yüreğini eline alarak çıkacaksın bu yola
seni sen yapan ne kaldı söyle ?
beynin ! yüreğin ! düşüncelerin ! ideallerin ...
gem vurmadığın ne kaldı ?
düşüncelerini mi söyleyebiliyorsun özgürce,
yoksa gelecekle ilgili mutlu hayaller mi kurabiliyorsun ?
ya da beynini mi geliştirebiliyorsun.
özgürce yaşayabiliyormusun sevdalarını.
çılgınca haykırabiliyormusun sevdiğine "seni seviyorum" diye.
hangisini yapabiliyorsun.
söyle seni diğer insanlardan ayıran ne kaldı ?
anlat bana; ayş
Yuregimi aldin sevgili, oylesine aldin ki. Utandim onceki asklarimdan
kendimden. Anladim ki anlarida, kendimide kandirmisim. Ve hepsi silindi sen
gelince. Simdi kalan izlerden utaniyorum. Butun kapilari kapandi yuregimin.
Sen geldin. Yuregimi oylesine aldin ki sevgili. Senden once yapilan aptalca
kurlardan, konusmalardan, gecelerden utandim. Ogrenememisim, becerememisim.
Anladim senden oncesinin yalan oldugunu.
Yuregimi oylesine aldin ki sevgili...
Uzaklasiyordu dusuncelerim ve yur
Hayat kitaplarda yazılan gibi değilmiş. Kitaplarda her kelimenin altında
başka bir kelime gizliymiş. Her yüzün altında başka bir yüz...
Böyle gidiyormuş, bunun sonu yokmuş.
Geç de olsa şimdi anlıyorum.
Beni aşar bu kelimelerin altındaki kelimeler, bu yüzlerin altındaki yüzler...
Ben içimdeki acıya bakarım. İçimdeki enayiliğe bakarım.
Evet, kelimelerin altındaki kelimeyi, yüzlerin altındaki yüzleri biliyorum ama,
ben seni içimde hissederken, sana inanmışken şehrin her tarafında
Sevgilim
Yeşıl eriğim benim
Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin
Hapiste günler ağır geçer diyordun
Olsun be ben vazgeçtim zurriyetimden
Yeterki yetim bir çocuk gibi bırakma beni
Zira sensiz bu can bir yüktür yüreğime
Kaldır öpülesi alnını ve bak bana
Gordünmü gülüm bir tek gözlerim değişmedi gene
Bır tek gözlerim
Açılır açılır gözleri gülümün
İçlerinde yeşil çam ağaçları
Uyanışların en tazeleri
Odamızdan geçer gülüm seninle
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Anneciğim!
Evlatlar vardır başarılarını, zaferlerini yazarlar...
Sana yazacak bir başarım, bir ödülüm yok anne.
Keşke olsaydı da, seni sevindirebilseydim.
Keşke, benim de anneme yazacak, anlatacak başarılarım olsaydı.
Ama yok anne...
Sevdiğin, okşadığın saçlarıma aklar düştü anne.
İlk evvel saçlarım hayat mücadelesinde yenildi.
Düşmanlarım hep benden güçlü oldu anne.
Onların tahta kılıçları benim çelikten kılıcımı paramparça etti.
Onlar beni yenmek için ne senaryolar yazdı, ne iftir
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan da
yasak düş(tüm)
her şey bir garip bugün
sen garip ben garip
kafesteki kuş,sofradaki aş garip
birşeyler var yolunda olmayan biliyorum
ama neee..?
sen mutlu ben umutlu
ama birşeyler var
bir korku var yüreğimde
ılık esen bu rüzgar içimi donduruyor
bir sessizlik var ikimizdede
fırtına öncesi gibi
umutluyum ama huzurlu değil
bugün yada yarın birşeyler olacak
biliyorum ve ayrılık gelecek
gel yanıma uzan diyorsun
oysa ben yanına ölmek istercesine
kalmak istiyorum
saçında bir tel yüz
Saat Gecenin İkisi Olmuş
Ve Ben Sendeyim Yine
Durduramadan İçimdeki Seni ;
Beni Alıp Götüren Saatler
Sana Akıyor Sanki,
İçimde Tarif Edemeyeceğim Kadar
Anlamsız Fırtınalar Esiyor
Ilık Rüzgarlar Getirdi Seni Bana
Ruhumdan Bir Parça Alıp
Adını En Güzel Duygu Koydu,
Beni Öyle Bir Heyecan Sardı Ki ;
Bir Annenin Evladını Sarar Gibi
Beni Sana Mahkum Eyledi
Nasıl Yazmak İsterim Şimdi Sana
Sayfalarca Sana Anlatmak İsterim
Yaşadıklarımı..!
Sana Uzaktan Konuşuyo
Senin varlığındı kalbimin kapılarını açan, sendin anahtarı kalbimin. Ne kelimeler yeter anlatmaya, ne de kağıt kabul eder kalemden dökülenleri. Sadece yaşadığım anlardan kalan anılarım yetebilir seni anlatmaya…
Aşk yok, aşka inanmam dediğim anlarda çıktın karşıma. Önce gülüşündü seni bana çeken, sonrasında o gülüşün altındaki yaralı yüreğin…
O gün, hani seni gördüğüm ilk gün; tren istasyonunda yağmur altında saatlerce oturduğumuz ilk gün. Sözde tren beklerken onlarcası geçip gitm
Vazgeçmek olmazdi; maviye vurulmustu...
Bazen bu mavi sevdasi sigmaz olurdu yüregine, mavi sözler dökmek isterdi kagida. O zaman kalbini alirdi eline, kalbini yakan aski alirdi; beyazin üstüne maviden izler birakirdi. Beyaza siyah dokunmamisti; beyaz kirlenmemisti, beyaz maviyi beklemedeydi...
Maviye vurulmustu... Bir kere ileriye bakmisti... içinde maviyi farketmisti bir kere... vazgeçmek olmazdi; vazgeçmiyordu...
Bazen yoruluyordu bu sevdadan, bir parça maviyi yüreginde tasimak
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz de
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
Dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;
Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak....
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,
Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğu
Gözlerime bakarken teselli ederdin beni
sevdigini söylemeden mesut ederdin beni.
Bana bakan gözlerin şimdi çok uzaklarda
Kaderimle baş başa bırakıverdin beni...
Şimdi teselliyi ben, söyle nerden bulayım
Hasretin var içimde nasıl mutlu olayım...
Al bu hasreti benden perişan olmayayım...
Nerede eski günler, gelde sevindir beni
Ben sensiz yaşayamam severek öldür beni...
Bana günah değil mi hasretten mi öleyim?
Al bu hasreti benden perişan olmayayım...
Al bu hasreti be
ßen Seni Kırmızının Tutkusuyla Sevdim!..
Yoruldum sevgilim yoruldum
Beklemekten değil ama
Beklerken, beklememi istememenden yoruldum
Gitmelerinden değil de
Gelmeyişlerinden, gelişlerindeki bitirişlerinden yoruldum
Şimdi gel desem olur mu? Fark eder mi?
Söyle sevgilim söyle!
Düşünme canımın ne kadar yanacağını
Düşünme sensizliğin beni ne hallere koyacağını
Düşünme sevgilim düşünme
Artık kırıklarını bile toplayamayacağım bir kalp bırakmadığını..
Ve kapattığın kapıları açan ben ol
Bu sana yazdığım son satırlar...
Bu dinlediğim son şarkı bizim üstümüze söylenmiş. Kilit vurdum kalbime, umutlarıma. Ne bundan böyle sevdaya dair bir şeyler beklenebilir yüreğimden ne de nefret edebilirim birinden. Ben hamal değilim ki; hep kahrını taşıyım ömrün� Alın artık üzerimden hayata dair ne varsa. Alın sevdaya dair acıları, paylaşın aranızda...
Sen sanıyorsun ki, kolay geliyor gidişin bana.. Arkanı döndüğün ilk andan gözlerim gülecek mi yeniden sanıyorsun? Söylesene! Sen ne sa
Son Mektup
Bu sana yazacağım ilk ve son mektup. Ne öncesi nede sonrası olacak. Beyaz bir sayfada anlatmaya çalışacağım yüreğimden geçenleri ve daha sonra bir kitabın sayfaları arasında yıllanmaya bırakacağım içimde büyüttüğüm seni...
Derler ki!... Alınyazımıza karşı koyamayız. Ne yazıldıysa onu yaşamak zorundayız.
Soğuk bir şubat akşamı bizim yazımızın başlangıcıydı...Usulca giriverdin, sakin ve sessiz dünyama.. Yeni bir başlangıç, yeni bir umut oldun senelerdir yalnız kalmış r
Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.
Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru..!
Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için?
Kaç gece yaln
Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…
Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne…
…
Sen bulanıklaşsan da, gözüm hep ufuktaki yalnız haberciyi gördü… Buğulanmış cama çarparken yağmur damlaları, ben çizdim bir kâlp içine iki bedeni…
Zamanın bilmem hangi köşesindeydik hatırlamıyorum. İşime gelmeyen buluşmalardan kaçmadım sen varsın diye… Çam diplerinde petunyaları kuruturken ellerimizde, sen bana SENİ SEVİYORUM derken bile bakamıyordum gözlerine. Utancımdan … alışık olmadığımdan b
Sevgilim..
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken..
kapılar kapalı, dünya buzlu can
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan..
ikimizin yerine dinliyorum
sevdiğin şarkıları
siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
gömleklerini, kazaklarını, kokunu
senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
gün boyu elimde kahve fincanı..
kapıyı açmıyorum
telefonlara çıkmıyorum
başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların..
Sevgilim,
y
Sevgi neydi, sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti.
- Durursam bi daha kurtulamam.
+ Ziyanı yok gülüşü yeter bize.
- Yüreğim kaydıysa günah mı ?
+ Çamura saplansam yardıma gelir misin ?
- Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elimdeymiş gibi…
+ Elinden tutuversem benimle gelir mi ?
- Seninim işte, alıp götürsene beni.
+ Elveda Asya, elveda selvi boylum, al yazmalım, elveda, bitmemiş türküm benim.
Sevgi neydi? Sevgi emekti, sevgi dostça uzanan insan eliydi.
Bir zamanlar gökyüzünde birbirlerini gerçekten çok seven
Bir bulutla yıldız vardı...
Bulut gökyüzünün en şeker, en pembe bulutu
Yıldızsa; en parlak, umudu en çok yansıtan yıldızıydı...
Gökyüzündeki her varlık onların sevgisini kıskanırdı...
Tatlı bir kıskançlıktı onlarınkisi... Ama biri vardı ki;
Bulut ve yıldızın ayrılmalarını yürekten istiyordu...
Hem de yıldızın en yakın arkadaşı olmasına rağmen...
Bulut biraz saftı, kimseyi kıramazdı...
Yıldızsa bulutu için elinden ge