Φ köşeyastığı Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Aralık , 2011 Her yıl “Şeb-i Aruz”da yüzlerce insanı sevginin kaynağına çağıran Mevlana ve onunla özdeşleşen şehri Konya… Tarihi ve mistik havasıyla Türkiye’nin en görülmeye değer yerlerinden biri… “Gel, gel, ne olursan ol gel” çağrısıyla bütün dünyayı kendine çağırmaya devam eden tarihin başkenti Konya, aslında Selçuklu Beyi 2. Alâeddin Keykubat’ın seçimiymiş. Büyüklük olarak Türkiye’nin 6. ili olmasının yanı sıra, her yıl iki milyon olan nüfusundan daha fazla ziyaretçi ağırlıyor olması Konya’nın kültürel açıdan da ne kadar zengin olduğunu ortaya koyuyor. Konya, Selçuklulardan ve Osmanlılardan kalma antik eserlerin de bulunduğu, burada hüküm sürmüş medeniyetlerin bıraktığı miraslarının yanı sıra, camileri, medreseleri ve türbeleriyle de ziyaretçilerine kültürel bir şölen yaşatmaya devam ediyor. 13.yy.'da Moğol istilaları nedeniyle Orta Asya’dan Anadolu’ya göç zamanında asıl adı Celaleddin olan Mevlana, babası Sultan-ül Ulema ve arkadaşlarıyla Konya’ya gelmiş. Selçukluların hazinesinin dolu, gücünün yerinde olduğu bu dönemde Mevlana, Moğolların Selçuklulara bir armağanı olmuş da diyebiliriz. Konya’da bulunan Mevlana Müzesi, önceleri Selçuklu Sarayı’na ait bir gül bahçesiyken şu anda bu gül bahçesinin yerinde Mevlevihane, çelebi mezarları ve Sultan 2.Selim'in şehzadeliği zamanında inşa ettirdiği Selim Camii bulunuyor. 16.yy.'ı simgeleyen ve en gözde eserlerden biri olan bu caminin hemen yanındaki eski Konya Pazarı, alışveriş sevenlerin favorisi. Pazarın öteki ucunda ise 19.yy.'da Sultan Abdulaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan'ın maddi katkılarıyla yaptırılmış olan ve modern mimarisiyle göz kamaştıran Aziziye Camii yer alıyor. Pazarın içerisinden devam ettiğinizde muhteşem işçiliklerle hazırlanmış, modern desenlerle bezenmiş takılar bulabileceğiniz kuyumcular çarşısı bulunuyor ve çarşıyı adımladığınızda Konya Valiliği ile karşılaşıyorsunuz. Valilik binasının hemen arkasında bulunan, bugünkü İplikçi Camii'nin olduğu yer ise oldukça önemli. Neden mi? Çünkü burası yüzyıllar boyunca konuşulacak bir dostluğun, arkadaşlığın, eğitim sürecinin başladığı nokta; Mevlana ve Şems'in karşılaşma noktası. İplikçi Camii’nin karşısından devam ettiğinizde, 12.yy.'da yapılan ve ardından yıkılarak 14.yy.'da ikinci kez yaptırılmış olan şehrin en eski camilerinden Şerafettin Camii bulunuyor. Arkasındaki parktan devam ettiğinizde ise karşınıza Mevlana Celalattin-i Rumi’nin “hocam” diye hitap ettiği Şems Tebrizi'nin türbesi çıkıyor. Şems-i Tebrizi Türbesi'nden ilerlediğimizde ise Alaaddin Tepesi'yle karşılaşıyoruz. Konya’nın Hititler zamanında merkezi buradaymış ve Selçuklular da buraya yerleşerek köşkler, sultan türbeleri ve Alaaddin Camii’ni inşa etmişler. Alaaddin Tepesi’nin çevresinde ise medreseler bulunuyor. Burada bulunan Celaleddin Karatay medresesi ise, zamanının çinilerinin ve arkeolojik eserlerinin sergilendiği bir diğer önemli müze. Ayrıca başyapıtlardan biri olan İnce Minareli Medrese'nin ana giriş kapısı da başlı başına bir sanat şaheseri. Mevlana Müzesi’nin çevresinde, Meram Bağları’nda ve modern alışveriş merkezlerindeki restoranlarda Konya'ya özgü; etli ekmek, Mevlana pidesi, bamya çorbası, fırın kebabı, sac böreği, arapaşı, un helvası, etli pilav, yaprak sarması ve batırık gibi yöresel yemekleri mutlaka denemelisiniz. Ayrıca patentli tatlısı “Sac Arası” da Konya mutfağının mutlaka denenmesi gereken lezzetlerinden. Konya’nın en çok ziyaret edildiği zaman aynı zamanda en önemli organizasyonu olan “Şeb-i Aruz”un, bu yıl 738.’si düzenleniyor. Tüm dünya Mevlevilerinin bir araya gelip Mevlana’yı andıkları bu organizasyon 10-17 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek. “Vuslat gecesi” olarak da anılan organizasyon adını, 1274’te Mevlana Celalettin-i Rumi’nin ölerek, ömrünü adadığı sevgiliye yani Allah'a kavuşmasından almakta. Bu olay mevlevilikte düğün gecesi yani 'Şeb-i Aruz' olarak adlandırılıyor. Halen dünyanın birçok yerinde bulunan derviş evlerinde sema ayini düzenleniyor ve isteyen herkesin derviş hayatı yaşayabileceğine dair bilgiler veriliyor. Semazen olmak ya da sema yapmak dünyevi hayattan manevi hayata uzanmak olarak tanımlanıyor. Sema için seçilmiş olan kıyafetler ve müzik aletleri ise yüzyıllar önce özenle seçilmiş. Bir sema ayininde kullanılan semazen kıyafetleri; keçeden yapılmış 'sikke' nefsinin mezar taşını, tennure denilen beyaz elbise ise nefsinin kefeni anlamına geliyor. Semazen, nefsinin mezarını simgeleyen siyah hırkası ile tanrı aşkını taşıdığı kalbiyle semaya çıkar. “Mevlevi müziği”nde, ney sesi huzura ermeyi, rebap ise cennetin kapısı açılırken çıkan sesi simgeliyor. Kudüm, def, ud ve tambur ise mevlevi müziği oluşturan diğer enstrümanlar arasında. İşte bütün bu kültür mirasının yanı sıra gökdelenleri, lüks otelleri, modern hastaneleri, park ve bahçeleri, üniversiteleri, yeni inşa edilen konutları, sinema ve devlet tiyatrolarıyla Türkiye'nin en modern şehirlerinden biri olan Konya’yı siz de ziyaret etmek istiyorsanız, “Şeb-i Aruz” bunun için en uygun zaman olacak! Yavuz Aydın Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.