Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

botan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    147
  • Katılım

  • Son Ziyaret

1 Takip eden

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek

botan - Başarıları

Meraklı

Meraklı (6/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Peki ABD bizim karşıtımızda biz nekadar kendi yandaşımızız? Bunu sormayı hiç düşündünüzmü,biz kendi içimizde küskünler oluşturdukça birilerinin bu küskünleri kullanmaya çalışıp onların küsme sebeplerini size düşman olma sebebi haline getirmleine nekadar hizmet edildi? Şu7nu açıkça söyleyebilirimki ABD hem türk halkının hemde kürt halkının dahada genişletmek gerekirse bütün müslüman aleminin düşmanıdır,hiç kimseyi çıkarı olmadan desteklemez yada yardım etmez TÜRKİYE bir ihale yapacağı zaman bakarsınız burdalar pkk'ya silah satarlar diyer yandan bu kan dökmenin bitmesini ABD neden istesin şimdi? Bilen biri varsa ve eğer haksızsam buyrun söyleyinde öğrenelim. SAYGILARIMLA....
  2. İki kardeş askeri harekatta karşı karşıya: Bir kardeş, Türk askeri; öbürü PKK'lı Sınır ötesinde iki kardeş karşı karşıya Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyinde PKK hedeflerine yönelik kara harekatı Cizreli Yuruk kardeşleri karşı karşıya getirdi. İngiliz Reuters Haber Ajansı’nın harekatı izlemek için bölgede bulunan muhabiri Daren Butler, bir kardeşi PKK saflarında bir diğeri de Güneydoğu’da askerlik görevini yapan Kamuran Yuruk ile görüştü. Butler’ın Cizre’de bir kahvede görüştüğü inşaat işçisi Kamuran Yuruk, kardeşlerinin durumundan ötürü operasyondan kaygı duyduğunu belirtti. 33 yaşındaki ağabeyi Abdurrahman Yuruk’un 19 yıl önce PKK’ya katıldığını anlatan Yuruk, kendisinin de o dönem onlara katılmayı planladığını ancak ailesinden evlenip iş bulması için baskı gördüğü için bundan vazgeçtiğini belirtti. “Bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Devlet Kürtler’in isteğini kabul etmeyecek, PKK da dağdan inmeyecek” derken umutsuzluğunu ortaya koyan Yuruk, ağabeyinin dağda olması nedeniyle çok baskıya uğradığını belirtti. Cizreli Namık Durmuş da “Tek isteğimiz barış ve kardeşlik, Kuzey Irak’ta akrabalarımız var ve zarar görmelerini istemiyoruz” dedi. Reuters’ın haberinde Yuruk’un asker kardeşi hakkında güvenlik nedeniyle bilgi verilmediği dikkat çekti.
  3. Türban haberi.. ************! 14 Şubat 2008 Perşembe 13:11 Türban geldi hükümet 'kötü' oldu. Ertuğrul Özkök önderliğindeki Doğan medyası 'bildik' haberleri servise başladı. ?411 el kaosa kalktı? manşeti Hürriyet'in savaş ilanıydı.. Amiral gemisi olarak bilinen Hürriyet'in kaptanı Ertuğrul Özkök bu grubun önderi.. Düzenleme Meclis'e gelince Doğan grubu, çekmecelerden o bildik haberleri cilalamaya başladı. Normal haberler bir anda kıymete bindi. Doğan Haber Ajansı muhabirleri türban mesaisine çıktı. Türban karşıtı kamuoyu oluşturmak isteyen grubun gazetelerini dini içerikli haberler süslüyor. İşte grup gazetelerinde öne çıkan haberlerden bazıları: ERKEK TÜRBAN-MÜRBAN DİNLEMEZ! (HÜRRİYET) Hürriyet'in magazin yazarı Ayşe Arman köşesinde türbanlı bir bayanın erkekle uygunsuz halde çekilmiş bir fotoğrafını kullandı. Arman fotoğrafla ilgili şunları yazdı: "Bir taraftan, erkeklerin şehvet duymaması için bir takım zorlamalar getiriliyor, türban gibi, saçların gözükmemesi gibi, diğer taraftan erkekler türbanlı kadınlar karşısında bile kayıtsız kalamıyorlar, kafadaki türbana rağmen sevişiyorlar. Hem de parkın ortasında... Ecnebilerin "public" dediği kamusal alanda... Demek ki neymiş? Türban, erkeklerin tahrik olmasına engel değilmiş! Türban, erkeklerin kafasına bağlansa belki işe yarar... Ne dersiniz?" AK MERKEZ'DE NAMAZ ŞOV (MİLLİYET) İstanbul'un ünlü alışveriş merkezi Akmerkez, dün alışılmışın dışında bir görüntüye sahne oldu. Merkezin giriş katındaki mücevher mağazasının önünde dün saat 16.55 sıralarında önce bir kadın, ardından da eşi namaz kıldı. İlk kez böyle bir durumla karşılaştıklarını belirten bazı işyeri çalışanları, bu görüntüyü cep telefonlarına kaydetti. Kimlikleri hakkında bilgi edinilemeyen çift daha sonra bulundukları yerden ayrıldı. KISA ETEK GİYEN ÖĞRENCİNİN BACAKLARINA SIVI (MİLLİYET) Mersin'in Tarsus İlçesi?nde biri lise son diğeri ilköğretim okulu 6?ncı sınıf öğrencisi 2 kızın bacaklarına, eteklerinin kısa olduğu gerekçesiyle arkalarından gelen birkaç kişi tarafından şırınga ile sıvı bir madde püskürtüldü. Yanma hissi ile çığlık atan kız öğrencilerden biri kuaföre, diğeri okuluna sığındı. Yakıcı sıvı maddenin ne olduğu araştırılırken, kızların bacaklarında yara oluştu. Doktorlar, kız öğrencilerin bacaklarına sıkılan sıvı maddenin güçlü bir asit olabileceğini söylerken, polis saldırganları arıyor. MUHAFAZAKAR SUNUCU KUMARDA YAKALANDI (MİLLİYET) Kadıköy'de bulunan Erciyes Kültür ve Tabiatı Koruma Derneği'ne baskın yapan polis, poker masalarındaki marka ve paralara el koydu. Operasyon sırasında kamuoyunda muhafazakar kimliği ile tanınan sunucu İbrahim Sadri'nin de yakalandı. Hakkında kumar oynamaktan işlem yapılan İbrahim Sadri, Kabahatler Kanunu'na göre 105 YTL para cezasını ödeyerek serbest kaldı. Geçen cuma geç saatlerde, bir ihbar üzerine sivil polis ekipleri tarafından, Kızıltoprak'taki dernek binasına baskın yapıldı. Poker masalarındaki marka ve paralara el koyulurken, içeride bulunanlar hakkında kanuni işlem yapıldı. EL KAİDE VAHŞETİ (HÜRRİYET) Haberin türbanla direk ilgisi kurulmamış. Ancak Irak'tan bu tür görüntüler internette dolaşıyordu. Haberin zamanlaması ve üst sıralara çekilmesi ilginç: Bu görüntüler Irak'tan. El-Kaide'li teröristler esir Iraklıları benzin dökerek, Allah'ın adını söyleyerek vahşice yaktı. Bu vahşi görüntüleri, bir ibret belgesi olması nedeniyle yayınlıyor, yüreği dayanamayacak olanlara seyretmemelerini tavsiye ediyoruz.
  4. Ayrıca kürtlerden pkk ya karşı göstermelerini istediğiniz tepkiyi siz ergenekona gösteriyomusunuz??
  5. -PKK'nın kuruluşu 1975'ten 1980'e uzanır. O yıllarda Apo'yu MİT üzerinden Süper NATO gütmüştür. PKK'yı 1975'te MİT kurmuştur. Apo, 1972 yılında Şafak gazetesi dağıtmaktan yakalanmış ve MİT ile anlaştığı için birkaç ay içinde serbest bırakılmıştır. Şafak gazetesi dağıtan arkadaşlarımızın hepsi, sıkıyönetim mahkemelerinde 5 yıl ya da 7,5 yıl hapse mahkum edilmişlerdir. Apo, anlaşma yapmış ve bırakılmıştır. Yarım yüzyıllık arkadaşım Uğur Mumcu, bu konunun üzerindeyken şehit edilmiştir. PKK'nın 1975-1980 arasındaki eylemlerine bakarsak, CIA-MİT işbirliğini kesin hatlarıyla görürüz. Aydınlık gazetesi, 1980 öncesinde Apocu takımından "Doğu'daki MİT" diye söz ediyordu. O dönemde Apocular, SüperNATO güdümlü devlet kurumlarının desteğiyle yüzlerce cinayet işlediler. CIA'nın "Böcek yiyen böcekler" teorisine göre, PKK, Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, Türkiye'nin birliğinden yana olan Sol örgütlerin üzerine sürülmüştür. O tarihte PKK'nın hedefinde asker ve polis yoktur. Birinci hedef, Doğu Perinçek'in önderliğindeki Türkiye İşçi Köylü Partisi'dir. İlk şehitleri bizim partimiz ve diğer sol örgütler vermiştir. Gaziantep İl Başkanımız Zeki Ön, Tunceli İl yöneticimiz Adil Turan, Kahramanmaraş yöneticilerimiz İnan Özdemir ve Mehmet Ongan, Tunceli Nazımiye İlçe Başkanımız Hasan Erkılıç, PKK teröristleri tarafından katledildiler. Caniler, 1980 Sıkıyönetim Mahkemeleri ifadelerinde, "Kürdistan devleti kurulmasının önünde en büyük engel Perinçek önderliğindeki TİKP olduğu için, bölgedeki yöneticileri öldürdüklerini" belirttiler (Sıkıyönetim Mahkemesi Tutanakları). 1980 12 Eylül Darbesi'nden sonra Apo, Suriye'ye kaçtı. CIA ve MİT o sırada Suriye'de ABD karşıtı Hafız Esat yönetimine karşı gerici Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin)'in terörünü örgütlüyor ve destekliyordu. Buna karşı Suriye yönetimi de, Türkiye'de Kürt ayrılıkçı terörünü harekete geçirmek için örgüt arayışı içine girdi. İhale Apo'da kaldı. Suriye'nin denetimindeki Bekaa Vadisi'ndeki kamp Apo'ya tahsis edildi. Apo, doğrudan doğruya Suriye Muhaberatı tarafından yönetildi. O dönemde Türkiye hükümetleri, Suriye'deki gerici terörü desteklemekten vazgeçse, Apo'yu da alırlar ve PKK'yı da etkisiz hale getirirlerdi. Suriye'deki Hafız Esat yönetimi buna hazırdı. Ama Türkiye'deki iktidar sahipleri, ABD güdümlü oldukları için, böyle bir girişimde bile bulunmadılar. İki mazlum ülke, birbirlerinin teröristini desteklediler. Pentagon'un ünlü "Üç İsrail Senaryosu" böyle yürüdü. Onbinlerce insanımız, ABD güdümlü politikaların kurbanı oldu. ABD Ordusu, 1991 yılı başında Irak'a saldırıp, Kuzey Irak'ı denetim altına alınca, PKK'nın oradaki kuvvetleri, ABD'nin denetimine girdi. PKK'yı Kuzey Irak'ta ABD'nin özel kuvveti olan Delta Force eğitti. Ancak Şam ve Bekaa'daki Apo, zorunlu olarak Suriye'nin denetimindeydi. Böylece çatal başlı PKK dönemi başladı. Apo, 1999 Şubat'ında CIA tarafından paketlenip Türkiye'ye teslim edilene kadar bu çift başlı durum devam etti. Apo'nun Suriye Muhaberatı'nın güdümünde olması, ABD planlarını bozuyordu. ABD, Apo'yu Türkiye'ye teslim ederek, çift başlılığa son verdi ve PKK'yı tam kontrol altına aldı. Apo, bir saatli bomba gibi ABD güdümlü Türkiye hükümetlerinin eline verildi. İlk tutukluluk aylarında Kocaeli'deki Kolordu'nun denetimindeki Apo, anlaşma gereği Ordu'nun elinden alınarak MİT üzerinden ABD/CIA güdümüne teslim edildi. Apo, ABD'ye verilen söz gereği idam edilmeyecekti, edilmedi. Apo, avukatlar üzerinden ABD ve AB tarafından güdülecekti; güdüldü. Türkiye, bugün kendi hapisanesindeki tutukluyu bile ABD ve CIA'nın emrine vermiştir. Çünkü Türkiye'deki iktidar sahiplerinin kendileri, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin görevlisidirler ve ABD ile iki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşma yapmışlardır. Biz iddia etmiyoruz, kendileri itiraf ediyorlar. PKK yöneticileri, ABD'nin Irak'a saldırısından, özellikle 2003 Martındaki ABD işgalinden bu yana, amaçlarına ABD ile işbirliği yaparak ulaşacaklarını en açık dille belirtmektedirler. Evet, iddia sahibi iddiasını ispatlamak zorunda.. Bu büyük iddianın muhatabı MİT şimdi ne yapacak? MİT’in bu iddiayı çürütmesi gerekir. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti böyle bir iddiayı kabullenmek zorunda kalır. Perinçek iddiasını ortaya koyuyor… Şimdi sıra MİT’te.. Bu iddia doğru mu? Murat Aydın [email protected] Ben pek doğu beye güvenmem ama sanırım zedanın iletisi ve bu görüşler örtüşüyor...
  6. Türkiyede sözde ulusalcıların elde ettiği rant onların yöneticeler üzerinde etki kurmasını sağladı yıllarca ve böylece ülke üzerinde istediklerini yaptılar daha 70'li yıllarda yaptıkları katliamları unutmadık,başörtüsüne dönersek bunu tekrar söylüyorum insanların başı açık yada kapalı eğer gerçekleştirmek istedikleri bir amaç varsa bunun için mücadele edeceklerdir,devletin ve laikliğin bekaası devletin doğru toplum yetiştirmesiyle olabilecek bir iştir,ancak bugüne kadar ülkemizde ancak rant kavgaları olmuştur (en iyi halk ***** halktır)mantığı güdülmüş halk eğitilmemiştir,gelinen noktadada birileri bu halkı istediği yöne sürmeye başlamıştır ve maalesef ATATÜRK'ün kurduğu cumhuriyet ve onun ilkeleri büyük yara almıştır... saygılarımla....
  7. Evet haklısınız sayın efendi türkler ama yalnız omu sözde ulusalcı devlet yanlısı olan sağı solu bombalayan ve ülkeye zarardan başka birşey getirmeyenlerde soyunurlar ülkeyi yönetmeye değilmi ?
  8. Tam yerine yazdın Sevgili godzilla, sadece elektrik zammımı; daha neler oldu neler biz gözlerimizi amaaan pardon başımızı örtüp örtmemekle uğraşırken....
  9. Sayın efendi Türkler hepimiz zaten TÜRKİYE TÜRK'üyüz ancak ırk olarak biz KÜRD ırkından geliyoruz bunu unutmayın...
  10. Sevgili marcus yine genelleme yapmışsınız ama unutmayın biz yönümüzü ANKARAYA dönerek yaşıyoruz,geçmişte hepimizin hataları oldu ve hala yanlış yollardan gidenler var ama unutmamak gerekirki bütün kürtler bu yolda değildirler,mesela ben niye yönümü ıraka döneyim neden izmirimden,antalyamdan,trabzonumdan,edirnemden vs. ayrılmak isteyeyim neden laz kardeşimle horon tepemiyeyim neden izmirli kardeşlerimle zeybek oynayamıyayım neden trakyalı kardeşlerimle iki göbecik atamıyayım neden?neden?neden? TEK VATANIMIZ VAR ODA TÜRKİYE CUMHURİYETİ TEK BAYRAĞIMIZ VAR ODA AYYILDIZLI AL BAYRAĞIMIZ....... SAYGILARIMLA....
  11. İşte ulusalcıyım diye geçinenlerin içine düştüğü derin çelişki Ulusalcılık elden gidiyor! Ergenekon, Göktürklerin, etraflarını saran dağı eriterek yeni ovalara çıkışını anlatan millî bir destan. Binlerce yıl önce yaşandığına inanılan bu olayın adı son iki haftadır hayatı boyunca herhangi bir destanla ilgili tek bir kelime duymamış olanların bile dilinde. Susurluk kazasından 301 davalarına, bombalamalardan kanlı Danıştay saldırısına kadar adlarının karıştığı olaylarla gazete sayfalarının değişmez isimleri haline gelen ulusalcılara yönelik operasyonun adının da Ergenekon olmasıydı bunun sebebi. ‘Halkı silahlı isyana teşvik’ten tutuklu olarak yargılanan bu kişilerin geçmişte neler yaptığı, geleceğe dair neler planladığı bir bir yansıyor kamuoyuna. Bombalamalar, darbe ve dahi suikast planları havalarda uçuşadursun yaşananların toplumsal açıdan farklı bir boyutu daha var. ‘Vatan elden gidiyor’ cümlesi bu akımın en önemli sloganıydı. Kur’an, bayrak, Kurtuluş Savaşı gibi millî-manevî değerler de propaganda aracı oluverdi birden. Fakat Avukat Kemal Kerinçsiz’in, ‘Başörtüsü Sümerlerde mabet fahişeleri tarafından kullanılırdı.’ diyen Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ’ın en büyük destekçilerinden biri olması, ulusalcılığın önde gelen temsilcilerinin bu değerlerle ilişkisini ortaya koyuyor. Cumhuriyet mitinglerinin popüler sanatçısı Edip Akbayram’ın önce Londra’da terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın posteri, ardından da Ankara Tandoğan’da Türk bayrakları önünde parça seslendirmesi de ayrı bir örnek. Ulusalcı akımın propaganda aracı olarak kullandığı millî-manevî değerlere yaklaşımı milliyetçi muhafazakâr kesimin tepkisini çekiyor. ‘Bunlar milliyetçiliğin tasfiyesi için hazırlanmış mayınlar’ diyen de var ‘Bilgiden mahrum insanlarımızın kafalarını karıştırdılar’ diyen de. ‘Vatan elden gidiyor’, ‘Cumhuriyet ve laiklik tehlike altında’ gibi halkın üzerine korku salmayı amaçlayan sloganlar daha çok 22 Temmuz milletvekili genel seçimleri öncesi yükseltildi ulusalcı akımın önde gelenleri tarafından. Ülke vatansever olmayanların elinde karış karış satılıyordu. En büyük vatanseverin kendileri olduğunu haykıran bu ses birçok kez ünlü Cumhuriyet mitinglerinde çınladı. Fakat bir çelişki vardı ortada. Yapılan konuşmalardan atılan sloganlara, çalınan marşlardan sahneye çıkarılan sanatçılara kadar… Kimi konuşmacılar yaratılış hurafesinden, ‘don üzerinden iğne yapan gerici doktorlardan bahsedip Kutlu Doğum Haftası etkinliklerini dilinden geldiğince karalıyordu. Bu cümleleri sarf ettikten sonra İslam’la, millî-manevî değerlerle hiçbir problemlerinin olmadığını ekliyorlardı heyecanlı konuşmalarına. Yine de bu büyük çelişkiyi kapatacak, gözlerden ırak kılacak unsuru bulmayı göz ardı etmemişlerdi. Toplumun hangi kesiminden olursa olsun herkesi altında toplamayı başaracak bir unsur Türk bayrağı. Meydanı al rengiyle bürüyen Türk bayrağı bütün tezatları gözlerden saklıyordu. Belki de bayrak sayısının katılımcı sayısından fazla olmasının temel amacı buydu. Öyle ki bayrak sahibi olmak, onu meydanlarda sallamak, evin balkonuna asmak vatanseverlik ölçütü haline gelmişti. Vatanseverlik aynı dini, aynı toprakları, aynı kültürü paylaşmaktan çıkmış, bulunan en büyük bayrağı ele alıp farklı olana nefret dolu gözlerle bakmaya dönüşmüştü artık. Ulusalcı akımın hedefe ulaşma adına propagandalarında kullandığı millî-manevî değer sadece bayrak da değildi. Kur’an-ı Kerim de, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları da propaganda aracı haline dönüştürülmüştü. Oysaki zaman içerisinde ortaya çıkan pek çok gelişme bu akımın ileri gelen isimlerinin pek de millî-manevî değerlerle iç içe olmadığını gösteriyordu. ‘Meşruiyet iddialarla değil, eylemlerle belli olur’ Ulusalcı akımın yeri geldiğinde karalamaktan çekinmedikleri millî-manevî değerleri amaçları uğruna kullanması milliyetçi cepheden de tepki topluyor. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, tepkisini şu sözlerle dile getiriyor: “Tabii ulusalcılık adına millî değerlerimize, İslamcılık adına dinî değerlerimize zarar veren akımlar olmuştur. Bunlar kendi keskin ve katı kavramlarıyla, davranışlarıyla bizatihi savunduklarını iddia ettikleri değerlere zarar vermişlerdir.” Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, “Ahlakî ve yasal olmayan her şey gayrimeşrudur.” diyerek meşruiyetin iddialarla değil sergilenen eylemlerle tayin edileceğini belirtiyor. İnsanın manevî simgelerin çatısı altında bulunmasının gayrimeşru davrananların eylemlerine meşruiyet kazandırmayacağını ifade ediyor. Son birkaç yıldan beri ulusalcılık ve milliyetçilik kavramlarının sık sık yan yana kullanıldığını dile getiren Genel Başkan Gürgür, şöyle konuşuyor: “Şimdi bunlar terminolojik açıdan birbirine eşdeğer kavramlar olarak ifade ediliyor. Ancak bunların kökeni, siyasal bilimlerdeki, kültür ve tarihimizdeki yerine baktığımızda ulusalcılık siyasal bir anlam taşır. Oysaki milliyetçilik, manevî bağları, dil, din, gelenek tarih vesaire gibi ontolojik anlama gelen değerleri benimsemeyi ve bunları içselleştirmeyi gerektirir.” Milliyetçilik ile ulusalcılık arasında hem milletle olan bağlantıları açısından hem de millî-manevî değerler açısından önemli farkların olduğuna dikkat çeken Başkan Gürgür, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Milliyetçilik bizatihi siyasal ve jeopolitik bir konu değil. Bunun içerisinde kültürel derinlik var, tefekkür derinliği var. Bunun içerisinde sanat, mimarî, musikî, şiir, roman var. Şimdi siz bir taraftan ulusalcıyım deyip diğer taraftan bizim musikimizi reddederseniz, veya Yahya Kemal’i, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, Nurettin Topçu’yu görmezlikten gelip olayı doğrudan siyasal bir zemine oturtmaya çalışırsanız o zaman burada bir çelişki vardır.” Türk Edebiyatı Vakfı Genel Başkanı Servet Kabaklı’nın tepkisi ise daha sert. Türk milliyetçiliği fikir sistemini İslam’dan soyundurmaya çalışan her türlü hareketin karşısında olduklarını belirterek, “Bunları da Türk milliyetçiliğinin tasfiyesi için sokulmuş fitiller, mayınlar olarak görürüz.” diyor. Birilerinin İslam düşmanı olduğu için kendilerine milliyetçiyim diyemediğini vurgulayan Kabaklı, “Ben Türk milliyetçiliği fikir sisteminin mutlaka ve mutlaka İslam hizmetkârlığı manasına da geldiğini düşünüyorum.” ifadelerini kullanıyor. Öztürkçecilik adına kendilerini ulusalcı olarak tanımlayanları dışarıda bırakan Servet Kabaklı, şunları söylüyor: “Esas İslam düşmanları, esas Türklük düşmanları milliyetçiyiz diyemedikleri için ulusalcıyız diyorlar. Geçmişte ABD’nin talimatıyla PKK’cılık yapanlar, din düşmanlığı yapanlar, Apo’yla kol kola girenler, bir ertesi gün ulusalcı kesiliyorlar. Bir ertesi gün de yine ABD’nin talimatıyla Amerika düşmanı kesiliyorlar.” Her fikir akımının içinde sapmaların söz konusu olabileceğini söyleyen MHP İstanbul İl Başkanı İhsan Barutçu’nun değerlendirmesi ise şöyle: “Fikir akımlarından ziyade fikre sahip çıkarak sapmalara sebebiyet veren dar düşünceli, sığ düşünceli insanlar oluyor. O yüzden kolay zeminde önemsediğimiz, mukaddesatlarımız, milli değerlerimiz, milli kavramlarımızı kullanan bu manada hazırcılık yapan, bu hazırcılık üzerinden de kendilerini ifade etmeye çalışan nevzuhur tipler oluşmaktadır.” Yine de bütün çelişkili davranışlara rağmen kutsal değer atfedilen kavramların içinin boşaltılmasının söz konusu olamayacağını düşünüyor. Sürece endeksli olarak bilgiden mahrum insanlarımızın kafalarında birtakım karışıklıklar oluşturulabileceğini, bunun da hakiki temsilciler tarafından izale edilebileceğini kaydediyor. [email protected] KUVVACI TEŞKİLAT BAŞKANI HZ. İSA VE HZ. MUSA’YLA ARKADAŞ! Silah üzerine ölme öldürme yemini ve hazırladıkları 13 bin 500 kişilik hain listesiyle gündeme gelen Kuvvayı Milliye Derneği’nde geçtiğimiz yıl yaşananlar ulusalcıların dine yönelik akla ziyan tutumları hakkında bilgi veriyor. Son operasyonda gözaltına alınan ve tutuklu yargılaması devam eden teşkilat başkanı Hüseyin Görüm, kendisine cennetten bir yaprak geldiğini iddia ederek yanındaki iki kişiyi Hz. İsa ve Hz. Musa olarak tanıtmıştı. Bordo beresi ve kafasına taktığı kuş tüyü ile ilginç bir görüntü oluşturan Görüm, yaptığı basın toplantısı ve ardından katıldığı televizyon programlarında Kur’an-ı Kerim’i elinden düşürmedi. Görüm, düzenlediği basın toplantısında Hz. İsa ve Hz. Musa olarak tanıttığı kişileri yanına alarak şunları söylemişti: “Hıristiyan âlemi Pontus Pontus diye tutturdu; çünkü biliyor ki Hz. İsa orada doğacak. Evet, İsa orda doğdu elhamdülillah ama iki denizin birleştiği İstanbul’da büyüdü. Ey Yakup oğulları, ey İsrail oğulları siz de biliyordunuz Hz. Musa’nın iki denizin birleştiği yere kadar geleceğini. Ve Musa’nın Kadıköy’de doğacağını biliyordunuz. Evet, Musa Üsküdar’da doğdu. Elhamdülillah.” ÖNCE APO POSTERİ, SONRA TÜRK BAYRAĞI ÖNÜNDE KONSER Ulusalcı akımın sesini duyurduğu olaylardan biri de Cumhuriyet mitingleri oldu. Fakat bayrak, vatan sevgisi gibi argümanların bolca kullanıldığı bu mitinglerde de bolca çelişki vardı. Örneğin Londra’da PKK’yı temsil eden afişlerin ve Abdullah Öcalan posterlerinin önünde sahne almaktan çekinmeyen Edip Akbayram, Ankara Tandoğan Meydanı’ndaki Cumhuriyet mitinginde de türkü söyledi. Akbayram’ın terör örgütü lehine sloganların atıldığı Londra konseri Cumhuriyet mitinginden sadece iki hafta önceydi.
  12. Biz birbirimize mermi değil gül attığımız bir TÜRKİYE istiyoruz,çok büyük bir talebimizde yok siz sevgili türk kardeşlerimizdende çok şey istemiyoruz. saygılarımla....
  13. YÜCE TÜRK DEVLETİNE TÜRK KÜRDÜ OLAMAYAN BİR KÜRD'ÜN ÖZRÜ...! Aidiyet duygusundan yoksun, biz vefasız Kürtler, yüce Türk devletine ve aziz Türk halkına verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz... Ne 1839'da, ne 1843'te, ne 1878'de, ne 1921'de, ne 1925'te, ne 1926'da, ne 1927'de, ne 1930'da, ne 1937'de ve ne......'de öl öl bitemedik... Öldükçe çoğaldık ve cellatlarımızdan çok yaşadık, hâlâ 20 milyonuz, özür dileriz... Tarihte Selahaddin-i Eyyubiler, Ebu Hanife Ahmet Dineveriler, Abdülkadir Geylaniler, Meleye Ciziriler, Feqiye Teyranlar, Molla Goraniler, Ebu Suudlar, İdris-i Bitlisiler, Ehmede Xaniler, Mewlana Halidler, Said Nursiler, Cemal Süreyyalar, Ahmed Arifler, Orhan Asenalar, Yılmaz Güneyler yetiştirdik. Kültür, bilim, sanat, din ve edebiyat'ta bu coğrafya'ya ruh kattık, hala da iflah olmadık, özür dileriz... 1071'de aynı dindeniz diye size kucak açtık; omuz omuza Malazgirt'te Bizans'a karşı savaştık, yanlış yaptık özür dileriz... 1514'te bizim olmayan savaşta Çaldıran'da düşmanınız olan İranlılara binlerce kayıp verdik, yanlış yaptık özür dileriz... Çanakkale'de yedi düvele karşı imparatorluk güneşi batmasın diye oluk oluk kan akıttık, Çanakkale'yi geçirtmedik, yanlış yaptık, özür dileriz... 1920'lilerde itilaf kuvvetlerini hep birlikte Anadolu'dan çıkarttık, hata yaptık; özür dileriz... Lozan'da iki devlete ne gerek var, birlikte kardeş kardeşe gül gibi geçinip gideriz dedik, özür dileriz... Ne asıl kuruculuğun nimetlerinden yararlandık ne de azınlıklar kadar hak sahibi olabildik; bu şarkı böyle olmamalıydı diye itiraz ederek de ukalalılık yaptık, özür dileriz... "Vatandaş Türkçe Konuş "kampanyasına karşın biz onurumuz olan, varoluşumuzun nedenlerinden olan Şam şekerinden daha tatlı olan anadilimizle konuştuk, her kelime için" bedel" ödedik, yanlış yaptık özür dileriz... "kuyruklu Kürt, dağ Türkü" küfürlerini lügatinize soktuk, analarınızın ak sütü gibi temiz olan dilinizi kirlettik, insanlarınızın edebini bozduk; özür dileriz... Varlıklarımızı Türk varlığına tamamen armağan edemedik, Giritlere, Mekkelere, Balkanlara, Kafkaslara ve Ortadoğu'ya sürüldük, özür dileriz... Şehirlerimizin, ilçelerimizin, köylerimizin, dağlarımızın, ovalarımızın isimlerini medenileştirmek adına değiştirdiniz, biz ısrarla ve inatla eski isimlerini kullandık, özür dileriz... Alfabenizde olmayan x,w,q harflerini çocuklarımızın isimlerinde kullandık, alfabenizin huzurunu kaçırdık özür dileriz... İçlerimizden birileri sadece fikirlerini açıkladığı için gece yarıları jitem'in kurşunlarına hedef oldu, gündemi fail-i meçhul cinayetlerle meşgul ettik; özür dileriz... Kutsal bayramımız newrozlarda "yaşasın halkların kardeşliği "dedik, görüntü ve gürültü kirliliği yarattık, özür dileriz... Her rengin tıpkı ebruli sanatında olduğu gibi kardeşçe, uyum ve barış içinde biribirini yok etmeden yaşayabileceklerini düşündük, yanılmışız meğer; özür dileriz..... Çok özür dileriz.... Ama çok özür dileriz.... saygılarımla....
  14. Terör örgütü Ergenekon'un, yapılacak terör eylemlerini PKK'nın derin kolu olarak adlandırılan TAK'a (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) ihale ettiği ortaya çıktı. Hürriyet gazetesinin iddiasına göre terör örgütü üyelerince Ankara'da gerçekleştirmesi ön görülen 2 kritik suikast planı son operasyondaki belgeler arasında ortaya çıktı. Krokisi çizilen eylem planlarının öncesi, sonrası, etkileri ve eylemler sonrasındaki hareket tarzları şeklinde de yazılı dökümanların bulunduğu bildirildi. Her 2 eylem planı ile ilgili PKK'nın derin kolu olarak adlandırılan TAK'la (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) bağlantılı 3 kişinin kullanılacağı belirlendi. Krokisi bulunan bu eylem planlarından ilkinin, Ankara'da Hava Kuvvetleri ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı arasındaki geçiş güzergahında bulunan bir köprü olduğu tespit edildi. Plana göre burada bomba yüklü bir otomobil havaya uçurulacaktı. saygılarımla....
  15. Kürtlerin yaptıkları yanlış işleri söylerken takdir edilip Kürtlerin haklarından bahsedince bölücülükle suçlanıyorum bune perhiz bune lahana turşusu? saygılarımla....
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.