Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

hiç kimse

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    9
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hiç kimse - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. hiç kimse

    Harbi erkek

    Sayın Vakana, Gerçekten mutlu olabileceğin birini buldun mu evlen. Ama evlenmeden önce bin kere düşün. Ve kadına gereğinden fazla değer verme. Benim hatam bu oldu. Sözlerim yanlış anlaşılmasın. Kadına değer verme demiyorum. Gereğinden fazla değer verme. Sen gönlünü ardına kadar açıp, sonsuz değer veriyorsun. Kadın ise bunun kıymetini bilmek yerine sömürmeyi seçiyor. İşte o zaman çok acı oluyor hayat. Saygılar,
  2. Erkekler sadece huzur ister. Saygılar,
  3. Sayın strangerPIA, O sizin bakış açınız. Ben aşağılama niyetiyle yazmadım. Kadında ... derken cümleyi şöyle düşünün anlarsınız. Erkek gibi kadında insandır. Yani bir aşağılama yoktur. Siz öyle hissetmek isterseniz o sizin sorununuzdur. Karışamam. Eşitliğe gelince... Kadın ve erkek insan olarak eşittir. Ama kadın ver erkek olarak eşit değildir. Kadının erkeğe üstün olduğu yönler olduğu gibi, erkeğin kadına üstün yönleri vardır. Ama eşit değildirler. Konu kaba kuvvet olduğuna göre; erkeğin kadından genelde üstün olduğu bir konudur bu. Bu sebeple yazdığımın yanlış olduğunu düşünmüyorum. Saygılar,
  4. Kendini bilen, kendine saygısı olan bir erkek, kadına el kaldırmaz. Bilir ki kadında insandır. Bilir ki kadınında seçme hakkı vardır. Bilir ki kadınında duyguları vardır. Bilir ki kadınında onuru vardır. Bilir ki kadın dövmeye değil sevmeye layıktır. Kadınları döven erkekler zavallıdır. Çünkü; kendinden emin, karakteri yerleşmiş, ne yaptığını, ne konuştuğunu bilen bir erkek kaba kuvvet gibi aciz erkeklerin başvuracağı bir silahı kullanmaya tenezzül etmez. Kaba kuvvet aciz ve güçsüz erkeklerin kendisini gizlemek için kullandıkları adi bir yöntemdir. Bir erkek olarak kısaca bunları söyleyebilirim.
  5. hiç kimse

    Harbi erkek

    Arkadaşlar, Harbi erkek olmak ne işe yarıyor ki!.. Açıkçası şu ana kadar yazılan özelliklere hatta daha fazlasına sahibim. Bunu ne kasıntı olduğumdan, ne de bir hatun tavlamak istediğimden yazmıyorum. Çünkü evliyim ve 2 çocuğum var!.. Ama mutlu değilim. Eşim belki çok mutlu olabilir. Belki beni çok seviyor da olabilir. Ama yıllardır bu evliliği hep ben taşıdım ve yoruldum. Hep ben anlayışlı olmak zorunda kaldım. Hep ben affetmek zorunda kaldım. Hep ben fedakarlık yapmak zorunda kaldım. Hep ben kendimi ertelemek zorunda kaldım. Hep ben... Hep ben... Hep ben... Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Şimdi harbi erkek olduğum için pişmanım. Keşke böyle olmasaydım diyorum. Ama artık çok geç biliyorum. 38 yaşındayım ve gençlik uçtu gidiyor. Harbi erkek olmak, harbi bir hatunla evli olunca güzel. Aksi halde işkence gibi bir hayat. Şimdi ben harbi bir erkek oldum da başım göğe mi erdi?
  6. Sayın Vakana, Çok hoş, çok güzel ve çok anlamlıyıdı. Teşekkür ederim. Saygılar,
  7. Bir hikayede benden... Bir adam vardı. Aşkı bilen, ama bir türlü aradığını bulamayan. Kızların deli olduğu biri. Fiziki olarak yakışıklı yakışıklı olmasına ama, kızların deli olmasının sebebi adam gibi adam olmasından, karakterinden, prensiplerinden, kibarlığından, dürüstlüğünden ve samimiyetinden kaynaklanıyordu. Ama o aradığı özelliğe sahip birini göremiyordu. Vakit geldi evlenmesi gerektiğine karar verdi. Ve sevdiği bir kızla evlendi. Seviyordu ama istediği gib bir aşk değildi. Yinede diyordu güneşi beklersen yıldızları da kaçırırsın. yani bir çeşit mantık evliliğiydi bu... Sonra bir çocukları oldu. Bir kız çocuğu, melek gibi bir şey. Öyle tatlıydı ki... Eşiyle aralarında sorunlar başlamıştı oysa. Adam boşanmayı düşünüyordu ki çocuk her şeyi değiştirmişti bir anda. Eşi onu anlamıyordu hiç. Anlamıyordu. Kendi hatalarını kocasına yüklüyor, birde utanmadan şikayet ediyordu ondan. Adam ses çıkarmıyordu ama, arda bir sabrı bitiyor patlıyordu... Anlatıyordu eşine bir bir. Eşi suçlunun kendisi olduğunu kabul ediyor özür diliyordu ama, kısa süre sonra yine başlıyordu dırdıra... Yıllar yılları kovaladı. Bi rçocukları daha olmuştu. Erkekti bu sefer doğan. O da kız gibi çok tatlıydı. Adam kendi hayatını ertelemişti artık. Her şeyi çocukları için feda etmişti. Mutluluğu aramaktan vazgeçmişti yavruları için. Bir komşuları verdı eşinin arkadaşı. Güzel bir bayandı. Kendisi gibi yalnızdı. O'nunda kocası işe yaramaz biriydi. Kadın dul gibi yaşıyordu iki çocuğuyla. Arada bir gelirdi oturmaya. Sabaha kadar sohbet ederlerdi. Ama düzeyli, ama olması gerektiği gibi... Aralarında bir dostluk oluşmuştu. Adam kadını bir abi duygusuyla seviyordu, kadın adamı bir kardeş duygusuyla. Adam O'na yol gösteriyordu daima. Nasihatlarda bulunuyor, derdini paylaşıp rahatlatıyordu. Kadın ise adama hayrandı. Adam ne dese yapardı sorgusuz sualsiz. O kadar güveniyor ve inanıyordu. Aradan yıllar geçti böylece. Bir gün kadın taşındı. Kocası gelmişti artık... 3 yıl görmediler birbirlerini. Bir bayram günü adam annesinin evindeyken telefonu çaldı. Arayan O'ydu ve eşini istemişti görüşmek için. Adam ise sadece bayramını kutlarım diyebilmişti. Adam da ona bende demişti sadece.... Bende.... Aslında o an anlamıştı aralarındaki hislerin abi kardeş düzeyinden farklı olduğunu. Söyleyecek çok sözü vardı aslında. Ama sadece bende diyebilmişti. Eşi konuşurken öğrendi o anda aynı mahallede olduklarını. Kadında annesini ziyarete gelmişti ve birazdan orada olacaktı. Adam garip hislere kapıldı birden. Çok sevinmişti. İçi içine sığmıyordu. Görebilecekti demek O'nu. Sonra kendine kızdı. Sen dedi evlisin. Ve O'da evli. Yakışmaz senin gibi birine bu duygular. Kadın geldiğinde yüzüne doğrudan bakamadı bu yüzden. Kaçamak bakışlar gönderdi sadece. Kadında öyle... Nasıl geçtiğini anlamadığı bir saatlik süre sanki bir an gibi geldi adama... Ve kadın gitmişti. Adam hüzün doluydu. Bayramda hüzün... Boş ver dedi kendi kendine. Sen evlisin. O evli. Yakışmaz size. Hem kadın seni bir abi gibi severken, sen nasıl böyle düşünürsün. Ya çocukların.... Onları düşünmüyor musun? Kendine gel. 2 yıl daha geçti aradan. Yine bir bayram günüydü ve telefon çaldı yine. Arayan O'ydu!... Size geliyorum diyordu. Yatılı geliyorum. 3 gün sizdeyim... Adam bir tuhaf oldu yine!... Unuttuğunu zannettiği duyguları yine depreşmişti işte. O geliyordu. 3 gün kalmaya üstelik. Kendini cennette gibi hissetti. Sonra kızdı kendine yine... Gelmişti işte. Ne kadar da güzeldi. yeşil gözleri ne hoş bakıyordu. Sıcacıktı. İçinde bir şeyler eriyordu adamın. Kadınında ona aynı duyguları hissettiğini fark etti bu 3 günlük birliktelikte. O'da adamı seviyordu. Ama bunları başbaşa konuşacakları bir ortam yoktu. cep telefonunu eşine vermişti adam. Benim işime yaramıyor diye. yenisini alsa olmazdı. Eşinden geri alsa olmazdı. Aklına bir fikir geldi. Evlerinde adsl vardı. Kadına msn yi öğretti. Konuşmak istersen benimle dedi, bir internet cafeden bana msn ile ulaşabilirsin. Ona bir hesap açtı. msn kullanmayı öğretti Hiç olmazsa bu şekilde başbaşa konuşabileceklerdi. Bir kaç gün sonra kadın msnden aradı onu... Konuştular saatlerce her şeyi... Aşklarını itiraf ettiler birbirlerine. Bu böyle sürüp gitti bir süre. Adam onu tanıdıkça şaşırdı. Oysa yıllardır tanıyordu, öyle zannediyordu. Anladı ki hiç bu gözle bakmadığından, kadının iç dünyasını bilmiyordu. Ama kadın biliyordu onu. Tanıyordu ve anlıyordu. Adam tanıdı kadını. Tanıdıkça hayran oldu, tanıdıkça sevdi deliler gibi. Sanki kendisini görüyordu. Anladı ki kendisinin dişi haliydi kadın. Duyuglarını şöyle ifade ediyordu; Benim adım aşk. Zirvelerdedir yerim. Ya olurum, ya ölürüm... Olursam zirvelerde uçarım. Kaf dağında gönül bahçesinin en güzel çiçeklerini, en güzel güllerini yetiştiririm. Gönül bahçesinin bahçevanı benim. Öyle çiçeklerdir ki bunlar, kokusunu sadece aşıklar, sevgililer, sevdalılar ve en çokta karasevdalılar duyarlar. Bir volkan olur içim kaynarım, yanarım yakarım. Zevk alırım yanmaktan. En büyük mutluluktur bana sevda ile yanmak, kavrulmak... Kalbim gönlüm sevgiliyle bütünleşir. Mesafeler önemini yitirir. O'nun kalbinin ritmine uyar kalbim. Heyecenlandığında heyecanlanırım. Sevindiğinde sevinir mutlu olurum. Üzüldüğünde üzülür, kahrolurum. Korktuğunda korkar paniklerim. Başım döner sevda ile. Bilmeyenler tansiyonun bir oyunu zannederler. Gülümserim. Tuzlu ayran verirler çare diye... Oysa tek ilaç sevgilinin gözleridir. Şairin dediği gibi; YAYLA DUMANI Gümüş bir dumanla kaplandı her yer, Yer ve gök bu akşam yayla dumanı. Sürüler, çimenler, sarı çiçekler, Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı. Ben de duman olsam senin yerine, Yaylasam dağların şu mahşerine, Güzelim saçına ve gözlerine, Ben girsem, ben dolsam, yayla dumanı. Beni içerine aldın ağ gibi, Doldun gözlerime bir rüya gibi, Bende güneş gibi, yüce dağ gibi, İçinde kaybolsam yayla dumanı Ömer Bedrettin UŞAKLI Şarkılar söyler gönül. her şarkıdan bir anlam çıkarmak ister. Sanki... Sanki her şarkı beni anlatmaktadır. Ben yazmışımdır onları sanki... Kapat gözlerini kimse görmesin, Yalnız benim için bak yeşil yeşil. Gözlerin kimseye ümit vermesin, Yalnız benim için bak yeşil yeşil. Seni öyle sevdim ölürcesine, Tanrı' nın yazdığı şiircesine, İçimden geçeni bilircesine, Yalnız benim için bak yeşil yeşil. İçim coşkuyla doludur. 18 yaşına dönerim birden... Şiirler yazar, şiirler okurum sevgiliye... SEVGİLİME Yolunda gençliğim sönse de, yine İçimde kız senin aşkın var, yeter Baygınlık çöksün de kirpiklerine O kumral saçlarla beni sar yeter Varlığın uçarken en şakrak çağa Dolaştım bakıştan, nurdan bir ağa Beni öldürmeğe ve yaşatmağa O baygın gölgeli bakışlar yeter Karşında hasretle gelsem dize de Anlatsam şu gönül ne felekzede Bahar yollarında ikimize de Menekşe türbeli bir mezar yeter Ömer Bedrettin UŞAKLI Hele birde seviliyorsam ve biliyorsam bunu. O'da benim gibi hissedebiliyorsa beni. Aç olduğumu bile hissedip fırça çekiyorsa bana, ihmal etme kendini diye... Çok içme sigarayı ciğerlerim ağrıyor diyebiliyorsa. Ben O olmusam ve O ben... Yani... Yani O'nda kaybolmuşsam ve O'da bende.. Sen ben kalmamışsa, her şey biz olmuşsa... Mesafeler yitirmişse önemini. Zaman yitirmişse... Gönlümdeki ateşi dünyanın denizleri söndüremiyorsa... İçimin yangınları gözlerimde parlıyorsa ve ben zevk duyuyorsam yanmaktan... Gözlerim bir başka gülüyorsa, gönülden, derinden... Benim adım AŞK. Evet, dediği gibiydi. Ne düşünseler birbirlerini yaşıyorlardı. Hissetmek ne kelime... Yayla dumanım diyordu O'na. Kadının adı artık Yayla Duman'ydı. Adam bir aptallık yaptı. O kadar dürüsttü ki, karısına anlattı bunları. Karısı deli gibi oldu önce. Ama baktı ki kocası gidiyor elden tekrar rol yapmaya başladı adama karşı. Yıllardır yaptığı gibi. Onu anlıyormuş gibi yaptı anlamadığı halde. Adamın yüzüne güldü. Arkasından dolap çevirdi. Oysa adam samimiydi duygularında. Mertçe söylemişti her şeyi... Her zaman yaptığı gibi. Eşi onun yüzüne gülerken, kadını arayıp gizlice onada rol yapıyor kendini acındırıyordu. Oysa kocasını dinlemeyen, yıllarca işkence eden, acı çektiren, gençliğini sömüren o değildi sanki. Ama rolünü iyi oynuyordu ve kadını kandırmayı başarmıştı. Kadının vicdanının rahatsız olduğunu biliyordu bu durumdan ve faydalanmasını bilmişti. Kadın adamı aradı ve şöyle dedi; Seni seviyorum ve ölünceye kadar seveceğim. Çocuklarım üzerine yemin ederim doğru söylüyorum. Ama sen büyük bir hata yaptın. Karını soktun aramıza. Ben bir insanın üzüntüsünün üzerine mutluluk kuramam. Benim yüzümden bir insan yıkılırken ben mutlu olamam ve senide mutlu edemem. Ben yokum. karına dön. Onu sev. O sevilmeye layık bir insan. Bizim kavuşmamız ancak ahirette olabilir... Ve böylesine sevdikleri halde ayrıldılar istemeden. Adam yıllardır şiir yazmamıştı. Ve belkide son şiirini yazdı. Kimbilir!... Tanıdıkça seviyor, sevdikçe tanıyordum seni Soğuk gecelerime sıcak bir merhaba, Boş geçen ömrüme bir anlamdın... Buldum diyordum! Sonunda buldum... Bana benden yakın, benden öte bir şeydin Ne konuşmaya gerek vardı ne anlatmaya. Gözlerimiz konuşuyor gönlümüz dinliyordu. Anlaşılmak ne güzel şeymiş, bilmiyordum... Ömrümce özlemini çekmiştim oysa Öyle ani girdin ki hayatıma Birden bire, bilmeden, istemeden.. Fırtına gibi yaktın yıktın her şeyi Ne ideallerim kaldı geriye, ne prensiplerim... Oysa yasaktın bana Benim sana yasak olduğum gibi... Nereye baksam Ne düşünsem Ne yapsam her an aklımdaydın. Bilmiyorum rüyalarıma da girdin mi Hatırlamam rüyalarımı Ama her sabah uyandığımda İlk aklıma gelen yine sen oluyordun. Gönülden bir günaydın gönderiyordum sana Gönülden... Taptaze, Sıcacık Buram buram Aşk kokan Üşümüş gönlünü ısıtsın diye. Sende üşüyordun yalnızlıktan, Anlaşılamamaktan kahroluyordun Bir şeyleri anlatabilmek için Kelimelerle boğuşmak sanada zul geliyordu. Kendini anlatmaya çalışmak kahrediyordu Neden ben anlatmak zorunda kalıyor ki diyordun. Neden onlar anlamıyorlar... Neden... İşte kadınım Böyle bir anda girdin hayatıma Yıllardır özlemimdin, idealimdin. İnanmıyordum artık varlığına idealimdeki kadının. İmkansız diyordum. Benim gibi bir aptal daha olamaz hayatta. Benim kadar garip Benim kaday yalnız Benim kadar hiçkimse... Başkaları uğruna kendini feda edecek, Onların mutluluğu için kendini hiçe sayacak Başka bir aptal daha olamaz dünyada. Ne yazık ki varmış!.. Güzel geçen bir kaç ayın sonunda Geldiğin gibi gittin, yakıp yıkarak.. Dağ gibi bir adamı yerle bir ederek. Başkalarının mutluluğu için Kurban ettin kendini ve beni. Düşünmedin hiç sevgimizi. Düşünmedin beni. Çünkü ben sendim Ve sen kendini düşünmezdin... Hiçkimse
  8. Sevmeseydi iyiydi de.... Ya severken ayrılmak, mecbur olmak... O nasıl bir duygudur bilir misiniz? Yıllardır özlediğiniz, aradığınız, idealinizdeki insanı bulmuşsanız... Ve o da sizin için aynı duyguları taşıyorsa... Ama kavuşmanız imkansızsa. Ayrılmak zorunda kalmışsanız. İşte en acısı o!... Tanıdıkça seviyor, sevdikçe tanıyordum seni Soğuk gecelerime sıcak bir merhaba, Boş geçen ömrüme bir anlamdın... Buldum diyordum! Sonunda buldum... Bana benden yakın, benden öte bir şeydin Ne konuşmaya gerek vardı ne anlatmaya. Gözlerimiz konuşuyor gönlümüz dinliyordu. Anlaşılmak ne güzel şeymiş, bilmiyordum... Ömrümce özlemini çekmiştim oysa Öyle ani girdin ki hayatıma Birden bire, bilmeden, istemeden.. Fırtına gibi yaktın yıktın her şeyi Ne ideallerim kaldı geriye, ne prensiplerim... Oysa yasaktın bana Benim sana yasak olduğum gibi... Nereye baksam Ne düşünsem Ne yapsam her an aklımdaydın. Bilmiyorum rüyalarıma da girdin mi Hatırlamam rüyalarımı Ama her sabah uyandığımda İlk aklıma gelen yine sen oluyordun. Gönülden bir günaydın gönderiyordum sana Gönülden... Taptaze, Sıcacık Buram buram Aşk kokan Üşümüş gönlünü ısıtsın diye. Sende üşüyordun yalnızlıktan, Anlaşılamamaktan kahroluyordun Bir şeyleri anlatabilmek için Kelimelerle boğuşmak sanada zul geliyordu. Kendini anlatmaya çalışmak kahrediyordu Neden ben anlatmak zorunda kalıyor ki diyordun. Neden onlar anlamıyorlar... Neden... İşte kadınım Böyle bir anda girdin hayatıma Yıllardır özlemimdin, idealimdin. İnanmıyordum artık varlığına idealimdeki kadının. İmkansız diyordum. Benim gibi bir aptal daha olamaz hayatta. Benim kadar garip Benim kaday yalnız Benim kadar hiçkimse... Başkaları uğruna kendini feda edecek, Onların mutluluğu için kendini hiçe sayacak Başka bir aptal daha olamaz dünyada. Ne yazık ki varmış!.. Güzel geçen bir kaç ayın sonunda Geldiğin gibi gittin, yakıp yıkarak.. Dağ gibi bir adamı yerle bir ederek. Başkalarının mutluluğu için Kurban ettin kendini ve beni. Düşünmedin hiç sevgimizi. Düşünmedin beni. Çünkü ben sendim Ve sen kendini düşünmezdin... Hiçkimse
  9. Tanıdıkça seviyor, sevdikçe tanıyordum seni Soğuk gecelerime sıcak bir merhaba, Boş geçen ömrüme bir anlamdın... Buldum diyordum! Sonunda buldum... Bana benden yakın, benden öte bir şeydin Ne konuşmaya gerek vardı ne anlatmaya. Gözlerimiz konuşuyor gönlümüz dinliyordu. Anlaşılmak ne güzel şeymiş, bilmiyordum... Ömrümce özlemini çekmiştim oysa Öyle ani girdin ki hayatıma Birden bire, bilmeden, istemeden.. Fırtına gibi yaktın yıktın her şeyi Ne ideallerim kaldı geriye, ne prensiplerim... Oysa yasaktın bana Benim sana yasak olduğum gibi... Nereye baksam Ne düşünsem Ne yapsam her an aklımdaydın. Bilmiyorum rüyalarıma da girdin mi Hatırlamam rüyalarımı Ama her sabah uyandığımda İlk aklıma gelen yine sen oluyordun. Gönülden bir günaydın gönderiyordum sana Gönülden... Taptaze, Sıcacık Buram buram Aşk kokan Üşümüş gönlünü ısıtsın diye. Sende üşüyordun yalnızlıktan, Anlaşılamamaktan kahroluyordun Bir şeyleri anlatabilmek için Kelimelerle boğuşmak sanada zul geliyordu. Kendini anlatmaya çalışmak kahrediyordu Neden ben anlatmak zorunda kalıyor ki diyordun. Neden onlar anlamıyorlar... Neden... İşte kadınım Böyle bir anda girdin hayatıma Yıllardır özlemimdin, idealimdin. İnanmıyordum artık varlığına idealimdeki kadının. İmkansız diyordum. Benim gibi bir aptal daha olamaz hayatta. Benim kadar garip Benim kaday yalnız Benim kadar hiçkimse... Başkaları uğruna kendini feda edecek, Onların mutluluğu için kendini hiçe sayacak Başka bir aptal daha olamaz dünyada. Ne yazık ki varmış!.. Güzel geçen bir kaç ayın sonunda Geldiğin gibi gittin, yakıp yıkarak.. Dağ gibi bir adamı yerle bir ederek. Başkalarının mutluluğu için Kurban ettin kendini ve beni. Düşünmedin hiç sevgimizi. Düşünmedin beni. Çünkü ben sendim Ve sen kendini düşünmezdin... Hiç Kimse (Her hakkı saklıdır.)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.