CİNGÖZ ve MESAJI
hanımefendi kocamustafapaşa doğumlu...
doğum yeri sümbül efendi cami avlusu..
92 şubatı da doğum tarihi..etnik kimliği konusunda çeşitli veterinerler
tekir veya iran olarak görüş ayrılığına düşmüşlerse de tekir cinsi
bugün kabul görmekte.
evin kraliçesi unvanına ulaşması ve evin tüm alanlarının onun
tarafından işgali şöyle oldu : evin beyi bir akşam iş dönüşü iki bira
içmiş,kafasında tatlı düşünceler , çakırkeyif bir ruh haliyle evine
dönmedeydi.mevsimin yemişi bir kilo erik de alınmıştı..
beyimizin yolu cami avlusundan zorunlu olarak geçmekteydi..
hani bizimkisi hayvan severdi ya,yeni doğmuş kar içindeki kedi
yavrularını görünce duraladı.hem titriyorlar hem viyaklıyorlardı..
anne ortalıkta yoktu..yapabilecek pek fazla bir şey gözükmüyordu..
onların mekanı buydu ve anne bu mekanda onları büyütecekti..
hem camiden geçenler yiyecek veriyorlardı.
onun için camide yeni doğan kedilerin yaşadığı alan demir bir çitle
çevrilmişti.
bizimki devam etti bir süre ; onları seven gözlerle izledi.
sonra o da ne?.. bir tanesi çitten atladı; koşmaya başladı adamın
peşi sıra..adamcağız şaşırmıştı..git diyor gitmiyordu..
biraz adımlarını hızlandırsa da bu bir haftalık, yaklaşık dört yüz
gramlık canlı hızla koşup yetişiyordu.üstelik viyaklamasının tonunu
artırıyor inatla takip ediyordu..hava şubat ayazıydı.adam son bir
hamle eliyle alıp yönünü ters çevirdi <hadi git> dedi yalvaran bir
sesle..ama nafile ..yine koştu peşi sıra bu kedi yavrusu..çoktan cami
dışına çıkılmıştı..adam onunla göz göze geldiğinde onun bakışlarında
<eğer beni yanına almazsan daha hayatı tanımadan öleceğim>
anlamını kelime kelime okudu..
işte çoktan erik poşetinin içine girilmiş,bakkaldan ilk sütü alınmış,
evin hanımından fırçası bile yenmişti..kalenin fethi tamamdı.evin
annesi süte, üşümüş bedeninin titremesi eşliğinde saldırdığını
görünce o da dayanamamış,temiz olmadığını düşündüğü bu bir
haftalık yavruyu o günlüğüne misafir etmeğe razı olmuştu..
tabiî ki ertesi gün dışarı atılmak yerine ismi konulmuştu,..
gözlerinin güzelliğinden ötürü Cingöz ismi nüfusuna yazıldı..
cingöz daha kendisinin bir kedi olduğunu tam kavrayamadan,
insanlarla yaşamaya başladığını ilk aşıları yapılıp kimlik kartı
veterinerden verilince anladı..
çiş kumu leğeni,özel yemek kapları çok hoşuna gitmişti..
yiyecek bulma ve emmek için anne arama zorunluluğu yoktu..
hele akşam sıcak odalarda gezinmek çok keyifliydi...
bir gün cingözü apansız ameliyat edip yumurtalıklarını aldı.
veteriner amcası çünkü çiftleşme dönemlerinde büyük acı
çekiyordu..ameliyattan sonra bir kaç gün dinlendi kazınan
tüylerin gelmesi beklendi..
oh artık özgürdü; vücudundaki acılar dinmişti..annesi de artık
ona soğuk davranmıyor,kasaptan özel alınan akciğer,ve havuç
karıştırılarak özel yemek yapıyordu kendisine..hele evin ilköğretim
dördüncü sınıfa giden oğlu kendisini kaleci yapan oyunu öğretmiş;
kağıttan topu her tuttuğunda herkesin mutlu olduğunu görünce daha
çevik atlamaya başlamıştı.bir gün evde elektrikli süpürge ile annesi
tüylerini süpürünce zevkten bayılmış,her süpürge açılışını bekler
olmuştu, öyle ki daha süpürgenin fişi takılırken kendini yere atıyor
kedice <süpür beni> diyen serenada başlıyordu…yaz gelmiş,
dondurmayı tadınca yaşamında yeni bir dönem başlamıştı cingözün..
vanilyalı dondurmayı çok sevdiğini dünya aleme ilan etti..
şu eve gelen misafir çocuklar var ya,onlardan hiç
hoşlanmıyor ve kıskanıyordu,herkes onları seviyor kendisinin
pabucu dama atılıyordu..sonunda ev sahibesine bunu da anlatmayı
başardı.kendisi çişini temizce hallediyordu; yükseklere çıkıp bir
şeyler kırmıyordu artık öyleyse sevgi ve ilgi kimse kusura bakmasın
kendine olmalıydı...akşam yemeklerinde evin dördüncü üyesi olarak
sofranın başköşesinde alırdı soluğu..halbuki kendi maması ve yiyecek
kabı vardı..ama hayır oda ailenin akşam yemeğini yaşamak isterdi..
dışardan gelen alışveriş poşetlerini bir gümrük memuru gibi inceleyip
buzdolabına yerleşmesine ancak izin verirdi..onun için ı
<meraklı turşucu> <gümrük memuru>gibi isimler aldığı da olurdu..
ortak dil oluşmuştu artık,belki insan dili ile değil,duruş,mimik,
ses tonu,hareketler ve figürlerle; cingöz her şeyi ama her şeyi
anlatıyordu..
cingöz 99 depreminde kendi isteği dışında uzun süre sallanıp
herkesin bağırış çağırışlarını duyunca psikolojisi bozuldu..
deprem fobisi ve yüksek ses takıntısı başladı..birisi oturduğu
sandalyeyi oynatsa korkudan kalbi hızla atıyor,birisi yüksek
sesle bağırsa sinirleri tepesine çıkıyordu..artık yalnız yatmak
istemiyor annesinin yatağında mutlaka bir yerine dokundurarak
uyumayı tercih ediyordu..o gün anne istemezse babanın göğsü hazır
bekliyordu kendisini..ama horlama faslı başlayınca durum değişiyor
yatağın ayak kısmı daha güvenli oluyordu..bütün sevgiler kendine
gelsin evi sadece onun olsundu..bunu bir gün eve getirilen bir
başka kediyi görünce büyük bir tepki göstererek cümle aleme
anlattı…yıllar geçti hızlıca..
cingöz şimdi kayseri de..on yedi yaşında ve kedi yaşına göre son
demlerinde hayatının..
biraz hareketleri yaşlılıktan zayıflamış olsa da mutlu..
artık geçmiş yaşamını değerlendiriyor sanki;uzun yatışları ve
göz süzmeleriyle..
kim bilir bazen sümbül efendi camiyi de hatırlıyordur..
ama şurası kuvvetle muhtemel ki kendi kuşağından kimse
yaşamıyordur.
bu hayvan bize kendini, yani bir kedinin dünyasını çok iyi anlattı..
biz de onu anlamaya çalıştık..cingöz dedi ki aslında bize,
benim sizden hiçbir farkım yok,sizin gibi hisseder,hastalanır,
ve sevgi için yaşarım; mesajım sadece sevgi üzerinedir..
2 Yorum
Önerilen Yorumlar