Φ Artropod Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2008 O günün şartları / bugünün şartları, tarih yorumlamanın birinci kuralıdır. Tarihteki uygulamalar, yaşananlar kendi çağlarının konjonktürüyle değerlendirilir. Tarihsel olaylar, uygulamalar, yasalar, gerçekleştiği çağın değerleri ile ölçülür. Buna göre olumlu/olumsuz, ileri/geri , iyi/kötü gibi anlamlar kazanırlar. Murat Bardakçı'nın çok güzel özetlediği gibi, "tarihi, tarihsel olayları, uygulamaları değerlendirirken gerçekleştirildikleri çağın şartlarına göre değerlendireceksiniz. Eğer bu ön şartı kabul etmiyorsanız. Tarihle uğraşmayı bırakacaksınız" Şöyleki, özgürlükçülük, M.Ö 2. yyda sadece özgür yurttaşları kapsayacak şekilde herkesin yönetimde söz hakkı sahibi olmasını savunmak iken. 19. yy da herkesin statüsü ne olursa olsun yönetimde söz sahibi olmasını savunmaktır. 15. yy da kralın yetkilerinin sınırlandırılmasını istemek iken. 20. yy da bırakalım krallığı herkesin hukuk önünde eşit olmasını savunmaktır. Bugünün değerleri ve anlayışıyla, tarihteki uygulamaları değerlendirip not vermeye kalkmak tarih yorumlamak falan değildir. Tarih yorumlamak tabi ki o günün/bugünün şartları göz önüne alınarak yapılır,işin içine kutsallığı katmaya çabalamak ise başka birşeydir.Nitekim inanmayan birisi de o günkü şartları ve o günün bilim yoksunu toplumlarına yutturulan masalları bugüne kabul edilir şeyler olarak taşımamaktadır.Lakin inançlılar dini ve kitapları sadece tarihsel değil,evrensel ve mutlak doğru olarak lanse ettiklerinden dolayı o gün/bugün ilişkisini zorlandıkları noktalarda tamamen bir kaçış yoluna çevirmişlerdir.O gün Muhammed'in planını uygulaması için öyle gerekmiş.Söyleyemedikleri şey budur.Böyle olunca da dinin evrensellik iddiası havaya uçarken,yarın hangi şartlara göre nafile yorumlar üretileceğini kendileri bile öngöremezler.Kuran'da Allah'ın yıldırımlarla dilediklerini çarptığı,güneşin balçıkta battığı gibi birçok aşırı bilimsel(!) konu geçer.Ama bunları bugünün bilimsel düzeyine göre yorumlamak işlerine gelmeyeceği için olayı sadece sosyal konulara ve şartlara indirgemeye yönelirler. Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Sevgili arkadaşlar,bu konuyu açtıktan sonra yazmamamı ilginç karşılayanlar ve suçlayanlar.Kesinlikle art bir niyeti arama hakkına sahip olmadığınızı bilmelisiniz.Şimdi neden mi yazmıyorum;çünkü ben bu konuda çok şey bilmiyorum.Onun için sordum!Bu arada ben hala anlamış değilim İslamda kadının yerini.Güzel yazılar;bilgi ve emek kokuyor ama şunu anlamakta güçlük çekiyorum hala;erkeğin dört kadınla evlenmesini evrensel olan olgularla açıklama durumundayken neden biz hala o döneme bakalım diyoruz.Teşekkürler! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Sevgili arkadaşlar,bu konuyu açtıktan sonra yazmamamı ilginç karşılayanlar ve suçlayanlar.Kesinlikle art bir niyeti arama hakkına sahip olmadığınızı bilmelisiniz.Şimdi neden mi yazmıyorum;çünkü ben bu konuda çok şey bilmiyorum.Onun için sordum!Bu arada ben hala anlamış değilim İslamda kadının yerini.Güzel yazılar;bilgi ve emek kokuyor ama şunu anlamakta güçlük çekiyorum hala;erkeğin dört kadınla evlenmesini evrensel olan olgularla açıklama durumundayken neden biz hala o döneme bakalım diyoruz.Teşekkürler! Dört kadınla evliliği, hangi evrensel olgularla açıklayacaksın merak ediyorum... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Dört kadınla evliliği, hangi evrensel olgularla açıklayacaksın merak ediyorum... Zaten ben de bunun açıklamasını bekliyorum! Alıntı
Φ Jade Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Bunun hic bir aciklamasi olamaz.. Bizim komsunun bir kac tane karisi var o kadar igrenc bir goruntu ki adam onde digerleri arkada nedeni de erkek cocuk olmadigi icin.. Nede olsa din izin veriyor.. Nerde o kadinlarin duygulari..ha bu arada son karisinin ismi YETER mis:) Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Bunun hic bir aciklamasi olamaz.. Bizim komsunun bir kac tane karisi var o kadar igrenc bir goruntu ki adam onde digerleri arkada nedeni de erkek cocuk olmadigi icin.. Nede olsa din izin veriyor.. Nerde o kadinlarin duygulari..ha bu arada son karisinin ismi YETER mis:) Bakın burada yazılanlara hak vermeyeceğim,dini kendisiyle tartışabilirsiniz,örneklerle değil.Hoş değil bu ama acaba din nasıl ve hangi koşullarda izin vermiştir buna? Alıntı
Φ Jade Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 18 Ağustos , 2008 Ben dini tartismam mavi olmayan gokyuzu ben insanlari tartisirim Din her insani dogruluga goturememistir malesef.. inanci olan fakat sadece bir esi olan insanlar cok esli insanlarin yaninda o kadar fazladir ki.. Bu da sadece dini istismar eden insanlarin cok eslilige yoneldigini gosterir. Din bazi kosullarda cok eslilige izin vermistir ki bence bu da yanlis. Insanlarin bir ozelligide kiskancliktir Bu duyguyla nasil eslerini paylasmayi kabul ederler? Hangi kadin bunu gercekten isteyerek kabul eder? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Tabi ki din her insanı doğruya götürmez,götüremez de.İnsanlar herzaman doğru olanı görmez.Bakın neden bunu yazdım size,çünkü ben insanlara ve onların yaptıklarına boğulmak istemedim.Anlamaya çalıştım,ama kaynağından.İnsan da benim için bir din,ideoloji ve düşünce için ölçüt değildir.Olmayacak da!Din neden çok eşliliğe izin vermiştir.Eğer kafasına göre istediği zaman eş alacaksa insan bende buna yanlış derim yok eğer bu bazı koşul ve özel durumlarla açıklanacaksa işte o zaman;evrensel olan bir din özel durumları herzaman göz önüne almalıdır derim. Alıntı
Φ hakanaytac Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Bunun hic bir aciklamasi olamaz.. Bizim komsunun bir kac tane karisi var o kadar igrenc bir goruntu ki adam onde digerleri arkada nedeni de erkek cocuk olmadigi icin.. Nede olsa din izin veriyor.. Nerde o kadinlarin duygulari..ha bu arada son karisinin ismi YETER mis:) benim bilgilerime göre Kuran'da dört kadınla evlenme konusu şöyle işleniyor : " 4 kadına kadar evlenebilirsiniz, ancak size 1 tane önerilir" bunu duyan şehvet düşkünleri de yalnızca ilk cümleyi okuyup ikinci cümleyi görmezler bile. neden 4 tane deyince, dinimiz öyle emretti diyorlar. hatta 3 tane kadınla evli birine sorsanız neden "4 değil de 3 " diye. "tam bana göre birini bulamadım ama dinimizin emrini yerine getireceğim" derler. yasalarımıza göre bir kişiyle evlenebilirsiniz ancak imam nikahıyla istediğiniz kadar kişiyle evlenebilir ve birlikte yaşayabilirsiniz. şimdi burda şöyle bir durum var. siz eğer evli olmadığınız bir kişiyle yaşıyorsanız zina yapıyorsunuz demektir. ancak zina yasak olmadığından dolayı imam nikahlıların herhangi bir problemi yok. sonuçta yasalarımıza göre imam nikahlı olmalarına rağmen devlet tarafından evli sayılmıyorlar. buna da isyan edecekkler ancak anlayamazlar, laik ve her dine eşit uzaklıkta olan bir devletin buna hakkı yok. sonuçta sadece semavi dinler olması gerekmiyor, ben de Abuziddin Tanrısına tapıyor ve hungamunga nikahıyla evli sayılmak isteyebilirm... sonuç olarak imam nikahlılar resmi nikahları olmadığı için evli sayılmıyor ve bir nevi zina yapıyorlar. ancak bu suç olmadığı için kafaları rahat. belki de akp bu yüzden zinayı yasak olmaktan çıkarmıştır !? şimdi tepki gösterenler olacaktır, Allah'ın onayladığı bir evliliği nasıl zina olarak yorumlarsın diye. ancak geçenlerde "tekbir giyim"in sahibine yöneltilen soruya verdiği cevaptan bahsetmek istiyorum. dini bütün hazretlerine sordular : " neden 4 kadınla evlisiniz ? " diye, o da cevap verdi : " ne yani geneleve mi gideyim ? " şeklinde.... zihniyeti görüyorsunuz... kadınla neden evlendiğinin amacı ortada... zina yapmıyor (Allah katında) ancak 4 kadınla hayatını geçiriyor. her gece biriyle belki de bir gecede hepsiyle birlikte oluyor... oohhh kebap... sonra da evlenmeden veya elinde tek kadın olanların başkalarıyla birlikte olmalarına kızıyorlar... peki söyler misiniz ? bu adamın 4 kadınla evlenmesinin amacı zina değil mi ? Allah bunları görmüyor mu ? yaptığı yanına mı kalacak ? ve diğer 4 kadınla evlenenlerin zihniyeti farklı mı ?? belki "gerçek" İslam'da değil ama yobazların kafasındaki İslam'da kadının yeri budur !!! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Tabi ki din her insanı doğruya götürmez,götüremez de.İnsanlar herzaman doğru olanı görmez.Bakın neden bunu yazdım size,çünkü ben insanlara ve onların yaptıklarına boğulmak istemedim.Anlamaya çalıştım,ama kaynağından.İnsan da benim için bir din,ideoloji ve düşünce için ölçüt değildir.Olmayacak da!Din neden çok eşliliğe izin vermiştir.Eğer kafasına göre istediği zaman eş alacaksa insan bende buna yanlış derim yok eğer bu bazı koşul ve özel durumlarla açıklanacaksa işte o zaman;evrensel olan bir din özel durumları herzaman göz önüne almalıdır derim. Düşünsene Mavi... Her şeyin yaratıcısı olan Tanrı, mükemmel ve çağlar üstü bir kitap ve din gönderiyor... Ve bu kitap ya da din her insanı doğruya götüremiyor! Ya da insanlar o kitaba ya da dine baktıkları halde, doğru yola sapacak bir şey göremiyorlar! Bu mümkün mü? Ya da gerçekten o kitabı ve dini bir Tanrı göndermemiş olabilir mi? Gerçi dinlerin emrettiği doğru yol nedir ve gerçekten doğru mudur, bu da tartışılır ama neyse... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Düşünsene Mavi... Her şeyin yaratıcısı olan Tanrı, mükemmel ve çağlar üstü bir kitap ve din gönderiyor... Ve bu kitap ya da din her insanı doğruya götüremiyor! Ya da insanlar o kitaba ya da dine baktıkları halde, doğru yola sapacak bir şey göremiyorlar! Bu mümkün mü? Ya da gerçekten o kitabı ve dini bir Tanrı göndermemiş olabilir mi? Gerçi dinlerin emrettiği doğru yol nedir ve gerçekten doğru mudur, bu da tartışılır ama neyse... Emin olun yazılan herşeyi düşünüyorum.Dediklerinizde düşünülmesi,anlaşılması gerekilenler.Yabana atılacak gibi değil.Ama değerli forum arkadaşım ben insanları bu doğruya ulaşamama,bulamama noktasında pek de masum görmüyorum.İnsan neyi eksiksiz olarak algılayıp,yaşabiliyor ki;dini ve diğer insanı değerleri olması gerekenlerle uygulasın.İnsanlar gerçekten de yanlışlarıyla masum değil. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Emin olun yazılan herşeyi düşünüyorum.Dediklerinizde düşünülmesi,anlaşılması gerekilenler.Yabana atılacak gibi değil.Ama değerli forum arkadaşım ben insanları bu doğruya ulaşamama,bulamama noktasında pek de masum görmüyorum.İnsan neyi eksiksiz olarak algılayıp,yaşabiliyor ki;dini ve diğer insanı değerleri olması gerekenlerle uygulasın.İnsanlar gerçekten de yanlışlarıyla masum değil. İnsanlar kusurlu değildir demiyorum... Fakat burada "Kusursuz" bir kitaptan ve dinden bahsediyoruz! O kitabı ve dini Tanrı öyle kusursuz göndermiş ki, her çağa ve insana hitap ediyor... Çağları aşıp bugüne hitap ettiği gibi geleceğe de hitap ediyor... Her insanı kensine çağırabilecek kadar her insana hitap ediyor... Sorun şu; Bu kadar mükemmel olduğu düşünülen bir kitap ve din, Tanrı'nın gönderdiği bu en muhteşem inanç sistemi Nasıl oluyorda diğer insanlara inandırıcı gelmiyor? Madem kusursuz ve her insana hitap ediyor, Niye hitap ettiği birçok insan inanmıyor? Siz o insanlara kusur bulacaksınız yine ama ben, "Hiç kimsenin doğru anlamadığı şey, en temelde kendisi eksiktir." derim... Kur'an, ortaya çıktığı dönem ve ortam için inanılmaz bir kitap... Ama bugün için? Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 İnsanlar kusurlu değildir demiyorum...Fakat burada "Kusursuz" bir kitaptan ve dinden bahsediyoruz! O kitabı ve dini Tanrı öyle kusursuz göndermiş ki, her çağa ve insana hitap ediyor... Çağları aşıp bugüne hitap ettiği gibi geleceğe de hitap ediyor... Her insanı kensine çağırabilecek kadar her insana hitap ediyor... Sorun şu; Bu kadar mükemmel olduğu düşünülen bir kitap ve din, Tanrı'nın gönderdiği bu en muhteşem inanç sistemi Nasıl oluyorda diğer insanlara inandırıcı gelmiyor? Madem kusursuz ve her insana hitap ediyor, Niye hitap ettiği birçok insan inanmıyor? Siz o insanlara kusur bulacaksınız yine ama ben, "Hiç kimsenin doğru anlamadığı şey, en temelde kendisi eksiktir." derim... Kur'an, ortaya çıktığı dönem ve ortam için inanılmaz bir kitap... Ama bugün için? Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum.Zaten siz sorun olarak algıladığınız noktayı çok net yazmışsınız.Kuran gerçekten de indirildiği toplum ve çağ özelliklerine baktığımızda bir devasa.Bence Peygamberin verdiği mücadale gerçekten bir kişiden milyonlara uzanan harika bir dava.Gelgelelim bugüne.Bugün,sürekli değişen bir dünyanın her an değişen değerleri ile devinimleri ile sürekli bir başka günün değerlerini bize sunmaya devam ediyor.Peki dinler.Sadece İslam değil,tüm dinler evrensel olduğunu söyler,evrensel olan bir Dinin kitabının da evrensel olduğunu kabul edersek hiçbir şekilde gelişim ve değişimi ona dayatamayız.O evrensel ise zaten tüm zamanlara ve tüm insanlara vardır.Ha neden bazı insanlar onda doğruyu bulamıyorum.Sur arkadaşımızın imtihan mantığı geçerli olabilir.Hiç kimsenin doğru anlamadığı şey, en temelde kendisi eksiktir.belki de durumu özetlemeye yeter.Çünkü yeryüzünde o kitaplarda gerçeği bulamayan kadar gerçeği bulanlarda vardır.Ve kutsal kitab bu yönüyle bakıldığı zaman kusursuz olandır.Tabi burada inanç konusuda var.Ben inanç konusuna girmek istemiyorum.İnanç kişiye özeldir.İnsanın burada ki rolünü yadsımakda pek doğru değil;mesela savaş.Savaş aslı itibariyle yanlış olandır;herkes bunun farkındadır.Ama bugün gerçektende savaşı isteyenler azımsanmayacak saıdadır.Ya da demokrasi;o da evrensel ve bence kötü içinde en iyi olan düzendir;ama bazı insanlar onda kendini bulmayabilir yada yaşadıklarıyla demokrasi hakkında olumsuz düşünceler üretebilir.Değerli arkadaşım insan gerçekten çok özel ve farklı bir varlıktır.Onu anlamak demek,yaşadıklarını,deneyimlerini,doğru ve yalışlarını...anlamak demektir.Kimse kimsenin yaşadıklarını yaşamadığı için;kimse kimsenin doğrularını da bulamaz. Bakın kendimden örnek vereyim.Ben bir ara gerçekten dinden nefret ediyordum.Filistinde İsrail tankları istediğini aldıktan snra İslam adına birbirine düşen insanlar gerçekten sinirimi bozuyordu.Saddam Hüseyin dönemi Irak;yezidilere,süryaniler yaılan katliamlar...Alevilerin yok sayılması!Bakın gördüklerimle tarttığım din anlayışı.Ama şimdi düşünüyorumda bunu yapan yine insan.Dini biz yaşadıklarımızla anlar,onunla kıyaslarız. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Süleyman ile Hüdhüd kuşunun macerası Kuranda olmasa idi , hayatımızdan ne eksik olurdu. İnsanlık ne kaybetmiş olurdu. Merak ediyorum. Medeniyet bu seviyeye gelir miydi , gelemez miydi. Sadece bahsi geçen ikilin maceralarını çıkarsak kurandan. Gelecekte neler olurdu aceba... Saygılar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Ha neden bazı insanlar onda doğruyu bulamıyorum.Sur arkadaşımızın imtihan mantığı geçerli olabilir.Hiç kimsenin doğru anlamadığı şey, en temelde kendisi eksiktir.belki de durumu özetlemeye yeter.Çünkü yeryüzünde o kitaplarda gerçeği bulamayan kadar gerçeği bulanlarda vardır.Ve kutsal kitab bu yönüyle bakıldığı zaman kusursuz olandır.Tabi burada inanç konusuda var.Ben inanç konusuna girmek istemiyorum.İnanç kişiye özeldir.İnsanın burada ki rolünü yadsımakda pek doğru değil;mesela savaş.Savaş aslı itibariyle yanlış olandır;herkes bunun farkındadır.Ama bugün gerçektende savaşı isteyenler azımsanmayacak saıdadır.Ya da demokrasi;o da evrensel ve bence kötü içinde en iyi olan düzendir;ama bazı insanlar onda kendini bulmayabilir yada yaşadıklarıyla demokrasi hakkında olumsuz düşünceler üretebilir.Değerli arkadaşım insan gerçekten çok özel ve farklı bir varlıktır.Onu anlamak demek,yaşadıklarını,deneyimlerini,doğru ve yalışlarını...anlamak demektir.Kimse kimsenin yaşadıklarını yaşamadığı için;kimse kimsenin doğrularını da bulamaz. Bakın Sayın Mavi; Bir "Din" var, Bir de "İnanç" var... "Din" denilen şey bir Toplumsal Yapıdır... İnsanlık, tarihteki toplumsallaşma sürecinde bir takım basamaklar katettiler... Klanlar kurdular, Totemlere bağlı birliktelikler kurdular, aynı devletin aristokratları ve köleleri olarak ilkel demokrat birliktelikler kurdular, Milli birliktelikler kurdular, Kastlara ve sınıflara bağlı birliktelikler kurdular, Kan bağına ve Dil birlikteliğine bağlı toplumsallaşmalar sağladılar, Dinsel birliktelikler sağladılar, Milli birliktelikler sağladılar ve en sonunda Anayasal birliktelikler sağladılar... "Din" dediğimiz şey, Toplumsal bir kurumdur... Ait olduğu yeri siz tayin edin; Bugün mü? Geçmiş mi? "İnanç" ise bireyseldir... Kişinin Tanrı ile olan ilişkisinin bir çerçevesidir... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 19 Ağustos , 2008 Bakın Sayın Mavi;Bir "Din" var, Bir de "İnanç" var... "Din" denilen şey bir Toplumsal Yapıdır... İnsanlık, tarihteki toplumsallaşma sürecinde bir takım basamaklar katettiler... Klanlar kurdular, Totemlere bağlı birliktelikler kurdular, aynı devletin aristokratları ve köleleri olarak ilkel demokrat birliktelikler kurdular, Milli birliktelikler kurdular, Kastlara ve sınıflara bağlı birliktelikler kurdular, Kan bağına ve Dil birlikteliğine bağlı toplumsallaşmalar sağladılar, Dinsel birliktelikler sağladılar, Milli birliktelikler sağladılar ve en sonunda Anayasal birliktelikler sağladılar... "Din" dediğimiz şey, Toplumsal bir kurumdur... Ait olduğu yeri siz tayin edin; Bugün mü? Geçmiş mi? "İnanç" ise bireyseldir... Kişinin Tanrı ile olan ilişkisinin bir çerçevesidir... Biraz daha açarsanız düşüncelerinizi sevinirim. Alıntı
Φ hoppa Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 20 Ağustos , 2008 İSLAMA GÖRE KADIN,PARAYLA SATIN ALINAN BİR EŞYADIR İslamda da erkek evleneceği kadına belirli bir ücret ödemek zorundadır. Kuranda ve hadislerde mehir kelimesi geçmemesine rağmen islam geleneğinde kadına ödenen bu bedele, mehir denilir. Oysaki kuran ve hadislerde bunun için kullanılan kavram ecir,dir.Ücret ve ticaret kavramlarıda bu kökten türetilir. Ecir kelimesinden türetilen başka bir kavramda icare,dir,anlamı ise kiralamaktır.Müslümanların ,ücret kelimesi yerine mehir kelimesini kullanmaları,bu kelimesinin kadını ne denli aşağıladığını farkında olduklarından kaynaklanmaktadır. İcare sözcüğünde bana güvenmeyen müslümanlar aşağıdaki islami siteye bakabilir. -http://fikih.ihya.org/ans.php?t2=oku&an=544&g=EJDR&s=1- Evlilik esnasında erkekten böyle bir ücret talep etmenin kadını bir eşya aşağıladığını müslümanlarda kabul etmektedir. Bakınız. Başlıkparası, kocaya gidecek kadının Babası ya da başka bir yakını tarafından alınan ve evlenecek kadına verilmeyen bir para ya da mal olup, kadının eşya gibi satılması anlamına geldiğinden; çirkin bir haramdır ve kadını aşağılamadır. Mehir ise bizzat kadının aldığı ve kocanın iznine bile gerek kalmaksızın istediği gibi harcayabileceği bir haktır, bir garanti unsurudur ve kadına değer vermenin ifadesidir.(bk. Mavsbilî, el-Ihtiyâr 448) Mehir, duhulle, yani zifafla beraber farz olur. Koca, ondan önce vermek zorunda değildir.Mehire zaman belirtilmemişse, kadın mehrini almadan kendisini kocasına teslim etmeyebilir. Eğer ücreti başkası alırsa kadını aşağılamak olurmuş ama kadın kendisi alırsa olmazmış.Değişen ne oldu k?.Forum kurallarına aykırı olduğu için ismini telaffuz etmek istemiyorum ama anlarsınız artık. O tür kadınlarda ücreti kendisi alıyor.Bu mantığa göre o kadınlar da aldıkları ücret için aşağılanmış olmuyor demek ki. Kadına verilen bu ücret, muhammed hariç tüm müslümanlara şarttır. Ahzap 50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Ücretlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hediye ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Bu ücret karşılığında erkek, kadının sadece cinselliğini değil, aynı zamanda benliğini de satın almakta,kiralamaktadır.Zaten satın aldığı içinde kadını istediği gibi BOŞAYABİLİR Bakara suresi 229- Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir. 230-Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helâl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor. 231-Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir. 232-Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz. 236-Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur. 237-Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür. Bu ayetlerde görüldüğü gibi hitap erkeklere, erkeklerin kadınları boşama yetkisinden bahsediyor.Diğer önemli bir husus ise dokunmak (mess) ifadesi. Bu mecazi anlamda olup cinsel ilişki kastedilmektedir.Ayetlerde görüldüğü gibi cinsel ilişkinin olup olmamasına göre ücret değişebilmektedir. Buda göstermektedir ki kadının cinselliği alenen bir eşya gibi kiralanmaktadır. DÖVEBİLİR Nisa 34- Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür. EVDE HAPSEDEBİLİR Ahzap 32- Ey peygamberin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer takva ile korunacaksanız, konuşurken kırıtmayın da kalbinde bir hastalık bulunan kimse tamaha düşmesin. Güzel ve dosdoğru söz söyleyin. 33- Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor. 34- Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti anın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır. KADIN ERKEĞİN TARLASIDIR 223-Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve bilin ki siz mutlaka O'nun huzuruna varacaksınız. Ey Muhammed, müminleri müjdele! VE KADIN BİR EŞYADIR Ali İmran 14- İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının eşyasıdır. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. Ayette açıkça görüldüğü gibi,eşya olarak verilen listenin içinda kadınlar da var. İSTEDİĞİ GİBİ POŞETE SOKABİLİR Ahzap 59- Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Ama şimdi tüm bunlara rağmen yinde haksızlık etmeyelim.Allah kadını kiralanan bir eşya gibi nitelemesine rağmen nasıl oldu ise iyilik damarları tutmuş,mirasta erkeğin yarısı pay vermiş,şahitlik meselesinde de iki kadını bir erkeğe denk tutmuştur. Yani bu konularda da eşyanın mirasa ne ihtiyacı olacak diye düşünebilir ve tamamen mirastan men edebilir,eşyanın şahitliği mi olurmuş diye yüz kadında olsa şahitliklerini kabul etmeyebilirdi. Güncelleme. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2008 Üstad , yine konuşturmuş sun. Mehir le ecir farkına hiç dikkat etmemiştim. Eline , beynine sağlık. Bu arada yeni imzan mükemmel. Saygılar. Alıntı
Φ dumanlı Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Mustafa Kemal Atatürk. ********* Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Mustafa Kemal Atatürk. ********* Yeri gelmişken yazayım. Benim imzamda yer alan Yazı Mustafa Kemal Atatürk e aittir. Bir forumdaşımız da bu sözlerin Atatürk e ait olmadığını söylemişti. Alıntıladığım link aşağıdadır. Burada Gazi nin kendi el yazısı ile , bu ifadeleri bulacaksınız. Ayrıca yazının tamamını da bulacaksınız. -http://ateist.wordpress.com/2007/08/06/ataturkun-sansurlenen-yazisi/- Mükemmel ifade etmiş. Saygılar. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Bu bağlantılardan da faydalanılabilir: Hz. Muhammed(s.a.v) ve bazı toplum kesimleri Kadınlarla ilgili başlık mevcuttur... Hz. Muhammed(s.a.v)'in aile hayatı Hayırlı okumalar ve değerlendirmeler... Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, öleceği sıra, kendine ait altı köleyi azad etti. Onlardan başka malı da yoktu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onları çağırdı. Onları üç gruba ayırdı, sonra aralarında kur'a çekti. İkisini azad etti. dördünü köle olarak bıraktı. Adamı da şiddetle azarladı." Müslim, Eyman 56, (1668); Muvatta, Itk 3, (2, 774); Tirmizi, Ahkam 27, (1364); Ebu Davud, Itk 10, (3958- 3961); Nesai, Cenaiz 65, (4, 64). Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Bütünlük her zaman önemlidir... Parçaların kendi içindeki bütünlük de tabii olarak... Bir A olayı var ki içinde B durumundan tutun H sine kadar farklı meseleler barındırıyor da olabilir; işte o zaman her zamanki gibi bize verilen aklı kendi isteğimize göre anlam çıkarmak için değil bu parçayı yani bize bir şeyler hakkında fikir verecek olanı kendi içinde de bütünlüğüne saygılıca ele almaktır gerekli olan, yoksa A olayına bakıp sonuçlar çıkarmak isterken o A olayının B sini ya da H sini görememek kendi kalemize gol atmak gibi bir şey olacaktır... Burada tam olarak en son yollanan iletiye cevap vermekte değilim çünkü daha önceden de belirttiğim üzere ayrıntılara girmek istemiyorum... Ama bu her zaman parça parça toplama bilgilerle kendi fikirlerini yüceltme çabasında olanlara iki çift laf etmemi engellemiyor ki zaten kendimizce genel olarak değiniyoruz fırsat buldukça... Blogumda özellikle alıntıladığım bir söz vardı Galileo Galilei'den; bu sözü aslında hayatla ilgili pek çok konuda kullanabilir hatta şu an yazdığımız konuya da bağlayabiliriz: (Sonsuza ilişkin paradokslar) sadece, biz sonlu akıllarımızla, sonlu ve sınırlı şeylere verdiğimiz özelliklerle, sonsuzu tartışmaya kalktığımızda ortaya çıkar. Aslında daha yüksek yerlerden de bir şeyler alıntılayabilirdim ama beynimde bu sözün karşısına oturttuklarımın bazıları maalesef O'ndan bir şeyler anlıyor değiller... İslam kölesine de yaşlısına da çocuğuna da kadınına da erkeğine de İslam'dır ve zaten İslam daha ilk dönemlerinde her kesimden insanı adaletle, bütünleşmeyle içinde barındırmıştır; bugün oturdukları yerlerden kendi fikirlerini yüceltmek çabası içinde olanların hiçbir "gereksiz" sözü İslam'ın "gerçekleri", "dengeyi", "sevgiyi", "insanın özünü" ve daha birçoklarını göz önünde bulunduran bir düzen getirdiği gerçeğini değiştiremez... Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2008 Yüce islam dininiz köleliği yasaklayamamışken , üçer , beşer , onar cariye yi serbest bırakmışken , bize ERDEM dersi vermeye kalkmayın. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2008 Kalkarım; çünkü erdem yüzeysel bakış ve duygusal sömürü ile elde edilemez; hayatı, gerçekleri bir tepeden aşağıdaki ovayı izler gibi izleyebilmek sonra da o ovada yürüyüp kendini de işin içine katarak anlayabilmek gerekir... Bize Roma anlatılırken de özellikle bir şey vurgulanırdı: "Kendi yaşadığınız yer ve zamana göre başka çağları ve toplumları değerlendirmeyiniz"... Mesela güncel olandan yola çıkarsak bugün ne kadar demokrasi istiyorsak çok sıkıntılı ve "son" diyebileceğimiz anlarda da o kadar derleyip toparlayıcı, sert, disiplinli bir düzen isteyebiliriz... Ben ders vermem ama derse ihtiyacı olan bunları ders vermek gibi görüp okul çağı çocukları gibi sıkılabilirler; bu ise benim sorunum değildir... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.