Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Çağrı

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    8
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Çağrı - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Arkadaşlar, bazı ayrıntıları kaçırıyoruz, bunu galiba ilk yazımda yazmıştım; Türkiye'de kim azınlıktır - kim değildir, hepsi belirlidir.Her etnik gruba azınlık denmez. Herhangi bir grubun azınlık sayılabilmesi için bilimsel olarak belirlenmiş bir takım kriterlere uyuyor olması gereklidir. Lozan Ant.da kabul edildiği üzere Rumlar ve Ermeniler azınlıktır, ve azınlık hakları tanınmıyor denilen Türkiye'de bu vatandaşlarımızın her türlü hakkı devletimiz tarafından sağlanmıştır zaten. Hatta Lozan Ant. ile aldıkları haklarla yetinmeyip ( azınlık halkı değil fakat onları koz olarak kullanmaya çalışan ABD ve Yunanistan ), antlaşmanın kurallarını delip Fener Rum Patrikhanesi'ne "Ekümenlik" statüsü vermeye çalışıyorlar. Batı dünyasının İstanbul'u kaybettiğinden beri en büyük amacı ya geri almaktır ya da bunu başaramazlarsa Vatikan benzeri bir yapılanmaya gitmektir. ABD ise biraz daha bencil ve kurnaz; onun amacı Ortodoks dünyasını tek bir noktadan yönlendirebilecek yektide bir Patrikahane oluşturup, en büyük rakibi Rusya'nın siyastine etki edebilmektir. Arkadaşlar, dünya siyasetini yönlendiren insanlar sizin kadar iyi niyetli değil ve adalet inançları da yok. Uluslarası politikaya ait konuları konuşurken bunu gözardı etmeyelim. Kürt vatandaşlarımızın ezildiğini iddia edip bizi yıpratmaya çalışan bu akbabalar, eğer işlerine gelirse bir kaşık suda boğarlar onları. ABD, Kuzey Irak'ta tetikçiliğini yaptırmıyor mu Kürtler'e? Eğer biz asker gönderseydik Irak'a, zannediyor musunuz ki Kürtler'i bu kadar el üstünde tutacaklardı? Hala daha bulamadıkları kimyasal silah bahanesiyle işgali yapanlar, '80'li yıllarda yüzbinlerce Kürt Halepçe'de bu silahalarla imha edildiğinde neredeydi ki acaba? Bir kez daha söylemekte fayda var, Kürtler Türkiye'de "azınlık" değildir. Bunun aksini ben -sen - o, kim söylerse söylesin yalandır, adama gülerler, git bir ansiklopedi aç derler. Niye hem Türk halkını hem diğerlerini eğiteceksin diyoruz ki, bu ülkenin eğitim olanaklarından kim bir diğerinden az yararlandırılıyor, olan fakir halka oluyor. Kürt diye okula alınmayan bir tanıdığınız mı var? Aslında iyi taktik, "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek". Biz Kürtler'i azınlık olarak adlandırırsak, onlara farklı ayrıcalıkalar tanır, gönüllerini hoş tutarsak, aman pkk akıllarını çelmesin, aman bizi bölmek istemesinler diye bu ülkede ikilik yaratacak koşullar sağlarsak bu ülkeyi bize bağışlarlar. Oh ne ala... Üstelik Kürtler'in böyle bir talebi de yok, ne toprak talebi ne de herhangi bir ayrıcalık. Benim "ben pkk'lıyım" diyen arkadaşım var. Neden diye sorunca, "e, Diyarbakırlı'yım da ondan" diyor. Adamlara Kürt olmakla, Diyarbakırlı olmakla pkk'lı olmak aynı şey diye belletilmiş.Bu bir propaganda sonucu olmaktadır. Ben okullarımda oturup bunun böyle olmadığını mı anlatacağım??? Bu hangi eğtimle sağlayacaksınız. Ya da zannediyor musunuz ki bu fikre vahiy yoluyla ulaşıyor arkadaşım... Biz bataklığı krutmayalım, bu sapık tohumların ekilmesini engellmeyelim de, bunlardan etkilenen insanları alalım, teker teker rehabilite edelim, Allah aşkına, mantıklı geliyor mu???? Biz bu propagandanın pkk'nın siyasallaşmaya çalışan kanadı tarafından yapıldığını bilemeyecek kadar saf değiliz ki... apo beyimizin cezaevinden verdiği fetvaları izlesek zaten olayı çözeriz!!! Herkese iyi akşamlar
  2. Shatin'in dediklerine bir itirazım olamaz, hem Osmanlı'nın bir cihan imparatorluğu olması sebebiyle hem de Anadolu'nun Türkler'in gelmesinden önce de birçok uygarlığı barındırması sebebiyle zengin bir geçmişe ve kültürel yapıya sahibiz ve bunu inkar etmek, elimizdeki zenginliği inkar etmek olur. Beni kaygılandıran olay; çeşitli alt kültürleri Türkiye'nin birer siyasi öğesiymiş gibi sunup, ortaya mozaik bir yapı çıkartıp ülkemizin farklı yapılandırmalara sürüklenmek istenmesi. Yoksa dünya üzerinde herhangi bir ülke yoktur ki tamamen tek bir kültür yaşansın. Ben İzmirli'yim, dedelerim Arnavut göçmeni, eşe dosta baktığımda herkesin bir göçmenlik hikayesi var; Boşnak, Bulgar göçmeni, Batı Trakya vs... Nasıl ki Anadolu'da doğum yerine, yetiştiği kültüre göre bir karekter yapısı mevcutsa aynı şey göçmenler arasında da vardır. Konyalı farklıdır, Erzurumlu farklıdır, Arnavut farklıdır vs... Fakat kim bu karekteristik özellikleri, bizim Türk olduğumuzu gölgeleyecek, milli kimliğimizi zaafa uğratacak şekilde sunabilir ki??? Tamam, kendini Türk olarak görmeyen, etnik olarak da Türk olmayan gruplar var. Kimse kendinin, olmadığı birşey yapılmasına izin vermez. Elin Avrupalı'sı beni eritmeye çalıştığında ben "eyvallah" diyor muyum? Benim kimsenin kimliğine, diline, örf - adetine karışacağım yok, herkes keyfine göre yaşasın. Ama eğer birileri çıkar da kanımızı akıtarak aldığımız, vatan yaptığımız bu topraklar üzerinde hak iddia etme cesaretini gösterirse, aklısıra uzun vadeli, inceden inceden kurnaz planlar uygulamaya kalkarsa, onlara da dur diyecek birkaç Türk çıkar bu memleketten. Ben "yabancılar" dedikçe arkadaşlar kızıyorlar ama tarihe bir bakalım, ne zaman bu coğrafyada bir karışıklık çıkmışsa, birilerinin yaptığı planlar yüzündendir, ve bakın bakalım haklarının yendiğini iddia edenler tarih boyunca en müreffeh zamanlarını hangi milletin idaresi altında yaşamışlardır. Eğer diyorlarsa ki " bu topraklar bizim, biz özgürlük istiyoruz" , o zaman biraz savaşmaları gerekecek, çünkü ben bu vatanın benim vatanım olduğunu iddia ederken, yedi düvelle savaşmış atalarımın bana verdiği sorumluluğu yerine getiriyorum. Ha birileri çıkıp da diyebilir, Kürtçe TV'nin, dil kurslarının bunlarla ne alakası var, diye. Arkadaşlar, ayağımız takılıp düşüyoruz sürekli ama baktığımız yer (hep)düştüğümüz yer. Biraz da kafamızı çevirip, takıldığımız taşa bakalım. Aramızda ABD'nin Irak'ı işgalinin amacının oraya demokrasi götürmek olduğuna inanan var mı? Peki kendi vatanımızı Irak kadar sevemiyor muyuz ki bize yapılan her öneriyi, her müdahaleyi iyi niyetli zannediyoruz. Belki ukalalık olarak alanlar olacaktır, ama lütfen daha önce yazdığım yazılara bir kez daha göz gezdirin. Hepsini üstüste okuduğunuzda sanıyorum ki hiç demogoji yapmadığım anlaşılacak. Herkese sevgiler...
  3. Çağrı

    FAİZ DIŞI FAZLA

    İktisat bölümünde okumama rağmen okulu ihmal ettiğim için daha yeni yeni ekonomi hakkında ayrıntıları öğreniyorum ve daha çok yolum var fakat şu kadarını biliyorum ki çağımızda ülkeler topla tüfekle değil, Dünya Bankası ve IMF vasıtasıyla sömürgeleştiriliyorlar. Dünya Bankası'nın arka odalarında 3. dünya ülkelerini incelemekten başka görev almamış, Türk nüfus kayıtlarına göre bekar (ya da dul, bilemiyorum ) görünen ancak Cathrine Yenge'yle karizmatik, genç bilimadamı kılıfına sokulan ekonomi mesihimiz sayın Derviş, vatan aşkıyla yanıp tutuşan holding medyamız tarafından kamuoyumuza takdim edildiğinde, kendisinin "süper bakan" olmasına karşı çıkanlara hayret edilmişti. Ülkede seçim atmosferini başlatmak için o hassas dönemde "güvensizlik" edebiyatını gündeme sokan bu önemli şahsiyetin neden olduğu "troyka rezaleti" de dün gibi aklımda. Diğer yazılarını daha okumadım ama anladığım kadarıyla okuluma yardımcı olacaksın, eline sağlık...
  4. İyi akşamlar, sanıyorum ki Türkiye'de ekonomik koşullar düzeltiğinde birçok çözülmez gibi görülen sorunun birer birer hallolacağı konusunda hepimiz hemfikiriz, zaten siyaset bilimcilerin çoğu demokrasinin "maalesef" fakir ülkelerde uygulanması mümkün olmayan bir rejim olduğunu vurguluyorlar. Peki o zaman ülkemizde yaşanan siyasi çalkantıların ( radikal dinci akımlar, bölücülük vs... ) çözümü için siyasi önlemler almayıp, politika üretmeyip sadece ekonomimizin düzelmesi için mi bekleyeceğiz? Şu anda kendimize örnek aldığımız, gerek ekonomik durumuna gerekse demokrasi anlayışlarına gıpta ettiğimiz gelişmiş ülkelerin nasıl bu seviyeye ulaştıklarını anlatmaya çalıştığımda demogoji yapmakla suçlanmıştım. Oysa ben, " onlar öyle yapmış, biz de öyle olalım, ezelim, yakalım " gibi bir fikri hiçbir zaman savunmadım. Geriye dönüp baktığımda Türk Milleti'ne mensup olmaktan gurur duymamın sebebi; fethettiğimiz topraklar ya da kurduğumuz imparatorluklardan çok, böyle bir güce sahip olup da bünyesinde yaşattığı halklara adaleti ayrım yapmaksızın sunabilen yegane millet oluşumuzdu. Bütün bunları niye yazıyorum??? Hepimizin istediği güçlü ve demokratik Türkiye'ye ulaşmanın ne derece zor, ne derece dikkat ve sabır isteyen, engellerle dolu uzun bir yol olduğunu anlatabilmek için... Kısa sürede zengin bir ülke olamayacağımız malum, bazı arkadaşları bir türlü ikna edemediğim ama olaya tarafsızca bakan herkesin kolayca görebildiği üzere üzerimizde oynanan oyunlar da malum... Ne stratejik müttefikimiz (!) ABD, ne de bizi nikahına alması için kapısında yalvardığımız AB, " sevgili Türkler, biz sizi zaten ezelden beri severiz, ne olur güçlenin de şu coğrafyanıza bir çeki düzen verin " diyecekler gibi gelmiyor bana. Dünyanın neresinde insan ölüyorsa orada bu insan hakları kahrmanlarının parmağı var nedense. ( Ruanda'da insanların birbirini katletmesine, oradaki elmas madenleri üzerinde çıkarı olan batılı ülkelerin sebep olduğunu bilmiyor muyuz??? ) Demek istediğim şudur ki, "önce şunu yapalım, o zaman bunlar olmaz" gibi iyi niyetli fakat zaafiyete sebep olacak teoriler işimize yaramaz bence. Zaman kısıtlı, dünyadaki kaynaklar sınırlı. Gücü eline geçiren zayıfa saldıryor. Yapmamız gereken, daha önce yazdığım gibi mantıklı bir özeleştiri süreci başlatıp bu ülkeyi mutlu insanların yaşadığı bir yer haline getirmek fakat aynı zamanda politik açıdan da artık akıllanıp 30 kupona gazteden almadığımız bu vatanın üzerinde oynanan bütün oyuları bozmaktır. kaygusuz abdal ve Shatin'e bazı noktalarda tamamen katılıyorum bazı noktalarda ise hayretler içinde kalıyorum. Hala okumakta olduğumdan, en azından çalışıp vergisini veren milyonlarca insanın bu ülkeye benden fazla faydası olduğunu düşünüyorum. Çözümün; hiçbir insanımızı dışlamadan, halkımızı bilinçlendirerek, birlikte yaşamaktan keyif almaya başladığımız zaman oluşabileceğini ve hatta en büyük görevin devletimize düştüğünü de biliyorum. Ancak bir türlü anlayamadığım şeyler var. Halkı bilinçlendirmekten bahsediyoruz, ondan sonra " Türkiye'de kaç millet var, biliyor musun? " diye soru sorabiliyoruz. Kaç tane var, merak ettim??? Arkadaşlar, kullandığımız terimlere dikkat edelim, kimse bize bir gün " Afedersiniz sayın Türkler, biz sizden sadece bir ölçü toprak isteyecektik " demeyecek. Önce bu topraklarda birçok millet yaşadığı palvrasına inandırılacağız, kültürel zenginlik maskesiyle mozayik olma şerefine nail olacağız. Sonra bir de bakmışız ki bizim gibi kültürel zenginliğe sahip müthiş mozayikler için en ideal siyasi sistem federasyon... Tarihin en eski oyunun " böl - parçala - yönet " olduğunu bilmiyor muyuz? Bir de Ermeni sorunundan bahsediyoruz. Bir arkadaş bana şunu anlatsın : Türkiye Cumhuriyeti Ermeniler'e soykırım yaptığını ( ki tahmin edersiniz ortada öyle tek taraflı Hitlervari bir olay yoktur. ) kabul edince ne olacak? Gerçekten çok basit bir soru ama benim kafam buna yanıt vermeye yetmiyor. Ermenistan'ın amacı nedir? Ermenistan'daki diaspora oyunlarında neden İstanbul'dan giden Ermeniler yuhalanmıştır? Bizim vatandaşımız Ermeniler (bilimsel olarak da azınlıktırlar) hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmazken, hatta herbiri fakir milletimizden daha fazla zenginken ( gözümüz yok, çalışan kazansın ) neden anavatanlarında hakarete uğramaktadırlar? Uyanalım arkadaşlar, birileri bizi fena halde tufaya getiriyor. Yanıbaşımızda, Kıbrıs'ta olanlar hiç mi dikkatimizi çekmiyor? Çok değil, 30-35 sene önce dedeleri, neneleri toplu mezarlara gömülen gençlerimiz nasıl oldu da bu kadar basit bir oyuna getirildi, çözümün önünde tek engel olarak Denktaş'ı görür oldu??? Etrafınızda Kuzey Kıbrıs'ta üniversite okuyan tanıdıklarınız varsa sorun bir zahmet oradaki gençlik ne halde??? Manevi değerlerinden soyutlanmış, bağımsızlığın maddiyatla ölçülemeyeceğini anlayamayan, Avrupa'nın 5. sınıf insanı olmaya çoktan razı, kafası karıştırılmış bir gençlik... Lütfen, fikrine güvendiğiniz bir tanıdığınız varsa sorun, hayrete düşeceksiniz. İşte işin paradoksal kısmı da burada başlıyor; hem Türkiye Cumhuriyeti'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hatası çok büyük. Bizim devlet geleneğimizde halk koyun yerine koyuluyor. Ne hata yapılırsa yapılsın halkın, devletin sözünden çıkmayacağına inanıldığından, maddi ve manevi bakımdan aç bırakılan insanlar gerçekten koyun haline geliyorlar, ama yabancıların güttüğü koyunlar haline... Demogoji bu yazının neresinde !!!!!!!
  5. Herhalde ben anlatamıyorum düşüncelerimi ya da insanlar fikir alışverişi yapıp kendi fikirlerini bir adım öteye götürmek yerine, başta söylediklerini savunmak zorunluluğu hissediyorlar... Demogoji yaptığımı iddia eden arkadaş ya da yazdıklarımı "cevap yetiştirmek" seviyesine indirmeye çalışan arkadaş, son derece net yazdığım tarihi ve politik gerçeklere karşı bildiklerini benimle paylaşırsa, hatalarımı bana gösterirlerse, bana büyük iyilikleri dokunur. İlk yazımda belirtmiştim, ancak karşıt görüş olarak yazan arkadaşlar bunu sürekli gözden kaçırıyorlar: Ben Türkiye'deki sorunun iki ayağı olduğunu; bunlardan birincisinin dış destekli terör, ikincisinin ve asıl tartışılması gereken olayın Türkiye'nin özgün sosyal yapısı olduğunu belirtmiştim. Fakat, sanki ben olayı tamamen terör boyutuna indirgemişim gibi bir tepkiyle karşılaştım. Benim, kendi sorunlarına çözüm üretemeyip sürekli diğer ülkeleri suçlar bir durumda görünmemin iki temel sebebi var; birincisi Türkiyemiz, üzerinde en fazla oyun oynanan ülkelerin başında gelmektedir, ikincisi, milletimiz bu gerçeklere o kadar uzak bırakılmıştır ki bunlardan kısaca bahsetmek bile insanı sürekli yabancıları suçlayan, kompleksli biri gibi göstermeye yetmekte. Emin olun ben de bütün sorunlarımızı çözebileceğimiz bir özeleştiri sürecinin başlamasından ve laf yerine çözüm üretilmesinden yanayım da, bahsettiğim bu süreç, eğer yazdığım gerçekler gözardı edilirse, tam bir kendinden utanma, kendini aşağı görme ve kompleksli olma gibi bir sonuç doğurmaz mı? ( Bence toplumumuz bu süreci yaşamaktadır ) Beni demogojiyle suçlayan arkadaşa soruyorum, bana sorulan hangi soruya cevap vermemişim ve hatta benim sorduğum hangi soruya cevap verilmiştir??? İlginçtir, demogoji yapmakla suçlandığım yazıların hemen akabinde Suriye'de yaşanan olaylar gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Türkiye'nin bütün vatandaşlarının eşit şekilde yararlandığı temel hak ve özgürlüklerin hemen hemen hiçbirinden yararlanamayan Suriye vatandaşı Kürtler, bunca yıllık suskunluklarının ardından (sanki bir yerlerden bir düğmeye basılmışcasına, bunu bütün uluslararası ilişkiler uzmanları söylüyor ) ancak tepki göstermeye başlamışlardır. Beni yabancı ülkelerle kafayı bozmuş gibi görenler, üzerimizde oynanan oyunları vicdalarında tartsalar, bana haksızlık yaptıklarını anlayacaklardır. Sonuçta bana katılmayan herkesin görüşüne katılıyorum, bütün sorunlarımızı kendimiz çözebilmeliyiz, bir de birileri Türkiyemiz'in üzerinden ellerini çekebilse... not: Bazen kulladığım dil sertleşse de bu tartışmadan büyük keyif alıyorum, birbirini kaale alıp da cevap yazan herkese teşekkürler... ( Buna da demogoji demeyin ama, kırılrım. )
  6. Aslında neden herşeyin dış destekli olduğunu anlamayacak bir şey yok; Türkiye, dünya kaynaklarının %75'inin bulunduğu bir coğrafyanın tam ortasında bulunuyor ve kendi coğrafyasında sömürgecilik kültüründen başka hiçbir şey üretemeyen batı dünyası için bu topraklar her zaman iştah kabartıcı nitelikte olmuştur. Ermeniler'in Doğu Anadolu'ya, Yunanlılar'ın Ege'ye ve Kürtler'in Güneydoğu Anadolu'ya göz dikmiş olmalarının sebebini bizi sevmeleri ve daha yakın olmayı istemeleri mi zannediyoruz acaba??? Ülkesi adına hiçbir talep üretmeyip yabancı ülkelerin, önceki yazılarımda anlattığım gibi masumiyet kılıflarına bürünmüş art niyetli taleplerini "başüstüne" diyerek kabul etmek bizi nereye götürür acaba. Biz, kendimiz bir ülke idare edemeyeceksek tabii ki yabancılar çöker üzerimize ve bunun ilacı; kendi kültürümüze, kendi tarihimize, kendi değerlerimize, kendi insanımıza, velhasıl kendimize inanmamızı engelleyen aşağılık kompleksinden kurtulmaktır. Batı dünyası tarihte hiç bir coğrafyaya refah ve mutluluk ihrac etmemiştir, aksine bütün maddi değerleri sömürmüş, manevi değerleri imha etmiş, geride de köleleşmiş, kimliksizleşmiş insan sürüleri bırakmıştır. Biz batıdan şu kadar gerideyiz, adamlar bu kadar medeni deyip kendimizi hakir görmek, kendimizi onlarla kıyaslamak olmuyor da neden onların gerçek yüzünü ortaya çıkarmak ve ikiyüzlülüklerini ifşa etmek problem haline geliyor, ben de onu anlamıyorum. Bugün 8 Mart, bütün büyük illerde kadın hakları maskesi altında yürüyüş düzenleyenler teröristbaşı için slogan attılar ve geçici anayasanın imzalanması üzerine Kuzey Irak'ta konvoy düzenleyen Kürtler Türkmen binalarına ateş açtılar. Ben artık daha ne diyeyim, herşey ortada... Her konuşmasında Atatürk'ten alıntı yapanlara sinir olurum aslında ama konuya son noktayı koyacak olması itibariyle bir iki alıntı yapmak istiyorum: Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağım oldu. Kendimi hiçbir zaman Osmanlı'nın telkin ettiği başka ulusları öven ve Türklük'ü aşağı gören eksiklik duygusuna kaptırmadım. Miliyetin en belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk Milleti'ndenim diyen insan herşeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli Türk kültürüdür. Ulusu oluşturan bireyler ne kadar Türk kültürüyle dolu olurlarsa Cumhuriyet'in temelleri de o kadar sağlam olur. Aslında Atatürk herşeyi söylemiş ama bir sözü daha var ki galiba bütün sorunların temelini açıklıyor: ...memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Sanki bu gaflet ve dalalet içinde olma durumu heryanımızı sarmış !!! Herkese iyi akşamlar...
  7. merhaba, sanıyorum Erdoğan arkadaşım yazdığım yazıyı tam okumadı ve biraz da duygusal davranıyor. Kavram kargaşası denen şey bu olsa gerek... Öncelikle kimse temel hak ve özgürlükler konusunda bir kısıtlamadan bahsetmiyor. Konu öncelikle yabancıların öne sürdüğü gibi bir azınlık sorunu olup olmadığıdır, neticede Türkler'in de aynı oranda yaşadığı sorunlar Kürtler'e maledilip akıl karıştırılıyor. Bu ülkede yaşanmakta olan ekonomik koşullar ve devlet olgusunun kendinde bireyi ezme hakkı görmesi gibi sorunlar hepimizin malumu. Fakat bütün bu olumsuzlukların yanlızca bir gruba yönelik olduğunu iddia etmek ideolojik bir şartlanmanın sonucu olabilir ancak. TV'de Kürtçe şarkı söylenmesine oluşan tepkiyi de iyi analiz etmek gerekiyor.Bu kanunların çıkmasını teşvik eden hatta bizi buna zorlayan ülkelerin kendi azınlıklarına hangi hakları verdiğine bakan bizler, koca bir -hiç-le karşılaştığmızda bunun basit bir kültürel hak olmaktan öte siyasi bir proje olduğunu anlayacak zekaya sahibiz, kaldı ki Lozan Antlaşması'da da kabul edildiği gibi Türkiye'deki azınlıklar bellidir , Kürt vatandaşların azınlık olma gibi bir durumu ne hukuksal ne bilimsel ne de sosyal olarak söz konusu değildir, tartışılmayacak kadar net bir gerçek... Sokaklardaki Kürt çocuklarına gelince, yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi ekonomik şartların rezilliği, Türk ve Kürt çocuklarını sokaklara saldığı gibi bu ülkenin genç kızlarını TV'lerde koca bulmaya, erkeklerini şaklabanlıklar yapmaya da itmektedir. Bu acı durum karşısında hala etnik bir mağduriyet arayanlar sokaklarda mendil satsın diye çocuk yapan, eşlerini temizliğe gönderip gündüz kahvelerde geceleri meyhanelerde keyif yapan, kendini adam zannedenlerin kapısını çalsın. Terör olayı sebebiyle milyonlarca insanın göç etmesi konusunda ise söylenecek fazla bir şey yok, herhalde basit bir matematik hatası diyeceğim ama onunla kalmıyor ki... Dağdaki terörist yerinden oynamazken silahlı saldırıya uğrayan karakollarımıza yönelen namluların devletten maaş alan korucular (tabii ki hepsi değil) tarafından tutulduğu yıllardır biliniyor. Gerçi Erdoğan benim samimiyetime ve iyi niyetime inanmayacaksa, önemli kısmı devlet adına bir özeleştiri içeren -Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok- kitabını okumasını tavsiye etmem bir anlam taşımayacak. Yanlış olmasın, bu topraklarda 28 ya da 29 Kürt isyanı çıkmıştır ve hepsinin yabancı provakatörlerce planlandığı bilinmektedir. Hal böyle olunca kim benden bunun sadece bir sosyal mesele olduğuna inandırabilir? Özgürlük arayan arkadaşlar Irak'taki özgürlükleri için neden ABD müdahalesini beklemiştir? İran ve Suriye'deki Kürtler neden bu topraklardaki soydaşları kadar cesur olamıyor? Yoksa mesele bir yerlerden cesaret almak mı? Gelelim Kürt başbakan olayına... Erdoğan'ın benim yazımı biraz heyecan biraz da önyargıyla okuduğuna karar vermemin sebebi budur; bahsettiğim Meclis Başkanı Hikmet Çetin'dir ve şu anda Türk Devleti'nin tavsiyesiyle Afganistan'da devletimizi resmen temsil etmektedir. Her ırkın kendi egemenliğini alması ifadesinin, genelde benim gibi düşünenleri ırkçılıkla suçlayan zihniyet tarafından kullanılması süper bir ironidir. Yaklaşık 400 senelik Türk yönetimi süresince hiçbir kültürel asimilasyona maruz kalmayan Kuzey Afrika halklarının Avrupalılar tarafından, tarih açısından göz açıp kapayana kadar denilebilecek bir sürede dillerini ve kültürlerini unutturulmuş olmaları Türk Milleti'ne yöneltilen iki yüzlü karalama kampanyasının en basit delili olsa gerektir. Son olarak merak ettiğim bir şeyi sormak isterim Erdoğan'a; tarih, liselerde ortalama yükseltmek için konmuş kolay kopya çekilebilen bir ders ya da dinlenmek için okunan bir hikaye türü mü kendisi için??? Tarih pozitif bir bilimdir ve olanlar, olacakların en net göstergesidir. Bu sohbet, umarım ki ikimiz için de uzaklaşmanın değil yakınlaşmanın vasıtası olur...
  8. Daha yeni üye olduğum için üzerinden bayağı zaman geçmiş bir konuda geç kalmış bir yorum yazıyor olabilirim ama belki de benim gibi eski konuları gözden geçirenler vardır. Politik konular genelde öylesine fikir beyan edilecek, kolay bir zihin cimnastiği ile çözüm üretilebilecek konular değil gibi geliyor bana. Herkesin fikirini söyleyebilmesi ne kadar haksa, fikrini söyleyenlerin bu fikirlerin altını doldurabilecek birikime sahip olmaları da bir o kadar zorunluluktur. Kürt sorunu denilen olayın iki ana parçası vardır; ilki şiddet kullanılması ve karşımızda dış destekli bir terör örgütü olması, ikincisi Türkiye'nin kendine özgü sosyal yapısıdır. Her ihtiyaç duyduğunda batıdan ve doğudan, topraklarımız ve ortadoğu üzerinde çıkarları olan bütün ülkelerden maddi (her türlü silah, para ve ticari ilişkiler) ve manevi (siyasi destek) destek alan örgütün eylemlerini bazı felsefi temellere oturtmaya çalışmak en iyi ihtimalle saflıktır. Üzerinde tartışmaya bile gerek yoktur. Asıl konu sosyal platformda Kürt sorunu denilen olgunun analizidir. Modern ülkelerin etnik sorunlara bulduğu çözümlerden yola çıkan arkadaş - etnik azınlık - kavramının karşılğını belli ki bilmiyor. Yaşam alanları olarak izolasyon, eğitimde ayrımcılık, iş alanlarında kısıtlama gibi yedi temel şartı olan azınlık olma hali Türkiye'deki hangi etnik gruba uygulanıyor, sormak gerek. Fabrikatör, Meclis Başkanı, işadamı, öğretmen, şarkıcı, öğrenci ve hatta işsiz olma olasılıkları açısından Kürtler hangi ayrıma uğruyor? Biz onları (bu tabir bile ülkemizde sakil kaçıyor ) gettolarda oturmaya zorluyor olsaydık, belirli okullara girmelerini, ticari hayata atılmalarını engellemiş olsaydık, ABD'nin zencilere, Fransızlar'ın Basklar'a belirli dönemlerde yaptıkları ayrımcılığı yapmış olsaydık belki ortada bir somut, bilimsel bir sorun olmuş olurdu. Bizim, örnek gösterilen ülkelerden öğrenebileceğimiz tek şey, insan hakları ihlallerini kılıflara sokup başka ülkelerin içişlerine çıkarlarımız dahilinde müdahale etme teknikleridir. Güneydoğumuzdaki ekonomik koşulların kötülüğünden bahsedenler batı bölgelerimizdeki kırsal alanda ve ülkemiz genelinde yaşanan ekonomik rezilliği göremeyecek kadar dar görüşlü ve güdümlü mü? Aklı başında olan herkesin isyan edeceği insan hakları ihlallerini, polisin kötü muamelesini bizzat yaşamış ve Türkiye'de bir zihniyet devrimi yaşanmasını savunan ben, neden dağa çıkıp yaşadığım coğrafyayı bu ülkeden ayırmaya çalışmıyorsam, neden devlete kurşun sıkmıyorsam ve neden bu forumda görüşlerimi yazıyor, belli platformlarda siyasi mücadeleye girişiyorsam, ajitasyon yapan, bölücülüğü özgürlük savaşçılığına dönüştürmeye çalışan insanlardan da o yüzden nefret ediyorum. Beni onlardan ayıran tek fark, bu vatana ve Türk Milleti'ne olan aşkım... Yaklaşık 17 azınlık grubunun yaşadığı Fransa ne yapıyor? İngiltere katoliklere nasıl davranıyor? ABD'nin bir gün zenci bir başkanı olabilecek mi? Almanya, aşağıladığı Türkler'in sömürülmüş emekleri ile Avrupa'nın liderliğine oynadığını kabul edecek mi? Ya da Hristiyanlığı devlet ve toplum hayatının her zerresine işleyen İtalya ile anayasasında Doğu Kilisesi'ne üye olmayanları yakın zamana kadar vatandaşı saymayan Yunanistan laiklik konusunda bizden akıl isteyecek mi? Karşılaştığımız her politik sorunda batıdan çözüm ithal etmeye çalışanlar herhalde özel hayatlarında da akıl hocaları belleyip onların sözünden dışarı adım atmıyorlardır. Kişiler, karekterleri oturmadıysa mutlu olabilirler ama milletler yok olurlar !
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.