Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BİLİMSEL AYETLER 2


hasan17

Önerilen İletiler

DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

 

GÖKLERDE VE YERDEKİ DELİLLER

 

Şüphesiz, mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır.

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda

kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.

(Casiye Suresi, 3-4)

 

'SON BİLİMSEL BULUŞLAR VE KURAN'

 

 

KURAN AYETLERİ VE EVREN

 

Kuran ayetleri ve evren Allah İsra Suresi'nin 88. ayetinde, Kuran'ın ilahi özelliğine dikkat çekerken şöyle buyurmaktadır:

 

"De ki: Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Kuran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler." (İsra Suresi, 88)

 

Kuran'ı 14 asır evvel Allah yeryüzüne indirmiştir ve 20. yüzyıl teknolojisiyle keşfedilen bazı gerçekleri bize asırlar öncesinden Kuran ile bildirmiştir.

 

Kuran'ın Allah katından indirilmiş olduğunun ve insanlar tarafından bir benzerinin asla getirilemeyeceğinin pek çok delili vardır. Bu delillerden biri de, Kuran'daki ayetlerin içinde bulunduğumuz evrende her ayrıntısıyla var olmasıdır:

 

"Biz ayetlerimizi hem afakta hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun..." (Fussilet Suresi, 53) ayetinin hükmü uyarınca, Kuran'da Allah'ın verdiği tüm bilgiler, dış dünyada karşılığını bulur. Çünkü evrendeki herşeyi yaratan ve dolayısıyla onun tüm bilgisine sahip olan da, Kuran'ı indiren de Allah'tır. Bu nedenle, Kuran'da verilen tüm bilgiler, yapılan tüm tahliller, basireti (kalp gözü) açık, akıllı ve vicdanlı kişiler tarafından görülüp tanınacaktır.

 

Allah Kuran'ın indiriliş amacını ayetlerde şöyle bildirmektedir:

 

"...Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik." (İbrahim Suresi, 1)

 

"(Kuran) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir." (Mümin Suresi, 54)

 

Kısacası Kuran, müminlere rehber olmak üzere indirilmiştir. Onlara, Allah'a nasıl kulluk edeceklerini, O'nun rızasını nasıl arayacaklarını açıklamaktadır.

 

Ancak Kuran'da evrenin yaratılışı, insanın doğumu, atmosferin yapısı, gökyüzündeki ve yeryüzündeki dengeler gibi birtakım konular hakkında da temel bilgiler verilir. Bu konularda verilen bilgilerin, modern bilimin son bulgularıyla uyum içinde olması ise, Kuran'ın "Allah sözü" olduğunu bir kere daha ortaya koyması açısından önem taşımaktadır. Çünkü "Onlar hâlâ Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı." (Nisa Suresi, 82) ayeti sırrınca, kuşkusuz Kuran'ın haberleri ile dış dünya arasında tam bir uyum vardır.

 

İlerleyen sayfalarda Kuran ayetlerinin evren hakkında verdiği bazı bilgilerin bilim ile olan olağanüstü paralelliğine değineceğiz.

 

 

GÖKLERİNYARATILIŞI

 

"Geceleyin gökyüzüne bir bakış, insana güçlü bir "değişmeyen evren" izlenimi verir. Doğru; bulutlar Ay'ın önünde sürüklenirler, gökkubbe kutup yıldızı çevresinde döner; daha uzun zaman diliminde Ay'ın kendisi büyür ve küçülür; Ay ve gezegenler, yıldızların oluşturduğu bir zemine göre hareket ederler. Fakat biliyoruz ki bunlar yalnız Güneş Sistemimizin içindeki hareketlerin neden olduğu yerel olaylardır. Gezegenlerin ötesinde, yıldızlar hareketsiz gibidirler..."

 

Yukarıdaki satırlar, İlk Üç Dakika kitabının yazarı Steven Weinberg'e ait. Gerçekten de gökyüzüne doğal gözle bir bakış, herşeyin çok durağan ve sabit olduğu hissini uyandırabilir. Oysa durum farklıdır. Gökyüzünde büyük bir hareketlilik vardır ve çıplak gözle asla fark edilemeyen bu gerçek, Kuran'da asırlar önce haber verilmiştir.

 

Kuran'da gökyüzü ile ilgili birçoğu çoğul olarak kullanılan çok sayıda ayete rastlamak mümkündür. Arapça semavat olarak geçen "gökler" kelimesi hem Dünya'nın atmosferini, hem de uzay boşluğunu ifade etmektedir. Burada ilk olarak üzerinde duracağımız nokta, gökler ifadesindeki çoğul kullanımdır. Bu çoğul kullanım Kuran'ın mucizelerinden birisidir. Şimdi bunu açıklayalım.

 

Açık havaya çıkarak başınızı göğe çevirdiğinizi düşünün. Ne görürsünüz? Yaz aylarındaysanız ya masmavi bir gökyüzü veya belki rüzgarla hareket eden bulutlar; kış aylarındaysanız da gri, puslu bir gökyüzü ve her yanı kaplayan bulutlar vardır görüntüde. Fakat her ne görürseniz görün, Dünya'yı saran atmosferi göremezsiniz. Üstelik bu atmosferin birçok katmandan oluştuğunu hiç bilemezsiniz. Elbette ki çıplak gözle fark edilemeyecek bu ayrıntıya Kuran ayetlerinde işaret edilmesi Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunun büyük bir delilidir. Allah Kuran'da atmosferin katmanlarına şöyle dikkat çekmiştir:

 

"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır..." (Mülk Suresi, 3)

 

 

BIG BANG TEORİSİ VE ÖĞRETTİKLERİ

 

 

Edwin Hubble

İçinde bulunduğumuz uçsuz bucaksız evrenin nasıl var olduğu, nereye doğru gittiği, içindeki düzen ve dengeyi sağlayan kanunların nasıl işledikleri her devirde insanların merak konusu olmuştur.

 

20. yüzyılın başlarına dek hakim olan görüş, evrenin sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi. "Statik evren modeli" adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi.

 

Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, evreni sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken bir Yaratıcının varlığını da reddediyordu. Oysa 20. yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır. 21. yüzyılın başlarında olduğumuz şu dönemde, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla yaratıldığı modern fizik tarafından pek çok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır. Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği saptanmıştır. Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir. Şimdi de bu çok önemli gerçeklerin bilim dünyası tarafından nasıl ortaya çıkarıldığından bahsedelim:

 

 

EVRENİN GENİŞLEMESİ

 

1929 yılında California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden birini yaptı. Hubble, kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş bilim dünyasında büyük bir yankı yarattı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubbel'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar.

 

 

Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir.

(Hadid Suresi, 1-2)

Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha keşfetti: Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç, evrenin her an "genişlemekte" olduğuydu.

 

Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Aslında bu gerçek daha önceden de teorik olarak keşfedilmişti.

 

Yüzyılın en büyük bilim ada mı sayılan Albert Einstein, teorik fizik alanında yaptığı hesaplamalarla evrenin durağan olamayacağı sonucuna varmıştı. Fakat o devrin genel kabul gören durağan evren modeliyle ters düşmemek için bu buluşunu bir kenara bırakmıştı. Einstein bu davranışını daha sonra, 'kariyerinin en büyük hatası' olarak adlandıracaktı.

 

Peki evrenin genişliyor olmasının, evrenin varoluşu konusundaki önemi neydi? Evren genişlediğine göre, zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Evrenin başlangıcı olan bu büyük patlamaya ingilizce karşılığı olan "Big Bang" ismi verildi ve bu teori de aynı isimle anılmaya başlandı.

 

Aslında sıfır hacim bu konunun teorik bir ifade biçimidir. Bilim, insan aklının kavrama sınırlarını aşan "yokluk" kavramını ancak "sıfır hacimdeki nokta" ifadesi ile tarif edebilmektedir. Gerçekte ise "sıfır hacimdeki bir nokta", "yokluk" anlamına gelir. Evren de yokluktan var olmuştur. Diğer bir deyimle yaratılmıştır.

 

Modern fiziğin ancak bu yüzyılın sonlarına doğru ulaştığı bu büyük gerçeği Allah, Kuran'da bize 14 yüzyıl önceden şöyle haber vermekteydi:

 

"O Allah gökleri ve yeri yoktan var edendir." (Enam Suresi, 101)

 

Bilindiği gibi Big Bang teorisi, başlangıçta evrendeki tüm cisimlerin birarada olduklarını ve sonradan ayrıldıklarını göstermiştir. Allah Big Bang teorisinin ortaya koyduğu bu gerçeği de, zamanımızdan tam 14 asır önce insanların evren hakkındaki bilgilerinin son derece kısıtlı olduğu bir dönemde yine Kuran'da şöyle bildiriyordu:

 

"O inkar edenler görmüyorlar mı ki başlangıçta göklerle yer birbiriyle bitişikken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?" (Enbiya Suresi, 30)

 

Yani herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile, tek bir noktadayken büyük patlama ile yaratılmış ve birbirlerinden ayrılarak evrenin bugünkü şeklini meydana getirmişlerdir. Ayetin ifadelerini Big Bang teorisi ile karşılaştırdığımızda tam bir uyum içinde olduklarını görürüz. Oysa Big Bang'in bilimsel bir teori olarak ortaya atılması ancak 20. yüzyılda mümkün olmuştur.

 

Evrenin genişlemesi, Büyük Patlama teorisinin yani evrenin yoktan var edildiğinin en önemli kanıtlarından biridir. Evren yaratıldığından beri süregelen. bu gerçek, modern bilim tarafından ancak bu yüzyılda keşfedildiği halde Allah bu gerçeği yine bundan 14 asır önce haber vermiştir:

 

"Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz." (Zariyat Suresi, 47)

 

1948 yılında George Gamow, Big Bang'e bağlı olarak yeni bir iddia ortaya sürdü. Buna göre evrenin Büyük Patlama ile oluşması durumunda, evrende bu patlamadan arta kalan bir radyasyonun da olması gerekmekteydi. Üstelik bu radyasyon evrenin her yanında eşit olmalıydı.

 

"Olması gereken" bu kanıt çok geçmeden bulundu. 1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson adlı iki araştırmacı bu dalgaları rastlantısal olarak keşfettiler. "Kozmik Fon Radyasyonu" adı verilen bu radyasyon, yerel kökenli değil, evrenin tümüne dağılmış bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan ısı dalgasının, Big Bang'in ilk dönemlerinden kalma olduğu ortaya çıktı. Penzias ve Wilson, bu bulgularından ötürü Nobel Ödülü kazandılar. 1989 yılına gelindiğinde ise, Amerikan Uzay Araştırmaları Dairesi NASA, Kozmik Fon Radyasyonu'nu araştırmak üzere uzaya KOBE uydusunu gönderdi. Bu gelişmiş uyduya yerleştirilen hassas tarayıcıların, Penzias ve Wilson'ın ölçümlerini doğrulaması yalnızca sekiz dakika sürdü. KOBE, evrenin başlangıcındaki büyük patlamanın kalıntılarını bulmuştu.

 

Big Bang'in diğer bir önemli delili ise, uzaydaki hidrojen ve helyum gazlarının miktarı oldu. Günümüzde yapılan ölçümlerle anlaşıldı ki, evrendeki hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan hidrojen-helyum oranının teorik hesaplamalarına uyuyordu. Eğer evrenin bir başlangıcı olmasaydı ve evren sonsuzdan beri var olsaydı, içindeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüşmüş olurdu. Tüm bu açık deliller Big Bang teorisinin bilim dünyasında kesin bir kabul görmesine yol açtı. Big Bang modeli bilimin, evrenin oluşumu ve başlangıcı hakkında ulaştığı son noktaydı. Uzun yıllar sabit durum teorisini savunan Dennis Sciama, ardı ardına gelen ve Big Bang'i ispatlayan tüm bu deliller karşısında içine düştükleri durumu şöyle anlatır:

 

 

Sabit durum teorisini savunanlarla onu test eden ve bence onu çürütmeyi uman gözlemciler arasında, bir dönem çok sert çekişme vardı. Bu dönem içinde ben de bir rol üstlenmiştim. Çünkü gerçekliğine inandığım için değil, gerçek olmasını istediğim için 'sabit durum' teorisini savunuyordum. Teorinin geçersizliğini savunan kanıtlar ortaya çıkmaya başladıkça Fred Hoyle bu kanıtları karşılamada lider rol üstlenmişti. Ben de yanında yer almış, bu düşmanca kanıtlara nasıl cevap verilebileceği konusunda fikir yürütüyordum. Ama kanıtlar biriktikçe artık oyunun bittiği ve sabit durum teorisinin bir kenara bırakılması gerçeği ortaya çıkıyordu. (Stephen Hawking, Evreni Kucaklayan Karınca, Alkım Kitapçılık ve Yayıncılık, 1993, s. 62-63)

 

California Üniversitesinden Prof. George Abell de "bugünkü mevcut deliller, evrenin milyarlarca yıl önce Big Bang ile başladığını gösteriyor. Big Bang teorisini kabul etmekten başka çaremiz yok" demektedir.

 

Big Bang'in bu zaferi ile birlikte, materyalist felsefenin temeli olan "ezeli madde" kavramı da tarihe karışmış oldu. Peki o zaman Big Bang'den önce ne vardı ve "yok" olan evreni bu büyük patlama ile "var" hale getiren güç neydi? Elbette ki bu soru, A.S. Eddington'ın ifadesiyle materyalistler için "felsefi olarak itici" olan gerçeği, yani bir Yaratıcının varlığını göstermektedir. Ünlü ateist felsefeci Antony Flew, bu konuda şunları söyler:

 

"İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Sadece evrenin bir sonunun ve başlangıcının olmadığını kabul ettiğimiz sürece, evrenin şu anki varlığının mutlak bir açıklama olduğunu savunabiliriz. Ben hala bu açıklamaya inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim." (Henry Margenau, Roy Abraham Vargesse. Cosmos, Bios, Theos. La Salle IL: Open Court Publishing, 1992, s. 241)

 

Kendisini ateist olmak için körü körüne şartlandırmayan pek çok bilim adamı ise, evrenin yaratılışında sonsuz güç sahibi bir Yaratıcının varlığını kabul etmiş durumdadır. Bu Yaratıcı, hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olan, yani her ikisinden de bağımsız bir varlıktır. Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross bu gerçeği şöyle açıklar:

 

"Eğer zaman ve madde, patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin, evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı'nın bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kapladığını, sadece evrenin içindeki bir güç olmadığını kanıtlar." (Hugh Ross, The Creator and the Cosmos: How Greatest Scientific Discoveries of The Century Reveal God, Colorado: NavPress, revised edition, 1995, s. 76)

 

Madde ve zaman, tüm bu kavramlardan bağımsız olan sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı tarafından varedilmiştir. O Yaratıcı, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır.

 

Allah bu gerçeğin bilimsel delillerini, 14 asır önce indirdiği Kitabı'nda bizlere varlığının apaçık delilleri olarak bildirmiştir.

 

 

EVRENDEKİ KUSURSUZLUK

 

"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

 

"Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır... İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır. Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa (görmek istemezse) kendi aleyhinedir.." (Enam Suresi, 101-104)

Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tespit edilmiş yörüngelerinde hareket ederler. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz.

 

Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca, trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.

 

Örneğin, Dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse Dünya'nın dev boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır.

 

Dünya'nın Güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi Dünya'nın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı.)

 

Verdiğimiz bu sayılar sadece dünya içindir. Güneş Sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. İşte Güneş Sistemi'nin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir.

 

Bu başdöndürücü hız, aslında Dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması oldukça mümkündür. Ancak Allah'ın ayette bildirdiği gibi, tüm bu sistem içinde hiçbir "çelişki ve uygunsuzluk" yoktur. Çünkü evren de, herşey gibi, "başıboş"değildir ve Allah'ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.

 

 

YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVREN

 

Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz gök cisimlerinin belirli bir yörünge izliyor olmasıdır. Bu yörüngelere, yakın zamana kadar bilinmediği halde, Kuran'da da dikkat çekilmiştir. Allah ayette şöyle buyurmaktadır:

 

"Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler." (Enbiya Suresi, 33)

 

Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemle birlikte dönmekte, evren tıpkı bir fabrikanın dişlileri gibi ince bir düzen içinde çalışmaktadır.

 

Evrendeki yörüngeler sadece bazı gök cisimlerinin hareketi değildir. Güneş Sistemimiz hatta diğer galaksiler, başka merkezler etrafında büyük bir hareketlilik gösterirler. Dünya ve onunla birlikte Güneş Sistemi her yıl, bir önceki yerinden 500 milyon kilometre uzakta bulunur. Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doğurabileceği hesaplanmıştır. Örneğin Dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 milimetrelik bir sapma bakın nelere yol açabilirdi:

 

"Dünya Güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2.8 mm ayrılır. Dünya'nın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz, çünkü; yörüngeden 3mm'lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu: sapma 2.8 yerine 2.5 mm olsaydı yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık, sapma 3.1 mm olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük." (Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz 1983)

 

Gök cisimlerinin bir başka özelliği de, yörüngelerinin dışında bir de kendi etraflarında dönmeleridir. "Dönüşlü olan göğe andolsun." (Tarık Suresi, 11) ise tam da bu gerçeğe işaret eder.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1800 lü yıllarda bazı araştırmacılar dünyanın yuvarlaklığının ilk olarak Miletoslu Thales ( M.Ö. 624-546 ) ve yine Miletos'lu Anaximander (M.Ö. 610-550) tarafından ortaya atıldığı tezini ileri sürmüşlerse de, daha sonraki araştırmalar, dünyanın yuvarlaklığı hakkındaki tezin ilk olarak Pythagoras ( M.O. 576-496 yılları arasında yaşamış, ünlü hipotenüs teoremini ve adını verdiği Pythagoras cetvelini bulan astronom ve matematikçi, eski Yunan, Ionia bilgini ) tarafından atıldığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Ancak Pythagoras'ın yaptığı araştırmalar, öğrencileri ve kendisinden sonraki araştırmacılar tarafından yayılmıştır.

Daha sonra bu teori ikinci olarak gene Yunan Eleialı Parmenides ( M.O.515-445 ) tarafından ele alınır. Bu arada bazı bilginler dünyanın yuvarlak olduğunu, dünyanın ay üzerindeki gölgesine bakarak anlamakta gecikmemişlerdir.

Parmenides karaların henüz dörtgen biçiminde gösterildiği bir dünya haritası yapar. Parmenides'in arkasından Aristoteles (M.O. 384-322) kendi eserinde Pythagoras teorisini yaymaya ve kanıtlamaya çalışır. Aristoteles'den sonra yine başka bir Yunanlı astronom Krates (M.O. 2. yüzyıl) 10 ayak çapında bir yuvarlak yaparak, dünyanın betimini ortaya koymaya çalışır

Bu teoriyi ilk olarak kanıtlı bir şekilde başaran (M.O. 64-23 ) yıllarında yaşamış olan coğrafyacı Strabon olur. Diğer coğrafyacı ve astronomların bilgilerini de araştırıp geliştirerek Geography adında bir kitap yazar. Kitabında dünyanın yuvarlaklığına ait kanıt olarak bilinen açık denizde geminin önce direğinin görünmesi daha sonra ise kendisinin görünmesi ile ilgili gemi örneğini verir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GILGAMESH TAS YAZITLARINDA SÖYLE BIR BÖLÜM VARDIR.

 

"YASLI BILGELERDEN BIRI GILGAMES´E SORAR. OGLUM SEN NE ZAMAN DÜNYANIN ETRAFINI DOLASACAKSIN?

GILGAMES TE DER KI: BENIM BÜYÜK BÜYÜK DEDEMIN DEDESI, DÜNYANIN CEVRESINDE DÖNMÜS, YINE AYNI YERE GELMISTIR. ZAMANI GELINCE BEN DE DÖNECEGIM."

 

6000 yillik bilgiler bunlar.

 

Iskenderiye kitapligi araplar tarafindan yakilmadan bu bilgiler biliniyordu.

Bir kismina Mevlana da kavusmustur.

Fi-MA FIH yapitinda Mevlana söyle der:

" BEN SIMDI BU DÜNYANIN YUVARLAK BIR SEYYARE OLDUGUNU, GÜNESIN DE PORTAKAL GIBI ATES TOPU OLDUGUNU SÖYLERSEM, BU ULEMA BENI TASLAR. SEYTANIN DA OLMADIGINI SÖYLERSEM, DERIMI YÜZERLER"

 

INCELEYIN KAYNAK YOKSULLARI INCELEYIN DE OKUYUN BIRAZ!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GILGAMESH TAS YAZITLARINDA SÖYLE BIR BÖLÜM VARDIR.

 

"YASLI BILGELERDEN BIRI GILGAMES´E SORAR. OGLUM SEN NE ZAMAN DÜNYANIN ETRAFINI DOLASACAKSIN?

GILGAMES TE DER KI: BENIM BÜYÜK BÜYÜK DEDEMIN DEDESI, DÜNYANIN CEVRESINDE DÖNMÜS, YINE AYNI YERE GELMISTIR. ZAMANI GELINCE BEN DE DÖNECEGIM."

 

6000 yillik bilgiler bunlar.

 

Iskenderiye kitapligi araplar tarafindan yakilmadan bu bilgiler biliniyordu.

Bir kismina Mevlana da kavusmustur.

Fi-MA FIH yapitinda Mevlana söyle der:

" BEN SIMDI BU DÜNYANIN YUVARLAK BIR SEYYARE OLDUGUNU, GÜNESIN DE PORTAKAL GIBI ATES TOPU OLDUGUNU SÖYLERSEM, BU ULEMA BENI TASLAR. SEYTANIN DA OLMADIGINI SÖYLERSEM, DERIMI YÜZERLER"

 

INCELEYIN KAYNAK YOKSULLARI INCELEYIN DE OKUYUN BIRAZ!!!

10308[/snapback]

 

Takiptesin gene yakalandın canuquru!1

 

Arkadaşlarımız güzel bilgiler vermişler. Zaten hiç kimse dünyanın yuvarlak olduğunu ilk defa kuran'ı kerim söylüyor demiyor. Kuran' ı kerim pekela var olan yada zaten bilinen şeyleri de söylüyor. Ayrıca Mevlanayı anlayacak düzeye geldiğin zaman onun sözlerini naklet, Mevlana o sözleri ne maksatla ve ne anlamda söylemiştir iyi oku araştır.

Merak etme kaynak yoksulu değiliz en azından önümüzde bir pc ve internet nimeti var. Ama sana tavsiyem ön yargılı olma.....!!!

 

Teşhis: Aşırı derecede bilgisizlik

Tedavi: Okumak

Uyarılı Önlemler: Lütfen bilgi edinirken ön yargılı olmayınız.

Dozaj :Ağır vakıalarda sürekli okumak, hafif vakıalarda gerektiği kadar okumak.

Not: Çocukları zehirleyici bilgilendirmelerden sakının. Buzdolabında saklamayın kafanıza kazıyın..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.