Beyoğlu, Yağmur ve Eksik Olan...
Dün çok güzel bir küpe çiçeği aldım, sonra da onu terasımda seveceğini umduğum güzel bir yere özenle yerleştirdim ama dün gece o kadar çok esti ki aklımı ondan bir türlü alamadım. Sabah saat 9 gibi kalkınca ilk iş hemen terasa çıkıp çiçeğime bakmak oldu; hava hala serindi, hafif de nemli bir serinlik... Bu havayı seviyorum; çünkü devamında kesin yağmuru getiriyor.
Birden Taksim'e gitmek istedi canım... Üzerimi giyindim bir taksi çağırdım ve Taksim'e gittim. Tünel'e doğru yürüdüm, Starbucks'a girdim. Bir kahve sipariş ettim ve kahvemi de alıp Starbucks'ın arka bahçesine doğru ilerledim. Burası çok güzel, seviyorum burayı ama ben bu güzelliği şimdi tasvir etmeye kalkışırsam inanın ki edebilmiş olana çok ayıp etmiş olurum. Bir tanıdığım vardı ve bir defasında bana burayı öyle güzel tasvir etmişti ki onu dinlerken içimde ona karşı derin bir hayranlık duymuştum. Baktım ki onun oturduğu yer boş, hemen oraya oturuverdim. Onun gözlerinin baktığı yerden bu güzelliğe bakmak istedim. Ne farkettim biliyor musunuz, oradan bakınca meğer denizi görebiliyormuşum.
Sonrasında sigaramı yaktım, kahvemi yudumladım, denizi gördüm. Ve yağmur yağmaya başladı... İçime bir hüzün çöktü, yağmurla birlikte ben de ağlayayım istedim. Tam o anda sanki herşey tamam oldu da tek birşey eksik kaldı... Eksikliği içime çöktü. Tamamlanması ise mümkün değildi.
İyice koltuğa yaslandım, ayaklarımı uzattım, gözlerimi gökyüzüne doğru çevirdim, yağmuru izledim, yağmur da beni izledi sanırım... Sonra ağladık...
Ve bir şarkı çalıyordu beynimin içlerinde bir yerlerde;
Oysa ki özgürlüğü seçmek, başka vücutlar sevmek,
Bir şehri tam kalbinden, beyninden vurup gitmek var aklımda
Bir yağmur cok uzaklardan çağırıyor;
"Gelirsen severim" diyor...
Yağmur, yağmur, çok uzaklardan çağırıyor , "Gelirsen severim" diyor...
.
.
.
34 Yorum
Önerilen Yorumlar