Zıplanacak içerik

darkneseyes

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  1. Arkadaşlar şu ara her yerde önüme türban konusu çıkmaya başladı ( Tv, İnternet , Gazete ,Vs.) Ve Bu konu beni sıkmaya başladı . Bu konu ile ilgili düşünceleri gördüğümde aklıma ilk gelen şu oluyor ..... Burası Türkiye değil mi , yani burası Özgür bir ülke değil mi oturup düşünüyorum neden türban konusu tartışıyoruz insanlar kılık kıyafetini yada dini seçimlerin de özgür değiller mi ? İster Türban takar ister takmaz takan kişileri de saygılı olmamız gerekmiyor . Türbanı tartışmamızın nedeni siyaset mi yoksa gerçekten türban mı bunu önce bir anlamamız gerekiyor. Şu an türban konusu ortaya çıkaran kişilerin ailesinde eminim kesin bir kaç tane örtülü birileri vardır . Yani bizim türk milleti olarak ; ninelerimizden beri gelen örtme yani türban var bence neden bu konuları tartışıyoruz neden birileri bu konuyu önümüze getiriyor ....... Biz öncelikle şunu cevabını vermeliyiz siyaset mi yapıyoruz yoksa gerçekten türban' ı mı tartışıyoruz .... Saygılar............
  2. Bende şunu açıkca söyleyebilirim ben de interneti ve pc yi gece kuşu sayesinde öğrendim ama sanmayın ki gece kuşu ile burda tanışıyorum ... Neyse Bu konu farklı şim di asıl konuya geleyim ya peki biz bu pc ve internet durumundan rahatsız isek ne den bırakmıyoruz eğer bize zarar verdiğine inanıyorsak neden bırakmıyorz yoksa bu da mı bir bağımlılık ......... Ben bunu anlamış değilim ve anlamakta hiç işime gelmiyor açıkcası ben şu an itabiriyle pc de ve netden memnum
  3. Gençler cinsellik ve evlilik konusunda geleneksel düşünseler de birlikte yaşamaya da sıcak bakıyor. İdealleri ise ilk flörtleri ile evlenmek. Gençlerin yüzde 43'ü de evlilik öncesi birlikte yaşama fikrine sıcak bakıyor. Gençler ilişkiler konusunda romantikler. Büyük çoğunluğu ilk flörtleri ve ilk cinsel deneyim yaşadıkları kişiyle evlenmek istiyor. Buna karşın yüzde 43'ü de evlenmeden önce birbirini tanımak için birlikte yaşamanın akıllıca olduğu görüşünde. Gençlerin cinsellikle tanışma yaşı erkeklerde 17.5 kızlarda 18.5. Ancak kızlar ve 18 yaş altındaki erkekler cinsellik deneyimlerini genelde arkadaşlarından saklıyor. Gençlerin yüzde 57.3'ü cinsel deneyimleri konusunda arkadaşlarının haberdar olmadığını söylüyor. Gençlerin yüzde 75'i evlenecekleri kişinin ilk sevdikleri kişi veya ilk flörtü olmasını istiyor. Benzer bir oran evlenecekleri kişinin ilk cinsel deneyim yaşayacakları kişi olması konusunda da geçerli. Burada da oran yüzde 76. İLK ÖPÜŞME YAŞI KIZLARDA 17 İlk öpüşme yaşı kızlar için ortalama 17, erkekler için 16. 18 yaş altındaki genç kızların yüzde 76'sı bugüne kadar hiç öpüşmemiş. Bu oran aynı yaş grubundaki erkeklerde yüzde 60. 18 yaş üstü genç kızların yarısından fazlası ve erkeklerin yaklaşık 3'te biri öpüşmemiş. Ancak kızlar ve 18 yaş altı erkekler cinsellik deneyimlerini arkadaşlarından saklıyor. Araştırma özellikle genç kızların cinsel deneyimlerini sakladıkları gösteriyor. Çünkü aşk, flört gibi beyanlarda kızlarla erkeklerin beyanları birbiri ile orantılı iken ilişkinin boyutu büyüdükçe beyanlarda da farklılık artıyor. Gençler ilk sevdikleri ile evlenmek isteseler de, yıllar süren ilişkiler yaşamıyorlar. 18 yaşın altındaki gençlerin büyük çoğunluğunun en uzun ilişki süresi en fazla 1 yıl. Daha büyüklerinin ise 1 senenin üzerinde sürmüş. En kısa flört dönemi kızlarda ortalama 3 ay, erkeklerde ise ortalama 2 ay. FLÖRT YAŞI 15-16 Flört yaşı 15-16'dan başlasada çoğunun ilk flörtü 18 yaş sonrasında yaşıyor. Gençlerin yaklaşık 4'te biri aşklarını platonik yaşıyor. Yüzde 40'ının 18 yaş öncesinde hiç flörtü olmamış. Flört kızlarda 16, erkeklerde 15 yaşında başlıyor. Yüzde 70'i, 18 yaşına girmeden en az bir kez aşık olmuş. 18 yaşından küçük gençlerin 3'te birinden fazlasının hali hazırda flörtü var. Genç kuşak cinsellik konusunda bilgisiz. 18 yaş altındaki genç kızların 3'te biri, erkeklerin ise 5'te biri cinsellik konusunda hiç bilgili değilim diyor. Bu sonuç okullarda cinsellik eğitiminin gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Doğum kontrol yöntemleri konusunda ise gençler ancak 18 yaşından sonra bilgi edinmeye başlıyor. 18 yaş altındaki genç kızların yaklaşık üçte biri, erkeklerin ise yaklaşık 4'te biri herhangi bir doğum kontrol yöntemini bilmiyor. Prezervatif ve doğum kontrol hapı ise en çok tanınan doğum kontrol yöntemleri. KÜRTAJDA KARARSIZLAR Gençlerin ***** film izleme oranları oldukça yüksek. Erkeklerin 4'te üçünden fazlası ***** film izlemiş. Bu oran kızlarda yüzde 35. 'ler düzeyinde. Gençlerin, bazıları pek fazla mutlu evlilik kalmadığını düşünmekte, siz bu görüşe ne derece katılıyorsunuz? sorusuna verdikleri cevaplardan özellikle 18 yaş üstü genç kızların evlilik kurumunu sorguladıkları ortaya çıkıyor. Gençlerin yaklaşık 4'te biri bu konuda emin olmadıklarını söylüyor.Ancak evlenmek ister misiniz? diye sorulduğunda, kızların yüzde 76'sı ve erkeklerin yüzde 68'i evet diyor. Gençlerin hemen tümü görücü usulü evliliğe ve başlık parasına karşı. Kızların 5'te biri ve erkeklerin 4'te biri çocuk sahibi olmak istemiyor. Bu sonuç gençliğin yüzde 25-30'lar mertebesindeki bir kesiminin evlilik ve aile kavramlarına uzak olduğunu gösteriyor. Gençlerin yüzde 18'i, istemedikleri çocukları her koşulda aldırabilmeleri gerektiğine inanıyor. Yüzde 19'luk kesimin bu konuda netleşmiş fikri yok. Gerisi sağlık, dini nedenlerle kürtaja karşı. Evlenilecek kişi konusunda ailenin onayını arıyorlar. Evlilik yaşı iki cins için ortalama 19. MAALESEF GENÇLERDE KÜRTAJ 14-15 YAŞINA DÜŞTÜ Ferti-jin Kadın Sağlığı Merkezi Direktörü Opr. Dr. Seval Taşdemir <&V> ÖZELLİKLE genç kızlar yaşadıkları cinsel deneyimleri saklıyorlar ve cinsel problemlerini kendi kendilerine çözmeye çalışıyorlar. Doğum kontrolü hakkında maalesef bilinçli değil. Genelde ertesi gün hapı yada prezervatif kullanıyorlar. Çok acı ama kürtaj yaşı 14- 15. Yüksek gelir grubunda ve düşük eğitimlilerde genellikle istenmeyen gebelikler söz konusu. Daha alt sosyo ekonomik grupta bekaret muayenesi, adet düzensizliği, aşırı tüylenme gibi jinekolojik nedenlerle başvurularla karşılaşıyoruz. Bekaret kontrolü ve kızlık zarı tamiri için talep genellikle düşük sosyoekonomik ve orta gelir grubundan geliyor. Yüksek gelir grubundakilerde talep her geçen gün azalıyor. 18 yaş altı adli vakalarda mutlaka ilgili mercilere bildiriyoruz. 18 yaş üstü içinse psikolojik yardım, kürtaj ve bekaret tamirinin hiçbir şeyin çözümü olmadığı, kürtajın bir korunma yöntemi olmadığı ve kadın üreme sistemine zarar verdiği konusunda bilgi veriyoruz. Cinsellik eğitimi okulda verilmeli İLK flörtüm, ilk el ele tutuşmam ve öpüşmem 17 yaşında oldu. İlk flörtümle evlenmeyi düşündüm. Annelik duygusunu tatmak için çocuk doğurmayı isterim. Kürtaja gelince birçok doğum kontrol yöntemi var, istemiyorsan önlemini alabilirsin. Çünkü kürtaj hiç hoş bir şey değil. Önce korunmayı öğrenmek gerekiyor. Okullarda cinsellik eğitimi verilmeli. Çünkü cinsellik bir tabu ve aileler arasında da rahat konuşulmuyor. doğanın bir kanunu olduğuna göre bilgilendirme şart. Bu açıdan okullarda cinsellik, doğum kontrol yöntemleri konusunda gençlerin bilgilendirilmesi gerek. Birlikte yaşamaya karşıyım Evlilikte ailemin onayı önemli. Evlilikte aşk ve mantık ikisi de olmalı. BEKÂRET HÂLÂ ÖNEMLİ Evren Çırpan Öğrenci (22) Evren Çırpan 22 yaşında üniversite öğrencisi. Kısa süreli ilişkiler yaşadığını anlatan Çırpan, cinseellik için evlenene kadar beklemeyi istiyor. Çırpan, Ben bekleyeceğim için evleneceğim benden önce cinsel deneyimi olmasını istemem diye konuşuyor. CİNSELLİK İÇİN DAHA GENCİZ Zeynep Ülke Öğrenci (17) Zeynep Ülke 17, Selin İba 16 yaşında. İkisi de lise öğrencisi. Cinsellik için yaşlarının erken olduğunu düşünüyorlar. Ülke, Belli bir noktaya kadar yaşanabilir ama birleşme için erken derken İba, Cinselliği yaşamak için en az 20 yaşına gelinmeli diyor. ızlar cinselliği yaşıyor bakireliğini koruyor Mehmet Aslan Oyuncu (24 Yaşında) İlk flörtümü 15 yaşımda yaşadım ve yine ilk kez o yaşlarda öpüştüm. Benim ilişkilerim çok uzun sürmedi. Bir tek ilk aşkım 4 yıl sürdü. Yaş ilerledikçe daha seçici olmaya çalışıyorsun, önceliği dış görünüşten çok iç güzellik alıyor ve daha zor aşık oluyorsun. Çiftler evlenmeden önce mutlaka aynı evde yaşamalı. Çünkü bir insanla 4 sene birlikte olabilirsin ancak onu anca aynı evi paylaşmaya başladıktan sonra tam anlamıyla tanırsın. Dünya genelinde kızlarda bekaretin bozulma yaşı UNİCEF verilerine göre 12, ve bu kızlar ne yazık ki cinselliği kendi rızaları dışında yaşıyorlar. Buna zorla, geleneksel evlendirmeler de dahil. Bence ileriki yaşlarda bu ciddi problemlere yol açabilir. Kızlar ileriye yönelik pişmanlık hissediyorlar. Bu durum dejenerasyona da yol açıyor bence. Her şey yaşında yaşanmalı. Bence bakire bir kız demek, hiç öpüşmemiş de bir kız demek. Yani eline erkek eli değmemiş demek. Artık sahte bakireler var. Günümüzde bir çok kız bir çok anlamda cinselliği yaşıyor ancak bir tek bekaretini koruyor. Bakire olmanın da bir anlamı kalmıyor o zaman. Genç kızlarda kompleks var. Yaşlarından büyük görünmek gibi bir çabaları var. Yani makyaja yönelmelerinin de nedenini buna bağlıyorum. Bence bir kadın ne kadar sade ve doğal olursa o kadar çekicidir bence. Toplumda bir dejenerasyon var. Kküçük yaşta kürtaj oranının artmasını da buna bağlıyorum.[/font]
  4. Önemsemek değil hiç te öenmli benm için sadece şunu düşünüyorum bu olayı büyütenler için bu olayı buraya getirdim hangi tv kanalın haberlerine baksan bu olay çıkıyor bazktığın talk showlarda önüne kesinlikle çıkıyor ve bu olay türkiyenin haber saati kuşağına girbilcek kadar bir büyük olay mı asıl konu bu ...... anlatabildiysem ne mutlu bana tv kapatmak en doğru seçim ama ben neden tv mi kapatıyorum başkaları kendine çeki düzen vermiyor dur denilmemeli mi siz ce bir şey yapmak lazım mı?
  5. sevgili arkadaşlar şimdi olaya şu pencereden bakmak faydalı değil mi olayı kesinlikle tasvip etmiyorum kınıyorum kesinlikle Şimdi siz eğlenmeye gittiniz taksime gidermisiniz, şimdi bazı kişler neden gitmeyeyim diyecek tabiki gidilir ama kontorülünü sağlayabilirsen . Bir durağın üzerine çıkmasına iziin veririmsiniz !!!! Ve birde aklıma geldi durağa çıkma esnasında bayana yardım eden erkekler kadar bayanda mutlu göründü bana yani şikayateçi değil di sanki kameralara gülücükler felan atıyordu... olayı hiç bir şekilde tasvip etmiyorum ama bizimde insanlarımızın eğitime ihitiyacı olduğu ortaya açıkca serilmişdir bence
  6. Hülya Avşar ile magazin muhabiri Seyhan Erdağ arasındaki tartışma, günün konusu oldu... İki yıl önce Türkpetrol reklamında rol aldığı basın toplantısında tartışan Hülya Avşar, Seyhan Erdağ ile Antalya’da karşılaştı... Boşandığı eşi Kaya Çilingiroğlu ve Feraye Tanyolaç ile aynı otelde yeni yıla giren Hülya Avşar, Seyhan Erdağ’ın, ”Bu gruba Sadettin Saran da dahil olacak mı” sorusuna sert tepki gösterdi. Avşar, muhabirin kendisiyle ilgili haber yapmasını yasakladığını belirterek röportajı noktaladı. Kameralar önünde ikili polemiği dönüşen bu tartışma, ”gazeteci-sanatçı” arasındaki ”mesafenin” nasıl bir çırpıda yerle bir edildiğini de gözler önüne serdi... Ve, bu tartışma hiç şık kaçmadı... Arkadaşlar bazı kimsler bu kavgadan bu tartışmadan bir şeyler kazanıyor yada gündem yaratıyor ama neden se biz türk milleti olarak bunlara dur diyemedik neden acaba !!!! dur diyebilmemiz için neler yapmamız gerekiyor artık tv bakmaktan bile sıkılmaya başladım sizler sıkılmadınız halen ortak bir şeyler yapabilirmiyiz bu konu hakkında yardımlarınızı ve görüşlerinize ihtiyacım var şimdiden teşekkür ederim saygılar
  7. Hocam demişsiniz CHP ne yapıyor CHP ne Yapda değiirmen taşı gibi yerinde dönmekten başka bir şey yapamayacağı benziyor yukarıda bazı arkadaşlar meclisi terk edecek mi diye sormuşlar ... Terk etse bile sonucu değiştirebilecekler öenmli olan bu değil mi ama sanıyorum ki sonucu değiştiremiyecekler çünkü yeterli çoğunluk var bence bu durumda da CHP sadece sesiz kalmayı yeğliyor gibime geliyor .... saygılarımla
  8. Bu opera oyunuda dusunce ozgurlugu cercevesindedir.... Ve de Ozgurdur Tamam Özgürdür ... Anlaşıldı ama neden Hz Muhammmed Neden .... bunun sorusunu sormamız lazım değil mi, bu artık müslümanlar üzerinde oynan bir oyunun açıkça ifadesi dir artık .. saygılarımla
  9. Binbir Gece tehlikesi (!), “sınırı, utancı olmayan televole hayatlar”dan ya da “Kıbrıs’ı muhterem pederinin şahsi mülkü sanarak Türkiye’nin namusu ile oynamaya cüret edenler”den daha mı büyüktür? Etiket ustası medyanın Türkiye’yi bugün getirdiği tehditkar nokta öylesi boyutlara ulaştı ki; bırakınız sapla samanı karıştırmayı, artık “akıl yürütme”, “vicdan”, “ilke”, “ciddiyet”, “sorumluluk” gibi değerlerin ham maddesi tamamen tedavülden kalktı, abartısız müzelik oldu! Alın size üzerinde iyi bir sörf yapılabilecek güncel bir malzeme; “Binbir Gece” isimli reyting rekorları kıran ve toplum sağlığını tehdit etmekle suçlanıp RTÜK’ün gündemine girecek kadar tartışma yaratan dizi! Neymiş efendim, burada para karşılığı patronu ile birlikte olan bir kadın figürü varmış ve bu, toplum sağlığını tehdit eden dehşet bir şeymiş! İyi güzel de böyle düşünen değerli insanlar, Türk Toplumu’nun güzide şahsiyetleri; acaba her Allah’ın günü gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirip, “seviyesi düşük” bile denilemeyecek denli seviyesiz yaşamlarını gözümüzün içine sokanlardan neden bu kadar şikayetçi olmuyor, bu “mide bulandıran ********* manzara” karşısında neden bu kadar celallenmiyorsunuz? Yoksa gerçekten celalleniyorsunuz da sesinizi duyan mı yok? (O halde biraz daha fazla bağırınız ve kıpırdanınız lütfen!) Kaldı ki dizide kadın affedersiniz ama fahişelik yapmıyor, çocuğunun hayatını kurtarabilmek adına çaresiz kaldığı için ********* bir şeye evet demek zorunda kalıyor; buna ikna olunur ya da olunmaz, bir “zorunluluk zinciri”nin içine düşüyor. Ama burnumuzun dibine giren “Televole Hayatlar”da böylesi bir mecburiyet yok; aksine ortada “para” için, “içi boş etiketler” için “sanata yürekleri ile değil, ayakları ile giren bir yığın ucube” var! Haydi o tarafını da geçtik, gelelim “siyasete zihinleri ile, kimlikleri ile, vatan-millet sevgileri ile değil, ayakları ile giren diğer ucubeler”e! Zira asıl çıbanın başı bunlar! Şimdi ben, “Binbir Gece tehlikesi (!), sınırı, utancı olmayan televole hayatlardan ya da Kıbrıs’ı muhterem pederinin şahsi mülkü sanarak Türkiye’nin namusu ile oynamaya cüret edenlerden daha mı büyük?” şeklinde bir soru sorsam ve sizler de ellerinizi vicdanınıza koyarak bu suale yanıt aramaya çalışsanız; acaba nasıl bir hakikat çıkar ortaya? Ben bu suale, “Asıl tehlike, Kıbrıs gibi Türkiye’nin stratejik manada ileri karakolu, milli manada da namusu olan bir parçaya muhterem pederinin şahsi mülkü muamelesi yapan bugünkü siyasi erktir!” diye yanıt verir ve çiftçiyi “Ananı da al git buradan!” diyerek fırçalayan anlayışa “Kıbrıs muhterem pederinizin şahsi mülkü müdür?” diye sorarım! Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir karikatürde Recep Tayyip Erdoğan’ın içini açıp etrafa gösterdiği ve üzerinde “Babamın Valizi” yazan bir bavulun içinden Kıbrıs çıkıyordu. İster gülün ister ağlayın, karar sizin ama yazık ki tespit gerçek! Uzun süredir Türkiye’yi itina ile AB ve BOP kanatları arasında presleyip kilitlemekle meşgul olan ve zaman zaman da en ufak bir çekince yaşamaksızın hamaset nutuklarına yüklenen mevcut iktidarın takkesi düşeli bir hayli zaman oluyor. Ancak “Bu kadarına da pes!” dedirtip abartısız saç baş yolduran “Ucundan aççık açıyoruz!” anlayışı, yani “GKRY’ni kesinkes tanımamız anlamına gelen liman açma cüretkarlığı” ise bu vahim tabloyu tamamlayan en son kare olmuştur! Türk Devleti tarihinin hiçbir döneminde, hatta “Hasta Adam” olarak nitelendirilen Osmanlı’nın “Düvel-i Muazzama”nın iştahını kabarttığı son dönemlerde bile böylesi bir pozisyona düşmemiş, düşürülmemiştir! Çünkü o günkü şartlar ile bugünkü tablo kıyaslandığı vakit, bugünün Türkiye’sinde “rahatlık battığı için saçmalama ve haddi aşma yöneliminde olan bir iktidar mekanizması” ile yüzleşilecektir! Kaygıyla, sancıyla ifade edilmelidir ki; “Gazi Mustafa Kemal’in hayat verdiği Ankara Hükümeti’ni yutmak ve Osmanlı’yı Sevr’e mahkum etmek adına mesai veren İstanbul Hükümeti” bugün hiç de uzaklarda değildir! Onun için “Bırakın bu komplo teorilerini! Gayet iyiyiz! Artık kurtulun şu Sevr Paranoyası’ndan! Biraz çağdaş olun, demokratik olun, vazgeçin bu geri kafalılıktan!” diyenlere ya da bu söylemlere itibar edenlere artık “El insaf!” demiyor, kendilerine Ziya Paşa’nın Terkib-i Bendi’nden bir pasaj ile yanıt vermeyi uygun buluyoruz; ************ Şimdi buradan da sakın ola bir faşizan olduğumuz anlamı çıkmasın, zira mesaj açıktır; “Artık demokrasinin arkasına saklanarak memleketin temellerine dinamit yerleştirenleri yine demokrasi ile dövmenin zamanı gelmiştir!”
  10. darkneseyes şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    44 yaşındasınız. Evlisiniz. 3 çocuğunuz var. Maaşınız, 2.500 lira. Piyango vurdu. 145 bin lira çıktı. Ne yaparsınız? 2.500 lira maaştan, ayda bin lira biriktirseniz, bu paraya anca 12 sene sonra sahip olabilirsiniz... 12 sene. Ama dedim ya, piyango vurdu. 145 bin lira çıktı. Ne yaparsınız? İsmi, Nuri Okutan... Sakarya Valisi... Türkiye'deki pek çok vali, "ne yaparım da, bir tane daha Mercedes makam otomobili alırım" diye kafa yorarken... Bu vali, "ne yaparım da, bir tane daha çocuğun okumasını sağlarım" diye kafa yoruyor... Her fırsatta soyulup soğana çevrilen Türkiye, eğer hâlâ ayakta duruyorsa, Nuri Okutanlar sayesinde duruyor... Vatandaş olarak duygularımı ifade edecek kelime bulamıyorum.
  11. Evet BENCEDE ŞAŞIRMIŞTIR AB AİLE PLANMASI SORUMLUSU PLANLAMAYA NEREDE BAŞLAYACAĞINA MI YOKSA PLANACAK BİR DURUM OLUP OLAMADIĞINA MI KARAR VERECEK ARTIK
  12. 2006 yılının en acayip haberleri -------------------------------------------------------------------------------- Bu yıl dünya basınında yer alan "en acayip" haberler arasında cinsel organını iki kez fare kapanına sıkıştıran adam, internette 9 bin Sterlin’e araba alan 3 yaşındaki çocuk ve bütün evi yakan akvaryum balığı ilk sıralarda yer aldı. (ANKA)-Yılın sonuna yaklaşırken 2006’nın “en”leri seçilmeye devam ediliyor. Ünlü İngiliz bulvar gazetesi The Sun da 2006’nın en acayip haberlerini seçti. İşte The Sun’a göre yılın en acayip haberleri: CİNSEL ORGANINI İKİ KEZ FARE KAPANINA SIKIŞTIRDI 32 yaşındaki Gary Telford, çocukken cinsel organını fare kapanına nasıl sıkıştırdığı anlatırken aynı kaderi ikinci kez paylaştı. Ihswich’te bir barın yöneticisi olan Telford arkadaşlarının, 14 yaşındayken başına nelerin geldiğini duyduğunda bunun nasıl gerçekleştiğini görmek istediklerini söyledi. Yıllar önce başından geçen olayı anlatmak için bir arkadaşının fare kapanı bulduğunu anlatan Telford, “Fermuarımı açtım ve kapana doğru yürümeye başladım. Kapanı tekrar çalıştırmak istememiştim ama oluverdi. Tam anlamışla utanç vericiydi” dedi. Telford’un “durumunda bir tehlike olmadığı” sadece tetanoz aşısı yapıldığı bildirildi. Telford’un ilk “vukuatı” ardından cinsel organına 14 dikiş atıldığı öğrenildi. 3 YAŞINDAKİ ÇOCUK ARABA SATIN ALDI Henüz sadece 3 yaşında olan Jack Neal, annesinin şifresini kullanarak ünlü sanal açık arttırma sitesi E-Bay’den 9 bin Sterlin’e (27 bin YTL) pembe renkli bir Nisan Figaro satın aldı. Neal’ın annesi Rachel ve Babası John, olaydan kendilerine gelen onay postası ile haberdar oldu. Neal’ın babası, olaın ardından E-Bay’i arayarak çocuklarının yaptığı “yaramazlığı” anlattı. AKVARYUM BALIĞI EVİ YAKTI İngiltere’de bir akvaryumda beslenen balık inanması güç bir kazaya neden oldu. Akvaryumun içinde çırpınan balığın sıçrattığı su, aşağıda duran elektrik prizinin üzerine sıçradı. Su nedeniyle prizden çıkan kıvılcımlar ev içinde yangın başlattı. Olay gerçekleştiği sırada üst katta uyumakta olan Sharron Killahena (25) ile kızları Nicole (6) ve Kerry (2), duman detektörünün çalan alarmı sayesinde uyandı. Anne ve kızları kurtulurken ev tamamen yandı ev içindeki 6 balık yaşamını yitirdi. FERRARİ “ÖRDÜ” İngiliz sanat öğrencisi Lauren Porter, yaşıtları gibi kazak ya da atkı örmek yerine “Ferrari örmeye” karar verdi. Porter’in arabasını bitirmek için 12 mil uzunluğunda yün kullandığı kaydedildi. BİR METİN ŞENTÜRK VAKASI DA İNGİLTERE’DE ÇIKTI Görme engelli sanatçı Metin Şentürk’ün jet-ski kullanırken görüntülenmesine benzer bir olay bu yıl içinde İngiltere’de yaşandı. 31 yaşındaki görme engelli göçmen Omed Aziz, gözleri görmediği halde otomobil kullanırken polislere yakalandı. Aziz’in yanında oturan bir arkadaşının yolu tarif ederek yardım etmeye çalıştığı bildirildi. “JEDİ ŞÖVALYESİ” GECEYİ NEZARETTE GEÇİRDİ Ünlü film serisi Star Wars’tan etkilenen 25 yaşındaki Glen Rodgers, arkadaşlarının düzenlediği bir kıyafet balosuna Jedi Şövalyesi kılığında gitti. Parti bitip gece eve geldiğinde anahtarlarını bir türlü bulamayan Rodgers, “ışın kılıcıyla” evinin camını kırarak içeri girdi. Olaya şahit olan bir komşusu polise haber verince Rodgers, hırsızlık zanlısı olarak geceyi karakolda geçirdi. Olay basına yansıyınca polise tepki gösteren Rodgers, “Polis çok ileri gitti. Kaç hırsız Jedi Şövalyesi giyerek hırsızlığa çıkar ki” dedi. SÖRF YAPAN FARE GÖRENLERİ ŞAŞIRTTI Curly isimli fare Avusturalya sahillerinde “fare arkadaşları” Harry, Chopstick ve Bunsen ile birlikte sörf yaparken görüntülendi. Farelerin sahibi Shane Wilmort, evcil hayvan olarak beslediği fareleri banyosunda sörf yapmak için eğittiğini söyledi. 36 TOPLU FUTBOL MAÇI İngiltere’de bir futbol maçı sırasında sahaya bir anda toplar düşmeye başladı. Ufak bir stada oynanan maç, oyun alanına düşen 36 top nedeniyle durdu. Olay nedeniyle, stadın dışında oynayan bir çocuk grubu suçlandı. 36 topluk maç 0-0 bitti. YARI SİNCAP YARI FARE Londra’da bir evin bahçesine giren hayvan, cinsi nedeniyle tartışma başlattı. Bir sincaba benzeyen ancak kuyruğu ince ve tüysüz olan hayvanın ne olduğu konusu günlerce konuşuldu. Bazıları gri hayvanın sincapla fare çiftleşmesinden olan bir melez hayvan olduğunu söylerken bazıları ise hayvanın sadece tüyü dökülmüş bir sincap olduğunu savundu. BACADAN BALIK DÜŞTÜ İngiltere’de 2006 yılı içinde yaşanan en acayip olaylardan biri de bacadan eve düşen ve mucize eseri canlı kalmayı başaran Japon balığı oldu. 65 yaşındaki emekli madenci Bill Brooks, evinde otururken birden şöminesinden bir şeyin sektiğini gördü. İlk önce bacadan bir kuşun düştüğünü sanan Brooks, yerde kıpırdayan “şeyin” yanına gittiğinde gözlerine inanamadı. Emekli madencinin müstakil evindeki bacadan işeri düşen bir Japon balığıydı ve balık mucize eseri ölmemişti. Brooks, balığı soya atarak, yem olarak da ekmek kırıntıları verdi. Daha sonra Wanda adı konulan balığın, bir balıkçıl ya da başka bir kuş tarafından bir yerden yakalanmış daha sonra da havada taşınırken düşürülmüş olabileceği bildirildi.
  13. gençliğin son durumu.. -------------------------------------------------------------------------------- İşte TÜRK GENÇLİĞİNİN HALİ Dev araştırma, 15-22 yaş grubu kız ve erkeklerle yapıldı. AB'ye hazırlanan Türkiye'nin gençlerinin profili ortaya çıktı. Gençler, giyimde neye önem veriyor, sakal yeni trend mi? Sağlık sorunları neler? Stres ve başağrısı, gençleri etkiliyor mu? Bakım alışkanlıkları değişti mi? Saç boyalı mı? Lens yaygın mı? Tüketimde durum ne? Diyet önemli mi? Psikoloji bozuk mu? İş hayatında durum ne? Beklentiler neler? Yaşam tarzı ve spor. Aileler en çok neye müdahale ediyor? Genç, aile ile barışık mı? Karşı cinsle ilişkiler ve inançlar. Türban ne kadar önemli? TNS'nin yaptığı gençlik anketinin sonuçları: 10 gençten 4'ü sigara; 10 erkekten biri de düzenli alkol içiyor. Uyuşturucu oranı ise korkunç... Her 10 gençten 2'si bir çeşit uyuşturucu deniyor ve biri kullanmaya devam ediyor. Uyuşturucu madde, alkol ve sigara... Bu maddeler günümüz gençliğini tehdit ediyor. Okul çevresinde uyuşturucu madde bulmakta zorlanmayan, alkolü okulda bile tükettiklerini söyleyen gençleri bunları kullanma konusunda en çok etkileyen arkadaşları. İlk deneme arkadaş ile yaşanıyor. Okullarda bu konuda gençler yeterince uyarılmıyor. YETİŞKİNLERDEN ÇOK İÇİYORLAR Uyuşturucu madde satıcılarının hedefi erkekler, özellikle de 18-20 yaş grubu. 18 yaş üstü erkeklerde satın almaları için teklif edilme oranı yüzde 9, denemeleri için teklif edilme oranı yüzde 13. Gençlerin yüzde 11'i sinirlerinin yatışması ve rahatlama amacıyla zaman zaman reçete ile satılan antidepresan yani yatıştırıcı ilaç kullanıyor. ALKOLDE TERCİHLERİ BİRA Gençlerin ilk tercihleri bira. Yüzde 88'i bira içiyor. Erkeklerde ikinci sırada rakı kızlarda şarap geliyor. Alkol kullananların yüzde 37'sinin babaları da alkol tüketiyor ve bu gençlerin yaklaşık yüzde 10'unda da alkol problemi bulunuyor. Gençlerin yüzde 63'ünün etrafında alkol tüketen en az bir arkadaşı bulunuyor. Tüketim üniversitede artıyor Alkol tüketimi lise yıllarında başlayıp, üniversite yıllarında artıyor. Sosyo ekonomik düzeyi daha iyi olanlar bu problemle daha sık geliyorlar. Gençleri kontrol edin ama sıkmayın Araştırmanın danışmanı Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Psikolog Emre Konuk madde ve alkol kullanımı başta olmak üzere akademik başarı ve mutsuzluk söz konusu olduğunda en başta gelen faktörün aile ilişkileri olduğunu söylüyor: "Uyuşturucu ve alkol kullanan gençler, eğitim, arkadaş ve ergenlik ile ilgili sorunlarını paylaşmıyor. Risk altındaki gençlerin aileleri gece gezmeleri, flört, kılık kıyafeti ve ders dışı TV izleme, oyun oynama, dolaşma, arkadaşlarıyla takılma gibi aktivitelerini kontrol etmiyor. Ancak sıkı ve daima kontrol de hiç kontrol olmaması gibi genci risk altına alıyor. Ailesinde kendisine hiç kimsenin yakın olmadığını söyleyen genç de risk altında. Sevgi ve huzur dolu aile ortamında büyüyen çocuk madde, sigara ya da alkol kullanmıyor. Konuk risk altındaki gençleri şöyle sıralıyor: Madde ve düzenli alkol kullanan, madde ve alkol kullanan yakın arkadaşları olan, intihar eğilimi olan, intihar teşebbüsünde bulunan, akademik açıdan başarısız ve mutsuz gençler. "Eski kullanıcılar" anlatıyor Uyuşturucuyu Tarlabaşı'ndan alıyordum 19 yaşındaki Yiğit Yılmaz, İstanbul'da satış elemanı olarak çalışıyor. Annesi ve ağabeyi ile yaşıyor. Aile ile ilişkisine "kötü" diyor. Hayattan en büyük beklentisi iyi bir iş ve aile. Bunu "düzgün bir yaşam" olarak değerlendiriyor. Votka ve tekila içki tercihi. Günde bir paket sigara içiyor. Uyuşturucu ile iki yıl önce 17 yaşındayken arkadaş ortamında tanışmış ve iki ay kullanmış. Giderek daha çok ihtiyaç duyunca da bırakmış. Nereden satın aldığı konusunda, "Nerede satıldığını herkes bilir, ben Tarlabaşı'ndan alıyordum" diyor. 15 yaşında ilk dövmelerini yaptıran Yılmaz, bir kez de intihar etmeyi düşünmüş ama vazgeçmiş. Cinsellikkonusunda ise "aşk olmadan olmaz" diyor. AMATEM'e yatmamak için bıraktım Mustafa Odabaşı 23 yaşında. Lise terk. Annesi ev kadını babası emekli. İçki ve sigara kullanıyor. Uyuşturucu olarak esrar ve ecstacy kullanmış. Bir kez fazla miktarda hap aldığı için hastanelik olmuş. Doktorlar AMATEM'e yatırmak isteyince bırakmaya söz vermiş ve kendi çabasıyla başarmış. Odabaşı, "Senede bir iki kez kullanmak aklımdan geçiyor ama durduruyorum kendimi" diyor. Alkol tüketimi ile ilgili olarak "Her gün içerim, miktarı değişir. Bir gün 1 şarap, 3 bira, bazen 3 şarap, 10 bira içerim belli olmaz" diyor. Hayattan bir beklentisi olmadığını söylüyor.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.