Her birine HUZUR ÇİÇEKLERİM diye isim taktığım bir musiki grubumuz var.
Onlarlayken bambaşka bir Dünya'da hissederim kendimi...
Sadece ve sadece şarkılarla konuşursunuz.
Herkesin evinden getirdiği birkaç meze,rakı kadehleri olur masada. Bir de tüm dertlerinizi yatırırsınız tabi o masaya.
Şimdi vakit müziğin sihriyle yükselme vaktidir.
Sevgili şefimiz,hocamız kanun çalar,parmakları yanana kadar çalar,onu dinlerken bir yandan da parmaklarının kanunda dans edişini
huşu içinde seyredersi
Bugün öyle güzel bir gündü ki yazasım geldi...Zaten tik'im de var benim,blogum biraz aşağılara düştümü karıncalanma başlıyor bende...
"Bahar geliyor galiba" dedim bugün,ışıl ışıl bir güneş,mis gibi bir hava,Alp'i okula bıraktıktan sonra,şöyleee havayı içime çeke çeke epey bir yürüdüm...Dönüp geldikten sonra atladım arabaya uzakça bir alıveriş merkezine gittim...Önce marketine girdim...Aman yarabbim o da nesiii...Bir liralı günler başlamamış mı...Yaşasınnn diyemedim.! "Didem kendine hakim olm
(Annem öğretmişti:
"Eğer sabah kumrular 7 kereden fazla öterse bahar gelmiş demektir"
saydım yine geçenlerde;
7'den fazla idi..)
Baharda daha bi umutla mı uyanır insan?
Bahçeni boyayan yeşillikten nasiplenmeyi umarak.
Belki birkaç tomurcuk, kurumuş dallarında
Tazecik yapraklar,
Hani belki çok uzaklardan bi kuş.
İşte hep böyle kalkarsın.
Sonra gece olur
Umudunun bütün ışıklarını tek tek söndürürsün içinde
Yalancı bahar diye bi de bahara küfredersin
Bahar küser,
Sen küsersin,
Yeş
Yupiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii imeem açılmış
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Baca kenarına kedi oturttum,
Tüm ilklerine kadar sevdaya kesmiş,
Esmesin rüzgar, taraz taraz tüylerini, dalgalandırıyor
Ve içimde hayvan sevgisini, halkalandıryor
Yar bu kedi adeta seni andırıyor
Sen kadar vahşi başına buyruk
Ben ise senin ardında gezişimle
Sanki onun ardında salınan kuyruğa benzeyişim
Ve içimde bitme
Iki cumle yazip gidicem.yazdigim blog benim mi ondan bile emin degilim cunku kafam guzel cunku bisuru blog yazarina editor olmusum.bursercan blogunu isgalediyorsam affet ablacim.kirazcim sayet senin blogtaysam fazla konusma, doverim..
Yalniz gercekten telden yazmak cok zormus
Ama evden kacmak isteye ngenc kizlara bir mesaj vermek istiyorum..
Iki gundur cekmece ve dolaplari hala annem kokan yazlik evdeyim. Cocukluk ve genclik hatiralariminla dolu olan tek ev.Ansizin odalardan birinden annem ci
Geçenlerde şu yandaki gemi resmini gördüğümde sanki mideme bir bıçak saplandı.Çünkü, tıpkı seni son gördüğüm gün pencerenin önünde otururken sana anlattığım gemiye benziyordu.
Rüyamda deniz kenarında demir atmış böyle bir gemi vardı."Biz tatile gidiyoruz, bu gemi götürecek bizi" diyordun."İyi ya biz de gelelim öyleyse" dediğimde "siz sonradan geleceksiniz, biz teyzenlerle gideceğiz" dedin.Rüyamı anlatmam sona erdiğinde "bak işte gidiyorum artık" dedin gülerek.
Hayatın boyunca her sabah sabı
Buraya bir şeyler yazmak benim için gittikçe zorlaşıyor.Çünkü içimde biriken,üzerime çullanan kasveti yazıya dökerken o kötü enerjiyi daha da güçlendiriyormuşum hissine kapılıyorum.
Kurdeşen döktünüz mü hiç? Kurdeşen döktüğünüzde o bölgeyi ne kadar kaşırsanız kurdeşen o denli güçlenir ve vücudunuza yayılır.Kızımın doğumundan sonra yaşadım ben, tecrübeyle sabit yani.Tek ilacı kaşınan bölgeyi kaşımamak!Yok saymak ve görmezden gelmek!Bunu canımı acıtan herşey için uygulamaya karar verdim.
Hani
Ayak seslerini duyar duymaz, aslında açık olan gözlerimi,tıpkı derin bir uykudaymış edasıyla tekrar kapardım.Bu rolü en seçme oyunculara taş çıkartacak kadar iyi oynardım heralde ki, her seferinde kanardı.Belki de bu oyunu o da oynamaktan keyif alırdı da, ondan kanmış gibi yapardı.
Ellerini saçlarıma uzattığı an, tütünle anne kokusu karışımı bir kokuyla dolardı burnum.Onun bu şevkatli dokunuşları benim sabahlarımın en güzel anlarıydı ve ben bu büyüyü hiç bozmamak için kırpıştırmak istediğim göz
Günlerdir anneme çok kızgınım..
Geçen gün öle bişey buldum ki annem tarafından uzun süre aldatıldığımı anladım.
Evet evet aldatmış, beni iki ninniyle aldatıp uyutmuş annem
Biri;dandini dandini dastana,danalar girmiş bostana
Diğeri;bahçeye kurdum salıncak,neden uyumuyorsun yumurcak!
"Radya peki sen aldatmadın mı"? demeyin sakın!
Yareni biraz aldatmışım galiba Ama o ilk çocuk tabi,ilk annelikte olur o kadar
Yarene Kayahanın e bebeğim şarkısını sölerdim o ninnilere
2012 kuyruğunu kıstırdı ve gitti..Tüm başarısızlıkları, kayıpları ve mutsuzlukları sırtına yükleyerek..Yazık değil mi ama, ben kıyamıyorum..Niye günah keçisi hep yılları yaparız ki.Bende yapmışımdır mutlaka,.Ama bu yıl çok farklı hissediyorum kendimi..
Bi aydınlanmamı geldi desem, farkındalık mı nedir bilmiyorum.. Pek bi başka karşıladım yeni yılı..Şöyle düşündüm hatta hakkında:
Ben 2013 olsaydım vallahi de gelmezdim, billahi de gelmezdim..Düşünsenize onca dilek, onca beklenti seni bekliyor.
"Ahvali cihanın sırrını ferzane-i ilahiden sordum; "Ya rüyadır, ya rüzgardır, ya masaldır" dedi... Bizim ömrümüzün ahvalini söyle, acaba ömür nedir? dedim; "Ya şimşektir, veya şem'dir ve ya pervanedir" dedi... Buna gönül veren kimse için ne dersin? dedim; "Ya kördür, ya sarhoştur ya delidir" dedi... "
Ferîdüddîn-i Attâr
http://www.youtube.com/watch?v=eWsC2hbYXm8&feature=player_embedded#!
-*-Gloria-*-
Ben artık yöntemi öğrendim, hay allah acaba ne yazsam diye düşünmüyorum, direk yazmaya başlıyorum. Nasılsa başlayınca gerisi çorap söküğü gibi geliyor Bakalım bakalım bu çorabı nasıl sökeceğim
Çorap söküğü dedim de bak hemen aklıma geldi işte... Ben şimdi kendime terapi yapacağım…
Şimdi lütfen ayaklarımızı uzatıyoruz, ve koltuğa doğru şöyleeee bir uzanıyoruz. Uzandık mı? O halde gözlerimizi kapatıp, taaaaa çocukluğumuza geri dönüyoruz… Soruyorum size, lütfen c
Uzun cümleler kuramayacak kadar yorgunum. Kardeşimin tabiriyle "dün motoru yaktım"
Öte yandan babamın yanında yorgunluğumu bu şekilde dile getirsem aynen şöyle der:
-"Tarlaya, tarlayaaaa"
Elbet biliyorum benden çok daha zor şartlarda yaşayan kadınlar olduğunu..
Ama aynı anda hem temizlik yapıp, hem metrelerce perde ütüleyip asıp, yemek yapıp, alışverişe çıkıp, çocuğun okuluna koşup, okuldan döndüklerinde onların dertlerini dinleyip, hoş tutmaya çalışıp, kendi kafanın içindekile
Annemlerin yatak odasında,gardolabın önünde yerde birşeyler yapıyordum...Aniden elinde elbise askısına asılı tişörtü sallayarak girdi içeri...
-"Bu tişörtü asacak temiz bir yer bulmalıyım"
Şaşkınlıktan donakaldım...Şaşırmıştım çünkü ilk kez yüzünü görüyordum...
-"Yandaki küçük odaya asalım onu"
-"Yok yok daha temiz bir yer olmalı"
Dikkatimi ilk dişleri çekmişti,çarpık yada üstüste binmiş dişleri vardı,ama öyle güzel gülüyordu ki bana dişleri bir kusur olarak görünmedi...
Nefeslerimizi tutmuş annemin sonuçlarını bekliyoruz hala, heralde doktorlar kurulu cuma günü toplandıktan sonra net birşeyler öğrenebileceğiz.
Dün şu karanlık günlerimi bir nebze olsun aydınlatan beni ve çocukları güldüren,hayatımıza biran da hareket katan bir bebeğim oldu...Evet o bir bebek, henüz üç günlük ve dün geceden beri sanırım ben onunda artık annesiyim, elime aldığımda ciyak ciyak bağırmayı kestiğine göre galiba o da beni annesi olarak kabul etti.
Okuldan dönüşümüzde tam sokağı
Frozen benim boğazımdaki yumru hala orada duruyor.Senin dediğin gibi keşke sıcağı sıcağına anlatabilseydim ama olmadı işte.Dün gece uyku tatlı geldi
Film bittiğinde herkes ağlıyordu.Arkadaşım bir omuz geçirdi oracıkta:
-Kızım sen nasıl insansın yaaa!!!
Niye ağlayacaktım ki!Zaaflar ve korkular uğruna heba edilmiş bir aşka niye ağlayacaktım...! Ben Alpere kızmakla meşguldüm o sırada,korkularının esiri olduğu için,Ada'ya da kızgındım belki! Dan dannnn Alper'in kafasını duvara vurup aklını
Nasıl bir yorgunluktur bu böyle anlamıyorum, bu akşam erkenden nakavt olup uyumuşum.Aslında vücut yorgunluğundan çok beynim yorgun galiba.Zaten unutkanlığımda korkunç boyutlarda:
İki gün önce sabah eşimin kahvaltısını tepsiyle salona getirdim masaya koydum.Bende kahvemi alıp sabah haberlerini izlemek için koltuğa tv'nin karşısına geçtim.Eşim; "didem sen kahveni kaç şekerli içersin? (hala bilmiyor!) Ben çayımı üç şekerli içerim de" dedi.Ben bana bir şeyleri dümdüz söylemek yerine ima ederek
Kaşıntı bombası diye bir silah üretilip, kitleler çıldırtılabilir o bombayla..
kitlelerden ne istiyosam:))))
Benim gibi barışçıl bir insan bunu neden düşündü bilmem.Ama acı anında galiba bencilleşiyoruz.
Öyle ki az önce balkona çıkıp avazım çıktığı kadar bağırarak;
uyumayın ülennn kalkın kaşının hepiniz diyesim geldi.
Çıktım da..
İyi ki de çıkmışım.Sonbahar'ı seviyorum.
Gecenin o tatlı serinliği kollarına aldı beni.
Sonra gökyüzüne baktım.Yıldızları tek tek sayabileceğim b
Bugüne kadar aldığım en güzel sevgililer günü hediyesi 3yıl önce verildi bana...
Annem telefon açtı;
-didemmm çok fenasın sennn
-neden anne hayrola hayırdır?
-biliyorum o menekşeleri sen bıraktın bizim eve!
-yoooooo
-Çarşıdan eve geldim masada küçük bir saksıda mor menekşeler
-üstünde kart;
-"sen bu çiçeklerden daha güzelsin"
-vallahi ben getirmedim annecim.
Senin oyuncu oğlun olmasın !
-evet evet kesin o dur öyleyse.
-bende kardeşimin aldığına
2010...
Sen nasıl bir yıldın ha? Çarptın, böldün, topladın...Hem cennet hem cehennemdin.İçinde cenneti de barındırdığın için, sırf bunun için! lanet okuyamıyorum sana.Mutlu musun şimdi giderken, rahatladın mı beni bu kadar deneyip sınadığın için? Mutlu ol tabi, çünkü 40 küsur yıllık hayatımın en unutulmaz yılıydın...
Benim bu yıl, yeni yıl dileğim yok...Yeni yıldan beklentilerim de yok.O bildiği gibi gelsin, nasıl istiyorsa gelsin.Ateş olup yakacaksa yaksın, güneş olup ısıtacaksa ısıtsın
Artık hiçbir şey aynı değil! Günbegün değişiyor her şey hayatımda... Aynadaki aksim değişiyor, acıyla beslenip derinleşiyor yüzümdeki çizgiler... Yaz bile bir başka bu yıl... Sanki hüznümü yüzüme haykırırcasına sağanak sağanak yağıyor yağmur. Sanki bana nispet yaparcasına, ben ağlayamadıkça bulutlar ağlıyor ikide bir.
Uzandığım yerden dışarıyı görebiliyorum... Her yer gri ve puslu. Pencereye çarpan damlalar, beynime çarpan kelimeler gibi dövüyor camı. Bugün semt pazarındaki pazarcıların hali
Unutmanın insana verilmiş en güzel hediye olduğunu düşünüyorum. Her yeni güne umutla, heyecanla başlar mıydık öleceğimizi unutmasak ya da belki unutamasak?
Bir düşünün; insanlar cenaze evlerinde, hastanelerde hastalarını beklerken bile sürekli acı içinde olmazlar. Bir afacan çocuk girer odaya ya da hastanede bir bebek doğar. Olur bir şeyler işte, anlık da olsa unutursunuz acınızı. Sonra o anlar daha da çoğalır ve acınız yalnızca belli belirsiz, olmadık zamanlarda hissedilen küçük bir sızı ol
Yazacak çok şey var da ben üşeniyorum bu ara
Evdekilerde az konuşmamdan şikayetçi
eee üşeniyorum
sabah uyandığımda gözümü açmaya bile üşeniyorum
panjurları açmıyorum diye kızıyorlar
güneşi içeri almaya üşeniyorum
insan yaşamaya üşenir mi
ben üşeniyorum işte
geçer herhalde du bakalım...