Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Muazzez İlmiye Çığ


hepyeke

Önerilen İletiler

Arkadaşlar dün ünlü araştırmacı,tarihçi,yazar,Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın bir söyleşisine katıldım.Olağanüstü bir insan.95 yaşında olduğunu bilmek bile insanı etkiliyor.Yaşayan bir tarih.Böyle insanların değerini bilelim,bilmeyenlere anlatalım.

20 Haziran 1914'te Bursa'da doğan Muazzez İlmiye Çığ, ilkokula Kurtuluş Savaşı'nda göçmen olarak gittikleri Çorum'da başladı. Beşinci sınıfa geçtiğinde babası Bursa'ya öğretmen olarak atandı. Bursa'da, Fransızca ve keman dersi olduğu gerekçesiyle "Bizim Mektep" adlı, Zehra Hanım'ın kurduğu özel okula yazdırıldı. (Karikatürist Cemal Nadir resim hocası oldu.) Bu okuldan sonra, Bursa'da kızlar için başka okul olmadığından, 1926 yılında sınavla Kız Muallim Mektebi'ne girdi. 1931 yılında mezun olduktan sonra Eskişehir'e öğretmen olarak atandı. 1936'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne girdi. 1940'ta mezun olduktan sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne atandı. 1972'de emekli oldu.

 

1935 yılı sonlarında açılan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne bir defaya mahsus olmak üzere ilkokul öğretmenleri de alınıyordu, bundan yararlanarak Öğretmen Okulu'ndan arkadaşı ve meslektaşı Hatice Kızılyay ile 1936 yılı başında Ankara'ya geldi. Büyük bir şans eseri, o güne kadar adlarını duymadıkları Hititoloji, Sümeroloji, Arkeoloji şubelerine girmeleri önerildi; kabul ettiler. 1940 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ni tamamlayarak Hatice Kızılyay ile birlikte İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne ilk üniversite mezunları olarak atandılar.

 

"33 yıl müzede çalıştım; bir gün bile pişman olmadım. Müzede asıl önemli olan 1890'lardan itibaren Mezopotamya'da yapılan kazılardan gelen çiviyazılı tabletlerdi. Bu tarihten önce 1835-40'larda Irak'ta yapılan kazılarda tabletler çıkartılıyor ve Asurbanipal'in kütüphanesi bulunuyor. Muazzam bir şeydi bu. Bu eserler İngiltere'ye götürülmüş. Bir anlamda 1890'lara kadar çıkan bütün eserler Avrupa'ya gidiyor. Fakat Osman Hamdi Bey 1883'te bir nizamname yapıyor ve bu tarihten itibaren çıkarılan eserlerin yarı yarıya bölünmesi karara bağlanıyor." Muazzez İlmiye Çığ, bu eserlerin yurtdışına götürülmesine tepki gösteriyor, ama eklemeden edemiyor: "Yurtdışına götürdü diye tepki veriliyor ama bize gelenler 1940'a kadar öylece müzenin deposuna terk edilmiş duruyordu. Biz müzeye geldiğimizde tabletler, kazılardan çıktığı haliyle sandıklar içinde, kimisi gazetelere sarılmış biçimde üst üste duruyordu. Çok az kısmı numaralanmıştı. Üç bin kadar numaralı tablet vardı. Avrupa'da daha 1856'da yazılar çözülmüş, bir bilim haline gelmişti. Bir kısmı Hitit, bir kısmı Akad, bir kısmı da Sümer dilindeydi. Sümerliler 3000'lerin başlarında yazıyı icat etmiş, bunu önce taşlara resim yazısı şeklinde yazmış, sonra kil üzerine kamış kalemle yazmaya başlamışlardı. Ondan sonra bunları güneşte kurutuyorlar ve yazıyı geliştiriyorlar. Okullar açılıyor; ilk döneme baktığımızda okul tabletleri dediğimiz alıştırma, öğretme tabletleri var. Örneğin kelime listeleri yapıyorlar; bunlar öğretme maksadıyla yazılmış şeyler. Haftalık, aylık, yıllık listeler yaptıklarını öğreniyoruz. Bu tür bir yığın var. Bunlar dünyanın en eski istatistikleri... Mahkeme belgeleri, mahkeme zabıtları, evlenme belgeleri bile var. Düşünün, biz Cumhuriyet'e kadar belgeyle evlenmemişiz. Müzenin arşivinde böyle bir belge bulduk ve hemen yayımladık bunları. Bizim yaptığımız iş, bu kadar perişan vaziyette olan tabletleri ilk olarak konserve ettirmekti. Üzerindeki tuzları, çamur tabakalarını temizledik.

 

Müzenin depolarında Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce çiviyazılı tablet, en aşağı 50 yıldan beri kazıdan çıktıkları gibi duruyordu. Daha önce uzman olarak Almanya'dan getirtilen, hocalarımız gibi Musevi asıllı Dr. F. R. Kraus ile birlikte 1948 yılına kadar, o ayrıldıktan sonra da ikimiz çalışarak tabletlerin konserveleri; devirlerine, konularına, tarihlerine göre tasnifleri; numaralandırmaları bitirildi ve kutular dolaplar içinde kendilerine ait odalarda korunmaya alındı. Bugün Batılı bilginlerin "Bir abide yarattınız" dedikleri, araştırıcılara her türlü kolaylığı sağlayacak, 2500 yıl içinde yazılmış 74 bin tableti kapsayan bir 'Çiviyazılı Belgeler Arşivi' meydana getirilmiş oldu. Bu arada yerimizi dolduracak iki uzman da yetiştirildi."

Tüm bu çalışmaları yaparken bir yandan bilimsel çalışmalarını da sürdüren Muazzez İlmiye Çığ, Hatice Kızılyay ve yabancı araştırmacılarla büyük bir özveriyle çalışarak 3000'den fazla tableti kitaplar, makaleler halinde yayımlayarak bilim dünyasına sundu. Bunlar arasında Sümer edebiyatına yeni konular kazandıran veya bilinmeyenleri tanımlamaya yarayan Sümer edebi metinleri ayrı bir önem taşır.

 

"Bu arada bilimsel çalışmalarımız da oldu. Yurtdışından gelen araştırmacılarla beraber çalıştık. Tabletleri okuyup transkripsiyon yaptık. Transkripsiyona, tabletteki ölçülere göre kopya ettik. Bu şekilde üç bin tabletin kopyasını yaptık ve sekiz cilt halinde bunları yayımladık. İlk kitap, Samuel Noah Kramer'in yazdığı Tarih Sümer'de Başlar kitabının Türkçe'ye çevirisi oldu. Kramer ile müzede Sümer edebi metinleri üzerinde çalışmış, 600 tabletin kopyasını içeren bir kitap yayımlamıştık. Kramer'le uzun süre çalışmalarımız oldu. Kramer emekli olduktan bir süre sonra Amerika'ya gittim; bir sohbet sırasında Sümerlilere ait Türkçe'de hiç kitap olmadığı üzerine konuşurken, 15 dile çevrilen Tarih Sümer'de Başlar'ı hatırlattı ve "Neden sen çevirmiyorsun?" dedi. Ve bu konuşmanın sonrasında kitabı çevirmeye başladık. Çeviriyi Tarih Kurumu bastı, tabii mutlu oldum. Kitap yoğun ilgi gördü. Bunun üzerine düşündüm ki çocuklara da bir şeyler yapmalıyım. Ve böylece Zaman Tüneli'yle Sümer'e Yolculuk doğdu.

 

Kültür Bakanlığı hemen aldı ve yayımladı. Ve bu kitabın ardından Ludingirra'yı yazmaya başladım. Ludingirra adlı şairin 3 tane şiirini biliyorduk; bir tanesi annesi hakkında yazdığıydı. Bu o kadar çok sevilmiş ki kendinden 4-5 yüzyıl sonra Hititler almışlar Sümerce'sini kendi dillerine çevirmişler. Suriye'de Ugarit'te de bir kazı yapıldı -yeni adı Rasşainva- orada da birçok tablet bulundu. Çok büyük bir tesadüf eseri İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde annesine yazdığı şiirin tümü bulundu. O dönem çok sayıda şair var ama adlarını bilmiyoruz.

 

Sümer'e Yolculuk'ta bütün Sümer şiirini, efsanelerini, törenlerini, dinlerini, günlük yaşamlarını, hukuklarını, hatta mizahlarını hepsini o kitabın içine sığdırdım. Ondan sonra dış kaynaklı araştırmalarda Sümer dininden Tevrat'a giren birçok konuları ortaya koydular. Ben de araştırdım bu konuyu ve Kuran, İncil ve Tevrat'ın Sümerdeki Kökeni adlı kitap ortaya çıktı."

 

1972'de emekli olan ve o zamandan bu yana çalışmalarını sürdüren Muazzez İlmiye Çığ, müzede yayımlanan sekiz kitaba ilave olarak beş kitap daha yayımladı. Sümerlilerle ilgili bilimsel ve popüler yazılar da kaleme alan Çığ, çeşitli dergi ve gazetelerde yüzden fazla yazı yayımladı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.