Legendary tarafından postalanan herşey
-
Akrep Burcu Günlük Yorumu
Akrep Burcu Ortaklıklar ve evlilik konusu gündeminizi oluşturmakta. Sizi huzursuz edecek bazı eleştirilerle karşılaşabilirsiniz. Ancak esnek olmanız gereken gelişmeler sizi olumlu kazanımlara götürecektir. Yeni öneriler yolu ile anlaşmalarınızda değişiklikler yapabileceksiniz. Bu sayede uzun vadeli planlarınızı hayat geçirmekte akıcılık yaşanabilir.
-
Terazi Burcu Günlük Yorumu
Terazi Burcu Yeni kararlar almak yanında pek çok konunun muhasebesini yapmaktasınız. Öncelikle duygusal alanda sizi daha paylaşımcı olmaya zorlayan yakın ilişkiler öne çıkıyor. Bazı karşıtlıklara rağmen eşin beklentileri belirleyici olacaktır. Diğer taraftan ortak paralar açısından güven arayışınız söz konusu. Bu alanda ortak harcamalar kontrol dışı gelişebilir ve size sorumluluk getirebilir.
-
Başak Burcu Günlük Yorumu
Başak Burcu Hayatın olumlu yönleri sizi harekete geçirmeye başlıyor. Kendinizi geliştirecek yeni uğraşlar ve ilgi alanları bulmakta başarılısınız. Yeni kişiler ve yerler açısından şanslı bir döneme giriyorsunuz. Özellikle yurt dışı bağlantılı konuların getirdiği sorumluluklar önemsenmesi gereken boyutta olacak. Yeni ilişkiler yolu ile hayata bakışınızı olumlu yönde değişecektir.
-
Aslan Burcu Günlük Yorumu
Aslan Burcu İş hayatının getirdiği sorumluluklar sizi meşgul etmeye başlıyor. Öncelikle tamamlanması gereken konuları ciddi biçimde ele almalısınız. Zira yaptıklarınızla dikkat çekmeyi amaçlamaktasınız. İşlerinize sağlam biçimde odaklanmak başarınızı destekleyecektir. Ancak ailevi konuların getirdiği sorunlar duygusal alanda sizi toleranslı davranmaya zorluyor.
-
Yengeç Burcu Günlük Yorumu
Yengeç Burcu İşle ilgili sorumluluklar devam ederken, dışadönük şartları bir arada yaşamaktasınız. İşten gelebilecek maddi destekler yanında, geleceğe yönelik düşünceleriniz netleşmekte. Sosyal hayatın getirdiği hareket ve paylaşım ise size yeni dostluklar kazandırabilir. Takım çalışmalarında yeniliklere açık olmayı başardığınızda yararlı sonuçlar aldığınızı göreceksiniz.
-
İkizler Burcu Günlük Yorumu
İkizler Burcu Yeni planlar yapmaktasınız. Ancak ne kadar destek alabileceğinizi görmeniz lazım. Aksi halde istediğiniz yönde hareket etmeniz zor. Elde olmayan bazı nedenler düşüncelerinizi yeniden gözden geçirmenize sebep olabilir. Elinizde bitmesi gerekli olan işlerinize öncelik vermenizde yarar var. Bir kaç gün sabırlı olmanız sizin lehinize.
-
Boğa Burcu Günlük Yorumu
Boğa Burcu Ay’ın burcunuzdaki desteği ile güven dolusunuz. Başkalarını etkilemek ve dikkat çekmek size heyecan vermekte. Artan sorumluluklar ve kişisel konular ise size ağır bir tempo getirmekte. İşle alakalı sorumluluklar yanında ailevi uğraşlar bugün dikkat çekecek. Keyfe olan düşkünlüğünüz sizi hayatın güzel yanlarını yaşamaya itecektir.
-
Koç Burcu Günlük Yorumu
Koç Burcu Maddi durumunuzu göz ardı etmeyeceğiniz anlaşılıyor. Bu alanda yeni adımlar ve bütçenizle ilgili kararlar öne çıkmakta. Yeni kazanç yolları aramakta kararlısınız ve işten gelebilecek yeni kaynaklar söz konusu. Çalışma kapasiteniz sayesinde bunu başarabilirsiniz. Ancak aşırı harcama yapma riskiniz bütçenizi zorlayacak bir noktaya gelebilir.
-
Uzakdoğu ve Ruhçuluk
Uzakdoğu ve ruhçuluk Doğuda ve Uzak Doğu´da iyi ruhların yardımını kazanmak, kötü ruhlardan korunmak amacıyla ruhlara hediyeler vermek şekliyle bir tür atalara ibadet kavramınin geliştiği görülür. Hintliler´in Ganj Irmağı´na, Eski Mısırlılar´ın Nil´e, Mecusiler´in ateşe, Sabiiler´in yıldızlara tapmalarının ardında bu gerçek vardır. Günümüz Afrika´sında, Amerika´da ve Avustralya´da bazı ilkel kavimler hala bu inancı sürdürürler. Bazı batılı din araştırmacıları buradan yola çıkarak, ruhlara tapınmayı ilk din olarak tanımlarlar ama bu yaklaşım reddedilmektedir çünkü özünde dinin insanların hayal dünyasından doğduğu ve zamanla gelişerek bugünkü haline geldiği düşüncesi vardır. Japon dinlerinden Şintoizm´de birçok ruh çeşidi bulunmaktadır. Ailenin ruhları, köylerin ruhları ve imparatorun atalarının ruhları gibi... Bunların dışında doğa kuvvetlerine can veren başka ruhların da bulunduğuna inanılır. Şintoizm aynı zamanda çok tanrılı bir dindir. Hindular, Atman´ın (bireysel ruh) zamanın başlangıcında yaratıldığına ve doğum sırasında bedene hapsedildiğine inanırlar. Bu inanca göre bedenin ölümü sırasında Atman yeni bir bedene geçer. Bazı Hinduizm inançlarına göre ölüm ve yeniden doğum sonsuza kadar sürer. Asya inançlarında ruh daha karmaşık ve bilinmezdir. Bilinmeyenler
-
Reenkarnasyon Hakkında Bilmek İstedikleriniz
Reenkarnasyon hakkında bilmek istedikleriniz Reenkarnasyonu yöneten yasalar var mı? Yeniden doğuşlar arasındaki zaman dilimlerinin ne kadar olduğu en çok sorulan sorulardandır. Ama görüldüğü kadarıyla, sürelerin uzunluğunun fiziksel olaylarla (bireysel veya grupsal) ilgisi yoktur. Bazı ruhların ekstra bir enkarnasyon hızında olduklarına inanılır, sanki aceleleri vardır. Ama bu anlamsızdır çünkü biz fizik zamandan veya beynin belirlediği zamandan söz ediyoruz aslında zaman da yoktur. Eski bilgeler yeniden doğuş sisteminin veya ruh göçünün insanın üç ana gruba ayrıldığını ve insanlığın üç yasa ile yönetildiğini söylüyorlardı; bugünkü kitlelerin büyük oranda duygusal bir alanda yeniden doğdukları belirtilmekte ve bilinçlerin hala Atlant kökenli olduklarına inanılmakta veya 4. Irk olarak tanımlanmaktadırlar; bu inanca göre evrimsel amaç astral mükemmeliktir. Milyonlarca insan Atlantis ırkının devamı olarak yeniden doğmuşlar ve hala bu ırkın duygusallığını taşımaktadırlar. Ama bu çok küçük bir ilerlemedir ve yeniden doğuş sistemine göre de kısadır. Genç egolar hala öğrenmekte ve fiziksel plan yaşamında manyetik eğriler çizerek, düşünce formları dünyada yaşama sıkı bir şekilde bağlı kalarak, karmik bir cezir gibi dünyaya akmaktadırlar. Evrim Yasası altında tekrar tekrar bedenlenen ruhlar öğrenip, deney kazanmakta, suçu, hataları, acıyı ve sabrı yaşamaktadırlar. Bunun özgür bir seçim olduğuna inanılmakta ve bu şekilde bilincin gereken noktaya ulaştıktan sonra ruh ve özgürlük anlayışını kazanması amaçlanmaktadır. Dünyasal bağlar azaldıkça ve esnekleştikçe zihinsel konsantrasyon artacak ve bedenlenme dışındaki zaman dışı sürelerde daha fazla kalınacaktır; o zaman da dünyadaki bedenlenme yani doğum sayısal olarak azalacaktır. Öyleyse daha deneyimli, daha özümlü kişiliklere gidilecektir, bu şekilde ölümden sonra daha üst düzeylerde daha kolay asimile olunarak, yeniden doğuş oluşumunun dışında kalınacaktır. Belki de ruhlar çok kısa bir an kadar veya çağlar boyunca beklemektedirler. Bu inancın görüşüne göre, enerjinin yedi kanalı veya ışını ruhları kategorize etmektedir. Yeniden doğuş bu ayrıma göre yasa tarafından yönetilmekte, her nesil deneyim, yetenek ve bilginin birikimini taşırken sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Birikim arttıkça daha başarılı nesiller gelecek ve sonunda gelecek olan son dönemde, yeniden doğuş sona erecektir. Bunun dışında kalan bir diğer grubun peşpeşe yeniden doğduğuna ve bu şekilde çok daha fazla bilgi ve deney kazandığına inanılmaktadır. Yani bu grup dünyasal deneyimin zorluğuna çabuk sona ulaşmak amacıyla katlanmaktadır. Bütün bunlar bilincin veya ruhun özgür seçimidir yani yasa evrimleşmektir ama seçim özgürdür. Kaynak:Bilinmeyenler
-
Ata Nirun ile Bir Röportaj
Ata Nirun´la ruhlar üzerine bir röportaj Ata Nirun’un Destek yayınları´ndan çıkan "Türkiye´de Ruhlar ve Ruhçuluk" kitabı üzerine kendisi ile bir röportaj yaptık. Ruhlar alemi ile ilgili merak ettiklerinizin tüm cevabı aşağıda... Soru - Ata bey en son sizin Meryem Ana Evinin sırrını anlattığınız Panaya Kapulu isimli kitabınızı okumuş, oldukçada etkilenmiş, şaşırmış ve dünyada neler oluyor diye düşünmüştük. Ancak son kitabınız olan Türkiye´de Ruhlar ve Ruhçular´da bizi daha fazla şaşırtacağa benziyor. Öncelikle birçok insan sizi yanlış tanıyor. Dünyanın sayılı astrologlarından biri olmanız yanı sıra spiritüel eğitiminiz ve geçmişiniz hakkında bizi biraz bilgilendirebilir misiniz? Ata Nirun - İşin aslına bakılırsa öncelikle ben de bir spiritüalisttim yani o yoldan geçtim ve bu süre oldukça da uzun sürdü. Gerçekte ise bir okültist yani bir gizemciyim, beni ilgilendiren şey, her konuda, her yerde ve her şeyde gizemi aramak ve onunla buluşmak. Bu nedenle de elbette ki Astroloji de işin içinde yer aldı, aslında bir hobiydi ama sonra her zaman yapmaya çalıştığım gibi olayı bütünüyle kavramak adına profesyonelliğe dönüştü ve öyle de kaldı. 90´lı yılların başında Alo-900 süreci yaşanırken astrolog kimliğini taşımam ya da medyatik çizgide bu kimliğin çok öne çıkarılması astrolog olarak tanınmama yol açtı. Evet, bu kimliği üzerimden atamıyorum ama yine konuya okült manada bakacak olursak, klasik astrolojiden gerçekten çok hoşlanıyorum ama gelin görün ki ülkemde yıldız falı ile gerçek astroloji arasındaki fark görülemiyor, ayırd edilemiyor. Bunun en önemli nedeni durmaksızın peşpeşe ortaya çıkan bir sürü astroloji amatörü, kaldı ki bu kadar uzun bir sürece rağmen yani çeyrek yüzyıldır astroloji ile ilgilenmeme ve astrolojinin dünyada ve Türkiye´de en önemli isimleriyle beraber olmama karşın ben kendime hala astrolog diyemiyorum ama birileri pıtrak gibi ortaya çıkıp üç günde kendilerine astrolog diyebiliyorlar. Aslında bu olay da ülkemizdeki kültür erozyonunun bir diğer sonucu... İlk kez 1960´ların ortasında, Metapşisik yani Ruhsal Araştırmalar Derneği´ne devam etmeye başlamıştım. Herşey orada başladı, orada celseleri gördüm, gerçek medyumları tanıdım. İlerleyen yıllar içinde ise, merak önce tutkuya sonra da ciddi bir araştırma boyutuna ulaştı. Türkiye´nin bu alandaki hemen hemen tüm ciddi isimlerini tanıdım, tüm dernekleri tanıdım, ruhçu gruplarla beraber oldum ardından bu inceleme süreci dünya çapına yayıldı ve birçok ülkede araştırma ve çalışmaları sürdürdüm. Bir sürü kursa, workshop´a, seminere katıldım. Büyük üniversitelerin araştırmalarında bulundum falan... Bu arada "Bilinmeyen" ve "Fenomen" dergilerini yönettim ve tam anlamıyla birer okült yayın olan bu dergiler hala bu alanda tektirler ve bir başkası yayınlanmamış ve yayınlanmamaktadır. Bunun nedenini ise, şimdi bile anlamış değilim, öylesine abuk dergiler çıkıyor ki... Ama her nedense her yaştan çok büyük bir kitlenin çok ilgilendiği bu konular hiç akla gelmiyor. Neyse, bu da ayrı öykü. Sonuç olarak beni ilgilendiren şey, dediğim gibi gizemin ta kendisi, öyle popülizmle, siyasetle veya amatörlükle sulandırılmış hali değil. Bu kitapta ise, arada bir magazinsel çizgiler görülse de, okur bunların gerçekten yaşandığını bilmeli, ben bunu anlatmak istedim... Soru - Türkiye´de Ruhlar ve Ruhçular kitabı bir belgesel tadında ve Türkiye´deki Ruhçuların tarihçesini bize keyifli bir şeklide aktarıyor. Kitabı okudukça inanamıyorsunuz ama yaşananlar, inançlar, ödenen bedeller gerçek. Türk spiritüelizmini batıyla kıyasladığınızda durum nasıldır? Ata Nirun - Gerçekte Türk Ruhçuluğu yani Türk Spiritüalizmi diye birşey yok. Zira Ruhçuluk evrensel iddialar içeren bir öğreti veya izm. Kitabın adı böyle ama benim vurgulamak istediğim şey, konunun bizde nasıl yaşandığı yönünde ve ülkemizde bu öğretinin nasıl yorumlandığını göstermekten ibaret. Geçmişte çok ciddi olarak yaşanılan ve özgün etkiler yaratabilen Ruhçuluk, eğer o çizgide kalabilseydi ya da gruplar, sorumlular veya liderler bir yerlerde buluşabilseydiler, öğretinin sosyal sonuçları belirginleşebilir ve hatta batıda olduğu gibi, din baskısından kurtulmuş evrensel bir ruhsal öğreti güç kazanır ve toplumu bugünkü haline göre çok daha fazla aydınlatabilirdi, irtica bile geri adım atabilirdi ama olmadı ve egolar galip geldiler. Bunları kitapta uzun uzun anlattım. Bugün ise Ruhçuluk hemen hemen hiç yok veya bir nostaljiden ibaret. Eskinin ciddi, iyi eğitilmiş meslek sahibi ve akıllı ruhçularının yerinde, kendilerini doğaüstü göstermeye çalışan bir sürü saçma sapan şarlatan var, zaten internet sayesinde gizemin de suyu çıktı, bir de New Age karmaşası ve uçukluğu işin içine girince ipler iyice koptu. Kısacası Türkiye´de artık Ruhçuluk yok, sadece kalıntıları var. Batıda ise yüz yıllık ciddi kurumlar hala varlıklarını ve etkinliklerini sürdürüyorlar... Soru - Adana ve İzmir neden Ruhçular için önemli şehirlerdir? Ata Nirun - Sanırım eski ruhçuları kasdediyorsunuz. Ama Adana değil, İzmir önemliydi çünkü Dr. Ruhselman orayı bir üs gibi kullanmış ve etkin bir çevre oluşturmuştu. Ama yine sanırım İzmir´in siyasette ve sanatta olduğu gibi bu alanda da bir ayrıcalığı hatta öncülük misyonu vardı. Fakat bu da sürdürülemedi. Soru - Ruh gerçekten var mıdır? Ata Nirun - Zor bir soru, kitapta çeşitli yaklaşımları anlattım fakat soruyu eğer bana soruyorsanız olmasını çok istiyorum çünkü eğer ruh yoksa yaşam çok anlamsızlaşıyor ve tek taraflı kalıyor. Bildiğimiz herşey birer düalite olduğuna göre, ruhun da iki tarafı olmalı. Ölüm ve yaşam varsa beden ve ruh da olmalı. Bir diğer ipucu da, insanlığın hayalini kurduğu her şeyde benzer sonuçlara erişmesi gerçeği. Bilim kurgunun bilime dönüşmesi örneğinde olduğu gibi... Öyleyse, yaklaşımlar, yorumlar ya da tasarımlar da bir yerlerde yaklaşık sonuçlar getirebilir ama henüz erken çünkü daha önce ölümle başa çıkmamız gerekiyor. Nostradamus´un dediği gibi; "İnsanoğlu ölümü öldürdüğü zaman, ilahi ödüle erişecek..." Ama bunun için hastalıklar ve kazalardan evvel öldürmemeyi öğrenmemiz gerekiyor ve en zor olan şey de bu. Öte yandan, ölümün ötesi tüm Ruhçuluk bilgilerine ve inanç dışı deneyimlere rağmen hala belirsiz. Ölmüş bir insanla hala ciddi bir ilişki kurulmuş değil, aynen dünyadışı canlılar olayında olduğu gibi. Ve çok daha önemlisi, Ruhselman gibi yaşamlarını bu konuya adayan sayısız araştırmacının, öldükten sonra neden bize ulaşamadıklarının cevabını veremiyor olmamız. Sonuç olarak ben, yine de tüm gizemin çözülmüş olacağı çok uzak bir geleceği düşlüyorum. Soru - Ruhçuluk konularına neden doktorlar bu kadar ilgililerdir? Ata Nirun - Çok normal çünkü doktorlar yaşam ve ölümle içiçeler. Her an ölümle karşılaşıyorlar ve içlerinden bazıları merak ediyor. Fakat bu olay geçmişte böyleydi, bugünkü Türkiye´de böyle değil. Şimdi artık, para kazanmayı bir yana bırakıp, yaşamlarını bu yönde feda eden doktorlar yaşamıyorlar... Soru - Türkiye´de ki hangi politikacı ve sanatçılar ruhlarla ilişki halindedir? Ata Nirun - Yine bugünü soruyorsanız, cevap hiç kimsedir. Politikacıları zaten geçiniz, bırakın Ruhçuluğu, daha önce ilgilenmeleri ve öğrenmeleri gereken o kadar çok şey var ki. Sanatçılar ise, saçmalık peşindeler, bazıları New Age salgınından kaynaklanan ve temeli olmayan akımların peşinden koşturuyorlar. Hani şu son günlerdeki "Secret" garipliğinde olduğu gibi... Bizler bu düşünceyi 25-30 yıl önce konuşurduk. Dedim ya günümüzdekiler işin sansasyonunun ya da popülizminin peşindeler. Binlerce yıllık kutsal bir Okült öğreti olan Kabbala´nın şarkıcı Madonna´nın ayağına düşmesi gibi... Sözün kısası, günümüzün sanatçılarını geçiniz, hiçbirisi bu alanda ciddiye alınamaz. Soru - Kitabınızda Adana´da yaşanan bir olaydan bahsediyorsunuz. Elmita isminde bir kız çocuğundan... Reenkarnasyona inanmadığınıza göre bu durumu nasıl açıklıyorsunuz? Ya da sizin anladığınız anlamda reenkarnasyon nasıldır? Ata Nirun - Ben klasik olarak Ruhçuluğun tarif ettiği bir reenkarnasyona inanmıyorum demiştim. Yani elbise değiştirir gibi, beden değiştirilmesini çok dünyasal buluyorum. Ela veya Elmita olayı ise, benzer birçok olaydan sadece birisidir. Bence Psikiyatri´nin önemli ismi Jung´un söylediği gibi, Kollektif İnsanlık Bilinci yaklaşımı sanki daha akıllıca ve uygun. Ya da, bir bilgisayar gibi düşünmeliyiz, arada bir datalar karışıyor sanki bir virüs geliyor da, sistemin çalışmasını etkileyip, dataları yani bilgileri karıştırıyor. Ama bunlar birer varsayımdan öte değiller. Bu arada özellikle de, bizim dinci yorum meraklılarının bilmeleri gerekir ki, Modern Reenkarnasyon onların sandıkları gibi Hindu kökenli Tenasüh inancından çok farklıdır yani bu bir Hindu ya da Budist inancından alınmıştır, denilirse yanlış olur. İkisi ayrı şeylerdir. Ve daha önemlisi sadece bizimkilerin değil, tüm dünyadaki her tür dini çevrenin bu tür konulara girmemeleri gerekir çünkü konu dini değil, bilimsel bir konudur ve o platformda araştırılması gerekir... Soru - Ruh çağırma seanslarında ağızlarından kül veya su dökülen medyumlardan bahsetmiştiniz kitabınızda. Bu gerçek midir, siz gözlerinizle gördününüz mü? Ata Nirun - Birçok kez tanık oldum, yazmadığım birçok olay da var. Bu tür olaylar ortama bağlıdır, koşullar bellidir ve deneyi istediğiniz zaman tekrarlayamazsınız. Bu nedenle de, bilimsel veya en azından ciddi bir araştırma yapamazsınız. Beni bırakın batıdaki birçok bilimsel kurum, yıllarca böyle yetenekli insanlarla çalışmalarına rağmen, istedikleri sonuçlara ulaşamamışlar ve spontane olaylar yaşamışlardır. Fakat ben bunları yaşadım ve tanık oldum. Oysa önemli olan bu olaylar değildir, bunları yapabilen insanlardır çünkü bu insanlar böyle doğa ötesi denilebilecek sonuçlar oluşturmalarına rağmen asla kendilerini ön plana çıkartmadılar ve tanınmak istemediler, işte beni etkileyen şey budur. Düşünsenize, bu tür yetenekler ya şimdiki şarlatanların elinde olsaydı acaba neler olurdu? Soru - Sizce Türk Spiritüalizmi başarısızlığa mı uğramıştır? Sonuçları nelerdir? Türk ruhçuluğu bugün ne durumdadır? Ata Nirun - Bunun cevabını yukarıda da verdim ama temel etken bir yerden sonra dini çizgiye sapılması ve konunun bu nedenle de tarikat benzeri gruplaşmalara ve hatta komünlere dönüşmesi önemli bir nedendir. Türk Ruhçuluğu, artık yok. Ben okurlarımın geçmişi öğrenmelerini ve bilmelerini amaçladım. Soru - Türkiye´nin bir çok alanında olduğu gibi Ruhçuluk ta da yoğun bölünmeler yaşandı. Bu bölünmenin arkasındaki gerekçeler nelerdir. Bugün hangi dernekler bu faaliyeti sürdürmektelerdir? Ata Nirun - Sadece Metapşisik Derneği bugün Bilyay adı altında eski çizgisinden daha farklı bir çizgiyi sürdürüyor. Ötekiler yokolup gittiler, dedim ya New Age akımları işin ciddiyetini yaraladı, hasar verdi. Soru - Gerçek medyumları şarlatanlardan nasıl ayırt edebiliriz? Medyumlar şarlatanlara gündem oluşturacak bir tepkiyi niye gösteremiyorlar, bu bölünmüşlükten mi kaynaklanıyor? Ata Nirun - Çünkü artık gerçek medyum yok. Bu titri veya tanımı günümüzde sadece şarlatanlar kullanıyorlar. Yaşayanlar ise tamamen köşelerine çekildiler ve ilgilenmiyorlar. Zaten hiçbir zaman ün peşinde değildiler. Soru - Ruhçuluk meselesi 1950´lerde Türkiye´de önemli bir güç haline geliyor. 70´ler ve 80´lerde popülerleşiyor. Ruhçuluğun bugünkü konumu nedir ve gelecek için öngörüleriniz nelerdir? Ata Nirun - Gelecekte sanıyorum yine bu çizgiye dönülecek ama daha çok zaman var. Halen içinde bulunduğumuz ruhsal gelişim saçmalıklarının hiçbir işe yaramadığı anlaşılınca ve din gerçek kimliğine kavuşunca yine Cardec ve Ruhselman öğretileri popüler olacak. Soru - 90´lı yıllar itibariyle Amerika´dan kişisel gelişim adı altında ülkemize bir kültür pompalandı.(New Age) Gerçekten geldiğimiz bu günde bu akımlar insanlığa bir çare mi? Ruhumuzu dingin tutup, sadece istemekle ve evrene mesaj yollayarak hayatımızdaki çözümsüzlükleri çözebilir miyiz. Ferrari’mizi satalım mı? Yoksa millet olarak daha çok çalışıp Ferrari mi alalım? Bu eleştirileri kitabınızda görmek mümkün mü? Ata Nirun - Evet, bu eleştiriler bir oranda kitabımda yer aldılar ama aslında bu başka bir kitabın konusu olmalı ve galiba da olacak yani bu tür iddiaların tek tek ele alındığı bir çalışma gerekiyor. Ruhumuzu ne yaparsak yapalım, dingin tutamayız çünkü dingin bir dünyada yaşamıyoruz, evrene istediğimiz kadar mesaj gönderelim hiçbirşey olmayacak, hiçbirşey değişmeyecektir çünkü biz sandığımız yani tanımladığımız gibi bir evrende değiliz. Biz öyle zannediyoruz, kendimizi insan zannettiğimiz gibi... Bu tanımları biz koyduk, oradan birileri veya bir bilinç gelip bize böyle olduğunu hala söylemedi. Herşeyimiz zanlarımızdan ibaret ve evren sandığımız şeyin bizden haberi yok. Zaten gerekmiyor da... Herkes bilmeli ki, bizler asla evrensel veya ilahi bir ilgiye henüz layık olmadık ve bu gidişle de olmayacağız. Eğer bir ülkenin insanları, sersemce nedenlerle başka bir ülkenin insanlarını, kadın çocuk ayırmaksızın öldürüyorsa, diğer bir taraf da, ellerinde en güçlü silahlarla kendi ırkdaşlarını, dindaşlarını yok edebiliyor, beyin diye taşıdıkları şeyin içine sadece kadınlara yönelik seksüel güdülerden başka bir duygu sokamıyorsa ve daha niceleri yaşanıyorsa ve ötekiler de kendi çıkarları doğrultusunda olanları seyrediyorlarsa, hiç kimse evrensel veya ilahi bir beklentiye girmemelidir. Biz bunu haketmedik ve etmiyoruz. Ötesi laf salatalarından başka birşey değildir. Eğer Ferrari´leri bırakacaksak, bunu bireysel bir deneyim olarak değil, global anlamda yapmalıyız ama bana sorarsanız hiçbir işe yaramaz. Bırakın Ferrari´yi, bana Mercedes´ini veya cipini bırakmış bir isim söyleyebilir misiniz? Var mı bir tanıdığınız? Ya da neden Ferrarileri daha çoğaltalım? O zaman Ferrari´nin ne anlamı kalır ki..? Zaten bence Ferrari’nin satılması kitabının ardında, Ferrari markasını aramak gerek. Kısacası bu tür şeyler yani Ferrariler, Secret´lar, alınıp satılan Reikiler, insanın düşünme yetisini küçümseyen NLP şarlatanlıkları, beden eğitimine benzetilen yogalar günümüzün ruhsal süper marketinin raflarına konulan ürünlerden başka birşey değildirler. Tümü sömürüdür ve yarar sağlamamaktadır. Ve gelecek kaostur ama bu kaos gerçek insanların yaşayacağı Altın Çağ öncesinde yaşanacak olan kaostur ve gereklidir.... Sorular Yelda Cumalıoğlu tarafından sorulmuştur...
-
Mutluluğun Şifreleri
Mutluluğun Şifreleri Deepak Chopra dünyanın en tanınmış doktor ve yazarlarından biridir. Doğu öğretilerini kullanarak kişinin kendini iyileştirme sanatı üzerine çok önemli çalışmaları bulunan ve modern tıbbı, spiritüalizm ile harmanlamayı çok iyi başarmış bir üstattır. En önemli sözlerinden biri : “Mutluluk, güzelliği yakalama sanatıdır” ifadesidir. Çünkü bu cümle doğru algılandığı takdirde kişinin hayatını kökünden değiştirebileceği yegane noktadır. İnsanoğlu aslında ne para, ne çok tutkulu bir aşk, ne de kariyer ile sonsuza dek mutlu olabilecek bir yapıya sahiptir. Bu materyalist dünyanın insana veya kendine koyduğu bir kuraldır ve bu kaynaklardan gelebilecek tüm mutluluklar sadece belirli bir zaman için insanı mutlu kılmaktadır. Kişi bu kaynakları elde ettiği zaman belirli bir dönem için kendini iyi hissetmekte, ancak “alışma” dönemine girdiği andan itibaren bu iyilik hali hızla tükenmektedir. Çevremizde bu durumdan muzdarip bir sürü insan görürüz. Belki de farkında olarak veya olmadan biz de böyle biri olabiliriz. Kimi insan bu süreci çok hızlı yaşar, kimisi ise çok yavaş. Aslında bu, insanın doğal döngüsüdür. Yani bu yeni kaynaklar bulma metodu insanın kendini geliştirmesi için bir anlamda da gereklidir. Tabii ki sınırları olmak şartı ile. Ama yine de sınırları ne olursa olsun mutlu olma sanatının özü bu değildir. Bahsettiğimiz mutluluk, kişinin her türlü olaya ve duruma karşı kendini pozitif tutarak mutlu hissedebilme halidir. Bu davranış şekli, normal bir insanı zor günlerde güçlü, mutlu günlerde zevk alan biri haline getirir. Çoğumuz artık ne mutluluğumuzun farkındayız, ne de mutsuz olduğumuzun. Yaprak gibi oradan oraya sürüklenmiş giden mutluluk halleri insanı aslında tıpkı uyuşturucu almış gibi o an için iyi hissettirir, etkisi geçtiğinde ise geriye kalan, sadece bıkkınlık ve kendini suçlamadır. Aslında gerçek mutluluk insanın sadece kendi kendine başardığı bir duygu-durum halidir ve özrümüz ne olursa olsun, bunu sadece biz kendimiz başarabiliriz. Nasıl mı? İşte çok basit kurallar… Bütün kuruntularınızdan kurtulun. İnsanın en büyük hatası istediğini elde ettiği andan itibaren onu kaybedeceği korkusu yaşamasıdır. Bu paranoya insanı hem bilinçsiz olarak kaybetmeye yöneltir, hem de elde ettiğinin keyfini çıkarmasını engeller. Kazandığımız her şeyin bizim için geçici olduğunu çok iyi algılamayı başarabilirsek ve şu anda yaşamayı ilke edinirsek keyif almak çok daha kalıcı hale gelecektir. Kuruntu sadece endişe getirecektir ve sonuç kaybetme korkusu ile hiç kazanmamak olacaktır. Önce kendinizi düşünün. Bu aslında uygulanması çok zor olan bir maddedir. Birçok insanın içinden “Çocuklarım”, “Eşim”, “Sevdiklerim” diye bağırdığını buradan bile duyabiliyorum. Birileri için iyi bir şeyler yapmak, onlara sahip çıkmak, sevmek bizi iyi bir insan hale getirir. Sevgi dolu, düşünceli ve sevilen insanlar oluruz ama bunun kesin bir sınırı olmalıdır. Bu sınırın ne olduğu herkese göre farklı olsa da, genel olarak zarar gördüğün noktada duvarları koyabilmek diyebiliriz. “Sen mutlu olmazsan başkasını nasıl mutlu edebilirsin ki?” çok önemli bir sorudur. Geçici çözümler, olayları ört bas etmek, mutluymuş gibi davranmak sorunu çığ gibi büyütür ve bir patlamaya dönüştürür. Sorunlar üst üste bindikçe sorunun özünden çok sonuçları önem kazanır ve kayıplar büyük olur. Buna en basit örnek uçak yolculuklarıdır. Bir anne, bebeği ile yolcu koltuğuna otururken emniyet kemerini veya ani bir basınç değişikliğinde oksijen maskesini önce kendine sonra çocuğuna takar. Bu uçuş kurallarının birinci maddesidir. Neden mi böyledir? Çünkü önce o emniyette olmalıdır ki çocuğunu sıkıca kavrayabilsin ve korumaya alabilsin. Aslında bu kadar da basit bir şeydir kendini korumak. Kısaca kendini korumak başkalarını korumaktır. Yozlaşmayın. Herkes zengin, güçlü, güzel, paralı olmak ister. Bu bizim kendimize koyduğumuz bir toplumsal kuraldır ya da o hale getirildik. Önemli değil. Bir firmada çalışıyorsanız 25 kişilik bir ekibin içerisinden boşalan satış müdürü pozisyonuna yalnızca bir kişinin geleceğini kendinize kabul ettirin. Geri kalan 24 kişinin en az yarısının bu pozisyon için potansiyeli olan sizin kadar güçlü, sizin kadar karizmatik kişiler olduğunun farkına varın. Yapılacak olan seçim için yapacağınız tüm hareketler iyi bir amaca hizmet etmelidir. Hayallerinizi gerçekleştirmek için yozlaşmayın, yalan söylemeyin veya kendinizi olduğunuzdan daha farklı biri gibi göstermeye çalışmayın. Bu genellikle geri teper, çünkü kimse aptal değildir. Aynı durumu pek çok durum için örneklendirebiliriz. Eşinize, çocuğunuza, dostlarınıza kısacası sizi seven herkese karşı dürüst ve açık olun. Bu huzurlu olmanın tek altın kuralıdır ve en önemlisi kimsenin hakkını yemeyin. Haksızlık hissi insanın kendini en kötü hissettiği hallerden biridir ve kişiliği zamanla zedeler. Vefasız olursanız, unutulursunuz. Ne veya kim olduğunuz hiç önemli değildir. Başkalarına zarar verecek şeyleri mümkün olduğu kadar yapmamaya çalışın veya yaptıysanız da hatalarınızdan ders çıkarın. Zamanı doğru kullanın. Bu cümle hemen her yerde ele alınıyor çünkü insanın kendine ait kaliteli zaman geçirebilmesi, kendini mutlu hissettiği aktiviteler de yer alması altın kuralların başında geliyor. Türkiye’de oluşturulan yanlış çalışma saatleri, tüm hayatın işe adanmasını isteyen talepkar patronlar aslında kendi işlerine ne kadar zarar verdiklerinin hiç farkında değiller. İnsanların konsantrasyon sağlamak için belirli bir kapasiteleri vardır ve o kapasite siz ne yapsanız daha üstüne çıkamaz. Aslında 9 saat çalışan bir eleman ile 12 saat çalışan bir elemanın verimlilik açısından hiçbir farkları yoktur. Hatta 9 saat çalışan çok daha verimli ve üretkendir. Bu gerçek, pek çok gelişmiş ülkede çok iyi özümsenmiş olmasına rağmen maalesef ülkemizde ısrarla reddedilmektedir. Eğer siz de böyle bir iş hayatına sahipseniz yapacağınız ilk şey, vaktinizi çok iyi değerlendirmek için plan yapmaktır. Haftalık planlar yaptığınız zaman kendiniz için haftada en az beş-altı saat ayırdığınıza emin olun. Kimsenin sizi sizden çalmasına izin vermeyin. Kendinizi her zaman ödüllendirmelisiniz çünkü siz buna değersiniz. Sevmeyi bilin. Sevmek gelişmenin ve öğrenmenin tek yoludur. Burada bahsettiğimiz sevgi herşeye karşı duyulan sevgidir. Burada doğadan, hayvandan, insandan, gökyüzünden her şeyden bahsedebiliriz. Ama öncelikle kendimizden bahsetmeliyiz. Kendinizi sevin. Siz bu dünyada teksiniz ve özelsiniz. Gözünüzü, kaşınızı, herşeyinizi sevin. Siz kendinizi sevdikçe başkalarının da sizi sevme kapasitesine inanamayacaksınız. Aynaya baktığınızda kendinize gülümsemeyi öğrenin. Kendi ile barışık olan insanlar her zaman kazanmıştır ve kazanacaktır. Sevme kapasitenizi ne kadar genişletirseniz o kadar mutlu olursunuz. Aslında kurallar basit ve hep aynı noktaya geliyor; kendimizi sevmeyi ve saymayı başarırsak mutlu olmanın ilk adımını atmış olacağız. Bunu başarmanız ve ipi göğüsleyebilmeniz dileğiyle… Bige Nirun Dalkılıç
-
Venüs Neden Ters Döner?
Diğer sıra dışı özellik gezegen yüzeyindeki çok sayıda iri krater ve derin çatlakların yanı sıra tüm hızıyla devam eden jeolojik aktivitidedir. Genel bir ilke olarak yoğun volkanik aktivitenin gezegenlerin genç aşamalarında görülen bir durum olduğu söylenebilir. Laplace’ nin klasik Nebula teorisine göre Güneş sisteminde merkeze yakın gezegenler , uzak olan gezegenlerden daha gençtir. Bu durumda Dünya’nın Mars’tan , Venüsünde Dünyadan daha genç olduğu söylenebilir. Ama çok yoğun aktiviteyi gerçekleştirebilecek kadar değil. Genel kurama göre gezegenler yaşlandıkça dıştan içe doğru soğuma ortaya çıkar ve kabuk giderek kalınlaşıp sertleşir . Bu yüzeyde homojen olmayacağı için , sıvı kısmın üzerinde kalan plakalar oluşur ve bunlar süreç içerisinde birbiriyle çarpışarak yüzeyde depremlere sebep olur, kimi noktalarda büzüşerek yükselerek sıra dağları oluşturur. Yaşlanma sürdükçe kabuğun (Litosfer) sertleşip soğumasına paralel iç kısımdaki sıvıda yoğunlaşarak jeolojik etkinlikleri azaltır. Venüs gezegenimizden daha genç bir gezegen olarak tanımlansa bile , durmak bilmeyen aktiviteyi açıklamak zordur. Venera ve Magellan uyduları sayesinde yüzeyin oldukça sert olduğu bilinmektedir ki, bu belirli yaşlanmayı gösterir. O halde jeolojik aktiviteyi o gezegenin yaşından bağımsız faktörlere ; mesela organik bileşimine ve yüzey ısısına bağlı olabileceği düşünülebilir. Laplace teorisine göre oldukça yaşlı gezegenlerden biri olması gereken Jüpiter ‘in uydularından İo ‘nun Güneş sistemi içerisinde volkanik açıdan en aktif gök cismi olduğu bilinmektedir. İo ‘nun yüzeyi bir çok kez kükürtlü lavlarla kaplanmıştır, uydunun içten dışa ısı akışı konusunda incelemeler sonucunda oldukça bilgi sahibi olunmuş, bu enerjinin sebebi hakkında yeterli radyoaktivite görünmediği ortaya çıkmıştır. Bunun yerine astronomlar , volkanik enerjinin kaynağının Jupiter ‘in ve diğer uydularının İo üzerindeki çekimsel etkilerinden kaynaklanan gelgit sürtünmesi olduğunu öne sürmüşlerdir. Öne sürülen bu teori Venüs içinde kabul edilebilirmi. ? Şuan itibariyle bunla ilgili hiç bir somut veri bulunmaz. Ama daha uzak geçmişlerde bugünkünden farklı bir yörüngedeyken yaşadığı yakın geçişler ve olası uydu çarpışmaları sırasında oluşan olağan üstü çekim etkilerinin bugün gözlenen yoğun aktivitenin başlıca sebebi olduğunu söylemek pekte haksız bir düşünce olmaz. Sahip olduğumuz bilgilere göre evrende en fazla bulunan maddenin hidrojen ,hemen ardından helyum gelmektedir. Oksijen ve karbon gibi yaşamsal elementler görece azdır. mağnezyum, demir, silisyum ve alüminyum gibi gezegenlerin katı yapıları içinde bulunan elementlere ise gazlara göre ender rastlarız. İç gezegenler olarak adlandırılan kütleleri küçük olan Merkür, Venüs ,Dünya ve Mars ağırlıklı olarak kaya ve metalleri içerir. Gezegenlerin güneşe olan uzaklıkları arttıkça ve kütleleler büyüdükçe yapılarında uçucu maddelerin daha çok arttığını görürüz. Jüpiter, Satürn, Neptün gibi gezegenler büyük oranda bu gazlardan oluşur. Venüs metal bir çekirdeğin üzerinde kayalık bir örtü ile oluşmuştur. Bu sıkı bağlantı sayesinde onları bir arada tutabilmek için yerçekimine ihtiyaç kalmaz. Venüs yüzeyinin 480 derecelik bir ısıya sahip olması yüzeyin hemen altındaki kaya ve metalleri akkor haline getirmeye yeterli değildir. Ergime için gerekli ısı miktarı demir için 1535 derece , bakır 1083 , nikel 1445 , gümüş 960 derecede ergimeye başlar. Budurumda yüzey sıcaklığının küçük çatlak ve çöküntü yaratarak metalleri yumuşatma ihtimali yoktur. Yoğun mağma hareketinin kabuğun iç kısmından kaynaklandığı açıklaması dışında başka bir açıklama getiremeyiz. O halde kabuğu sert metal ve kayalardan oluşmuş dünya boyutundaki bir gezegende yaşanan yoğun jeolojik aktivite , İo örneğinde olduğu gibi güçlü bir çekim etkisiyle açıklanabilirmi. ? Böyle bir iddia için görünürde Güneş dışında bir gezegen yoktur. Ancak devasa kütlesiyle büyük bir çekim çekim gücüne sahip olsa bile Güneşin kabuğu katılaşmış bir gezegende böyle sıra dışı bir aktiviteye yol açacak oranda şiddetli bir etkiye sahip olması pek anlamlı gelmez, keza Merkür Güneşe daha yakındır. Dünya venüse göre biraz daha uzak mesafede olmakla birlikte Venüsünküne yakın bir etki almakta ve Dünya üzerindeki aktivitelerin güneş kaynaklı olmadığı bilinmektedir. Diğer bir konu Venüs milyonlarca yıldır bugünkü konumunda dönmekte ise güneşten aldığı yoğun etkiler ile denge noktasına çoktan gelmiş olması gerekir. Durum böyle değilse ve Venüs bugünkü konumuna bir kaç bin yıl önce geldiyse. ? Venüs yüzeyinde değişik tipte kraterler mevcuttur. Bunların bir çoğu kabuk hareketlerine bağlı olmakla birlikte büyük meteor çarpışmalarının izlerini gösteren kraterlerde mevcuttur. Bunlar geniş çaplı ve derin omayan izlerdir. Uydumuz Ay’ın yüzeyindede çarpışmalarla oluşmuş krater izlerine raslarız. Atmosferi olmadığı için Ay yüzeyi çarpışmalar karşısında koruma kalkansızdır. Venüs söz konusu olduğunda atmosfer kalkanının önemi artar ; dev meteoritlerin bu kalkanı aşarak yüzeye çarpabilmesi pek mümkün değildir. Olsa bile ender çarpışmalardır. Akla gelen soru bu kalkanın ne zaman oluştuğudur. ? Dünyamıza çok büyük bir asteroid çarpsa dünya üzerinde yaşamın son buldurabilecek zincirleme etkiler yaratabileceği ve Venüsün bir kopyası olacağı bilimsel veriler ile sabittir. Venüsteki jeolojik aktivitelerin sebebi çarpışmaya bağlı zincirin bir sonucu olması oldukça yüksek bir ihtimaldir, kaldı ki böyle bir olaya somut kanıt getirilebilmesi imkansızdır. Bilim dünyasının ısrarla görmeze getirdiği ve bundan bahseden kişiyi aforoz ettiği düşünce , bundan 7.300 yıl öncesine dek oldukça farklı ve geniş bir yörüngeye sahip , epliptikle çakışmayan ve 40 derecelik bir sapma gösteren ve konumu büyük ihtimalle Mars ve Jüpiter arasında bulunan ve bugün Asteroid kuşağı olarak bildiğimiz yerdeydi ve olasılıkla uydusuda mevcuttu. İÖ 5310′da uzayın derinliklerinde çok uzun bir yörünge çizerek gelen ve Nibiru/Marduk/İxion olarak adlandırılan gezegenle tehlikeli bir yakın geçiş gerçekleştirdi. Bu geçiş sonrasında Venüsün tüm dengesi bozuldu. Bu yörünge geçişi sadece Venüsle ilgili kalmayıp , Merkür yapısını inceleyen bilim adamları milyonlarca yıl önce en az iki kez kendisi büyüklüğünde bir gök cismiyle çarpışma yaşadığını ve bu nedenle yüzeydeki metallerin çekirdeğe gömülerek sıvı çekirdekten mahrum kaldığını düşünürler. Bu çarpışma için en uygun aday Nibiru/Marduk uydularından biri olduğu düşünülebilir. Yine teorilere bağlı olarak Marduk’un uydularından biriyle Venüs’ ün uydusu çarpıştı ve bu çarpışma sonrasında bugünkü Asteroid kuşağı meydana geldi. Görece büyük parçalarda Venüs yüzeyine düşerek gezegenin yörüngesinden çıkartarak içlere doğru itmiştir. Eski konumundayken büyük olasılıkla Mars atmosferi gibi ince ve seyreltik olan yüzeyi çarpışmanın etkisiyle bügünkü haline gelmiştir. Diğer taraftan sistemin içlerinde yaşanan karmaşıklık nedeniyle Venüs önce marsa yaklaşmış , ardındanda Dünya ile yakın geçiş yaparak insanoğlunun Venüs için Tüten Yıldız imgelemi oluşmuştur. Güneşinde yoğun bir etkisiyle gökyüzünde 2,000 yıl süren bu göksel savaş Dünya tarafından itilen ve Güneşe yakalanan Venüs , Merkür ve Dünya arasında bugünkü konumuna oturmuştur. Çarpmanın en büyük etkisi eski konumundan çıkmasıyla yaşanan gezegenin dönüş hareketlerinde yaşandı. Güneş sisteminin oluşumu sırasındaki saat yönündeki momentum kuralı bozmuştur. Astronomlar Venüsün ters dönüşüyle ilgili olarak dev bir asteroid veya kuyruklu yıldız tarafından gezegene şiddetle çarpıldığı ve bu çarpma sırasında momentumun tersine döndüğünü söylerler. Bu felaketin yakın bir geçmişte değil milyarlarca yıl önce Güneş sisteminin ilk oluşumu sırasında olduğunu söyleyerek insanoğluna ait tüm bilginin somut gerçeklikten öte masa başında kuramsal olarak oluşturulmasına zemin hazırlarlar. Çarpışma fikri onlar için yabancı olmasada çarpışmanın zamanı yaşadığımız dünyada bir çok kuramsal bilginin değiştirilmesini gerektirmektedir. Venüse ait çarpışma izlerinin ise artık saklanamayacak kadar yakın geçmişte olduğu bir gerçektir. Venüs’ün bir gün astronotlar tarafından ziyaret edilip edilmeyeceği belli değil; ama yakın gelecekte böyle bir şey kesinlikle imkansız. Atmosferindeki karbon dioksit moleküllerini parçalayıp oksijeni serbest bırakarak, gezegeni dünyalaştırma gibi öneriler var. Ama bu tür bir çalışma mevcut teknolojimizin o kadar ötesinde ki, bu konu üzerinde tartışmanın hiçbir anlamı yok. Bizim için Venüs, belli bir mesafeden izlememiz gereken bir gezgen. Peki teleskop kullanan gökbilimcinin yapabileceği şeyler nelerdir? Şunların kayıtlarını tutabilir: Evreler (ama gözlem ve kuramın her zaman çakışmadığını aklından çıkarmadan),görülebilen herhangi bir gölge, ara çizgideki herhangi bir aykırılık, Ashen Işığı’nın herhangi bir belirtisi. Filtreler genellikle çok yararlı olur. Ashen Işığı sadece, hilal evresindeki Venüs karanlık zemin üzerindeyken görülebilir. Ama diğer gözlemlerin çoğunda en iyi sonuç günışığnda alınır ki, bu da guruba bakmaya uygun bir zaman kullanmanız gerektiği anlamına gelir. Kaynakça: Tübitak,neferkaminAnu
-
Venüs Neden Ters Döner?
Venüs Neden Ters Döner? Güneş ve Ay’dan sonra en parlak gezegen olan venüsün diğer gezegenlerin aksine olarak doğudan batıya doğru dönmesi konusunda Üniversite Bilimi venüsün bir uyduya sahip olmamasından dolayı ters döndüğünü söyleyerek konuyu geçiştirmeye çalışır. Bu konuda fikir beyan edenler teori öne sürenleri “outsider” olarak nitelendirerek aforoz eder. İnsanoğluna yüzyıllar boyunca Dünyanın uydusunun Ay olduğunu söyleyen fakat Ay’ın dünyadan daha eski bir gezegen olduğunu gizleyen bu yapı gerçek astronomik bilgileri kendinde tutmak ister. Kütle, boyut ve yoğunluk açısından dünyaya oldukça yakın değerler taşıyan bu gezegen yaşama olanak vermeyecek biçimde sıcak oluşu güneşe bizden daha yakın olmasından kaynaklanmaz. Güneşe ondan daha yakın olan Merkür bile Venüsün yanında serin bir gezegendir. Bunun sebebi venüsün bütün cevresinin yoğun ve kalın bir atmosfer tabakasıyla cevrili olmasıdır. En güçlü teleskoplarla bile yüzeyi görünmez. Bu kalın tabaka sera etkisi yaratarak ısıyıda içeride hapseder . Bu nedenle gezegende yüzey sıcaklığı 480 dereceyi bulmaktadır. Atmosferinde bulunan yoğun bulut tabakaları sanıldığı gibi yağmur bulutları değil hidroklorik asitle sülfirik asit karışımıdır. Bu gezegenin yüzey incelemeleriyle ilgili olarak yapay uydulardan bize ulaşanlar hiç de azınsanmayacak nitelikte bilgilerdir. 1975 yılında Sovyetler tarafından yollanan Venera ilk yüzey fotoğraflarını elde etmiştir. Bu fotoğraflar radarla tespit edilmiş olup bildiğimiz anlamda fotoğraflar değil radarla tespit edilmiş yüzey görüntüleridir. Elde edilen verilere göre Venüs’ te çok sayıda kıta (büyük) olduğu tespit edilmiştir. Yüzeyde sıradışı volkanik etkinlik olduğu , yüzeyin yüzde sekseninden fazlasının binlerce volkandan soğumuş ve katılaşmış lavdan düzlüklerle kaplı olduğu anlaşılmıştır. Venüs’te diğer gezegenlerin hiç birine benzemeyen oldukça huzursuz bir Jeolojik yapı mevcuttur. Yakın zamanlarda Magellan uzay aracının gönderdiği daha net fotoğraflarda , çapları 40-50 km varan dev kraterler görülmektedir. Bunlar derin çatlaklarla birbirlerine bağlı durumdadır. Carl Sagan Venüsle ilgili olarak , insanoğlunun batıl inançlarında , kültürlerinde ve efsanelerinde yaratmış olduğu cehennem denen yer betimlemesi ile benzer olduğunu vurgulamıştır. Tüm bunların yanında Venüs’ün yörünge hareketleride oldukça ilginçtir. Her şeyden önce kendi ekseni etrafındaki dönme hızı Güneşin cevresindeki dönme hızından daha azdır. Ekseni etrafındaki bir turu 243 günde Güneş cevresindeki bir tam turunu 224 günde tamamlayan bu gezegenin bir günü bir yılından daha uzundur, diğer taraftan tüm gezegenlerin aksine doğudan batıya doğru döner. Venüs’ün dünyaya yakın olmasına karşın olumsuz koşullarının sebebi bugüne kadar bulunamamış belkide üstü kapatılmak istenmiştir. Güneş sisteminde esaslı bir atmasfere sahip dört tane dev olmayan dünya vardır : Yer, Venüs, Mars ve Titan. Eğer Satürn’ün en büyük uydusu Titan’ı saymazsak Venüs üç gezegenden biridir. Bu atmosfer tabakasının dünyanın atmosferinden daha yoğun hale gelmesinin sebebi bulutların ne zaman ve neden ortaya çıktığı , bu bulutların su içermeyip atmosferde su olsa dahi bunun çok üst tabakalarda ve buhar halinde olabileceği düşünülür. -------------------
-
Aslan Burcu Günlük Yorumu
Aslan Burcu Sizin için yeni koşullar öne çıkıyor. Yurt dışı bağlantılı konuların ardından,gün ortasından sonra tempo yükselmekte. İş hayatında yeni sorumluluklar altına gireceksiniz. Tamamlanması gereken konular sizi sıkı çalışmaya itecek. Aynı zamanda işle bağlantılı maddi hedefleriniz üzerinde durmaktasınız. Kariyerinize ilişkin planlarınızda ani karar vermekten kaçınmalısınız.
-
Oğlak Burcu Günlük Yorumu
Oğlak Burcu Ailevi konular gündeminizi doldurmakta. Yakınlarla olan ilişkiler önem taşırken, yerleşim meseleniz öncelik kazanıyor. Bu alanda bazı harcamalar kaynaklarınızı zorlayabilir. Gün ortasından sonra ise çok rahatsınız. Dışadönük yanlarınız size duygusal ilişkilerde keyif getirebilir. Gevşemek ve hayatın güzel yanlarını yaşamak için fırsatlar yaratmalısınız.
-
Balık Burcu Günlük Yorumu
Balık Burcu Parasal açıdan şanslı bir dönemdesiniz. Yeni kazançlar sürpriz bir şekilde sizi tatmin edebilir. Ancak aşırı giderlerinizi göz ardı etmemeniz gerekecek. İyimserliğinize güvenerek bütçenizi aşabilecek giderleri hafife alabilirsiniz. Yatırımlarınıza hız verebileceğiniz güzel fırsatlar olacak. Bu sayede birikimlerinizi değerlendirmekte başarılı adımlar atabileceksiniz.
-
Kova Burcu Günlük Yorumu
Kova Burcu Yakın çevre ve kardeşlerle ilişkiler size heves getirmekte. Daha farklı düşüncelerle donandığınız bu dönem eğitimde oldukça başarılı sonuçlar aldınız. Haberleşme ve iletişim konularınızı gün ortasına kadar sonuçlandırmanızda yarar var. Daha sonra ailevi konular gündeminizi meşgul edecek. Toprağa ait yatırım planlarınızı somut bir şekilde ortaya koyabilirsiniz.
-
Yay Burcu Günlük Yorumu
Yay Burcu Yaşam sevinciniz devam etmekte. Artık yaratıcı konularda daha fazla destek alarak yaptıklarınızla gurur duymaktasınız. Gün ortasından sonra iş koşulları ve günlük düzeniniz sizi meşgul edecek. Biriken işler ve somut sonuçlar almak önem kazanabilir. Elinizdeki işlere özenle sarılmalısınız. Yaptıklarınızın sonuçları kısa sürede almayı başarabilirsiniz.
-
Akrep Burcu Günlük Yorumu
Akrep Burcu İş hayatının ve çalışma şartlarının getirdiği hareket sürmekte. Elinizdeki işleri tamamlamanız ve gün ortasından sonra ilişkilere yönelmeniz gerek. Ortaklıklar ve evlilikle ilgili yeni girişimler peşindesiniz. Ancak bu alanda bazı değişiklikleri hayata geçirmeniz zor. Daha ziyade fedakarlıklar yapmanız gerekecek. Alacağınız yeni teklifler konusunda iki kez düşünmelisiniz.
-
Terazi Burcu Günlük Yorumu
Terazi Burcu Ortaklıkların ve ilişkilerin maddi manevi yanları sizi meşgul etmekte. Gün ortasından sonra önceliğiniz ortak harcamalarınızı kontrol etmek olmalı. Süregelen yatırım planlarınız ise ani bir şekilde gelişebilir. Tek başına karar almakta zorlanabilirsiniz. Geçmişten beklediğiniz paralarda kontrol dışı gelişmeler olabilir. Duygularınızı daha açık ifade edebilmeniz lazım.
-
Başak Burcu Günlük Yorumu
Başak Burcu Son bir çaba ile ortak harcamalarınız hakkında yeni önlemler alabileceksiniz. Duygusal paylaşımlarınızı ilgilendiren sorunları ise eşin beklentilerini esas alarak aşmaktasınız. Gün ortasından sonra çok rahatsınız. Dışadönük ve kararlı tutumunuz size yeni kapılar açacak. Yabancılarla ilgili gelişmeler ve yeni kişilerle eğitim çalışmalarınız yön verecek şekilde gelişebilir.
-
Yengeç Burcu Günlük Yorumu
Yengeç Burcu İş hayatında sürprizlere açık olmalısınız. Yaptıklarınızla dikkat çektiğiniz günleri geride bırakmaktasınız. Gün ortasından sonra grup odaklı çalışmalar içindesiniz. Bu arada işten gelebilecek maddi olanaklar olabilir. Arkadaşlarla beraberlikler gününüze keyifli zamanlar taşımakta. Ancak ileriye dönük planlarınızda bazı endişeler sizi kararsız kılabilir.
-
İkizler Burcu Günlük Yorumu
İkizler Burcu Arkadaşlıklar ve sosyal hayat sizi oldukça canlı ve hareketli kıldı. Ancak gün ortasından sonra, kendi içinizde bazı huzursuzluklar yaşayabilirsiniz. Duygusal alanda öne çıkacak endişeler geçmişi yakından ilgilendirmekte. Bu nedenle hiçbir konuda acele etmemelisiniz. Kontrol dışı faktörler ise maddi konularda sizi temkinli olmaya zorlamakta.
-
Boğa Burcu Günlük Yorumu
Boğa Burcu Üzerinizde oluşan baskılar azalmakta. Tamamlanması gereken işlerinize son bir kez el atmalısınız. Gün ortasından sonra Ay burcunuzda olacak. Son derece kararlı ve tutarlı olacağınız zamanlara ilerleyeceksiniz. Kişisel girişimler açısından hareketli şartlar söz konusu olabilir. Ancak parasal konuların getirebileceği sorunları ciddiye almanız ve akılcı olmanız gerek.