boyutuyla ALLAH’TAN YARDIM DİLEMEK, ONA DUA ETMEK OLDUĞU ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Birilerinin söylediği gibi, Allah salatın namaz boyutunu emredip, açıklamasını rivayetlerden öğrenmemizi asla istememiş kolay ve basit bir şekilde Kur’an’da açıklamıştır. LÜTFEN ARAŞTIRINIZ YAHUDİLERDE VE HRİSTİYANLARDA DA ALLAH’IN BİZE EMRETTİĞİ KIYAM, RÜKÜ VE SECDE İLE YAPILAN İBADET VAR. Araştırdığınızda göreceksiniz ama hepsi, bizde dâhil Allah’ın bu emrini atalarımızın rivayet baskısıyla şekillendirmiş ve özünden uzaklaştırmışız. Namaz konusunu mezhepler ve tarikatlar ne yazık ki Kur’an merkezinden özellikle çıkartıp, içini rivayetlerle farklı şekilde doldurup, Allah’ın emretmediği tek kelime bile bahsetmediği şeyleri ilave ederek, daha sonrada onları olmazsa olmaz yapmışlardır. Tekrar hatırlatmak istiyorum, SALAT bizlerin Allah’tan yardım istediğimiz Allah’a açılan çok önemli bir kapımızdır. Hatırlatırım Allah, kendisi ile arasında Resulünü bile istemiyor ve bir ayetinde kulum ile aramdan çekil ve bizi baş başa bırak diyerek, bizlerin bizzat kendimizin ALLAH’A KARŞI İMTİHANDA OLDUĞUMUZU, ÇOK AÇIK ANLATIYOR. Bizler, mezheplerin öyle etkisinde İslam’ı yaşıyoruz ki, Allah’ın MUHKEM ayetlerine SOYUT diyor, doğruluğundan emin olamayacağımız kaynakların, ayetleri SOMUT haline dönüştürdüğüne inanıyoruz. DAHA DOĞRUSU HAK OLANI BATIL İLE ANLAMANIN YOLUNU SEÇİYORUZ. Hâlbuki Allah tam tersini söylüyor ve bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emretmiyor muydu? Mezhepler, Allah’ın huzuruna durduğumuzda kılacağımız namaza, inanılmaz rivayet kaynaklardan ilaveler yapmışlardır. İLGİNÇ OLANI BU İLAVELERİ KİM YAPTI, ALLAH BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYOR DİYE RİVAYETLERİ SORGULAYACAĞIMIZA, BAKIN KUR’AN’DA BUNLAR YOK DİYEREK, KUR’AN’I SORGULUYORUZ. Mahşer günü Allah, bizlere bu rivayetleri ulaştırdığını iddia edilen Müslim’e Buhari’ye sorsa, sen mi yazdın, söyledin bu hadisleri dese, sizce nasıl bir cevap vereceklerdir? İnanın bunları örnekleri Kur’an’da var, hepsinin asla biz bunları söylemedik diyeceklerini, lütfen unutmayalım. Biz Müslümanlar, mezheplerin öğretisi olan rivayetlerin baskısı, etkisinde öyle kalmışız ki, Kur’an ile ne yazık ki buluşmamız, Kur’an gerçeklerini görmemiz mümkün olamıyor. DAHA DOĞRUSU BİZLER KUR’AN’I HALA ÖZÜNDE KABULLENİP, HAYATIMIZA GEÇİREMEDİĞİMİZİN, FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Sorduğumuzda ise, Allah’ın Resulü böyle namaz kılarmış, dediklerini duyarsınız. Hatırlatırım, Allah’ın Resulünü ne gören var, nede namazı nasıl kıldığına şahit olan var. Hepsi de namaza ya da tüm inançlarımıza, rivayetlerin ilavesi. Önce şunu hatırlatmak isterim. Allah salatın, şekilsel namaz boyutunu Kur’an’da izah ederken birçok ayetinde, KIYAM EDİN, RÜKÛ EDİN, SECDE EDİN örneklerini verir. Bakın hangi duaları okuyacağımız bile, Kur’an’da yazmıyor diyenleri duyarsınız. Namazda ya da namaz dışında, Allah’a karşı nasıl dua edeceğimiz konusunda da, Kur’an’da yüzlerce örnek vardır. Demek ki namazımızda şunu okuyacaksın bunu okuyacaksın, bunun dışında okuyamazsın hiç kimse diyemez, diyenler Allah’ın dinine iftira atıyor demektir. Çünkü Allah, bir sınır koymamış, kuluna bırakmış ta ondan. Peki, günümüzde kılınan namazın diğer detayları, nereden gelmiş onlardan örnekler vermek istiyorum ki, bu konuyu daha iyi anlayabilelim. Allah salatın şekilsel boyutunu anlatırken, özellikle çok fazla detaya girmeden kolay bir şekilde emrettiğini, açıkça görüyoruz. Buda Allah'ın kuluna kolaylığı ve şefkatinin göstergesidir. Örneğin Allah’ın huzurunda KIYAM edin sözüyle ne kast edilmiş ve Müslümanlar ne anlamış ki günümüze kadar böyle gelmiş. Önce şunu söylemek isterim, KIYAM ayakta saygı duruşu anlamındadır. Bu saygı duruşundan bazı toplumlar, saygıyı bizim eller yanda hazır ol duruşunda olduğu gibi anlamışlardır ve doğrudur da. Bir kısmı buna bizlerde dâhiliz, geleneklerimizin öğretisinden olsa gerek, ayakta saygı duruşundan, ellerimizin göbeğimizin üstüne getirip bağlayarak durmayı anlamışız, buda doğrudur hiçbir sakıncası yok. Rükû konusuna gelince, bu kelimenin anlamı öne doğru dizlerimizi bükmeden saygıyla eğilmek anlamına gelir. Anlamı Allah’ın yüceliği karşısında, ona teslimiyetimizin bir göstergesidir. Secde etme konusuna gelince. Burası çok önemli ve bizlerin Allah’tan başka hiç kimseye secde etmeyeceğimizin yani ALLAH’TAN BAŞKA, HİÇ KİMSENİN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞMEYECEĞİMİZİN, TESLİM OLMAYACAĞIMIZ ANLAMINDADIR. Böylemi yaşıyoruz İslam’ı, yorumunu sizlere bırakıyorum. İyide namazımızı nasıl bitireceğiz, bakın oda Kur’an’da yok diyen kardeşlerim olacaktır. Gelin günümüzde kıldığımız namazın sona ermesini etkileyen, hatta şekillendiren rivayetlere bakalım şimdide, onlar inancımıza nereden girmiş. Bizlerin mezhep inancını etkileyen, Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen bir kaynak vardır, Kütüb-i Sitte. Bakın orada namazın bitiminde, Allah’ın Resulünün namazı nasıl bitirdiği rivayet ediliyor. Sizce bizler bu rivayetlere göre mi inancımızı şekillendirmeliyiz, yoksa sorumlu olduğumuz Kur’an’a göre mi? 6231 – Sehl İbnu Sa’d es-Saidi radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam (namazın sonunda) BİR KERE ÖNÜNE SELAM VERDİ.” 6232 – Seleme İbnu’l-Ekva’ radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam’ı namaz kılarken gördüm. (Namazdan çıkarken) BİR KERE SELAM VERMİŞTİ.” 6230 – Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Bize Hz. Ali Cemel günü, öyle bir namaz kıldırdı ki, bu bize Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın namazını hatırlattı. Biz o namazı ya unutmuştuk yahut da tamamen terk etmiştik. Zira Ali, SAĞINA DA SOLUNA DA SELAM VERDİ.” Sizce hangisi doğru olabilir? Hepsi de doğru olabilir, inanın hepsi de yanlış olabilir. Çünkü bu konuda Allah, hiçbir sınırlama yapmamıştır da ondan. Bunu hiç birimiz bilemeyiz, çünkü hepsi 1400 yıl öncesinden günümüze rivayet yolla gelen bilgiler, kaynaklar ve bu bilgilerin hiç birisinden Allah’ın Resulünün haberi olmadığı gibi, onayı da yoktur. Peki, bu durumda ne yapmalıyız? Aslında işimiz çok kolay, ama BİZLER KOLAYI TERK EDİP ZORUN İÇİNDE ÇIRPINDIĞIMIZ İÇİN, GERÇEKLERİ GÖREMİYORUZ. Allah sizleri Kur’an’dan hesaba çekiyorum, yani Kur’an’dan sorumlusunuz, yemin olsun ki Kur’an’ı anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık, onun için yalnız Kur’an’ın ipine sarın diye verdiği hükmü hiç unutmadan, bu konuyu anlamaya çalışmalıyız. Bizler Allah’ın verdiği çok basit ve kolay hükümleri hayatımıza geçirirken, yani Allah’ın huzuruna durup kıyam, rükû ve seçe ederken, içimizden geldiği gibi, ister Kur’an örneklerinden yardım alarak, istersek o anki durumumuzun etkisiyle, istediğimizi söyleyip, dertlerimizi Allah'a açıp yardım isteyerek, Allah’a karşı bu saygımızı, bağlılığımızı gösterip huzur bulabiliriz. Allah bizlerden bunu istiyor. Rivayetlerin, mezheplerin şekillendirdiği salatı/namazı değil. Bu konuyu anlamaya çalışırken, Kur’an’dan lütfen Allah’ın Resulünün önderliğinde, savaştayken kısaltılmış salat/namaz örneğini de dikkate alarak okumaya, anlamaya çalışalım. Okuduğunuzda şunu da göreceksiniz, zor bir anımızda kısaltılmış namazın bizim deyimimizle bir rekât olduğunu anlaşılıyor. Hemen şöyle bir soru gelecek aklınıza. Peki, normal zamanda kılacağımız namazın rekât sayısı yok, bu durumda ne yapacağız? Allah boşuna düşün aklını kullan, Kur’an’ın ipine sarılın demiyor. Düşünene o sorununda cevabını Nisa suresi 103. Ayetinde veriyor Kur’an. “NAMAZI/DUAYI TAMAMLAYINCA, ARTIK ALLAH'I AYAKTA, OTURARAK, YAN YATMIŞKEN ANIN. SÜKÛNET BULDUĞUNUZDA, NAMAZI/DUAYI TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİN. NAMAZ/DUA, MÜMİNLER ÜZERİNE VAKTİ BELİRLENMİŞ BİR FARZ OLMUŞTUR.” Bakın Rabbimiz, normal zamanda kılacağımız namazın uzunluğunu kısalığını bizlere bırakmış ve hiçbir sınır koymamış. Sizce bunu yapması haşa eksiklik mi, yoksa Rabbimizin biz kullarına şefkatimi, ne dersiniz? Tam bir biçimde yerine getirin ne demek? Sükûnetle, dikkatimiz dağılmadan Allah’ın huzuruna duracağın zaman kadar. Zaten toplumlarda bu mantıktan yola çıkarak, kısaltılmış namaz bir rekâtsa, normal zamanda kılınacak namaz bir rekâtın üzerinde 2 ya da 3 hatta 4 rekâttır demişler. Bakın istersek her sorumuzun cevabını Kur’an’dan alabiliyoruz, yeter ki mezheplerin ve rivayetlerin baskısından kendimizi kurtarıp, Kur’an’a teslim olalım. Demek ki Kur’an ayetleri soyuttur somut değildir, ayetleri Resulü açıklayıp nasıl hayata geçireceğimiz konusunu somut hale getirmiştir demek, inanın Allah’ın kitabına inanılmaz büyük saygısızlıktır. Bir an böyle olduğunu düşünelim. Sizce Allah, EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİNİN ARDINA SAKIN DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM diye uyardıktan sonra, ayetleri hayatımıza geçirmek için Allah, soyut yani açıklanmamış izah edilmemiş gönderip, açıklanmış ve hayata geçirecek şeklini bizlerin, rivayetlerden öğrenmemizi istemiş olabilir mi? Hâlbuki Allah, hiç kimseye muhtaç olmayalım diye yemin ederek, Kur’an’ı kolaylaştırıp, nice örneklerle biz açıkladık demiyor muydu? Düşünen aklını kullanan bu yanlış düşünceyi hemen tek bir ayette, yanlış olduğunun farkına varır. Onun için Allah düşün aklını kullan, yoksa aklını kullanmayanı BOŞUNA PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DEMİYOR. Değerli dostlarım, kardeşlerim Allah aşkına lütfen, bizlere öğretilen İslam’ı bu can bu bedenden ayrılmadan önce KUR’AN İLE SORGULAYALIM. Sorgulama yani karşılaştırma, HAK olan Kur’an ile yapılır, rivayetlerle değil. Bunu yaptığınızda, inanın yaşadığımız İslam’ın Kur’an’dan çok ama çok uzak olduğunu anlayacaksınız. Dilerim bu gerçeklerin farkına varıp, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SAILARAK EMANETİNİ TESLİM EDEN, AZINLIK ALLAH’IN HALİS KULARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  9. Yazılarımı okuyan kardeşlerim bilir, makalelerime cevap veren kardeşlerimin verdiği cevaplara çok önem verir ve farklı düşünceler üzerinde mutlaka Kur’an merkezli düşünerek, hata yapıp yapmadığımı her zaman sorgularım. Bu makalemde de çok saygılı bir üslupça cevap veren kardeşimizin, verdiği cevabı sizinle paylaşmak ve üzerinde birlikte düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce verdiği cevabı paylaşmak istiyorum. “Bütün hukuk düzenlerinde SOYUT olan yasaların nasıl anlaşılıp uygulanacağını göstermek için yönetmelik çıkarılır. Bu aynı zamanda uygulamada birlik ve bütünlük sağlar. Aksi takdirde herkesin sübjektif anlayışına göre farklı uygulamalar ortaya çıkar ki bu durum kargaşa ve kaosa sebep olur. ELBETTE Kİ ALLAH’IN KİTABI İNSANLARIN ÇIKARDIĞI YASALAR İLE KIYAS EDİLEMEZ. Ancak bir gerçeği vurgulamak için “teşbihte hata olmaz” kabilinden bir örnek verdim. KUR’AN’IN TÜM AYETLERİ İNANCA VE SALT BİLGİYE YÖNELİK OLSAYDI (yani tüm kurallar soyut olsaydı) yorumunuza aynen katılacaktım. Ancak; Kur’an’ın bir de pratiğe yönelik bizzat uygulanması gereken emirleri de bulunuyor. Örneğin; “NAMAZ KILIN” AYETİNDE OLDUĞU GİBİ. Peygamberin sadece tebliği ile yetinip namaz kılma emrini nasıl ve ne şekilde yerine getirdiğine ilişkin pratiğini devre dışı bırakırsanız, size şu soruları sorma hakkım doğar; Peygamber pratiği yok sayılıp Kur’an bize yeter dediğinizde Kur’an’ı; UYGULAMASI OLMAYAN SOYUT BİR KİTAP HALİNE GETİRMİYOR MUSUNUZ? Yoksa namaz kılma şekil ve şartlarını her bir Müslümanın kendi sübjektif anlayışına mı terk ediyorsunuz? KUR’AN’IN TATBİKE YÖNELİK EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEDE, KİMİ ÖRNEK ALIYORSUNUZ? Yoksa kitabın kendisine indiği peygamberi, Kur’an ayetlerini şahsi hayatımızda uygulamak istediğimizde model ve örnek olarak kabul etmiyor musunuz? Peygamberin tebliğ ettiği Kur’an’ı kabul edip de, onun nasıl uygulanacağını gösteren peygamber tatbikatını reddetmek, AZİM BİR HATA DEĞİL MİDİR? Bu anlayış; Kur’an’ın yaşanmaması sonucunu doğurmaz mı? Yoksa Kur’an’ın ilk ve direk muhatabı olan peygamber onu tebliğ ile yetinip, HİÇ YAŞAMADI MI? Bu soruların cevabı verilmediği sürece (belirttiğim konuda) yorumunuza katılmam MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.” Bu düşünceye Kur’an ışığında çok net ve kısa şöyle cevap verebiliriz. EĞER SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’IN HÜKÜMLERİ SOMUT DEĞİLDE SOYUT OLSAYDI, ASLA KUR’AN’DAN TÜM İMANEDENLER SORUMLU OLMAZDI. Ama Allah, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın emrini veriyor. Kur’an, verdiğim tüm hükümleri nice örneklerle bizzat Kur’an’ın açıkladığını da belirtiyor. Tabi kime inanacağınız size kalmış. Bu konuyu Kur’an’dan araştırmaya ve üzerinde düşünmeye devam edelim. Arkadaşımızın yazdığı bu düşünce, İslam toplumunun genel çoğunluğunun kabul ettiği ve günümüzde yaşanan İslam inancının, bir özetidir diyebilirim. Saygılı üslubundan dolayı, arkadaşımı yürekten kutluyorum. Gelelim konumuza. Arkadaşımız bütün hukuk düzenlerinde SOYUT olan yasaların, nasıl anlaşılıp uygulanacağını göstermek için, yönetmelik çıkartılır diye örnek vermiş. Önce soyut ve somut ne anlama gelir onu anlayalım. “SOYUT VE SOMUT ANLAMI, BİRBİRİNE ZIT İKİ KAVRAMDIR. SOYUT ANLAM, DUYU ORGANLARI İLE AÇIKLANAMAYAN VE DOLAYISIYLA TAM OLARAK TANIMLANAMAYAN, ANLAŞILAMAYAN DEĞERLER BÜTÜNÜDÜR. SOMUT ANLAM İSE DUYULARLA ALGILANMASI, ANLAŞILMASI MÜMKÜN OLAN, DURUMLARI İFADE EDER.” Gerçekten de arkadaşımızın verdiği örnekte olduğu gibi, Devletlerin çıkardığı kanunlar genelde SOYUT hükümler içerebilir, açıklanmaya muhtaç olabilir. Çünkü bir olay, farklı şartlarda oluşabilir. Açıklanmadığı takdirde arkadaşımızın söylediği gibi, sübjektif yani herkesin kendi düşüncesine fikirlerine göre karar vermesi sonucu çıkar ki, buda kargaşa yaratır. Arkadaşımız bu örneği verirken, çok doğru bir gerçeği hatırlamış olmalı ki, şunu da söylüyor. “ELBETTE Kİ ALLAH’IN KİTABI, İNSANLARIN ÇIKARDIĞI YASALAR İLE KIYAS EDİLEMEZ” Arkadaşımız Allah’ın kitabı ile insanların çıkardığı kanunlar kıyas edilemez diyor ama nedense, teşbihte hata olmaz diyerek, O KIYASI YAPIYOR. Ne yazık ki bu teşbihte büyük hata var, çünkü birisi insanların yaptığı kanunlar, diğeri tarifini bile yapamadığımız Allah’ın hükmü. Sizce bu düşünce ve inanç Kur’an’dan onay alıyor mu? Yani Kur’an’ın hükümleri arkadaşımızın söylediği gibi SOYUT OLABİLİR Mİ? Eğer gerçekten soyutsa, arkadaşımız doğru söylüyor demektir ve Kur’an’ın açıklanmaya, izah edilmeye mutlaka muhtaçtır diyebiliriz. İsterseniz önce arkadaşımızın söylediğini, bir an doğru kabul edelim. Kur’an SOYUTTUR verilen hükümler açıklanmamıştır, bunu Resulü açıklamış ve pratiğini ondan öğrenmemiz gerektiğine, bir an inanalım. Peki, siz Kur’an’ın herhangi bir ayetinde, Kur’an soyuttur, yani hükümleri açık ve izah edilmemiştir, onu Resulüm sizlere açıklayacak diye bir ayet okudunuz ya da tebliğ aldınız mı? Ben yıllardır Kur’an’ı anlayarak ve ayetler üzerinde dikkatle düşünerek okuyorum, BÖYLE BİR AYET GÖREMEDİM. Tam tersine bizlerin sorumlu olduğumuz yani DİNİN ANASI TEMELİ olan ayetlerin, MUHKEM olduğunu söylüyor Rabbimiz. Müteşabih ayet konusu farklı, bu ayetlerin zamanla ilmin ışığında anlamlarının ortaya çıkacağı örneğini verir Kur’an. Peki, muhkem ne demek? “BAŞKA BİR İHTİMAL TAŞIMAYAN, AÇIK MÂNALI ÂYET” Rabbimizin verdiği bu bilgiden anlıyoruz ki, KUR’AN’IN EMİRLERİ SOYUT DEĞİL SOMUTMUŞ. Ne yazık ki değerli kardeşimizin bana verdiği cevap, geleneksel mezhep inancının yaşamını sürdürebilmesi için, topluma öğretilen yanlış hatalı bilgilerin sonucudur. Elbette hiç kimsenin inancına karışamayız ama bir Müslümana düşen, DİN KARDEŞİNİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARMAK OLMALIDIR. Aslında bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bu ve benzeri düşünceleri söyleyenlere hemen şu cevabı vermeliyiz. Rabbimiz çok açık hükmünü vermiş ve Zuhruf 44. Ayetinde ne demişti? “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Yine Ali İmran 103. Ayetinde, “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE/KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.“ Başka hiçbir ayet bilgin olmasa bile, arkadaşımızın söylediklerinin doğru olması mümkün görülmüyor, peki neden? Çünkü söyledikleri gibi Kur’an’ın hükümlerini hayatımıza nasıl geçireceğimiz Kur’an’da somut değil de SOYUT olsaydı, Allah asla böyle bir hüküm vermez, ben hükümlerimi açıklamadım soyut olarak verdim, Resulüme ben Kur’an dışından öğreteceğim, oda sizlere nasıl uygulayacağınızı öğretecek derdi. Bu konuda asla bir hüküm olmadığı gibi tam tersini söylüyor ve RABBİMİZ BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYEREK, Resulünün görev tanımını nasıl yapıyor hatırlayalım. “EĞER SİZ YALANLARSANIZ BİLİN Kİ, SİZDEN ÖNCE GEÇEN BİRTAKIM ÜMMETLER DE YALANLAMIŞLARDI. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “ONLARA VA’DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.” (Rad40) “DE Kİ: “BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” ( AHKAF 9) Siz Allah’ın Resulüne verdiği görev tanımında, arkadaşımızın söylediği gibi, ben Resulüme ayetleri SOYUT indirdim, O size açıklayacak, detaylandıracak ve nasıl hayatınıza geçireceğinizi söyleyecek diye mi anladınız? Kesinlikle hayır. Bunun nedenine bir başka örnek vermek isterim. Hadid 27. Ayetinde Allah İslam dininde RUHBAN SINIFI yoktur diye özellikle bildiriyor. Ruhban din adamı yani topluma dini anlatan, onlara öğreten bir sınıfın olmadığını özellikle bildiriyor. Bu bilgiden sonra hemen şunu düşünelim. Arkadaşımızın söylediği gibi, Allah ayetlerini somut değil soyut gönderdi ve Resulü örneğin namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin nasıl yapılacağını bizzat kendisi yaparak öğretti, PEKİ NEDEN KUR’AN’I YAZDIRDIĞI GİBİ, YÜZLERCE YIL SONRAKİ MÜSLÜMANLAR YANLIŞLIK YAPAMASIN DİYE, KUR’AN’A ONLARIDA KAYDETTİRİP YAZDIRMADI? Haşa Allah’ın Resulü görevini eksik mi yaptı da, onun vefatından yaklaşık 200-250 yıl sonra onun söylediği, izah edip öğrettiği örnek olduğu iddia edilen bilgileri birileri yazdı, onlardan rivayet yolla bizlerde öğrendik te, bizlerin imanını mı kurtardı? Ne dediğimizin, nelere inandığımızın farkında mıyız? Hiç sanmıyorum. İşimiz gücümüz bizlere öğretilenleri aklamaya çalışmak, KUR’AN’I ANLAMAYA ÇALIŞMAK DEĞİL. Şunu özellikle hatırlatmak ve tekrar etmek isterim, Allah bu dünyada sizleri Kur’an’dan imtihan ederim diyor da, sakın Velilerin ardına düşmeyin, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, GÜVENİLECEK Veliniz yalnız benim, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyarıyorsa, BİZLERE DÜŞEN ARACISIZ KUR’AN’DAN İSLAM’I YAŞAMAK OLMALIDIR. Kur’an’ı dikkatle düşünerek okuyan bir Müslüman, şunu çok iyi bilir. Kur’an’ın muhkem ayetlerini Allah, birçok kez tekrar ederek ve aynı zamanda yemin ederek ne diyordu? “YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI KOLAYLAŞTIRDIK, YOKMU DÜŞÜNEN?” Açıklanmamış izah edilmemiş bir ayet üzerinde nasıl düşünürüz, bunu da mı akıl edemiyoruz. Rabbimiz sakın emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye uyardıktan sonra, bizlerin Allah’ın namaz kılın, oruç tutun, Hacca gidin emirlerini, nasıl hayata geçireceğimizi, bugün bizlerin doğruluğundan emin olamayacağımız RİVAYETLERDEN ÖĞRENİP YAŞAMAMIZI İSTEDİĞİNE NASIL İNANIRIZ? Bir Müslüman kimi, hangi bilgileri örnek alıp yaşayacağını Kur’an’dan öğrenir, rivayetlerden değil. Allah Resulünü bizlere örnek gösterir ve derki size örnek ÜMMİ bir Resul gönderdim. Bizler Kur’an’ın, ümmi kelimesinden neyi kast ettiğini anlamaktan korktuğumuz için, ÜMMİ RESULÜN ÖRNEKLİĞİNDEN DE HİÇ DERS ALAMADIK. Onu okuma yazma bilmeyen biri ilan etmekten çekinmedik. Bu konuda küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Hz. Muhammed ÜMMİYDİ, yani daha önce hiçbir kitap ehline tabi olmadığı için DİN ADINA HİÇ BİR BİLGİSİ YOKTU VE DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE KUR’AN’DAN ÖĞRENDİ. Bunu Kur’an’ı ön yargısız okuyan her Müslüman bilir. Çok üzgünüm ama arkadaşımızın bana verdiği cevapta bahsedilen inanç, o kadar kemikleşmiş ve İslam toplumunda kabul görmüş ki, ALLAH’IN APAÇIK AYETLERİNİ HATIRLATSAK BİLE KABUL GÖRMÜYOR, RİVAYETLER KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİYOR. Özet olarak şunları söylemek isterim. Bizlerin yaptığı en büyük hatamız mezheplerin, cemaatlerin ibadetlerimize ve inançlarımıza yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, KUR’AN’DAN YANA ÇIKIP, ALLAH YALNIZ BU KADAR BASİT VE KOLAY EMREDİYOR DEMEMİZ GEREKİR. AMA DEMİYORUZ, ATALARIMIZIN MEZHEP İNANÇALRINDAN YANA ÇIKARAK, KUR’AN’IN YÜZLERCE AYETİNİ GÖRMEZDEN, DUYMAZDAN GELEREK, ATALARIMIZIN İNANCINI ISRARLA YAŞAMAK İÇİN, RABBİMİZ AÇIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLANMIŞTIR DEDİĞİ HALDE, KUR’AN SOYUTTUR YANİ AÇIKLANMAYA MUHTAÇTIR DİYEREK, ADETA RİVAYETLERİ MEZHEP ÖĞRETİLERİNİ KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİRİYORUZ. Değerli dostlarım, bu yanlışlar bizi Allah’a değil, şeytanlaşmış insanlara yaklaştırıyor. Gelin ebedi hayatımızı ateşe atmayalım ve Allah’ın emrettiği gibi, YALNIZ KUR’AN’A SARILALIM, onu hayatımıza geçirelim. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  10. Değerli dostlarım, bu makalemde de yine yaşadığımız İslam’ın bizlerde nasıl yanlış bir etki, hatta inancımıza baskı yaptığını hatırlatmak için, benim yazıma verilen bir cevabı aktarmak istiyorum. Ben daha öncede söylediğim gibi, verilen bu cevaplara çok önem veriyorum. Çünkü yaşadığımız İslam’ı çok güzel özetliyor. Önce verilen cevaba bakalım, daha sonrada söylenenleri Kur’an ile karşılaştıralım, bakalım ne kadar doğruluk payı var. “ÖNCE RESUL ANLAMINA BAKALIM: KENDİSİNE KİTAP İNMİŞ PEYGAMBER. PEKİ, KUR’AN PEYGAMBERİMİZ MUHAMMAD MUSTAFA SALLALLAHU ALEYHİ VESELLEM'E İNDİĞİNE GÖRE, ALLAH C.C KİME İTAAT ETMEMİZİ EMRETMİŞ, SON PEYGAMBERİNE (S.A.V) DEĞİL Mİ? SİZİN YORUMUNUZDAN DA ANLAŞILDIĞINA GÖRE SÜNNETLERE İTİBAR ETMİYORSUNUZ, TABİİ Kİ BU SİZİN TERCİHİNİZ NOT: HZ PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)UYGULAMALI OLARAK TEBLİĞ EDENDİR.” Bu cevabı bir kardeşimiz, benim yazıma cevap veren bir arkadaşımıza cevap olarak vermiş. Verilen cevabın başında Resulün anlamına bakalım diye başlamış ama devamında kendisine kitap inmiş Peygamber demiş. Peygamber kelimesi Arapça olmayıp Farsçadır ve Resul kelimesinin tam karşılığı asla da değildir. Bu kelimeyi bizlerin konuşma dilinde söylenmesi sorun olmaz. Peygamber dendiğinde, hem Resul hem de Nebi anlamı veriliyor. Ama ayetlerde geçen her Resul ve Nebi kelimesine Peygamber dersek, ayette anlatılmak istenen çok önemli bir gerçeği göremeyiz. Arkadaşımızda bu hatayı yapmış. Aslında yazıma devam etmeden önce, şunu özet olarak söylemek isterim. Allah Resulüme itaat edin emrini, onun yaşadığı dönemde, Kur’an’ı tebliğ ederken veriyor ki, RESULÜ KUR’AN’I TEBLİĞ EDERKEN ZORLUKLA KARŞILAŞMASIN. Yoksa Allah, Resulüm Kur’an dışından ne söylediyse, O vefat ettikten sonrada kendi aranızda rivayet yolla birbirinize aktarın, onlara da itaat edin demiyor. Aklını zerre kadar Kur’an ile kullanan Allah’ın, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım dedikten ve bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı, ondan sorumlu olduğumuzu söyledikten sonra, asla böyle bir emir vermez, bunu da mı akıl edemiyoruz? Verilen cevap üzerinde düşünmeye devam edelim. Resul ne anlama geldiğine bakalım demiş ama Resulün bir anlamını yazmış, çok önemli anlamını her nedense yazmamış. Sanırım kendisine böyle öğretildi. RESUL KELİMESİNİN TAM ANLAMI ELÇİ DEMEKTİR. Elçi kelimesinin anlamı da; “TASARRUFA HAKKI OLMAKSIZIN, BİRİNİN SÖZÜNÜ OLDUĞU GİBİ BİR BAŞKASINA BİLDİREN KİMSE DEMEKTİR." Tasarruf hakkı olmaksızın ne demek diye sorarsanız, iletilmesi gereken sözü/hadisi dilediği gibi değiştirme hakkı, yetkisi olmadan ya da ilaveler çıkartmalar yapmadan ALDIĞI GİBİ iletmek anlamına gelir. Değerli dostlarım, lütfen inancımızı bizlere anlatılan rivayetlerin etkisiyle yaşamaya devam etmeyelim, Kur’an merkezli yaşayalım. Bunu yapmazsak inanın hesap günü, çok ama çok pişman oluruz. Arkadaşımız Kitap, yani Kur’an Allah’ın Resulüne indirildiğine göre, Allah kime itaat etmemizi istemiştir diye soruyor, cevabını da veriyor ve Resulüne itaati emretmiştir diyor. Çok doğru, her Müslüman Resule itaat etmelidir ama itaat neye olacak? Çünkü artık aramızda Allah’ın Resulü yok ve aradan 1400 yıl geçmiş. Bu durumda bizler nasıl Resule itaat edeceğiz? Biraz önce yazdığımı özellikle tekrar etmek istiyorum, çünkü bu gerçeği ısrarla görmek istemiyoruz. Sizce Allah Resulüme itaat edin emrini verirken, Resulüm vefat etmiş olsa bile, onun Kur’an’da geçmeyen ama kendisinin Kur’an dışından verdiği hükümlerine, uygulamalı anlatımlarına yani RİVAYET YOLLA SİZE ULAŞAN, HADİSLERİNEDE İTAAT EDECEKSİNİZ DEMİŞ OLABİLİR Mİ? Kur’an’ı çok değil, bir kez dikkatli ve düşünerek okuyan bir Müslüman, Allah’ın böyle bir şeyi kast ettiğini asla anlamaz. Rabbimiz Resulün görevini yaparken, ona kolaylık sağlayabilmek için, RESULÜME UYUN ÇÜNKÜ O YALNIZ BENİM VAHYETTİĞİM AYETLERİ SİZE TEBLİĞ EDECEK DİYE ONA EMİR VERDİĞİ İÇİN, ALLAH RESULÜME UYUN DİYOR. Bakın Enam suresi 19. Ayetinde Allah, bu konuda ne diyor. Enam 19: DE Kİ: “HANGİ ŞAHİDİN ŞAHİTLİĞİ DAHA GÜVENİLİRDİR?” DE Kİ: “BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH ŞAHİTTİR. BU KUR’AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ. YOKSA SİZ ALLAH İLE BERABER BAŞKA TANRILAR OLDUĞUNA ŞAHİTLİK Mİ EDİYORSUNUZ?” DE Kİ: “BEN BUNA ŞAHİTLİK ETMEM.” DE Kİ: «O, ANCAK BİR TEK ALLAH’TIR; BEN SİZİN ORTAK KOŞTUĞUNUZ ŞEYLERDEN KESİNLİKLE UZAĞIM.” (Diyanet meali) Lütfen ayete bakar mısınız? Sizlerin inancınızın şahidi, kanıtı, delili sizce en güvenilir olarak kimdir diyor. Kimin kanıtı, delili daha güvenilirdir? Allah'ın Resulüme uyun, ona itaat edin derken onun yalnız Kur'an'ı tebliğ edeceğini söylemiyor mu? Allah aşkına ayeti okuyup geçmeyelim, lütfen hayatımıza geçirelim. Sizin inancınızın şahidi, delili, kanıtı eğer Resule ait olduğu iddia edilen, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayet, batıl ve hurafe bilgilerse, inanın mahşer günü yüzleri simsiyah olanların safında bulursunuz kendimizi. Bakın Rabbimiz ayetinde, bu konuya açıklık getirmek için, kullarıma deki diyerek ne söylüyor. “BU KUR’AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ.” Demek ki Allah, Resulüme uyun ona itaat edin emrini vermesinin amacının, ne olduğu çok açık anlaşılıyor. Allah’ın Resulü bu Kur’an’ın bana indirilmesinin amacı, hem sizi hem de ulaştığı herkesi, Kur’an ile uyarmam için vahyedildi diyor. Zaten Rabbimiz Zuhruf 44. Ayetinde sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü vermemiş miydi? Hatta Ali İmran 103. Ayetinde de bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı emredip, sakın parçalanıp dinde bölünmeyin diye uyarmadı mı? Ne yazık ki RİVAYETLERDEN ALLAH’IN DUYAN, İŞİTEN YOK. Değerli dostlarım lütfen Kur’an’ı anlamaya çalışırken, emin olmadığımız rivayet bilgilerin ışığında anlamanın yolunu seçmeyelim. Bunu yaparsak, inanın ellerimizle şirk batağına saplanacağımız gibi, Kur’an’da çelişki yaratmış oluruz. Bununda hesabını veremeyiz. Aslında hiçbir etki altında kalmadan, ön yargısız Kur’an’ı anlamaya çalışırsak, bu konuda bizleri asla hiç kimse Allah ile aldatamaz. Birileri size, sen Kur’an’ı anlayamazsın diyor da kendi guruplarına davet edip, senin anlayarak Kur’an’ı okumanı engelliyorsa, O KİŞİDEN HEMEN UZAKLAŞIN. Çünkü bu kişi Allah’ın kitabına saygısızlık yapıyor, hatta Rabbimizin adaletini küçümseyerek ALLAH İLE KULU ARASINA GİRMEK İSTİYOR DEMEKTİR. Rabbimiz hiç kimseye muhtaç olmayalım diye, Kur’an’ı yemin olsun ki kolaylaştırdık nice örneklerle biz açıkladık diyorsa, sizce Allah Kur’an’ın muhkem ayetlerini, bizlerin anlayabileceği şekilde göndermeyip, yine de bizleri Kur’an’dan sorumlu tutar mı? Söyleyecek söz inanın bulamıyorum. Allah’a güvenmemiz gerekirken, doruluğundan asla emin olamayacağımız bilgileri rivayetleri, ne yazık ki Kur’an’ın yani Allah’ın hükümlerinin önüne koyduk ve bizleri Allah ile aldatan özellikle YAHUDİ fitnesinin inanın oyuncağı olduk. Bakın Allah Resulünün görev ve sorumluluğunu bizlere nasıl açıkça izah ediyor. Bu yetkileri alan Allah’ın Resulü, bunlarda benim dine yaptığım ilavelerdir, Allah benim hükümlerime de uyun, ya da İSLAMI YAŞAYABİLMENİZ İÇİN BENİM UYGULAMALARIMA BAKMALISINIZ, ÇÜNKÜ ALLAH’IN EMİRLERİNİN NASIL UYGULANACAĞI KUR’AN’DA YOK, BEN ÖĞRETİYORUM SİZE DEMİŞ OLABİLİR Mİ? Allah verdiği emrin nasıl yerine getireceğimizi izah etmeden, detayını vermeden sizce sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum demiş olabilir mi? İşte onun için Allah, düşün aklını kullan ey kulum diye boşuna uyarmıyor. Aklını kullanmayan, şeytanın oyuncağı olur. “EĞER SİZ YALANLARSANIZ BİLİN Kİ, SİZDEN ÖNCE GEÇEN BİRTAKIM ÜMMETLER DE YALANLAMIŞLARDI. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “ONLARA VA’DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.” (Rad40) “DE Kİ: “BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” ( AHKAF 9) Siz Allah’ın Resulüne verdiği görev ve yetki arasında, Allah’ın verdiği hükümlerin pratiğini Resulüm sen açıklayıp izah et dediğini gördünüz mü? Öyle olsaydı kendisi vefat ettikten sonraki Müslümanların istifadesi için, Kur’an’ı yazdırdığı gibi onları da onun yanında yazdırırdı, bunu da mı akıl edemiyoruz? Kur’an’ı biz okuyacağız ama onu nasıl hayatımıza geçireceğimiz Kur’an’da olmayacak, onları da Resule ait olduğu iddia edilen Rivayet hadislerin mi öğreneceğiz? BUNA İNANDIRILMIŞ BİR MÜSLÜMAN’A, KUR’AN GERÇEKLERİNİ ASLA ANLATAMAZSINIZ. Çünkü ön yargılardan kurtulmadan, rivayetlerin sanı bilgilerin etkisinde Kur’an’ı okuyor da ondan. Sünnet kelimesi Kur’an’da geçer ve anlamı, İZLENEN YOL YÖNTEM, KANUN anlamına gelir ki, Rabbimiz bakın bu konuda ne diyor. “ALLAH’IN DAHA ÖNCEKİLER İÇİN GEÇERLİ OLAN SÜNNETİ BUDUR VE SEN ALLAH’IN SÜNNETİNDE HİÇBİR DEĞİŞİKLİK BULAMAZSIN.” (Ahzab 62) Allah’ın sünnetine kanun ve kurallarına Resulünü de ortak etmeye çalışanlar, Resulünü de İLAH edinenlerdir hatırlatırım. Rabbimiz ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Bizler mezheplerin, cemaatlerin dine yaptığı ilaveleri o kadar kanıksadık ki, adeta onları dinin olmazsa olmazı yaptık. Şimdide neyin HAK neyin BATIL olduğunu bir türlü ayıramıyoruz. Değerli din kardeşlerim, lütfen ALLAH’A YANİ ONUN NURU KUR’AN’A GÜVENELİM. Bizleri aydınlığa çıkaracak, hesap günü kurtaracak yalnız Kur’an’dır. Bunu anlayabilmemiz içinde, ÖNYARGILARDAN ÖNCE KURTULUP, AKLIMIZI KULLANARAK YANİ DÜŞÜNEREK, ÖNCE BİZLERE ÖĞRETİLENLERİ KUR’AN İLE SORGULAYALIM. Bunu yapmadığımız takdirde, bizleri Allah ile aldatan içimize sızmış ve bizden görünen YAHUDİLERİN OYUNCAĞI OLURUZ. Geçmiş yıllarda İsrail Başbakanlığı yapmış bir kişi, gazetecinin sorduğu bir soruya, bakın nasıl cevap veriyor. Verdiği cevap aslında çok şeyi anlatıyor. “ESKİ İSRAİL BAŞBAKANI, SHİMON PERES’E GAZETECİLER BİR SORU SORUYOR. «MÜSLÜMANLAR DİYOR Kİ, KEHANETLERE GÖRE, İSRAİL DEVLETİ YIKILACAKMIŞ.» SHİMON PERES, ÇOK DİKKAT ÇEKİCİ DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR CEVAP VERİYOR VE DİYOR Kİ; “KUR’AN’DAKİ MÜSLÜMANLAR GELSİN DÜŞÜNÜRÜZ.” Kasıtlı olarak veriyor bu cevabı. Sizce çok haklı değil mi? Neden bunu söylüyor, çünkü siz Müslümanların elinden Kur’an’ı çoktan aldık, onun yerine kendi inancımızı koyduk demek istiyor. Onlar istese de bize hiçbir şey yapamaz demeye getiriyor. Lütfen bugün batıl hurafe Yahudi inançlarını araştırınız, bizlerin mezhep inançlarımızda görebilir siniz? Bunlar İslam’ın değil Yahudilerin inancı diye uyardığımızda, Yahudileri memnun eden cevaplar veriyorlar. Tabi nasıl hakaretler ettiklerini söylemiyorum. Dilerim bizleri Allah ile aldatanların tuzağını fark edebilen, Allah’ın halis kullarından oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  11. Bizler Müslüman olduğumuzu övüne övüne söyleriz. İman ettiğin Kur’an’ı hiç anlayarak ve düşünerek okudun mu diye sorduğumuzda, neredeyse yüzde doksanımız okumadığımızı söyleriz. Okumadan nasıl iman ettin diye sorsanız, mantıklı bir cevap almanız mümkün olmayacaktır. Halbuki Allah önce OKU tebliğ al ve daha sora ayetler üzerinde düşün aklını kullan emrini veriyor. Okunmadığı içinde düşünme, aklımızı kullanma gereğide duymuyor, hatta neye inandığımızı bilmediğimizden, YAŞADIĞIMIZ DİNİN ALLAH’IN EMRİ OLUP OLMADIĞINI DA SORGULAYAMIYORUZ. Hatta bunu yapmadığımızın da savunmasını yaparak, zaten Kur’an’ın meali tercümesi Kur’an değildir. Okusam ne olacak, ben âlim miyim ki Kur’an’ı anlayayım, Kur’an’ı herkes anlayamaz diye de yaptığımız yanlışımıza delil, kanıt yaratmaya çalışıyoruz. Böyle inandırıldığımız içinde, kendimize güvenilir veliler, gavslar arıyoruz, Allah yasakladığı halde. Bu hatamızın sonucunu da hep birlikte görüyoruz, ama ders alan var mı? Hiç sanmıyorum, çünkü aklımızı dini konularda devre dışı bıraktık da ondan. Ama ev ya da araba alırken araştırmadığımız sormadığımız kimse yoktur. Buda bizlerin, inancımıza imanımıza gösterdiğimiz değerin açık bir kanıtıdır. Tabi bu yanlış savunmayı, eğer Kur’an’ı anladığımız dilden okusaydık asla yapmazdık, hatta nasıl büyük bir yanılgı içinde olduğumuzu anlar, Allah’tan bağışlanmayı dilerdik. Kur’an ile gereken bağı kuramadığımız için, akılla mantıkla izah edilemeyecek saygısızlığı Kur’an’a yapıyor, doğruluğundan asla emin olamayacağımız, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerle Kur’an’ı, bakın nasıl eşit tutarak ne diyoruz. “KURAN’DA VAHİY, HADİSİ ŞERİFTE VAHİY İKİSİ BİRBİRİNDEN AYRILMAZ. AYIRAN SAPIKTIR VE DİNDEN CIKAR ALLAH HİDAYET VERSİN.” Bunun şirk olduğunu fark edemeyene Kur’an’dan bahsetmek, ayetlerden örnek vermek ne yazık ki fayda etmiyor. Şirk, başka bir ilaha, Allah’a inanmak değildir. Şirk Allah’ın yetkisini gücünü, yaratılmış bir beşere vererek onu ilahlaştırmak demektir ve Allah bunu yapanları affetmem diyor. Böyle yapanlara Kur’an müşrik diyor. Hatırlatırım müşrik iman etmiş, ama imanını gereği gibi yaşamayan demektir. Rabbimiz iman edenlerin çoğunun, bakın nasıl iman ettiğini söylüyor Yusuf 106. ayetinde. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ŞİRK/ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR.” Kur’an’ın indiriliş amaçlarından biriside, iman ettiğini zanneden müşriklerin yanlışlarını düzeltmek adınadır. Çünkü Rabbimiz ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Ortak etmeye çalışanlara da bakın ne diyor. “ALLAH, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ; BUNDAN BAŞKA GÜNAHLARI, DİLEDİĞİ KİMSE İÇİN BAĞIŞLAR. ALLAH’A ORTAK KOŞAN KİMSE BÜYÜK BİR GÜNAH İLE İFTİRA ETMİŞ OLUR.” (Nisa 48) Kur’an ile buluşamadığımız içinde İNDİRİLEN DİNDEN HABERSİZ, UYDURULAN, ÖĞRETİLEN DİNİ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ DİN ZANNETMEMİZ, o bilgileri kaynakları adeta Kur’an ile eş tutmamız kaçınılmaz olacaktır. Yüce Rabbimize onun dinine ve indirdiği Kur’an’a öyle saygısızlıklar yapıyoruz ki, Kur’an’ı öpüp başımıza koyduğumuz davranışımız, gösterişten öte gitmiyor. Kur’an’ı öpüp başımıza koymak yerine, önce içindekilerini başımıza yani aklımıza koymamız ve yaşamamız gerekir. Yaşantımızda bundan farksız ne yazık ki. Rabbimiz Resulü dâhil Allah ile kulu arasında hiç kimsenin olamayacağını söylüyor ve Müddesir 11. Ayetinde bakın Resulüne ne diyor. “TEK BAŞIMA YARATTIĞIMLA, BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Tebliğini yap, daha sonra kulumla aramdan çekil diyor. Buradan da şunu çok açık anlıyoruz, Allah ile kulu arasında hiç kimse yoktur. Çünkü İslam dininde ruhban sınıfının, yani dini anlatacak öğretecek bir sınıfın, kişinin olmadığını da Kur’an açıkça bildiriyor ve Rabbimiz SİZLERİ KUR’AN’DAN BU DÜNYADA İMTİHAN EDİYORUM DİYOR. Peki, Kur’an’ı nasıl anlayacağız bu durumda? İşte imtihanımızın en önemli kısmı da burada başlıyor. Önce şunu hatırlatmak isterim. Rabbimiz ben kulumun kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutarım diyor. Bu ne demek? Kulum, ona gönderdiğim Kur’an’ı anladığı dilden dikkatle düşünerek okuyacak, anlayabilmek ve hayatına geçirmek için, elinden geleni yapacak. Allah güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, sakın kendinize VELİLER edinip ardı sıra gitmeyin, onların sözlerine kanmayın. Kur’an’ı yemin olsun ki anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KOLAYLAŞTIRDIK diyor. Bizler sanki Allah’a inat, kolayda ne kadar kolay Kur’an’ı herkes anlayamaz, deyip işin içinden çıkıyoruz. Allah Kur’an’da biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık diyor, bizler tam tersine Kur’an açık ve detaylı değildir, herkes anlayamaz diyebiliyoruz. Sanki inatla, Allah’ın önümüze koyduğu Kur’an’ı bir kenara itiyoruz, ama farkında değiliz. Aklınızı kullanın, aklını kullanmayanı pislik içinde bırakırım diyor Rabbimiz, bizler akılla İslam yaşanmaz diyoruz. Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istiyor ve anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye nice örneklerle biz açıkladık diyorsa, Kur’an’ı nereden ve kimden anlayıp öğreneceğimiz, çok net ve açık değil mi? HAŞA ALLAH KULUNA ANLATAMADIĞI İZAH EDEMEDİĞİ BİR KİTAP GÖNDERİP, BİRDE SAKIN VELİLER EDİNİP ARDINA DÜŞMEYİN DİYEREK, BİZİ HAŞA TUZAĞA MI DÜŞÜRÜYOR DA, ALLAH’A GÜVENMEYİP VELİ, GAVS EDİNİYOR ONLARIN SÖZLERİNE İNANIYORUZ. ALLAH’IN KULUNA İZAH EDEMEDİĞİ KUR’AN’I, ONLAR MI İZAH EDİYOR BİZLERE. LÜTFEN ALLAH’A, ONUN KİTABINA GÜVENELİM O NUR, IŞIK KALBİMİZİ AYDINLATACAKTIR. Bizler ne dediğimizi, neye inandığımızı inanın bilmiyoruz. Ne yazık ki Kur’an ile gereken bağı kuramadığımızdan, onu anladığımız dilden okuyup üzerinde düşünme zahmetinde bulunmuyoruz. BÖYLE OLUNCA İNDİRİLEN DİNE DEĞİL, UYDURULAN ÖĞRETİLEN RİVAYETLERLE ŞEKİLLENDİRİLMİŞ, ANLATILAN DİNE İNANDIĞIMIZ İÇİN, KUR’AN’I HERKES ANLAYAMAZ ONU VELİ OLANLAR ANLAR DEYİP, İŞİN İÇİNDEN ÇIKIYORUZ. Kendimizi aldatıyoruz ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağına böylece rahatlıkla düşüyoruz. Farkında değiliz Allah’a güvenmemiz gerekirken, Allah’ın yasakladığı edindiğimiz Velilere, onların sözlerine güveniyoruz. Lütfen unutmayalım din, dünyada maddi çıkarlar için kullanılmaya çok müsaittir. Onun için Allah Kur’an’da bizleri uyarıyor ve “SAKIN SİZİ ALLAH İLE ALDATMASINLAR.” Diyerek bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor. Anlattıkları gibi Kur’an açık anlaşılır ve detaylı olmasaydı, Rabbimiz bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı ister miydi? Toplumun kafasını karıştıranlar, dine yaptıkları ilaveleri ve alıştıkları gelenekleri örnek gösterip, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an’da yok, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş diyerek, Kur’an’dan habersiz Müslümanları çok rahat aldatabiliyorlar. ALLAH’IN İNDİRDİĞİ ARI DURU İSLAM’I BOZMAK İÇİN, MÜSLÜMAN OLARAK İÇİMİZE SIZMIŞ ALLAH’IN LANETLEDİĞİ, YAHUDİLER VE DİN TACİRLERİ OLDUĞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah sizleri, Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü verdiyse, sizce Kur’an’da tek kelime geçmeyen konulardan da hesap sorar mı? Batılı, hurafeyi, ataların inancını yaşayabilmek için Kur’an ile ilgili öyle örnekler veriyorlar ki, adeta Kur’an küçümseniyor ve beşerin yazdığı kitaplarla eş tutuluyor, onlarla karşılaştırılarak örnekler veriliyor. Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı, hatta haydi bir benzerini getirin bakalım diyerek meydan okuduğu Kur’an’ın, tam tersini kanıtlamaya çalışanlar, bakın nasıl örnek veriyorlar, adeta Allah’a onun kitabına şirk koşarak. “DEVLETLER KANUN ÇIKARIYOR AMA BİR MAHKEMELİK OLDUĞUNUZDA, AVUKATLAR SİZİ SAVUNUYOR. SİZ TÜM KANUNLARI BİLEMEYEBİLİRSİNİZ.” “OKULDA EĞİTİM GÖRÜYORUZ. TEK BAŞIMIZA MÜHENDİS, BİLİM ADAMI OLABİLİYOR MUYUZ? BAŞIMIZDA BİR EĞİTEN ÖĞRETEN ÖĞRETMENLERİMİZ VAR.” Allah’ın yemin ederek Kur’an’ı kolaylaştırdığını, ruhban sınıfı olmadığından her iman edenin, kendisinin özellikle çaba göstermesi gerektiğini Allah bildiriyor ve Kur’an’a sarılmamızı emrediyor. Hatta haydi bir benzerini getirin bakalım diyerek meydan okuduğu Kur’an’ın, tam tersini kanıtlamaya çalışanlar, bakın nasıl örnek veriyorlar, adeta Allah’a onun kitabına şirk koşarak. “DEVLETLER KANUN ÇIKARIYOR AMA BİR MAHKEMELİK OLDUĞUNUZDA, AVUKATLAR SİZİ SAVUNUYOR. SİZ TÜM KANUNLARI BİLEMEYEBİLİRSİNİZ.” “OKULDA EĞİTİM GÖRÜYORUZ. TEK BAŞIMIZA MÜHENDİS, BİLİM ADAMI OLABİLİYOR MUYUZ? BAŞIMIZDA BİR EĞİTEN ÖĞRETEN ÖĞRETMENLERİMİZ VAR.” Müslümanların elinden Kur’an’ı aldıkları için, işte böyle karşılaştırma yapabiliyorlar. KARŞILAŞTIRMA AYNI DEĞERDE OLAN ŞEYLERLE YAPILIR, BUNU DA MI AKIL EDEMİYOR SUNUZ? Kendisine güvenmeyen, mutlaka birilerinin güdümünde olmak zorunda hisseden bir toplum, özellikle ne yazık ki işte böyle yaratıldı ki, istedikleri gibi yönetebilsinler. İlmi, mühendisliği yaratan zaten Allah ve onun kanunları. Allah bizlerden Kur’an’ı okuyarak ne avukat olmamızı istiyor, nede mühendis. Doğru dürüst, adaletli Allah’ın yolundan giden kullar olmamızı istiyor ve onun için Kur’an’ı YEMİN EDEREK kolaylaştırmış bir şeklide gönderdiğini söylüyor. Çünkü biliyor ki her kulum aynı kapasitede değildir, aynı ortam onlara sağlanamayacaktır. Ama bizler çok üzgünüm, Allah’ın yeminine bile güvenmiyoruz. Peki, bu durumda Allah’ın bizler anlayalım ve doğru yolu bulalım diye, birçok kez yemin ederek nice örnekler verip kolaylaştırıp açıkladığı, yol gösterici Kur’an ile verilen beşeri örnekleri, onların kitaplarını nasıl karşılaştırma cesaretinde bulunuruz. Bu kadar mı gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, kalplerimiz taş kesti. Sizlere soruyorum, Allah KUR’AN’I GÖNÜL GÖZLERİNİ AÇACAK YOL GÖSTERİCİ REHBER NUR, IŞIK olsun diye gönderdik diyorsa, hangi beşeri kitap bu özelliği taşır da, onlarla karşılaştırma cesaretini gösteriyoruz. KUR’AN ALLAH’IN KELAMIDIR, ONUN YANINA YA DA KARŞISINA KOYACAK VE ÖRNEK VERECEK, ONUNLA KARŞILAŞTIRACAK, EŞ TUTACAK HİÇ BİR BİLGİ KİTAP OLMADIĞI HALDE, BİZLER ATALARIMIZIN İNANCINI YAŞAYABİLMEK VE NEFSİMİZİ MEMNUN ETMEK İÇİN KANITLAR YARATABİLMEK ADINA, NASIL OLURDA ALLAH’IN NURU İLE KARŞILAŞTIRMALAR YAPARIZ. Değerli dostlarım bunu yapanlara ne denir biliyor musunuz CAHİL CESARETİ. Aklı başında Kur’an ile buluşan, onun nuru ile imanını harmanlayarak, imanını kalbine yerleştiren hiçbir Müslüman, böyle sözler söylemez, bu karşılaştırmaları yapmaz. Çünkü bilir ki bu karşılaştırmalar, Allah’ın kitabına meydan okumaktır, şirktir. Rabbimiz Yemin ederek Kur’an’ı kolaylaştırdığını ve Zuhruf 44. Ayetinde, SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM diye açıkça hükmünü verdiyse, sizce her bilginin açıklanmadığı, detayını vermediği, her aklı başında kulunun anlayamayacağı bir kitaptan sorumlu tutar mı bizleri? Yoksa Allah HAŞA, sözünden cayar da Kur’an’da tek kelime bahsetmeyen, Resulün rivayet hadislerinden de sorumlu tutar diyenler mi var aramızda? Allah’a işte böyle adaletsizliği isnat ediyoruz, ama farkında bile değiliz. Allah düşün aklını kullan diye, boşuna uyarmıyor bizleri. Aklını kullanmayan kullarını da pislik ve rezillik içinde bırakırım diye de uyarmasının nedeni, günümüzde yaşadığımız İslam toplumundan anlaşılıyor. Dilerim batıldan ve hurafeden uzak, yalnız Allah’a güvenerek yalnız onun ipi Kur’an’a sarılan, HAK İLE BATILI AYIRAN, Allah’ın azınlık halis kullarında oluruz. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  12. Değerli din kardeşlerim. Vakit geçiyor, emaneti teslim edeceğimiz o an, belki de çok yakın. Gelin hurafeden, batıldan uzak Allah'ın korumasındaki en garantili kaynak elimizde Kur’an'ı anlamaya çalışalım ki, kurtuluşa erebilelim. Unutmayalım Allah bizleri, Kur'an'dan hesaba çekeceğini, ondan sorumlu olduğumuzu bildiriyor. Sizce bu durumda işimiz kolay değil mi? Allah'ın bizzat koruduğunu söylediği kitap elimizde. Aslında işimiz çok kolay, ama inanın bizlerin aklımızı kullanmadığımızdan, nefsimiz devreye girdiği için İŞİMİZİ ÇOK AMA ÇOK ZORLAŞTIRIDIĞIMIZ GİBİ, GARANTİ YOLDAN GİDECEĞİMİZE, KENDİMİZE İNANIN ŞÜPHELİ VE TEHLİKELİ YOLLAR SEÇİYORUZ. Allah elçisine bakın ne diyor. Tur 48: ARTIK RABBİNİN HÜKMÜNE SABRET, ÇÜNKÜ GERÇEKTEN SEN, GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDESİN. VE HER KALKIŞINDA RABBİNİ HAMD İLE TESBİH ET. Ahzab 2: RABBİNDEN SANA VAHYEDİLENE UY! ALLAH, YAPMAKTA OLDUKLARINIZDAN EN İYİ BİÇİMDE HABERDARDIR. Bu iki ayette Allah, sana sorulan sorular konusunda acele etme sabret diyor Resulüne. Ahzab 2. ayetinde ise çok önemli bir uyarıda bulunuyor. Rabbinden sana gönderilene yani vahyedilene uy diyerek, elçisinin görev tanımını açıkça yapıyor. Bu konuda da Kur’an'da birçok örnekler vardır. Zıhar konusunu düşünün lütfen. Bir kadının Allah'ın Elçisine gelip, eşinden dolayı şikayetine karşı Allah'ın Resulü, o devrin geleneği olan boşanma nedeni ZIHAR konusunda, Allah'ın Resulü bir çözüm getiremiyordu ama Allah, sizi işittim diyerek, bu konudaki ayetini hemen indiriyor ve konuya çözüm getiriyor. Aşağıdaki ayet de, yukarıdaki ayetlerin onayı değil mi sizce. "DE Kİ: 'NE KADAR KALDIKLARINI ALLAH DAHA İYİ BİLİR. GÖKLERİN VE YERİN GAYBI O'NUNDUR. O, NE GÜZEL GÖRMEKTE VE NE GÜZEL İŞİTMEKTEDİR. O'NUN DIŞINDA ONLARIN BİR VELİSİ YOKTUR. KENDİ HÜKMÜNDE HİÇ KİMSEYİ ORTAK KILMAZ." (Kefh 26) Dikkat ederseniz, Allah kendi hükmüne kimseyi ortak etmez diyor. Çünkü dinin sahi Allah ve din konusunda hükümler verecekte, yalnız benim diye açıklık getiriyor. Tüm bu ayetlerden sonra, Allah'ın vermediği hükümleri de elçisi vermiştir, onun hüküm verme yetkisi vardır nasıl diyebiliyoruz? Bunu söylersek bu ve buna benzer yüzlerce ayete iman etmemiş oluruz, lütfen bunu unutmayalım. Bakın bizlerin nereye iman etmemiz gerektiğini söylüyor Kur’an. “YİNE ONLAR, SANA İNDİRİLENE VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENE İMAN EDERLER; AHİ RET GÜNÜNE DE KESİNKES İNANIRLAR.” (Bakara 4 ) “İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER VE KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.” (Bakara 5 ) Allah gerçek iman edenler, sana indirilene yani Kur’an'a iman ederlerdir diyor. Gerçek kurtuluşa erenlerin ise, ALLAH'TAN GELEN BİR HİYAT ÜZERİNDE OLANLARDIR DİYOR DEDİKTEN SONRA, BİZLERİN HİÇ DİKKATE BİLE ALMADIĞIMIZ, BİR UYARIDA BULUNUYOR. KURTULUŞA ERECEK OLANLARDA, YALNIZ ALLAH KATINDAN GELEN KUR'AN'A TABİ OLANLAR OLACAKTIR DİYEDE BELİTİYOR. NE DERSİNİZ BİZ MÜSLÜMALARIN GENEL ÇOĞUNLUĞU, SİZCE KURTULUŞA ERENLERİN SAFINDA MI OLACAK? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu durumda bizlerin sarılması gereken, yalnız Kur’an olduğu apaçık anlaşılmıyor mu? Allah bizlerin dostu, yol göstericisi, şefaatçisi bakın kim olduğunu apaçık belirtiyor. "ALLAH'TIR Kİ GÖKLERİ, YERİ VE İKİSİ ARASINDAKİLERİ ALTI GÜNDE YARATMIŞ, SONRA ARŞ ÜZERİNDE EGEMENLİK KURMUŞTUR. O'NUN DIŞINDAKİLERDEN SİZE NE BİR DOST VARDIR NE DE BİR ŞEFAATÇİ. HÂLÂ DÜŞÜNÜP İBRET ALMAYACAK MISINIZ?" (Secde 4) Yine Allah bilerek, hakkı batılla karıştırmayın diye bizleri uyarıyordu hatırlayanız. Hatta Kur’an'ı kendi koruması altına aldığını da söylüyordu. "Bakara 42: BİLEREK HAKKI BATIL İLE KARIŞTIRMAYIN, HAKKI GİZLEMEYİN." Batıl emin olmadığımız, Kur’an'ın onay vermediği bilgilerdir. Batılı, hurafeyi atalarının inancını yaşayabilmek için, bizlere bugün yüzlerce yıl öncesinden intikal eden, birbiriyle çelişen rivayetlerinde, Allah koruması altında olduğunu söylemiyorlar mı? Bakın aşağıdaki ayette Allah, bizlerin takip etmesi gereken yolu, sizce çok açık anlatmıyor mu? Muhammet 2: İMAN EDİP YARARLI İŞLER YAPANLARIN, RABLERİ TARAFINDAN HAK OLARAK MUHAMMED'E İNDİRİLENE İNANANLARIN GÜNAHLARINI ALLAH ÖRTMÜŞ VE HALLERİNİ DÜZELTMİŞTİR.3. BUNUN SEBEBİ, İNKÂR EDENLERİN BATILA UYMALARI, İNANANLARIN DA RABLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR. İŞTE BÖYLECE ALLAH, İNSANLARA KENDİLERİNDEN MİSALLERİNİ ANLATIR. Sanırım bu ayetten sonra, konu çok daha açık anlaşılmıştır. Hala anlamayana daha doğrusu anlamak istemeyene, hiç kimse anlatamaz. Peki, bizler bu kadar açık ayetler karşısında neler söylüyoruz? Kur’an tek başına yeterli değildir. Kur’an'da her bilgi detaylı yazmaz, herkes Kur’an'ı anlayamaz. AMAN ALLAHIM BU NE CÜRET, BU NE SAYGISIZLIK, HALA FARKINDA DEĞİL MİYİZ YAPTIĞIMIZ YANLIŞIN ŞİRKİN? Allah elçisine deki onlara diyerek, bakın ne söylüyor. Beşerin sözlerini doğrulamak adına, ne yazık ki bu ve buna benzer ayetleri görmezden gelebiliyoruz. "DE Kİ: "BEN, RESULLER İÇİNDEN BİR TÜREDİ DEĞİLİM! BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMİYORUM. BANA VAHYE DİLENDEN BAŞKASINA DA UYMAM! VE BEN, AÇIKÇA UYARAN BİR ELÇİDEN BAŞKASI DA DEĞİLİM." (Ahkaf 9) Ne dersiniz, bu ayetten de dersimizi almadık mı hala? Allah'ın elçisi bana vah yedilenden başkasına uymam ben diyor, bizler ise Allah'ın Resulünü, Kur’an dışından Allah'ın hüküm ortağı yapıyoruz. Daha da dikkat çekici olan, Allah'ın Resulü yetki ve sorumluluğunu açıkça söylüyor. "VE BEN, AÇIKÇA UYARAN BİR ELÇİDEN BAŞKASI DA DEĞİLİM." Ama bizler bunca açık ayetleri gördüğümüz halde, batılı aklayıp hakkın yerini alması adına, Allah'ın vermediği hükümleri, Resulünün verme yetkisi vardır diye inanabiliyoruz. Öyle olunca da dinde öyle bir açık kapı bırakıyoruz ki, o kapıdan ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN BATIL İNANCI, ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYA SALLAYA RAHATLIKLA GİRİYOR İNANCIMIZA. SEN NEYİN NESİSİN DİYEN BİLE YOK. Öyle yanlışlar yapıyoruz ki, hesabın görüleceği o çetin gün, yaşanacak o acı gerçeklerden Rabbimiz bugünden bizleri uyarıyor ve bakın nasıl örnekler veriyor. “EYVAH! KEŞKE FALANCAYI DOST EDİNMESEYDİN.” (Furkan 28) “BANA GELDİKTEN SONRA KUR'AN, VALLAHİ O BENİ SAPTIRDI." ÖYLE YA ŞEYTAN İNSANI YAPAYALNIZ, YARDIMSIZ BIRAKIR.” ( Furkan 29) Dilerim Allah'tan o çetin hesap günü geldiğinde, pişmanlık yaşamayan, rivayet ve sanı bilgilere değil Kur’an'ın ipine sarılan, Allah'ın halis kullarından oluruz. “AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ? (Enbiya 10) Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  13. Bizler eğer Kur’an’ın emretmediği konuları, din diye kabul etme çabasında değilsek, Allah’ın önerdiği gibi, yalnız Kur’an’ın ipine sarılarak onu anlamaya çalışıyorsak, asla bizleri hiç kimse Allah ile aldatamaz, kandıramaz. Bizleri Kur’an’dan uzaklaştırıp batılı, hurafeyi, öyle sanı sözleri din diye kabul ettirdiler ki, Kur’an gerçeklerini topluma anlatmak inanın çok zor oluyor. Bu makalemin konusu, Araf suresi 157. ayette geçen bir cümleye, öyle anlamlar veriyorlar ki, Kur’an’ın neredeyse tamamına ters düşüyor ve bu sözlere inanmakla da, yüzlerce ayet devre dışı kalıyor. Bu yöntemle ne yazık ki bizler, Allah’ın ayetlerine uymamız gerekirken, ayetleri kendi inançlarımıza uydurmaya çal Ayeti önce yazalım, daha sonra birlikte düşünelim. Araf 157: Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resule, O ÜMMÎ NEBİYE UYAN KİMSELERDİR. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara İYİ VE TEMİZ ŞEYLERİ HELÂL, KÖTÜ VE PİS ŞEYLERİ HARAM KILAR. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ONA İNDİRİLEN NURA (KUR’AN’A) UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR KURTULUŞA ERENLERDİR. Ayetin ilk cümleleri çok önemli. Daha önce gelen kitapta, geleceği bilinen RESULE diye başlıyor ve devamında, O ümmi NEBİYE uyanlardan bahsediliyor. Hatırlatmak isterim, vahyi tebliğ ederken Resullük görevini yaptığı için, ilk önce Resul diyor. Daha sonrada O ümmi Nebiye uyan kimseler diye geçiyor ayette. Çünkü iki farklı anlamlara geliyor. Bu ayette geçen, “RESUL İYİ VE TEMİZ ŞEYLERİ HELÂL, KÖTÜ VE PİS ŞEYLERİ HARAM KILAR.” Bu sözlerden, demek ki Allah’ın Resulü de Allah’ın haram kıldığı gibi haramlar koyabiliyormuş anlamı veriliyor. Tabi bunu söylediklerinde, Kur’an’ın onlarca hatta yüzlerce ayetini inkâr etmiş oluyorlar. Resul Allah’ın haram dediklerini tebliğ etmekle görevli. Çünkü Allah Resule düşen, açık bir tebliğden başka bir şey değildi, demiyor muydu Allah ayetinde? Dikkat ettiyseniz ÜMMİ Nebi diyor. Çünkü dini konularda hiç bir bilgisi olmadığı için Ümmi diyordu, bu durumda Ümmi olan Nebi Kur’an’dan öğrendiği bilgileri, yani helali haramı Kur’an’dan tebliğ ettiği, çok açık anlaşılıyor. Nebi Allah’tan aldığı vahyi hayatına geçirdiği ve ümmetine örnek olduğu için özellikle Nebi diyordu ayette. Allah bu düşüncenin tam tersini, birçok kez bizlere Kur’an’da bildiriyor. Ayetin sonundaki cümleye baksalar, aslında Allah’ın Resulünün, yalnız Kur’an’da Allah’ın koyduğu kurallara hükümlere, helal ve haramlara uyulması gerektiğini anlattığını anlayacaklardı, ama nefisleri onlara engel oluyor. Bakın ayetin sonunda ne diyor. “ONA İNDİRİLEN NURA (KUR’AN’A) UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR KURTULUŞA ERENLERDİR” Demek ki Allah’ın Resulü, iyi ve temizi helal kılanın, kötü ve pis şeyleri de haram kılanın, Allah’ın kitabı/nuru olduğunu ve kurtuluşa erenlerinde, yalnız Kur’an’a uyanlar olacağını apaçık bildiriyor. Bakara suresi 5. ayette de Allah, aynı konuda bizleri uyarıyor ve ne diyordu? “İşte onlar, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER VE KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR.” Resul elçi demektir ve elçide verilen görevi, bilgiyi, hiç ilave yapmadan ileten anlamındadır. Allah Resulüne onlarca ayetinde, yalnız Kur’an’ı tebliğ et dedikten sonrada öyle bir ikaz ediyor ki, bunun dışına çıkmış olsaydın, bakın sana ne yapardım diyor. Bu uyarıyı alan Allah’ın Resulü, sizce Allah’ın dinine, tek kelime ilave yapar mı? İsra 73–74–75: Müşrikler, SANA VAHYETTİĞİMİZDEN BAŞKA BİR ŞEYİ YALAN YERE BİZE İSNAT ETMEN İÇİN seni, nerdeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar ve ancak o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi. Eğer seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin. O ZAMAN, HİÇ ŞÜPHESİZ SANA HAYATIN VE ÖLÜMÜN SIKINTILARINI KAT KAT TATTIRIRDIK; sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın. (Diyanet vakfı meali) Bu ayetten de çok açık anlaşılıyor ki, Allah Resulünü uyarmış ve sana vahyettiğimizin dışında, tek kelime bile dine ilave ederek tebliğ etmiş olsaydın, SANA HAYATIN VE ÖLÜMÜN SIKINTILARINI KAT KAT ARTTIRARAK TATTIRIRDIK DİYOR. Araf 157. ayetin başında, Allah’ın Resulünün geleceği, daha önceki kitaplarda yazılı olduğunu söyledikten sonra, çok dikkat çekici ve üzerinde düşünmemiz gereken bir kelime kullanıyor, Allah Resulü için. ÜMMİ NEBİ. İnanın bu kelime çok ama çok önemli. Peki, neden özellikle size ÜMMİ bir Nebi gönderdim demiş olabilir? Tabi ümmi kelimesinin anlamını da kendilerince değiştirdikleri için bu ve benzeri ayetleri de doğru anlamak mümkün olmuyor. ÜMMİ bizlere anlattıkları gibi, okuma yazma bilmeyen anlamında değil. ÜMMİ, kitap ehlinden olmayan anlamında. Yani Allah’ın Resulü Ne Yahudi nede Hıristiyan toplumuna tabi olmamıştı. Onların inançlarını sorguladığında batıl ve yanlış bir yol üzerinde olduklarını gördüğü için, doğruların gerçeklerin arayışı içindeydi. YANİ ALLAH’IN ERESULÜNÜN DAHA ÖNCE, DİNİ KONULARDA HİÇBİR BİLGİSİ YOKTU. DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE, KUR’AN’DAN ÖĞRENMİŞTİ. ONUN İÇİNDE ALLAH’IN RESULÜ GÖREVİ GEREĞİ YALNIZ ÜMMETİNE KUR’AN’I TEBLİĞ ETMİŞTİR. Böyle bir Resulün, kendisi de haşa Allah gibi haramlar koyabilir mi? Her şeyden önce, dini konularda hiç bir bilgisi yok. Resul ne öğrendiyse, Kur’an’dan öğrendi. Ankebut 48. ayetinde de Allah, yine Resulün ümmi oluşunu bizlere anlatırken şu sözleri söylüyordu. “ Sen daha önce, HERHANGİ BİR İLAHÎ KELÂMI OKUMUŞ, YA DA ONU KENDİ ELLERİNLE YAZMIŞ DEĞİLDİN” Yani sen daha önce kitap ehline tabi olmadığın için, dini kitapları okuyup yazmamıştın. Eğer öyle olmasaydın, senin hakkında kuşkuya düşerlerdi, yani bu Kur’an’ın ayetlerini sen yazmışsın derlerdi diyor Allah. Ümmi konusunda ki detayı da zaten, Kur’an’dan öğreniyoruz ve bakın Allah bu konuya açıklık getirmek için ne diyor. Şura 52: İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı(Ruhu) vahyettik. SEN, KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN. FAKAT BİZ ONU KULLARIMIZDAN DİLEDİĞİMİZİ KENDİSİYLE DOĞRU YOLA ERİŞTİRDİĞİMİZ BİR NUR KILDIK. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin (Diyanet vakfı) Bakın Allah Resulünün, ÜMMİ oluşundan neyi kast ettiğini ve Resulünü ne ile eğiterek doğru yola eriştirdiğini, açıkça nasıl bizlere bildiriyor. Bu durumda Allah’ın Resulü, nasıl olurda Kur’an’ın dışından helal haramlar koyacağına inanırız, hiç mi Kur’an’dan ders almadık? Allah’ın Resulü dersini Kur’an’dan almış ve ümmetine neyin helal neyin haram olduğunu, kendi düşüncelerine göre değil, KUR’AN’DAN ALDIĞI BİLGİLERİ İLETMİŞ, TEBLİĞ ETMİŞTİR. Tekrar hatırlatmak istiyorum. Allah Resulünün, görev tanımını bizlere bildirirken ne diyordu? “SENİN GÖREVİN SADECE, TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bizlerde okulda öğrendiğimiz bilgiler için, öğretmenimiz bizlere bugün şunları öğretti deriz. Ama o bilgileri öğretmen kendisi bulmuş değildir. Onunda öğrendiği bir kaynak vardır. Ne yazık ki cahiliye toplumunun yaptığı fitneyi, günümüzde atalarının rivayet inançlarını yaşamak isteyenlerde aynısını yapıyor. Ali İmran 78. ayetinde, cahiliye toplumunun yaptığı yanlışlara örnek verirken Allah, şöyle söylüyor. Ali İmran 78: Onlardan bir grup var ki, KİTAPTA OLMAYAN BİR ŞEYİ SİZ KİTAPTAN SANASINIZ DİYE, DİLLERİYLE KİTABI ÇARPITIRLAR VE ALLAH’TAN OLMADIĞI HALDE, “BU, ALLAH KATINDANDIR!” DERLER, böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar. (Bayraktar Bayraklı meali) Bu ve benzeri birçok ayet, ne yazık ki Kur’an’ın yüzlerce ayeti göz ardı edilerek, görmezden geliniyor, üstü örtülüyor. Allah, ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz diye uyardıktan sonra, hala nasıl olurda bu ayetleri unutur, görmezden gelirde, Allah’ın Resulünün de haram kıldıkları vardır, onlardan da sorumluyuz demeye cüret ederiz. Bu kadar mı Kur’an’ı terk ettik? Allah Ali İmran 103. ayetinde, topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız diyorsa, sizce bu durumda sarılacak başka iplerin olması mümkün mü? Enbiya 10. ayetinde Andolsun size, öyle bir kitap indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır, hala akıllanmayacak mısınız diye uyarıyorsa, bizler hala nasıl olurda Allah’ın kitabının yanına başka kitaplar, sözler, hadisler koymaya çalışırız. Bu kadar mı uzaklaştık Kur’an’dan, bu kadar mı gözler perdeli, gönüller mühürlü? Araf suresi 157. ayetinde, Allah’ın Resulünün iyi ve güzeli helal, kötü şeyleri de haram kılar sözünden anlayacağımız tek bir şey vardır. Oda Allah’ın Resulünün görevi icabı, Allah’tan aldığı vahiyle, yani bizlerin sorumlu olduğu Kur’an ile uyarmasıdır. YANİ ALLAH’IN RESULÜ HELALİ VE HARAMI BİZLERE, KUR’AN’DAN ALDIĞI BİLGİLER IŞIĞINDA TEBLİĞ EDİYOR, KENDİSİ HELAL HARAM KOYMUYOR. Allah Ankebut 18. ayetinde, RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR, diyorsa, bizler nasıl olurda Allah’ın Resulü de haramlar koyar deriz? Bunun dışında bir anlam ayete yüklersek, Kur’an’ın yüzlerce ayetini inkâr etmiş olacağımız gibi, KUR’AN’DA ÇELİŞKİ YARATMIŞ OLURUZ. Bu konuya şöyle bir örnek vermek isterim. Fabrikanın sahibi işçilerine hitap edip, fabrikasını yöneten Müdürünü tanıtırken, şöyle bir talimat verdiğini düşünelim. Tabi önce Müdürüne gereken uyarıyı yapıp, bu emirlerimin eksiksiz yerine getirilmesini istiyorum. Verdiğim kuralların dışına asla çıkılmasını istemiyorum, dedikten sonra. “Fabrikamızın daha verimli çalışması, sağlıklı ürün çıkartabilmemiz için, BEN BAZI KURALLAR KOYDUM VE BU TALİMATLARIN, KURALLARIN YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN, MÜDÜRÜM AHMET BEYİ YETKİLİ KILDIM. Buna hepinizin uymasını istiyorum. Bu talimatlarımın yerine getirilip getirilmediğini, görev verdiğim Müdürüm takip edecektir. Müdürüme kesinlikle uymanızı istiyorum. AHMET BEY SİZLERE NE EMREDERSE YERİNE GETİRECEKSİNİZ, ONUN EMRİNİ BENİM EMRİMMİŞ GİBİ KABUL EDİN VE YERİNE GETİRİN.” Sizlere sormak istiyorum. Fabrikanın sahibi, bu durumda Müdürüne, kendisinin koyduğu kural ve talimatların dışında da kural ve talimatlar koyabilirsin mi dedi? Yoksa ben Müdürüm Ahmet beye gereken talimatı verdim, Müdürünüz yalnız benim koyduğum talimatların yerine getirilmesi için çalışacak ve sizleri yönetecek mi dedi? Ne dersiniz? Sanırım her şey çok açık, ama iş batıl inancımızı aklamaya gelince, ne yazık ki sapıtıyoruz. Konumuzla ilgili üzerinde düşünmemiz gereken çok önemli bir ayetide son olarak hatırlatmak istiyorum. Maide 101: Ey iman edenler! AÇIKLANDIĞI ZAMAN HOŞUNUZA GİTMEYECEK ŞEYLERİ SORMAYINIZ. EĞER KUR’ÂN İNDİRİLİRKEN ONLARI SORARSANIZ, SİZE AÇIKLANIR. AÇIKLAMADIĞINA GÖRE ALLAH ONLARI AFFETMİŞTİR. Zira Allah çok bağışlayıcıdır; yumuşak davranandır. (Bayraktar Bayraklı) Allah kullarını çok önemli bir konuda uyarıyor ve günümüz de’de bizlerin yaptığı yanlışlarımıza cevap veriyor. Demek ki Kitap Ehlinin din diye yaşadığı birçok konuyu, Kur’an’da göremediklerinde, bu inançlarımız neden Kur’an’da yok diye sormuşlar. Allah’ta açıklama yapıyor ve bunu Kur’an indirilirken sorarsanız, size gereken cevap Resulünün aracılığıyla söylenir, gereken açıklama yapılır diyor. Çünkü Resul devreden çıktıktan yani vefat ettikten sonra, artık açıklama yapılamayacağını, her Müslüman Kur’an’ın tamamından sorumlu olduğunu, üstüne basa basa bizlere bildiriyor. PEKİ SORDUKLARI KONULAR HAKKINDA NE DİYOR? ALLAH ONLARI AFFETTİ, KALDIRDI ARTIK ONLARDAN SORUMLU DEĞİLSİNİZ. Bu bilgilerden çok açık anlaşılıyor ki, ALLAH’IN KUR’AN’DA HİÇ BAHSETMEDİĞİ KONULARI ALLAH, BİZLERİN İNSİYATİFİNE BIRAKMIŞ. Bakın bu ayet aslında, çok önemli sorularımıza da cevap veriyor. Bu durumda çok açık şunu söyleyebiliriz. Günümüzde geleneksel İslam inancının topluma dayattığı, Kur’an’da hiç bahsedilmeyen HARAMLAR asla Allah’ın, dinin emri değildir. ALLAH’IN HARAM DEMEDİĞİ HER TEMİZ ŞEY HELALDİR, İSTEYEN YER, İSTEMEYEN YEMEZ. Bu konuda onlarca makale yazdım, sanırım yüzlerce yazsam yine hiçbir şey değişmeyecek bazı kişiler için. Elbette tebliğe, uyarıya devam. Aslında benim sabırla yazmaya devam etmemdeki amaç, Allah’ın kitabının yanına kitaplar koyarak, şirk koşanları doğruya davet etmekten çok, ONLARIN YALAN VE İFTİRALARINA İNANILMASININ ÖNÜNE GEÇMEKTİR ASIL AMACIM. Allah’ın gözlerine perde çekip, gönüllerini mühürleyenlere, hiç kimse gerçekleri gösteremez. Din kardeşlerimizin aldatılmasını önlemek, onları Kur’an’a davet etmek ve her Müslüman’ın kendi imtihanını, bizzat kendisinin yaşaması gerektiği bilincini aşılamaktır amacım. Hiç birimiz birbirimizden sorumlu değiliz. Hepimiz Kur’an’ın çevresinde toplanıp, onu anlayabilmek adına gücümüz nispetinde çaba harcayarak, en doğru yolun yolcusu olmalıyız. Özet olarak şunuda söylemek isterim. Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, Resulüm sizi yalnız Kur’an ile uyaracak, onun tebliğine uyun. Çünkü sizleri yalnız Kur’an’dan hesaba çekeceğim, Kur’an’dan sorumlusunuz hükmünü verdikten ve Resulünün görev tanımını yaparken de, “SENİN GÖREVİN SADECE, TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) diyorsa, sizce Araf 157. ayetinde geçen, Resul onlara temiz şeyleri helal, kötü şeyleri haram kılar sözünden, Resulünde haram helal kılacağını mı anlamalıyız, yoksa helali ve haramı Allah’ın Resulü, KUR’AN’DAN MI ÜMMETİNE TEBLİĞ ETTİĞİNİ ANLAMALIYIZ? Kur’an’ı dikkatle bir kez tarafsız önyargısız okuyan, tüm gerçekleri görecektir. Okumayana zaten sözümüz yok. Lütfen unutmayınız, hepimiz insanız ve hata yapma riskimiz her zaman vardır. Onun için din adına okuduğunuz her yazıyı, benim makalemde dahil, mutlaka Kur’an süzgecinden geçiriniz. EĞER BENİM BİR HATAMI, YANLIŞIMI GÖRÜRSENİZ, LÜTFEN BENİ YALNIZ VE YALNIZ KUR’AN İLE UYARINIZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  14. Rabbimiz bizlerin Kur’an’ı okurken dikkatle düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı yani özellikle SORGULAYARAK İMAN ETMEMİZİ İSTER, sizce neden? Elbette eğriyi doğrudan ayırabilmemiz ve böylece her söylenene inanmayalım diye. İsteseydi düşünmenize, sorgulamanıza gerek yok, ben ne emrettiysem onu yapın diyebilirdi. Çünkü sorgulamayla başlayan düşünmenin, aklını kullanmanın sonunda ancak, bir insan gerçek doğruya ulaşır. Çok daha önemlisi kalbiyle de desteler onaylar da ondan. Körü körüne itaat bilinçsizlik yaratır ki, bilinçsiz davranışlar başarı getirmez. Onun için Allah inatla batıla, hurafeye, ataların dine körü körüne sarılanların kalplerini mühürlerim, gözlerine perde çekerim diyor. Bir insan sorgulama özelliğini hayatına geçirdiğinde, düşünme aklını kullanma kapsını ardına kadar açar. Böylece daha önce inandıkları birçok şeyin, doğru olmadığını yanlış olduğunu görebilir. ÇÜNKÜ SORGULAMAK DÜŞÜNMENİN İLK VE EN ÖNEMLİ BASAMAĞIDIR. Sorgulamadan, araştırmadan bir konuya inandıysak, onun yanlış olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü sorgulamak farklı açıdan bizlerin konuya bakmamızı sağlar. Sorgulamadığımızda, inandığımız hiçbir şeyin gerçek doğruluğundan emin olamayız. Örneğin sorgusuz bir iman, insanda her zaman şüpheler yaratır. Böyle insanlarla örneğin inanç, din tartışamazsınız. İnançlarında bilinçli olmadıkları için, sinirli olurlar. Herhangi bir konuya mantıklı açıklık getiremedikleri zaman, hakaret etmekten çekinmezler. HATTA AKILLA, MANTIKLA DİN YAŞANMAZ DİYENLERİ DUYMUŞSUNUZDUR. Halbuki aklın kullanılması, yani düşünmemiz FARZDIR. Kur’an’da birçok ayette bu uyarı yapılır. Bu sözler düşünceler aklını devre dışı bırakan, düşünmeden iman edenlerin söylemidir. Böylece konu ne olursa olsun sorgulayarak, sorunlarımıza çözümler getirme ihtimalimiz çok daha yüksek olacaktır. Çok önemli bir söz vardır “DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE VARIM.” Demek ki bu dünyada bende varım diyorsan, düşünmeli ve aklımızı kullanarak sorgulayarak yaşamalıyız. Bunu yapmadan yaşıyorsan, toplumda yok hükmündesin demektir. Böyle bir insan olmak ister misiniz? Onun için Allah, düşün aklını kullan ey kulum diyor. Düşünebilmek içinde söylediğim gibi önce, inandığımızı doğru zannettiğimizi sorgulamasını öğrenmeliyiz, yani mutlaka her konuda araştırmalıyız ki doğru ve gerçekle buluşabilelim. Bunu yaptığımızda, varlığımızdan da güç alırız, daha doğrusu KENDİMİZE GÜVENİMİZ ARTAR, BİZLERİ HİÇ KİMSE ALLAH İLE ALDATAMAZ. Onun için Rabbimiz birçok ayetinde , düşün aklını kullan diyor. Araştırma, sorgulama ve düşünme konusuna sizlere çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Aslında bu örnek Allah’ın biz kullarından istediği bir konuya da açıklık getiriyor. Bildiğiniz gibi Rabbimiz Resulünü, yani Hz. Muhammed’i bizlere örnek gösterir, ayeti hatırlayalım. “ANDOLSUN, ALLAH’IN RESÛLÜNDE SİZİN İÇİN; ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE KAVUŞMAYI UMAN, ALLAH’I ÇOK ZİKREDEN KİMSELER İÇİN GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR.” (Ahzab 21) Elbette bu konuda birçok örnek davranışını sayabiliriz. Doğruluk, dürüstlük, adaletli olmak, güvenilir olmak, yardım severlik gibi. Bunları sizler biliyorsunuz. Ben hiç üstünde durulmayan ama Allah’ın bu konuya çok önem verdiği, belki de Allah’ın Onu Resul seçmesinde, çok önemli bir rol oynayan özelliğini sizlere hatırlatmak istiyorum. ÜMMİ OLUŞU. Mezheplerin şekillendirdiği İslam inancında, ne yazık ki Allah’ın Resulünün ÜMMİ oluşu hiç gündeme getirilmediğinden, hatta üstü örtüldüğünden bizler Onun ÜMMİ oluşundan hiç ama hiç ders alamadık. Mezhepler, tarikat ve cemaatler gücünü ve yaşamını sürdürebilmeleri için, Allah’ın Resulünün ÜMMİ oluşunun gerçeklerini gizlediler ve toplumu aldatabilmek içinde ÜMMİ kelimesine, Kur’an’ın verdiği anlamın dışında bir anlam vererek, ÜMMİ okuma yazma bilmeyen, anasından doğru gibi anlamındadır diyerek, ÖRNEK ALACAĞIMIZ VE ALLAH’IN BİZ KULLARINDAN ÖZELLİKLE İSTEDİĞİ BU GERÇEĞİ GİZLEDİLER. Ümmi Kur’an’da, Kitap Ehline tabi olmayan toplumlara verilen bir isimdi. Hatta Allah bu konuya açıklık getirmek için, Şura suresi 52. Ayetinde Resulüne; SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN, seni doğru yola biz ilettik diyerek, ÜMMİ gerçeğini açıklığıyla bizlere anlatmıştır. Bu konuya Allah açıklık getirmek içinde, Hz. Muhammed’in sürekli O GÜNKÜ TOPLUMUN YAŞADIĞI İNANCINI SORGULADIĞINI, YAŞANAN DİNİN ALLAH’IN DİNİ OLAMAYACAĞINI SORGULAYARAK GÖRDÜĞÜNDEN, ONLARA TABİ OLMAMIŞTI. O örnek insan Hz. Muhammed’in, sürekli Allah’a dua ettiğini ve kendisini doğru bir yola yönlendirmesini istediği konusunda da, Kur’an bilgi verir. Bu ve buna benzer birçok ayetinde Allah, Resulünü bizlere tanıtırken Kitap Ehline tabi olmadığını ama sürekli gerçeklerin arayışında olduğunu söylüyor. DAHA AÇIKÇA SÖYLEMEK GEREKİRSE, KİTAP EHLİNİN YAŞADIĞI İNANÇLARI ÜZERİNDE DÜŞÜNDÜĞÜNDE, YANİ SORGULADIĞINDA BATIL VE HURAFEYLE KARIŞTIRILMIŞ BİR İNANCA TABİ OLMAKTANSA GERÇEKLERİN, DOĞRUNUN, HAK OLANIN ARAYIŞINDA OLMANIN, ALLAH KATINDA ÇOK DAHA ÖNEMLİ OLDUĞUNU RABBİMİZ BİZLERE, BU YOLLA ANLATMIŞTIR. Değerli dostlarım, gerçekten de Allah’ın Resulünde bizler için çok önemli örnekler vardır. Bu gerçeği rivayetlerden sanı bilgilerden değil, lütfen Kur’an’dan öğrenelim. Allah Kur’an’da sürekli düşün aklını kullan demesinin nedeni de, bu gerçeklerin fark edilmesi adınadır. Makalemin başında söylediğim çok önemli konuyu tekrar etmek istiyorum. Bir konu hakkında düşünmek, aklımızı kullanmak istiyorsak ÖNCE O KONU HAKKINDA DİKKATLİ BİR ŞEKİLDE, ÖN YARGISIZ ARAŞTIRMALIYIZ Kİ SORGULAYABİLELİM VE GERÇEK DOĞRUYLA BULUŞABİLELİM. İmanımızı Sorgulamadıysak yani tarafsız araştırmadıysak, O konu hakkında da doğru düşünmemiz aklımızı kullanmamız ve doğru sonuca ulaşmamız asla mümkün olmayacaktır. Dostlarım bu can bu bedenden ayrılmadan, lütfen pişman olmak istemiyorsak, İMANIMIZI KUR’AN’DAN SORGULAYALIM. SORGULAMAK ASLA KARŞI ÇIKMAK ANLAMINDA DEĞİL TAM TERSİNE, ALDATILMAMAK İÇİN BİR ŞEYİN İÇ YÜZÜNÜ, YANİ DOĞRUSUNU ÖĞRENMEK İÇİN, ARAŞTIRMA YAPMAKTIR. Rabbimizde bizlerden bunu istiyor ve diyor ki, sana öğretilenlerin doğruluğunu öğrenebilmek için İMANINI KUR’AN İLE SORGULA AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜN. Şunu lütfen unutmayalım, imanını inancını sorgulamazsan, mahşer günü sorguya çekildiğinde, sorgulamadan iman ettiğine pişman olursun. Çünkü Rabbimiz bizlere YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARIL, ÇÜNKÜ SENİ KUR’AN’DAN SORGULAYACAĞIM HÜKMÜ VERMİŞTİR. Allah’a güvenmeyenin, hesap günüde verecek cevabı elbette olmayacaktır. “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN/KUR’AN’DAN SORGUYA ÇEKİLECEKSİNİZ.” (Zuhruf 44) “KENDİLERİNE VERDİĞİMİZ RIZIKTAN, ONLARIN NE OLDUĞUNU BİLMEYEN PUTLARA PAY AYIRIRLAR. ALLAH’A AND OLSUN Kİ, UYDURUP DURDUĞUNUZ ŞEYLERDEN ELBETTE SORGUYA ÇEKİLECEKSİNİZ.” (Nahl 56) “ALLAH, YAPTIĞINDAN SORUMLU TUTULAMAZ; ONLAR İSE SORGUYA ÇEKİLECEKLERDİR.” (Enbiya 23) “ONLAR, ELBETTE KENDİ YÜKLERİYLE BİRLİKTE BAŞKA YÜKLERİ DE TAŞIMAK ZORUNDA KALACAKLARDIR. UYDURUP DURDUKLARI TEMELSİZ İDDİALARDAN DOLAYI KIYAMET GÜNÜ, KESİNLİKLE SORGUYA ÇEKİLECEKLERDİR” (Ankebut 13) Bizler bu dünyada en küçük bir mal, eşya aldığımızda elimizden geldiğince araştırıyor sorgulayıp alıyorsak, neden imanımızın doğruluğunu, sorumlu olacağımız Kur’an’dan sorgulamıyoruz? YOKSA ALDIĞIMIZ ARABA, EV İMANIMIZDAN DAHA MI KIYMETLİ? İmanını sorgulamayan, yani doğru yolda olup olmadığı konusunu Kur’an’dan araştırma gereği duymayan, inancını ciddiye almıyor değer vermiyor demektir. Gelin bu hatamıza son verelim ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağını fark edebilmek için, elimizde bizlerin sorumlu tutulacağımız Kur’an ile yaşadığımız İslam’ın doğruluğunu sorgulayalım. Dilerim bu gerçeklerin farkına varabilmek adına, Allah’ın Resulünü örnek alan ve onun yaptığı gibi inancını sorgulayan, ALLAH’IN DOĞRU YOLUNDA GİDEN, AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
  15. Birçok yazımın konusunu, bana verilen cevaplar oluşturur. Çünkü bu cevaplar yaşadığımız İslam’ın adeta gerçekleri ve özetidir. Bizler her şeyden önce yanlışlarımızı görmek ve düzeltmek istiyorsak, her yazımda neredeyse hatırlattığım gibi, YAŞADIĞIMIZ İSLAM İLE KUR’AN’I MUTLAKA SORGULAMALIYIZ. Bunu yapmadığımız içinde, çok ama çok büyük hataları yapmaya, hatta çevremize bu yanlışları doğru diye anlatmaya devam ediyoruz. Bir yanlışı bir kişinin yapması, kolay düzeltilebilir bir sorundur. Ama bu sorunu, yüzlerce binlerce kişiye DOĞRU diye anlatıyor ve kabul ettiriyorsak çevremize, bu milyonlarca insana hatalı ve yanlış olarak yayılmasına neden olur. ÇOK ÜZGÜNÜM AMA BU YANLIŞ İNANÇ ZİNCİRİ, MİLYARLARA ULAŞARAK DEVAM EDİYOR. Onun için ben yazılarımda, doğru zannettiğimiz yanlışlar üzerinde, çok fazla duruyorum. Özellikle her yazımda, YALNIZ KUR’AN’A SARILMAMIZ GEREKTİĞİNİ HATIRLATIRIM. Peki neden? Çükü bu emri veren, yüce Rabbimizde ondan. Yine bir makaleme bir kardeşimiz bakın nasıl cevap vermiş. “KUR’AN’A SARILMASININ TEK YOLU, 12 İMAMLAR EHL-İ BEYT BAŞKA YOLU YOKTUR.” Arkadaşımız Kur’an’a sarılmamızın tek yolu, 12 imamın yoludur, başka yolu yok diyor. Düşünebiliyor musunuz Ehlibeyt derken Allah’ın Resulünün yakınları, onların yakın çevresinden bahsediliyor. Peki, bunların görevi neydi? Allah bahsedilen kişilere, Resulünün yanında görev mi vermişti? Neden biz Müslümanlar Kur’an’ı Allah’ın görev verdiği ve Allah’ın korumasındaki Resulünden, onun tebliğinden öğrenmiyoruz da, Kur’an’ı tebliğ etmekle görevlendirilmemiş ve Allah’ın koruması olmayan, hiç kimsenin doğruluğuna garanti veremeyeceği bilgilerden, onların sözleri olduğu iddia edilen kaynaklardan Kur’an’ı öğrenebileceğimizi söylüyoruz. SİZCE MANTIKLIMI BU DÜŞÜNCE? Kur’an’ı dikkatle çok değil bir kez okuyan bir Müslüman, Allah’ın Resulünün bizleri yalnız bakın neyle uyardığını görecektir. “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Değerli dostlarım bizler aklımızı mı yitirdik. Allah’ın Resulü ben sizi yalnız Kur’an ile uyardım diyor ama bu gerçeği ısrarla görmek istemiyor ve kendimize doğruluğundan asla emin olamayacağımız kaynaklar yaratmaya, ısrarla devam ediyoruz. Allah Resulünün görev ve sorumluluğunu Kur’an’dan bizlere anlatırken ne diyordu? “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Bu ayeti tebliğ alan biz Müslümanların çoğunluğu ne diyor? “Rabbimiz sen Resulünü, postacı diye mi gönderdin?” Doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Allah’ın Resulüne atfen rivayet edilen hadislerin bile, bizzat Resulüne ait olduğu konusunda hiç kimse garanti veremediği halde birde Allah’ın dini İslam’ı, saydıkları bu 12 kişiden öğrenmemiz gerektiğini nasıl söyleriz ve inanırız? SİZLERE SORUYORUM, 12 İMAMIN ADI KULLANILARAK RİVAYET EDİLEN SÖZLERİN/HADİSLERİN, BİZZAT KENDİLERİNE AİT OLDUĞUNA KİM ŞAHİTLİK EDEBİLİR? YA DA DOĞRULUĞUNA KİMLER KEFİL OLABİLİR? Hiç kimse olamaz, tıpkı Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerinde, hiç birisinin Allah’ın Resulünün söylediğine kefil olamayacağı gibi. Allah’ın Resulü yaşıyor olsaydı işimiz çok kolay olacaktı, çünkü Allah Resulünü sürekli kontrol ediyor ve en küçük yanlışında uyarıyordu. Sizce bizlere ulaşan ve kime ait olduğu dahi kanıtlanması mümkün olmayan rivayet hadislerle, İslam dinini yaşamamıza, Rabbimiz izin veriyor mu Kur’an’da? Asla izin vermiyor, bunu Kur’an ile buluşan ZİKİR EHLİ çok iyi bilir. ALLAH RESULÜME UYUN DİYOR BİRÇOK AYETİNDE AMA BUNUNDA AÇIKLAMASINI YAPARAK, RESULÜM SİZLERİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARACAK, BEN ONU İZLİYOUM DİYOR. Bunu söylemesinin nedeni, elbette Resulünün tebliğini kolaylaştırmak için olduğunu, ön yargısız Kur’an’ı okuyan anlayacaktır. Ön yargıdan kurtulamayana, zaten sözümüz yok. Allah’ın Resulünün ya da bahsettikleri kişilerin sözlerine/hadislerine, bizlerin KUR’AN’I ANLAYABİLMEMİZ İÇİN mutlaka ihtiyacımız olsaydı, Allah’ın Resulü Kur’an ayetlerini kayda aldırıp yazdırırken, onları da yazdırırdı ama asla yazdırmamış. Peki neden? Çünkü buna Allah izin vermemiştir. Yoksa haşa Allah’ın Resulü görevini eksik yapmışta, ismini saydıklarımız ya da dini mezheplere bölenler bu eksiğimi tamamlamış? İşte bizler düşünmeden, böyle büyük hataları yapmaya devam ediyoruz. Bakın bu konuda Kitap Ehlide aynı yanlışları yaptığında, Rabbimiz nasıl ayetler indirmiş ve uyarmış, bu ayetler bizleri hiç ilgilendirmiyor mu? “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?” (Ankebut 51) “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) “O, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ.” (Kehf 26) ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ? (Maide 50) Bu ve benzeri onlarca uyarıyı dikkate almayıp, hala atalarımızın yarattığı rivayet beşeri inançlarımızı yaşayabilmek için, ALLAH’IN AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİYORSAK, bizler Haktan batıla sapmışız demektir. İşte İslam dini böyle parçalanıyor, bölünüyor ve de birbirimize düşman oluyoruz. Yüce Rabbimiz haşa, Kur’an’ı bizzat kendisi anlayacağımız şekilde bizlere açıklayamadı da, bunu saydıkları kişiler mi yaptı? Şunu da nasıl düşünemiyoruz. Allah Zuhruf 44.ayetinde, SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM diye hükmünü verdikten sonra, anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, KUR’AN’I YEMİN OLSUN Kİ KOLAYLAŞTIRDIK VE NİCE ÖRNEKLERLE BİZ AÇIKALDIK, KUR’AN’I AÇIKLAMAK BİZİM GÖREVİMİZDİR diye uyardığı halde, hala Allah’ın kitabının yanına, emin olamadığımız kaynaklar koyarak, onların sözleri ile Kur’an’ı anlayabileceğimizi nasıl söyleriz? BUNA ANCAK CAHİL CESARETİ DENİR, lütfen bu hatadan vaz geçelim ve İslam toplumundaki bu bölünmüşlüğe son verip, Allah’ın emrettiği gibi tek yumruk olalım. Allah Kur’an’da çok net şunu söylüyor, hem Resulüne hem de biz kullarına. Allah ile kulu arasında Resulü dâhil hiç kimse yoktur. Bizlerin doğru yolu bulmamız için yalnız Allah ARACISIZ KUR’AN’A SARILMAMIZI EMREDER VE ONDAN HESABA ÇEKİLECEĞİMİZİ BİLDİRİR. Ne yazık ki bizler batılın yanlışın öyle etkisindeyiz ki, hala Kur’an’ı herkesin anlayamayacağını, onu âlimlerin anlayıp onlardan bizlerin öğreneceğimizi, inatla savunuyoruz. Hiç mi düşünmüyorsunuz, anlamadığımız bir kitaptan, Allah nasıl bizleri sorumlu tutar? İlginç olan Allah Kur’an’da, ben ruhban sınıfı yani dine anlatacak öğretecek bir sınıfın oluşmasını, emretmedim dediği halde. Onun içindir ki Allah, Resulünün görev ve sorumluluğunu bizlere Kur’an’da anlatırken, bakın nasıl uyarır tekrar hatırlatıyorum. “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BİZ RASULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) Bu ayetlerden de apaçık anlaşılacağı gibi, sarılacağımız sorumlu olduğumuz tek kaynak, güveneceğimiz tek bilgi KUR’AN’DIR. Tekrar söylüyorum, Allah’ın Resulü yaşıyor olsaydı, elbette ona sorup danışırdık. Peki, şimdi aramızda yok, ona ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerinden faydalanamaz mıyız? Kur’an ile sorgulamadan asla faydalanamayız, peki neden? Çünkü her Resule atfen nakledilen rivayetin, BİZZAT ONUN SÖZÜ/HADİSİ olduğunu bilemeyiz de ondan, adı üstünde hepsi bir rivayete göre diye başlıyor. Bu yolla içimize girmiş din düşmanları, özellikle Yahudi fitnesi ne yazık ki İslam dinine batıl ve hurafeyi özellikle kendi inançlarını bu yolla sokmuşlardır, lütfen bu batılı Kur’an ile sorgulayarak içimizden temizleyelim. Sorgusuz rivayetlere inanmamızı zaten Allah yasaklamıştır ve nasıl uyarmıştı hatırlayalım. İsra 36: HAKKINDA KESİN BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞIN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME. ÇÜNKÜ KULAK, GÖZ VE KALP, BUNLARIN HEPSİ ONDAN SORUMLUDUR. (Diyanet meali) Bir Müslüman, ben Kur’an’a iman ettim diyorsa imanının gereği, KUR’AN’IN TAMAMINA BOYUN EĞİP, HAYATINA GEÇİREREK GÖSTERMELİDİR. BAZI AYETLERİ BATIL İNANÇLARINI YAŞAYABİLMEK İÇİN, GÖRMEZDEN GELEMEZ. Allah, hakkında kesin bilgimiz olmadığı, emin olamayacağımız hiçbir bilginin ardına düşerek, bunlarda İslam dininin emridir dememizi yasaklamıştır. Onun için Kur’an’ın bahsetmediği rivayetleri, sanı bilgileri din diye asla yaşayamaz. Yaşıyorsak, Allah’ın dinine birilerini ortak etmiş oluruz ki, buna da Rabbimiz ŞİRK KOŞAN MÜŞRİKLER DİYOR. Çünkü Allah bizlerin, yalnız Kur’an’a sarılmamızı ve Kur’an’dan sorumlu tutacağına hükmetmiştir. Onun için Allah biz kullarına kızarak bakın ne diyor. “ŞÜPHESİZ İNSAN, RABBİNE KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR.” (Adiyat 6) Neden diyor biliyor musunuz? Çünkü iman ettiğini söyleyen kulları, Allah’a yeteri kadar güvenmediği gibi, kendilerinin edindiği veli dediği kişilere çok daha fazla güveniyor. “RABB’İNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN. O’NUN YANI SIRA BAŞKA VELİLERE UYMAYIN. NE KADAR AZ ÖĞÜT TUTUYORSUNUZ!” (Araf 3) Söyleyecek örnek verecek çok büyük hatalarımız var, lütfen bu hatalarımızı Kur’an ile sorgulayalım, çünkü Rabbimiz SİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYORUM HÜKMÜNÜ VERMİŞTİR. Lütfen unutmayalım, Allah sözünde durandır. Dilerim bu emanet can bu bedenden ayrılmadan, ALLAH’IN UYARILARININ FARKINDA OLAN, AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.