esmer teninin gölgesine sığınmışım
öpsem kasırgalar kopacak kasıklarında
nefesimi bıraksam meraktan ölecek gibisin
değse düşüm döşüne
cennet bahçesi tasviri az kalırdı kutsal kitaplarda
inkardan korkan münafık gibi
ne sana gelebiliyorum ne uzağımda tutuyorum
alnım secdeden kalkmaz aklım senden
nasıl bir ikilemdeyim, dursam sen
durmasam gideceğim sen
yumuşacık göğüslerine başımı yaslasam
uyuduğum sen olacaksın, uyandığım
hiç uyanmasam diyorum ya bazen
tenin kokusu henüz bırakmamışken beni
ıslanmış kasıkların alabildiğine arzuluyorken
dokunsam diyorum bazen
o narin teninin altında çağlayan
kanın nasıl da kulaklarında uğulduyor şimdi
bacaklarını aralıyorken
cennet tasvirlerinin şaşası
renk cümbüşleri, binbir şekli mutlulukların
huzur öperken kasıklarını
kıskanır seni
kapattığında gözlerini
başka dünya yok yalanları
nasıl da çaresizce uzaktan izler bizi
yeni bir dünya yaratırken
başım ellerinin altında
bastırıyorken içine
dilimi
nasıl da kendinden geçiyorsun
dudaklarını ısırırken
kaç çığlık daha gömeceksin içine?
kaç iç çekiş boğazına düğümlenecek
kaç defa tutacaksın kendini
için bir yanardağ gibi
patlarken...