Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

aslı melis

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    5
  • Katılım

  • Son Ziyaret

aslı melis - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır. Markete geçer ıspanak alır. Koştur...a koştura eve döner. Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar. Kendi üstünü değiştirir. Mutfağa koşar. Bir yandan ıspanakları yıkar bir yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına cevap verir. Bir yandan sofrayı hazırlar… O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR! Yoğurtsuz ıspanak olmaz Hemen kocasını arar. Kocadan Kocaya değişen cevaplar: 1) Ben geç geleceğim. Toplantım var. Yoğurtsuz yiyin ( laçkalaşmış koca) 2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm, tühhhhhh şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki. E, yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim, toplantı bu, kaçırsam olmaz. Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur, sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız. ( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan da vicdanı sızlayan koca..) 3) Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor........ (İşte bu aldatan koca) 4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ("kazma" tipi koca ) 5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ("kalas" tipi koca) 6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca) 7) Tamam alırım başka bir şey lazım mı? ( Normal koca) 8) Tamam hayatım alırım başka bir isteğin var mı? (İdeal koca) 9) Aman canııım, ıspanakla mı uğraştın? Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarıda yiyelim (Yok böyle koca) Alıntı
  2. Hükümet, referandumdan sonra seçime kadar geçecek sürede, istihdam atağı için 'dev paket' hazırlığında... Paketin sürpriz adımlarından biri de bölgesel asgari ücret olacak. Bölgesel asgari ücret fikrini benimseyen bürokrasi, merkezi bir asgari ücretin her yıl belirlenmesini öngörüyor. Ancak yerelde, yerel aktörler bir araya gelip söz konusu merkezi asgari ücretin yasayla belirlenecek marj kadar yukarısında veya aşağısında yeni bir oran tespit edebilecek. Asgari ücretin bölgesel olarak uygulanmasında 26 bölge dikkate alınacak. Ekonomi bürokrasisi 1 Ekim sonrasına istihdam paketini hazır etmek için kollarını sıvarken, hazırlanan paket hükümetin onayından sonra netleşecek. Edinilen bilgilere göre, paketin en dikkat çekici bölümünü asgari ücret oluşturacak. Yıllardır tartışılan bölgesel asgari ücret düzenlemesiyle ilgili formül de netleştirildi. Buna göre, halen uygulandığı gibi merkezi bir asgari ücret belirlemesi devam edecek. Şimdiki sistemde olduğu gibi komisyon her yıl toplanarak bir sonraki yılın merkezi asgari ücretini belirleyecek. MARJ YÜZDE 20'YE KADAR ÇIKIYOR Ancak yapılacak yasal değişiklikle, merkezi olarak belirlenen asgari ücretin belli bir oranda daha aşağıda veya daha yukarıda uygulanmasının yolu açılacak. Buna göre, bölgesel asgari ücret için yüzde 10-20 gibi bir marj yasayla oluşturulacak. Merkezi asgari ücretin belirlenmesinden sonra da Türkiye'nin istatistiksel 26 bölgesi devreye girecek. Bu 26 bölgede vali, belediye başkanı, kalkınma ajansı yetkilileri, işadamları gibi yerel aktörler bir araya gelerek asgari ücretin bölgelerinde nasıl uygulanması gerektiğine bakabilecek. ESNEK ÇALIŞMA KOLAYLIĞI GELİYOR Asgari ücreti, söz konusu yasal marj kapsamı kadar daha yukarıda veya aşağıda uygulamaya bu komisyon yetkili olacak. Özellikle Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu gibi yerlerde kayıtdışılığı azaltmayı öngören düzenlemenin, söz konusu bölgelerde rekabetçiliği de arttırması hedefleniyor. Paketin bir diğer önemli özelliği de esnek çalışmayla ilgili düzenlemeleri olacak. Bugüne kadar yasal olarak düzenlenmemiş olan tele (telefonla) çalışma, evden çalışma gibi esnek çalışma modellerinin de yasal altyapısı istihdam paketiyle kurulacak. Böylece kişi, haftanın belli günleri çalışıyorsa; çalıştığı gün kadar sigorta prim ödemesi yapılacak. Ancak bu çalışma modellerinde, çalışan için bir kolaylık da getirilecek. Esnek çalışma kapsamında sigorta girişi yapılan kişiler, daha sonra emekli olurken bu dönem için borçlanarak sigorta süresindeki boşlukları doldurabilecek. Yetkililer özellikle öğrencilerin, esnek çalışma yöntemlerini seçtiğini belirtiyor. Borçlanma kolaylığını dikkate alan kişilerin, esnek çalışmaya başlarken sigortalı olma talebinde bulunması, böylece esnek çalışanların da sisteme alınması amaçlanıyor. Çalışma Bakanı Ömer Dinçer iş yasalarının yenileneceğini söyledi.
  3. yakında ıran gıbı olucaz farkındasınız dımı.polıs devletı.
  4. neyı sorgulucaksınız ya.adam göz boyayıcı maddelerın arasına yargıyı içeren maddelerı sıkıstırmış,tehlıkeyı görmuyosunuz heralde.yargıyıda kendı kontrolune alacak kı işlerı el altından daha ıyı yurutsun.sayın basbakanımız fakır aılelere yardıma baslamıs,mılletı vuracagı yerı cok ıyı bılıyo.yok ya bızden bıse olmaz
  5. Öncelikle en önemli nokta 26 maddenin tek bir oylamayla referanduma sunulması. Belki ben 20 tane maddeye evet demek istiyorum, ama 6 tanesinin ülkenin zararına olacağına inanıyorum? Hükümet bana bir iki ucu boklu sopa veriyor bu şekilde oylama yaparak. 6 tane potansiyel zararlı maddeyi reddetmek uğruna 20 tane olumlu maddeden feragat edebilir miyim? Bir vatandaş olarak bana yapılan şey büyük bir haksızlık gibi görünüyor bana. CHP Venedik komisyonunun yayınladığı “seçimlerde uyulması önerilen prensipler” olarak çevrilebilecek “The Code of Good practice” dokümanını kaynak göstererek, bu kadar çok değişikliğin tek bir oy hakkıyla oylamaya sunulmasının ahlaki olmadığını belirtmiş. Açıkçası aramama rağmen sözkonusu maddeyi ben bulamadım, ama pratikte doğru bir noktaya değinmişler. “Paket programı al ya da alma” şeklindeki oylama, demokratik bir yaklaşım değil gibi geliyor bana. Gözüme çarpan maddeler şu şekilde (Kararmilletin.com sitesindeki halleriyle – yeni eklenen kısımları italik olarak belirttim): Madde 10 : “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Halihazırdaki maddeye eklenen kısım bu. Çok güzel, ama zaten pratikte bu grupların haklarını 10. maddeye aykırı bulup Anayasa Mahkemesine dava açan kimse var mıdır bilemiyorum. Mantığım muhtemelen olmadığını söylüyor. Madde 20 Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir. Bu da çok güzel, lakin zaten bu maddenin ilk cümlesi bu sonradan eklenen kısmın ilk cümlesini gereksiz kılmıyor mu? Sonradan gelen cümleler de “biz bunu korumadık, sizi fişledik ama isterseniz bunu değiştirebilirsiniz” manasına geliyor gibi görünüyor bana. Beni en başta doğru ya da yanlış bir şekilde fişleyen ve profilleyen – yani özel hayatımın gizliliğini umursamayan bir otoritenin sırf ben istiyorum diye bilgilerimde değişiklik yapacağına nasıl inanabilirim ki? Aynı maddede “kimsenin üstü hakim kararı olmadan aranamaz” gibi bir ifade de geçiyor. Ayrıca son yıllarda sürüyle dinlenme izlenme vakası oldu ve özel hayata dair bilgiler gazetelerde yayınlandı, tvlerde konuşuldu. Anayasanın bu maddesinin şimdiki haliyle hükümeti özel hayatın gizliliği ilkesini korumaktan nasıl alıkoyduğunu anlayabilmiş değilim. Ortada ya bir beceriksizlik ya da ikiyüzlülük var. Madde 23 Eski hali : Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir Yeni hali: Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir. Sanıyorum burada askerlikten bahsediyor. Erkekler asker kaçağı vs ise yurt dışına çıkması engellenebiliyordu. Şimdi ise yurt dışına çıkışta asker kaçağı olup olmadığına bakılmayacak benim anladığım kadarıyla. Bu maddede bir çelişki var. Eğer sen tüm erkeklerin (sağlık açısından uygun olduğu sürece) askerlik yapmasını şart koşuyorsan, o zaman askerden kaçmak için yurt dışı seçeneğini kullanmak isteyenlerin de önüne geçmen gerekir. Zira yurt dışına kaçmak ile atıyorum polis/asker taramalarından kaçmaya çalışmak arasında bence bir fark yoktur. Parası olan yurt dışına kaçabilir, parası olmayan yakalanıp askere gönderiliri demekten farklı olmuyor bu. Bu madde beni fena halde kıllandırıyor zira cemaatçilerin özellikle Amerika’da bağlantıları ve kaynakları olduğu herkesin malumu. Silahlı Kuvvetler’e katılmak istemeyen bir cemaatçi için yurt dışına kaçmak çocuk oyuncağı. Bu madde sadece ve özellikle bu sebeple konmuş gibi geliyor bana. Oğlu askerlik yapmayan bir başbakanın hükümetinden beklenebilecek bir şey tabi. Madde 41 Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. Bu madde devlete çocuk istismarlarını önleme konusunda daha önce var olmayan nasıl bir güç veriyor anlayabilmiş değilim. Kanunun eski halinin istismarları önleme açısından bir eksiği olduğunu düşünmüyorum: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. Bu madde ya benim göremediğim derin bir anlam taşıyor ve devlete şu anda sahip olmadığı bir yetkinlik/güç veriyor ya da tamamen laf salatası bir değişiklik. Maddenin şu andaki hali sokaklarda yaşayan binlerce, belki yüz binlerce çocukla, aileleri ya da çocuk esirgeme kurumlarında, cemaat okulları ve kurslarında, ışık evlerinde istismar edilen çocukları korumayan, ya da koruyamayan devletin önünde nasıl bir engel de üstteki değişikliğe ihtiyaç duyulmuş açıkçası merak ediyorum. Sanki bu madde de esas önemli maddeleri kabul etmemiz için konulmuş maddelerden birisi. Madde 53 Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir. Bu maddeyi AKP memurlara toplu sözleşme hakkı tanıyacağız diye tanıtıyor. Ancak çok önemli bir nokta var o da “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu” kısmı. Madde basitçe diyor ki, memurlar ve idare anlaşamazsa olayı Hakem Kuruluna taşırlar ve bu kurulun kararı kesindir (yargıya taşınamaz). Diğer bir deyişle idare memura şartları kabul ettiremezse, hakem kurulu ettirir ve onların sözü son sözdür. Hakem kurulunu kim kuruyor? Hükümet. Yani aslında değişen hiç bir şey yok. Memurlar işçilerinki gibi bir toplu sözleşme hakkına sahip değiller, göstermelik bir kurul oluşturuluyor sadece. Teoride kurulun tarafsız olması gerekir elbette, ama pratikte ne olacağını kestirmek çok zor değil. Madde 54′ten çıkarılan paragraflar: Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî zarardan sendika sorumludur. Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz. Yani siyasi amaçlı grev de yapılabilir, siyasi amaçlı grev yapan işçiler işyerine zarar verirlerse maddi zararı karşılamak zorunda bırakılmazlar. AKP bunu “grev hakkının önündeki engel” olarak gösteriyor. Ne alaka? İşçiler özlük hakları için grev yapmalıdır, siyasi görüşlerini iş ortamına taşımamalıdırlar. Bence kanunun eski hali daha doğru. Bu durum işverenlerin işe birisini alırken siyasi görüşlerini de araştırmaları için sebep veriyor. Eğer bir çalışan X bir partiye üye ise işveren “bu adam siyasi sebeplerle işyerinde grev yapabilir, grev organize edebilir, ben de kanunen hiç bir şey yapamam, ayrıca grev sırasında hır gür çıkarsa işyerime zarar gelirse masraf benim cebimden çıkar” diye düşünerek mümkün mertebe apolitik insanları işe almaya çalışacaktır. Şimdiki durumda işverenler için bir çalışanın politik aktifliği potansiyel bir tehdit değildir. Çalışan siyaseti işyerine getiremiyor şimdiki kanunda. Ancak değişiklik buna olanak tanıyor. Yani hükümet gizli bir el yardımıyla siyasi olarak aktif vatandaşların iş bulma ve hayatlarını kazanma haklarının altını oymaya çalışıyor gibi görünüyor. Belki paranoyakça düşünüyorum ama gayet olasılık dahilinde bir şey bu. Madde 129 Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Memurların aldıkları disiplin cezalarına yargı yolu ile itiraz hakkı açtığı söyleniyor, ancak benim bildiğim kadarıyla zaten bu pratikte uygulanan bir şey. CHP’nin sitesindeki “neden hayır” broşüründe ilgili maddenin, 2003 yılında mecliste kabul edilen Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni haklar sözleşmesi ile iç hukukun bir parçası haline gelen “adil yargılanma hakkı” kapsamında olduğunu ve zaten pratikte disiplin cezası alan memurların bunu yargıya taşıyabildikleri belirtilmiş. Çok da elzem bir değişiklik değil. Madde 145 Yeni hali özetle diyor ki, Askeri Mahkemeler askerlerin askerlikle ilgili konularına bakacak. Siviller Savaş hali haricinde (Devletin güvenliğiyle ilgili konular dahil) sivil mahkemelerde yargılanacak. Bu madde bence iyi bir değişiklik. Evet demek istediğim bir madde bu. Madde 146 Özet: 11 olan Anayasa Mahkemesi üye sayısı 17′ye çıkarılıyor. En çok yaygara koparan maddelerden birisi bu. Mevcut durumda tüm üyeleri Cumhurbaşkanı seçiyor, ve şimdiki Anayasa mahkemesi üyelerinin 5 tanesini Abdullah Gül seçti. YEni halinde üyelerin bir kısmını Meclis oylaması belirleyecek. Değişiklik teoride kötü değil, ancak muhalefetin karşı çıktığı şey şu: “şimdi bu rakamı 11′den 17′ye çıkarırsak, AKP yine kendi yandaşlarından oluşan 6 yeni üye seçecek, ve Anayasa Mahkemesinden istediği kararı çıkartabilecek. Buna ileride açılabilecek Yüce Divan davaları da dahil. “ Pragmatik düşünelim – Anayasa mahkemesi üye sayısını 11′den 17ye çıkarmak için iyi bir sebep var mı? Ben açıkçası göremiyorum. Peki atamaları Cumhurbaşkanı’na ek olarak meclis oylamasına sunmak için iyi bir sebep var mı? Aslında var, demokratik bir seçim olacak nihayetinde. Muhalefetin endişesi haklı mı? Evet haklı, zira AKP an itibariyle 336 milletvekiline sahip, bu da salt çoğunluk sağlamak için ilk değil ikinci tur oylamayı beklemek dışında yapması gereken bir şey yok (ilk turda 2/3 çoğunluk gerekiyor, eğer o olmazsa 2. turda salt çoğunluk aranıyor). Yani AKP için yeni üyeleri istediği kişilerden ataması çocuk oyuncağı. Aynı türden bir değişiklik Hakimler ve Savcılar yüksek kurulu için de düşünülüyor: Madde 159 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmi iki asıl ve oniki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır. Halihazırda üye sayısı Başkan (Adalet Bakanı) dahil 7. Kanunun yeni hali teoride kötü değil, sadece Cumhurbaşkanı’nın atayacağı isimler değil, İdari ve Adli hakim ve Savcıların seçeceği (ki yeni kurulun yarısını yargıçlar ve savcılar oylama yaparak kendileri seçiyor) isimlerden oluşacak. Cumhurbaşkanı’nın atayacağı üye sayısı 4. Hakimler ve savcıların seçeceği üye sayısı 11. Geri kalan üyeler Yargıtay, Danıştay, Adalet Akademisi arasından seçiliyorlar. Bu madde de evet diyebileceğim bir madde. Ancak muhalefetin endişesini yine haklı buluyorum. Eğer AKP söylendiği gibi kendi yandaşlarını hakim ve savcı olarak atarsa memlekette zaten ağır aksak işleyen adalet bu sefer belli bir zümrenin tarafına kayabilir. Cemaatlerin nasıl işlediğini az çok bildiğimiz için bence bu da çok yüksek olasılık. Ayrıca AKP mevcut durumun işleyişi nasıl baltaladığını anlatma zahmetine girmemiş. Değişiklik niye gerekli? Var olan sistemdeki eksiklik ne ki 7 kişiden 22ye çıkarıyoruz üye sayısını? Bu belli değil. Geçiçi madde 15 Özetle 12 Eylül darbesini yapanların yargıdan kurtulmasını sağlayan madde kaldırılacak. Ancak bu otomatikman darbecilerin yargılanması manasına gelmiyor zira hukukçuların söylediğine göre sorumluluk bir kere kalktıktan sonra kişi geriye dönük olarak sorumlu tutulamaz. Yani darbecilere yargı yolu açılacak belki, ama yargılanacaklar mı? Hukukçular hayır diyor. Göstermelik bir madde. Anladığım kadarıyla muhalefetin “darbe teşebbüsü yaptığını iddia ettiğiniz adamları içeride tutuyorsunuz ama darbeyi gerçekten yapan insanları yargılamıyorsunuz” eleştirisine bir cevap olması düşünülmüş, ancak pratikte bomboş bir değişiklik gibi görünüyor. Özetle, AKP’nin yapmak istediği değişikliklerin bir bölümü göstermelik ve mevcut durumdaki eksiklikleri düzeltmeye yönelik değil. Önemli değişiklikleri kabul ettirebilmek için araya eklenmiş “tabak süslemesi” gibi görünüyor. Esas önemli değişiklikler teoride faydalı görünse de AKP’nin bugüne kadar nasıl iş yaptığını 8 yıldır yeterince gördüğümden muhalefetin endişesini ben de taşıyorum. İyi niyetli olduklarına zerre inanmıyorum ve bu sebeplerle referandumda hayır oyu vereceğim. Umarım bu yazı “hayır da niye hayır?” diye düşünen, sırf AKP olduğu için hayır oyu vermenin doğru olmadığını düşünen ve tereddütte olan ve referandum oylamasında muhalefetin ve hükümetin çingene kavgasını andıran atışmalarından sıkılıp elle tutulur bilgi arayan ve kendi kararını vermeye çalışanlara faydalı olur
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.