Gülemedim ki hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden
Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutularından yaptığım
gökdelenin uzamasına
sevinirdim
Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavonozların içindeki
reçeller olduğunu.
Sunay Akın
Ya sabah beri hemşomun yazısını başlık yapmak için aklım burada ama iş öyle çok ki bir türlü elim ermedi
Temizlik var,ütüler dağlarca!Bitmiyorrrrr bitiremiyorum Nolur nolurrr bana toz tutmayan ev,kirlenmeyen çamaşırlar icad edin. Olmaz derseniz Afrika'ya ışınlayın Oradaki bir kabile reisinin kızı olayım
(yanlız bakarmısınız illa prenses olcam )
Evettt Sevgili hemşom sessiz sessiz gelmiş yazmış bloguma,ay ben onu başlık yapmazmıyımmmm
------------------------------------------
Aşk, iki kişilik bir oyunmuş,
Ve kaçan balık,
Büyük olurmuş, duydum.
Ama ben hep,
Kalbimin sesine uydum.
Bu yüzden
Aptala çıktı adım,
Haklısın!
Pahalı kadın, olamadım...
Her damla sevgiye, vererek emek,
Nelere dayandı
Bilsen bu yürek!..
Sevende naz, olmaz diyerek,
Gönlümü ortaya koydum,
Bu yüzden
Aptala çıktı adım,
Haklısın!..
Pahalı kadın, olamadım...
Ne tek taş yüzük, bekledim yardan,
Ne de, etkilendim vardan.
Kimseye, bakmadım yukarıdan!
Turistik ote
Tamam kabul ediyorum, bazen çocuklarımızdan çok şey istiyoruz...Bazen mi?
En akıllı,en çalışkan,en başarılı,en en en....
Hatta çoğu zaman daha da ileri gidip kendi yapamadıklarımızı onlara yaptırmaya çalışıyoruz,gerçekleştiremediğimiz hayallerimizi onların gerçekleştirmesini bekliyoruz.Yareni küçüklüğünden beri bu uğurda bir sürü kursa yolladım ben:
Bale,basketbol,yüzme,keman dersi,tiyatro kursu diye uzayıp giden bir liste.Özellikle basketbol ve keman dersini bıraktığı z
Sadece bir rüya idi aslında, ama düşündükçe, gözlerimin önüne geldikçe, ruhumda karmakarışık duygular uyandıran bir rüya. Hani "göğsüme fil oturdu" deriz ya, iki göğsümüzün ortasına. Sanki yarmış biri orayı, içine bir çuval taşı doldurup tekrar dikmiş. O vakit derin derin nefes almaya uğraşırsınız, ama ne mümkün. Çabalarınız beyhudedir, fil göğüs kafesinizin tam da üzerine oturmuştur bir kere…
İşte tam o noktadan, zaman zaman belki geçer diye yumrukladığım yerden, çatlıyor mu, yarılıyor mu,
Uyku tutmuyor bu gece...Nasıl tutsun ki...Ben onun beni tutmasını istemiyorum ki... Müzikle kuşattım yine kendimi, tüylü neferim yamacımda, çaresizliğim başucumda...
Beynimdeki seslerin yine deliliği üstünde, müzikte kapatmıyor artık çenelerini...Tamam sezencim biliyorum bi kayık bi kürek bi de lodos lazım bana (o şarkı çalıyor da) İyide kayığı küreği buldum diyelim lodosu nereden buluruz bu havada...
Zırvalamanın son noktasındayım sanırsam... Yavaş yavaş mutfağa gideyim en iyisi...Ne g
Bahçeye bir bülbül geliyor yıllardır.Kah gelip uykumu kaçırıyor, kah uykumdan uyandırıyor.
Nasıl bir şakımadır, nasıl bir ötüştür!
Aslında tarifsiz...
Cennetten bir ses diyeceğim, bilmiyorum ki cenneti..
Bir sabah yine o sesle uyanıyorum.Meşk ediyor sanki mübarek.(Ama bu sefer nasıl yakın..)
Sese yöneliyorum yataktan kalkıp hızlı hızlı.
Meğer balkonun demirine konmamış mı.
Şakıyor var gücünle
büyülü gibi, esunlu gibi..
Nasıl güzel!
Aslında tarifsiz..
B
SEKİZ RÜZGAR (70. Gün)
Bin yıl kadar önce Song Hanedanı sırasında yaşamış büyük Çin şairlerinden Su Dongpo, Budist öğretilerin hevesli bir öğrencisiydi. Budizm'i sıklıkla yakın dostu olan Zen üstadı Foyin'le tartışıyordu.
İki dost aynı nehrin karşı kıyılarında yaşamaktaydı - Su Dongpo'nun evi kuzey kıyıda, Foyin'in Altın Dağ Tapınağı ise güney kıyıdaydı.
Bir gün Su Dongpo'ya ilham geldi ve aşağıdaki şiiri yazdı.
Cennet içinde cennete eğerim boynumu,
Saç tellerim kainatı aydınlatır.
S
Hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez....
HALİL CİBRAN
Ne güzel söylemiş değil mi Halil Cibran...
Evlilik adlı şiirinden.(Godzi teşekkür ederim ilk senin sayende okumuştum )
Bu sözler evlilik için söylenmiş ama ben başka bir yere bağlıyacağım...Benim canım afacanım,gözümün nuru örümcek adamım, bugün Anaokuluna başladı (alt komşum sağ,ben selamet )
-"An
Bir şeyler anlatmam lazım benim.Aslında bu aralar anlatacak çok bir şeyler var.Şöyle takır takır beynindekileri kağıda dökebilen insanlara hayranım cidden.Benim yazabilmem için şartım şurtum o kadar çok ki.
Bugün Yarenle kitap bakıyorduk, bir de ne görelim; Tuba Ünsal kitap çıkarmış! Yaren; "yuh yani anne görüyor musun bak" diyerek esefle kınadı beni..Çünkü ona göre ben mutlaka bir kitap yazmalıyım, o öyle istiyor yani..Ben kendimde o kapasiteyi görsem bile, hani zaman nerede!
Bir gece uykusuz
Yolun başındayken dört şeyi yanlış biliyordum, sonunda doğrusunu öğrendim"
Yolun başında ben Hakk'a talibim zannederdim, sonunda anladım ki Hak bana talipmiş.
Yolun başında ben Hakk'ı zikrediyorum zannederdim, sonunda anladım ki Hak beni zikrediyormuş.
Yolun başında benim için iyi olanı seçen yine benim zannederdim, sonunda anladım ki ben hep kötü olanı seçmişim, her defasında benim için iyi olanı seçen O'ymuş.
Yolun başında Hakk'a vâsıl olmayı isterdim, sonunda anladım ki daha yolun başında
Kutlu olsun doğum günün, kötülükler uzak olsun
Mutlu ol ömrünce, üzülmeler sana yasak olsun
Kalbin kırılmasında, üzerinde kir pasak olsun
Sen üzülme sakın, üzülmelerim sana feda olsun
İyi ki doğdun, iyi ki vermiş yaradan seni bizlere
Yıldırım gibi çaktın, güneş gibi açtın üstümüze
Söz oldun, mani oldun, saz oldun bestemize
Kutlu olsun doğum günün,nice mutlu senelere
Manitamız MELİKE...
Analık nedir Annem?” derdim de anacığıma;
“Ben ol da bil” derdi Mevlânaca..
Ben ol da bil!
“Sen” oldum annem bak!..
“Sen” oldum ve bildim neymiş bu işin yürekcesi..
Hani “Köpekler bile “ana” olmasın” derdin ya hep,
o ızdıraplı yüreğinle, o engin şefkatinle..
Anlamazdık o zaman biz zamâneler..
“Zor kızım, çok zor analık”
derdin ardından derin bir iç çekişle..
Zormuş anam..
Ana olmak “Hiç” ken “Hep” olmakmış meğer..
Çoğalmakmış durmadan..
Dünyaya meydan okum
Bugün ,yeni güne neşeyle açmıştım gözlerimi.Oğlumu okuluna bırakıp geldim,keyifle kahvemi içtim,tam Ebru şallı ile pilates yapıyordum ki kapım çaldı...
Karşımda kimleri göreyimmm,pek sevgili alt komşum.
Bu eve ilk taşındığımızda merdivenlerde karşılaşmıktık onunla.Alt katımda oturduğunu duyunca çok sevinmiştim çünkü onu bir yıl'a yana yakındır Alpi takibe götürdüğüm anasağlığı polikliniğinden tanıyordum.Kendisi oranın ÇOCUK doktorudur.Yani Alpi doğduğu andan itibaren kucağına alan,aşılarını
Yaren hanım odasının kapısına uyarı notları asmayı bayılır.
Bu notlar genellikle onun ruh halinle doğru orantılıdır.
-"odama asla aslaaaaaa girmeyiniz"yazılıysa,hiç bulaşmıyorum
Aslında hep söylüyorum vallahi mecbur kalmadan odasına girmiyorum çünkü göz zevkim fena halde bozuluyor.Artık odasının duvarlarını boyattığımız güzelim bulut mavisi ne yazık ki kadın mı erkek mi belli olmayan gözleri kara kara tiplerin posterlerinle dolu O kadar da inatçı ki Alp yırttıkça posterleri o yenil
Aslına bakarsan beni yaşlanmak endişelendirmiyor
Ben kaliteli yaşlanmak istiyorum sadece.
Yaşlı ama dimdik!
Dışarıda bazen görüyorum öyle yaşlıları.
Yıllara rağmen hiç salmamış kendini,giyimiyle kuşamıyla,duruşuyla hemen belli ediyorlar kendilerini...
Sanki koca koca dalgalara,dalgakıran olmuş geçit vermemişler üzüntüye.
Adammm sen de deyip geçmiş herşeye,kafasına tokadan başka bişey takmamış belliki
Yüzlerindeki derin çizgiler yaşlılıktan değil gülmekten olmuş büyü
..Olur da olamazsam diye buralarda..
Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum. Uyumak, yüzyıllarca uyumak. İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım. Bu yolları yan yana yürümekten.
Erguvanlar açmaya başladı, mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri, kokuna bir isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim. Ten kokun, dokun, dokunmak sana.
Bir masada kahvemizi yudumlayıp, heyecanla dedikodu yapacağız, sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim, kolay mı?
Kızım doğum günümde doğdu,oğlumda anneler gününe çok yakın...Bence bu kesinlikle bir tesadüf değil...
Hangi iyiliğin ödülüsün diye düşündüm DOĞDUĞUN GÜN.
Kafesinden salıverdiğim kuşların duasımısın?
Yoksa denize ulaşsınlar diye dua ettiğim yavru carettalar,
Acaba sizin mi parmağınız mı var bunda?
Küçükken,kapıya geldiğinde
Dolabı boşalttığım sepetçi teyze olabilir mi?
Belki de her kırmızı ışıkta
Hayır diyemediğim mendil satan çoçu
Bir sıçrayışta yanında yatan kocasının üstünden atlayıp pencereye uzandı kadın,ne uyku sersemliği ne de başka bişey,kocaman bir gülümseme vardı yüzünde..Onu böyle heyecanlandıran sesi bu kadar yakından işitmeyeli öyle çok olmuştu ki..Küçük yerlerin hali başka diye düşündü..
-"Napıyorsun pencerede"?
-"Ramazan davulcusuna bakıyorum" diyerek sevinçle gülümsedi kocasına..
Onun bu ufacık şeyler için bile gösterdiği coşkuya alışkın olduğundan,adamın yüzünde bir gram bile şaşkınlık ifadesi
Eskiden çokkk eskiden belki de 20 yıl evvelsi kendi kendime kızardım...
Niye ben güzel resim yapamıyorum, niye şiir yazamıyorum neden birşey icad edemiyorum?
Gelmiş geçmiş Dünya'da iz bırakmış kim var kim yok kıskanır olmuştum.
Çünkü bu Dünya'ya boşa gelmiş olmamalıydım...
Ben göçüp gittikten sonra arkamda güzel birşeyler bırakmalıydım.
Sonra sonra bu kıskançlığımı yendim
Benden kalanın illa ki bir tablo yada bir kitap olması gerekmiyordu.
Günün birinde ilk çocuğum
Bu gece bir dileğim var...Sabah gözümü açtıp, pencereden baktığımda ışıl ışıl bir güneşle karşılaşayım.Yarın sahilde uzun uzun yürümek istiyorum.Geçenlerde hava tam da istediğim gibiydi, sahilden yürüye yürüye annemlere gittim.Ama banklarda oturup etrafıma bakınmaktan yarım saatte yürüdüğüm yol bir saat sürmüş.Oturup martıları,karşıya gidip gelen vapurları izlemek,mis gibi deniz kokusunu ciğerlerime doldurmak,o güzel havayı iliklerimde hissedip kendimi ödüllendirmek istedim.Önümden arkamdan geçe
Ürkekçe bana uzatılan karneye bakmama gerek yoktu aslında...
Türkçe>>>5
Sosyal>>>5
İngilizce>>>5
Matematikkkk!!!eh onu sölemeyeyim artık...Ama kötü,çok kötüüü (
Ne diyebilirdim ki ona; benden aldığı genler yüzünden kızmaya hakkım var mıydı?
Sayılarla asla yıldızım barışmamıştı benimde,ben hep harfleri sevmiştim galiba...
Kendine bir sayı seç deseniz sıfırı seçerim ben...Bilmemm... kolaya mı kaçtım yine...
Sadece kendi kendine bölünüp d
Ne kadar uzaksın baba,ellerin de öyle
Ne kadar uzaksın baba,ellerin de öyle
beni büyüttüğün şarkı gelinlik kız oldu
ben olamadım,üzülme
şimdi otursam denizin kucağına
tütün kokan parmaklarımla şiir dokusam
devrilse gözlerim rakı masasında unutulan hüzünlere,
papalina tadında çakır keyip olsam,
beklesem çocukluğumu dar ve taşlı Girit sokaklarında,
ağladığımı sadece gece görse,
gelip sarılırmısın Cunda'nın içinden?
ne kadar uzaksın baba,sesin de öyle
att