Mantık

Benim siyasi düşüncemi kurduğum şu iki cümlemden nasıl algıladın? Ne olarak algıladın? Bu şekilde bir görüş, benim hangi siyasete ait olduğumu gösteriyor? Siyasetime karşı çıktığına göre, tersi yani şu görüştemisin? Haklar şiddetle, terörle, masum insanları öldürerek/öldürterek, sınıf bilincine karşı, tüm Türkiye halkının aydın insanıyla işbirliği yapmadan aranmalıdır. Aksi davranmak, emperyalizmin işine yaramaktadır. O halde şimdi, kendi siyasi görüşünü sorgula bakalım ne çıkacak? Ve buraya da yaz.

Hayır biz demokrat kesim de rahatsızız. Haklar şiddetle, terörle, masum insanları öldürerek/öldürterek değil, sınıf bilinciyle, tüm Türkiye halkının aydın insanıyla işbirliği yaparak aranmalıdır. Aksi davranmak, şiddet, terör, ayrılıkçılık isteyen emperyalizmin işine yaramaktadır.

Katılıyorum. Demokrasiyi yaşatmak için antidemokratik engeller kaldırılır. Terör ve benzeri antidemokratik uygulamalar, onu besleyen siyasi ve sivil toplum örgütleri demokrasiler için bir engeldir. Hele de bu uygulamalar etnik veya marjinal fikirlerden destekleniyorsa... Alternatifi olan demokratik çözüm, bilinçli sınıfsal dayanışmadır. KATILMIYORUM. Kişileri peygamberleştirerek onlara umut bağlamak ortaçağ zihniyetidir. Kişisel destekler örgütlerin ilkelerine ve tüzüklerine bakılarak yapılır. Liderlerin kara kaşı, veya kişilikleri doğru kararlara örnek olamaz. Peygamberler için de "dünya malında gözü yok" denilirdi. Söylediklerim anlaşılmamış. İsmini belirttiğin siyasileri desteklemek(iktidarını sağlamak), %1 seçmeni olan partilere oy vererek veya "boş" atarakta sağlanıyor. Şu anki iktidarın başarısı bu şekilde düşünenlerce sağlanmıştır.

Yazıda bir çok yerde hem medeniyeti kötülüyorsun, hem de burada, medeniyetin olumlu tanımını yapıyorsun. Ferrari bana kalırsa sen medeniyetle sömürü fikrini, yapılanmayı karıştırıyorsun. Bir düğmeye basarak milyonlarca insanı yok etmek te mümkün, hakeza milyonları aydınlatmak ta mümkün. Bunun birisi medeniyet, diğeri söylediğin gibi din de dahil olmak üzere, her tür ayrımcılık fikrinden kaynaklanan sömürü zihniyettir.

Ferrari senin tarzın Nur cemaati tarzı. Kimsenin söylediğine dikkat ve önem vermeden, sadece kendi bildiklerini okuma tarzı. Üstelik anlamsız ve karmaşık söylemler. Sana çok somut, örnekli cevaplar verildi. Üzerinde hiç durmadığın gibi, anlaşılması zor ve ilgisiz cevaplar veriyorsun. Böyle tartışma olmaz.

Konu dışı ama... Bu arkadaşımız Hepar'a oy vermekle bu ülkede, bu düzende "sömürücü, istismarcı, rantçı, çıkarcı" gidişatı önleyeceğini mi sanıyor acaba? Vereceği cevabın "bir miktarda olsa" dan başka olacağını sanmıyorum. Oysaki, verilecek "bir miktarda olsa" cevabıyla mevcut partiler üzerinde de hesap yapılabilir. Kaldıki, Türkiyenin somut halini bile bile, sözüm ona bu dürüstlük hesabını yapanlar, daha çok %47'yi ve AKP yi korurlar. Zira hesabını yaptıkları bu oylar, direk karşı oldukları, yakındıkları AKP ye gitmektedir.

TBMM girecek her parti mevcut düzeni savunacak, emperyalist zihniyete hizmet edecek. Düzen değişmeden partinin kapatılıp kapatılmamasının önemi yok bence. Bu yüzden ankette tercih gereği duymadım.

Size katılıyorum. Ahlak bir bilinç ürünüdür. Kaynağı da şüphesiz insandır. Onun akıl ürünüdür. Gökyüzünden kanatlılarla gelmemiştir. Farklı yönden bakarsak; din ahlakı da bir bilinç sonucu oluşturulmuş, belli bir gurubun diğer bir guruba korkuyla, baskıyla, ödül ve ceza ile dayatılmış, kurumsallaştırılmıştır. Din ahlakı davranış eksenleri, burada sömürü bilinci ile kesişmektedir. Ancak bu bilinç, söylediğiniz gibi bireyin kendi haklarının farkındalığı ile değil de, egemen kesimin dayatmalarını kudsileştirerek, mukaddesata bağlamalarıyla oluşturulmuştur. Bence günümüz ahlak kültürü de, din kültürü gibi, hakim kesimlerce kurumsallaştırılarak bireylere dayatılmış, sömürüye hizmet etmektedir. Asıl ahlaki ögeler, tüm insanlığın ortak, eşitçe, kendi özlük haklarının bilinciyle, özgür bir ortamda gerçekleşmelidir.

İyi de Ferrari, bu soruya senin "ölçü ve ilke" olarak verdiğin, "din dir" cevabı da tatmikar değilki... Şu nedenle: 1. si; Dinler de NANA misali kıvırıyor. Hiç birinin ölçü ve ilkesi biribirini tutmuyor. Onlar da yer ve zamana değişkenlik göstermişler. 2. si; gelişen çağa uyum sağlayamıyorlar. Ölçüler, ilkeler kıvırıyor, taviz veriliyor. Çoğu konuda çağa uyum sağlayacak yorumlar yapılıyor. Şu sıralar din kurulu toplanmış, "gen değişimleri ne derece ahlaki, canlı kopyalama ne derece etik, tüp bebek ne derece insani, evrim aslında dinde de var" konuları tartışılıyor. Eminim ki, kıvırıp çağa uyum sağlayacaklar.

Bence bu tanrıların değil o zamanki egemen sınıfların emri. Amaç, Kendi emirlerini ilahlara atayarak, daha da sağlamlaştırıp itirazsız bir sömürü egemenliği kurmak. Şöyle: "Sözümüzü dinleyin ki, böylece siz bize hizmet edesiniz, biz de size efendi olalım." Peygamberler, sahabeler, havariler ve yakınları efendilerimiz değilmi(idi)?

Hukuk disiplininin kaynağının ahlak olduğu doğrudur. Ama ahlak disiplininin kaynağının sadece DİN olduğu kocaman bir yalandır. Ahlak dinden etkilenmiştir ama asıl kaynağı din değil insandır. Ahlak, insanın üretim ve paylaşım ilişkilerini, çözüm olarak, insan lehine, çeşitli tarihlerde ve bölgelerde oluşturduğu davranış kuralları bütünüdür. Bir de Sayın AED'nin örnek alınacak tanımlaması var.

Sayın AED, Yukarıya yazınızın özetini, irdelenip örnek alınması gereken kısmı alıntıladım. Dikkatimi çeken şu kısım oldu. "doğru bilgiye ulaşmak, doğru seçimler yapılmasına neden olur. bu da aranılan doğru davranış kalıpları demektir zaten. ama dikkat doğru ahlak değil." Doğru bilgi doğru davranış kalıpları üretirse, neden doğru ahlak değildir? Doğru ahlak olmadığı fikri bize ait değil heralde. Zira doğru olduğunu biliyoruz. Doğru ahlak olmadığı görüşü 'diğerlerine' ait ise, yanlış görüşleri olanların "doğru ahlak değil" nitelemesi ne derece kabul edilirdir? Kaldıki son cümlelerinizde bunu daha da açıkça belirtmişsiniz. Şimdi sizden şunu açıklamanızı isteyeceğim... Doğru bilgilerle üretilen ahlak, neden doğru ahlak değildir, veya doğru ahlakmıdır?

Dayı, Şimdi reno da kalkıp; "yahu gerçekler 68 kuşağının NANA'sı gibi kıvırıyorsa, bizim ahlakımız, vicdanımız da ona bağımlı olarak kıvırıyorsa... sen de, ben de NANA misali kıvıran bir ahlaka ve vicdana sahibiz" derse ne cevap vereceğiz? Yani bunun bir ilkesi, ölçüsü yokmu? "İçteki sevgi" diyorsun. Sevgi de NANA gibi değilmidir? Zira sevgi de vicdan ve ahlak gibi, NANA gibi olan gerçeklere bağımlı değilmidir? Kimi insan olumlu gerçeklerden, kimi insan olumsuz gerçeklerden etkilenerek sevgisinin niteliğini belirlemezmi? Yani senin sevgin başka yöne, benim sevgim başka yöne olamazmı (değilmidir)?

Rahatsızmı oldun? İnsanların sefada olması seni neden rahatsız ediyor? Mutlu olmak insanın en büyük hakkı. Baskıcılarla fikir yoldaşlığın mı var? Ne imtihanı? Neden imtihan? Beni dünyaya getirenler bana sordularmı ki seni dünyaya getirip imtihan edeceğiz diye? Bendenmi izin aldılarmı ki imtihana karar kılmışlar. Nereden bu emir vaki? Yok Yok bu aslında imtihan falan değil. Yine sömürücülerin cin fikirliliği. Bulmuşlar bir formül, Allah, kitap, peygamber, imtihan. Seni imtihan edeceğiz. Aslında amaç bir şekilde, cin fikirlilikle beni kullanmak. Benim değil senin minnet borcun var bana. Sana bir zevk, bir iş, bir oyalanma olmuşum. Beni oluşturmak ya da yaratmakla(!)kendini tatmin etmişsin. Sen kendini imtihan et! Bir çok olumsuzlukların var bana karşı. Hastalık, acılar, eksiklikler, ölüm vs. Bunların hesabını nasıl vereceksin insanlığa? Her gün oluk oluk kan akıyor. Bunların ilk sebebi benmiyim? Kaldıki bunlar da yetmiyor gibi, bir de "öldürün" diyorsun. İmtihanda sınıfta kaldın ey ilah. Günahların çok. Asıl sen yanmalısın...

Yine bildiğimiz kadarıyla, bu yaşama gelişimiz gibi, yaşamımızın sonu da kendi isteğimizle olmuyor. Canlıların oluşumunda yeni hücrelerin oluşması, yok oluşunda ise hücrelerin zamanla yaşlanıp ölmesi doğanın devinimi. Zamanla belki hücrelerin yaşlanıp yok olmasına çare bulunabilir. Ben bulunabileceğine inanıyorum. Ancak bu uzun zaman alacak tabiiki. Yalnızca insanların beyinleri faaliyette olduğu süre içerisinde, akılları ile istediklerini yapabilirler. Bu da insanların zamanla kazandıkları bir özellik. Bu özelliği nasıl kazandığı sorusu bilimlerde mümkün olduğu kadar açıklanıyor. Şu ana kadar bilimce cevaplanamayan sorular, bizleri mitolojilerin, teolojilerin anlamsız yaratılış amacı iddialarına götürmemeli. Somut olmayan iddialara inanmak, sadece içi boş bilgilere inanmaktır. "İmtihana gelinildi, imtihanı kazanmak için şu şu törelere uymak zorundasınız" dayatması, bu dayatmalarla yaşamdan rant sağlamaya çalışan gurubun cin fikirliliğidir.