Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Gerçek Seri Katillerin Hikayeleri


LaRsiE_

Önerilen İletiler

Charles Manson

Manson, cani manyaklar arasinda en özel olanidir. Ona daimi kötü ününü kazandiran cinayetler – 1960’larin en sok edici olan 1969 Tate-LaBianca cinayetleri – aslinda baskalari tarafindan islenmisti; kendisi ala bir silah ateslememis veya biçak kullanmamistir. Fakat onun karanlik cazibesinin kaynagi tam olarak budur: köle gibi kendisini takip eden ve onun en kanli emirlerini yerine getirmeye hazir olan müritleri üzerindeki etkisi. Esasinda Manson bazi büyülü sözler söyleyen zeki bir dolandiricidan daha fazlasi olmamasina ragmen, kendisini seytani bir Mesih, habis bir mürsit yapmisti; o, baris, ask ve çiçeklerin gücü vaazlariyla baslayip Rosemary nin Bebegi, Seytan ve “Sympathy for the Devil” gibi satanist fantezilerle sona eren bir dönemin en karanlik güdülerinin vücut bulmus haliydi.

 

Ahlaksiz bir annenin gayri mesru ogluydu. Söylendigine göre, annesi bir defasinda onu bir sürahi bira ile degis tokus etmeye çalismisti. Manson’in terk edilmeler, dayak ve istismarla dolu karabasan gibi bir çocuklugu olmustu. Gençligi de sonu gelmez bir suç tutuklanma, hapis ve kaçis döngüsüydü. (“Isin dogrusu su ki,” demisti Manson kendini tahlil ettigi nadir anlardan birinde, “ben yakalanmadan bir sey çalmayi beceremeyen salak bir hirsizdan baska bir sey olamadim.”) 18 yasindayken kogus arkadaslarindan birine biçak tehdidiyle livata uyguladigindan, federal islah evinde kendine bir yer edindi. 1954’te sartli tahliye edilmesinden sonraki 13 yili sahte çek vermekten, kadin saticiligina kadar muhtelif suçlardan degisik hapishanelere girip çikarak geçirdi. 1967 de serbest birakildiginda – tüm itirazlarina ragmen – 33 yasindaki Manson, hayatinin büyük bir bölümünü demir parmakliklar arkasinda geçirmisti.

 

Ask Yazi diye anilan dönemin en cafcafli zamaninda, karsit kültürün coskunlugunun doruk noktasina vardigi günlerde serbest kaldi. San Francisco’nun Haight-Ashbury bölgesinde – hippiligin anavatani – Manson, uyusturucuyu, özgür seksi ve dönemin büyüsünü kesfetmisti. Çok geçmeden mesum karizmasi, serserilerden ve kaybedenlerden olusan bir “aileyi” etrafina toplamasini saglamisti.

 

Los Angeles’in disindaki tozlu bir çiftlikte müritleriyle beraber yasayan Manson, kismen – diger tüm etkilerin yani sira – bu güne dek kaydedilmis en ilimli ve mizahi rock n roll albümlerinden biri olan Beatles’in White Albüm ünden esinlenerek çok tuhaf bir kiyamet teorisi gelistirmistir. Özellikle “Helter Shelter” adli sarkiyi (bir lunaparkta çocuklarin bir alete binislerini anlatan bir sarkidir) siyahlarin ayaklanip tüm beyazlari öldürecekleri, yalnizca

 

 

Manson ve onun az sayidaki seçilmis müridinin geri kalacagi ( çünkü Manson ve taraftarlari dünyanin hakimi olacaklardir) bir irk savasinin habercisi olarak yorumlamistir. Manson savasi kiskirtmak için bazi önde gelen beyazlari suçun siyah devrimcilere yikilabilecegi bir sekilde öldürmeleri için müritlerini sapikça bir göreve gönderdi. 9 Agustos 1969 da Manson’in “ailesinden” 5 kisi, yönetmen Roman Polanski’nin evine girip hamile karisi aktris Sharon Tate ile birlikte 4 kisiyi daha vahsice öldürdüler. Ayrilmadan önce kurbanlarinin kanlariyla duvara kiskirtici yazilar yazdilar. Ertesi gece, Manson, “sürüngenleri”ne bizzat öncülük etti ve LaBianca soyadli bir çifti ayni sekilde öldürüp parçaladilar.

 

Cinayetler, Los Angeles bölgesinde panik yaratti ve tüm ulusu sok dalgalari sardi. Manson, en sonunda, olaylarla hiç ilgisi olmayan bir suçtan ötürü hapse düsen kadin taraftarlarindan birisinin hücre arkadasina isledikleri cinayetleri ögünerek anlatmasi sonucu tutuklandi.

 

Manson, 1970 teki durusmasini bir sirke dönüstürmüstür, ancak jüri hiç de eglenmemistir. Yakalandiktan sonra mahkemeye alnina büyük bir ‘x’ kaziyarak çikmistir. Kendisi ve 4 taraftari gaz odasina mahkum edildiler, fakat California Yüksek Mahkemesi idam cezasini kaldirinca, cezalari ömür boyu hapse çevrildi.

 

Berbat bir çocukluk geçirmistir. Annesi fahiseydi. Amcasi kendisini etekle okula yollar ve “Bir gün sen de erkek gibi olup kavga etmeyi ögreneceksin” dermis. Daha 9 yasinda hirsizliga baslamistir. Uzun sure hapse girip cikmis, hiç bir olayi olmayan bir serseriydi. Hippilerin ortamlarina girip gitar çalmaya basladi. Oradaki çocuklardan ailesini olusturmaya basladi.

 

Sharon Tate cinayeti, aileden Susan Atkins adli kizin itirafiyla aydinlandi. Kisa sure sonra da Manson tutuklandi.

 

Bu kadar unlu olmasinin nedeni kurbanlarinin kimlikleridir. Ayrica diger seri katillerden farkli olarak bir inanis yaratmasi da bir nedendir. (Helter Skelter saçmaligiyla kandirmis insanlari, siyahlar ayaklanacak tüm beyazlari öldürecek sadece Manson Ailesi kurtulacak)

 

Hala yattigi cezaevine dünyanin her yerinden özellikle gençler tarafindan binlerce mektup geliyor.

 

Bir ara gazetecilerden birinin “Büyük bir hayran kitleniz var hapisten çikmanizi heyecanla bekliyorlar” yorumuna, “Burada yemekler harika ayrica kitabim ve gelen mektuplarimla ugrasiyorum, pek heyecanlanmasinlar, Amerika ilk kez iyi bir sey yapiyor bana ” seklinde cevap vermistir.

 

Charles Manson kurdugu tarikati Robert Heinlein’in yazdigi Yaban Diyardaki Yabanci romanindaki yapilanmaya dayandirir. Hatta müritlerinden birinin oglunun adi Valentine Michael Smith’tir.

Genç güzel kizlardan kurulu haremiyle seri cinayetlere kalkisan komun sahibi kisi. Kizlarin mahkemeye çikmadan önce koridorlarda kendilerinden geçerek sarki söyledikleri görüntüler insani ürpertir. Bunlardan bazilari hala Charles Manson’in peygamber olduguna inanirken Susan Atkins gibi kimileri kendini Hristiyanliga adayip kitaplar dahi yazmistir. Içlerinden Linda Kasabian’in Türk kökenleri oldugu bilinir.

 

 

Çete Üyeleri:

Sharon Tate

Vincent Bugliosi

Susan Atkins

Pat Krenwinkel

Catherine Share

Paul Watkins

Kitty Lutesinger

Abigail Folger

 

Kurbanlari:

6/8/69 Gary Hinman

8/8/69 Steven Earl Parent

8/8/69 Voytek Frykowski

8/8/69 Abigail Folger

8/8/69 Jay Sebring

8/8/69 Sharon Tate

9/8/69 Leno LaBianca

9/8/69 Rosemary LaBianca

25-26/8/69 Shorty Shea

 

 

 

Milyonlarca gencin hayrani oldugu Axl Rose, bir Manson hayranidir ve Spaghetti Incident albümünde siirini kullanmistir. Bu yüzden mahkemelerde süründürülmüs kurbanlarin ailelerine tazminat ödemek zorunda kalmistir. Ayrıca Türkiye konserinde üzerinde Manson T-Shirtleriyle de gezindigi gözden kaçmamalidir.

 

Charles Manson’un Hz. Isa oldugunu zanneden çete üyesi, ömür boyu hapse mahkum Leslie Van Houten 1969 yilinda 19 yasindayken 2 kisiyi tabanca ile öldürmüs. Tutuklandiktan 33 yil sonra (28.06.2002) tahliye talebinde bulunmus. Amerikan adli makamlari basvuruyu reddetmistir.

Hakkinda Kitap:

-Helter Skelter,1975, Vincent Bugliosi

 

Hakkinda Film:

-The Manson Family,

-13.hayalet filminde hayaletlerden biri Manson’a benzetilmistir.

-Bu arada Charles Manson çetesini ve cinayetlerini anlatan Helter Skelter adli bir film çekilmekte oldugu söylenmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Albert Fish

1870 Washington doğumlu seri katildir. Beş yaşındayken babası öldüğünde onu bir yetimhaneye yerleştirdiler. Burada geçirdiği çok sıkıntılı iki yıl onun psikolojisini bozdu. Yedi yaşına geldiğinde annesine teslim ettiler. Ancak korkunç baş ağrıları çekiyordu. Liseyi bitirdikten sonra ülkede yolculuk yapmaya ve ufak tefek işlerde çalışmaya başladı. Bu durum ona suç işlemek için mükemmel bir fırsat sunuyordu.

1910 yılında işkenceler eşliğinde ilk cinayetini işledi. Kendisine kurban olarak kolay hedef olan çocukları seçmişti. 1920 yılına kadar yolculuklarına devam etti ve izini kaybettirdi. Yolculuk yapmaya devam ederken arkasında birçok kurban bırakmış olabilir miydi? Kurbanlarına acı çektirirken aynı zamanda kendisine de işkenceler yapıyordu. Kasıklarına toplu iğneler batırıyordu. 1910 da başlayıp yakalanıncaya kadar cinayet işlemeye devam etti. 1932-1934 arasında kurbanlarına ve kendisine işkenceler ve yamyamlık yaparak işlediği 4 cinayet ona Brooklyn Vampiri ünvanını getirdi. Onun cinayet sayısı kesin bilinmemekle beraber en az 15 olmasından şüphe duyuldu.

Albert Fish e “Amerika’nın Öcüsü” adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. Sevimli bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin karabasanıydı: çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan kaldıran bir iblis.

Halkın ilgisinin Fish’e dönmesine neden olan suç, 1928 de Grace Budd adında 12 yaşındaki sevimli bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. Ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının ardından Fish, şeytanca bir yalan uydurdu. Yeğeninin doğum günü partisi olduğunu söyledi ve Grace in gitmek isteyip istemediğini sordu. Bir büyükbaba gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir imkan olmayan Bay ve Bayan Budd daveti kabul ettiler.

 

En güzel kıyafetlerini giyen güven dolu küçük kız, Fish ile birlikte yola koyuldu. Fish, onu New York City’nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk edilmiş bir eve götürdü. Burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. Burada kızın “etini” havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde pişirdi. Bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu ********* yemeği yiyip devamlı mastürbasyon yaparak geçirdi.

 

Sonraki 6 yıl botunca Fish serbest dolaştı, ancak Grace Budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren William King ismindeki bir New York City dedektifi onu inatla arıyordu. Buna rağmen Fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla başa çıkabilseydi. 1934’te Bayan Budd’a bugüne dek yazılmış en hastalıklı mektuplardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. Sonuçta King, Fish’i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.

 

Fish tutuklandığında yetkililer elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar; bu adam bütün ömrünü acı vererek — hem kendisine hem de başkalarına — geçirmiştir. Diğer bir çok seri katil gibi, Fish de bir din manyağıydı ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı — deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış sopalarla kendisini dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi. Yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde Tanrı ya verilen kurbanlardı. Savunma makamı tarafından Fish i muayene etmesi için çağırılan New Yorklu ünlü psikiyatr Dr. Fraderic Wertham, ihtiyar adamın “bilinen her türlü cinsel sapkınlığa” sahip olmasının yanında, bugüne değin kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). Hapishanede çekilen leğen bölgesi röntgeninde, mesanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.

 

1935 teki duruşmasında jüri onun deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğine inandı. İdam kararının açıklanmasından sonra, bu anormal ihtiyarın “Elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir zevk olacak! Bu tadacağım en büyük zevk olacak — şimdiye kadar tatmadığım tek zevk” dediği bildirilmiştir.

 

16 Ocak 1936 da 65 yaşındaki Fish elektrikli sandalyeye gitti — Sing Sing de idam edilen en yaşlı insandı.

 

Hakkında Kitap:

Black House, Stephen King

Deranged, 1990, Harold Schechter

Hakkında Film:

Kuzuların Sessizliği, Filmdeki Hannibal Lektor tiplemesi ondan esinlenilerek yaratılmıştır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Berkowitz

Dehset, 29 Temmuz 1976’da Bronx’ta iki genç kadin bir arabanin içinde vurulmus olarak bulununca basladi. Arabalarin içindeki genç çiftler ve genelde sevgililer hedef olarak seçilmekteydi. Bir seferinde evlerinin önünde merdivenlerde oturan iki genç kadini öldürdü. Bir defasinda da okuldan eve gitmekte olan genç bir kadini vurdu. Kadin dehset içinde elindeki kitapla yüzünü kapatti. Katil ates etti ve önce kitap parçalandi, sonra kadinin kafasi. Bu saldirilar sona erdiginde New York’lu 6 genç ölmüs, 7 genç ise agir yaralanmisti.

 

New York’un eglence aleminin en hareketli yillariydi. Insanlar, apartman topuklu ayakkabilar, bol elbiseler giyiyor, küçük aynalardan yapilmis bir küre tavanda dönerken Be Gees müziginde dans ediyorlar ve bu muhtesem sehrin gecelerinin tadini çikariyorlardi. 1976-1977 yillarinda elinde bir 44’lügü olan biri sokaklarda dolasip insanlari öldürmeye baslayinca herkesin tadi kaçti. Ve ona ‘44 Kalibrelik Katil’ adini taktilar.

 

13 ay boyunca New York u dehsete düsüren dengesiz katil. Temmuz 1976 - Mart 1977 arasinda faaliyet göstermistir. Ufak tefek olup paranoyak ve sizofrendir. Mahkeme akli dengesinin yerinde olduguna karar verip 365 yil hapse mahkum etmistir.

 

Yine çifte cinayetin islendigi bir mekanda polis, uzun ve saçmaliklarla dolu bir not buldu. “Ben Sam’in ogluyum. Küçük bir veledim.” O andan itibaren bu acayip lakabiyla anilmaya baslandi.

 

13 ay boyunca Sehir korkunun pençesinde kivranirken polis herhangi bir sey bulamadi. Olayin çözülmesi 35 dolarlik bir park cezasi sayesinde gerçeklesti. Bir çift vuruldugu zaman bir tanik olay yerinden bir aracin uzaklastigini görmüstü. Önemli olan ise bu araca park cezasi kesilmis olmasiydi. Bilgisayar kayitlarindan Yonkers’ta yasayan tombul suratli bir posta hane görevlisi olan David Berkowitz oldugu tespit edildi.

 

Adami yakaladiklarinda arabasinin bagajinda bir cephanelik buldular. Sam’in Oglu bir katliam planliyordu. Long Island’da bir diskoya intihar saldirisi yapacakti.

 

Tutuklandiktan sonra Berkowitz, Sam’in Oglunu söyle açikliyordu; bahse konu Sam, komsusu olan Sam Carr isminde biriydi ve ona göre aslinda Büyük Seytan’di. Öldürme emirlerini Labrador cinsi köpegiyle gönderiyordu.

En az öyküsü kadar anormal olan Berkowitz, mahkemece akli yeterlilige sahip bulundu ve 300 yil hapis cezasina çarptirildi.

 

Hapishanede yakin zamanda dine yöneldi. Halen hapishaneden televizyon vaizligi yapiyor, Incil hakkinda vaazlar veriyor.

2002 yilinda sartli tahliye basvurusu mahkemece reddedildi.

 

60′lara damgasini vuran seri katil Charles Manson ise, 70′lerin ki de David Berkowitz’dir aslinda. Oysaki kendisi uzunca bir süre hak ettigi ilgiden yoksun kalmistir ve alt kültürde biraktigi derin iz ancak ‘90 sonlari gibi yüzeye çikmaya baslamistir.

SUMMER OF SAM gibi filmlerle. Sevimli, tombul ve sürekli gülümseyen bir yüzü vardir. Ama cinayet islerken de gülen bu sevimli yüze fazla güvenmemek gerekir.

 

Kurbanlarindan Bazilari;

29 July 1976 Donna Lauria (18) Jody Valenti (19)

23 October 1976 Carl Denaro (20)

26 November 1976 Donna DeMasi (16) Joanne Lomino (18)

30 January 1977 Christine Freund (26) John Diel

8 Mar 1977 - Virginia Voskerichian (19)

17 Apr 1977 - Alexander Esau (20), and Valentina Suriani, (18)

31 July 1977 - Stacy Moskowitz (20)

 

Hakkinda Kitap:

Confession of Son of Sam, 1985, David Abrahamsen

 

Hakkinda Film:

Summer Of Sam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

FRİTZ HAARMANN HANNOVER VAMPİRİ

1879-1925

 

Yirminci yüzyılın en kötü şöhretli şehvet katili olan Haarmann 1879 yılında Almanya'nın Hannover kentinde bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. En büyük zevki bir kız çocuğu gibi giyinmek olan asık suratlı* fazla zeki olmayan bir çocuktu. 17 yaşında çocuk tacizcisi olarak tutuklanmasının ardından bir akıl hastanesine yatırıldı. Altı ay sonra buradan kaçıp İsviçre'ye gitti* sonra da Hannover'e geri döndü.

Bir süre boyunca saygın bir hayat sürmeye gayret etti; Puro fabrikasında bir iş buldu ve genç bir kızla nişanlandı. Ama bu göreceli normal dönem uzun sürmedi. Nişanlısını terk ederek orduya katıldı. 1903 yılında tekrar Hannover'e döndüğünde irili ufaklı suçlarla dolu bir hayatın içine atıldı. Yirmili yaşlar boyunca yankesicilikten hırsızlığa uzanan türlü suçlar nedeniyle devamlı hapse girip çıktı. Birinci Dünya Savaşı'nı demir parmaklıklar arkasında geçirdi.

1918'de hapisten çıktı* doğduğu şehre döndü ve bir kaçakçılık çetesine katıldı; çetenin kaçırdığı mallar arasında karaborsa sığır eti de vardı. Bu arada polise muhbirlik de yapmış ve bu ek işi ona yasa dışı faaliyetlerine karşılık bir koruma sağlamıştır. Ancak 1919'da yatakta genç bir erkekle yakalanınca tekrar hapse gönderildi.

Dokuz ay sonra hapisten çıkınca* Haarmann daha önce hiçbir şekilde örneği görülmemiş sapkınlıktaki kariyerine başladı. Hannover'in suç batağı olan eski mahallesinde yaşayan Haarmann* Hans Grans adında eşcinsel bir erkek fahişenin esiri oldu. Bu ikili beraberce savaşın yıktığı şehri dolduran genç erkek göçmenleri avlamaya çıktılar. Her ne kadar Haarmann 27 cinayetle suçlandıysa da* en az 50 cinayetten sorumlu olması muhtemeldir. Kurbanlarını öldürme yöntemi her seferinde aynıydı.

Karnı aç olan genci odasına girdikten sonra* Haarmann onun karnını doyuruyor* daha sonra da üzerine çullanarak (çoğu zaman Grans'ın da ıyla) gencin boğazını neredeyse kafası kopuncaya kadar ısırıp çiğniyordu. Genellikle kurbanın vücudu üzerinde debelenirken cinsel bir tatmine ulaşıyordu.

Daha sonra* Haarmann ve Grans cesedi parçalayıp karaborsada et niyetine satıyorlardı. Kurbanların giysilerini de satıyor ve cesetlerin yenilemeyecek parçalarını kanala atıyorlardı.

Kaybolan gençlerin sayısı artınca polisin şüphesi Haarmann'ın üzerinde toplanmaya başladı. Ondan karaborsada "biftek" alan bir kadın* bunun insan eti olduğundan şüphelendi ve eti polise götürdü. 1924 yazında kanalın kıyısında birkaç tane kafatası ve bir çuval kemik bulundu. Haarmann'ın odasını araştıran dedektifler* gençlerin giysilerini buldular. Ev sahibesinin oğlunun giydiği palto-bunu ona Haarmann vermişti- kaybolanlardan birine aitti.

Sonunda Haarmann her şeyi itiraf etti. 1924'te yargılandı* suçlu bulunup idama mahkum edildi. İdamını beklerken "Hannover Vampiri" (Bu ad ona basın tarafından verilmişti.)* yazılı bir itirafname hazırladı ve burada yaptığı korkunç şeylerden aldığı zevki hiçbir saklama endişesi duymadan anlattı. Kendi isteği üzerine şehrin Pazar alanında başı bir kılıçla kesildi. Öldükten sonra beyni çıkarıldı ve incelenmek üzere Goettingen Üniversitesine gönderildi. Maalesef bu incelemeden bir sonuç çıkmadı. Yetmiş yıl sonra bile ilim Fritz Haarmann gibi canavarların içindeki şeytanı anlamaya yaklaşmış değildir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HAROLD SHİPMAN

 

Bütün şüphelerin ötesindeki katil İngiliz Doktor Harold Shipman'ın 27 yıllık meslek hayatında 250 kişiyi öldürdüğü raporla belgelendi. Yakın tarihimizin en ilginç seri katili olarak da değerlendirilen Shipman* İnglitere'nin Manchester bölgesinde doktorluk yapıyordu.

 

"Bütün şüphelerin ötesindeki katil" olarak da nitelendirilen Dr. Shipman hakkındaki rapor hakim Janet Smith tarafından hazırlandı. Shipman'ın 1971-1998 yılları arasında toplam 250 kişiyi öldürdüğü tahmin ediliyor. Shipman'ın hastalarını yüksek dozda morfinle öldürdüğü belirlendi.

 

Dünya tarihinde bir tek seri katil Shipman'dan daha fazla insan öldürdü. O da Kolombiyalı Pedro Lopez Monsalve. 1980 yılında yargılanan Monsalve'nin 1970'li yıllarda Kolombiya* Peru ve Ekvator'da 300 kişiyi öldürdüğü belgelenmişti. Monsalve* 60 kız ve erkek çocuğunu tecavüz ettikten sonra öldürmüştü.

 

Dr. Shipman hakkında şimdiye kadar beş rapor daha hazırlandı. Hakim Smith hazırladığı yeni raporunda Shipman'ın 15 yeni cinayet daha işlediğini belgeledi. Bu cinayetlerin ise İngiltere'nin Yorkshire bölgesinde 1971-74 yılları arasında henüz genç bir doktorken gerçekleştiği belirlendi.

 

İntihar etti

 

Shipman hakkındaki ilk şüpheler ise Pontefract'ta 137 şüpheli ölümün kendisi ile bağlantılandırılması sonucunda başlamıştı. Hakim Smith raporunu kamuoyuna açıklarken yaptığı değerlendirmede* "Benim çıkardığım sonuç Shipman'ın yaklaşık 250 kişiyi öldürdüğü" dedi.

 

Shipman Pontefract hastanesinden sonraki cinayetleri ise Hyde'de bulunan kabinesinde gerçekleşti. Evli ve dört çocuk babası olan Shipman* 1998 yılında bir cinayet sonucunda tutuklandı. 2000 yılında ise işlediği 15 cinayetten dolayı ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Shipman geçtiğimiz yılın ocak ayında 57 yaşındayken hücresinde intihar etti.

 

1971-1974 yılları arasında işlenen cinayetlerden sadece üçünün Shipman tarafından işlendiğinin belgelendiğini açıklayan Smith* 12 cinayetin daha Shipman tarafından yapıldığına yönelik şüphelerinin bulunduğunu açıkladı. Bu cinayetlerden birisi de 4 yaşındaki bir kız çocuğunun 1972 yılında öldürülmesi.

 

Smith* Shipman'ın kabinesinde meydana gelen ölüm olaylarının yüzde 15'nin şüpheli olduğunua belirtti. Yapılan hesaplara göre de ise bu rakam 237 ile 238 arasında değişiyor. Pontefract'taki şüpheli ölümler de Shipman'ın listesine eklendiğinde toplam 250 dolayında cinayet oluyor.

Not : öldürdüğü yaşlı kadınların fotoları vardı koyamadım içim el vermedi.

KURBANLAR

 

Marie West

Irene Turner

Lizzie Adams

Jean Lilley

Ivy Lomas

Muriel Grimshaw

Marie Quinn

Kathleen Grundy

Kathleen Wagstaff

Bianka Pomfret

Norah Nuttall

Pamela Hillier

Maureen Ward

Winifred Mellor

Joan Melia

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HENRY LEE LUCAS

 

"Birini öldürmek* sokağa çıkmak gibi bir şeydir. Eğer bir kurban istiyorsam* sokağa çıkar ve bir tane bulurum."

"Seks benim zayıf noktalarımdan biridir. Yapabildiğim her şekilde seks yaparım. Eğer bunun için birini zorlamak durumundaysam* yaparım.. Onlara tecavüz ederim; bunu yaptım. Onlarla seks yapmak için hayvanları öldürdüm ve onlarla canlıyken de seks yaptım."

İstismarcılığı delilik derecesine varan annesinin kendisine yaşattığı dehşet verici şeylerle büyüyen Lucas* sadist sapkınlık kariyerine henüz çocuk yaşlarda başlamıştır. 13 yaşına geldiğinde üvey ağabeyiyle seks yapmaya başlamış* yine ağabeyi onu hayvanlarla seks ve hayvanlara işkence yapma eğlenceleriyle tanıştırmıştır. En sevdikleri şey küçük hayvanların gırtlaklarını kesip sonra da onlara tecavüz etmekti.

Bir yıl sonra ilk cinayetini işlemiş* tecavüz etmesine direnen 17 yaşındaki bir kızı boğmuştu. 1954'te 18 yaşındayken çeşitli hırsızlık suçlarından 6 yıl hapis cezası aldı. 1959 yılında tahliye olduktan sonra bir gün 74 yaşındaki annesiyle tartıştı ve onu bıçaklayarak öldürdü.(Yakalandığında annesinin cesediyle seks yaptığını söyleyecek ve daha sonra bunu inkar edecekti.)

İkinci derece cinayetten 40 yıl hapis cezasına çarptırılan Lucas* bir akıl hastanesine konulmuştur. Tüm itirazlarına rağmen 10 yıl sonra serbest bırakıldı. Daha sonra bu konuda şöyle söyleyecekti."Beni affettiklerinde onlara dışarı çıkmaya hazır olmadığımı söyledim. Gardiyana* doktora* herkese yeniden öldüreceğimi defalarca söyledim." On sekiz ay sonra da iki genç kıza tecavüzden tekrar cezaevindeydi.

Lucas eyalet hapishanesinden 1975 yılında çıktı. Acımasız bir psikopat olan Ottis Toole ile tanıştı. Otis* Amerikan suç tarihinde en tüyler ürpertici suç dalgasında onun suç ortağı olacaktı. Bundan sonraki 7 yıl içinde bu ikili tüm Amerika'yı dolaşacak ve bilinmeyen sayıda insanı öldürerek parçalayacaklardı. Lucas gibi sapık olan Toole nekrofili meraklısı ve yamyamdı. Lucas yamyamlığa karşıydı. Çünkü insan etini sert buluyordu. Bu yolculukları sırasında Ottis'in ergenliğe varmamış yeğeni Becky Frieda Powell da onların yanındaydı. Bu kız daha sonra Lucas'ın sevgilisi* nikahsız eşi ve nihayetinde de kurbanı olacaktı.

Lucas 1984'te ruhsatsız silah bulundurmaktan gözaltına alındı. Nezaretteyken gardiyanı yanına çağırdı ve "Kötü şeyler yaptım." Diye mırıldandı. Bununla birlikte çok sayıda cinayetleri bir bir itiraf etmeye başladı. Bunların bazıları doğrulanırken bazılarının ise yalan olduğu ortaya çıktı.

Bazı dedektiflere göre Lucas 69 kişiyi öldürmüştü* bazılarına göre ise 81 ve ya daha fazlasını.1985'te Lucas 10 cinayetten hüküm giydi. Bu bile idam cezası için gereğinden fazlaydı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

JEFFREY LİONEL DAHMER

 

(05/21/1960-11/28/1994)

(Milwaukee Canavarı)

 

"Onları yediğimde içimde tekrar dirileceklerini umut ediyordum"

"Bu yaptıklarımı bir insanın yapabileceğine inanmam çok zor"

 

21 Mayıs 1960'de doğdu. Babası Kimya Mühendisi* annesi psikolojik problemleri olan isterik bir kadındır. Annesi bütün gün yatakta* babası laboratuarda olduğu için Jeffrey kendi kendine büyümüştür denilebilir. Sık sık taşınırmış Dahmer ailesi* Ohio'ya geldiklerinde 8 yaşındayken yaşlı bir komşuları tarafından tecavüze uğramıştı ve bunun intikamını tüm insanlıktan almaya çalıştı. Aşırı sorunlu ve kendini ifade etme yetersizliğiyle dolu bir ergenlik döneminden sonra sonunda kendini en iyi ifade edebileceği yöntemi keşfetti. Sanıldığının aksine hiçbir davranışında cinsel güdüleri onu yönlendirmedi. Homoseksualiteye karşı olan tepkisini zorla homoseksüel ilişkiye girmek ve öldürmek gibi davranış bozukluklarıyla gösterdi ve bu şekilde kendini ifade etti. O bir homoseksüel değildi.

18 yaşında başladı cinayetlerine. İlk kurbanı bir otostopçu gençtir. Zaten bu ilk cinayette olayı aşmıştır Jeffrey* otostopçu çocuk ilişki teklifini reddedince demirle kafasına vurup öldürmüş* sonra ilişkiye girmiş* ardından mutfak bıçağıyla parçalamış ve bu parçaları asit dolu bir fıçıda eritmiştir. Kemiklerini ise çekiçle ezip bahçeye gömmüştür. Arada bir polisin dikkatini çekmiştir. 1986'da ortalık yerde mastürbasyon yaptığından dolayı bir ceza almıştır.

En acı vakalarından birisi* sudur: 1988'de 13 yasındaki bir çocuğa tacizden iki seneye mahkum oluyor* ama sonra "iyi halden" bırakılıyor. Bundan 3 sene sonra o 13 yaşındaki kurbanın küçük kardeşini buluyor ve evine getirip öldürüyor.

 

Yakalanana kadar 13 sene geçmişti ve 1978-1991 yılları arasında çoğu zenci çocuklardan oluşan toplam 17 kişiyi öldürdü. Öldürdüğü insan sayısı Henry Lee Lucas ile kıyaslandığında düşük olsa da akil hastalığı ve kurbanları üzerinde uyguladığı tekniklerden ötürü hayat hikayesi diğer seri katillere oranla bir çok filme konu olmuştur. Kurbanları genelde siyah homoseksüel erkeklerdir. Cinsel arzuları üzerinde deney yapmak için Dahmer kurbanlarına lobotomy uygulamış* yani beyinlerinin bir kısmını kesip çıkarmıştır. Aynen Ed Gein gibi Cannibalism Ve Nekrofili hastalığından muzdarip olduğundan kurbanları da bu uygulamalardan nasiplerini almıştır. Bunlardan kimisiyle öldürmeden önce* kimisiyle de sonra ilişkiye girmiştir* kimisinin ise pazılarını ve poposunu yemiştir. Kafasını matkapla deldiği bir diğer grubu ise robota çevirmeye çalışmıştır

 

Son kurbanının bir şekilde kaçmaya çalışması ile yakalanmıştır. 14 yaşındaki Asyalı kurbanı yari sarhoş ve çırılçıplak şekilde sokağa kaçmayı başarmıştır. Peşinden giden Jeffrey Dahmer* sokakta çocukla ilgilenen insanları onun gay olduğuna ve aralarında tartışma çıktığına inandırmayı başarmış* çocuğu eve geri götürüp öldürmüştür.

Durumdan şüphelenen sokak sakinleri polisi aramış* Pedofili şüphesi ile eve giden polis ağır kokular karşısında arama yapınca foyası ortaya çıkmıştır. Yakalandığında "Bu yaptıklarımı bir insanin yapabileceğine inanmam çok zor" demesi dikkat çekicidir.

 

Wisconsin'de 28 Kasım 1994'te hapishanenin çamaşırhanesinde bir zenci tarafından arkadan kafasına -tesadüfe bakin ki- indirilen bir demir çubuk darbesiyle öldürülmüştür. Öldüren kişi ifadesinde "Tanrıdan onu öldürmem için emir geldi" demiştir.

Jeffrey Dahmer'i diğer seri katillerden ayıran en önemli özelliği* genel olarak cinayet işleyen kişilerin kurbanlarını öldürmeden önce onlara işkence etmek suretiyle kendilerini tatmin etmeleri ve yeterince doyuma ulaştıktan sonra öldürme eylemine geçmeleridir. Dahmer içinse tam tersi geçerlidir* önce öldürüp ardından eğlenmeye başlar. On iki kişilik bir kurban listesi olmasına rağmen dünyanın en ünlü seri katilleri arasındadır. Kurbanlarını genelde gay barlardan seçen* onları katlettikten sonra ırzlarına geçen* hatıra olarak kafataslarını ya da cinsel organlarını kesip saklamadan önce de hoşuna giden yerlerini yiyen en büyük zevki ise saatlerce balığının gözlerine bakmaktır. Normal bir ailesi* üstün sayılabilecek bir zekası* iyi bir eğitimi ve gözle görülür problemleri olmadığı için yaptıklarına bir sebep bulunamamış ve Dahmer psikologların ilgisini çeken bir vaka olarak kalmıştır.

 

Hakkında Film:

Secret Life: The Jeffrey Dahmer* 1993* David Bowen tarafından çekilmiştir.

Hakkında Kitap:

The Men Who Could Not Kill Enough* 1972* Anne E. Scwartz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RİCHARD RAMİREZ

 

"Night Stalker"

(GECE AVCISI)

 

"Sizi ahmaklar beni hasta ediyorsunuz. İntikamım alınacak. Hepimizin içinde bir şeytan yaşar."

 

Gece Avcısı olarak tanınmıştır. Karanlık evlere sızarak içeride uyuyanları katlederdi. 1985 yılının bahar ve yaz döneminde 6 aylık bir süre içerisinde Los Angeles şehrinde kimse kendini güvende hissedemedi. Önce evin erkeğini öldürür* sonra da karısına her türlü sapıklığı yapardı. Yaşları 30 ile 83 arasında değişen kurbanları silahla vurulmuş* bıçaklanmış* sopayla dövülmüş ve vahşi bir şekilde katledilmiş olarak bulunuyordu. Bir defasında bir kadının gözlerini çıkarmış ve bunları hatıra olarak yanına almıştı. Bazen Kurbanlarının üzerine Satanist Yazılar kazırdı.

 

1985 Ağustosunun başı itibariyle* resmi olarak 12'den fazla cinayet işlediği kesinleşmişti. Birkaç hafta sonra bir saldır esnasında adamı başından vurmuş* kadına tecavüz etmiş ve çiftin arabasıyla kaçmıştı. Çalınan arabayı bulan polis* çok temiz bir parmak izi elde etti. Bu izler basit bir hırsız olarak bilinen Richard Ramirez'in izlerine uyuyordu. Şüpheli için tüm ayrıntıları içeren bir bülten hazırlandı ve fotoğrafları yerel basında yayınlandı.

 

31 Ağustos 1985 tarihinde Ramirez Doğu Los Angeles'te İspanyolların yoğun olduğu bir bölgede bir kadını arabasının içinden kaçırmaya kalktı. Kadının çığlıklarını duyanlar onu tanıdılar ve bir linç süreci başladı. Ancak Polis erken geldi ve onu öfkeli kalabalığın elinden kurtardı.

 

Mahkemede birkaç küçük çocuğun kaçırılarak tecavüz edilmesi dahil 13 kişiyi öldürmek ve bir dizi suçtan yargılandı. Suçlu bulundu ve idama mahkum edildi. Ceza açıklandığında "Vay be* Ölüm Toprakla Gelir. Disneyland'da görüşürüz." Demiştir. Mahkemeler sırasında tuhaf davranışlar sergiliyor ve sol ayağına çizdiği beş köşeli yıldızı basın mensuplarına gösteriyor* Satanist söylemlerde bulunuyordu. Periyodik olarak 'şeytan* şeytan* şeytan..' sözünü tekrar ediyordu.

20'den fazla kişiyi öldürdüğü sanılıyor ve hücresinde idamı bekliyor.

 

Hakkında Kitap:

 

Night Stalker* 1991* Cliffort L. Lindecker

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

THEODORE ROBERT BUNDY

 

(1946-1989)

 

"Biz seri Katiller* oğullarınızız* kocalarınızız* biz her yerdeyiz. Ve yarın çocuklarınızdan daha çoğu ölmüş olacak."

"Bazen kendimi vampir gibi hissediyorum"

 

Ruhsuz ama zekiydi* güzel giyinen ve kadınların ilgisini kolayca çeken bir cazibe sahibiydi. Gayrı meşru olarak doğmuştu ve annesi bunu ondan gizledi. Çocukluğu döneminde hayvanlara işkence eder ve kız kardeşini röntgenlerdi. Kendisi 12 yaşındayken 9 yaşındaki kaybolan arkadaşını da öldürmüş olabileceği yıllar sonra gerçek yüzü ortaya çıktığında düşünülmeye başlandı. Tecavüzcü ve seri katil olarak 36 kişiyi öldürdü. Belki de yüzlercesini. Yakalandı. 24 Ocak 1989'da Elektrikli Sandalyede İdam edildi. Hapishane duvarlarının dışında toplanan yüzlerce kişi onun idamını şampanya içerek kutladı.

Ted Bundy'nin hayvani süper egosu ilk olarak Washington Üniversitesinde öğrenciyken ortaya çıkmıştı.1974 yılı içerisinde 7 ayda 7 kadını öldürdü. Bir kadının da ****l çubukla önce kafasını parçalamış ve çubuğu rahmine sokarak kalıcı beyin hasarlarına sebep olmuştu.

Buradan ayrılıp Utah Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Salt Lake bölgesinde genç kadınlar kaybolmaya başladı. Bunların arasında polis şefinin genç kızı da vardı. Çıplak ve parçalanmış olarak bir kanyonda bulundu.

Bundy arada bir Colorado'ya yolculuklar yapıyordu. Bu sırada Colorado civarında en az 5 kadın kayboldu.

1976'da yakalandı. Ancak iki defa kaçmayı başardı. Birinde Adliye binasında bir pencereye tırmanarak* diğerinde ise hücresinin tavanında bir delik açarak.

Ocak 1978'de Florida'da ortaya çıktı. Artık iyice azıtmıştı. Geceleri genç kadınların yatak odalarına gizlice giriyor ve ona işkencelerle tecavüz ediyordu. Bir kadının göğsünü koparacak kadar ve bir kadını kalçasını derince ısırdığında Diş izlerinin kendisini ele vereceğini düşünmemişti bile. Florida polisi onu çalıntı bir arabada yakalayınca yapılan karşılaştırmada diş izlerinin faili olduğu anlaşıldı.

Cinayet islemeye başladığı 1973 yılından yakalandığı 1978 yılına kadar toplam 28 kişiyi öldürdüğünü itiraf etmiştir. Ancak FBİ dedektiflerine göre bu sayı 30 ile 100 kurban arasında değişmektedir. Yakalanmasına rağmen Bundy iki kez kaçmayı başarmıştır. 1975 yılında yakalandığında adam kaçırmaktan 15 yıl ceza almıştır* 1978 yılında yakalandığında ise olum cezasına çarptırılmıştır.

İyi görünümlü bir hukuk öğrencisi olmasından dolayı birçok filme ve kitaba konu olmuştur. Örneğin Copycat filmindeki seri katil* hayranı olduğu Ted Bundy'nin cinayet sahnelerini tekrarlayarak cinayetler isler. Özellikle ilginç olan* cezaevinde kaldığı yıllarda Bundy'nin birçok kadından evlenme teklifi almış olmasıdır.

Kurbanlarının bedenlerinde bıraktığı diş izlerinden yakalandığı söylenir. Kurnaz seri katilimiz yakalanmadan önce dişlerini kırmaya çalışmışsa da bu bir ise yaramamıştır.

İste Bundy`nin bilinen 28 kurbanı

 

Lonnie Trumbull 6/23/66

Kathy Devine 11/25/73

Lynda Ann Healy 2/1/74

Donna Manson 3/12/74

Susan Elaine Rancourt 4/17/74

Kathy Parks 5/6/74

Brenda Baker 5/25/74

Brenda Ball 6/1/74

Georgeann Hawkins 6/11/74

Janice Ott 7/14/74

Denise Naslund 7/14/74

Jane Doe 9/2/74

Nancy Wilcox 10/2/74

Melissa Smith 10/18/74

Laura Aimee 10/31/74

Debbie Kent 11/8/74

Caryn Campbell 1/12/75

Julie Cunningham 3/15/75

Denise Oliverson 4/6/75

Melanie Cooley 4/15/75

Lynette Culver 5/6/75

Susan Curtis 6/28/75

Shelley Robertson 7/1/75

Nancy Baird 7/4/75

Debbie Smith 2/?/76

Lisa Levy 1/15/78

Margaret Bowman 1/15/78

Kimberly Ann Leach 2/9/78

Yale mezunu psikopat dahi. Yakalandıktan sonra seri katil profilleri üzerine FBİ'la iş birliği yapmıştır. Şu yorumu ünlüdür:

 

Seri katillerin yakalanmasının sebebi alışkanlık. Bir işi ilk kez yaptığınızda çok dikkat edersiniz. Her şeyin düzgün olmasını istersiniz. Ama 20. Kez yaparken o kadar da önemsemezsiniz.

Özellikle kurbanlarını güzel ve koyu renk saçlı kadınlar arasından seçmiştir. Kurbanlarını tecavüz ettikten sonra kör bıçakla öldürmüştür.

Her öldürdüğü bayana tecavüz etmesiyle bilinen Bundy* tecavüz eylemini öldürdükten sonra gerçekleştirmeyi uygun gören bir ölü sevici niteliğindedir. Yaşayan bayanlarla ilişki kurup öldürmek maiyetinde bir eylemi olmamış* özellikle ölü sevici özelliğini uygulayabilmek amacıyla öldürmüştür* diyebilinir.

Bütün kurbanlarının ilk kız arkadaşına benzediği de söylenir.

Bazı cesetleri evde pişirdiği* korkunç kokular yayılmasına rağmen komsularının polislere eğitimli yakışıklı çok efendi çocuk diye ifade verecek kadar güvenmeleri nedeniyle yakalanmadığı* ilk yakalanışında saldırdığı kızlardan birinin nasılsa aşık olduğu için polise bunu söylemeyip bile bile serbest kalmasını sağladığı söylenir.

Hakkında Film:

Copycat

Hakkında Kitap:

The Stranger Beside Me* 1988* Ann Rule

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ZODİAC KİLLER

 

'İnsanları öldürmeyi seviyorum* çünkü çok eğlenceli'

'İnsanları avlamak* bütün sporlardan daha çok heyecanlandırıyor'

O geceleri dolaşan silahlı bir katildi. Kurbanlarını rasgele seçiyordu.

İlk cinayetini 1968 yılında isleyen* en son 1978 yılında kendisinden haber alındıktan sonra ortadan kaybolan ve bugüne kadar asla yakalanamayan* kriminoloji tarihinin ikinci bir Karındeşen Jack vakası olarak adlandırılan ünlü seri katil.

İlk cinayetini California'da isledikten sonra polise mektup göndererek "Bu son olmayacak" diye yazmış* daha sonra bunu alışkanlık haline getirerek her cinayet sonrası polislere şifreli mesajlar gönderip Zodiac işareti ile imzaladığından kayıtlarda adi The Zodiac Killer olarak kalmıştır.

San Francisco'da 1968 Aralık ile 1969 Ekim arasında 5 insanı öldürdü ve 2 insanı yaraladı.

Zodyak olarak tanınan Katilin ilk cinayeti* 20 Aralık 1968'de California'da arabasını içinde oturan çifti öldürmesidir.

5 Temmuz 1969'da Zodyak yeniden vurdu. Yine arabasında oturan bir çifti hedef aldı. Kadın öldü* adam ise yaralı kurtulmayı başardı.

San Francisco gazetelerine Zodiac işaretli mektuplar gönderildi. Mektuplarda bir şifre vardı. Çözümü ise:

'Cennette yeniden doğacağım ve bütün öldürdüklerim benim kölelerim olacak. Size ismimi vermeyeceğim. Çünkü sonraki hayatım için köle toplamamı yavaşlatmaya veya durdurmaya çalışacaksınız.'

Katilin* 27 Eylül 1969 Berryesa gölünde yeniden ortaya çıktı. Burada piknik yapan çifte saldırdı. Telefonla cesetlerin yerini polise bildirdi.

Son kurbanı* 11 Ekim 1969'da San Francisco'da vurularak öldürülen taksi sürücüsüydü. Sürücünün kanlı gömleğinden kesilmiş parçalar ve bir mektup* daha sonra San Francisco Chronicle gazetesine yollanacaktı. Mektupta 'Bir sabah bir okul otobüsünü ortadan kaldıracağım' yazısı vardı. Neyse ki böyle bir olay olmadı.

Cinayetleri sırasında* göz kısımları delik* üzerine beyaz renkle zodiak işareti yapılmış siyah bir kukuleta kullandığı için adı Zodiak Killer olarak anılır.

Bundan sonra ortadan kaybolan katil* hiçbir zaman yakalanamadı. Cinayetlerine halen devam ettiği söylentileri halk arasında sürmektedir.

Kriminoloji açısından örnek teşkil eden Cheri Jo Bates cinayetinin de dahil olduğu yüzlerce suçun faili olarak aranmaktadır. Her cinayetinden sonra kah bölgenin Emniyet Müdürüne kah Belediye Başkanına gönderdiği şiirleri polis ve avukat yetiştiren müesseselerde ders konusu olarak islenir.

Hakkında Kitap:

Zodiac -Robert Graysmith

Hakkında Film:

1971 yılında çekilen Dirty Harry filmine de esin kaynaklığı etmiştir. Dedektif rolündeki Clint Eastwood'a mesajlar gönderen seri katilin filmdeki adi Scorpio'dur. Seri katil Amerika'da neredeyse Ed Gein kadar popüler ve internette adına açılmış birçok fan sitesi bulunmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KARINDEŞEN JACK JACK THE RİPPER

 

"Tarihe bakıldığında 20.yüzyılı benim başlattığım görülecektir"

 

Dehşet* 31 Ağustos 1888 de sabahın erken saatlerinde başladı. Kabaca sabah 3:45 sularında Londra'nın East End bölgesindeki* ıssız ve loş bir sokakta yürüyen hamal George Cross* muşambaya sarılı bir şeye çarptı. Yakından bakınca* bu yığının parçalanmış bir kadın vücudu olduğunu anladı. Kadının daha sonra 42 yaşındaki Mary Ann Nicholls adında bir hayat kadını olduğu ortaya çıktı. Gırtlağı kesilip karnı açılmıştı ve cinsel organında bıçak yaraları vardı.

 

O zaman kimse farkına varmasa da* Mary Anne Nicholls ün bu korkunç ölümü suç tarihinde tüyler ürpertici bir dönüm noktası teşkil edecekti. Bu cinayet* yalnızca önce Londra ya sonra da tüm dünyaya etkisi şok dalgaları şeklinde yayılacak bir cinayetler zincirinin ilk halkası değildi. Aynı zamanda çok daha önemli bir şeye işaret etmekteydi: seri seks cinayetlerinin modern döneminin başladığına.

 

Nicholls cinayetinden bir hafta sonra* ilk cinayet mahallinden 800 metre uzaklıkta* pansiyon olarak kullanılan bir binanın arkasında*kötü beslenme ve veremden muzdarip 47 yaşında bir hayat kadını olan Annie Chapman ın parçalanmış cesedi bulundu. Chapman ın kafası neredeyse vücudundan kopmuştu* katil tüm buyun adalelerini kesmişti ve neredeyse omuriliğini de koparmıştı. Ayrıca iç organları da karnından dışarı çıkarılmıştı.

 

Katilin gerek kimliği asla bilinemeyecekti. Ancak birkaç hafta sonra Metropoliten Polisi kışkırtıcı bir mektup aldı. Mektup suçlu olduğunu söyleyen şahıs tarafından yazılmış ve takma isimle imzalanmıştı. Bu isin halk tarafından benimsendi. Bu andan itibaren çılgın Whitechapel Kasabı* bu korkunç isimle aranacaktı: Karındeşen Jack.

 

Polisin Karındeşen in mektubunu almasından iki gün sonra katil* Elizabeth Stride adında İsveçli bir hayat kadının boğazını kesti. Kurban üzerinde diğer korkunç şeyleri yapamadan* yaklaşan bir arabanın sesiyle işini yarım bırakmak zorunda kaldı. Oradan hızla kaçan Karındeşen* Cathrine Eddowes adında* kaldırımda sarhoş bulunduğu için karakola götürülerek ayılana kadar orada tutulan ve henüz salıverilmiş olan 43 yaşındaki bir hayat kadınına rastladı. Onu ıssız bir meydana götürdü ve orada boğazını kesti. Ardından şeytani bir öfkeye kapılarak kadının yüzünü tamamen parçaladı* vücudunu kuyruk sokumundan göğüs kafesine kadar kesti* bağırsaklarını dışarı çıkarttı ve sol böbreğini alarak uzaklaştı.

 

Karındeşen tarafından gerçekleştirilen son suç aynı zamanda en korkuncuydu. 9 kasım gecesi* 3 aylık hamile olan 25 yaşındaki İrlandalı bir hayat kadınıyla onun odasına gitti. Gecenin ortalarına doğru onu yatakta öldürdü* birkaç saat boyunca keyifle cesedi parçaladı iç organlarını dışarı çıkarttı* burnunu ve göğüslerini kesti* bacaklarının etlerini sıyırdı.

 

Bu olaydan sonra* Whitechapel cinayetleri birden bire durdu. Karındeşen sonsuza kadar ortadan yok oldu* tarihten çıkıp efsaneler alemine karıştı.

 

O günden beri konu üzerine kafa yoranlar bir kasaptan İngiliz tacının veliahdına kadar bir dolu şüpheli öne sürmüşlerdir. Bu iddiaların çoğu eğlenceli okuma malzemeleri teşkil eder* ancak Karındeşen in gerçek kimliği yüz yıldır değişmedi: O* merak uyandıran* muhtemelen hiç çözülemeyecek bir sırdır.

 

"Boğaz bir bıçakla kesilmiş* kafa vücuttan neredeyse ayrılmıştı. Karın kısmen parçalanarak açılmış ve her iki göğüs de kesilmiş. Burun kesilmiş* alnındaki deri yüzülmüş ve uyluklardan ayaklara kadar etler kemikten sıyrılmış. Bağırsaklar ve vücudun diğer parçaları yoktu* ancak karaciğer vs. bu zavallı kurbanın ayakları arasına yerleştirilişti. Bacaklardan çıkarılan etleri göğüsler ve burun katil tarafından masanın üstüne konmuş ve kadının ellerinden biri midesinin içine sokulmuş."

 

Karındeşen Jack in son kurbanı Mary Kelly'nin nasıl bulunduğunu anlatan 1888 tarihli bir gazeteden

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HAROLD SHİPMAN

 

Bütün şüphelerin ötesindeki katil İngiliz Doktor Harold Shipman'ın 27 yıllık meslek hayatında 250 kişiyi öldürdüğü raporla belgelendi. Yakın tarihimizin en ilginç seri katili olarak da değerlendirilen Shipman* İnglitere'nin Manchester bölgesinde doktorluk yapıyordu.

 

"Bütün şüphelerin ötesindeki katil" olarak da nitelendirilen Dr. Shipman hakkındaki rapor hakim Janet Smith tarafından hazırlandı. Shipman'ın 1971-1998 yılları arasında toplam 250 kişiyi öldürdüğü tahmin ediliyor. Shipman'ın hastalarını yüksek dozda morfinle öldürdüğü belirlendi.

 

Dünya tarihinde bir tek seri katil Shipman'dan daha fazla insan öldürdü. O da Kolombiyalı Pedro Lopez Monsalve. 1980 yılında yargılanan Monsalve'nin 1970'li yıllarda Kolombiya* Peru ve Ekvator'da 300 kişiyi öldürdüğü belgelenmişti. Monsalve* 60 kız ve erkek çocuğunu tecavüz ettikten sonra öldürmüştü.

 

Dr. Shipman hakkında şimdiye kadar beş rapor daha hazırlandı. Hakim Smith hazırladığı yeni raporunda Shipman'ın 15 yeni cinayet daha işlediğini belgeledi. Bu cinayetlerin ise İngiltere'nin Yorkshire bölgesinde 1971-74 yılları arasında henüz genç bir doktorken gerçekleştiği belirlendi.

 

İntihar etti

 

Shipman hakkındaki ilk şüpheler ise Pontefract'ta 137 şüpheli ölümün kendisi ile bağlantılandırılması sonucunda başlamıştı. Hakim Smith raporunu kamuoyuna açıklarken yaptığı değerlendirmede* "Benim çıkardığım sonuç Shipman'ın yaklaşık 250 kişiyi öldürdüğü" dedi.

 

Shipman Pontefract hastanesinden sonraki cinayetleri ise Hyde'de bulunan kabinesinde gerçekleşti. Evli ve dört çocuk babası olan Shipman* 1998 yılında bir cinayet sonucunda tutuklandı. 2000 yılında ise işlediği 15 cinayetten dolayı ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Shipman geçtiğimiz yılın ocak ayında 57 yaşındayken hücresinde intihar etti.

 

1971-1974 yılları arasında işlenen cinayetlerden sadece üçünün Shipman tarafından işlendiğinin belgelendiğini açıklayan Smith* 12 cinayetin daha Shipman tarafından yapıldığına yönelik şüphelerinin bulunduğunu açıkladı. Bu cinayetlerden birisi de 4 yaşındaki bir kız çocuğunun 1972 yılında öldürülmesi.

 

Smith* Shipman'ın kabinesinde meydana gelen ölüm olaylarının yüzde 15'nin şüpheli olduğunua belirtti. Yapılan hesaplara göre de ise bu rakam 237 ile 238 arasında değişiyor. Pontefract'taki şüpheli ölümler de Shipman'ın listesine eklendiğinde toplam 250 dolayında cinayet oluyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yok kusura bakma Serkan okuyamadim hepsini, okuduklarim yeti de arti bile..

 

moralim bozuldu gece gece.. :(

 

Birde birkac yazinin altin da Filmi diye geciyor...insanlar nasil izleyebiliyorlar anlayamiyorum

 

Burada kendi kendime soruyorum, izleyen yada izleyecek olan gencler bu filmleri örnek almazlar mi

 

Vardi gazete de epey önce aslin da demek istedigim ile ilgili bi haber... filmi izlemis, aynisini yapmis.. diye.

 

Gerci olayi suan hatirlayamiyorum.

 

O kadar cok dolu ki sayfalar gazeteler de, benzer hadiseler le.. ayrica film olarak cevirmelerine hic ama hic anlam

 

veremiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yok kusura bakma Serkan okuyamadim hepsini, okuduklarim yeti de arti bile..

 

moralim bozuldu gece gece.. :(

 

Birde birkac yazinin altin da Filmi diye geciyor...insanlar nasil izleyebiliyorlar anlayamiyorum

 

Burada kendi kendime soruyorum, izleyen yada izleyecek olan gencler bu filmleri örnek almazlar mi

 

Vardi gazete de epey önce aslin da demek istedigim ile ilgili bi haber... filmi izlemis, aynisini yapmis.. diye.

 

Gerci olayi suan hatirlayamiyorum.

 

O kadar cok dolu ki sayfalar gazeteler de, benzer hadiseler le.. ayrica film olarak cevirmelerine hic ama hic anlam

 

veremiyorum.

 

 

Özenen insanlara bir anlam veremem başkalarının hayatlarına özenenler bence akılsızlıktır bir seri katilin yattıgı hapishaneye yüzlerce mektup geliyormus hala anlam veremiyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.