Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bektaşi fıkraları, Nasrettin Hoca öyküleri gibi halkımızın dilinde dolaşır. Bektaşi, halktan biridir, sevimli bir kişiliktir. İslamlığı kendine göre yorumlayan Hacı Bektaş Veli'nin yolundan gidenlere bu ad verilir. *** Bektaşiler akıllı adamlar. Olaylara işlevsel açıdan bakıyorlar. Bektaşiler derler ki : “Bir dilekçe en üst makama yazılmaz. En üste dileğinizi en etkin şekilde iletecek makama yazılmalıdır ki, yerini bulsun“. Bu yüzden de dileklerini Tanrı’ya Mürşid aracılığıyle iletirler. Mürşid kendilerin tercümanı, elçisidir. Bu başlıkta sunacak fıkralarda bu konu işlenmektedir. *** Sen Ne İşe Yaradın? Bektaşi ile Hacı Osmanlı, zamanında ramazanda içki içerken yakalanırlar. Kadı yaptıklarının cezasının ne olduğunu bilip bilmediklerini sorar bunlara. Hacı af diler "şeytana uyduk kadı efendi", der ve Haci'ya idam cezası verir. Bektaşiye sıra gelir ve der ki "Kadı efendi ben gayri-müslümüm, bana oruç farz değildir." Kadı Bektaşiyi serbest bırakır... Bektaşi kadıya sorar "kadı efendi ben de şehadet getirsem, müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın?" Kadı efendi düşünür "gavuru müslüman yapmanın ona sağlayacağı sevabı hesap eder ve Hacı'yı da affeder. Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hacı şaşırararak Bektaşiye sorar: - "Sen ne biçim adamsin be, bir dinli oluyon bir dinsiz, sende iman yok mu bire münafık?" deyip azarlar. Bektaşi de "Gavur oldum kendimi, müslüman oldum seni kurtardım be. Peki sen ne işe yaradın?" Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bir hocayla bir Bektaşi Yol arkadaşı olmuşlar Giderken kente, Hoca at, Bektaşi eşek üstünde. Yarı yolda Mola vermişler, salmışlar hayvanları Çayıra. Kendileri de Oturup bir şeyler atıştırmış… Derken Bastırmış Tatlı bir uyku, ikisini de. Hoca uyuklarken “Tanrım” demiş, “sana emanet, Beygirimi sen koru!” Bektaşi de şeyhine emanet etmiş eşeğini, “Şeyhim, benimki de bu!” Hoca, “Erenler, günaha girme, Eşeğini Tanrı’ya emanet eyle!” Demişse de aldırmamış Bektaşi, uyumuş. Uyandıklarında Bakmışlar ki at yok, Eşekse Anırıp durmakta otlakta. Hoca telaşla, “Erenler” demiş, “bu nasıl iş?” Seninki duruyor,Benim Tanrı emanetim gitmiş!” “Şaşacak ne var bunda A canım!” demiş Bektaşi, “Şeyhimin Tek dervişiyim ben, Bekledi eşeğimi Bu yüzden. Tanrı’nın tek kulu sen değilsin ya, Verivermiş demek, atını Acıdığı birine!” Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bektaşiyi yine ramazanda öğle vakti yemek yerken yakalayıp sıkıştırmışlar: - Neden oruç yiyorsun?.. Bektaşi: - Yahu demiş Bektaşi; " Aç gezerken kimse bir şey sormuyor; bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!.." *** Bektaşi babasına sormuşlar: - Baba erenler, ramazan hakkında ne düşünüyorsun? Bektaşi babası: - Vallahi, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama, şu sahuru da öğleye alsalar daha iyi olurdu. *** Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, iftar sırasında, misafirlerden biri; -Keşke Ramazan senede iki gelse... der. Aynı sofrada misafir bulunan Bektaşi ise hemen şu cevabı verir; -Madem bu kadar seversiniz, Ramazan gider gitmez neden Bayram edersiniz?... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Ramazan ortasında, Kentin kıyısındaki Yolsul kulübesinde Kafayı çekiyormuş bizimki, O sırada, molla kılıklı biri Geçiyormuş oradan, Duymuş, Ortalığı saran rakının güzelim kokusunu… Uzatmış başını, aralık kapıdan, “Erenler” demiş, “bakıyorum da Ramazan uğramamış sana”. Çiğnerken mezesini, “Onbir ayın sultanı Nazlıdır” demiş Bektaşi. “Saraylara, konaklara uğrar, Benim şu yoksul kulübemde işi ne!” Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Ramazan günü Bektaşi’yi içkili görünce yakalayıp Kadı’nın önüne çıkarmışlar. Zaptiye çavuşu, Kadı’ya: -Efendim, demiş, Bu adamı bir kere daha içkili yakalamıştık. Bir daha yapmayacağına and içmişti. Biz de salıvermiştik. Bu mübarek ramazan günü yine içkili yakaladık. Kadı kızgınlıkla sormuş: -Öyle mi? Demek and içmiştin? Bektaşi boynunu büküp: -Ne yapalım, demiş, hep yoksulluktan… Kimi zaman and içeriz, kimi zaman da şarap… Ne bulursak… Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bektaşi Kurmuş çilingir sofrasını Bahçesine, tekkenin, Başlamış Yavaş yavaş, demlenmeye. Az sonra Bir esinti çıkmış, Derken Hızlanmış gittikçe, Savurmuş ortalığa Toz duman, Döküp saçmış her yanı, Ne meze bırakmış bizimkinin önünde Ne rakı… Gözlerine de toz duman doldurmuş. O vakit, Bektaşi “Hey Tanrım!” demiş, biraz üzgün, biraz durgun, “Bir iş yaptın ki sorma.. Ben içtim, Ama bakıyorum da Sen sarhoş oldun.” Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bir Rufai dervişi Şöyle demiş Bektaşi’ye: “Pirimiz bizim Gökte Güneş gibidir” Bektaşi bakmış ona şöyle bir Demiş, “Bizimki de Yerde Bulut gibidir!”. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Oruç yediği için Çekmediği kalmaz yobazlardan Bizim Bektaşi’nin Bir gün yine Oruç yedi diye Çekmişler karakola. Aç susuz Bekletmişler İki gün, iki gece. Ve salıvermişler Ertesi sabah Bektaşi Karakolun önünde, güneşe karşı Aç karnına Tatlı tatlı Gerinirken, Kulak misafiri olmuş İki kişiye. “Kaza oldu, orucumu İki gün Tutamadım, kaçırdım…” diye… Yakınıyormuş birisi Ötekine. Bektaşi duyunca bunu Yaklaşmış onlara Bağırmış öfkeyle, “Efendi, Efendi!” demiş, “Sıkı tut bir daha! Kaçırdığın oruçlar İki gün, iki gece Anamı ağlattı Şu karakolda!”. Ali Püsküllüoğlu _ Bektaşi fıkraları Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bektaşi hastalanmış…”ölecek miyim” diye evhamlanıyor. Pek yakın dostu olan mahallenin papazını çağırmış… -Hıristiyan olmak istiyorum… Papaz sormuş: -Neden? Bektaşi: – Madem ki öteki dünyaya gidiyorum, bari bu dünyadan bir gavur eksilsin... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Cami imamı bir gün Bektaşiyi yakalamış: – Gel erenler, demiş, hatırım için bir namaz kıl!… Bektaşi razı olmuş: – Eh, senin hatırına bir rekat kılayım!… Baba Erenler bir rekat kıldıktan sonra camiden ayrılınca hemen haber vermişler: – Senin hanım, sizlere ömür!… Bektaşi eşeğine atlamış, eve gitmek için “deh” demiş, hayvan bir türlü yürümüyor- Bizimki merkebin kulağına eğilip: – Ulan yürüü!… Yoksa senin için de bir rekat kılarım... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Sultan Abdulmecid bir gün, Boğaziçi'nde büyük bir bağın tam ortasındaki köşkünde oturan bir Bektaşi babasını ziyarete gitmiş. Bektasi, o gün komşu bağdaki bir arkadaşını ziyarete gitmiş. O dönünceye kadar padişah bağın her tarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konuşmaya başlamışlar. -Erenler bağın maaşallah çok büyük. Üzümünü ne yapıyorsun? -Muritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanım.- -Buradaki üzüm yemekle biter mi? -Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz! -Peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı? -Vallahi Sultanım, biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur. Üst tarafına karışmak haddimize mi? Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bektaşi kırlarda dolaşırken yorulmuş. Dinlemek için bir ağacın altına oturmuş. Koyu, yeşil gölgesine serilmiş ağacın. Yanına düşen meyvelerinden bir kaçını atmış agzına, ağzı kavrulmuş. "Hay Allah kahretsin!" diye tükürmüş. Biraz öteden durumu gören softa; -"Zındık, o zeytindir. Tanrı, kitabında över" diye seslenmiş. Bektasi; "Hey Allah'ım" demiş, - "Kitabına almadan önce bir tadına bakaydın ya şunun." Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Siyah_Beyaz Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Şubat , 2010 Bir Bektaşi, merkebine odun yükleyip şehre gelirken karşıdan tüccar kılıklı iki adam; " Şu zındıkla alay edelim! " diye Bektaşiye yanaşıp selam verince, Bektaşi de durur, merkebi de... Tüccarlar işaretle; -Bu eşegin ne düşünüyor? Bektaşi bir adamlara bakmış bir de eşeğine; -Odun taşımaktan yorgun düştü de, artık kasabada ticaret etmeyi düşünüyor! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.