Legendary tarafından postalanan herşey
-
A. KADİR (İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)
A. KADİR (İbrahim Abdülkadir Meriçboyu) Asıl adı İbrahim Abdülkadir Meriçboyu. 1917'de İstanbul da doğdu, 1985'te yine İstanbul da öldü. Eyüp Ortaokulu'nden sonra 1936 da girdiği Kuleli Askeri Lisesi ni bitirdi. 1939'da Ankara Harp Okulu son sınıf öğrencisiyken, Nazım Hikmet in okulda propaganda yaptığı gerekçesiyle açılan davada yargılandı, 10 aya hüküm giydi, okuldan uzaklaştırıldı. Cezaevinden çıkınca 1941'de İstanbul Hukuk Fakültesi ne girdi. Tan gazetesinde düzeltmen olarak çalıştı. Arkadaşlarıyla "Yürüyüş" dergisini çıkardı. 1943'te savaş karşıtı şiirlerini içeren ilk kitabı Tebliğ toplatıldı, sıkıyönetim tarafından İstanbul dışına sürgün edildi. 1943-1947 arasında Muğla, Balıkesir, Konya, Adana ve Kırşehir de sürgünde yaşadı. 1947'de İstanbul'a döndü. Bir bisküvi fabrikasında çalıştı, yayınevlerinde düzeltmenlik, çevirmenlik yaptı. 1965 ten sonra şiir çevirileri ve kitaplarının yayınıyla uğraştı. 12 Eylül 1980 sonrasında da bir ay gözetimde tutuldu. İlk şiirleri 1930'da "Ali Karasu" imzasıyla yayınlandı. Başlangıçta Faruk Nafiz Çamlıbel ile Necip Fazıl etkisinde şiirler yazdı. Ankara Cezaevi'nde Nazım Hikmet le kalınca şiir ve dünya görüşünde önemli değişikler oldu. Ses ve Yeni Edebiyat dergilerinde yayınlanan şiirlerinde Nâzım Hikmet etkisi açıkça bellidir. Yurt sevgisini dile getiren ilk kitabı "Tebliğ"de bir yandan savaşa karşı çıkarken bir yandan da yoksul Türk insanını gerçekçi bir bakışla yansıttı. Bireysel dramı toplumsal sorunların birlikteliği içinde ele aldı. Olgunluk dönemi şiirlerinde konuşma diline yakın bir dil kullandı, türküler, halk şiiri ve gelenekleri motiflerinden yararlandı. Savaş, yoksulluk, sürgünlük, hapislik acılarını yaşayan insanın duygularını, iyiye, doğruya, eşitliğe olan özlemini yalınlık, gerçeklik ve lirizmle yansıttı. Çarpıcı bitişler, yinelemeler, iç uyaklar ve ses uyumları belli başlı şiirsel biçimleri. 1940'lı yılların toplumsal gerçekçi şiirinin ortak temaları ve biçimleriyle, Orhan Veli kuşağının bazı söyleyiş özelliklerini kaynaştırarak sentezci bir şiire ulaştı. ESERLERİ ŞİİR Tebliğ (1943) Hoş geldin Halil İbrahim (1959) Dört Pencere (1962) Mutlu Olmak Varken (toplu şiirler, 1968) Bütün Şiirleri (1988, ölümünden sonra) ÇEVİRİ-ANTOLOJİ Bugünün Diliyle Mevlana (1955) İlyada (Azra Erhat'la birlikte, 1958) Bugünün Diliyle Tevfik Fikret (1967) Odysseia (Azra Erhat'la birlikte, 1958) Seçme Şiirler (1961) Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri (3 cilt, 1973-1975-1980) Portekiz Sömürgeleri Şiiri (1975) Vietnam Şiiri (1975) Filistin Şiiri (1976) ANI Harp Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet (1966) ÖDÜLLERİ 1959 Habib Edip Törehan Çeviri Ödülü 1961 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü 1980 Türkiye Yazarlar Sendikası Hasan Ali Ediz Edebiyat Çeviri Ödülü 1983 Yazko Çeviri Ödülü Cibali Cibali dendi mi aklıma siz gelirsiniz, kadınlar, kiminizin beş çocuğu, kiminizin nar gibi yanakları var, kiminiz kocasız kalmış, kiminiz ihtiyar, kiminiz daha körpe henüz. Bana umulmadık, eskimiş türküler düşündürür siyah başörtüsü altında yüzünüz. Parmaklarda tütün kokusu. Tütün kokusu pazen entarilerde. Biriniz ekmek alır fırından, biriniz durmuş öksürüyor ilerde, geçiyor bizim mahalleden biriniz. Cibali dendi mi aklıma siz gelirsiniz, kadınlar. Çarpık ayakkaplarınız gelir ve kahraman elleriniz. Çiçekleri Umudumuzun Çok olun, çocuklar, çok olun, yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce. Daha çok olun, daha çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun. Bu dünya ne tek tek yaşamakta, bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde, bu dünya ne parada, ne pulda, ne kalleşlikte, ne zulümde. Bu dünya aşkın içinde, alın terinde. Çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, yaşayın dünyayı doya doya, açın kapıları, camları güneşe, ne yeise kapılın, ne korkuya, çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele. Mutlu olmak varken bu dünyada, geceler geldi dayandı kapımıza, olduk acımızla sarmaş dolaş, bekledik düşümüzle koyun koyuna. Çok olun, çocuklar, çok olun, yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele, bütün gündüzler sizin olsun, yaşayın dünyayı doya doya. Çocuklar, çiçekleri umudumuzun. İnsan İnsan kuş kanadında gelen yazı. İnsan arı su, insan ak süt. İnsan yemyeşil uzanan bahçe. İnsan kum, insan çakıl taşı. İnsan yiğit, insan dost, insan sevdalı. İnsan kancık, insan ödlek, insan hergele. İnsan kocaman, dağ gibi. İnsan parmak kadar, küçücük. İnsan alın teri, insan lokma, insan kan. İnsan solucan, insan sülük. İnsan kuş kanadında gelen yazı. İnsan gül fidanında yanan konca. İnsan umutların kapısı.
-
ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU
ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU 1935'te Adana-Kadirli’de doğdu. İlk ve orta okulu Kadirli’de okudu. Mersin Lisesi’nde sürdürdüğü öğrenimini, sağlığı nedeniyle yarıda bırakarak çeşitli işlerde çalıştı. Avukat yazmanlığı, gazetecilik, kitabevi yöneticiliği yaptı. Türk Dil Kurumu’nun Yayın ve Tanıtma Kolu’nda uzman olarak çalıştı. 1982'de emekli oldu. Emekliliğinden sonra İstanbul'a yerleşti. Radyo için çeşitli programlar hazırladı. İstanbul'da "Çevre" yayınevini kurdu. "Yusufçuk" adlı şiir dergisini çıkardı. Sözlükler ve ansiklopediler yayınladı. Türk edebiyatının çalışkan şairleri arasında. Ülkü Tamer, Turgut Uyar ve Edip Cansever şiirlerine benzer özellikler taşıyan ilk şiirleriyle İkinci Yeni şiirinin ölçülü, dengeli bir şairi olarak göründü. 1970 sonrasında tümüyle yeni bir şiire yöneldi. 1970 sonrasının toplumsal olgu ve olaylarını ele alan bu şiir, bir halk türküsü yalınlığı kazandı. Şiirlerinde yer yer Behçet Necatigil'in "kırık dize" yapısını da uyguladı. ESERLERİ ŞİİR Pembe Beyaz (1955) Aydınlık içinde (1956) Karanfilli Saksı (1958) Uzun Atlar Denizi (1962) Sırtımızda Kızgın Güneş (1965) Unutma Onları (1976) Yaz ve Yağmur (1978) Gül Sevgili Yurdum (1983) Babadat (Toplu Şiirler, 1950-1997) ÖDÜLLERİ Gül Sevgili Yurdum ile 1983 Toprak Şiir Ödülü Türk Dili ve Edebiyatı
-
Doğan Cüceloğlu
Doğan Cüceloğlu Mersin'in Silifke kasabasında 11 çocuklu bir ailenin 11. çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve ortaokulu orada bitirmiştir. Ankara ve Kırklareli'de liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Mezuniyet sonrası ABD'de İllinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji (algılama, düşünme, iletişim) alanında doktorasını yapmıştır. Daha sonra Türkiye'de Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde görev yapan Cüceloğlu, Fulbright bursuyla bir yıl süreyle Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunmuştur. 1980-1996 yılları arasında ABD Kaliforniya Eyalet Üniversitesi, Fullerton'da görev yapan Cüceloğlu'nun kırkı aşkın Türkçe ve ingilizce bilimsel makalesi yayınlanmıştır. 1996 Senesinden bu yana Türkiye'de üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, anababalara ve işadamlarına yönelik seminerlere, konferanslara ve atölye çalışmalarına ağırlık vermiştir. 1990'dan bu yana kitaplarını Türkçe olarak yayınlamaya özen gösteren Cüceloğlu, Türk insanının düşünce, duygu ve davranışlarını bilimsel psikoloji kavramları içinde inceleyen kitaplar yazmaktadır. Doğan Cüceloğlu Eserleri İnsan İnsana İnsan ve Davranışı İçimizdeki Çocuk İyi Düşün Doğru Karar Ver Yetişkin Çocuklar İçimizdeki Biz Savaşçı 'Keşke'siz Bir Yaşam İçin İletişim 'Mış Gibi' Yaşamlar Başarıya Götüren Aile Bir Kadın Bir Ses Korku Kültürü Türk Dili ve Edebiyatı
-
Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)
Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945) 1867'de İstanbul'da doğdu. 23 Mayıs 1945'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. "Uşakizadeler" olarak tanınan İstanbullu bir aileden Hacı Halit Efendi'nin oğlu. Fatih Askeri Rüştiyesi'nde öğrenime başladı. Babasının işleri bozulunca ailesi İzmir'e taşındı. İzmir Rüştiyesi'ne girdi. Özel Fransızca dersler aldı. Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği Mechitariste Okulu'na devam etti. 1884'te son sınıftan ayrılarak babasının ticarethanesinde çalışmaya başladı. İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Osmanlı Bankası'nda çalıştı. İzmir İdadisi'nde Fransızca ve edebiyat dersleri verdi. 1893'te İstanbul Reji İdaresi'nde Başkatip oldu, İstanbul'a taşındı. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra reji komiserliğine getirildi. Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Batı edebiyatı ve estetik dersleri verdi. 1909'da İttihat ve Terakki'nin önerisiyle Mabeyn Başkatibi oldu. 1911'de Meclis-i Âyan üyeliğine seçildi. Daha sonra üniversiteye döndü. Siyasi görevlerle Fransa, Almanya ve Romanya'ya gitti. İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra Reji İdaresi Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Cumhuriyet'ten sonra Yeşilköy'deki yalısına çekildi. Edebiyat yaşamına çeviriler ve şiirle başladı. İzmir'de 1884-1885 arasında Nevruz dergisini, 1886'da Hizmet gazetesini çıkardı. 1896'da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katıldı. Servet-i Fünun dergisinde kendisine büyük ün sağlayan romanları tefrika halinde yayınlandı. 1901'de yazarlığı bıraktı. İkinci Meşrutiyet'ten sonra tekrar yazmaya başladı ama 1923'e kadar bunları yayınlamadı. İzmir'de yazdığı ilk kısa romanlarda acıklı, duygusal bir anlatımla karşılıksız sevgiyi konu aldı. 1895'te yayınlanan "Mai ve Siyah" romanında aşk serüvenleri ikinci planda kaldı. Şairler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar arasında geçen olaylar çerçevesinde o dönemin basın dünyasını anlattı. 1925'te yayınlanan "Aşk-ı Memnu" ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Sağlam bir kurgusu ve tekniği olan bu romanda, genç ve güzel bir kadının, zengin ama yaşlı kocasına sadık kalma kararına karşın, elinde olmaksızın yasak bir aşka sürüklenmesi, olayın psikolojik nedenleri üzerinde de durularak gerçekçi bir yaklaşımla anlatılır. Romanda olay, kişiler arasındaki maddi ve manevi bağlantılarla ustaca örülmüş, hareket, betimleme ve ruh çözümlemeleri ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir. Halit Ziya Uşaklıgil Hakkında küçük notlar 1. Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir. 2. Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye türünün en önemli ismidir. 3. Eserlerinde realizm akımının etkisi görülür. En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlattığı 'realizm' bunun bir örneğidir. 4. Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Ancak yine de dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. Romanlarında aydın kişileri anlatır. Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir 5. "Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder. Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır. 6. Uşak'ta bir okula ismi verilmiştir. 7. Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır. 8. Mezarı İstanbul Bakırköy'de bulunmaktadır. ESERLERİ ROMAN Nemide (1889) Bir Ölünün Defteri (1890) Ferdi ve Şürekası (1894-1985) Mai ve Siyah (1895-1988) Aşk-ı Memnu (1925-1987) Kırık Hayatlar(1924-1989) Sefile (1886) ÖYKÜ Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889) Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889) Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896) Bir Yazın Tarihi (1898-1988) Solgun Demet (1901) Sepette Bulunmuş (1920) Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987) Hepsinden Acı (1934-1984) Onu Beklerken (1935-1940) Aşka Dair (1935-1986) İhtiyar Dost (1939) Kadın Pençesi (1039-1987) İzmir Hikâyeleri (1950) ANILAR Kırk Yıl (1936-1969) Bir Acı Hikaye (1942) Saray ve Ötesi (1942-1981) DENEME Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885) Hikaye ve Temaşa (1889) Yunan Edebiyatı (1912) Latin Edebiyatı (1912) Alman Tarihi Edebiyatı (1912) Fransız Tarihi Edebiyatı (1912) Sanata Dair (1938-1955) OYUN Kabus (1959) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Cevat Şakir KABAAĞAÇLI (1890-1973)Halikarnas Balıkçısı
Halikarnas Balıkçısı-Cevat Şakir KABAAĞAÇLI (1890-1973) Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı. 1890'da İstanbul'da doğdu. 13 Ekim 1973'te İzmir'de yaşamını yitirdi. Yazılarında, çok sevdiği Bodrum'un antik çağlardaki ismi olan Halikarnasos'tan esinlenerek Halikarnas Balıkçısı takma adını kullandı. Osmanlı Padişahı Abdülhamit döneminin devlet adamlarından tarihçi Şakir Paşa'nın oğlu. Çocukluğu babasının görevi nedeniyle bulundukları Atina'da geçti. İlköğrenimini Büyükada Mahalle Mektebi'nde, ortaöğrenimini Robert Kolej'de tamamladı. İngiltere'ye gitti. Oxford Üniversitesi'nde dört yıl Yakın Çağlar Tarihi okudu, üniversiteyi orada bitirdi. İstanbul'a dönünce Diken, Resimli Gazete, Resimli Ay, İnci gibi dergilerde yazılar yazdı, kapak resimleri ve süslemeler yaptı, karikatürler çizdi. Çizgi romanlar yaptı. İlk öyküleri 1920'li yılardan başlayarak yayınlandı. Cumhuriyet'in ilanından sonra asker kaçaklarıyla ilgili bir yazısı yüzünden 3 yıl kalebentliğe mahkum edildi ve Bodrum'a sürüldü. 1.5 yıl Bodrum'da kaldı. Cezasının son yarısını İstanbul'da geçirdi. Yeniden yürekten bağlandığı Bodrum'a döndü. 1947'den itibaren çocuklarının eğitimi için İzmir'e yerleşti. Ölümünden sonra da kendi eseri olan Bodrum'a gömüldü. Mezarı Bodrum'da. ESERLERİ ROMAN Aganta Burina Burinata (1946) Ötelerin Çocuğu (1956) Uluç Reis (1962) Turgut Reis (1966) Deniz Gurbetçileri (1969) DENEME-İNCELEME-MİTOLOJİ Anadolu Efsaneleri (1954) Anadolu Tanrıları (1955) Anadolu'nun Sesi (1971) Hey Koca Yurt (1972) Düşün Yazıları (1981, ölümünden sonra) ÖYKÜ Ege Kıyılarından (1939) Merhaba Akdeniz (1947) Ege'nin Dibi (1952) Yaşasın Deniz (1954) Gülen Ada (1957) Ege'den (1972) Gençlik Denizlerinde (1973) ANI Mavi Sürgün (1961) ÇOCUK KİTAPLARI Denizin Çağrısı Yol Ver Deniz
-
Kerime Nadir (1917-1984)
Kerime Nadir (1917-1984) 5 Şubat 1917'de İstanbul'da doğdu. 20 Mart 1984'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Kerime Nadir Azrak. 1935'te İstanbul Bebek Saint Joseph Sörler Okulu'nu bitirdi. Ayrıca özel eğitim gördü. İlk şiir ve öyküleri 1937'de Servet-i Fünun Uyanış ve Yarımay dergisinde yayınlandı. İlk romanı "Yeşil Işıklar" 1937'de yayınlandı. Çoğunlukla kadın kahramanlar üzerine kurduğu duygusal aşk ve serüven romanlarıyla 1940-1970 arasında çok okunan ve sevilen bir yazar oldu. Birçok baskısı yapılan bu romanlarından bazıları sinemaya da uyarlandı. Kerime Nadir Eserleri ROMAN Yeşil Işıklar (1937) Hıçkırık (1938) Seven Ne Yapmaz (1940) Gelinlik Kız (1943) Uykusuz Geceler (1945) Kahkaha (1946) Posta Güvercini (1950) Pervane (1955) Esir Kuş (1957) Sonbahar (1958) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Kemalettin Tuğcu (1902-1996)
Kemalettin Tuğcu (İstanbul, 27 Aralık 1902-İstanbul, 17 Ekim 1996) Ayakları içe dönük olarak sakat doğdu. Babası kendisinden 16 ay büyük olan ağabeyi Nurettin'e ders verirken o da okuma yazmayı öğrendi. Sakatlığı yüzünden okula devam edemedi. Bir süre Galatasaray Lisesi'ne devam etse de ailesinin her şeyini kaybedip yoksul hale düşmesi yüzünden bunu da sürdüremedi. Yirmi yaşındayken bir ayağındaki sakatlık için ameliyat olduysa da sonucun olumlu olmaması bir yana, çok canı yandı ve ötekinin ameliyatından vazgeçti. Bu olumsuz durum da onu yalnızlığa itti. Bir söyleşide şunları söyledi: "Yirmi altı yaşıma kadar münzevi bir hayat yaşadım. Ne mektebe gittim, ne de gençlik hayatı yaşadım. Yalnızlığın bana verdiği can sıkıntısıyla yazmaya başladım. On üç yaşımdan beri yalnız yazı yazdım, beni bu yazılar avuttu, yazdıklarımla yaşadım." Roman yazarlığı dışında Türkiye Yayımevi idare memurluğu, Ev-İş Kadın gazetesi sekreterliği, Doğan Kardeş Yayınları müdürlüğü, Hayat dergisi arşiv şefliği gibi işler yaptı. Yaşamını "Sırça Köşkün Masalcısı" adlı kitapta anlatan, yeğeni gazeteci yazar Nemika Tuğcu, şu yargıya varıyor: "Hiçbir kitabında cinayet yoktur Kemalettin Tuğcu'nun; tecavüz, işkence yoktur. Gaddar üvey babalar ve kötü ruhlu üvey anneler vardır; çocuklar dayak yer, evden kovulur, ama hikâyelerin sonlan iyi biter. Hak yerini bulur; çalışan, dürüst olan kazanır." (Can Yayınlan, 2004, s. 86). Türk basınının en verimli yazarlarından biri oldu. Nemika Tuğcu'nun kitabında verdiği listeye göre kaleme aldığı 312 kitabı, 5 de çeviri kitabı bulunuyor. Onun kitaplarını okumamış ya da kitaplarından uyarlanan bir filmi izlememiş kişi yok gibi. Ayşecik (yön. M. Ün, 1960), Kolsuz Bebek (yön. M.H. Egeli, 1961), Yüz Karası (yön. Y. Atadeniz, 1964) filmleri ve Üvey Baba TV dizisi yapıldı. 1995 Tüyap Kitap Fuarı Çocuk Edebiyatı Ödülü 'nü kazandı. Kemalettin Tuğcu'nun ESERLERİ 1.Adam ve Çocuk 2.Adını Değiştiren Çocuk 3.Aferin Yaşar 4.Ah Bu Çocuklar 5.Ahiretlik 6.Ahretlik 7.Altın Bilezik 8.Altının Rüyası 9.Ana Kucağı 10.Anaların Anası 11.Anasının Kızı 12.Anasının Kuzusu 13.Annelerin Çilesi 14.Annemin Hikayesi 15.Annesizler 16.Arabacının Kızı 17.Aradaki Demir Kapı 18.Arkadaşım Teoman 19.Arsadaki Demir Kapı 20.Ateş Böcekleri 21.Ayrılık Yılı 22.Ayşecik 23.Baba Evi 24.Babam ve Ben 25.Babamın Çilesi 26.Babamın Günahı 27.Babasının Oğlu 28.Babasızlar 29.Balıkçı Güzeli 30.Balıkçının Kızı 31.Bekçi Baba 32.Benim Annem 33.Benim Babam 34.Bir Çocuğun Öyküsü 35.Bir Dağ Masalı 36.Bir Evlatlığın Hatıra Defteri 37.Bir Garip Kızcağız 38.Bir Köpeğin Anıları 39.Bitişik Komşular 40.Bizim Kuşak 41.Bizim Mahallenin Çocukları 42.Boş Beşik 43.Bu Çocuk Kimin 44.Bu Toprağın Çocukları 45.Büyük Göç 46.Büyüklerin Günahı 47.Cambazın Kızı 48.Can Yoldaşları 49.Ceylan Kuzu 50.Çalınmış Çocuklar 51.Çiçekçi Amca 52.Çiçekçi Kız 53.Çiftlikteki Sürgünler 54.Çıkmaz Sokak 55.Çocuk Hırsızları 56.Çocuk İhtiyar 57.Çocuk Pazarı 58.Çocukların Adası 59.Çocukluk Arkadaşım 60.Çocuksuzlar 61.Dağdaki Yabancı 62.Deniz Çocuğu 63.Deniz Kızı 64.Devlet Kuşu 65.Dilenci Baba 66.Dişi Kuş 67.Doğduğum Ev 68.Doktor Anne 69.Düşkün Çocuk 70.Ekmek Parası 71.El Kapısı 72.Eski Bir Masal 73.Eskici Baba 74.Eskicinin Köpeği 75.Evlatlık 76.Garip 77.Garip Emine 78.Garip Kuşun Yuvası 79.Göçmen Kızı 80.Görmeyen Yavru 81.Gurbet Acıları 82.Gurbetteki Çocuk 83.Gülçin Abla 84.Güllü Bahçe 85.Güzel Bir Gün 86.Güzin Hala 87.Hacı Baba 88.Hayat Arkadaşı 89.Herkesten Uzak 90.Hırdavatçı Dede 91.Hırsızın Oğlu 92.Hissiz Adam 93.Huysuz adam 94.İçki Sanatı 95.İçler Acısı 96.İhtiyar Öğretmen 97.İhtiyarlar 98.İki Kardeş 99.İncili Terlik 100.İstanbul Sokakları 101.Kaçık 102.Kaçık Garip Bir Adam 103.Kara Annem 104.Karakaçan 105.Karanlıkta Bir Çocuk 106.Kardeşim Tomris 107.Kartalın Yuvası 108.Kayıkçı Güzeli 109.Kayıp Aranıyor 110.Kimsesiz 111.Kimsesiz Adam 112.Kimsesiz Çocuklar 113.Kimsesizler 114.Kırk Ev Kedisi 115.Kız Arkadaşım 116.Kız Evlat 117.Kolsuz Bebek 118.Korkunç Yıllar 119.Koruköy ün Yetimi 120.Köy Doktoru 121.Köyde Unutulanlar 122.Köydeki Arkadaşım 123.Köydeki Evimiz 124.Köydeki Kısmet 125.Köydeki Kız 126.Köyden Gelen Kız 127.Köyden İndim Şehire 128.Köye Gelen Yabancı 129.Köylü Çocuk 130.Köyünü Unutan Adam 131.Küçük Adamlar 132.Küçük Balıkçı 133.Küçük Besleme 134.Küçük Bey 135.Küçük Boyacı 136.Küçük Çalgıcı 137.Küçük Çırak 138.Küçük Erkek 139.Küçük Gazeteci 140.Küçük Göçmen 141.Küçük Hanım 142.Küçük İşportacı 143.Küçük Kambur 144.Küçük Kaptan 145.Küçük Sanatçı 146.Küçük Serseri 147.Küçük Sevgili 148.Küçük Sürgün 149.Küçük Şoför 150.Küskün Çocuklar 151.Mahallenin Sevgilisi 152.Mavi Gözlü Bebek 153.Maymunlar Adası 154.Mehmetçik 155.Mercan Kolye 156.Mine nin Arkadaşları 157.Mirasyediler 158.Ninelerin Ninesi 159.Ormandaki İhtiyar 160.Oyuncakçı Dede 161.Öksüz Dilimi 162.Öksüz Murat 163.Öksüz Oğlan 164.Pasifikte Bir Türk Genci 165.Piyangocu Kız 166.Saadet Borcu 167.Sakat Çocuk 168.Satılan Çocuk 169.Serseri Çocuklar 170.Siyah Atlı Şövalye 171.Siyahlı Kadın 172.Sokak Köpeği 173.Sokaktan Gelen Çocuk 174.Son Çocuk 175.Soylu Çocuk 176.Sürgün 177.Süt Annem 178.Süt Kardeşler 179.Şehir Çocuğu 180.Şeytan Çocuk 181.Şımarıklar 182.Şoförün Kızı 183.Talihsiz Çocuk 184.Tanrı Misafiri 185.Taş Yürek 186.Tekinsiz Ada 187.Toprak Adamlar 188.Toprak Ana 189.Uçurum 190.Uğurlu Çocuk 191.Unutulan Çocuk 192.Unutulan Kadın 193.Üç Arkadaş 194.Üç Arkadaş ve İçler Acısı 195.Üvey Anne 196.Üvey Baba 197.Viran Bağ 198.Yalnız Çocuk 199.Yapraklar Dökülürken 200.Yavrucuk 201.Yeraltında Bir Şehir 202.Yetim Ali 203.Yetim Malı 204.Yetimler Güzeli 205.Yılanlı Bağ 206.Yolunu Şaşıran Adam 207.Yurt Özlemi 208.Yuvadan Uzak 209.Yuvaya Dönüş 210.Zavallı Büyük baba 211.Zavallı Çocuk Türk Dili ve Edebiyatı
-
Katip Çelebi (1609-1657)
Kâtip Çelebi (1608-1656) tarih, coğrafya, bibliyografya ve biyografya ile ilgili çalışmalar yapmış Osmanlı bilim adamı ve aydını. HAYATI 1608 İstanbul’da doğdu. Babasının adı Abdullah’tır. Babası, Osmanlı devlet ve siyâset adamlarının yetiştirildiği Enderûn kurumunda eğitim görerek yetişmiş bir askerdir. Mustafa bin Abdullah, ordu kâtipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Kâtip Çelebi diye tanındı. Hacca gittiği ve başmuhasebeci ikinci halifesi olduğu için Hacı Halîfe ismiyle meşhur oldu. Babası aydın bir kişi olduğu için daha beş-altı yaşlarında onu eğitmeye başladı. On dört yaşına kadar çeşitli hocalarından dini ve pozitif bilim eğitimi aldı. On dört yaşında Anadolu muhâsebesi kalemine kâtip oldu. 1624 yılında babasıyla birlikte Tercan, bir sene sonra da Bağdat Seferi'ne çıktı. Dönüşte babası bir müddet Diyarbakır’da kaldı. 1627-1628’de Erzurum kuşatmasına katıldıktan sonra İstanbul’a geldi ve yaklaşık iki yıl, Bağdat Seferi'ne katılana kadar, Kâdızâde’nin derslerine devâm etti. 1630 Bağdat kuşatmasında ordunun defterini tuttu. Seferden sonra tekrar İstanbul’a dönerek Kâdızâde’nin derslerine katıldı. 1633-1635 Halep Seferi'nde hacca gitme fırsatı buldu. Dönüşte bir kış Diyarbakır’da kalıp oradaki bilgin ve aydınlarla görüştü. 1635 senesinde Sultan Dördüncü Murat ile Revan Seferine katıldı. On yıl kadar çeşitli savaşlarda bulunduktan sonra İstanbul’a döndü ve çeşitli alanlardaki bilimlerle uğraşır oldu. A’rec Mustafa Efendi, Ayasofya dersiâmı(öğretim görevlisi) Abdullah Efendi ile Süleymâniye dersiâmı (öğretim görevlisi) Mehmed Efendiden ders aldı ve A’rec Mustafa Efendiyi kendisine üstâd edindi. Bir taraftan kendisi öğrenirken, diğer yandan birçok öğrenciye ders verdi. 1645’te Girit Seferi'ne katılması sayesinde haritaların nasıl yapıldığını inceleme fırsatını buldu ve bu konuyla ilgili eserlerde çizilen haritaları gördü. Bu arada görevinden ayrılarak, üç yıl devlette çalışmadı. Bu üç yıl içinde bazı öğrencilerine çeşitli konularda dersler verdi. Yine bu zaman içinde sık sık hastalandığı için, tedavi çareleri bulmak amacıyla, çeşitli tıp kitaplarını okudu. Pek çok eserini bu yıllarda yazmıştır. Kâtib Çelebi 1656 yılında vefât etti. Mezarı, Vefa’dan Unkapanı’ndaki Mahmûdiye (Unkapanı) Köprüsüne inen büyük caddenin sağ kenarındadır. Kâtip Çelebi çalışkan, iyi huylu, vakarlı, az konuşan, çok yazan biri olarak bilinir. Arapça, Farsça yanında Lâtince'yi de bilirdi. Osmanlı Devleti'nde Batı bilimleriyle fazla ilgilenen ve Doğu bilimleriyle karşılaştırıp sentezini yapan ilk Türk bilim adamlarından biridir. ESERLERİ 1. Keşfü'z-Zünûn an Esâmi'l-Kütüb vel-Fünûn: Arapça, çok kıymetli bir eserdir. On beş bine yakın kitap ve on bine yakın müellifi tanıtan büyük bir bibliyografya ansiklopedisi mâhiyetindedir. Mısır’da, Almanya’da, İstanbul’da basıldı. Lâtinceye de çevrilmiştir. 2. Cihannümâ: En eski coğrafya kitabımızdır. Haritalarıyla birlikte İbrâhim Müteferrika matbaasında basılmıştır. Daha sonra yazılacak coğrafya kitaplarımıza kaynak teşkil edebilecek bu eser, Avrupa dillerine çevrilmiştir. 3. Tuhfet-ül Kibâr fî Esfâr-il Bihâr: Denizcilik târihi bakımından önemli bir eserdir. Osmanlı Devleti zamanındaki deniz savaşlarını ele almaktadır. 4. Takvîm-üt-Tevârîh: 1648 târihine kadar yaşanmış olayların kronolojik açıklamasını içerir. Arapça ve Farsça dillerinde basılmıştır. 5. Fezleket-üt-Tevârîh: Bir mukaddime, üç usûl ve bir son sözden ibâret olan bu eser, varlıkların başlangıcı, peygamberlerin ve hükümdârların târihi diye hülâsa edilebilecek bir târih kitâbıdır. 6. Fezleke: Fezleket-üt-Tevârih’in devamı niteliğindedir. 1591’den 1654 tarihine kadar yaşanmış olayları anlatır. 1879’da iki cilt olarak basılmıştır. 7. Kânûnnâme, 8. Târîh-i Firengî Tercümesi, 9. Târîh-i Kostantiniyye ve Kayâsire, 10. İrşâd-ül-Hayâfâ ilâ Târîh-ul-Yunân ver-Rûm, 11. Süllem-ül-Vusûl ilâ Tabakât-ilFuhûl, 12. İhlâm-ül-Mukaddes, 13. Tuhfet-ül-Ahfâr fil-Hikem ve’l-Emsâl ve’l-Eş’âr, 14. Dürer-i Müntesira vel Gurer-i Münteşira, 15. Düstûr-ül-Amel fî Islâhil-Hâlâl, 16. Beydâvî Tefsîri Şerhi, 17. Hüsn-ül-Hidâye, 18. Resm-ür-Recm bis-Sim ve’l-Cîm, 19. Câmi-ul-Mütûn min Cüll-il-Fünûn, 20. Mîzân-ül-Hak fî İhtiyâr-il-Ehak. Vikipedi
-
Kaşgarlı Mahmut (1008-1105)
Kaşgarlı Mahmud (Arapça: محمود بن الحسين بن محمد الكاشغري, Uygur Türkçesi: Mehmud Qeshqeri), d.1008 - ö.1105). Kaşgar’dan 45 km. güney batıda Opal kasabasında dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre, Isık Köl yakınındaki Bars Kul'da doğmuştur. Tam adı "Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed"dir. Yani Muhammed oğlu Hüseyin oğlu Mahmud'dur. Karahanlı soyundan asil bir ailenin ferdi olan Muhammed bin Hüseyin (Hüseyn Çagrı Tégin)’in oğludur. Annesinin ismi Bibi Rābiya al-Basrī'dir. Babası Barsgan şehrinde yaşamakta iken bilinmeyen bir sebeple Kaşgar (Uygurca: قەشقەر, Qaşqar; Çince, Kāshí) şehrine gelip yerleşmişti. O dönemde Kaşgar, önemli bir ilim ve kültür merkezi idi. Günümüzde, Çinlilerin hâkimiyeti altında olan Doğu Türkistan sınırları içerisindedir. Kaşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kaşgar’da dünyaya geldi. Ortaçağ'da al-Barsgani olarak tanınan Mahmud Divân-ı Lügati't-Türk'te ".... Üçüncüsü, Aşağı Çin'dir, "Barxan" adı verilir; bu, Kaşgar'dadır." şeklinde tanımladığı bu bölgede Kaşgar'da doğmuştur. Bazı araştırmacıların ileri sürdüğü Issık Gölü'nün güney kıyısında konumlanan Barsgan denilen kasabada doğmamıştır. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların “Emir” (أمير) yerine “Hemir” (حَمِر) demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedir. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensuptur. Başka araştırmalara göre; Batı Karahanlı Hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tegin (Bogra Yagan Tégin)’in torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tegin’in oğludur. Yağan Tegin, 18 aylık kısa hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmud’un babası Hüseyin Emir Tegin (Hüseyn Çagrı Tégin)’e devretmek istemiştir. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tegin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir. Kaşgarlı Mahmud'un babası da zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim, 1057 yılında Batı Karahanlıların hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmud ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devleti'nin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Han'ın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Kesin olarak Kaşgarlı Mahmud, dönemin bütün ortaçağ ilimlerini tahsil etti. Arapça ve Farsça öğrendi. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı. Bu geziler inceleme amaçlı idi. Türklerin örf ve âdetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri sırasında, ana dili Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil, Kepenek şivelerini de öğrendi. İyi öğrenim görmüş, İslamiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş, ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir. 1008 yılında Türkistan'da doğan Kaşgarlı Mahmut, Saciye ve Hamidiye Medreselerin'de eğitim görmüştü. Tahsil hayatından sonra kendisini Orta Asya'yı dolaşmaya ve Türk Dili'ni incelemeye verdi. Orta Asya ziyaretlerinin bir ayağı olarak Anadolu'ya da gelerek çeşitli lehçe ve dil üzerine çalışmalarını sürdürdü. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı ünlü eseri "Divanü Lügati'i Türk"ü Abbasi halifesine armağan etti. Bu kitabın asıl nüshası günümüzde halen Ayasofya Müzesi'nde muhafaza edilmektedir. Kaşgarlı Mahmut kitabını tamamladıktan kısa bir süre sonra Kaşgar'a geri döndü ve burada vefat etti. İyi bir eğitim görmüş olan Kaşgarlı Mahmut, İslamiyet ile ilgili çalışmaları yakından takip ederdi. Arapça ve Farsça'yı iyi derecede biliyordu. Özellikle çalışmaları doğrultusunda Türklerin ağırlıkta olduğu bölgeleri gezmiştir. Yaptığı araştırma dil ile sınırlı kalmamış, gelenek ve görenekler üzerine de incelemeler yapmıştır. Ana dili olan Türkçe'nin bütün diyalektlerini ve kollarını yerinde öğrenmiş ve ünlü kitabında bunlara yer vermiştir. Kitabında bütün Sırderya (Seyhun) kıyılarında bulunduğunu yazan Kaşgarlı Mahmut, yaptığı araştırmada kendi ailesinin de Irak'tan Kaşgar'a göç ettiğini yazmıştır. Daha sonra yapılan araştırmaya göre Sultan Melikşah'ın eşi Terken Hatun'nun maiyetinde o dönemde İslam Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri olan Irak'a birçok göç olduğu ortaya çıkmıştır. "Türk Sözlüğünün Divamı" anlamına gelen "Kitâbü divân-i lûgat it-Türk", yalnız bir sözlük değil aynı zamanda İslam öncesi Türk Edebiyatı, tarihi, coğrafyası, mitolojisi, gelenek ve görenekleriyle ilgili günümüze ışık tutan bir kaynaktır. 1073-1077 yılları arasında Bağdat'ta yazılan bu kitabın bir diğer özelliği de yabancılara Türk Dili'ni ve kültürünü tanıtmak ve öğretmektir. Divân-i Lûgat'it-Türk'de Türkçe kelimelerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 kelimenin karşılıkları, Türkçe atasözleri ve savlarda da kitapta yer almaktadır. Kaşgarlı Mahmut'un "Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi" adıyla bir başka kitabının da bulunduğu söylenmekte ise de günümüze kadar ulaşmamıştır. Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügat'it Türk'de, Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatmıştır: Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı, Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır. Kitap daha sonraki dönemlerde birçok bilim adamı tarafından kullanılmıştır. Antepli Aynî diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cumân fî Tarihi Ehli'z-Zamân'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zûnun'da Bu eserden söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, daha sonraları 1857-1923 yılları arasında İstanbul'da yaşamış Ali Emiri'nin eline geçen Sâvî'nin nushası Sadrazam Talat Paşa'nın aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir. Eser aynı zamanda batıda da ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann'nın Kaşgarlı Mahmut üzerinde araştırmalar yapmasına sebep olmuştur. Kitabın Uygurca çevirisi 1978 yılında yapılmıştır. Dankoff'un Divânü Lugât-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de eser hakkında yapılan son çalışmalardır. Kaşgar'a dönüş Kaşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kaşgar’a döndü. O artık, ülkesinin önde gelen bir ilim adamı idi. Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Mahmud, Kaşgar'a dönmüş ve 1105'de vefat etmiştir. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki Türk sözlü edebiyatın aydınlatan dev eseridir. Kaşgarlı Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken fâni hayata veda etti. Aziz naaşı; ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir (Enlem 39°18'51.19" Kuzey, Boylam 75°30'35.82" Doğu). Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi. Türbede, Kaşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an-ı Kerim okumak için bir salon ve müze bölümü bulunuyor. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’an-ı Kerim’ler ile bazı eşyaları var. Müzenin duvarında, Doğu Türkistanlı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kaşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer alıyor. Müzede ayrıca Uygur Türklerinin Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpıyor. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtiliyor. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çekiyor. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturuyor. Türkoloji’nin ilk ve en büyük âliminin türbesi, son yıllarda önemli ölçüde tahrip edilmiştir. ESERLERİ * Divanü Lügati’t-Türk, Türk dilinde ilk ansiklopedi ve sözlük. * Kitabu Cevahirü’n-Nahv fi Lugati’t-Türk (Türk Dili’nin Nahiv (*) Cevherleri), Türk dilinin ilk dilbilgisi kitabı. (Bu eseri kaleme aldığı biliniyor. Nerede-nasıl kaybolduğu belirlenemeyen bu eser, günümüze ulaşmamıştır.) Vikipedi
-
Muzaffer İzgü ( d.29 Ekim 1933, Adana)
Muzaffer İzgü (d. 29 Ekim 1933, Adana). Türk yazar, öğretmen. Türkiye'nin en çok okunan gülmece ve çocuk kitapları yazarlarındandır. 107 kitap, 200'e yakın radyo oyunu yazmıştır. Muzaffer İzgü; bulaşıkçılık, garsonluk, sinemalarda gazoz satıcılığı gibi işlerde çalışarak eğitimine devam etti. Üç yıllık İnönü İlkokulu'ndan sonra dördüncü sınıfı Gazipaşa İlkokulu'nda, bu okulun depremde zarar görmesi üzerine beşinci sınıfı İstiklal İlkokulu'nda okuyarak ilköğrenimini tamamladı. Öğrenimini Tepebağ Ortaokulu'nda sürdürdü. 3 yıllık ortaokulu bitirdikten sonra yatılı olarak Diyarbakır Öğretmenokulu'nda okudu. Bu okulda tanıştığı Günsel Hanım ile evlendi. İlk görev yerleri olan Silvan'da oğulları Bülent Şahin dünyaya geldi. Diyarbakır İlköğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Silvan'da, Aydın'ın Akçakoca Köyü'nde, Cincin Köyü'nde, Aydın merkezindeki yetiştirme yurdunda, Güzelhisar İlkokulku'nda öğretmenlik yaptı. Aydın'da görev yaparken ikiz kızları Nevin ve Sevin doğdu. 11 yıllık ilkokul öğretmenliğinin ardından ortaokul öğretmenliğine geçti, Aydın Gazipaşa Ortaokulu'nda Türkçe öğretmenliği yaptı ve 1978 yılında emekli olarak öğretmenliği bıraktı, İzmir'e yerleşti. İlk yazılarını 1959 yılında Aydın'da yayımlanan Hüraydın Gazetesi'nde yayımladı. Küçük öykü ve röportajlar derleyen İzgü, 1964 yılından itibaren yazarlığını Demokrat İzmir Gazetesi'nabde sürdürdü. Bu gazetedeki köşesinde her hafta bir öykü yayımladığı gibi gülmece dergisi Akbaba'da da öykülerini yayımladı. İstanbul'da çıkan Milliyet ve Akşam gazetelerinde röportajları yayımlandı. Zamanla, röportaj ve öykülerin yanısıra tiyatro oyunu yazmaya yönelen İzgü, özel tiyatrolarda oynanan, radyolarda yayınlanan oyun ve sekçleriyle ün yaptı. Yazdığı ilk oyun, Nejat Uygur için yazdığı İnsaniyettin'dir. İlk kitabı Gecekondu, 1970 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı, bunu 1971 yılında İlyas Efendi, 1972 yılında Halo Dayı adlı kitabı izledi. Atilla İlhan ile tanıştıktan sonra kitaplarını Bilgi Yayınevi'nde yayımlayan İzgü'nün bu yayınevi tarafından basılan ilk kitabı Donumdaki Para (1977 ) idi. Bilgi Yayınevi, İzgü'nün 42 roman ve öykü kitabını, 73 çocuk kitabını yayımladı. Zıkkımın Kökü ile Ekmek Parası adlı eserlerinde kendi yaşam öyküsünü ortaya koydu. Zıkkımın Kökü, 1992'de filme aktarıldı. İzgü, eserlerinde mizah öğelerinden faydalanarak, toplumun aksayan yönlerini okuyuculara aktarmaktadır. Kişilerini halkın konuştuğu gibi konuşturur. Bazı eserleri de televizyona uyarlanmıştır. ÖDÜLLERİ * Akşehir Ulusal Gülmece Öyküsü Yarışması'nda üçüncülük (1977) * Milliyet Sanat Dergisi Gülmece Öykü Yarışması ikincilik ödülü (1977) * Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü, Donumdaki Para adlı kitabıyla (1978) * İstanbul Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı Masal birincilik ödülü, Uçtu Uçtu Ali Uçtu (1979) * Bulgaristan Altın Kirpi Ödülü Dayak Birincisi adlı çocuk romanıyla (1979) Muzaffer İzgü'yü anlatan kitaplar * Muzaffer İzgü : Yaşamı, Sanatı, Yapıtlarından Seçmeler, Muzaffer Uyguner, Bilgi Yayınevi (1994) * Yılların Tanığı Üç Yazar, Hikmet Çetinkaya, Çağdaş Yayınları (1984) * Gülümseyen Usta:Muzaffer İzgü, Enver Ercan, TÜYAP Yayını (2009) * Küçük Dev Adam / Çocuk ve Gençlik Yazınında Muzaffer İzgü Sempozyumu, Bilgi Yayınevi (2006) ESERLERİ * Akrobat Pisicik * Anadolar * Arıcık * Armutçu Ayı * Ayvayı Yedk * Azrail Nasıl Rüşvet Yedi? * Bando Takımı * Bayram Yeri * Bir Mayıs Polis Bayramı * Bir Namussuz Aranıyor * Bisikletim Vız Vız * Bizim Ayılar Amerikalıları Çok Sever * Bulutlara Simit Satan Çocuk * Bülbül Düdük * Can Dayım * Çanak Çömlek Patladı * Çıngıraklı Çoban * Çizmeli Osman * Çocukların Ormanı * Dandini Vatandaş Dandini * Dayak Birincisi * Deliye Hergün Bayram * Demokrasimiz Kaç Para Eder * Devlet Babanın Tonton Çocuğu * Devletin Malı Deniz, Dilber * Donumdaki Para * Duyduk Duymadık Demeyin * Ekmek Parası * Eşeğin Türküsü * Gecekondu * Gözlüklü Köpek * Güldüren Uçurtma * Halo Dayı ve İki Öküz * Her Eve Bir Karakol * Herkese Bir Yastık * Hırsız Köpek * Hokus Pokus * İçimde Çiçekler Açınca * İlyas Efendi * İşte Mühür İşte Sen * İt Adası * Kabakçı Amca * Kaçak Kız * Kahkahacı Sınıf * Kahraman Kuçu * Kara Pamuk * Kardelen * Karlı Yollarda * Kasabanın Yarısı * Kızılderili Çocuklar * Kiraz Kız * Konuşan Balon * Konuşan Kedi * Korkak Kahraman * Kuklacı Çocuklar * Kuşadalı Metin Kaptan * Küçük Arı Büyük Arı * Küçük Futbolcu * Lüp Lüp Makinesi * Lütfen Kızımla Evlenir misiniz? * Millî Kahraman Matador Mahmut * Nasıl Baba Oldum? * Okula Giden Robot * Ortadireği Yıkan Ayı * Oturaklı Başkan * Ökkeş serisi * Pazar Kuşları * Sarı Şapkalı Kardan Adam * Sen Kim Hovardalık Kim? * Sınır - Duvar, Sıpa, Siz Bilirsiniz Paşam!... * Soyma Beni Utanırım * Süpermen İstanbul'a Düştü * Süslü Kızlar * Şarkıcı Kuşlar * Tom Baba'nın Tombalası * Uçan Eşek * Uçtu Uçtu Ali Uçtu * Uzay Dolmuşu Kalkıyor * Uzay Karpuzu * Üç Halka Yimibeş * Yedi Renkli Saat * Yıl Sıfır Darbe Hazır * Yumurtadan Çıkan Öğretmen * Yusuf'un Treni * Zıkkımın Kökü wikipedi
-
Murathan Mungan
Murathan Mungan 21 Nisan 1955'te İstanbul'da doğdu. Ortaöğrenimini Mardin'de yaptı. Mardin Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. Bir süre tiyatro oyunlarında rol aldı. İstanbul'da Devlet Tiyatroları'nda ve Şehir Tiyatrosu'nda dramaturg olarak çalıştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleri, öyküleri ve tiyatro üzerine yazıları yayınlandı. İstanbul'da yaşıyor. Oyunları, öyküleri ve şiirlerini yazmayı sürdürüyor. Başlangıçta Hilmi Yavuz, Attilâ İlhan etkilenimlerinin belirgin olduğu, oldukça ağdalı ve ve özentili şiirler yazdı. "Kum Saati"nde yer alan sonraki şiirlerinde söyleyiş değişmemekle birlikte dilinin sözcükler düzeyinde yalınlaşmaya başladığı dikat çekti. Oldukça dağınık düzyazılardan oluşan şiirlerden, içten ve yalın ürünlere doğru ilerleyişini sürdürdü. Olgunluk dönemi şiirlerinde ise kendine özgü bir biçim ve söyleyişe ulaştı. Özellikle "Metal"deki şiirleriyle 1980 kuşağının en çok okunan, tanınan şairleri arasında ilk sıralarda yer aldı. Oyunlar, öyküleri ve diğer düzyazılarıyla hem üretken, hem etkili bir yazar olduğunu ortaya koydu. Başarılı senaryolar de yazdı. Murathan Mungan Eserleri OYUNLARI Mahmud ile Yezida (1980) Taziye (1982) Geyikler Lanetler (1997) Bir Garip Orhan Veli (1997) ÖYKÜ Son İstanbul (1995) Cenk Hikayeleri (1986) Kırk Oda (1987) Lal Masallar (1989) Kaf Dağının Önü (1994) Ressamın Sözleşmesi (resim konulu öyküler seçkisi) 1997 Üç Aynalı Kırk Oda 1999 ROMAN Yüksek Topuklar 2002 ŞİİR Osmanlıya Dair Hikayat (1981) Kum Saati (1984) Sahtiyan (1985) Yaz Sinemaları (1989) Eski 45'likler (1989) Mırıldandıklarım (1990) Yaz Geçer (1992) Oda, Poster ve Şeylerin Kaderin (1993) Omayra (1993) Metal (1994) Murathan'95 (Seçmeler) 1995 Oyunlar, İntiharlar, Şarkılar (1997) Mürekkep Balığı (1997) Başkalarının Gecesi (1997) Erkekler İçin Divan 2001 DÜZYAZI Li Rojhilate Dile Min 1996 Paranın Cinleri 1997 Metinler Kitabı (1998) Doğduğum Yüzyıla Veda 2000 Meskalin 60 Draje 2000 13+1 Fazladan Bir Kitap 2000 Soğuk Büfe 2001 SENARYO Dört Kişilik Bahçe 1995 Dağınık Yatak 1997 Başkasının Hayatı 1997 ÖDÜLLERİ 1978 Türkiye İş Bankası Tiyatro Oyunu ikinciliği Mahmud ile Yezida oyunu ile 1980 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü Turgay Fişekçi ve Ozan Telli'yle paylaştı (Osmanlıya Dair Hikayat adlı kitabıyla) 1981 Gösteri Dergisi Şiir Birincilik Ödülü Sahtiyan kitabıyla 1984'te sergilenen Taziye oyunu ile Sanat Kurumu tarafından en iyi tiyatro yazarı seçildi 1987 Haldun Taner Öykü Ödülü'nü Nedim Gürsel'le paylaştı (Hedda Gabler Adlı Bir Kadın hikayesiyle) Şarkı sözleri hakkında: Şarkı sözlerini, genellikle Yeni Türkü grubu besteleyerek seslendirdi. Yazarın şarkı sözlerinden, çeşitli dönemlerde çeşitli sanatçılar tarafından bestelenerek seslendirilmiş şarkılar, Söz Vermiş Şarkılar adlı albümde toplanarak, yeni düzenlemelerle Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Mor ve Ötesi, Aylin Aslım, Hümeyra gibi farklı sanatçılarca yorumlanmıştır. Söz Vermiş Şarkılar adlı kitapta bestelenmiş ve bestelenmemiş tüm şarkı sözlerini biraraya getirdi. Senaryoları hakkında: Bir tanesi filme alınan üç tane de film senaryosu yazdı. Dağınık Yatak adlı senaryous, 1984'te Atıf Yılmaz tarafından filme alındı. Henüz filme alınmamış senaryoları, Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı adlarını taşıyor. Bu üç seanryosu 1997'de üç ayrı kitap olarak yayımlandı. Radyo Oyunları hakkında: Mungan'ın şehir tiyatrolarında çalıştığı dönemde Ankara İl Radyosu'nca seslendirilen iki tane radyo oyunu vardır: Dört Kişilik Bahçe ve Ölümburnu. Seçkileri hakkında: Yabancı yazarların öykülerinden ve yazılarından oluşan çeşitli seçkiler yayımlayan Mungan'ın İlk öykü seçkisi Ressamın Sözleşmesi (1996)'dir. Daha sonra Çocuklar ve Büyükleri (2001), Yazıhane (2003), Yabancı Hayvanlar , Erkeklerin Hikâyeleri (2004), Kadınlığın 21 Hikâyesi (2004) ve Büyümenin Türkçe Tarihi (2007) adlı öykü ve yazı seçkileri hazırladı. ESERLERİ Osmanlıya dair Hikâyat, 1981 Taziye, 1982 Kum Saati, 1984 Son İstanbul, 1985 Sahtiyan, 1985 Cenk Hikâyeleri, 1986 Kırk Oda, 1987 Lal Masallar, 1989 Eski 45'likler, 1989 Yaz Sinemaları, 1989 Mırıldandıklarım, 1990 Yaz Geçer, 1992 Yaz Geçer - Özel Basım, 1992 Geyikler Lanetler, 1992 Mahmud ile Yezida, 1992 Bir Garip Orhan Veli, 1993 Oda, Poster ve Şeylerin Kederi, 1993 Omayra, 1993 Kaf Dağının Önü, 1994 Metal, 1994 Murathan'95, 1996 Li Rojhilatê Dilê Min, 1996 Paranın Cinleri, 1997 Başkasının Hayatı, 1997 Dağınık Yatak, 1997 Dört Kişilik Bahçe, 1997 Oyunlar İntiharlar Şarkılar, 1997 Mürekkep Balığı, 1997 Başkalarının Gecesi, 1997 Metinler Kitabı, 1998 Üç Aynalı Kırk Oda, 1999 Doğduğum Yüzyıla Veda, 1999 Meskalin, 2000 Soğuk Büfe, 2001 Erkekler İçin Divan, 2001 Yüksek Topuklar, 2002 7 Mühür, 2002 Timsah Sokak Şiirleri, 2003 Yabancı Hayvanlar, 2003 Çador, 2004 13+1, 2004 Bir Kutu Daha, 2004 Beşpeşe, 2004 (Elif Şafak, Pınar Kür, Faruk Ulay, Celil Oker ile birlikte) Eteğimdeki Taşlar, 2004 Elli Parça, 2005 Söz Vermiş Şarkılar, 2006 Kâğıt Taş Kumaş, 2007 Kullanılmış Biletler, 2007 Yedi Kapılı Kırk Oda, 2007 Dağ, 2007 Kadından Kentler, 2008 Türk Dili ve Edebiyatı
-
Melih Cevdet ANDAY (1915 -2002, İstanbul)
Melih Cevdet ANDAY (13 Mart 1915, İstanbul - 28 Kasım 2002, İstanbul) Şair, tiyatro oyunu, roman, deneme, makale yazarı. Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatmıştır. Kolları Bağlı Odysseus ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatmış, Garip Akımı`ndan ayrılmıştır. UNESCO'nun Courrier dergisi, 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır. Yaşamı İstanbul'da doğan Melih Cevdet Anday'ın çocukluğu Kadıköy Bahariye'de geçti. Ortaokula kadar İstanbul'da eğitim gördü. Liseyi ise Ankara'da, Gazi Lisesi'nde tamamladı. Lisede okuduğu sırada, Orhan Veli ve Oktay Rifat ile tanıştı. Liseyi bitirdikten sonra bir süre Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kaydoldu. Ancak Devlet Demiryolları'nda memur olarak çalıştığı için öğrenimine devam edemedi. Çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek için Belçika'ya gönderildi. Ukde isimli şiiri 1936'da Varlık Dergisi'nde yayınlandı. Bunun ardından şiirleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi dergilerde yayınlandı. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte 1941 yılında Garip isimli şiir kitabını çıkardı. Hasan Âli Yücel'in tavsiyesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'ne memur olarak atandı. 1946 seçimleriyle birlikte bakanlığın el değiştirmesi sonrasında önce yeniden askere alındı, sonra Konya'ya atandı. Ancak bu atama daha sonra geri alındı. Anday, bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul'a döndü. Melih Cevdet Anday'ın Ören'deki heykeli 1953-1954 yılları arasında Akşam Gazetesi'nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Fikirleri sebebiyle işten çıkarıldı. Doğan Kardeş Yayınları'na geçti ve çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı. 1958'den itibaren Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam'da kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı. 1960'ta Nadir Nadi'nin desteğiyle Cumhuriyet'te köşe yazıları yazmaya başladı. Bu gazetedeki yazılarını 1997'ye kadar sürdürdü. 1956'da yayınladığı Yanyana isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964'te yasaklandı. Anday gerek şiir kitaplarıyla, gerekse daha sonraları yöneldiği roman ve tiyatro alanlarındaki yapıtlarıyla bir çok ödül aldı. Anday, İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nde diksiyon, özel bir tiyatro okulunda mitoloji dersleri verdi. 1964-1969 yılları arasında TRT'de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında da Paris'te eğitim müşavirliği görevlerinde bulundu. Solunum ve böbrek yetmezliği tanısıyla Marmara Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi'ne kaldırılan Melih Cevdet Anday, 28 Kasım 2002'de 87 yaşında vefat etti. Yurtdışında katıldığı bir kongrede Louis Aragon un kendisine sormuş olduğu: "sizdeki klasikler nelerdir ?" sorusuna "bizde klasik yoktur" demiştir. (Kaynak: Tarihin Arka Odası Programında Murat Bardakçı tarafından Attilâ İlhan referans gösterilerek açıklanmıştır. Hatta Murat Bardakçı tarafından bu davranış "Utanç Verici" olarak tanımlanmıştır.) Takma Adları Anday, eserlerinde kendi adı haricinde şu takma adları da kullanmıştır: Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu Melih Cevdet Anday Eserleri Şiir Garip (1941, Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte) Rahatı Kaçan Ağaç (1946) Telgrafhane (1952) Yanyana (1956) Kolları Bağlı Odysseus (1962) Göçebe Denizin Üstünde (1970) Teknenin Ölümü (1975) Sözcükler (1978, toplu şiirler) Ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1981) Tanıdık Dünya (1984) Güneşte (1989) Yağmurun Altında (1995) Yalan Rahatı Kaçan Ağaç Şinanay Şiir Çevirileri Annabel Lee - Edgar Allan Poe Atlının Türküsü - Federico Garcia Lorca Ben de - Langston Hughes Bir Zenci Kızın Türküsü - Langston Hughes Çayhane - Ezra Pound Gece. Şehir Uyumuş. - Aleksandr Blok Hürriyet - Paul Éluard Kanun - Wystan Hugh Auden Pan Öldü - Ezra Pound Şiir Sanatı - Paul Verlaine Roman Çevirisi Buz Sarayı (1973 - Tarjei Vesaas) Babalar ve Oğullar ( 1983- [Turgenyev] ) Roman Zifaftan Önce (1957 - Murat Tek adıyla) Yağmurlu Sokak (1959 - Murat Tek adıyla) Dullar Çıkmazı (1962 - Murat Tek adıyla) Bir Gecede Üç Erkek (Murat Tek adıyla) Aylaklar (1965) Gizli Emir (1970) İsa'nın Güncesi (1974) Raziye (1975) Şiir üzerine yazılar Anlamın Anlamı Çağlar Geçiyor Şiir Üzerine Şiirin Vazgeçilmez Üç Dönemi Şiirin Anlamı Uzun Şiir - Kısa Şiir Yarın Düşüncesi Tiyatro oyunu İçerdekiler (1965) Mikadonun Çöpleri (1967) Yarın Başka Koruda Dikkat Köpek Var Ölüler Konuşmak İster Müfettişler (1972) Ölümsüzler (1984) Ödülleri 1970 TRT Roman Armağanı (Gizli Emir ile) 1973 TDK Çeviri Ödülü (Buz Sarayı ile) 1976 Yeditepe Şiir Armağanı (Teknenin Ölümü ile) 1978 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (Sözcükler ile) 1981 İş Bankası Büyük Ödülü (Ölümsüzlük Ardında Gılgamış ile) 1984 Enka Sanat Ödülleri (Mansiyon - Ölümsüzler ile) 1991 TÜYAP Onur Ödülü 2000 Aydın Doğan Vakfı Şiir Ödülü wikipedia
-
Şair Mehmet Taş'tan ( Unut Beni Can)
Açelya Sürgün yemiş yüreğimi al da git Ruhumu azaba salma Açelya Sensiz gecelere sığmaz düşlerim Bana nedenini sorma Açelya İçimde volkanlar yanar an be an Her gece hasretten gergef işlerim... Aşkın büyüsünü bozma Açelya. Duysaydın gönlümün feryadını ah Geceler bu kadar hoyrat olmazdı Senli iklimlere umut götüren Gemiler limana bomboş dönmezdi. Kıraç yüreğime yağmur yerine Göz yaşlarım bir kor olup akmazdı Yeter.Hasretinle yakma Açelya... Sen gittin,adını koydum bu şehre Bu sokak,bu cadde ,bu park Açelya Doğan her bebeğin adı senindir Her ağlayan benim,gülen Açelya Kalksın ülkelerin sınır taşları Bir tek hükümdar sen, bir tek dünya sen İstemem bir başka dünya Açelya Sürgün yemiş yüreğimi al da git Ruhumu azaba salma Açelya... Sevda pazarında ben bir köleyim Al götür kapında her gün öleyim Sensizlik ölümden beter Açelya Yüreğim bir yangın yerine döndü Al beni de götür.Götür Açelya Mehmet Taş
-
Prof.Dr.Mehmet Fuat Köprülü (1890-1966)
Prof.Dr.Mehmet Fuat Köprülü (1890-1966) Fuat Köprülü 4 Aralık 1890'da İstanbul'da doğdu. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'nın soyundan gelmektedir. Edebiyat ve tarih alanında ilerlemek için hukuk öğrenimini yarıda bıraktı. 1909'da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı. Şiirlerini 1913'e kadar Mehasin ve Servet-i Fünun dergilerinde yayımladı. Bu yıllarda "Milli Edebiyat" ve "Yeni Lisan" akımlarına karşıydı. 1910'dan sonra İstanbul'un çeşitli okullarında Türkçe ve edebiyat okuttu, liselerin edebiyat programını düzenledi. Ziya Gökalp çevresine girdikten sonra Milli Edebiyat akımını benimsedi; Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar indi, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını inceledi. 1913'te, Halit Ziya Uşaklıgil'den boşalan İstanbul Darülfünunu Türk Edebiyatı Tarihi müderrisliğine getirildi. Aynı yıl Bilgi dergisinde Türk edebiyatının hangi yöntemle incelenmesi gerektiğini tartışan "Türk Edebiyatı Tarihinde Usul" adlı yazısı çıktı. İlk büyük yapıtı Türk Edebiyatı'nda İlk Mutasavvıflar'ı yayımlandı. 1923'te Edebiyat Fakültesi dekanı oldu, Türkiye Tarihi adlı kitabını çıkardı. 1925'te Türkiyat Mecmuası'nı çıkarmaya başladı, ünü giderek dünyaya yayıldı, birçok uluslar arası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katıldı. 1928'de Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçildi. 1931'de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası'nı çıkarmaya başladı; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi'ni çıkardı. 1933'te ordinaryüs profesör oldu, İstanbul Üniversitesi'nde birkaç kez dekanlık yaptı. 1934'te siyasete atılarak Kars milletvekili oldu. 1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'yle Siyasal Bilgiler Okulu'nda ders verdi. 1935'te, Paris'te Türk Tetkikleri Merkezi'nde verdiği konferansların toplamı olan Les Origines de L'Empire Otoman (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu) adlı kitabı yayımlandı ve büyük yankı uyandırdı. Heidelberg, Atina ve Sorbonne üniversitelerince onursal doktorluk sanı verilen, bilim kuruluşlarınca onur üyeliğine seçilen Köprülü 1941'den sonra İslam Ansiklopedisi'nin yayımına katıldı. V.(Ara Seçim), VI., VII. Dönem Kars, VIII., IX., X. Dönem İstanbul Milletvekilliğine, hem de İstanbul ve Ankara Üniversitelerindeki görevlerine devam etti. Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanıp iktidara gelince, dışişleri bakanı oldu. 1956'ya kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında Türkiye'nin NATO'ya girişinde etkin rol oynadı. 5 Temmuz 1957'de Demokrat Partiden resmen istifa ederek aynı yıl Hürriyet Partisi ne girdi. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur. Çok verimli bir araştırmacı olan Köprülü, ardında 1500'ü aşkın kitap ve makale bırakmıştır. Mehmet Fuat Köprülü 28 Haziran 1966'da İstanbul'da öldü. Çemberlitaş'taki Köprülü Türbesi'nde babasının yanına gömüldü. ESERLERİ Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916) Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966) Nasrettin Hoca (1918-1981) Türk Edebiyatı Tarihi (1920) Türkiye Tarihi (1923) Bugünkü Edebiyat (1924) Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926) Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928) Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt) Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934) Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatı'nın Tekamülüne Bir Bakış (1934) Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1959) Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966) İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) 13 Mayıs 1869'da İstanbul'da doğdu. 14 Ocak 1944'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Milli Edebiyat ve Türkçülük akımının önde gelen temsilcisi. Mektebi Mülkiye'nin idadi bölümünden ayrıldı. Devlet memuru oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Şiirleriyle İstanbul hükümetini eleştirince 1907'de Erzurum rüsumat nazırlığına atanarak İstanbul'dan uzaklaştırıldı. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra aynı görevle bu kez Trabzon'a gönderildi. 31 Mart Olayı'nın ardından 13 Nisan 1909'da İstanbul'a çağrıldı. Bahriye Nezareti Müsteşarlığı'na atandı. Hicaz ve Sivas'ta valilik yaptı. 1910'da İstanbul'a döndü. Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Türk Yurdu dergisinin yayın sorumluluğunu üstlendi. İttihat ve Terakki ile anlaşmazlığa düşünce 1912'de Erzurum Valiliği'nden emekliye ayrıldı. 1914'te Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Musul milletvekili oldu. Aralık 1919'da Türk Fırkası'nı kurdu. İstanbul'un işgalinden sonra 1921'de Anadolu'ya geçti. Antalya, Adana, İzmir çevresinde çalıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Şarkikarahisar, sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili oldu. Ölümüne kadar milletvekili olarak kaldı. Yazmaya şiirle başladı. İlk şiiri 1897'de Servet-i Fünun dergisinde yayınlandı. Döneminin şiir anlayaşının dışına çıktı, hece ölçüsüne dayalı yalın bir Türkçe kullandı. Türk edebiyatına halkın sesini getiren gerçekçi bir şair olarak değerlendirildi. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan şiirler yazdı. Coşku, ulusal duygular, kahramanlık, yüreklendirme ve öğreticilik öğelerini ön plana çıkardı. Şiire biçim yenilikleri de getirdi. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizeden kurulu şiirler yazdı. Milli edebiat akımı ve Türkçülüğün önde gelen temsilcileri arasında yer aldı. "Türk Şairi", "Milli Şair" diye bilinir. ESERLERİ Şiir Türkçe Şiirler (1899-1918) Türk Sazı (1914) Ey Türk Uyan (1914) Tan Sesleri (1915, 1956) Ordunun Destanı (1915) Dicle Önünde (1916) Hastabakıcı Hanımlar (1917) Turana Doğru (1918) Zafer Yolunda (1918) İsyan ve Dua (1918) Aydın Kızları (1919) Mustafa Kemal (1928, şiir ve düzyazı) Ankara (1939) Düzyazı Fazilet ve Asalet (1890) Türkün Hukuku (1919) Kral Corc'a (1923) Dante'ye (1928) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936)
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) 1873'te İstanbul'da doğdu. 27 Aralık 1936'da İstanbul'da yaşamını yitirdi. 4 yaşında Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi'nde başladığı eğitimini Fatih Merkez Rüştiyesi'nde sürdürdü. Ardından Mülkiye Mektebi'nin idadi (lise) bölümünü bitirdi. Babasından Arapça öğrendi. Fatih Camii'nde İran edebiyatı okutan Esad Dede'nin derslerini izledi. Farsça ve Fransızca öğrendi. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine Mülkiye'nin yüksek kısmından ayrılmak zorunda kaldı. 1889'da girdiği Halkalı Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. Ziraat ve Ticaret Nezareti'nde veteriner olarak çalışmaya başladı. Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan'da dolaştı. Geniş halk kesimleriyle, köylülerle yakın ilişkiler kurdu. Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde ders verdi. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine atandı. Umur-ı Baytariye Müdür Muavini görevine getirildi. Kısa süre sonra bu görevden ayrılıp yalnızca Halkalı Mülkiye Baytar Mektebi'nde ders vermeyi sürdürdü. İstiklal Marşı 1913'te İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. 1'inci Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya'daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin'e gönderildi. Daha sonra Arabistan ve Lübnan'a gitti. Batı uygarlığının koşullarına ve Doğu-Batı çelişkisine tanık oldu. İstanbul'a dönüşünde Dâr-ül-Hikmet-i İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine atandı. İzmir'in işgalinden sonra Anadolu'da başlayan kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir'de yaptığı konuşma, İstanbul hükümetini endişelendirdi, görevinden alındı. Ama o mücadalesini sürdürdü. Camilerde yaptığı konuşmaların metinleri çoğaltılarak bütün yurda dağıtıldı. Ankara hükümetinin kurulması üzerine Burdur mebusu olarak Büyük Millet Meclisi'ne girdi. O sırada İstiklal Marşı için açılan yarışmaya katılan 724 eserin hiçbiri beğenilmemişti. Maarif vekilinin isteği üzerine 1921'de "İstiklal Marşı"nı yazdı. Metin, 12 Mart 1921'de Büyük Millet Meclis'nde kabul edildi. Mehmet Akif, ödül olarak kendisine verilen 500 lirayı Türk Ordusu'na armağan etti. Mısır Dersleri Sakarya Zaferi'nden sonra İstanbul'a geldi. Milli Mücadele'nin yarattığı koşullarla çelişkiye düştü. 1923'te Mısır'a gitti. Birkaç yıl kışları Mısır'da yazları İstanbul'da geçirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin "laik" olması ilkesi kabul edilince tümüyle Mısır'a yerleşti. 1936'ya kadar Mısır'da Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi. Bir yandan da Kur'an'ın Türkçe'ye çevrilmesine çalışıyordu. Siroz hastalığına yakalandı. Hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya gitti. Aynı yıl ülkesinde ölme isteğiyle Türkiye'ye döndü. 27 Aralık 1936'da hastalığın pençesinden kurtulamadı ve yaşamını yitirdi. Edebiyatla ilgisi baytar mektebindeki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri "Kur'an'a Hitab" 1895'te "Mektep" adlı dergide yayınlandı. Ardından "Resimli Gazete"de şiirleri çıktı. O dönemde yazdığı ahlak, din, bilgelik temalarını işleyen didaktik şiirlerini temel eseri "Safahat"a almadı. Öğretmeni İsmail Safa'nın etkisini taşıyan mesnevileri, edebiyat çevrelerinin ilgisini çekti. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra daha önce yazıp ortaya çıkarmadığı yazıları yayınlanmaya başladı. 1908-1910 arasında Sırat'ı Müstakim (sonradan Sebilü'r Reşad adını aldı) dergisinde yazdı. En ünlü şiirleri "Küfe" ve "Seyfi Baba" bu dönemde yayınlandı. Safahat Temel eseri "Safahat" 7 kitaptan oluşur. Birinci kitap olan 1911 tarihli "Safahat"ta, Osmanlı toplumunun meşrutiyet yıllarındaki durumu anlatılır. "Süleymaniye Kürsüsünde" isimli 1912 tarihli ikinci kitapta, Osmanlı aydınlarının halkla ilişkisi dile getirilir. 1913 tarihli "Hakkın Sesleri" adlı bölümde, eski dinsel-didaktik Türk yapıtlarında olduğu gibi her şiirin başında bir ayet yer alır. Bu ayetler günün siyasal ve toplumsal olaylarının yorumuna ışık tutar. 1914 tarihli ve "Fatih Kürsüsünde" adlı dördüncü bölümde, yeni kuşaklara çalışma ve mücadele ruhu kazandırmak isteyen düşünceler yer alır. 1917 tarihli "Hatıralar" bölümünde 1'inci Dünya Savaşı sırasında yazılmış şiirler bulunur. Her birinin başına bir hadis konular bu şiirlerde "İslam Birliği" ülküsü vurgulanır. 1924 tarihli "Asım" ismindeki 6'ncı bölümde 1'inci Dünya Savaşı günlerinden tablolar çizilir. 1933 tarihli 7'nci bölüm olan "Gölgeler"de dinsel konulu şiirler ve dörtlükler yer alır. Şiiri Mehmet Akif'in şiiri anlatıya ve öğüde dayanır. Ama din yönünden ulaştığı başarı, öğüt ve anlatıyı donukluktan kurtarır. Zaman zaman didaktizmin sakıncalarını hafifleten bir mizah ön plana çıkar. Zaman zaman da coşku ve içtenlik gibi öğeler şiiri söylev parçası olmaktan kurtarır. "Sanat sanat içindir" tezine her zaman karşı çıktı. Ona göre şiir, "libas hizmetini, gıda vazifesini görmelidir. Gerçeği her an ve bütün çıplaklığıyla yakalamalıdır." İstanbul halkının konuşma dili kadar Osmanlıcayı da çok iyi bildiği için aruz veznini ustalıkla kullanır. Türkçülük hareketine ve Milli edebiyat akımına karşı çıkar. Kurtuluşu Batılılaşma'da gören Tevfik Fikret ile catışır. İslam Birliği'ni savunurken, İslam dünyasındaki durağanlığı da sert dille eleştirir. Savaş, bunalım ve yokluk yıllarının yoksul insanları Türk edebiyatında gerçek yüzleri ve sorunlarıyla ilk kez onun şiirlerinde ele alınır. ESERLERİ Safahat (Başlangıç 1911, tamamlanma 1933. Ömer Rıza Doğrul, Akif'in kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek Safahat'ı 1943'te tekrar yayınladı. M. Ertuğrul Düzdağ "Safahat"ın daha önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını 1987'de yayınladı.) Kastamonu Kürsüsünde (1921, Milli Mücadele dönemindeki hutbeleri) Kur'an'dan Ayet ve Hadisler (ölümünden sonra, 1944 seçme yazıları) Mehmet Akif Ersoy'un Makaleleri (1987, Abdülkerim ve Nuran Abdülkadiroğlu) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Nedim (1681-1730)
Nedim (1681-1730) Nedim, 1681'de İstanbul'da dünyaya geldi. Fatih Sultan Mehmet devrinde yaşayan soylu bir aileden geldiği bilinir. Babası Mehmed Efendidir. Dedesi Musluhiddin Efendi, Sultan İbrahim dönemi kazaskerlerindendir. Nasıl bir eğitim aldığı kesinlikle bilinmiyor. Ancak bazı kaynaklardan öğrendiğimize göre Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi'nin başkanlık ettiği kurul önünde sınavdan geçerek, hariç müderrisliği payesini aldı. Bir süre sonra Mahmudpaşa mahkemesinde naiplikle görevlendirildi. Sadrazam Ali Paşa ve Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından korundu. Nevşehirli İbrahim Paşa, şiirlerini çok sevdiği Nedim'i muhasipliğe seçti. Daha sonra ise kütüphanesinde hafızı kütüb görevine getirdi. Bütün zevk ve eğlence meclislerinde sadrazamın ve bazı devlet büyüklerinin nedimi oldu. Ramazan aylarında, sadrazam İbrahim Paşa huzurunda verilen tefsir derslerine katıldı. Sadrazam İbrahim Paşa aracılığı ile Sultan Üçüncü Ahmed'in bulunduğu toplantılara katılmaya başladı. Şiirleri Sultan Üçüncü Ahmed tarafından beğenildi. Bu arada Mollakırımı medresesi (1727), Sadiefendi medresesi (1728) ve aynı yıl Nişancipaşayıatik medresesi müderrisliklerine tayin edildi. Son görevi Sekbanalibey medresesi müderrisliğiydi (1730). İbrahim Paşa'nın giriştiği, doğu dillerinden tercümeler, çalışmasına katıldı. Müneccimbaşı Derviş Ahmed Dede'nin Sahaifü'l Ahbar (Haberlerin Sayfaları), Bedrüddin Avni'nin İkdü'l Cuman (İnci Dizisi) adlı eserlerini Türkçe'ye çeviren kurulda çalıştı. İçki düşkünlüğü yüzünden irtiaş (titreme) hastalığı ve illeri vahime (korku) hastalığı çeken Nedim'in, Patrona Halil isyanı sırasında bir buhran geçirerek öldüğü ileri sürülür. Müstakimzade'nin, isyanda kaçarken Beşiktaş'daki evinin damından düşerek öldüğünü belirten ifadesi ispatlanmış değildir. Nedim dinin bazı yasaklarına karşı çıkmış, bu da onu tasavvufi düşüncelerden uzaklaştırmıştır. Nitekim şair de eserlerinde kadın, içki gibi şuhane unsurları işlemiştir. Ona göre yaşamanın temel amacı dünya zevklerini tatmak, eğlenmekti. Başlıca eseri Nedim Divanı'dır. Mahallileşme akımının öncüsüdür. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekanlar Nedim'in şiirlerinde somuta dönüşür. Yani sevgilisi hem beşeri aşkı anlatır hem de gerçektir. Zevk, eğlence, içki şiirlerinin temelini oluşturmuştur. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Bunları da daha çok gazelleriyle anlatmıştır. Büyük şair, divan şiirinin katı kurallarına herkes gibi uysa da, bazı yenilikler yapmaktan geri durmamıştır. Örneğin bazı eserlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullanmıştır. Nedim divan şiirinde çığır açmış büyük bir şairdir. Ne var ki onun değeri öldükten çok sonra anlaşılmıştır. Şair ayrıca İstanbul aşkıyla da tanınır. Zaten İstanbul şivesi akımının da öncüsü Nedim'den başkası değildir. GAZEL Hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük Demâg-ı telh-kâmın şekkeristan olduğun gördük O sîm endâmı aldık halka-î ağûuşa bir kerre O elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük Meh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde Hilâl ebrûların hurşîd-i tâbân olduğun gördük O kâfir-beççe bir peymâne sahbâ sundu kim alıp Derûn-i lâleden âteş fürûzân olduğun gördük Niyâz ü nâz ü nûş ü bahş ü ibrâm-ı kenâr ü bûs... Bugün meclisde zevkin böyle tûfân olduğun gördük Yalan olmaz o şûhun görmedik mey içtiğin ammâ Bir iki kerrecik hem-bezm-i mestân olduğun gördük Gülistân görmedik gül kokmadık ammâ ruhün meyden Gül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük Bi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın Gazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük Türk Dili ve Edebiyatı
-
Necati Cumalı (1921-2001)
Necati Cumalı (1921-2001) 1921 yılında bugün Yunanistan sınırları içindeki Florina'da doğdu. 10 Ocak 2001'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. İzmir Atatürk Lisesi'nden mezun oldu. 1941'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1945-1948 arasında Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. 1950-1957 yılları arasında İzmir ve Urla'da avukatlık yaptı. 1957-1959 yılları arasında Paris Basın Ataşeliği'nde memurluk görevinde bulundu. 1959-1963 arasında İstanbul Radyosu'nda redaktörlük yaptı. 1963-1965 arasında eşinin Dışişleri'ndeki görevi nedeniyle İsrail'de ve Paris'te yaşadı. Yurda döndükten sonra İstanbul'a yerleşti. Ve yaşamını burada tamamladı. İlk şiiri 1939'da yayınlandı. Garip Akımı şairleri ve 1940 kuşağının diğer şairlerinden farklı olarak yalın, aydınlık anlatımlı, lirik şiirler yazdı. Sevgi, sevinç, özlem gibi bireyin güncel kaygılarıyla birlikte çağın toplumsal sorunlarını da ele aldı. 1955'ten sonra şiirin yanısıra öykü, roman ve tiyatro türlerine de yöneldi. Şiirsel dili ve ayrıntıları ustaca kullanmasıyla kendini kolayca okutturdu. Roman ve öykülerinde çoğunlukla Ege Bölgesi'ndeki kasaba ve kırsal kesim insanlarının sorularını işledi. "Tütün Zamanı" (1971'de Zeliş adıyla), "Yağmurlar ve Topraklar", "Acı Tütün" romanları bu ürünlerin en başarılıları arasındadır. "Ay Büyürken Uyuyamam" adlı öykü kitabında Anadolu insanının cinsel bir tablosunu çizdi. Öykü, roman ve oyunlarından bazıları sinemaya da uyarlandı. NECATİ CUMALI ESERLERİ ŞİİR Kızılçullu Yolu (1943) Harbe Gidenin Şarkıları (1945) Mayıs Ayı Notları (1947) Güzel Aydınlık (1951) Denizin İlk Yükselişi (1954, ilk üç kitaptaki şiirler toplamı) İmbatla Gelen (1955) Güneş Çizgisi (1957) Yağmurlu Deniz (1968, son iki kitap ve yeni şiirleri) Başaklar Gebe (1970) Ceylân Ağıdı (1974) Aç Güneş (1980, toplu şiirler) Bozkırda Bir Atlı (1981) Yarasın Beyler (1982) Tufandan Önce (Bütün şiirler 1'nci cilt, 1983) Aşklar Yalnızlıklar (1985,toplu şiirler I) Kısmeti Kapalı Gençlik (1986, toplu şiirler II) ÖYKÜ Yalnız Kadın (1955) Değişik Gözle (1956) Susuz Yaz (1962) Ay Büyürken Uyuyamam (1969) Makedonya 1900 (1976) Kente İnen Kaplanlar (1976) Dilâ Hanım (1978) Revizyonist (1978) Yakubun Koyunları (1979) Aylı Bıçak (1981) ROMAN Tütün Zamanı (1959) Yağmurlar ve Topraklar (1973) Aşk da Gezer (1975) OYUN Mine (1959) Nalınlar (1962) Derya Gülü (1963) Oyunlar I (Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri) (1969) Oyunlar II (Susuz Yaz, Tehlikeli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar) (1969) Oyunlar III (Nalınlar, Masalar, Kaynana Ciğeri) (1969) Oyunlar IV (Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol) (1969) Oyunlar V (Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb'un Yumurtası) (1973) Oyunlar VI (Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte) (1977) Yaralı Geyik (1981) DENEME Niçin Aşk (1971) Senin İçin Ey Demokrasi (1976) Etiler Mektupları (1982) İNCELEME Muzaffer Tayyip Uslu (1956) GÜNCE Yeşil Bir At Sırtında (1990) ÖDÜLLERİ 1957 Sait Faik Hikaye Armağanı Yalnız Kadın ile 1969 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Yağmurlu Deniz ile 1977 Sait Faik Hikaye Armağanı Makedonya 1900 ile 1981 Kültür Bakanlığı Tiyatro Ödülü Dün Neredeydiniz ile 1984 Yeditepe Şiir Armağanı Tufandan Önce ile Türk Dili ve Edebiyatı
-
Özdemir Asaf (1923-1981)
Özdemir Asaf (1923-1981) 11 Haziran 1923'te Ankara'da doğdu. 28 Ocak 1981'de İstanbul'da öldü. Asıl adı Halit Özdemir Arun. İlk öğretiminin bir bölümünü Galatasaray Lisesi'nde yaptı.1942'de Kabataş Erkek Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'ndeki öğrenimini yarım bıraktı. Bir süre sigortacılıkla uğraştı. Zaman ve Tanin gazetelerinde çevirmen olarak çalıştı. 1950'de İstanbul'da Sanat Basımevi'ni kurarak yayıncılığa başladı, kendi şiir kitaplarını bastı. 1955'te Yuvarlak Masa Yayınları'nı kurdu. İlk şiirleri "Servet-i Fünun Uyanış" dergisinde yayınlandı. çeşitli dergilerle, Vatan gazetesinin sanat sayfalarında çıkan şiirleriyle tanındı. Özgün ve etkileyici bir dil kullandığı şiirlerinde "ikinci kişi" sorununu ele aldı. İkinci kişiye bağlılığını çeşitli yönlerden inceledi, kendi davranışlarını soyutlama yoluyla bir düşünce düzeyine yükselterek çözümlemeye çalıştı. Özellikle son dönem şiirlerinde dize sayısını azaltarak duygu ve zeka pırıltılarının kaynaştığı kısa şiirler yazdı. Şiirlerinin bir bölümünde toplumla, yaşadığı çağla ve kendisiyle hesaplaşmasının buruk öfkesi gözlemlenir. Bu yaklaşımla yeni taşlama biçimleri üreterek hiciv şiirinin öğelerini ustaca kullandı. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel düzlemlerdeki çelişkilerini "sen-ben" ikileminde yansıttı. Şiirlerinde çok sık kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son şiirlerinde yerlerini kaçış, umutsuzluk ve tedirginliğe bıraktı. ESERLERİ ŞİİR Dünya Kaçtı Gözüme (1955) Sen Sen Sen (1956) Bir Kapı Önünde (1957) Yumuşaklıklar Değil (1962) To Go To (1964, Yıldız Moran'ın İngilizce'ye çevirdiği şiirler) Nasılsın (1970) Çiçekleri Yemeyin (1975) Yalnızlık Paylaşılmaz (1978) Benden Sonra Mutluluk (1984, ölümünden sonra) DENEME-ÖYKÜ Yuvarlağın Köşeleri 1 (Etika) (1961) Yuvarlağın Köşeleri 2 (Etika) (1986) Dün Yağmur Yağacak (Öykü) (1987) Özdemir Asafça (Deneme) (1988) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Ömer Seyfettin (1884-1920)
Ömer Seyfettin (1884-1920) 28 Şubat 1884'te Gönen'de doğdu. 6 Mart 1920'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ile "Milli Edebiyat Akımı"nın kurucularından. Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'in oğlu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte İstanbul'a gönderildi. 1892'de Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye yazdırıldı. 1896'da Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Edirne Askeri İdadisi'nden sonra 1903'te İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi'nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908'de merkezi Selanik'te olan 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. 1911'da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi'nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul'a döndü. Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı. 1914'te Kabataş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri "Hiss-i Müncemid" "Ömer" imzasıyla 1900'de "Mecmua-i Edebiye"de yayınlandı. İlk öyküsü "İhtiyarın Tenezzühü" 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları "Rumeli" gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı. Selanik'te yayınlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayınlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü. 1'inci Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Ölümünden sonra 1926'da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936'da bir derleme yaptı. 1950'den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962'de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı. ESERLERİ ŞİİR Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi) ROMAN Ashâb-ı Kehfimiz (1918) Efruz Bey (1919) Yalnız Efe (1919, 1988) ÖYKÜ Harem (1918) Yüksek Ökçeler (1922, 1988) Gizli Mabed (1923, 1988) Beyaz Lale (1938) Asilzâdeler (1938) İlk Düşen Ak (1938, 1980) Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir) Dalga (1943, 1952) Nokta (1956) Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958) İNCELEME Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912) Yarınki Turan Devleti (1914) Türklük Mefkuresi (1914) Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975) Türk Dili ve Edebiyatı
-
Orhan Veli Kanık (1914- 1950)
Orhan Veli Kanık (1914- 1950) 13 Nisan 1914'te İstanbul'da doğdu. 14 Kasım 1950'de yine İstanbul'da yaşamını yitirdi. Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası şefi Veli Kanık'ın oğlu. Galatasaray Lisesi'nde başladığı eğitimini, babasının tayini nedeniyle Ankara'da tamamladı. 1933'te Ankara Gazi Lisesi'nden mezun oldu. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etti. Bitirmeden ayrıldı. 1936'da Ankara'da PTT Genel Müdürlüğü'nde çalıştı. 1945'te Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'na girdi. 1947'de bu görevden ayrılıp yaşamını yazarlık ve çevirmenlikle kazanmaya başladı. Mehmet Ali Aybar'ın çıkardığı "Hür" ve "Zincirli Hürriyet" gazetelerinde eleştiriler, 1948'de Ulus gazetesinde "Yolcu Notları" başlığıyla yazılar yazdı. 1 Ocak 1949'da yayınlamaya başladığı "Yaprak" dergisini 15 Haziran 1950'ye değin 28 sayı çıkardı. Ankara'da belediyenin açtığı bir çukura düşüp yaralandı. 4 gün sonra İstanbul'da bir dostunun evinde rahatsızlandı. Kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Rumelihisarı'ndaki Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi. 1 Şubat 1951'de anısına tek sayfalık "Son Yaprak" isimli bir degi çıkarıldı. İlk şiirleri 1936'da Varlık dergisinde yayınlandı. Aruzu çok iyi bilen, hece şiirinin özelliklerini kavramış, çocukluk anılarını, aşk, özlem temalarını, uç bir duyarlılığa götüren genç bir şair olarak tanındı. Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Fransız simgeci şairlerden izler taşıyan ölçü ve uyağın çok iyi kullanıldığı, müzik öğelerinin belirgin olduğu şiirler yazdı. Asıl ününü çocukluk arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday'la birlikte 1941'de yayınladıkları "Garip" isimli kitabın adını taşıyan şiir akımını başlatarak kazandı. Garip'in Orhan Veli'nin yazdığı önsözünde, "hece ölçüsü ve uyağın şiiri yozlaştırdığı" savunuluyor, "şiirin insanın beş duyusuna değil, beynine seslenen bir söz sanatı olduğu" belirtiliyordu. "Şiire, egemen sınıfların beğenilerinin sonucu yerleşen kalıplaşmış öğeler kaldırılmalı, şairaneliğe son verilmeli ve şiir toplumun çoğunluğuna seslenmeliydi. Bu amaç da ancak yeni yollar ve yeni araçlarla gerçekleştirilebilirdi." Orhan Veli ve arkadaşlarının Türk edebiyatında "Birinci Yeni" diye de adlandırılan bu çıkışları, şiirdeki sözcük hiyerarşisini ve parıltılı sözcüklerin egemenliğini yıktı. Sokaktaki insanı ön plana çıkardı, biçim şiirin kalıbıyken kendisi haline geldi. Yaprak dergisi döneminde şiirde yeni eğilimler içine giren Orhan Veli, şaşırtıcılıktan, yadırgatıcılıktan uzaklaşırken, duygular, yaşama sevinci, gündelik yaşamın ve sokaktaki insanların sorunlarına ağırlık vermeye başladı. Durmadan araştırmalar yaparak, yeni denemelerle şiirini sürekli ileri götürmeye çalıştı. Moliere, Gogol, Sartre gibi yazarlardan çeviriler yaptı, eleştiri ve öyküler yazdı. Nasrettin Hoca fıkralarını şiirleştirip "Nasrettin Hoca Hikayeleri" kitabında topladı. ESERLERİ ŞİİR Garip 1941 Garip (1945, kendi şiirleriyle yeniden düzenledi) Vazgeçemediğim 1945 Destan Gibi 1946 Yenisi 1947 Karşı 1949 Nasrettin Hoca Hikayeleri 1949 Bütün Şiirleri 1951 DÜZ YAZI La Fontaine (iki kitap, 1948 La Fontaine'den masallar) Nesir Yazıları (1953, ölümünden sonra) Denize Doğru (1970, Nesir Yazıları'nın ikinci basımı) Edebiyat Dünyamız 1975 Sanat ve Edebiyat Dünyamız 1982 Bindiğimiz Dal 1982 Türk Dili ve Edebiyatı
-
Orhan Pamuk (1952)
ORHAN PAMUK 1952'de İstanbul'da doğdu. Liseyi Robert Koleji'nde bitirdi, İstanbul Teknik Üniversitesi'nde üç yıl mimarlık eğitimi gördü. 1976'da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi. 1974'den sonra yazmaya başladı. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları 1979'da Milliyet Yayınları Roman Yarışması'nı kazandı. 1982'de yayınlanan bu kitap 1983 Orhan Kemal Roman Ödülü'nü de aldı. Aynı yıl ilk baskısı çıkan Sessiz Ev ile 1984 Madaralı Roman Ödülü'nü ve bu kitabın Fransa'da çıkan çevirisiyle de 1991 Prix de la Découverte Européenne'i (Avrupa Keşif Ödülü) kazandı. 1985'de yayınlanan tarihî romanı Beyaz Kale Pamuk'un ününü yurt içinde ve yurt dışında genişletti. 1990'da yayınlanan Kara Kitap, çağdaş Türk edebiyatının en fazla tartışılan romanlardan biri oldu. 2006'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk Türk yazarı olarak tarihe geçti. Avrupa ve ABD'deki üniversitelerde ders verdi. Halen ABD'de yaşıyor. Orhan Pamuk Romancılığı Benim Adım Kırmızı (1998) Orhan Pamuk'un romancılığı postmodern roman kategorisinde değerlendirilmektedir. Eleştirmen Yıldız Ecevit, Orhan Pamuk'u "Okumak" adlı kitabında onun avangard romancılığını değerlendirmektedir. Özellikle Beyaz Kale, Kara Kitap, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı'dan yola çıkarak bize kendisini ve olayların gelişimini anlatır. Aynı şekilde edebiyat tarihçisi Jale Parla da Don Kişot'tan Günümüze Roman adlı kapsamlı yapıtında, Benim Adım Kırmızı'dan hareketle Orhan Pamuk'un karşılaştırmalı edebiyat bağlamında irdeler. Parla'ya göre Pamuk, Türk romanının aldığı önemli dönemeçlerin sahibi olan bir yazardır. Doğu-batı sorunsalıyla estetik düzeyde hesaplaşmaya yönelen Ahmet Hamdi Tanpınar ve Oğuz Atay gibi önemli yazarlardan birisidir Pamuk; bu sorunsalı kültürel ve felsefi içerimleriyle edebiyatına taşımış, özellikle Kara Kitap'ta bu tema bağlamında önemli, çok katmanlı bir edebi metin örneği sergilemiştir. Orhan Pamuk ile İlgili Eleştiriler Milliyetçi kesimlerce sık sık yerilen yazar, Derin Dalga diye adlandırılan, genç vatansever kesim tarafından "Batı'nın Türkiye'deki kalemi" olarak tanımlanmaktadır. Aynı çevrelerde isminin birlikte anıldığı yazarlar arasında Elif Şafak ve Yaşar Kemal gibi ünlü isimler de yer alıyor. Ayrıca yazılarında intihal (başka eserlerden kaynak göstermeden alıntı) yaptığı iddiaları da gündeme getirilmiştir. Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülünü kazanması değişik tepkilerle karşılaştı. Yazarı görüşlerinden dolayı geçmişte eleştirmiş bazı kişiler kazandığı ödülden dolayı tebrik ederken, bazı kişiler ödülün Pamuk'a Türkiye'yi aşağılayıcı tutumundan dolayı verildiği iddiasında bulunarak Pamuk'a sırt çevirmeyi tercih ettiler. Orhan Pamuk Nobel ödülünü almadan on ay önce 19 Aralık 2005 Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan Erol Manisalı'nın "Orhan Pamuk Nobel'i Garantiledi" başlıklı yazısı Pamuk'un ödülü almasının ardından popülerleşti ve Orhan Pamuk'un Nobeli hakkındaki olumsuz eleştiriler bu yönde gelişti. TRT'de Banu Avar'ın hazırlayıp sunduğu "Sınırlar Arasında" adlı belgeselin Pamuk'un Nobel ödülünü almasından bir gün sonra yayımlanan bölümünde Pamuk, Nobel ödülleri ve İsveç ile ilgili olumsuz eleştiriler yer aldı. Demirtaş Ceyhun hazırladığı imza metininde Orham Pamuk'un kitaplarını "Amerikan patentli postmodern romanlar olarak" adlandırmış ve "Nobel ödülünün Pamuk'a verilmiş bir ücret" olduğunu söylemiştir. Basında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Orhan Pamuk'u kutlamadığına dikkat çekildi. Orhan Pamuk'un yargılanmasına sebep olan Kürt ve Ermeniler hakkında söylemiş olduğu sözlerin yanında eserlerinde Atatürk hakkında kullandığı üslup ve yazıları da oldukça eleştirildi. Aşağıdaki paragraf yazarın kitaplarından alıntıdır: Çocukluğunda kız kardeşiyle tarlada karga kovalayan sapık bir padişah... Sonra kasaba meydanına dolanır, Atatürk heykeline sıçan güvercinleri ayıplar... Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına Cumhuriyet'i emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu... Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük bir felaket olduğu... İntihal (çalıntı) Suçlaması Bir kısım edebiyatçı Orhan Pamuk'un eserlerindeki bazı bölümlerin diğer yazarlara ait başka eserlerden fazlasıyla esinlendiğini savunmakta, özellikle bazı romanlarındaki belli kısımların diğer kitaplardan neredeyse tamamen alıntı olduğunu öne sürmektedir. Hürriyet Gazetesi yazarı Murat Bardakçı 26 Mayıs 2002 tarihinde belgeleri ile yazarı sahtecilik ve intihal ile suçlamıştır. Murat Bardakçı'ya göre Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı romanı, hikayesi ve anlatım şekli ile Amerikalı yazar Norman Mailer'in Ancient Evenings adlı romanının bir kopyasıdır. Ayrıca suçlamalara göre Orhan Pamuk'un Beyaz Kale adlı romanı Fuad Carım'ın Kanuni Devrinde İstanbul isimli eserinden birebir pasajlar içermektedir. Orhan Pamuk günümüze dek bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Orhan Pamuk Davası Yazar Orhan Pamuk, Das Magazin adlı haftalık İsviçre dergisine verdiği bir röportajda, "Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi" açıklamasında bulununca hakkında TCK'nın 301. maddesinden 'Türklüğe hakaret' davası açılmıştı. 16 Aralık 2005'de ilk duruşması yapılan Pamuk davası Adalet Bakanlığı'ndan beklenen yazı gelmediği için 7 Şubat 2006 tarihine ertelenmişti. Şişli Asliye Ceza Mahkemesi, bu tür davalar için Adalet Bakanlığı'nın yazılı izninin gerektiğini belirtmiş ve izin verilip verilmediğinin sorulması için bakanlığa yazı yazılmasına karar vermiş, duruşmayı da 7 şubata ertelemişti. Duruşmanın ertelenmesi kararına AB yetkililerinden tepki gelmiş, yetkililer birbiri ardına eleştirilerde bulunmuştu. Dava günü Şişli Adliyesi önündeki Pamuk ve yabancı yetkililere yönelik protesto gösterileri de, Türkiye ve dünya basınında önemli yer tutmuştu. AB - Türkiye Karma Parlamento Eş Başkanı Joost Lagendijk, "hükümet, parlamentoya değişiklik yasası getirebilir. Yapılacak şey budur. Türkiye'nin imajına büyük bir zarar vermiştir. Avrupa'da kötü bir imaj doğmuştur. Ünlü bir yazar hakkında dava açarsanız, dışarıda milliyetçiler bu yazarı dövmek için arabasına saldırırsa, burada ciddi bir sorun vardır" demişti. AP Türkiye Raportörü Camiel Eurlings de, hükümetin yazar Orhan Pamuk davasını düşürmesi gerektiğini belirterek, hükümet reform taahhüdüne sadık kalmalı şeklinde konuşmuştu. Türkiye ile AB arasında ciddi gerilime neden olan Orhan Pamuk'un hakkındaki dava 22 Ocak 2006 tarihinde düştü. Adalet Bakanlığı, Şişli İkinci Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, Yeni Ceza Yasası gereği izin yetkisi olmadığını hatırlatarak, Pamuk'un yargılanması için Adalet Bakanlığı'nın izin verdiğine ilişkin belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın düşmesine karar vermişti. Kaynak: "http://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Pamuk"'dan alındı ESERLERİ ROMAN Cevdet Bey ve Oğulları (1982) Sessiz Ev (1983) Beyaz Kale (1985) Kara Kitap (1990) Yeni Hayat (1994) Benim Adım Kırmızı (1998) Kar (2002) ÖYKÜ Öteki Renkler (1998, denemeler de var) SENARYO Gizli Yüz (senaro 1992) ÖDÜLLERİ 1979 Milliyet Roman Yarışması Ödülü Karanlık ve Işık (iki yazar arasında paylaşıldı) 1983 Orhan Kemal Roman Ödülü Cevdet Bey ve Oğulları 1984 Madaralı Roman Ödülü Sessiz Ev 1990 Independent Yabancı Roman Ödülü (Birleşik Krallık) Beyaz Kale 1991 Prix de la Découverte Européene (Fransa) Sessiz Ev (Fransızca çevirisi nedeniyle) 1991 Antalya Altın Portakal film festivali en iyi senaryo Gizli Yüz 2002 Prix du Meilleur Livre Etranger (Fransa) Benim Adım Kırmızı 2003 Premio rinzane Cavour (İtalya) Benim Adım Kırmızı 2003 International Impac-Dublin Literary Award (İrlanda) 2005 Prix Médicis Etranger (Fransa) Kar 2005 Alman Yayıncılar Birliği'nin Barış Ödülü (Almanya) 2005 Richarda Huch Ödülü (Almanya) 2006 Le Prix Méditerranée étranger Ödülü (Fransa) Kar 2006 Nobel Edebiyat Ödülü
-
Orhan Kemal (1914-1970)
Orhan Kemal (1914-1970) 15 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi'nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı'ndan 3 gün sonra istifa ettirilip nerdeyse tüm İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey'in oğlu. Babasının, 1930'da Ahrar Fırkası'nı kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye'ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan'da yaşadı. 1932'de Adana'ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği'nde katiplik yaptı. 1950'de İstanbul'a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Soyfa'ya gitti. 2 Haziran 1970'te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eselerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı. ESERLERİ ÖYKÜ Ekmek Kavgası 1949, Sarhoşlar 1951, Çamaşırcının Kızı 1952, 72. Koğuş 1954, Grev 1954, Arka Sokak 1956, Kardeş Payı 1957, Babil Kulesi 1957, Dünyada Harp Vardı 1963, Mahalle Kavgası 1963, İşsiz 1966, Önce Ekmek 1968, Küçükler ve Büyükler (ölümünden sonra) 1971. Öykülerinden yapılan derlemeler Bilgi Yayınevi'nce dört cilt olarak yayınlandı: 1. Yağmur Yüklü Bulutlar 1974; 2. Kırmızı Küpeler 1974; 3. Oyuncu Kadın 1975; 4. Serseri Milyoner/İki Damla Gözyaşı 1976. Arslan Tomson, (ö.s.) 1976; İnci'nin Maceraları (ö.s.) 1979. ROMAN Baba Evi 1949, Avare Yıllar 1950, Murtaza 1952, Cemile 1952, Bereketli Topraklar Üzerinde 1954, Suçlu 1957, Devlet Kuşu 1958, Vukuat Var 1958, Gavurun Kızı 1959, Küçücük 1960, Dünya Evi 1960, El Kızı 1960, Hanımın Çiftliği 1961, Eskici ve Oğulları 1962 ( Eskici Dükkanı adıyla 1970), Gurbet Kuşları 1962, Sokakların Çocuğu 1963, Kanlı Topraklar 1963, Bir Filiz Vardı 1965, Müfettişler Müfettişi 1966, Yalancı Dünya 1966, Evlerden Biri 1966, Arkadaş Islıkları 1968, Sokaklardan Bir Kız 1968, Üç Kağıtçı 1969, Kötü Yol 1969, Kaçak (ö.s.) 1970, Tersine Dünya (ö.s.) 1986. OYUN İspinozlar 1965, 72. Koğuş 1967 ANI Nazım Hikmet'le Üç buçuk Yıl 1965 İNCELEME Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar 1963 RÖPORTAJ İstanbul'dan Çizgiler (ö.s.) 1971 ÖDÜLLERİ 1958 Sait Faik Hikaye Armağanı Kardeş Payı ile 1967 Ankara Sanatseverler Derneği Yılın En İyi Öykücüsü ödülü 1969 Sait Faik Hikaye Armağanı Önce Ekmek ile 1969 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü Önce Ekmek ile Türk Dili ve Edebiyatı
-
Burçlara göre babalar
Babanız nasıl biridir, gençliğinde ne yapardı, çapkın mıydı? Duygularını gösterir mi göstermez mi? Babanızla ilgili binlerce soru var aslında. Babanızı ne kadar yakından tanıyorsunuz? Hala zamanınız varken onu baba olarak değil bir yabancıymış gibi tanımaya çalışın. İşte babanızı tanımanıza yardımcı olacak Astrolojik özellikleri! Babanız Koç Burcu ise Yeni başlangıçlarınızda destekleyicidir. Size cesaret aşılar. Gereksiz işlerle zaman kaybetmenizi istemez. İyi düşün iyi şeyler olsun diyerek sizi motive eder. Herhangi bir eylemde başarısız olduğunuzda tekrar denemenizi ister. Düştüğünüzde nasıl kalkacağınızı sert bir şekilde öğretir. Sabırsızdır, Söylediği şeyleri hemen uygulamanızı ister. Çabuk sıkılır fakat bir şeyi kafasına takmışsa elinden hiçbir şey kurtulmaz. Sizin varlığınız onun için güç ve değişim demektir. Öncü bir babadır. Kimsenin yönlendirmesiyle hareket etmez. Onun çocuğu olmak, cesaretin, yılmazlığın ve ateşliliğin öğrenilmesi demektir. Aktif bir babadır. Onun dediklerinizi uygulamanızdan büyük zevk duyar. Sizi içtenlikle sever. Fakat bunu sözlerle değil, sizin arkanızda durarak belli eder. Cesur babanız son derece dürüst bir adamdır. Sizden de bunu bekler. Hiçbir şeyden korkmanızı istemez ve buna da izin vermez. Lider ruhlu bir babadır. Size herşeyi öğretir, onun açtığı yoldan devam etmenizi bekleyebilir. Yanlışlarınızda kolayca sinirlenir fakat kızgınlığı beş dakika sürmez. Böyle zamanlarda cevap vermek yerine, bu hiddetin geçmesini beklemek yararlıdır. Daha sonra karşısına geçip onunla konuşabilir, anlaşabilirsiniz. Çok açık sözlüdür. Ne düşünüyorsa hemen söyler. Hiç kimseden çekinmez. Babanız Boğa Burcu ise İstikrarlı, sakin, kontrollü ve çocuğuna oldukça düşkün bir babadır. Evladının dünü, bugünü ve yarınları onu ömür boyu ilgilendirir. Hiç kimseye ve hiçbir nedene bağlı kalmayan, tek başına ayaklarının üstünde durmasını bilen bir babadır. Teknolojik gelişmelerden hoşlanır. Bu yöndeki yenilikleri iyi takip eder. Dingindir. Ayakları yere sağlam basmak ister. Çünkü ailesi onun için son derece değerlidir. Durağan bir hayat içinde sizi besler, ihtiyaçlarınızı karşıladığı sürece mutludur. Tutumludur. Büyük bir olasılıkla sizden de bunu bekleyecektir. İhtiyaçlarınızı sizden önce bilir ve bunlar gerekliyse para harcamaktan hiç çekinmez. Fakat gereksiz bir şey istiyorsanız, ne kadar diretseniz de duymazlıktan gelir. Size, kendinizi güvende hissetmenizi sağlar. Korur ve güçlendirir. Duygusal değişimleri azdır. Yani sizi şaşırtmaz. Bulunduğu yerde kökleşme vardır. Yani aile kavramına önem verir. Yavrusunun huzur içinde büyümesini sağlar. Öyle özel bir babadır ki, onunla büyürken dinlenir, huzur bulursunuz. Hayatın anlamını ve önemini onunla öğrenmenin zevkine varabilirsiniz. Sıcak kalpli ve sevgi dolu olan babanız, yeri geldiğinde ısrarcı olabilir. Çünkü o, sizin geçtiğiniz yollardan daha önce geçtiği için sizi korumak istemektedir. Sessizliği sever. Onunla yaşarken evin içinde kasırgalar esmez, güvenli bir limanda olduğunuzu bilirsiniz. Dokunduğu, uzanabildiği, sahip olduğu herşeyi seven Boğa babanız, sizi kendi gerçeği olarak gördüğü için daha fazla önemser. Emniyet duygusu onun için çok önemlidir. Başınıza en ufak bir şey gelmemesi için her türlü önlemi almaya çalışır. Sahibi olduğu herşeye son derece bağlıdır. Ona bir hata yapma hakkınız vardır. Lakin aynı hatayı ikinci kez yaptığınızda sizi affetmesi, size güvenmesi çok zaman alabilir. Size verdiği her sözü mutlaka yerine getirir. Yani sözü gerçek bir teminattır. Babanız İkizler Burcu ise Tez canlı bir babadır. Aktiftir ve çabucak harekete geçebilir. Sizi de aynı şekilde büyütmek ister. İsteklerinizi nasıl ele geçirebileceğinizi size öğretebilir. Bir yerde onu tutmak zordur. Onu izlemek çok keyiflidir. Sürekli bir şeyler anlatır durur. Kıvrak zekalıdır. Bir çocuk gibi telaşlı, bir çocuk kadar hareketlidir. Bildiklerini, öğrendiklerini sizinle paylaşmaktan müthiş keyif alır. Bilgi dağarcığınızı yenileyen, size her gün hayatında olanları anlatan babanız son derece renkli bir kişiliktir. Dışarıyla temas etmenizi, öğrendiğiniz herşeyi onunla paylaşmanızı, sosyal hayatınız olmasını isteyen babanızın asıl isteği sizin arkadaşınız olmaktır. Çünkü o iletişimcidir. Olaylar üzerinde fazla durmaz. Bir şeye sinirlendiyse saatlerce o konuda konuşur, konuşur ve konuşur. Ama öfkesi can yakmaz. Böyle zamanlarda susup dinlemeniz halinde herşey yoluna girer. Sakın karşılık vermeyin. Çünkü bu iki misli konuşacağı anlamına gelebilir. İşlerinizi fazla ciddiye almadığında ona içerlemeyin. O kendi yaşamında da derin düşünmekten ziyade olana bakar. Fakat bu sizi önemsemediğini göstermez. O sonuca bakacaktır. Yani bu işin sonunda ne kazanacağınıza. Çok zeki bir babanız olduğunu unutmayın. Siz daha düşünürken o, ne diyeceğinizi bilir. O yüzden lafı uzatmadan ana konuya geçmenizde fayda vardır. Gezmekten, dil öğrenmekten, etrafıyla temas etmekten hoşlanan babanız sayesinde dünyayı erken yaşlarda öğrenmeniz mümkündür. Babanız Yengeç Burcu ise Evinde ailesiyle birlikte olmak onun için mutlulukların en büyüğüdür. Çocuğuyla olan ilişkisini herşeyden çok önemser. Öncelikle çevresiyle barışık ve yuvasına oldukça düşkün bir babadır. Aile birliğinin devamı için, elinden gelen herşeyi yapar. Çocuklarına inanılmaz derecede bağlı ve üstlerine titreyen bir babadır. Yönetici burcu olan Ay nedeniyle aşırı hassas ve duygusaldır. Size yaşamınızda bir yön çizmeniz için, içinizdeki bilinç duygunuzu geliştirmeniz adına baskıda bulunarak destek olmaya çalışır. Onun en önemli özelliği duygularıdır. Onu ne kadar çok sevdiğinizi duymak, bilmek ve hissetmek isteyecektir. O da aynı şekilde size olan sevgisinden sık sık söz ederek öneminizi her zaman vurgulayacaktır. Yaşamın her ayrıntısını hissetmeniz için destekleyecek, yaşadığınız evde size ait özel bir köşe hazırlamak için didinecek, sizi aşırı şekilde sahiplenerek koruyacak ve kollayacaktır. Onun istediği gelecekte rahat etmeniz için duygusal dünyanızı güçlü kılacak sevgiyi sunmak ve yuvanızda huzur içinde mutlu olmanızı görmektir. Size iyi bir yuvanın tiyolarını gayet iyi öğretebilir. Samimi ve iyi niyetlidir. Sizin çektiğiniz acıları aynen yüreğinde hisseder. Babanızın çekingen biri olduğunu sakın düşünmeyin. Çünkü o görüntünün altında muhteşem güçlü bir adam yatar. Her zorluğun üstesinden mutlaka gelir. Babanıza bir sorun. Eminiz ki, siz bebekken nefes alış verişlerinizi dinlemek için yatağınızın kenarında kimbilir kaç gece sabahlamıştır. İşte böylesine duyarlı ve böylesine düşkün bir babadır. Babanız Aslan Burcu ise Burçlar kuşağının yavrusu için canını feda etmeye hazır babalarından birisine sahipsiniz. Ne mutlu size diyerek başlamak istiyorum. Yaratıcı, sanatçı, kültürlü, verici ve cömert bir babadır. Sizi hem heyecanlandırır hem güldürür, yüreklendirir ve onurlandırır. Böylesine çok özelliği kendinde barındırır. İçindeki gençlik ateşi hiç bitmez. Yani nesil farkı diye bir zorluk yaşamazsınız. O herkes gibi olmak istemez. Sizin de olmanızı beklemez. Önce kendiniz olmanızı ister ve bunun için çabalar. Birilerinin dikkatini çekmenizden, muazzam zevk alır. Hele, sizin kızınız-oğlunuz bir tane dediler mi, zevkten dört köşe olur. Ona olan ilginizi, sevginizi göstermeniz çok hoşuna gidecektir. Hele benim babam bitanedir dediniz mi, akan sular durur. Sosyal ve girişkendir. Bu nedenle sizin gezmenize, eğlenmenize sesini çıkarmaz. Tabi haberi mutlaka olmalı. Çünkü başınıza bir şey gelmesinden, yanınızda olmamaktan korkar. Size söylediği sözleri dinlemenizi ve onaylamanızı bekler. Her baba gibi önemsenmeyi ister. Ne kadar ünlü ve şöhretli olsa da, ihtiyaçlarınızı bilir, sizi asla ihmal etmez. Yuvasını inanılmaz bir güçle korur. Size kimsenin bir söz söylemesine izin vermediği gibi, bunu yapan kişiyi de rahat bırakmaz. Babanız yuvanızın neşe kaynağıdır. Daima kendini gösterecek bir söz veya davranışta bulunur. Hele ilgi gösterdiniz mi, müthiş zevklenir. Babanız Başak Burcu ise Düzenli, üretimden yana, güçlü zekaya sahip, zihinsel açıdan sürekli düşünceli bir babaya sahip olduğunuzu biliniz. Sizin için neyin değerli neyin değersiz olduğunu bilir ve ona göre ayarlamalarda bulunur. Gözünüz mü yaşardı, hasta mısınız, ya üşüyorsanız veya sizi birileri üzüyorsa. İşte bütün bunları kafasına takar ve size bir şey olmaması için sürekli önemler alır. Titizdir. Her yaptığınızı inceler, ne kadar doğru olup olmadığını kontrol eder. Genç bir kız-erkek olsanız da, ona göre siz daha küçük sevimli bir bebeksinizdir. Bu yüzden dikkatli olmanız, düzenli yaşamanız, ona danışmadan kararlar almamanız gerektiğini söyler. Giyimine düşkün olan babanız, inanılmaz düzenlidir. Aynı titizliği sizin de göstermeniz gerektiğini düşünür. Seçkin zevkleri vardır. Bu nedenle arkadaşlarınızdan tutun da, yediklerinize kadar analiz edebilir. Eleştiricidir. Fakat bunu, sizi mükemmel görmek istediği için yapar. İster ilk okulda okuyun, ister yüksek eğitim görün veya evlenip iş sahibi olun farketmez. O daima sizi incelemeye, kusurlarınızı söylemeye çalışır. Başarılı olduğunuzda ise, daha da başarılı olabilirsin diyerek sizi teşvik etmeye çalışır. Bu yanıyla zor bir baba imajı yaratsa da, her söylediği sözün bir gün çıkması mümkündür. Derslerinizde yardımcıdır ve akıllıdır. Özellikle matematikte son derece başarılıdır. Odanızın, giysilerinizin düzgün ve temiz olmasını ister. Özel eşyalarınızı karıştırmaz ama özel hayatınızı merak edebilir. Babanız Terazi Burcu ise Burçlar kuşağının en yakışıklı babalarından birisine sahip olduğunuzu biliniz. Genç bir kızsanız annenizi, genç bir delikanlıysanız bizzat kendisini kıskanmanız mümkündür. Güzel, bakımlı, çekici, hoş, nazik biri olmanız için daha küçük yaşlarda size öğretilerde bulunabilir. Başkalarının sizin hakkınızda söylediklerini dikkatle dinler ve önemser. Ve edindiği bilgiler doğrultusunda sizi karşına alarak konuşabilir. Sizinle hep işbirliği halindedir. Kötü veya iyi bir şey yaptığınızda yanınızda olmaya çalışır. Onunla gurur duymanızı ister, aynı şekilde o da sizinle gurur duymak ister. Dikkatinizi çekmekten çok hoşlanır. Onunla ilgilenmenizden müthiş keyif alır. Aldığınız en ufak bir hediyeyi, ömrünün sonuna kadar saklar. Küçüklüğünüzü filme çekmek, fotoğraflarınızı arşivlemekte üstüne yoktur. En güzel ve en son moda kıyafetler giymeniz için bütçesini zorlayabilir. Popüler bir babadır. Yani arkadaşlarınızın hepsini iyi tanır. Onlarla sohbet eder. Toplumda zerafetiniz ve kibarlığınızla dikkatleri çekmenizden mutluluk duyar. Barış yanlısıdır. Çatışmadan hoşlanmaz. Hele kavga gürültü, onun bulunduğu mekanda yaşanmaz. Kendine özgü bir tarzı vardır. Her zaman yakışıklı ve her zaman kibardır. Parasal konularda sizden bir şey esirgemez. Ne isterseniz almaya çalışabilir. Böyle bir babaya sahip olmak her çocuk için büyük şanstır. Her koşulda sizi dinler, dengenizi korumanızı sağlar. Daha küçük yaştayken sizi en az bir konuda öne çıkmanızda destekler. Babanız Akrep Burcu ise Yeteneklerinizi ortaya çıkarmada üstüne yoktur. Sizi desteklemekten müthiş keyif bir alan babanız olduğunu söyleyebilirim. Tutkulu bir babadır. Size duyduğu sevginin temelinde inanılmaz bir güç yatar. Elindeki tüm imkanları sizin için seferber edebilir. Fiziksel anlamda son derece güçlüdür. Duruşuyla girdiği her yerde ilgi uyandırır. Bu ise sizin için gurur kaynağıdır. Sizi herşeyden kıskanır. Bir başkasının babasını övmeniz onu çok üzebilir. Sizinle fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak bütünleşmek ister. Sizin üzerinizde hakimiyet kurabilir, onu mutlaka dinlemeniz gerektiğini düşünür. İletişimi sözel açıdan gülümseme, hayır anlamında kaşını kaldırma, olur yanıtı için başını sallama şeklinde olabilir. Yani babanız pek konuşkan değildir. Kendine ait bilgileri size pek söylemez. Onu anlamak bu nedenle zor olabilir. Bazen kendi yalnızlığına çekildiği olur. Böyle zamanlarda rahatsız etmenizden hoşlanmaz. Sezgileri çok güçlüdür. Size ait bir bilgiyi kolayca öğrenebilir. İyi bir dedektiftir. Burnu iyi koku alır. O yüzden ondan bir şey gizlemeniz çok zordur. Doğrucudur. Asla yalan söylemenize göz yummaz. Öğrenene kadar da rahat vermez. Güçlü görünmekten hoşlanır. Aynı şekilde sizin de dürüst olmanızı bekler. Derin acılarınıza parmak basar. Amacı acınızı unutmamanız ve bir daha yanlış yapmamanızdır.Eller diyeceğine ben çocuğuma önce söyleyeyim. Başkaları üzeceğine ben üzeyim ki hayatı öğrensin, dışarıda zorluk çekmesin diye düşünür. Babanız Yay Burcu ise Hem derin düşünceli hem gezgindir. Yerinde duramayan, yaşlansa bile genç görünen sportif bir babadır. O iyi bir öğretmendir. Sizi yetiştirmekten, size bir şey öğretmekten inanılmaz mutluluk duyar. Sizin geleceğiniz için durmadan yılmadan çalışabilir. Genelde evinden uzaklardadır. O yüzden de size fazlasıyla düşkündür. Daha geniş, ilerici düşünmeniz için teşvik eder. Bütün bildiklerini sizinle paylaşır. Öğretmekten zevk alır. İnancınızın yükselmesi ve kendinize olan güven duygunuzun perçinlenmesi adına size ömür boyu destek olabilir. Kutsal değerlerinizi korumanızı, hayatın bir anlamı ve önemi olduğunu kavramanızı sağlayan babanız eğitim hayatınız için tüm olanaklarını emrinize sunabilir. Yeter ki siz, güçlü olun ve bir yerlere gelin. İyimser, filozof olan babanız, kendi bildiklerinin doğru olduğunu düşünebilir. Derin düşünceli olan Babanız duruşuyla, tavırlarıyla diğer kişilerden oldukça farklıdır. Siz isteseniz de istemenizde, ihtiyacınız olsa da, olmasa da size akı vermekten hoşlanır. Atalarınızla gurur duymanız gerektiğini düşünür. Bu yüzden de daha küçük yaşlarınızda size bu konuda yönlendirmelerde bulunabilir. Başkalarının gözünde küçük düşmenizden, zayıf kalmanızdan hoşlanmaz. İdealisttir. Eğer kafasına bir şey takmışsa,gerçekleştirene kadar ucunu bırakmaz. Sizi bir evlat olarak, yanıltmaktan, düş kırıklığına uğratmaktan çekinir. Babanız Oğlak Burcu ise Ciddi, özgüvenli ve kontrollü olan babanız çoğunlukla bir işkoliktir. Başarılı olma arzusu fazlasıyla yoğundur. Güçsüzlüğünüz onu gerginleştirebilir. Size iş sahibi olmanızda, hayatı düzgün sınırlar içinde yaşamanızda destek verir. Disiplinli bir öğretmen gibidir. Yeri geldiğinde kulağınızı çekebilir. Amacı hayatı öğrenmenizdir. Oto kontrolü yüksektir. İçsel saygınlığı yoğundur. Ekmeğini taştan çıkarır. Duygularını ve davranışlarını keskin bir çizgiyle ayırır. Güvence ihtiyacı yüzünden daha çok çalışır. Aynı şekilde davranmanızı isteyebilir. Mesafeli, kapalı, donuk, soğuk olabilir. Özellikle onu kızdırdığınızda ve yanlış girişimlerde bulunduğunuzda. Ciddi duran babanızın içinde aşırı duyarlı bir adam yatar. Duygularını belli etmekten hoşlanmaz. Vakur bir havası vardır. Genelde sınırlarını açıkça belirler. Başkalarına güvenmekte aşırı temkinlidir. Sevgisini ve duygularını azar azar verir, geriye çeker ve denetim altında tutar. Bunun nedeni şımarmamanız içindir. Mesleğini ailesinin yerine koyar. Saygın olmak ve kendisine hayranlık duyulması için abartılı bir ihtiyaç duyar. Ona göre geleceğiniz çok önemlidir. Bunu sağlamanın yolu ise çok çalışmaktır. İncinme duygusu bu insanın başkalarına ısınmasını engeller. Ta derinliklerinde, kendisine ve başkalarına, uzun süre, bazen sonsuza değin kapalı kalır. Bu hali sizi üzmesin. Kriz zamanlarında işine sığınır. Duygusal durumlarda çok temkinlidir. Açık ve yalın şeylerden hoşlanır. Ona ne söyleyeceksiniz direkt olarak söylemenizi bekler. Babanız Kova Burcu ise Yaratıcı, bireysel, mantıklı, yenilikçi, orijinal bir babaya sahipsiniz. Bu kadar özellik çoğu insanda yoktur. Bu nedenle şanslısınız. İhtiyaçlarınız söz konusu olduğunda, uzaklara giderek çalışabilir. Amacı size iyi bir gelecek hazırlamaktır. Sizinle her konuda kontak kurabilir. Sizi bağnaz düşüncelerden, çerçevelemelerden uzak tutarak yetiştirebilir. Yeteneklerinizi ortaya koyabilmenizde destekler. Arkadaşınız olmaya çalışır. Özgürlüğünüze önem verir. Kendi kararlarınızı vermenizi ister ve sizi her konuda destekleyebilir. Kendinize güven duymadığınızda, yeteneklerinizden şüphe ettiğinizde ve cesaretsiz olduğunuzda hemen devreye girer ve toparlanmanızı sağlar. Elinizden tutar ve size orijinal çıkış yolları sunar. Kendisi hakkında ne düşündüğünüzü, onu nasıl gördüğünüzü bilmek ister. Herhangi bir durumda tarafsız kalarak düşünür. Eğer siz haklıysanız bunu açıkça söyler. Özgür iradenizle hareket etmenizi kararlar almanızı sağlar. Eğer yanlış yoldaysanız sizi uyarır. İç dünyası çok esnektir. Eğer mantıklı bir açıklamada bulunursanız, sizi destekleyebilir. Aşırı sevgi dolu davranmayabilir, mesafeli bir havası vardır. Böyle davranmasının nedeni, ailenize aşırı bağlı kalmanızın ve bu yüzden kendi hayatınızı kuramamanızın önüne geçmek içindir. Sosyal organizasyonlara katılmanızı ister. Bir özelliğinizle toplum içinde tanınmanız onu gururlandırır. Sırdaşınızdır. Size ait herşeyi özenle saklar. Eğer başınız sıkışıksa veya bir sorununuz varsa kolayca tedirgin olur. Mutlaka bir çözüm yolu bularak sizi probleminizden kurtarmaya çalışır. Size balık tutmayı öğretir. Yani hazıra alışmamanızı, kendi başınızın çaresine bakmanızı öğretir. Babanız Balık Burcu ise Romantik, yumuşak duygulu, sizi sevmekten asla bıkmayan, gözlerinizin içine sevgiyle bakan, hassas bir babaya sahip olduğunuzu biliniz. O son derece özel bir adamdır. Tırnağınızın ucuna zarar gelse inanılmaz büyük bir acı duyar. Her ne kadar belli etmese de, gözünde yaşlar hazırdır. O, yaşamı aşk, keder, yalnızlık veya tüm duygularını sanatsal bir şekilde ortaya koyarak ifade etmeye çalışır. Gerçek dünyanın kavgalarından, savaşlarından, karmaşasından ziyade kendi dünyasındaki güzellikleri size sunarak yetiştirmeye çalışır. Size hayatı farklı gözlerle bakmanız için yardımcı olur. Ona göre yavrusu ömür boyu yanında olmalı veya o yavrusuyla beraber olmalıdır. Tabi bazen koşullar bu isteğinin önüne geçebilir. İşte bu onu derinden üzebilir. Sorunlardan ezeli ebedi hoşlanmayan bu özel adam, kimi zaman kendi dünyasına çekilebilir. Böyle anlarda boynunuza sarılmanız, onu sevdiğinizi söylemeniz rahatlamasını sağlayabilir. Hassastır ve sezgileri güçlüdür. Sizin her türlü sıkıntınızı hisseder, sezinler siz üzgünseniz üzülür, neşeliyseniz güler. Sizi dünyanın tüm kötülüklerinden korumayı ister. Sizin içinizdeki yeteneklerin farkındadır. Bu doğrultuda sizi yönlendirmeye çalışır. Sevilmemekten korkar. Değerli bulunmamaktan ödü kopar. Tek bir sözünüzle baba olmanın gururunu yaşar fakat ters bir davranışınızla kolayca kırılganlaşır. Kendinden çok sevdiklerini düşünür. Kendi ihtiyacı önemli de olsa, öncelik sırasını hep size tanıyabilir. Eğer sizden uzakta yaşıyorsa bilin ki özleminizle yanıp tutuşuyordur. Onu her gün arasanız yine de sesinizi duymaya doyamayacaktır. Sevgiye, şefkate, ilgiye ve değerli bulunmaya doyumsuz bir açlık çeker. Sizinle bir olmaya bütünleşmeye büyük özlem duyar. Hayal kırıklığına uğramaktan çekinir. Onun için kartvizitinizde ne yazdığı değil, ne kadar mutlu olduğunuz önemlidir. Hayalleri güçlüdür, kendi gerçeğinin peşindedir. Maddi dünyanın içi boş geçici lüksünden ziyade, kendi yuvasının güvenliği ve sıcaklığı değerlidir.
-
Asteroidler
Asteroit kuşağı Yörüngeleri Mars ve Jüpiter gezegenleri arasında kalan ve sayıları yaklaşık 40 000 kadar olan bu küçük gezegenlere asteroit (İng: asteroid) denir. Bu küçük gezegenler (İng: minor planet), kütle ve hacimlerinden ötürü gezegenimsi (İng: planetoid) olarak da bilinirler. Ayrıca, bilindiği kadarıyla, bunların içinde bazılarının (örneğin: İda) birer uydusu da vardır. Astroit’lerin günümüzdeki keşfi Bode Kanunu’nun matematiksel olarak ispatlanmasıyla yolalmıştır. Gezegenler arasındaki orantı Johann Titius tarafından 1766 yılında belirtilirken, J.E. Bode formüla’yı 1778 yılında yazmıştır. 1 Bode ve Titius’un belirttiği üzere, Jüpiter ve Mars arasında bir kaybolmuş bir gezegen vardır. 1801′de Giuseppe Piazzi’nin Ceres 1 astroidinin keşfi ile; ingilizce diline yunanca kökenli Astreoides kelimesi “Astreoid” olarak 1803 yılında geçmiştir. Mayıs 2004 itibariyle ; günümüz teknolojisi üstün teleskoplar sayesinde 40,500 astroitin varlığından haberdar olmuşuzdur. Bunun yanı sıra, Mısır Piramitlerinde Ra’nın Büyük Piramit’de yazdığı bilgiler doğrultusunda; bu eksik gezegen’in varlığı yaklaşık olarak 6000 yıl önce belirtilmiştir. Günümüzde yapılan Sümer tabletlerinin incelenmesinde de (bunlar da 5000 yıl önce yazılmıştır); bu astroidlerin bir gezegenin parçalanması sonucu oluştuğu yazılmıştır. Bu eksik gezegenin günümüz popüler bilimindeki adı da Maldek dir. Mars gezegeninden sonraki NASA operasyonunun her ne kadar Jupiter olacağı beklense de; halbuki bir sonraki adım astroidlerin bulunduğu yörüngedeki (2.8) büyük astroitlerden birinin üzerine bir robot gönderebilmektir.