Susarak Özlüyorum (işte buna bıçak çekiyorum)
Sözcüklerim varmiyor uzaklarına
Birer birer düşüyor bütün öpmelerim
Ağır yenilgiler alarak
Adresinde yoklugunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sense uzak, çok uzakta
Bir deniz gibisin resimlerde
Dokunsan Dersim olur, göçerim mecburen
Duydum çok sonradan, adın önemli değil
Acın aynı tadı veriyor zaten
Adresinde yokluğunu kıyamet biler
'Eğer hayat, Tanrının bize bir sınavı ise, benim sorularım neden bu kadar zor?' Bu cümle, bir mektubun, elektronik iletiyle gönderilen bir iç dökmenin ortasından zıpkın gibi fırlayarak yüreğimi deliyor. Ve işte mektubunu okuyalı bir hafta bile olmadan karşımda oturuyor, bir Avrupa kentinden, içinde ancak kırıntılarını saklayabildiği ümidin yorgun kanatlarıyla gelmiş. Dudaklarına iki damla su değmezse, uzun kanat çırpışların ardından vardığı o sahilde hemencecik can verecek bir kuş gibi bitkin. Y
Özel günlerde,benim aklıma daha çok, böyle günleri buruk geçirenler gelir nedense
İşte yine öyle birgün!
Çocukları çok seven,bir çocuk sahibi olmak için yanıp tutuşan birileri mutlaka ki vardır etrafınızda...
Çocuğundan sıcacık bir kucaklamayı daima esirgeyen babaları düşününce o kucaklama için canını bile verebileceklarin var olduğunu bilmek yüreğimi daha bir acıtır.
Bugün yine aynı yürek acısıyla ufaklığımdan çok eskilerden birini anmak ve bugünü ona adamak istiyorum...
A
İnsanın ortak kaderi doğum, ölüm ve o aradaki zaman, yaşam...
Doğmak, ölmek isteğe bağlı değil...
Ölmek, belki bazen.
Bize düşen yaşamak.
Koşullar ne olursa olsun yaşamak...
Ayakta kalmak...
Hadi sıyırttın sıyırttın, hayatta kalabildin zar zor...
Uzun yaşamak, bir ayrıcalık.
İyi, güzel...
Ama ayakta kalmak, kalabilmek.
Ceza!
Müthiş bir ceza!
İlkokuldaydım, birinci sınıfta.
Hiç unutmadığım bir cezaya çarptırıldım.
Karatahtanın önünde, sırtım
Konumuz ev izalasyonu değil elbet! Hayat izolasyonu ya da izole hayat... ne derseniz deyin işte!
Ne güzel olurdu değil mi? Tüm dertlerden yalıtılmış bir hayat...Girin evinize kapayın kapınızı,kitleyin üzerinizden,anahtarı da wc'ye atıp çekin sifonu!Ohhhhhhh!
Kapı çalar;tak tak tak
-kim oooooo
-Ben yan evdeki dedikoducu komşu(ya da uzağa gitmeyelim,her fırsatta kuyunuzu kazan yakın AKRABA)
-Evde yokuzzzzzzz
tak tak tak yine çalar
-kim oooooo
-Bol sancılı bir A
KEŞKE
Teypte eski bir Cohen şarkısı:
'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: /
‘Aşkım, ne oldu sana? ’/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.
8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi... Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalam
Dün çocuklarla alışverişe çıktık.Alp örümcek adam kostümü diye yerlere attı kendini,Yaren spor ayakkabı diye tutturdu.İkisinin de bayramlık umrunda değildi.
-Hadi dönelim dedim eşime.Ben vazgeçtim hiçbirşey almıyoruz.
Vazgeçtim çünkü hayal kırıklığına uğradım.Küçükken bayramlarda yaşadığım heyecan geldi aklıma.Alınan bayramlıkları giymek için bayramı iple çekişim.Çorabıma varıncaya giyip evdekilere defile yapışım.
Sonra sordum kendime...Neden???
Bunun suçlusu biz olabilirmiydik?
İnsanoğlunun bulduğu en güzel enstrumanlardan biri de,ıslık diye düşünürüm her zaman...Nedense yaşama sevincimi tetikler,kabuğumdan çıkarır beni...
Hani gece mezarlık yanından geçerken kendi ıslıklarına sığınan insanlar vardır... Ruhlardan, cinlerden korkmam ama dünyevi korkularımı dağıtmak için ıslık çalarım çoğu zaman.E tabi keyfim yerindeyken de!
Islıkla harika "love story" çalan birini hatırladım... Yıllar yılı,o ses silinmedi kulaklarımdan...
Nerden geldi bu ıslık şimdi aklıma.
Birer birer kayıp giderde her bir sevilen, yenisi gelmez
Eline geçmez hele ki değeri hiç bilinmeyen, yürekte varsa
Sevgiden de ötesi
Sen ağlasan da boş, ışıkta yaksan nafile, odan karanlık
Hep loş, hayatın emri hep koş, bayağı bir bekledim boş
Yaşantım sanki bir savaş ve hoşta bazen, ama ateş
Kesildiğinde ve de sular durulduğunda, yoksa hep gülerdi
İnsan, hep kalırdı masum, saygıda bir kusur ettiğinde
Minnetinde değeri yok, kafalarda hesaplar yapılır ve
Mesafeler konur, fakat bu kalp un
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hi
Küçücük 6 yaşında bir yürek aşk ile çarpar mı...? Ne tür heyecanlar duyar ve asıl önemlisi acı çeker mi...?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için hafızamı zorladım bugün.Yıllar öncesine bir yolculuğa çıktım...İlkokul birinci sınıfımın kapısından girdiğimde tenefüs zili çalmıştı, sınıf boştu...Sadece en ön sırada Gültekin vardı sınıfta. Sırada oturmuş ellerini başının arasına almıştı...
-"Senin neyin var...?"
-"Başım ağrıyor"
Ufacık aklımla içinden nasıl çıkacağını bilmediğim bir de
Farkındamısın,çok hırçınsın...biraz sakin ol!
Bayramda bu eleştiriyi birkaç kişiden aldım ben.Biri annemdi...
-Kızım sen çok hırçın oldun farkındamısın?
İnanmaz gözlerle baktım anneme,sonrada gülümsedim hiçbir şey söylemeden.O gülüşümün ardında ki haykırışları kendime sakladım.
Senin hiç hayat üzerine üzerine gelmedi mi anne? Boğazının görülmez eller tarafından sıkıldığını hissetmedin mi?Eleştireceğine bunun nedenlerini sorgulasan!Ama tabi benim asabi olmak için mazeretim olam
ÇOK GÜZEL ŞEY
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey d
Bu ara bir masal modasıdır gidiyor,ben bu modaya uymayacağım
Hayatımda bir kez masal yazdım onu da sadece bir kişi okudu çünkü sadece ona özeldi...
HUZUR... Bu kelimeyi bu ara çok duyar oldum
Nedir HUZUR???
Pazardan satın alabileceğiniz birşey mi?
Yoksa etrafınızdakilerden rica minnet istermisiniz huzuru?
Huzur kişinin kendi emeği ve kişiliğiyle kazanacağı bir mükafat olabilir mi?
Ben sonuncusudur diyorum...
Egonuz ve hırslarınız uğruna ortalığa zehir saçıp in
Çiçek nedir görmeden bozkırlara dalmışsan
Çaldığın kapılardan hep nasihat almışsan
Üstelik bu âlemde aşktan mahrum kalmışsan
Desene ki güzelim, sen hiç yaşamamışsın
Su verdiğin goncalar açmadan soluyorsa
Sığındığın geceler insafsız oluyorsa
Üstelik bu hikâye aşksız son buluyorsa
Desene ki güzelim, sen hiç yaşamamışsın
Müziğin büyüsüne kendimi kaptırmış peşi sıra yürüyordum.
O yürüyordu, ben yürüyordum,
O duruyordu, ben duruyordum,
Dinliyordum, yürüyordum.
Damla damla akıyordu kederim iliklerimden...
Sonra,
Takıldım, sendeledim.
Sustu müzik...
Bıraktı akordiyonu,
Tuttu kolumdan.
"Durma" dedim "çall... lütfennn"
"Hep çal"
Güldü...
Tanıdım ben bu gülüşü önceki rüyalarımdan.
"Peki" dedi "ama sen saçlarına iyi bak"
"Yolma saçlarını hüznünle"
"Tamam" dedim...
Hadi neşeli birşeyler çal öyleyse,
İki gündür kendi çocukluğumla, çocuklarımın imkanlarını kıyaslayıp duruyorum.Benim kasaba çocuğu oluşum, onların şehirde büyümeleri, oyuncaklarımız, oyunlarımız değil kıyasladıklarım..Bilgi ve bilgiye en doğru kaynakları bulup hızla erişmekten bahsediyorum..
Annemin bize sözünü geçirebilmek için, batıl inançları nasıl kullandığı geldi aklıma.Aynı şeyi kendi çocuğuma denediğimde aldığım tepki gerçekten "vay bee" dedirtti bana.
Sizlerde küçükken çıkartır mıydınız acaba o garip sesi? Hani d
Hani derler ya sonbahar hüzün mevsimidir diye...Bu şehirde sonbahar uzun sürer, acaba bu yüzden mi üzerimize bolca hüzün bulaşmıştır bizimde...
Bu mevsimde kaldırdığınız yerden ne kışlıklarınızı çıkarabilirsiniz ne de yazlıklarınızı toplayıp kaldırabilirsiniz...Bir çeşit arafta kalma hali.. Sokağa çıktığınızda aynı arada kalmışlığı sadece kendinizin yaşamadığını görür tebessüm edersiniz...Kışa adım adım yaklaştığımız şu günlerde havayı güzel görenler yazdan kalma terlikleri şortlarıyla kendi
Hayatın yüzü; bazen bir dostun, bazen bir düşmanın
Bazen bir hasmın, bazen de bir sevgilinin yüzü gibi
Hayatın yüzü;
Gözü önünde olmalı insanın!
Dostum diyor ki bana:
İyi bak hayatın yüzüne!
Hayatın yüzü benim yüzüme benziyor; iyi bak benim yüzüme Benimkinde hayatın yüzünü görmeye çalış
İyi bak hayatın yüzüne
Önüne, arkana; sağına, soluna; üstüne, altına iyi bak
Ama Bir de “kalbine” doğru bak hayatın,,, hayatın gerçeğine doğru bak!
Baktığın sanılsın, diye değil;
Pandora salonda uyuduğu koltuğun üzerinden,telaşla sıçradı... Korkulu gözleri pencereden gelen tıkırtıyı anlamak için pencereye yönelmişti.Pencerede gördüğü şey inanılmazdı,pandoranın yüzü kocaman bir gülümsemeyle aydınlandı.Oysa derin bir üzüntüyle uykuya kalmıştı koltukta,bugün onun gidişiyle dolmayacak bir boşluk açılmıştı içinde,aylar sürecek bu yokluğa nasıl alışacaktı.Mayıs sonlarıydı.Herkes yaza girerken, pandoranın yüreğine kar yağıyordu ne garip...
Birgün bir roman yazsam böyle baş
Adam tüm günün yorgunluğuyla bir yandan araba kullanıyor bir yandan da,gelecek hafta iş için Uzakdoğu'ya gidişini karısına nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
Evin kapısına geldiğinde yine içeride ortalık kopuyordu!Ah çocuklarrrr!.Oysa ki karısını sakin bulmayı ummuştu.Vereceği haberi ona bu ruh halinde vermesi ,intahardan farksızdı.
Derin bir nefes alarak bastı zile.içeriden "babam geldi,babam geldi" çığlıkları arasında kapı açıldı.
Ona her zaman şu malum şarkıyı söyleten kadın açtı ka
bıçak kınında kalsın
söz yürekte
hakimin hükmü gibi kırdım kalemi
bir dağa verdim de ben sırtımı şimdi
topluyorum huzur çiçekleri
kurşun namluda kalsın
öfke geride
bir ummana attımda ben şimdi kendimi
dinlendiriyorum sularında yüreğimi
ok yayda kalsın
dün dün de
herşey olduğu yerde
ben kuşlarla birlikte sabaha koşuyorum şimdi
"güneşli günler, merhaba"...
radya
Normalde yeni günü "GÜNAYDIN" diyerek selamlamayı çok seviyorum. Seviyorum ama hiç de selamlamıyorum artık neredeyse. Gün aydınlık değilken, gün aydın demek bana yapmacık gelmeye başladı sanırım. İşte bu yüzden yeni yıldan en büyük isteğim aydınlık günlere uyanabilmek..
Az önce çok güzel bir yeni yıl mesajı okudum:
"En çok neyi seviyorum biliyor musunuz, yılbaşı gecesi herkes aynı yöne doğru bakmayı başarabiliyor. Bütün umutlar, beklentiler hep aynı yönden gelecekmiş gibi, herkesin yüzü
Bir Allah dostu, düşünce ve ilham denizine dalmış, cezbeye tutulmuştu. Hayret denizinden akıl ve bilinç kıyısına çıkınca, bir arkadaşı, “gittiğin bahçeden” dedi, “neler getirdin bize?” Derviş hülyalı gözlerle bakarak arkadaşına; “Gül ağacına erişip eteğimi gülle doldurmak ve dostlarıma armağan olarak getirmek istedim. Lâkin ne çare! Gül kokusu öylesine büyüledi, o denli sarhoş etti ki beni, ne irâde kaldı ne düşünce…” diye cevap verdi.
Ey güzel ötüşlü Bülbül!
Aşkı ateşe koşan p