Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

GÖRKEMLİ KAYBEDENLER...


Önerilen İletiler

Rüzgâr esti ve kaybettik

 

Kırık sevgilerin buruk bir cinselliğe, parçalanan şefkatin kristalleşen yalnızlıklara dönüştüğü üç yüz yıl içersinde nehirlerden çok sular akar. Ve elbette aynı sularda yıkanmak mümkün değildir. Ancak soru şudur, bekler: Değişim önceliği kimdedir? Yanıtını Cohen şarkılarında değil bu kez romanında arayın!

 

Bırak soğuk rüzgâr essin, beni sevdiğin sürece

Doğu-Batı farketmez, sınava dayanabilirim,

Beni sevdiğin sürece

 

Leonard Cohen’in Görkemli Kaybedenler adlı kitabı insanlık tarihinin içinden geçen ve rüzgâra bırakılmış olan bir kimlik sorgulamasıdır. Rüzgâr, kimliklerdeki asıl kırılmanın nedeni olan 17. yüzyılda esmeye başlar ilkin, Kanada’da; ardından 20. yüzyılın en civcivli yıllarına, 1960’lara uğrar. Yine Kanada’dadır mekân. Kırık sevgilerin buruk bir cinselliğe, parçalanan şefkatin kristalleşen yalnızlıklara dönüştüğü üç yüz yıl içersinde nehirlerden çok sular akar. Ve elbette aynı sularda yıkanmak mümkün değildir. Ancak soru şudur, bekler: Değişim önceliği kimdedir? Kızılderililerin kanıyla kızıllaşan nehrin kimyasında mı, yoksa Kızılderililikten Hıristiyanlığa kayan insanın kimliğinde mi? Aynı topraklarda yaşarken üç yüz yıl önceki atalarımızın hangi iç burkucu deneyimine benzer yaşadıklarımız; hangisine benzemez? Ya da değişmiş miyizdir gerçekten? Bizi özünde hâlâ aynı kılan zamanının kudretsizliği mi, yoksa insandaki zaaflar mıdır?

Görkemli Kaybedenler’i ne zaman elime alsam bu sorularla çevrilmiş bulurum kendimi. Kitabın okura sunduklarının evrenselliği ve buna karşın bu evrenselliği hedef alan üslubu karşısında ürpermemek elde değildir. Cinselliğin insanın içini bu denli burkan yanına yapılan vurgu da bu yüzden çarpıcıdır zaten; ölme anındaki son diriliş gibidir cinselliğe yapılan gönderme.

 

Kocaman bir şiir gibi

Temelinde din ve din üzerinden yaratılan alanlara getirdiği eleştirilere, aydının buhran dolu sorumluluklarını da yüklersek, sadece Kanada ve geçmişte bir zamanın izinde değil, şimdiki zaman ve her yerin açmazına da parmak basan kocaman bir şiir olduğunu savlayabiliriz Görkemli Kaybedenler’in.

Dolayısıyla kitabı soyut bir aşkın sacayakları biçiminde özetleyemeyiz. Görkemli Kaybedenler kaybedişin flamasını hayalin gerçeğe yenildiği yerde göndere çekmez sadece, aynı zamanda kitap boyu okuru bitap düşüren üslubuyla da bu gerçeğin hayal tanımazlığını kendine başdüşman edindiğini ilan eder.

İnsanının savruluşuna denk düşen bu sürecin ilk tanıklarından biridir Catherina Tekakwitha. 1656-1680 yılları arasında yaşamış bir Mohawklı, Cizvitlerin azize ilan ettikleri eski bir yüz olarak karşımıza çıkar kitapta. Kanada’da Hıristiyanlığın resmi bir surete bürünmesi sonucunda insanlığın, özellikle de Kızılderililerin neyi, nasıl kaybettiklerinin sembolüdür. 20. yüzyıla bakıldığında yaşananları daha net seçeriz; uzaktan bakmak ayıpları çıplak kılar çünkü. Gerçi 20. yüzyılın hali de kelin hali gibidir... Geçmişte bir ırk yok edilmiş ve bu kıyımla birlikte var edilenler eksik kalmıştır. Evet cennet bellidir kutsal ve tütsülenmiş ruhlar için ama yeryüzündeki ruhlar eğretidir. Dahası da vardır: Öteki dünya için iman esastır ama yeryüzündeki gerçeğin çivisi çıkmıştır. Ve daha ötesi: İlahi olduğu savlanan gelecek tüm ulviliği ile bellidir ama dünyanın şimdiki zamanı savaşlar uğruna dökülen kandır ve bu kan insanının en temel nedeni olan yaşam için esastır; insanlık katında bir hiç uğruna akıtılmıştır.

 

İnsanlık tarihi bir aldatmaca

Kitaba eşlik eden dil oyunlarının akıl oyunlarına karıştığı yerde insanlık tarihinin koca bir aldatmaca, meşrulaştırma fikrinin insanın özerk alanlarına kasteden devasa bir proje olduğunu da bir kez daha görürüz. Catherina Tekakwitha ile anlatıcımızın güncel tarihi arasında yaklaşık üç yüz yıl vardır ancak insan hayatına ödetilen bedeller, suretleri değişse bile özünde aynı kalarak üç yüz yılı neredeyse üç gün mesafesine indirgemiştir.

Zamana bu kadar uzak ve bu denli yakın olabilir miyiz? Cohen’in sergilediği insan ayıpları şebekesine göz attığımızda yaşamlarımızın yalnızlığına zamansal kılıflar bulamayacağımızı anlarız. Cinsellik, en kaba biçimiyle hemen her kutsal ‘tapınağa’ bulaşmış, kutsal olanın kutsal olmayanla tanımlandığı yaşamlar, bu noktadan yeryüzene saçılan doğrular ve yanlışlar fikriyle her anlamda sekteye uğramıştır.

Bu noktada Cohen’in Görkemli Kaybedenler’i “Bu denli savrulmayı neden hak etmiş olabiliriz?” sorusuna cevap filan aramaya yeltenmez. Ona göre kaybetmiş olmak en güzelidir.

 

GÖRKEMLİ KAYBEDENLER

 

Çeviren: Algan Sezgintüredi

Ayşe Düzkan

Versus Kitap

2008, 307 sayfa

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.