NE ÇIKAR ATEŞ BÖCEĞİ SANSALAR BİZİ
Çok sevdiğim bir kardeşim Yabancı Sinema bölümünde "Bay Evet" filminin altına şöle bir yorum yapmış:
"Bu zaman da EVET demek pek doğru gelmiyor bana"
Ne kadar üzücü değil mi,yani zamanın böyle olması,insanların birbirine hiç güven beslememesi,inanmaması...
Peki ya hiç düşündünüz mü kimler bu zamanı bu hale getirdi?
Komşuların birbiriyle selamlaşmadığı apartmanlarda yaşıyoruz gitgide.Her geçen gün biraz daha soğuyoruz çevremize...Robotlaşıyoruz!İçimizdeki insancıl duyguları korkularımız uğruna katman katman derinlere saklıyoruz...
"Amannnn bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın"
Oysa tek bir gülümseme için risk almaya değer bu kısacık hayatta,sizi yılanın sokacağı varsa zaten gelir sokar mutlaka...
Çok ama çokkk güzel birşey okudum paylaşmak istiyorum...
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi...
Düsünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin keşfedilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar
da ustayız. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın
ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
Istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu
bizi bu çatlamamıs sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı,
benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar
parlak. Ne çıkar atesböceği sansalar beni.?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin o uçucu,
masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
korkaklığımı, sevgi Isteğimi en insani yönlerimi
kayıtsızca sunabilsem bu sert kabuğun ağırlığıindan
kurtulup bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlasılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
karsimdakine. O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze
gelince. Oysa bir görebilsek bunu.
"Kalmadı böyle insanlar" demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak. incinsek, yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek. Risk alsak. Yanilsak. Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi. Ne olduğunu anlayamadığımız
o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi, kaybolan değerlerimizi ne
kadar özlediğimizi. Beraber geldik beraber
gidiyoruz oysa. Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yasadığımız coğrafya zor, sartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kiş görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi....
Yazar: Mine Baysan
Bu resimde ki de ne diyorsunuz değil mi...
Bu bir ateşböceği,ben hayatımda ilk kez geçen pazar denize gittiğimiz sahilde ateşböceği gördüm.Çok iyi bir görüntü alamayacağımı bile bile büyük bir heyecanla resimlerini çektim...
Karanlığı yırtarcasına,karanlığa inat azimle ışık saçıyordu çünkü..
3 Yorum
Önerilen Yorumlar